e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada Bir Tarla ve Tarla Adamı Arasındaki Fark Nedir?

Çalışmada Bir Tarla ve Tarla Adamı Arasındaki Fark Nedir?

Makale 6, 1988

Zohar’da (Toldot) şöyle yazılmıştır: “’Ve İshak, Esav’ı sevdi, çünkü onun ağzında oyun vardı.’ Burada ‘yetenekli bir avcı, bir tarla adamı’ yazdı ve orada ‘Yiğit bir avcıydı’ yazılıdır. Nasıl ki orada, bu, insanların zihinlerini avlamak ve onları Yaradan’a isyan etmeleri için yanıltmak demekse, burada da ‘tarla adamı’, insanları soymak ve öldürmek için demektir. O bir tarla adamıdır, çünkü mirası yerleşim olan bir yerde değil, ıssız bir yerde, çölde, tarladadır. Bu nedenle kendisine bir ‘tarla adamı’ denir.”

İshak hakkında da ”tarla” yazıldığını görürüz “Ve İshak tarlada dolaşmak için çıktı.” yazıldığı gibi (Yaratılış 24:63’da). Ayrıca Yakup hakkında şöyle yazılmıştır: “Ve O ‘İşte, oğlumun kokusu Efendi’nin kutsadığı tarlanın kokusu gibidir.’ dedi.”

Tarlalar arasındaki farkı anlamalıyız, Bir “tarla adamı” olarak adlandırılan Esav hakkında, Zohar’ın “insanları soymak ve öldürmek için” olarak yorumladığının söylenildiği yerde, İshak hakkında, iyi bir şey olan ”tarlada dolaşmak için” yazılıdır, bilgelerimizin İshak’ın ikindi duasını “Ve İshak tarlada dolaşmak için dışarı çıktı” ayeti nedeniyle kurduğunu söylediği gibi. Aynı zamanda, İshak’ın, “Oğlumun kokusu Efendi’nin kutsadığı tarlanın kokusu gibidir” demesinin, neden Yakup hakkında yazıldığını da anlamalıyız. Bu nedenle, “bir tarla adamı”, “tarlada dolaşmak” ve “tarla kokusu” arasındaki farkları anlamalıyız.

Malhut’un bir “tarla” olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Malhut, Tzimtzum [kısıtlama] nedeniyle birçok değişikliğe sahip olduğundan birçok adı vardır, bunlardan biri, bir “tarla” dır. Malhut’tan bahsettiğimizde, kural, alma arzusunu kendisi için kullandığı Or Yaşar’ın [Direkt Işık] Malhut’undan bahsetmemizdir. Bu bakımdan onda hiçbir değişiklik yoktur, Yaratan’ın, yaratıklara vermek istediği zevk ve hazzı almak için, alma arzusunu yarattığı gibidir. Bu, içindeki Or Yaşar’a istinaden Malhut olarak adlandırılır.

Bu nedenle, bu Malhut’a Ein Sof [sonsuzluk/sonsuz] denir, çünkü Malhut yukarıdaki ışığı durdurmamıştır, yani “Yeter!” “Almak için almak” denilen benliğimle almak istemiyorum dememiştir. Kendiyle alırken hiçbir değişiklik yoktur, bu yüzden ona “Her şey bir ışıktı.” adı verilir.

Ancak, daha sonra, Malhut arzu noktasında “süsleme” adı verilen form eşitliği istemiştir. Yani almak için değil, ihsan etmek için almak istedi. Bu bağlamda, Malhut’a “tarla” adını verebiliriz yani tarlanın sürülmesi gerekir ve çiftçilik, aşağıdakini ters çevirmek ve yukarıya yerleştirmek anlamına gelir ve yukarıda olanı aşağıya yerleştiririz.

Benzer şekilde, burada, bir “tarla” olarak adlandırılan Malhut’ta, alma arzusu için, almak önemlidir ve ihsan etme konuları daha düşük öneme sahipken, almak “üstün önem” olarak kabul edilir. Kutsallıkta, toprağı sürmemiz gereken çiftçilik meselesi vardır yani üstte olan alma arzusunu altta ve ihsan etme arzusunu üstte olacak şekilde çevirmeliyiz. Özellikle bununla, yemesi iyi olan mahsuller verebiliriz. Aksi takdirde, “Çok ürün öküzün gücüyle gelir.”  (Süleyman’ın Özdeyişleri 14:4) şeklinde yazıldığı gibi Kutsallığın yemeğini yiyebilmemizin hiçbir yolu yoktur. Yani öküzün gücü çok ürün verir.

“Öküz”ün anlamı bilgelerimizin dediği gibidir zira cennetin Malhut’u [krallığı], yüke bir öküz ve ağırlığa bir eşek gibi olmalıdır.” Baal HaSulam, eğer kabul ederse, arzusunu dikkate almaksızın, “yüke bir öküz”ün tarlayı sürmek için boyunduruğu öküzün üzerine koyduğu gibi, kişinin inanç yükünün yüklenmesi gerektiği anlamına geldiğini söyledi. Daha ziyade, boyunduruğu onun arzusuna karşı koyarız. Aynı şekilde, insan cennetin krallığının yükünü kendi üzerine almalıdır, çünkü bir öküz bilmek anlamına gelir, “Öküz efendisini bilir.” yazıldığı gibi. Bu nedenle bilgiye ihtiyacı olan birine inanç, yük olarak kabul edilir.

Bu yüzden buradan bir tarlanın; kendi için almaya ilişkin olarak, sürmeyi gerektiren, alma kabını çevirmek için tarlanın ıslahı olan, düşük öneme sahip olan ihsan etme kapları onları yüksek öneme sahip olacak şekilde yükseltirken, yüksek öneme sahip olan ve onu düşük öneme sahip hale getiren Malhut olduğu sonucu çıkar.

Alma arzusunun akılda ve kalpte olduğu ve her ikisinin de ıslah gerektirdiği bilinmektedir. Akılda, ıslah mantık üzerindeki inançtır. Kalpte ıslah, kişinin aldığı her hazzın ihsan etmek için olacak olmasıdır. Ve daha doğrusu, kişinin yaptığı her eylem ihsan etmek için olacaktır; aksi takdirde kişi tek bir hamle yapmayacaktır.

Buna göre, Esav hakkında neden bir “tarla adamı” yazıldığını yani bir “tarla” safhasındayken ve cennetin krallığının yükünü, bir öküzün yükte olduğu gibi üstlenmesi gerektiğini yorumlayabiliriz, kişi tamamlandığını ve herhangi bir ıslaha ihtiyacı olmadığını düşünür. Buna “Çünkü onun ağzında oyun vardı.” denir. Bu, Zohar’da (yukarıda) yazıldığı gibidir “Ve Esav dua etmek için tarlada olduğunu söyledi ve İshak’ı ağzıyla avladı ve aldattı.”

Çalışmada “Ağzında oyun vardı.” ifadesini ağzıyla kalbinin aynı olmadığı şeklinde yorumlamalıyız. Ağzı dışsallıktır, yani kişi eylemlerde erdemlidir, çünkü eylemlere eklenecek bir şey yoktur, ancak kalbinde, yani niyette, eylemde olduğu gibi değildi. İnsanlara görünür olan eylem, Mitzvot’u [emirleri/iyi işleri] uygulayarak, O’nun arzusunu yerine getirerek,  O’nu memnun etmek adına emirlerini yerine getirmek istediğidir. Ama kalbinde Yaradan’ın menfaatini değil, sadece kendi menfaatini düşünür. Dolayısıyla ağzı ve kalbi bir değildir.

Bu nedenle, eylemde Esav, tamamlanmış bir kişi gibi tam görünüyordu. Bu, “Esav bir tarla adamıydı”nın anlamıdır, yani tarlada yapacak başka işi yoktu zira tarla işi, alma kaplarını tersine çevirmekle ilgili olan çiftçilikle başlar. Bu onun için değildir çünkü her şeyi “ağzı” denilen dışsallıkta tutması onun için yeterlidir yani ağzı ve kalbi bir değildir. Bu nedenle, Esav’a “tarla adamı” denir, yani bir tarla, kendisi için alıyor anlamına gelir ve bunda, kişi tamdır ve ekleyecek daha fazla bir şeyi yoktur.

İshak ve Yakup için durum böyle değildir. Onlara göre, tarlanın işi tarlada çalışmak ve dua etmekti, İshak hakkında, dua olan “Ve İshak tarlada dolaşmak için dışarı çıktı” yazıldığı gibi. Bu bilgelerimizin, İshak, Kutsallığı tozdan kaldırmak için dua ettiğinde ikindi duasını gereği gibi yerine getirdiğini söylediği gibidir yani akıl ve kalpte cennetin krallığında olması gereken ihsan etme kabı, ihsan etmek için olacaktır.

Ancak, bir tarla adamı olan Esav, ihsan etmek için çalışmak amacıyla hiçbir şeyi ıslah etmedi. Aksine, onunla, her şey sadece kendi iyiliği içindi. Bu nedenle Zohar, “insanları soymak ve öldürmek için” bir ‘tarla adamı’ olarak yorumladı. Zohar aynı zamanda onun mirası yerleşim olan bir yerde değil, ıssız bir yerde, çölde, tarlada olduğundan “bir tarla adamı” olarak yorumlar. Bu yüzden ona “bir tarla adamı” denir.

Kişi sadece kendisi için çalıştığında, o safha insanın içindeki, adam yönünü yani “Size ‘adam’ denir ve dünya milletlerine ‘adam’ denmez.” yönünü çalmak olarak kabul edilir. Kendi çıkarı için çalıştığında, bu yönü kişinin elinden alınır.

Daha da kötüsü, günah başka günaha neden olduğu için, kişi kendisi için olduğunda bu,  adamı öldürür. Zohar’ın “Ve onları öldürmek için” sözlerinin anlamı budur. Bununla ilgili, “Çünkü onun mirası yerleşim olan bir yerde değil.”, burada “yerleşim olan bir yer”,  insanların yaşadığı yerdir, “Size ‘insanlar’ denir”de olduğu gibi “ama ıssız bir yerde”, kapların kırılmasının yerinde, kendisi için alma arzusu orada ifşa edildiğinden, dünya ıssızlaştı.

Bununla birlikte, Yakup hakkında şöyle yazılmıştır: ”Ve O ‘İşte, oğlumun kokusu Efendi’nin kutsadığı tarlanın kokusu gibidir.”’ dedi, zira Yakup akşam duasını gereğince yerine getirmiştir “Ve bir yere geldi.” yazıldığı gibi, bu onun akşam duasını gereğince yerine getirdiği anlamına gelir. Yakup hakkında aynı zamanda şöyle yazılmıştır: “Ve işte, tarlada bir kuyu ve yanında üç koyun sürüsü yatıyor.” Zohar şu yorumu yapar (VaYetze, Madde 92), “’Ve o baktı ve tarlada bir kuyu gördü.’ Biri diğerinin karşısında, Nukva olan yukarının kuyusunu gördü yani aşağının kuyusu yukarının kuyunun karşısına yönlendirilmiştir.”

Yakup aşağıdaki kuyuyu kurduğunda niyetinin kendi kuyusu olduğunu, yani tarla olduğunu, onu yukarıdaki gibi kurduğunu yorumlamalıyız. Yani, yukarıda olduğu gibi, Kutsallığın Malhut’u bir Masah’tır [perde], yani kendisi için alma arzusunda, Or Hozer’i [Yansıyan Işık] yükselten bir Masah vardır, almak istediği her şey, ihsan etmek istediği içindir. Aynı şekilde, tüm eylemlerinin ihsan etmek için olması adına kendisini inşa etmiştir.

Bu nedenle, Yakup İshak’a geldiğinde, Yakup tüm bütünlüğün göründüğü orta çizgi olduğundan, bu nedenle İshak’ın şöyle dediği yazılmıştır: ” Ve O ‘İşte, oğlumun kokusu Efendi’nin kutsadığı tarlanın kokusu gibidir.” dedi.’ Yani “tarla” olarak adlandırılan cennetin krallığı, orta çizginin ıslahını aldığında, buna “Efendi’nin kutsadığı bir alan” denir, yani burada Yaradan’ın yaratılanlar için hazırladığı zevk ve haz belirir. Bu, bir” tarla adamı”, “tarlada dolaşmak” ve “tarla kokusu gibi” arasındaki farktır.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,084