e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1101 – Saldırganlık

Yeni Hayat 1101 – Saldırganlık

Oren Levi: Merhaba. Dr. Michael Laitman ile Yeni Hayat Söyleşi Serisi’nde bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Merhaba Dr. Laitman.
Dr. Laitman: Herkese merhaba.
Oren Levi: Bugün saldırganlık hakkında konuşmak istiyoruz. Hayatta oldukça fazla ele almamız gereken ve farklı bir perspektiften bakmak istediğimiz bu olguya daha yakından bakmak istiyoruz. Bu oldukça ilginç olacak.
Konuk: Saldırganlık başa çıkmamız gereken ve hayatın her alanında, ilişkilerde, iş hayatında, komşular arasında, ülkeler arasında karşılaştığımız bir şeydir. Doğası gereği insanların daha saldırgan olabileceğini biliyoruz. Kişilerin, bu onların genel karakteri olmamasına rağmen, belirli durumlarda saldırganlaşabildiklerini biliyoruz. Saldırganlığın genel olarak doğada olup olmadığıyla ilgili soru sorarak başlamak isterim. Saldırganlığın yalnızca insanlarla ilgili bir şey olmadığını görüyoruz. Belli bir alanı kaplayıp, diğer bitkileri kovan bazı bitkiler de görebiliriz. Bölge için, dişiler için dövüşen hayvanları görüyoruz. Bunu son derece saldırgan bir biçimde yapıyorlar. İnsandaki saldırganlık ile doğanın geri kalan kısımlarındaki, yani bitkisel ve hayvansal seviyedeki saldırganlık çeşitleri arasındaki fark nedir?
Dr. Laitman: Her şeyden önce belirtmek isterim ki doğanın tamamı haz alma arzusudur. Her insan ve her nesnede; cansız, bitkisel, hayvansal seviyelerde ve tüm bunları eşsiz bir biçimde bünyesinde barındıran insanda var olan haz alma arzusunun büyüklüğü bunlar arasındaki farkları belirlemektedir. Dünyada kaç tane çiçek olduğuna bir bakınız.
Örneğin Hollanda’da bir pazardaydım. Burada belli şeyler vardı. Ayrıca Çin’de de başka bir çeşitlilik söz konusuydu. Bunların arasındaki fark nedir? Haz alma arzusu sadece kısmen aşina olduğumuz özel form, karakterler, koku, özel iç ve dış nitelikleri ifade eder.
Konuk: Haz alma arzusu nedir?
Dr. Laitman: Haz alma arzusu herkesin var olma isteğidir, mümkün olan en iyi şekilde var olmak için içindeki tüm taleplerini ifade etme isteğidir. Bunun saldırganlık olduğunu düşünmüyorum; çünkü bu cansız, bitkisel ve hayvansal seviyede var olan, doğadan gelen bir kuvvettir. Bu şekilde davranmaları gerekmektedir.
Bu neden saldırganlıktır? Bazı bitkilerin bir bölgeyi istila edip tüm alanı ele geçirerek başka bitkilerin orada yetişmesine izin vermemeleri mümkün ise onları bu şekilde davranmaya iten doğanın gücüdür. Yapının kendisinden gelen bir şey değildir. Bitkilerde ve hatta hayvanlarda da böyle değildir. O hâlde bunu neden saldırganlık olarak adlandırıyoruz? Saldırganlığı sanki kendilerinden geliyormuş, onlar bunu yapmak istiyorlarmış ve bu davranışlardan sorumlularmış gibi cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelere atfediyorsunuz.
Konuk: Bu, incelemek istediğim konu. Bu iki tür saldırganlık arasındaki farkın ne olduğunu bulmak isterim. Genellikle bu bir tür eğilim değildir, belli bir menfaati elde etmek için kullandığınız, sahip olduğunuz bir güçtür.
Dr. Laitman: Yani kendi menfaatim için kasıtlı olarak harekete geçirdiğim bir güçtür.
Konuk: Sahip olduğunuz avantajdır.
Dr. Laitman: Evet, bunun için kafa yoruyorum ve öyle ya da böyle gerçekleştirebiliyorum.
Konuk: Evet. Burada bitkiler hakkında değil, önceden planlandığı için insanlar hakkında mı konuşuyoruz?
Dr. Laitman: Hayır, insan seviyesi özgür seçime sahip olduğu için, bu konuya ek olarak girdik. Sorumuz saldırganlıkla alakalı değil. Sorumuz hangi noktadan hareketle bir nesnenin içinde hareket eden, işleyen ve ona ait olan güçler hakkında konuştuğumuzdur. Nesneyi ya da yapıyı öyle ya da böyle davranmaya yönlendiren doğal içgüdüsel güçler ve evet, saldırganlık diyebilirsiniz. Ancak bu şekilde tanımlama yaparsak elimize ne geçecek? Genelde toplumda saldırganlık, birileri toplum içinde bir çeşit sosyal norm olarak belirlediklerimizin ötesinde vahşi davranışlar sergilediğinde dile getirilir.
Konuk: Bir kişi bu gücü etkinleştirip etkinleştirmemeyi seçebilir. Bu, insanlarda var olan bir şeydir. Hayvanlar ise bu seçime sahip değildir. Onlarda sadece içgüdü vardır, o kadar. İnsandaki saldırganlığı nasıl betimlemeliyiz?
Dr. Laitman: Ne zaman yapabilirim, ne zaman bir başkasını kontrol edebilirim ya da edemem? Bunları düşünürüm. Elbette bu, kişinin yetiştirilişine, eğitimine, farklı koşullara, vb. bağlıdır. Nihayetinde egomun yönetme kuvveti için ne kadar çaba sarf edebileceğimi her zaman göz önünde bulundururum. Eğer bunu başkalarının zarar görmesi pahasına yaparsam, o zaman buna saldırganlık denir. Fakat bu benim yaptığım bir şeydir ve bu doğaya ya da birbirleriyle olan devamlı içgüdüsel savaşına benzemiyor.
Konuk: Neden doğa bizim, yani insanların da aynı basit şekilde davranmamıza izin vermedi?
Dr. Laitman: Belki demek istediğiniz şudur: Biz insanlar ne zaman saldırıya geçeceğimizi ya da geçmeyeceğimizi hesapladığımızda hayvanlar gibi davranıyoruz.
Konuk: Bu da bir soru. Aynı şeyi yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?
Dr. Laitman: Hepimizin canavar gibi görüldüğü söylenir. Burada da böyle. Sokakta tartışan, birbirine bağıran, birbirini eleştiren, “Sana şunu yapacağım, sana bunu yapacağım!” diyen insanlar görüyoruz. İşte bu saldırganlıktır. Burada görülen sadece patlayan egomuzdur. Buradaki soru: Hayvanlarda olanın ötesinde bir hesaplama var mıdır, yok mudur?
Konuk: Bunu açıklayabilir misiniz?
Dr. Laitman: Hayvanlardaki hesaplama mekanizması oldukça basittir. Kim daha güçlü? Her kim daha güçlüyse o kazanır ve diğeri kaybeder. Ayrıca hayvanlar arasındaki mücadelelerin sona ermesi için birinin diğerini öldürmesi şart değildir. Bu yöntem sadece düzeni korumak içindir. Birbirlerinin yerini belirlerler. Ardından herkes kendi yoluna gider. Doğa onları bu şekilde davranmaya zorlar. Oysa insanlarda bu davranış güç arzusundan gelir.
Konuk: Hayvanlarda güç arzusu yok mudur?
Dr. Laitman: Hayır. Bir aslan bir başka aslanı onu kontrol etmek amacıyla yakalamaz. Onun amacı sadece işleri yoluna koymaktır. Burası benim alanım, burada patron sen değilsin. Buradan uzaklaşmazsan seni döverim. Bu şekilde sona erer. Dövüşürler ve diğeri orayı terk eder.
Oren Levi: İnsanlarda da aynıdır.
Dr. Laitman: Hayır. İnsanlar için bir diğerini kovalamak tek amaç değildir. Onun burada kalmasını ve onu kullanmayı isteyebilirim. Onu kontrol etme arzum saldırganlıktır.
Konuk: Sonuç olarak bir hayvanın tek isteği hayatını yaşamaktır. Bölgesini korur, diğeri orayı terk eder ve hikâye sona erer. Her şey her birinde var olan içsel programlara göredir. Bir insan için ise hayatını yaşamak asla yeterli değildir. O diğerlerini kontrol etmek, kendi yararı için kullanmak ister.
Dr. Laitman: Bunu görebiliyoruz. Hiçbir hayvan bir diğerini köle olarak almaz. Bu durum ne herhangi bir balık türünde ne bir kuş türünde ne de başka hayvanlarda vardır. Eğer karıncalar, sinekler ve arılardaki birbirini kullanma durumundan söz edersek, bunu yapmalarının nedeni doğalarının bunu gerektirmesidir. Bazı bitkilerden nektar toplarlar; ama bunu yaparken onların üremelerini sağlarlar. Bu nedenle bu kötüye kullanım değildir. Genelde her iki tarafın da yararınadır.
Oren Levi: Kötüye kullanım derken neyi kastediyorsunuz?
Dr. Laitman: Kötüye kullanım, başkalarına zarar vermek istediğim anlamına gelir. Bu elimizdeki bir şeydir. Diğeri ise bir başkasını hiçbir şekilde dikkate almamam, onu sadece kendi faydam için kullanmamdır. Umursadığım kadar umursarım. Daha sonra ölürlerse ölsünler, onları başımdan atarım.
Konuk: Diğerlerini dikkate almamak hem bitki he de hayvanlar arasında var olan bir şey midir?
Dr. Laitman: Ancak başkalarına zarar verme niyeti yoktur. Bu sadece insanlarda vardır.
Konuk: Ona zarar verme niyetinde miyim, yoksa sadece daha iyi olmak mı istiyorum?
Dr. Laitman: Bu ikisi aynıdır. Diğer kişiyi egomu tatmin etmek, doyurmak için kullanıyorum. Temel nokta ona zarar vermektir; çünkü bu bana haz verir.
Oren Levi: Diğer kişiye zarar vererek tam olarak neyden haz duyarız?
Dr. Laitman: Ondan daha büyük olmaktan haz duyarız. Buna saldırganlık denir.
Konuk: Demek aslında istediğimiz şey üstün olmak. Bir insan hep daha fazlasını ister.
Dr. Laitman: Tabii ki. Her şeyde! Böylelikle herkesi kontrol ederim. Bu böyledir. Tüm kadınlar benimdir, tüm bölgeler benimdir, bütün dünya benimdir!
Oren Levi: Bir aslanın istediği şey bu değil midir? “Bütün dişiler benimdir.” Hayvanlar âlemine aşina değilim; ama erkek bir hayvanın istediği tüm dişilere, tüm bölgelere sahip olmak değil midir?
Dr. Laitman: Hayır. Doğanın belirlediği şeylerin ötesinde değildir. Birkaç dişi ve yavrudan oluşan bir aileye ve bir bölgeye sahiptir. İnsan ise tüm dünyayı ister. Her şeyi ama her şeyi!
Konuk: Yine de sormak istiyorum. Hayvanlarla ilgili şeyler çok basit gibi görünüyor. Sadece hayatta kalmak istiyorlar. İhtiyacı kadarını alır, başkasına zarar vermez ya da bir başkasından üstün olmaya çalışmaz. Hayatta kalabilmek için ihtiyacı kadarını ister, o kadar.
Dr. Laitman: Bu türden insanlar hayvansal seviyededir.
Konuk: Hâlâ böyle insanlar var mı?
Dr. Laitman: Tabii ki var. Örneğin bazı çiftçileri ele alalım. Hayvanlarla, ineklerle, atlarla birlikte bir arazi parçasında yaşarlar, onlar kimseyi kullanmazlar.
Konuk: Herhangi bir insanı kullanıyor mu?
Dr. Laitman: Hayır. Kimseyi kullanmak istemiyor. Kimseye boyun eğdirmek istemiyor. Neye ihtiyacı varsa satın alır ve yaşadığı yere geri döner. Ayrıca bu, şehirde yaşayan biri de olabilir. Kimseyi kullanmıyor, kimseden faydalanmıyor.
Bunu söylemek çok zor; ama bizler böyleyiz. Sosyal onay almak için kendimizi hep düzeltiyoruz. Bu nedenle birinin diğerlerini kullandığını görmüyoruz.
Oren Levi: Peki, saldırgan olan kişi kimdir?
Dr. Laitman: Kişinin, saldırganlığını zararımıza mı yoksa yararımıza mı kullandığı da bir sorudur. Eğer iyi bir şarkıcıysa, herkes onun önünde eğilsin diye sahneye çıkar. Onun önünde eğilmekten memnun oluruz; çünkü o bize haz vermektedir. Tüm bu gösterilerle bizim üzerimizde kontrol sahibi olmasını önceden kabul ettiğimiz bir anlaşmamız olduğu ve bu kontrolün bize keyif verdiği görülmektedir. Bu, aynen bir kralın durumu gibidir. Bu, kaba bir saldırganlık olarak görülmez. Yumuşak bir saldırganlık olarak değerlendirilir.
Konuk: Bir çiftçi ya da bir başka kişiden bahsettiniz; ancak gelişimsel olarak daha akıllı olan insanlar da var. Böyle olan biri saldırgan bir kişiden daha az mı gelişmiştir, yoksa gelişimsel olarak daha mı üsttedir? Bir arazi parçasına sahip olan kişi kimseye zarar vermek istemiyordu.
Dr. Laitman: Genele göre daha az. Daha fazlasını isteyenler kendilerini geliştirmek için onları zorlayan arzularını arttırmaktadırlar. Bir çocuğun bunu veya şunu yapmasını isteriz. Neden? Çünkü bu onu gelişmeye zorlar. Sonuç olarak çocuk mutlu olur mu; bu başka bir konu. Ancak her şeyden önce onun gelişim göstermesini isteriz. Eğer çocuğun zihinsel yetersizlikleri varsa normal olarak gelişim gösteremeyecektir. Tıpkı şu sözde olduğu gibi: “Biri arkadaşından daha büyüktür, onun arzusu ise kendinden de büyüktür.”
Konuk: Eğer doğru anladıysam bazıları bizden daha saldırgandır. Bu bizim daha gelişmiş olduğumuzu mu gösterir?
Dr. Laitman: Evet. Aslında büyük bir alma arzusuna sahip olan insanlar kabadır, kötüdür, limitsizdir ve gerçekten büyük bir egoları vardır. Bunlar çok yükselebilirler, özel insanlardır. Ancak bu bir ihtimaldir. Büyük bir alma arzusuna sahip olmak gerekmektedir.
Oren Levi: Tamam, saldırganlıkla ilgili farklı bir bakış açısına gelelim. Diyelim ki iki insan arasında bir etkileşim var. Bir tanesi gerçekten saldırgan, diğeri ise değil. Diyelim ki gerçekten saldırgan olan biri beni kontrol etmeye ve üzerimde baskı kurmaya başladı. Bunu amaçlayan kişinin bana yaptığı nedir?
Dr. Laitman: Belki bu durumla hemfikirsinizdir. Hiç yanında ufak bir balık olan bir timsah gördünüz mü? Nasıl bir arada kalırlar? Balık timsahın ağzını temizlemek için ağzına bile girer. Timsah ise onu yutmaz. Birlikte yaşarlar. Bunu yaşamda da görebiliriz. Bazen iri bir adamın yanında sıska birini görürüz. Bu iki kişi belli oranda birbirlerini tamamlarlar. Bu onların yararınadır. Her ikisi için de iyi bir durumdur. Güçlü birinin yanına kimseyi sokmadığı anlamı çıkarılamaz. Aslında böyle birkaç kişiye ihtiyacımız vardır. Burada her ikisi de sakindir. Bu durum güçlü olan kişiye harika hissetme şansı verir. Bununla kişi kendine güç katar.
Konuk: Peki, bir kişinin diğerine baskı uygulayıp, diğerinin ise bundan rahatsız olduğu durumla ilgili soru sormak istiyorum. Bunu insanlar arasındaki ilişkilerde sıkça görürüz. Bir etkileşim vardır; herkes bir şeyler almak ister. Belki de başta güzel bir anlaşmaya varmak istiyorlardır. Buna varamadılarsa biri diğerine fiziksel şiddet, zihinsel baskı uygular ya da manipülasyon yapar. Bunu yapmanın birçok yolu vardır. Bunun hem kuvvet uygulanan hem de bunu uygulayan ve hatta toplum açısından sonuçları nasıldır? Tüm bu koşullar bizi nereye getirir?
Dr. Laitman: İnsanları doğru şekilde eğitmiyoruz. Bu nedenle böle şeyler başımıza geliyor. Gezegenimiz büyük ve burada herkese yer var. Ne yaparsanız yapın, her şeyi kontrol edemezsiniz. Kontrol sahibi olmanıza izin verilen ölçüde yönetimde olursunuz. Bunun ötesinde ya durdurulursunuz ya da öldürülürsünüz, bir şekilde bunun bir sonu vardır. Bu yüzden kendi düzenlerini oluşturmak isteyen farklı gruplar gibi olmamız daha iyidir. Şehri ya da ülkeyi farklı alanlara ayırırlar. Saldırganlar üzerinde bir anlaşmaya varıldığı ve bunu hükümetin bildiği açıktır. Bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Biz de bununla hemfikiriz. Saldırganlıkla ilgili sorun, sınırlarını bilmediğimiz için kabul edilemez olmasıdır. Bu; insanın, ulusun, ülkenin doğasıdır. Burada çok sayıda tartışmalı menfaat vardır. Bu nedenle bütün sorun nesnelerin kişilere ait olmasıdır. Şehri ayırmak gibi… Bu çete bu kısmı kontrol eder, şu çete bir başkasını… Her şey sakin gider. Yetkililer de bununla hemfikirdir.
Konuk: Yani herkes kendi alanı için iyi olana uyum sağlıyor.
Dr. Laitman: Doğu yakası ve batı yakası gibi…
Konuk: İş yerinde ya da komşular arasında bile olan bir şey birinin diğerine baskı uyguladığı. İki insan arasındaki anlaşmazlık konusuna geri dönmek istiyorum. Üzerinde baskı kurulan kişi içsel olarak ne yaşar?
M. Laitman: Bu tamamıyla kişinin karakterine bağlıdır. Öncelikle karakter türleri olduğundan bahsedelim. İyimser, soğuk, asabi, melankolik diye bilinen karakter tipleri vardır. Bu dördü ana karakterlerdir, bunların her biri içlerinde dört gruba ayrılır. Yani 16 tane karakter tipi vardır. Bunun yanı sıra söylediğimiz şey, tiplere bağlı olmaksızın kişinin doğasının derecesine bağlıdır. Görünüşe göre böyledir. Kimin daha yüksek, kimin daha alçak olduğunu bile ölçebilirler. Daima bir ölçüm içindeyizdir, bir başka kişiyi görmeyiz bile. Gördüğümüz şey diğer kişiyi nasıl kontrol edebileceğimizdir. İlk ve en önemlisi, hayattaki her şeyin içyapısında alma, kontrol etme, haz alma arzusunun olmasıdır. Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyedekiler bir şekilde konuşan seviyeyle uzlaşırlar. Konuşan seviyedekiler her daim hesap yapmak durumundadırlar. Aramızda her zaman bu tür bir iletişim vardır. Sizin için neyi ne kadar yaptım, siz benim için neyi ne kadar yaptınız? Aramızda olan şey sizden ne kadar haz alabileceğim ve sizin benden ne kadar haz alabileceğinizdir. Daha sonra ise bunu üzerinde konuşmamıza dahi gerek kalmayacak şekilde düzenlemek zorunda kalırız. Ülkeler ya da şirketler gibi aramızda herhangi bir anlaşma yapmayız. Ancak bilinçdışı olarak birdenbire nerede olduğunuzu, benim nerede olduğumu ve nasıl davrandığımı hesaplarım. Hayat budur. Bu, herkes ve her şey için geçerlidir.
Oren Levi: Diyelim ki ben böyle bir tanımlama yaptım. Bu hesaplamayı yaptığımda bana karşı gerçekten saldırgan tavırlar içinde olan birini gördüm. Bu kişinin benim üzerimde gerçekten de bir baskı uyguladığını hissettim. Nasıl yanıt vermeliyim? Saldırgan davranarak mı, başka şekilde mi?
Dr. Laitman: Hayatımdaki temel şey ile alâkalı değilse saldırgan davranmam.
Oren Levi: Diyelim ki iş yerimde saldırgan bir iş arkadaşım var. Onunla ilgili ne yapacağımı bilmiyorum. Sanki küçük bir canavar gibi… O benim iş arkadaşım, patronum ya da çalışanım değil. Ne yaparım?
Dr. Laitman: O ve kendinizin ayrı ayrı taraflarının olduğu şekilde bir ayrıma ön ayak olunabilir.
Konuk: O bunu istemiyor. O her şeyi istiyor.
Dr. Laitman: Üzerimizde söz sahibi olan yöneticiler vardır. Onlar bu tür bir düzenleme yapabilirler. Birine tâbi olmak değil. Hemfikir olunmaması durumunda birinin altında olmanız belki sizin için iyidir. Çok fazla düşünmek zorunda değilsiniz. Ne söylenirse onu yapın. Bu yol sadece onun kontrol etmesini engellemez, aynı zamanda benim onu kontrol etmeme de imkân verebilir. İyi bir çalışanın patronunu kontrol etmesi gibi… Peki, patron ne yapacak?
Oren Levi: Bazen nasıl davranacağımızı bilemediğimiz bu tarz durumlarla karşılaşıyoruz. Diyelim ki konuğumuz bir şeyleri değiştiremeyeceğim şekilde bir etkileşimimin olduğu saldırgan bir kimse. Almam gereken tavsiyeyi alabilmek için anlamaya çalışıyorum. Önümde saldırgan bir kimse var. Bu kişi ailemden, iş yerimden olabilir. O zaten orada, onu terk etmem ya da onunla başa çıkmam mümkün değil. Gerçek anlamda saldırgan olan biriyle başa çıkmanın en akıllıca yolu nedir?
Dr. Laitman: Ona kayıtsız kalmak, yani o veya bu şekilde ona iyi veya kötü bir şey göstermemek. Bu, sanki bir gölge olmak gibi; çünkü bu durumu terk edemediğinizi söylüyorsunuz.
Oren Levi: Bu kişi aileden biri de olabilir.
Dr. Laitman: Yani pasif bir şekilde…
Konuk: Yani onunla herhangi bir şekilde mücadeleye başlamamamı mı söylüyorsunuz?
Dr. Laitman: Bunu söylüyorum. Ne için? Eğer kişinin doğası saldırgan ise hiçbir şey ona yardım edemez. Onu kırarız, ilişkimize zarar veririz ve bu, tüm aileyi, hayatı etkiler.
Oren Levi: O hâlde nasıl?
Dr. Laitman: Eğer teslim olursanız bir yolu var.
Konuk: Saldırganlık temelli olmayan, farlı bir tür ilişki var mıdır?
Dr. Laitman: “Sevgi, tüm suçları örter.”
Konuk: Bu ne anlama geliyor?
Dr. Laitman: Bu, aramızda sevgiye ulaşmanın her ikimiz için de tercihe bağlı olduğunu, sizi önemsediğim ve sizin de beni önemsediğiniz bir ilişki içinde olduğumuzu anlamamız demektir. Ben sizden kaçarken sizin devamlı olarak beni yakalamaya çalışıp sonunda hiçbir şekilde tatmine ulaşmayacağınız şekilde beni kontrol etmeniz değildir. Bir koşula varmak durumundasınız ve aynı zamanda bunu diğerlerine örneklerle göstermeniz gerekir. Saldırganlıkla ne kazandığınızı gördünüz. Şimdi belli bir noktada birbirimize dostça davranır olduk ve olayların daha iyi bir biçimde yerine oturduğunu görüyorsunuz. O kişiye bu şekilde örneklerle öğretiniz.
Konuk: Eğer her iki kişi de böyle olursa, birbirimizi kontrol etme arzumuz ne olur?
Dr. Laitman: Bu durumda aralarında bağlantı kuracak olan üçüncü bir kişinin olması gerekir.
Konuk: “Sevgi tüm suçları örter.” demiştiniz.
Dr. Laitman: Bu, nasıl yapılacağını öğrenmeniz gereken bir şey.
Konuk: O ayrıca başkalarını kontrol etme arzusunu da örter mi?
Dr. Laitman: Sevgi bir suç olarak nitelendirilen kontrol etme arzusunu da örter.
Oren Levi: Son sorumu soruyorum. Doğası gereği çok saldırgan olan bir kişiyi ıslah etmenin bir yolu var: Sosyal olarak ifşa olması…
Dr. Laitman: Nihayetinde hayattaki çeşitli olaylar vasıtasıyla başkalarını kullanmak isteyerek kendini gerçekleştirmediğini hissedecektir.
Oren Levi: Evet. Bu teşhis kişiyi neye yönlendirmelidir?
Dr. Laitman: Ona kendisini gerçekleştirme konusunda çok daha başarılı olması için sevginin gerekli olduğunu göstermelidir. Herkesin senin istediğini yapıp yapmadığını her zaman nasıl görebilirsin? Onların içinde sevgi hissini uyandırırsanız onları talep etmenize, baskı uygulamanıza gerek kalmaz. Onlar kendilerinin yapması gerekeni yapacaklardır.
Oren Levi: Neden?
Dr. Laitman: Çünkü sevgi sizi bunu yapmaya zorlar.
Oren Levi: Başkalarına karşı saldırgan olma eğilimini aynı zamanda tamamen farklı ve olumlu bir şekilde kullanabileceğimiz anlamına geliyor.
Dr. Laitman: Çocuklarınızla ve ailenizle aranız nasıl? Doğanın aileniz içinde sizi sevgiyi kullanmaya zorladığını; kanun, güç ve kontrol arzusunda olmadığınızı görüyorsunuz. Çünkü bu iyi, doğru, güzel ve en güvenli bağlantı şeklidir.
Oren Levi: Dr. Laitman çok teşekkürler. Konuğumuz, size de teşekkür ederiz. Bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederiz. Bir dahaki söyleşide görüşmek üzere, en iyi dileklerimle!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,079