e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kongre Materyalleri > Arava Kongresi Aralık 2017 – İbur Koşuluna Giriş

Arava Kongresi Aralık 2017 – İbur Koşuluna Giriş

DERS 1: Kendini İptal Etmek

1) Rabaş, 8. Mektup

Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum, ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

2) Rabaş, Cilt 3, Yenika ve İbur Meselesi

Yaradan çalışmasının giriş kapısı, Ibur (gebelik) aşamasıdır, yani kişi kendi “benliğini” iptal eder ve annesinin rahmine Ibur olarak girer. Bu şekilde Malhut denilen almak için almak arzusu olan kendini-sevmeyi iptal eder ve Bina denilen ihsan etme kapları aşamasına girer.

Kişi inanmalıdır ki, doğmadan, yani ruhu bedene girmeden önce Yaradan’a yapışıktır ve şimdi geriye dönmek, düşüşünden önce olduğu gibi ona yapışmak için büyük özlem duymaktadır, buna İbur, yani insanın tamamen kendini iptal etmesi denir.

3) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada Kutsama Kabının Dolu Olması Ne Demektir

Süt bebekliğinden önce Ibur (gebelik) gelir, yani Üst onu ıslah eder. Bu, kişi annesinin önünde kendi ile ilgili hiç fikri olmadan kendini iptal eden embriyo gibi olduğunda gerçekleşir, tıpkı atalarımızın söylediği gibi, “Annesin içinde doğmamış olan, annesinin etinden yer” ve onun kendi başına soru sorma ve yapma otoritesi yoktur.

Bu zamanda kişi gözleri kapalıyken, mantık ötesi yürür ve atalarının ilmine inanır. Buna gebelik denir, çünkü ağzı yoktur.

4) Rabaş, Toplumun Amacı 2

İnsanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen “kötü eğilim” dediğimiz alma arzusunu iptal etmek için beraberce çalışıp büyük bir güç oluşturacak bir topluluğa ihtiyaç duyarız.

Bu nedenle, grup bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. Sonra, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek büyük bir güç haline gelir. Bu nedenle her biri amacı başarmak için büyük bir arzu oluşturur.

Birbirine entegre olmak için, herkes diğerlerinin önünde kendini iptal etmelidir. Bu, her birinin dostlarının hatalarını değil, onların erdemliğini görmesiyle başarılabilir. Fakat dostlarından biraz daha yüksek olduğunu düşünen kişi, artık onlarla birleşemez.

5) Rabaş, Cilt 3, Yapacağız ve Duyacağız – B

Kendisinin dostlarından yüz kâr daha yüksek bir derecede olduğunu bilir ve düşünürken, mantıklı bir insan, nasıl olur da her birinin önünde kendini iptal edeceğini söyler?

Ancak bir “parça” anlayışı bir de “bütün” anlayışı vardır. Bütün parçadan daha yüksektir, kişi kendisini, bütünün bir parçası olduğu için parçanın önünde iptal etmelidir. Başka bir deyişle bireysel açıdan, İsrail’in tamamı o kadar önemli değildir, ama bütün bakımından, bütünsel açıdan herkes çok önemlidir.

Kişi kolektifin ihtiyaçları önünde kendi ihtiyaçlarını iptal etmelidir. Ve zaten kişi kendi mantığını ve düşüncelerini Yaradan’ın önünde iptal etmek zorunda olduğuna göre, kendisini dışarıda olmaya alıştırmalıdır. Bu “yapacağız”daki “yapmak”tır. Ve tüm bu iptal etmeler, kişinin, mantığını ve düşüncelerini Yaradan’ın önünde iptal etmesini mümkün kılar.

6) Rabaş, Cilt 3, Makale 824, İçsellik ve Dışsallık

Kişi dostlarının önünde kendini iptal etmeye kalktığı zaman, eğer bu hem düşüncede hem de eylemde yapılmaz ise tam ve gerçek bir iptal sayılmaz. Kişi yalnız eylemde değil, ama düşüncesinde de dostunun fikrinin daha önemli olduğuna boyun eğmelidir, aksi takdirde bu “kendini eğmek” olarak kabul görmez. Çünkü eğer kişi dostuna davranışı ile kendini iptal etme durumunu gösterirse, bu dalkavukluktur, yani dışsallıkta dostuna onun kendinden daha önemli olduğunu göstermektedir, ama içinden dostunu kendisine yakın bile olamaz diye düşünür.

7) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

En önemli şey, kutsal topluluğun içinde, her biri kendisinin erdemli veya özel olduğunu düşünmemeli, aksine tek düşüncesi, davranışı veya eylemleri ile kutsal topluluğa zarar vermemek olmalıdır. Ve hatta kişi önemli biri bile olabilir, ama gene de eylemlerini sorgulamalı ve ne için önemli olduğunu dikkate almalı ve kendisini tamamen sıfırlamalıdır.

Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehina’nin oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite, baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil, ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

8) Rabaş, Dost Sevgisi, 6. Makale

Her birinin gruba katılımı ve grup önünde kendini iptal etmesiyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer bir bedende on kişi varsa, o zaman tek kişinin sahip olduğundan on kat daha fazla güce sahiptir. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini düşünmeyecek, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi düşünecektir. “İhsan etme arzusu” diye bilinen bu yeni niteliğin arzusunu edinmek için tek yol budur.

9) Rabaş, Cilt 3, 759. Makale, Bir Bütün Olarak İnsan

Kişi önce bilmelidir ki, sevgi eylemlerle satın alınır. Dostlarına hediyeler verdiğinde, verdiği her hediye dostunun kalbinde delik açan bir ok ya da kurşun gibidir. Açılan pek çok delik, verenin sevgisinin içeriye girdiği bir boşluk oluşturur.

Ve sevginin sıcaklığı onu dostunun sevgisine yaklaştırır ve sonra iki âşık her ikisini de örten sevginin örtüsü altına girmiş olur. Bu demektir ki, tek sevgi her ikisini de örter ve doğal olarak, her ikisini de örten şey tek bir örtü olduğundan, tek kişi hâline gelirler. Bu şekilde her ikisi de iptal olur.

10)  Maor VaŞemeş, Paraşat Vayehi

Toplantının temel amacı herkesin tek ve bir olarak birleşmesidir ve böylece hepsinin talebi tek bir amaca yönelir – Yaradan’ı ifşa etmek: “Her onluda Şehina barınır.” Ve eğer on taneden fazla iseler, kesinlikle Şehina’nın daha büyük bir ifşaatı olacaktır. Her biri kendini dostuna dâhil eder ve ona kendini eğer ve dostu da ona; ta ki hepsi kendini eğip sıfırlayana kadar. Böylece, topluluğun amacı bu olduğu için bundan sonra doğal olarak, Yaradan onları kendi yakınına çeker ve onların arasında oturur, tüm kurtuluş ve kutsamalar onlara açılır. … Ve büyük Hasadim (merhamet) ifşa olur ve İsrail topluluğuna çekilir.

DERS 2: “O’ndan Başkası Yok”

1) Baal HaSulam, TES, Bölüm 1, Histaklut Pnimit, Bölüm 1, Madde 8

Tüm gerçeklik, Elyonim (yukarısı) ve Tahtonim (aşağısı) ıslahın sonundaki nihai durumundadır, tek bir düşünceden oluşmuş ve yaratılmıştır. Tüm işleyişi, bu tek düşünce gerçekleştirir, tüm isleyişin özüdür ve tüm işleyiş, tüm amaç ve çalışmanın özüdür. Kendi başına tam ve mükemmeldir ve aranan ödül budur.

2) Baal HaSulam, Şamati 67, “Kötülükten Ayrıl”

İnsanın bedeni dışında yalnız Yaradan vardır. Çünkü bu yaratılışın temelidir, böylece insana yalnız kendi açısından “yaratılan” denir. Yaradan, insanın kendisini O’ndan ayrı bir gerçeklik olarak hissetmesini ister; bir tek şunun dışında, “tüm yeryüzü O’nun nuru ile doludur.”

3) Baal HaSulam, Pri Haham, Sihot, O’nun İsminin Sırrı

Kişinin aklına gelen düşüncelerin hepsi Yaradan’ın işidir. Yani, kişinin hissettiği, bir yerden gelmez ya da kendinden kaynaklanmaz. Bu yanlıştır ve en büyük yalandır. Aksine her düşünce, en küçüğü bile Yaradan tarafından kişinin aklına gönderilir ve bu insanı, hayvanı ve yaşayan her şeyi motive eden güçtür. Başka bir deyişle, Yaradan canlı bir varlığı harekete geçirmek istediği zaman, ona düşünce göndererek onun üzerinde çalışır ve bu düşünce bu varlığı sanki kendi istiyormuş gibi harekete geçirir.

4) Rabaş, Çalışmada Tora’nın “Orta Çizgi” Dediği Şey Nedir?

Yine de kişi yukarıda söylenen “O’ndan başkası yok,” sözüne inanmalıdır yani onu iyi eylemler yapmaya zorlayan Yaradan’dır, fakat henüz onu zorlayanın Yaradan olduğunu bilmeye lâyık olmadığından, Yaradan kendini kan ve etle kıyafetlendirir. Onlar vasıtasıyla, Yaradan bu eylemleri yapar. Bu nedenle Yaradan Ahoraim (kaba et) formunda hareket eder.

Diğer bir deyişle, kişi yüzler görür, fakat inanmalıdır ki yüzlerin arkasında bu eylemleri yapan Yaradan var. Bu demektir ki, insanın yanında Yaradan’ın istediği eylemleri yerine getirmesi için onu zorlayan Yaradan durur. Öyle anlaşılıyor ki, Yaradan her şeyi yapar, ama insan inanması gerektiğini değil, gördüğünü hesaba katar.

5) Rabaş – 76. Mektup

Bilinir ki, “Tüm dünya O’nun ihtişamıyla doludur.” Bu her insanın inanması gereken şeydir, şöyle yazdığı gibi “Ben yeri ve göğü doldururum.” Ancak Yaradan, seçim şansımız olması ve O’nu görmememiz için gizliliği yarattı, böylece sonrasında inanç için —Yaradan’ın “tüm dünyaları doldurduğuna ve tüm dünyaları kapladığına” inanmak—bir yer olur. Kişi Tora ve Mitzvot’a bağlandığında, Yaradan ona kendini ifşa eder ve kişi Yaradan’ın dünyanın yöneticisi olduğunu görür.

Böylece insan ona hükmedecek kralı yaratır. Bu demektir ki, kişi Yaradan’ı dünyanın yöneticisi olarak hisseder ve bu insanın Yaradan’ı kendi üzerinde kral yapması olarak kabul edilir.

6) Baal HaSulam, Şamati 4- Manevi Çalışmada Kişinin Kendisini Yaradan’a Karşı İlga Ederken Hissettiği Ağırlığın Nedeni Nedir?

Kişi Yaradan için çalışmak isterken kendi “benliğini” iptal etmek istediğinde ve kişisel menfaatlerini düşünmek istemediğinde, hissettiği ağırlığın nedenini bilmeliyiz. Kişi sanki tüm dünya durmuş ve kendisi sanki bu dünyada yokmuş ve havada asılıymış hissine kapılır. Ailesini ve dostlarını kendisini Yaratan’ın karşısında ilga etmek için geride bırakır.

Bunun basit bir nedeni vardır ve buna, “inanç yetersizliği” denir. Yani kişi kendisini kimin karşısında ilga ediyor bilmemektedir, şöyle ki Yaratan’ın varlığını hissetmemektedir. Bu durum kişiye ağırlık hissi verir.

Ancak, kişi Yaratan’ın varlığını hissetmeye başlayınca, kişinin ruhu hemen ilga olmayı ve köküyle bütünleşmeyi ister. Hiçbir düşünce ve akıl gerektirmeden O`nun içine tıpkı bir mum ışığının, meşalenin büyük ışığı altında dâhil olduğu gibi dâhil olup bütünleşir.

Dolayısıyla görüyoruz ki kişinin temel çalışması sadece Yaratan’ın varlığının hissine gelebilmek, yani Yaratan’ın varlığını hissedebilmektir: Ve “tüm dünyanın O’nun muhteşemliğiyle dolu olduğunu görmek.” Kişinin tüm çalışması budur, yani tüm kuvvetiyle yaptığı çalışma sadece bu koşula ulaşmak içindir, başka hiç bir şey için değildir.

Kişi bir şeyin sahibi olacağı gibi bir yanılgı içerisine girmemelidir, zira kişinin sadece bir tek şeye ihtiyacı vardır, bu Yaratan’a inançtır. Başka hiç bir şey düşünmemelidir ve yaptığı tüm çalışmanın ödülü sadece Yaradan inancı edinmek olmalıdır.

Küçük bir ışık yansımasıyla büyük bir ışık yansıması arasında bir fark olmadığını bilmeliyiz, çünkü ışıkta hiç bir değişim olmaz. Şöyle ki tüm değişim bereketi alan kaptadır. Şöyle yazdığı gibi: “Ben Yaratan’ınızım, değişmem.” Dolayısıyla kişi eğer kaplarını ne denli genişletebilirse, o denli aldığı ışığı arttırır.

Ancak soru kişinin kaplarını ne ile genişleteceğidir? Bunun cevabı şudur, kişi Yaratan’ın kendisini yakınlaştırdığı dereceye kadar duyduğu minnet ve şükran, O’nu biraz hissetmesi ve önemini düşünmesi, yani Yaratan’la bir bağ oluşturulmasına fırsat verilmiştir.

Kişi Yaradan’ı kendisi için önemli gördüğü dereceye kadar, kendisini aydınlatan ışık artar. Kişi bilmelidir ki, Yaratan’la arasındaki bağın ne kadar önemli olduğunun gerçek değerini asla ölçemez, çünkü gerçek değerini tayin edemez. Bunun yerine, kişi Yaradan’a ne kadar kıymet verirse, o kadar hak kazanır ve O’nun önemini kavrar. Bu koşulda güç vardır, zira böylece kişi kendi üzerinde daimi bir aydınlanma edinmiş olur.

7) Zohar, Zohar Kitabına Giriş, Madde 138

Yaradan’dan üstü örtülmüş kötülük görmemesi bir kuraldır. Bu nedenle kişi kendini kötü hissettiğinde, Yaradan’ın ona yol gösterdiğini inkâr eder ve yüksek Operatör aynı ölçüde ondan gizlenmiştir. Bu, dünyadaki en büyük cezadır.

Böylece O’nun yol göstericiliği ile ilişkili olarak iyi ve kötü algısı beraberinde ödül ve ceza algısını da getirir. Yaradan’a olan inancından ayrılmamak için çaba gösteren, Yukarı’nın takdirinden kötü bir tat alsa bile ödüllendirilir. Ve eğer çaba göstermezse, Yaradan’a olan inancından ayrıldığı için cezalandırılacaktır.

8) Baal HaSulam, Şamati 138 – Kişi Bazen Kafasını Korkuyla Meşgul Ederken

Kişi bazen aklını korkuyla meşgul ederken şunu bilmelidir ki, O’ndan başkası yok. Ve eğer kişi hala korkunun üzerinde etkisi olduğu hissi içerisindeyse, kişi bilmeli ki şans eseri diye bir şey yoktur ve kendisine olanı Yaratan yukarıdan vermiştir, kişinin sonu düşünebilmesi için ona bir korku gönderilir. Şöyle ki korku kişiye “O’ndan başkası yok” diyebilmesi için getirilmiştir.

Ancak, hala bundan sonra, kişi korku hissi içerisindeyse, o zaman kişi bu korkuyu örnek olarak almalı ve Yaratan korkusunun şu anda hissettiği korku kadar güçlü olması gerektiğini söylemeli.

9) Baal HaSulam, 18. Mektup

Kişinin şimdiki ve gelecek anlarını O’nun yüce adına sunmasından başka bir seçeneği yoktur. Zor olduğu ve tüm zamanlar onun için değerli olmadığı için.

O’nun huzurunda anı reddeden kişi, aptallığını açıkça ortaya koyar, çünkü kişinin çalışması kesinlikle değişen zaman ve olaylarla değişmesine rağmen, O’nun çehresi bunlarla kıyafetlenmemiştir. Bu nedenle mantık ötesi inanç ve güven bizim için hazırlanmıştır, kişi bunları zor zamanlarda çaba sarf etmeden ve bıkmadan kullanabilir.

10) Rabaş, Cilt 1, Makale 3, Gerçeğin Ve İnancın Anlamı

Bize mantık ötesi inanç yolu verilmiştir, yani hislerimizi ve aklımızı dikkate almayıp, şunu söylemeliyiz, “Onların gören gözleri yok. Onların duyan kulakları yok.” Daha ziyade inanmalıyız ki, Yaradan bizim için iyi olanı bilir. O, olduğum aşamamı hissetmemi ister ve ben kendimi nasıl hissettiğimle ilgilenmem, çünkü ihsan etmek için çalışmak isterim.

Dolayısıyla temel şey şudur ki, Yaradan için çalışmam gerek. Çalışmamda bütünlük olmadığını hissetmeme rağmen, yine de üst olanın Kabında, yani üst olanın perspektifinden ben kesinlikle bütünüm. Bu nedenle çalışmamdan—Kral’a en düşük seviyede hizmet etme ayrıcalığından—hoşnudum. En azından Yaradan’ın O’na birkaç derece yakınlaşmama izin vermesi benim için büyük bir ayrıcalık.

11) Rabaş, Cilt 3, 42. Makale, Efendiye Mutlulukla Hizmet Et

Yaradan’a hizmet eden yani niyeti ihsan etmek için olan kişi mutluluk içinde olmalıdır, çünkü Yaradan’a hizmet etmektedir. Eğer kişi çalışma sırasında mutlu değilse bu onun Yaradan’ın yüceliğini takdir etmediğine işaret eder. Bu nedenle kişi mutlu olmadığını hissederse, Yaradan’a dua etmeli; O’nun yüceliği hissetmesi için kalbini ve gözünü açması için.

Ve burada iki durum gelişir: 1) Kişi Kral’ın yüceliğini hissetmediğine hayıflanır. 2) Kişi mutlu olur, çünkü tüm hüznü manevi yoksunluktan gelmektedir; yoksunlukları alma arzusundan gelen diğer insanlar gibi değildir.

Ve kişi ona bu bilgiyi – maneviyat için endişe duyup hayıflanmayı – kimin verdiğini anlamalıdır. Ve bu onu mutlu etmelidir, çünkü Yaradan ona manevi yoksunluk hakkında düşünceler yollamaktadır; buna “Efendinin kurtarışı,” denir ve bu nedenle de kişi mutlu olmalıdır.

12) Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 121

Bu bakımdan, O’nun bu dünyadaki idaresi altındaki yönetimin tüm konuları, sadece yarattıklarını hoşnut etmek olan yaratılış düşüncesi ile bizim içimizdeki ölçütlere ve zevkimize göre olan alma arzusu ile tam bir tezat içindedir.

Kapılardaki kilitlerin anlamı işte budur. Önce bu dünyada tattığımız, O’nun eşsizliğine aykırı pek çok şeyin hepsi bizi Yaradan’dan ayırır. Ancak, ruhumuz ve gücümüz ile bize emredildiği üzere, biz Yaradan’a ihsan ederiz, tüm bu ayırıcı güçler, tüm ruhumuz ve gücümüzle Yaradan’ı sevmemizi azaltarak bizi etkilemez. Aksine, bu durumda, üstesinden geldiğimiz her aykırılık O’nun bilgeliğine erişim için bir kapı olur. Bunun nedeni şudur; Çünkü her aykırılığın, O’na erişmede özel bir kademeyi açığa çıkaran özel bir niteliği vardır. Ve bu karanlığı aydınlığa ve acıyı tatlıya dönüştürmekle ödüllendirilmiş olanlara, ayrılığın tüm güçleri – zihnin karanlığı ve bedenin acısı –yüce kademeleri edinmek için kapılar hâline gelir. Böylece karanlık büyük bir ışık ve acı tatlı hâline gelir.

Bundan dolayı, daha önce O’nun rehberliğinin tüm idaresi ayırıcı güçlerden yana olduğu ölçüde, şimdi birleştirici güçlere çevrilmiştir ve tüm dünyaya erdemden yana hüküm verir. Çünkü şimdi her bir güç onlara bir erdemlilik kapısı olarak hizmet eder. Bununla Yaradan’dan O’nun onlar için tasarladığı her şeyi, O’nun yaratılış düşüncesindeki hoşnutluğu almak için gelecekler. Yazıldığı üzere, “Bu Efendi’nin kapısıdır; erdemli olan buradan içeri girecektir.”

13) Baal HaSulam, Şamati 33- Haman İle Kefaret Günlerinin Kuraları

Gerçekten de bilmemiz gereklidir ki, kişiye, sanki “İyi ve İyilik yapan” bir rehberliğe karşıt gibi görünen her şey sadece insanı, bu çelişkileri aşmak için Üst Işığı çekmeye zorlamak için vardır, yoksa kişi bunların üstesinden gelemez. Bu durum, kişinin Dinim (yargı) demek olan çelişkiler var olduğunda, ”Yaradan´ın Yüceliği“ koşulunu genişletmesidir.

Bu demektir ki, bu çelişkiler, kişi onların üstesinden gelmek istediğinde, yalnızca Yaradan’ın Yüceliğini büyüterek, çözebilir. Bundan çıkan sonuç, Yaradan’ın yüceliğini çekmeye sebep olan tam da bu Dinim’dir. Bu “Ve paltosunu ona fırlattı” cümlesinin anlamıdır.

Bu demektir ki, kişi sonra bütün bu Aderet Zear´ları (Saç Örtüsünü) O´na yani Yaradan´a atfeder. Bu demektir ki kişi artık Yüksek Işığı bunların üzerine çeksin diye, Yaradan’ın ona bilerek bu örtüyü verdiğini görür.

14) Baal HaSulam, Pri Haham, Üç Ortak

Mutlak iyilik olan Yaradan’a herhangi bir kötülük atfetmek imkânsızdır, bu yüzden kişi kendisini kötü durumda hissettiği zaman, bunun ona başka bir kaynaktan, çevreden geldiğini söylemek zorunda kalır. Ama gerçek şudur ki, kişi yalnız iyiyi görmekle, dünyada hiçbir kötülük olmadığını ve her şeyin iyi olduğunu görmekle ödüllendiği zaman kişiye gerçek gösterilir; tek mutlak güç olduğu için her şeyi yalnız Yaradan yapmıştır ve yapacaktır.

Arava Kongresi 2017, “İbur Koşuluna Giriş”

DERS 3: “İbur Koşuluna Giriş”

1) Rabaş, Cilt 3, Makale 179, Ibur-1

Adam Harişon’un günahından sonra, yaratılmış olan varlık, kırık bir kap olarak düşünülür ve ölüdür; yani, hayatın hayatından ayrılmış oldukları için onların kapları yalnızca kendileri için almak koşulundadırlar.

Onlarda kapları yeniden canlandırmak için aşağıya inen yansıyan ışığın yalnızca kıvılcımları vardır ki böylece onlar yükselip ölümden diriltilsinler diye. Bu kıvılcım, yansıyan ışığın kalıntılarından gelen ilahi bir kıvılcımdır ve onu yükseltmek gerekir, yani “MAN’ı “yükseltmek diye adlandırılan ihsan etmek için kişi bunu yükseltmelidir. Masah anlayışı ve Aviut oluşur ve bir dolum alır ve yansıyan ışık bu kaplarda kıyafetlendiği ölçüde bu kapları doldurur.

2) Rabaş, Cilt 3, Yenika ve İbur Meselesi

Yaradan çalışmasının giriş kapısı, Ibur (gebelik) aşamasıdır, yani kişi kendi “benliğini” iptal eder ve annesinin rahmine Ibur olarak girer. Bu şekilde Malhut denilen almak için almak arzusu olan kendini-sevmeyi iptal eder ve Bina denilen ihsan etme kapları aşamasına girer.

Kişi inanmalıdır ki, doğmadan, yani ruhu bedene girmeden önce Yaradan’a yapışıktır ve şimdi geriye dönmek, düşüşünden önce olduğu gibi ona yapışmak için büyük özlem duymaktadır, buna İbur, yani insanın tamamen kendini iptal etmesi denir.

3) Rabaş,  Cilt 1, Makale 22, “Kadın Gebe Kaldığı Zaman”

Kendi-sevgisinden çıkmak ve ihsan etme çalışmasına başlamak istemek, yaşamış olduğu her durumu bırakmak, her şeyden vaz geçmek ve daha önce hiç bulunmadığı bir alana girmek gibidir. Bu nedenle, doğduğundan bu yana edindiklerine yabancı olan yeni nitelikler kazanana kadar, kişi gebelik durumundan,  hamilelik aylarından geçmelidir.

4) Rabaş, Yakup Babasının Topraklarında Oturdu

Kişi “yalnız Yaradan için,” çalışmalıdır,  “ödül için değil,” yani herhangi bir ödül olmaksızın kendini adamalıdır. Bu şudur, bu sadakati başka bir şeye neden olmayacaktır. Bu temel olandır, amacıdır, kişi “kendini” Yaradan’a iptal etmek istemektedir, yani alma arzusunu iptal etmek istemektedir ki bu kişinin gerçekliğidir ve kişinin Yaradan’a iptal etmek istediği budur. Buna göre kişinin amacı şudur, kendini Yaradan’a adamak… Ve kişi kendini Yaradan’a adama derecesine eriştiği zaman, Yaradan’ı memnun etmek için kendini iptal ettiği zaman, Yaradan’ın amacını görür, bu yaratılış düşüncesinde var olandır; yarattıklarına iyilik yapmak.

5) Rabaş, Yenika ve İbur Hakkında 

İbur, kişinin geçici olarak kendi bencilliğinden çıkması ve “Şimdi kendi çıkarlarımı düşünmek istemiyorum, ayrıca, benim için en önemli şey olmasına rağmen, aklımı da kullanmak istemiyorum,” demesidir. Yani bu, anlamadığım bir şeyi yapamam -her şeyi yapabilirim, ama bunun bana faydasını anlamak zorundayım– anlamına gelir. Ancak yine de şöyle der: “Şimdi, geçici olarak şunu söyleyebilirim; aklımı kullanmamayı üstleniyorum, buna kararlıyım. Aksine, mantık ötesinde, bilgelere inanıyorum, dünyadaki herkesi İlahi Takdir ile gözeten bir yönetici olduğuna inanıyorum” der.

6) Rabaş, Yenika ve İbur Hakkında 

Şuna İbur durumu denir. Kişi kendi yönünden Yaradan’ın tarafına yöneldiği anlamına gelir. Ancak geçici olarak değil, yani gerçekten sonsuza dek kendisini sıfırlamak, iptal etmek istemektedir, ancak şimdi sonsuza kadar sıfırlamanın olabileceğine inanamaz, geçmişte pek çok kez olabileceğini düşünmüş ama sonra bu seviyesinden tekrar çöplüğe düşmüştür.

Ancak kişi “yarın ne yiyeceğiz” konusunda endişelenmemeli, yani derecesinden düşeceğinden emin olmamalı, çünkü bu bir inanç eksikliğidir. Bunun yerine, “Rabbin kurtarışı göz açıp kapayana kadar” sözüne inanmamız gerekir. Biri kendisini geçici olarak geçersiz kılar, ancak sonsuza dek sıfırlanmış kalmak isterse, kişinin ‘ana rahmi’ne girdiği düşünülür.

7) Rabaş, Sosyal Yazılar, Firavun’a Doğru Gel 2

Dolayısıyla, bilmeliyiz ki dost sevgisi bize Kral’ın onurunu lekelemekten nasıl kurtulacağımızı öğrenmemiz için verildi. Diğer bir deyişle, eğer kişinin Kral’a memnuniyet vermek dışında başka hiçbir arzusu yoksa “Keduşa’yı (kutsallığı) dışarıda olanlara aktarmak” denilen Kral’ın onurunu mutlaka lekeleyecektir. Bu nedenle, dost sevgisi çalışmasının önemini küçümsememeliyiz, çünkü bu sayede kişi kendini sevme koşulundan nasıl çıkarak başkalarını sevme yoluna gireceğini öğrenecektir. Ve kişi dost sevgisi çalışmasını tamamladığı zaman, Yaradan sevgisiyle ödüllendirilebilecektir.

8) Rabaş – Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al 2

Yukarıda bahsedilene göre, o insanların dost sevgisiyle uğraşan tek bir grup olarak birleşmeye hemfikir olmalarındaki neden, her birinin düşüncelerini birleştirebilecek bir arzuya sahip olduklarını hissetmeleridir ki böylece başkalarını sevme gücünü edinirler. Meşhur bir atasözü vardır: “Yüzleri farklı olduğu gibi, görüşleri de farklı.” Bu nedenle, bir grup olmak için aralarında hemfikir olan kişiler, başkalarını sevme çalışmasının gerekliliğiyle ilgili olarak aralarında büyük bir fark olmadığını anlamışlardır. Dolayısıyla, her biri diğerleri adına ödün verebilir ve bunun etrafında birleşebilirler

9) Rabaş, Dost Sevgisine Dair

Unutmamalıyız ki, grup diğerlerini sevme temeli üzerine kurulmuştur, dolayısıyla her üye, başkalarını sevme ve kendinden nefret etme koşulunu gruptan alır. Ve dostun kendisini iptal etmek ve başkalarını sevmek için gayret ettiğini görmek, herkesin diğer dostların niyetlerine entegre olmasına katkı sunar.

Dolayısıyla, örneğin, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, her biri kendini iptal etmeyi, kendinden nefret etmeyi ve başkalarını sevmeyi uygulamak için on güce sahip olur.

10) Rabaş, Cilt 1, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır

Mantıklı düşündüğünde, “Aklı ona dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu olumlu yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur ki, Yaradan ile “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak zorundadır, yani kendini düşünmemelidir. Neden dostun önünde eğilmek zor bir şeydir? Bunun için kendi değerini hükümsüz kılmalıdır, yaşamak istediği tüm hayat sadece başkaları yararına çalışarak, insanla insan arasındaki sevgiyle başlayıp Yaradan sevgisine ulaşarak gerçekleşir.

Dahası, mantığıyla onu sevmek zorunda olanların dostları olduğunu düşündüğünden, mantığın üstesinden gelip, mantık ötesi giderek her şeyi kendisi için değil, başkaları için yaptığını ve “Kendim için yaşamak değerli değil,” diyebileceği bir yeri vardır.

11) Rabaş, 40. Mektup

En güçlü olanların bile kalplerinin yıpranması pahasına, her ikisi de kalbinin duvarlarından sıcaklık yayar ve bu sıcaklık bir sevgi giysisi oluşturana kadar sevginin kıvılcımlarını ateşler. Sonra, her ikisi bir battaniye ile örtülmüş olur, yani tek sevgi her ikisini de örter ve sarar, tıpkı Dvekut’un (birleşme) ikiyi bir olarak birleştirmesi gibi.

Ve kişi dostunun sevgisini hissetmeye başladığında, yenilik hoşa gider kuralı gereği haz ve neşe içinde derhal uyanmaya başlar. Dostunun sevgisi onun için yeni bir şeydir, çünkü o zamana kadar kendi iyiliğini düşünen tek kişi kendisiydi. Fakat dostunun onunla ilgilendiğini keşfettiği an, bu onun içinde ölçülemez bir neşe uyandırır, insan sadece haz hissettiği yerde olmak istediğinden artık kendisiyle ilgilenmez. Ve dostuyla ilgilenerek, haz hissetmeye başladığından, doğal olarak kendisini düşünmez.

12) Baal HaSulam – Sürüyü Toplama Vakti Değil

Kişi halktan kendisini soyutlamamalıdır ve Yaratan’a memnuniyeti getirmek için dahi kendisi için talepte bulunmamalıdır, ama yalnızca bütün halk için bunu yapmalıdır, bu halkın duasının gizemidir. Kişi halktan ayrılır ve özellikle kendi kişisel ruhu için talepte bulunursa, inşa edemez. Aksine, kendi ruhunun üzerinde bir hasara sebep olur, yazılmış olduğu üzere, ”Gururlu Olanların Hepsi”, nitekim halktan uzaklaşmak, ancak bir gurur kisvesi içindeyken olur. Ona yazıklar olsun, çünkü kendi ruhu üzerinde hasara sebep oluyor. Çalışma esnasında, kişi yalnız başına dua ettiğinde dahi, arzusu dışında halktan ayrılır ve ruhuna zarar verir ve İsrail Topluluğu içerisinde bireysel talepler sayesinde herhangi bir birey için uyanış hiç gerçekleşmemiştir. Çünkü onlar kendilerini ayrı hissetmemişlerdir ve ayrılmayarak bu Mısır’dan çıkma arzusuna ilişkin güçleri, onlar için müthiş bir destek olmuştur.

Bu nedenle, her birinin kendine has gücünü toparlayarak bir İsrail bütününe yönelerek, dualarda Yaradan’a her bir yakarışta ve çalışmada kişi kendisini İsrail bütününün köküne dâhil etmelidir.

13) Likutey Halahot, Hoşen Mişpat, Halahot Arev

Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek, yalnız Arvut yoluyla mümkün olur, bunun dışında mümkün değildir. Arvut’da herkes dostundan sorumlu olur ki bu Tora’yı yerine getirmenin özüdür, arzulanan şey birlik yoluyla olur. Bu nedenle Tora ve Mitzot’u üstelenmek isteyen kişi, kendisini İsrail topluluğuna, büyük bir birlik içinde, dâhil etmelidir. Bu nedenle, Tora’nın edinilmesi sırasında onlar kesinlikle birbirlerinden sorumludurlar, zira kişi Tora’yı edinmek ister istemez, kendisini, arzusunu onlarla birleştirmek amacıyla diğerlerine tek ve bir olarak dâhil etmelidir. Ve kesinlikle her biri dostundan sorumludur, zira hepsi bir olduklarında önemlidirler. Ve tam da her biri dostundan sorumlu olduğu için ki birlik olurlar, bu yolla Tora’yı yerine getirebilirler, bu olmaksızın Tora’yı korumak mümkün değildir. Zira böylece sevgi ve birlik arzusu bakımından, her biri dostundan memnun kalır ve aralarında form eşitsizliği yoktur. Onunla yukarının arzusuyla birleşecekleri, tek bir arzuya dâhil olurlar, birliğin amacı budur.

14) Rabaş, 42. Mektup

Şöyle yazılmıştır: “Ve insanlar, tek bir kalp ve tek bir adam olarak kamp kurdular.” Bunun anlamı; onların tek bir amacı vardır: Yaradan’ı memnun etmek.

Onların nasıl tek bir kalp ve tek bir adam olabildiklerini anlamamız lazım, çünkü bilgelerimizin şöyle yazdığını biliyoruz; “nasıl yüzleri birbirine benzemiyorsa, görüşleri de birbirine benzemez,” öyleyse nasıl tek bir kalp ve tek bir adam olabildiler?

Cevap: Eğer her biri kendisini önemserse, tek bir adam gibi olmaları imkânsızdır, çünkü hiçbiri bir diğerine benzemez. Ama eğer kendilerini iptal eder ve yalnız Yaradan’ın yararını önemserlerse, kişisel görüşleri olmaz, çünkü bireysel olan iptal edilmiş ve tek bir otorite altına girmiştir.

15) Rabaş, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir?

Ubar haline, yani alma arzusunun, “ihsan etme arzusu” denen yeni bir arzuyu üstlenmesi haline gelmek bizim için zordur. Kişi, Ubar koşulu ile ödüllendiği zaman, yani ihsan etme arzusu, alma arzusunun içine girdiği zaman, buna; “Yaradan bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirdi,” denir.

Ve kişi bu, “Yaradan’ın bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirmesi,” mucizesinin önemini anlamalıdır. Halen açıkladığımız gibi bu gerçek bir yenilik ve gerçek bir mucizedir; çünkü doğaya karşıdır ve Yalnız Yaradan doğayı değiştirebilir; insanın elinde değildir. Ve bu “yeni bir şeydir,” şöyle ki Yaradan, almanın imajı olan annenin imajı içinde ihsan etmenin imajını biçimlendirir. Ve buna “ Yaradan’ın bahşettiği Keduşa,” denir.

Arava Kongresi 2017, “İbur Koşuluna Giriş”

DERS 4: İbur İçin Dua Etmek

1) Rabaş – Cilt 2, 8. Mektup

Bunlar günün sonunda belli bir yerde, belli bir liderin yönetimi altında olmak için bir araya gelen bir grup insan. Bu küçük topluluk insanüstü bir cesaretle onlara karşı olanlara göğüs geriyor. Gerçekte bu grup güçlü bir ruha sahip cesur insanlar ve bir adım bile geri çekilmemeye kararlılar. Birinci sınıf savaşçılar, kanlarının son damlasına kadar eğilimleriyle savaş halindeler ve tek arzuları O’nun adının zaferi için savaşı kazanmak.

2) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada, “Kutsama Kabının Dolu Olması,” Ne Demektir?

Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğunda, beden buna karşı çıkar ve bu nedenle de kişi sürekli bunun üstesinden gelmek zorundadır ve buna günah, gazap, zorluk denir. Çünkü daima Yukarıdakinin huzurunda kendini eğerek ve Yukarıdakinin ona ne isterse yapmasına kendini bırakarak yürümek zor bir iştir. Buna Ibur (cenin) denir, mümkün olan en küçük (Katnut) durumudur.

3) Rabaş, Cilt 1, Makale 22, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir

Her zaman amacı göz önüne almalıyız, bu “O’nun yarattıklarına” iyilik yapmaktır. Eğer kötü eğilim gelir ve kişiye Firavunun sorularını sorarsa, kişi bunları aciz bahanelerle cevaplamamalıdır, demelidir ki, “İşte, şimdi senin bu soruların sayesinde ihsan etme çalışmasına başlayabilirim.”

Bunun anlamı şudur; bizi bulunduğumuz kademeden aşağıya indirmek için gelen kötü eğilimin soruları hakkında konuşmamalıyız. Tam tersine, şimdi bu bize çalışacak bir yer vermekte ve biz bu sayede tamamlanmış olma kademesine yükseleceğiz. Bu dünyadaki her üstesinden gelmeye “Yaradan’ın hizmetinde yürümek” denir, zira her kuruş büyük bir miktara eklenir. Her defasında üstesinden gelir ve bolluk ve bereketi edinen bir Kli haline gelmek için gereken miktara belli ölçüde ekleme yaparız.

Üstesinden gelmek demek, alma kabından bir parçayı alıp ihsan etme kabına eklemek demektir. Bu, üzerine Aviut (kalınlık, alma arzusu) koymamız gereken Masah (perde) gibidir. Eğer kişinin alma arzusu yoksa, üzerine Masah koyacağı bir şeyi de yoktur. Bu nedenle, kötü eğilim bize yabancı düşünceler getirdiğinde, bu düşünceleri almak ve mantık ötesi yükselmek zamanıdır.

Bu, kişinin her şeyi ruhunun arzusuyla yapacağı bir şeydir. Şimdi kişi bu hizmetten geri çevrildiğini söylememelidir. Aksine yukarıdan kendisine düşünceler ve arzular verildiğini ve böylece bunları Keduşa’ya (Kutsallığa) almak için yer olduğunu söylemelidir.

4) Baal Hasulam, Şamati 122- Şulhan Aruh’ta Yazılanların Anlaşılması

Tamamen ihsan etme formunda çalıştığında, kişinin tüm kendine haz verme düşünceleri iptal olur. Böylece kişi söylediği şeyi hissetmeye başlar, söylediği duanın kabul edilmemesinden kalbi korkabilir; onun kendisi için hiçbir arzusu kalmaması işte budur.

Ve kendine haz vermekle ilgili bir durum ortaya çıkar; burada kişi bu dünyanın tüm zevklerinden, bütün insanlardan, arkadaşlarından, ailesinden, maldan mülkten vazgeçmiş gibi görünür ve orada vahşi hayvanlardan başka bir şey olmayan çöle çekilir, hiç kimsenin onu tanımadığı ve varlığını bilmediği bir yere. Ona tüm dünyasını birden kaybediyormuş gibi gelir, hayat ve canlılık dolu bir dünyayı kaybettiğini hisseder ve bu dünyadan ölüp gitmeyi üstlenir. Bu görünümü deneyimlediğinde sanki intihar ediyormuş gibi hisseder.

Bazen, bu durumunu kafasında canlandırması için Sitra Ahra, tüm karanlık renklerle ona yardım eder. Sonra beden bu duayı reddeder, böyle bir durumda, kendisi bu duanın kabul edilmesini istemediği için kişinin duası kabul edilemez.

Bu sebeple de duaya hazırlık yapması, sözü ve kalbi birmiş gibi kişinin kendisini duaya alıştırması zorunludur.

5) Likutey Moharan, Madde 48

Kişi Yaradan’ın hizmetinde azimli olmalıdır… başına ne gelirse gelsin. Bunu iyi hatırlayın zira, Yaradan’ın hizmetinin başlangıcında buna çok ihtiyacınız olacak. Çünkü kişinin yere serilse bile her seferinde çok azimli, çok güçlü ve çok cesur olması ve durduğu yeri koruması lazımdır… Allah korusun, kişi kendisini tamamen düşmekten korumalıdır, zira tüm bu düşüşler, inişler ve kafa karışıklıkları ve benzerleri, Keduşa’nın kapısından girmeden önce, tüm bunlardan geçmek gereklidir ve tüm gerçek erdemliler de bunlardan geçmişlerdir… Biliniz ki kişi çok dar bir köprüden geçmek zorundadır ve en önemli kural, asla bundan korkmamaktır.

6) Rabaş, Cilt 3, Makale 799, Yeni Ayın Doğuşu

İbur itaatsizlik ve öfke kelimelerinden gelir. Yani kişi şunun üstesinden gelmelidir; Cennetin krallığı onun için bir nokta gibi olduğu zaman, yani Cennetin krallığını edinmek ona parlamadığı zaman sevinçli olmalıdır. Söylendiği üzere, “Yaradan’a sevinçle hizmet et,”  üzüntü içinde olsan bile. Ve İbur meselesi budur, dünyevi hayatta olduğu gibi, kişi hamileliğe girdiği zaman ve daha sonra gerekli koşullar içinde bir bebek doğar. Bunun gibi, kişi çalışmaya girdiği zaman, Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görür ve bu ona acı verir, bu koşula Katnut ile ödüllenmek denir, yani kişi kendi küçüklüğünü hisseder ve buna eksik (boş) Kli denir. Daha sonra, bu ölçüde, kabın ölçüsüne göre ışığı edinebilir ki buna Gadlut denir.

7) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

Kısıtlama meselesi kişinin içinde bulunduğu durumu sınırlaması ve Gadlut (Yücelik/büyüklük) derecesini istememesi. Kişinin içinde bulunduğu Gadlut derecesi ne olursa olsun, hatta kişinin en küçük Katnut (Küçüklük) derecesi bile olsa, bu sonsuza kadar yansır ve kişide Dvekut koşulu sonsuza kadar olur denir. Ancak, daha büyük Gadlut isteyen birisi olursa buna lüks denir.

“Herhangi bir üzüntü fazlalık olacaktır” cümlesinin anlamıdır, şöyle ki kişiye mutsuzluk lüks şeyler istediği zaman gelir. Bu şu demek, İsrailoğulları (maneviyata yönlenmiş bir insana İsrailoğlu denir) Tora’yı (Tevrat ışık anlamındadır ve ıslah olmak için kullanılan metot/ilaç olarak bilinir), Musa halkını dağın eteğine getirdi, yazdığı gibi “ve dağın en alt kısmında durdular.

(Dağ kelimesi (İbranicede: Har) düşünceler demektir (İbranice: Hirhurim)). Yani Musa onları düşüncenin sonuna, anlayışa ve nedenine getirdi, olabilecek en alt dereceye. Ancak o zaman böyle bir koşulu kabul ettiler, içlerinde hiç bir tereddüt ve karşılık olmadan, sanki en büyük Gadlut derecesindelermiş gibi ve bundan mutluluk duyarak.

“Yaratan’a memnuniyetle hizmet edin” cümlesi bunu anlatmaktadır. Şöyle ki Gadlut zamanında, bizlere mutluluk duyacağımız bir iş veriyor demek alakasızdır, zira Gadlutdayken, mutluluk kendiliğinden gelir. Bunun yerine, mutlu olmaları için verilen iş onlara Katnut zamanında verilir, kendilerini Katnutta hissetmelerine rağmen bu aslında çok büyük bir çalışmadır.

Seviyenin esas kısmı budur denir, yani Katnut koşulunun anlaşılması. Anlayış sürekli olmalı ve Gadlut sadece bir eklemedir. Ayrıca, kişi ana bölüm için özlem duymalı, eklemeler için değil.

8) Rabaş, Cilt 1, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir.

Böylece şimdi kişi, senelerce çalışmasından sonra, geri çekildiğini görür, bu mahsus böyle olur ki böylece Yaradan ile Dvekut’ta olmadığı için canı yanmasın diye. Ortaya çıkan şudur, her defasında, “gerçek eksiklik,” denen Kli’yi oluşturmaya yakınlaştığını görmelidir. Şöyle ki, Katnut’nun (küçüklüğünün) ölçüsü ve Gadlut’unun (yetişkinlik) eksikliği, yalnız Yaradan’a memnuniyet vermek olan, Yaradan ile Dvekut denen dolumu almadığı için hissettiği acı ölçüsündedir.

9) Rabaş, Cilt 2, Makale 1, Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir?

Kişi bu aşağı durumda oluşunun nedeninin şimdi daha kötü olması yüzünden olduğunu söylememeli, aksine şimdi, tüm yaptığı işler yalnız cennet hatırına olsun diye kendini düzeltmek istemektedir. Yukarıdan ona gerçek durumu, yani bedeninde gerçekte ne olduğu gösterilmektedir ki bu çok gizliydi ve dışarıdan görülmüyordu, ama Yaradan şimdi ona bunu göstermekte. Bunun hakkında denilebilir ki Yaradan’ın ona içindeki kötülüğü göstermesi merhamettir, zira böylece gerçeği bilecek ve Yaradan’dan gerçek bir dua ile talepte bulunabilecek. Böylece şimdi bir yandan Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görebilecek ve diğer yandan da kişi Yaradan’ın kendisine yakın olduğunu ve ona ihtimam gösterdiğini ve ona eksikliklerini gösterdiğini söylemelidir. Bu nedenle kişi merhametin var olduğunu söylemelidir, yazıldığı üzere; “sonsuza kadar Yaradan’ın merhametine şarkı söyleyeceğim.” Bu şudur, kişi bir yandan neşelidir ve şarkı söylemesi bundandır ve diğer yandan tövbe etmesi gerektiğini, yani Yaradan’ın onu yakınına getirmesi ve ona ihsan etmek için arzu, yani ikinci bir doğa vermesini istemesi gerektiğini görür.

10) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

“Yaradan adına” koşulunu edinmek için kişi dünyada elinden mümkün olduğunca gelecek her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi tüm kalbiyle dua edebilir ve Yaratan duasını duyar.

Ancak, kişi bilmelidir ki Lişma edinmek için çaba sarf ederken, sadece tümüyle ihsan etmek için çalışmayı üstlenmelidir, yani sadece ihsan etmek için ve hiç bir şey almama koşuluyla. Kişi ancak o zaman organlarının bu fikre karşı olduğunu görebilir.

Bu koşuldan kişi berrak bir bilince ulaşabilir ve şikâyetini Yaratan’a aktarabilir ki Yaratan kendisine yardım etsin ve yardımıyla bedeni sadece Yaratan adına koşulsuz çalışma koşuluna gelebilsin, zira görür ki kendisi bedenini tümüyle Yaratan’a karşı ilga edememektedir. Böylelikle kişi, bedeninin bu koşul altında Yaratan için çalışmaya razı olacağını ümit etmekten vazgeçer, o zaman bu dua kalbinin derinliklerinden olabilir ve böyle bir dua kabul görür.

11) Rabaş, 65. Mektup

Kişi, Yaradan’ın ona, O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da, Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

12) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir, çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek.

Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz, çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.”

Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

13) Baal HaSulam, 8. Mektup

Derler ki bu dünyada olan her şeyin yüce bir amacı vardır ve buna “bir damla birleşme” denir. O çamur evlerin sakinleri tüm bu kötülüklerin toplamından, onlardan alınmış O’nun kibrinden geçtiklerinde, Yaratılışın doğası gereği sıkıca mühürlenmiş kalplerinin duvarlarında bir delik açılır ve bu damlanın kalplerine yerleşmesi için uygun hale gelirler. Sonra damgalanan bir şey gibi alt-üst olur ve açıkça bunun tersini, bütünlüğü tam olarak bu ölümcül kötülüklerin içinde algıladıklarını anlarlar. Oraya, sadece oraya Yaradan’ın kendisi tutunur ve orada O, onlara birleşme damlasını akıtır.

Arava Kongresi 2017, “İbur Koşuluna Giriş”

DERS 5: Bağlanma

1) Rabaş – Bugün Ayakta Duruyorsunuz Hepiniz

“Siz bugün ayakta duruyorsunuz, hepiniz,” sözlerinin anlamı şudur; geçirdiğiniz her şey, tecrübe ettiğiniz tüm durumlar– Gadlut durumları ya da Gadlut’tan daha az olan, orta derece olarak düşünülen durumlar. Tüm o detayları alırsınız ve bir seviyeyi diğer bir seviyeyle karşılaştırmazsınız, çünkü herhangi bir ödül umurunuzda değildir, fakat sadece Yaradan’ın dileğini yapmakla ilgilenirsiniz. O, Sevapları (ıslah olma eylemleri) yerine getirmemizi ve maneviyatı çalışmamızı emretmiştir ve Yaradan’a yönelen sıradan bir insanın yaptığı gibi yaptığımız budur. Diğer bir deyişle, kişinin şu an içinde olduğu durum, Gadlut durumunda olduğunu düşündüğü zamanki kadar önemlidir. O anda, “Yaradan’ın seninle bu günü yapar.”

Bu demektir ki sonra Yaradan o kişiyle bir anlaşma yapar. Diğer bir deyişle, kişi “Koşulsuz teslimiyet” denilen, O’nun çalışmasını kabul ettiği ve hiçbir ödül olmadan bunu yapmaya hemfikir olduğu zaman Yaradan’ın onunla anlaşma yaptığı zamandır.

2) Baal HaSulam, Şamati 17 – Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir?

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir.

Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

3) Rabaş, Cilt 3, Makale 973, Ibur (B)

Ibur Alef (ilk İbur) yukarıdaki tarafından yapılır, bu daha ziyade, kişinin yukarıdan bir uyandırılış alması gibidir. Ibur Bet (ikinci İbur) yani daha sonrakinde, aşağıdaki aldığı bu uyanışın gücüyle, kendisi çaba göstermek zorundadır, yani yukarıdan edindiği bu uyanış yoluyla ekleme yapmalıdır ve kendi çabası ile çalışmalıdır, yoksa her şeyi kaybeder ve tekrar siyah bir nokta haline döner, yani maneviyat aydınlatmayan bir karanlık gibi olur.

4) Baal HaSulam, Şamati 211- Kralın Önünde Duruyormuş Gibi

Evinde oturan birisi, Kralın huzurunda duran birisi gibi değildir. Bunun anlamı; kişinin tüm gün Kralın huzurunda olduğunu hissedecek inanca sahip olması gerektiğidir. O zaman sevgisi ve korkusu tamamlanmış olur. Ve kişi bu inanca kavuşmadıkça, dinlenmemelidir, “çünkü hayatımızdır ve ömrümüz bunun içindir” ve biz bundan başka bir ödülü kabul etmeyeceğiz.

Ve alışkanlık ikinci doğa haline gelene kadar, inanç eksikliği, kişinin kollarına ve bacaklarına dolanır; öyle ki, “O’nu hatırladığımda, O, benim uyumama izin vermez.” Ancak tüm dünyevi şeyler, kişinin arzusunu giderir, çünkü kişi görür ki kendisine zevk veren şeylerden aldığı zevk, yoksunluğunu ve acısını iptal eder.

Ancak, kişi teselli olmak istememeli ve aldığı bu bedensel şeylerde dikkatli olmalıdır ki bu onun arzusunu gidermesin. Kişi şöyle yapar; aldığı zevk yüzünden Keduşa (Kutsallık) kaplarının kıvılcımları ve güçlerinin ondan eksilmesine hayıflanır, yani Keduşa’ya özlem duyar. Ve bu üzüntü yoluyla Keduşa’nın kaplarının kaybolmasını engeller.

5) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada, “Erdemli Günahkâr Tarafından Görünür Hale Getirilir,” Ne Demektir?

Eğer niyetleri Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek ise ve bu nedenle eğer çalışmalarını daha fazla arttırmak istiyorlarsa, Yaradan’ın yüceliğini arttırmaları gereklidir, zira yalnız Yaradan’ın yüceliği ölçüsünde O’nun önünde kendilerini iptal edebilirler ve yaptıkları işleri yalnız İlahi Gücün hatırına yapabilirler. Ve bu Kutsal Zohar’ın “Onun kocası kapılarda tanınır,” dizesi hakkında gibidir, yani her biri kendi “kalbinde biçtiği değere göre.” Bu nedenle, İlahi Güç hatırı için çalışanlar, çalışmaları için yakıt almak amacıyla, Yaradan’ın yüceliğine inanç edinmek için her gün çalışmak zorundadır, bu onları çalışmaya sevk eder. Ve çalışmalarından aldıkları keyif de budur.

6) Baal HaSulam, 2. Mektup

Beni sonuna kadar dinle, daima mutlu olursun, çünkü tecrübeliden daha bilgesi yoktur. Dolayısıyla, sana aramızdaki sevginin soğuma korkusunu içinde uyandırmanı tavsiye edeceğim. Akıl bunu anlamayı ret etse de, düşün, eğer sevgiyi artıracak bir taktik varsa ve kişi onu arttırmıyorsa, bu da düşüş olarak kabul edilir.

Bu tıpkı dostuna büyük bir hediye veren kişinin durumu gibidir. Eylem sırasında kalbindeki sevgi, eylemden sonra kalbinde geride kalan sevgiden farklıdır. Daha ziyade, sevginin bereketi tamamıyla kaybolana kadar gittikçe küçülür. Bu nedenle, hediyeyi veren kendinde bunu her gün yenilemek için bir taktik bulmak zorundadır.

Tüm çalışmamız budur—her geçen gün aramızdaki sevgiyi göstermek, tıpkı almak gibi, yani akla pek çok ilave yaparak artırmak ve çoğaltmak, ta ki şimdinin bereketi gerçek bir hediye gibi duyularımıza dokunana kadar. Bu zamanı geldiğinde kullanılacak büyük taktikler gerektirir.

7) Baal HaSulam, 18. Mektup

Cennet krallığının yükünü üstüne alan kişi, Yaradan’a tapınmada çaba harcamaz, O’na gece ve gündüz, karanlıkta ve aydınlıkta tutunur. Yağmur—gelecekte ve şu anda yaratılan—onu durduramaz, çünkü Ein Sof olan Keter her şeyi eşit olarak aydınlatır. Aptal—arkasından ve önünden üzerine gelen engellerin altında yürüyen— herkese Dvekut (birleşme) eksikliğini, bozukluk ya da kendi adına kötülük olarak hissetmediğini söyler.

Eğer hissetmiş olsaydı, kesinlikle az veya çok Dvekut eksikliğinden kendisini kurtaracak bir yöntem bulacaktı. Bu yöntem, sıkıntıdaki bir insandan, saklandığı yerde Yaradan’a yakaran bir hırsızdan bile, ister “inancın düşüncesi” ya da “güven”, ister “duasının yakarışında,” olsun, onu arayandan asla kaçamaz. Bu sebeple dalın kökten ayrılmasını engellecek Mohin de Gadlut’a gerek olmaz.

8) Baal HaSulam, 18. Mektup

Sabah ilk iş, uyanır uyanmaz O’nla Dvekut’un anını kutsamalı ve aklına boş bir düşünce gelmesin diye yirmi-dört saat boyunca kalbini Yaradan’a açmalı ve bunu doğa üzeri ya da imkânsız görmemelidir.

Aslında demir ayırımı yapan doğanın imajıdır ve kişi hissettiği doğanın ayrımını iptal etmeli ve önce bu ayrımların O’ndan gelmediğine inanmalıdır. Sonra kendi doğal arzusunun üzerinde olsa da kalbinin derinliklerinden dua etmelidir.

Bilin ki daima, formlar Keduşa’dan olmadığı zaman bile size engel olur ve hatırladığınız anda da dururlar. Bütün gücünüzle kalbinizi açın, böylece Yardan O’nla Dvekut’u engelleyenlerden sizi korur. Aşamalı olarak kalbiniz Yaradan’a alışarak genişler ve O’na tutunmaya özlem duyar ve Tanrı’nın arzusu sizin tarafınızdan yerine getirilmiş olur.

9) Rabaş, Cilt 2, Makale 10, Çalışmada, “Ekin Olgunlaştığında Kral Tarlasında Ayakta Durur,” Ne Demektir?

Sol çizgide yürüyen birisi, ıslahı için iniş ve düşüş beklemediği için yukarıdan kendisine bir uyandırılış gelmesini bekleyecektir. Bunun yerine kendine solu çeker ve sonra düşüş durumunda olduğunu görür, yani ihsan etmek için tek bir arzu kıvılcımı bile yoktur, kendi menfaati için bile. Ve böylece dua etmeye gelebilir.

Bilgelerimizin Davud hakkında söyledikleri hakkında Baal Sulam’ın dediği gibi, “Şafağı ben uyandırırım, şafak beni değil.” Şöyle ki, Kral Davud şafağı beklemedi, şafağa “siyah” denir, karanlıktır, yani karanlık onu uyandırır. Bunun yerine o karanlığı uyandırdı. Yaradan’dan onun için Yüzünü aydınlatmasına dua etti ve böylece karanlığa hazırlanmak için zaman kazansın ve karanlığı ıslah etmek giderek kolaylaşsın diye.

10) Baal HaSulam, Şamati 42 – Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

İhsan etmek için çalışmak isteyenler Kral’ın salonuna kabul edilirler. Ve kişi ihsan etmek için çalıştığı zaman, çalışma sırasında ne hissettiğine aldırmaz.

Aksine, siyah şekiller gördüğü durumda bile, bundan etkilenmez, tüm engellerin üstesinden gelebilmek için Yaradan’ın ona güç vermesini ister. Yani kişi Yaradan’dan beyaz şekiller vermesini değil, tüm sırların üstesinden gelmek için güç vermesini diler.

Böylece, bu insanların, ihsan etmek için çalışmak isteyenler için, her zaman beyazlık durumu var gibidir ve bu beyazlık onların çalışmasına imkân sağlar. Çünkü beyaz parladığı için, kişi kendi için alma formu içinde bile çalışmaya devam edebilir.

Çünkü eğer her zaman beyazlık durumu olsaydı ve bu beyazlık onun çalışmasına imkân verseydi, kişi asla çalışmasının saf ve temiz olup olmadığını bilemezdi. Ve bu kişinin asla Yaradan ile Dvekut (bir olmak, bağlanmak) ödüllenememesine neden olurdu. Bu nedenle kişiye yukarıdan siyahlık verilir, böylece çalışmasının saflık ve temizliğini görsün diye.

Başka bir deyişle, eğer siyahlık durumunda da kişi memnuniyet içinde ise, bu kişinin çalışmasının saf ve temiz olduğunun işaretidir, çünkü kişi kendisine yukarıdan ihsan etmek için çalışabilme fırsatı verildiğine inanır ve mutlu olur.

11) Baal HaSulam, Şamati 47- O’nun Yüceliğini Bulduğun Yerde

“O’nun yüceliğini bulduğun yerde, O’nun alçakgönüllülüğünü bulursun.” Bunun anlamı şudur; daima Dvekut (bağlılık, birlik) içinde olan kişi, Yaradan’ın kendini alçalttığını görür, yani Yaradan alçak yerlerde bulunur.

Kişi ne yapacağını bilmez ve bu nedenle “yüksekte tahta çıkan, aşağısını, göğü ve yeri aşağı görür,” diye yazılmıştır. Kişi Yaradan’ın yüceliğini görür ve böylece “aşağısını aşağı görür,” yani kişi göğü yere indirir. Buna verilen tavsiye şudur; bu arzu, Yaradan’dan mı diye düşün, bundan daha yüce bir şeyimiz yoktur. Yazıldığı üzere: “Yoksulu bataklık çukurundan çıkarıp kaldırdı.”

Önce, kişi bir arzusu olduğunu görmeli. Eğer görmezse, bunun için, neden yok diye dua etmeli. Kişinin arzusunun olmamasının nedeni farkındalık eksikliğidir.

Bundan dolayı her Mitzva’da (emirde) kişi dua etmelidir, neden farkındalığı yok, neden Mitzva’yı bütünlük içinde yerine getirmiyor diye. Başka bir deyişle, alma arzusu öyle bir örter ki kişi hakikati göremez.

Eğer böylesine alçak bir durumda olduğunu görürse, kişi kesinlikle bu durumda olmayı istemeyecektir. Bunun yerine, tövbeye gelene kadar her an çalışmasında gayret gösterecektir. Yazıldığı üzere: “Mezara kadar aşağıya indirdi; yukarıya çıkardı.”

Bunun anlamı; Yaradan, günahkârın tövbe etmesini isterse, cehennemi ona öyle bir aşağılık yapar ki, günahkârın kendisi öyle olmayı istemez. Bu nedenle kişinin, Yaradan ona Tora ışığı vererek gerçeği göstersin diye yalvarıp dua etmesi gerekir.

12) Baal HaSulam, 19. Mektup

Bundan sonra, kişi köküne dönmeye hazırlanırken, bir seferde tam bir Zivug’u başlatamaz, fakat Nefeş derecesi olan dürtüyü yaratır, devirler yoluyla tüm gücüyle İlahi Olanı titreyerek ve terleyerek izler, ta ki tüm gün ve gece aralıksız olarak zirvede olana kadar.

Bu kitaplarda yazılanlar gibidir. Kişinin ruhu Nefeş derecesini tamamlarken, daha da yaklaşır ve böylece acısı ve özlemi büyür. Bu böyledir, çünkü tatmin olmamış arzu, arzunun ölçüsüne göre arkasında büyük bir ıstırap bırakır.

“Ses” sözünün anlamı budur. Şair bize şunu söyler, “Uyar” yani sen İlahi Olanın içinde dürtüye sebep ol. “Ses” senin için başka hiçbir şeye benzemeyen büyük bir ıstıraba sebep olur ki bu, “o inledi” sözünün anlamıdır, çünkü “Kişi üzgün olduğunda İlahi Olan ne diyecek?” Ve neden sen böyle yapıyorsun? Bu “bağırmayı engellemek” içindir.

Bu demektir ki, “Erdemlinin erdemliği, onu günah gününe götürmeyecek.” Tüm sırları bilen O, kişinin kalbindeki O’na yakın olma arzusunu bilir ve bu kesilmiş olabilir. Bu nedenle, O, Kutsanmış Olan, O’nun dürtüsünü artırır, eğer kişi O’nun sesini “Senin gölgenin Tanrı’sı” yoluyla dinlerse, dürtünün artan ıstırabı nedeniyle düşmez. Bu böyledir, çünkü kişi görür ve duyar ki, İlahi Olan da artan özlem nedeniyle acı çekiyor. Bu nedenle, kişinin özlemi güçlenir ve her sefer kişinin kalpteki noktası açılmayan sıkı bir düğümle bağlanana kadar gittikçe yoğunlaşır.

Idra’da Rabbi Şimon Bar-Yochai bununla ilgili şöyle der: “Ben en sevdiğim içinim ve üzerimde O’nun arzusu. Tüm bu zamanlar bu dünyaya O’na bağlı bir düğümle bağlıydım ve bu nedenle şimdi üzerimde O’nun arzusu var.” Bu demektir ki, “Tüm sırları bilen O, aptala arkasını dönmeyeceğine şahitlik edene kadar.” Bu nedenle ebediyet için Hey’in Vav’a dönüşünü, yani “büyük yapışma” denilen tam birleşmenin ve geçmiş ihtişamın tamirini garanti eder.

DERS 6: “O’ndan Başkası Yok”

Baal HaSulam, Şamati 1- O’ndan Başkası Yok

“O’ndan başkası yoktur,” diye yazılmıştır. Bunun anlamı dünyada O’na karşı bir şey yapabilecek başka hiçbir gücün olmadığıdır. Kişi bu dünyada, Yukarıdaki Mekânı inkâr eden şeyler görür. Çünkü O, böyle ister.

Bu ıslah olmak sayılır ve buna “sol reddeder ve sağ yaklaştırır” denir, solun reddedişi ıslah kabul edilir. Bu, başlangıçta insanı doğru yoldan başka yöne çekmeyi amaçlayan şeyler olduğu anlamına gelir ve kişi bunlar nedeniyle Kutsallıktan çıkar.

Bu reddedilmelerin faydası şudur; Bunlar yoluyla kişi Yaradan için ve onun kendisine yardım etmesi için tam bir ihtiyaç ve arzu edinir, aksi takdirde yolunu kaybedeceğini görür. Kişi çalışmada yalnız ilerlemediğini değil ama gerilediğini de görür, yani Lo Lişma’da (O’nun adına olmasa) bile manevi çalışma ve Mitsvot’a devam etme gücünden yoksundur. Kişi tüm engelleri aşarak mantığın ötesinde gerçek manevi çalışma ve Mitzvot’a devam edebilir. Ancak kişinin her zaman mantık ötesine geçecek gücü yoktur; ayrıca, Tanrı korusun, Lo Lişma’da bile Yaradan’ın yolundan sapmaya zorlanır.

Her zaman kırılmışın bütünden daha büyük olduğunu, yani çıkıştan daha çok iniş olduğu ve bu durumun bir sonu olmadığını hisseden kişi, sonsuza dek kutsallığın dışında kalır, zira mantığın ötesine çıkamadıkça, zerre kadar bir şeyi bile yerine getirmesinin zor olduğunu görür. Ancak her zaman bunun üstesinden gelemez. Bu kişiye ne olur?

O zaman, sadece Yaradan’ın kendisine yardım edebileceği sonucuna varır; Bu kişinin, Yaradan’dan gözlerini ve kalbini açması için ve Yaradan’a ebediyen bağlanmak için, gerçekten yanına gelmesi için tüm kalbi ile talepte bulunmasına neden olur. Bunun anlamı da, kişinin yaşadığı tüm reddedilişlerin Yaradan’dan geldiğidir.

Bu, kişinin bunların üstesinden gelememesinin kendi hatası olmadığı anlamına gelir. Tersine, az ile yetinmeyerek, bilinçsiz çocuklar gibi kalmamak için Yaradan’a gerçekten yakınlaşmak isteyenlere Yukarıdan yardım edilir, kişi “Tanrıya şükür Tora, Mitzvot ve iyi işlerim var, başka neye ihtiyacım var ki?” demesin diye.

Kişi sadece gerçek arzuya sahipse, Yukarıdan yardım alır. Ona her zaman mevcut durumundaki yanlışlarının ne olduğu gösterilir. Yani kişiye manevi çalışmaya karşı düşünceler ve görüşler gönderilir. Bu, kişinin Yaradan’la bir olmadığını görmesi içindir. Ve kişi bunları daha çok aştıkça, kutsallıkta, Yaradan’la bir olduğunu hisseden diğerlerinden, daha da çok uzak olduğunu görür.

Ancak, diğer taraftan kişinin her zaman şikâyetleri ve talepleri vardır ve Yaradan’ın ona yaptıklarına ve kendisine nasıl böyle davrandığına hak veremez. Bu, kişiye acı verir. Neden kişi Yaradan’la bir değildir? Sonunda, kişi kendisinin kutsallıkta hiçbir şekilde yer almadığını hissetmeye başlar.

Kişi Yukarıdan zaman zaman kendisini bir an hayata döndüren uyandırmalar alsa da hemen ardından aşağılık bir yere düşer. Ancak bu, kişiyi, ona sadece Yaradan’ın yardım edebileceği ve Kendisine gerçekten yakınlaştırabileceğini anlama noktasına getirir.

Kişi her zaman çaba göstermeli ve Yaradan’a tutunmalıdır, yani tüm düşüncelerinde O olmalıdır. Şöyle ki; Kişi daha büyük bir düşüşün olamayacağı en kötü durumda bile, O’nun hükmünden ayrılmamalıdır, yani onun kutsallığa girmesini engelleyen ve ona fayda veya zarar getirebilecek başka bir otorite olduğunu düşünmemelidir.

Yani, kişi insanın iyi işler yapmasına ve Yaradan’ın yolunu izlemesine izin vermeyenin, Sitra Ahra’nın (Diğer Tarafın) gücü olduğunu düşünmemelidir. Tersine, her şeyin Yaradan tarafından yapıldığını düşünmelidir.

Baal Şem Tov’un söylediği gibi; Dünyada Klipot (kabuklar) denen başka bir gücün olduğunu söyleyen kişi, “başka tanrılara hizmet etme” durumundadır. Günah, sadece inancı olmayanların düşündüklerinden ibaret değildir, eğer kişi Yaradan’dan başka bir otorite ve güç olduğunu düşünüyorsa, günah işliyor demektir.

Dahası, kişi kendi hükmü olduğunu söylerse; Yani dün kendisinin Yaradan’ın yolunu izlemek istememiş olduğunu söylerse, bu da inançsızlığın günahını işlemek olarak kabul edilir, kişinin dünyanın liderinin yalnızca Yaradan olduğuna inanmadığı anlamına gelir.

Ancak, kişi günah işlediğinde kesinlikle pişman olmalı, günah işlediğine üzülmelidir. Fakat burada da acı ve ıstırabı doğru düzenlemeli; Kişi günahına neden olanı nereye koymaktadır? Çünkü pişman olunacak nokta budur.

O zaman, kişi vicdan azabı çekmeli, “O günahı işledim, çünkü Yaradan beni kutsallıktan pisliğin içine, pislik çukuruna attı” demelidir. Bu, şu demektir, Yaradan kişiye kendisini eğlendirmek ve pis kokulu bir yerde nefes almak için arzu ve özlem verdi.

(Kitaplarda, kişinin bazen bir domuz olarak yeniden dünyaya geldiğinin yazılı olduğunu söyleyebilirsiniz. Bunu şöyle yorumlamalıyız, kişiye önceden çöp olarak belirlediği şeylere karşı, arzu ve özlem verildiğini söyleyebilirsiniz, o can bulmak için şimdi yine bunlarla beslenmek istemektedir.)

Ayrıca, kişi yükselişte olduğunu hissettiğinde ve manevi çalışmadan bir miktar tat aldığını hissettiğinde de “Şimdi Yaradan’a ibadet etmeye değer olduğunu anladığım bir koşuldayım” dememelidir. Tersine, kişi şimdi Yaradan tarafından lütfedildiği için O’na yakınlaştığını ve bu nedenle manevi çalışmadan tat aldığını bilmelidir. Ve kişi kutsallığın hükmünden asla ayrılmamaya ve Yaradan’dan başka birinin etkisi olduğunu söylememeye dikkat etmelidir.

(Ancak bunun anlamı şudur ki; Yaradan tarafından lütfedip edilmeme konusu kişiye değil, ama yalnızca Yaradan’a bağlıdır ve insan, dışsal aklıyla Yaradan’ın neden şimdi ona lütfettiğini ve daha sonra lütfetmediğini anlayamaz.)

Benzer şekilde; Kişi Yaradan’ın onu kendisini yakınlaştırmadığına üzüldüğünde de, Yaradan’dan uzak olmanın kendisini endişelendirmemesine dikkat etmelidir. Çünkü bununla kendisine fayda sağlayan bir alıcı haline gelir ve alan kişi Yaradan’dan ayrılır. Tersine, kişi Şehina’nın (Kutsallık) sürgünde oluşuna, yani Şehina’ya üzüntü verdiğine üzülmelidir.

Kişi bunu küçük bir organı ağrıyormuş gibi hayal etmelidir. Acı, öncelikle akılda ve kalpte hissedilir. Kalp ve akıl insanın bütünüdür. Kişinin tek bir organındaki acı hissi, tüm bir bedenin acı içinde olduğu duruma kesinlikle benzemez.

Kişinin Yaradan’dan uzakken hissettiği acı da buna benzer. Bunun nedeni insanın Kutsal Şehina’nın tek bir organı olmasıdır. Zira Kutsal Şehina İsrail’in ortak ruhudur. Bu yüzden, bireysel acı hissi ortak acı hissine benzemez. Bu, organları ondan ayrı olduğunda Şehina ıstırap çekiyor ve organlarını besleyemiyor demektir.

(Bilgelerimizin dediği şudur ki; “Kişi üzüldüğünde, Şehina ne der? ‘O başımdan daha hafiftir ‘”) Kişi, uzaklaştırılmanın acısıyla ilişki kurmayarak, kutsallıktan ayrılma olarak kabul edilen, kendisi için alma arzusunun tuzağına düşmekten kurtulur.

Aynı şey kişi kutsallığa biraz yakınlık hissettiğinde, Yaradan tarafından lütfedilen hazzı hissettiğinde de geçerlidir. O zaman da öncelikle kişi bu hazzın şimdi Kutsal Şehina’da, Yukarıda haz olmasından kaynaklandığını söylemelidir, Şehina ona ait organını kendine yaklaştırabildiği ve onu uzaklaştırmak zorunda kalmadığı için.

Kişi Şehina’yı mutlu etmekle ödüllendirildiği için mutluluk olur. Bu yukarıdaki hesapla uyumludur, yani parçası için mutluluk varsa, bu bütünün mutluluğunun sadece bir parçasıdır. Bu hesaplamalar vasıtasıyla kişi bireyselliğini kaybeder ve kişinin kendisi için alma arzusu olan Sitra Ahra’nın ağının tuzağına düşmekten kaçınmış olur.

Alma arzusu gereklidir; Çünkü insanın bütünü budur, alma arzusunun dışında kişide var olan her şey Yaratılana değil ama Yaradan’a ait kabul edilir, ancak haz alma arzusu, ihsan etmek amacıyla ıslah edilmelidir.

Şöyle ki; Yaratılan varlıklar mutlu olduğunda alma arzusundan aldığı haz ve keyif, Yukarıya mutluluk vermek niyetiyle olmalıdır, çünkü bu – yarattıklarına fayda vermek – yaratılışın amacıdır. Bu, Yukarıdaki Şehina’nın mutluluğu diye adlandırılır.

Bu nedenle, kişi Yukarıyı nasıl memnun edebileceği ile ilgili tavsiye aramalıdır. Elbette, kişi haz alırsa Yukarısı mutluluk duyacaktır. Dolayısıyla, kişi her zaman Kralın sarayında olmaya ve Kralın hazineleriyle oynayabilmeye özlem duymalıdır. Bu kesinlikle Yukarıyı memnun edecektir. Bundan kişinin tüm özlemlerinin sadece Yaradan uğruna olması gerektiği, sonucu çıkar.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,085