e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kongre Materyalleri > Kiev Kongresi Mart 2017 “Hepimiz Biriz”

Kiev Kongresi Mart 2017 “Hepimiz Biriz”

1. DERS: “Şimdi Burada Toplandık”  – Niyetimizi Açıklığa Kavuşturalım

1) Baal HaSulam, 600 000 Ruh

Dünyada gerçekten tek bir ruh vardır. Şöyle yazdığı gibi; “ve yaşam nefesini burun deliklerine üfledi (Yaratılış 2:7).” Bu aynı ruh tüm İsrail oğullarında mevcuttur, tıpkı Adam HaRishon’da olduğu gibi; her birinde tam ve tamamdır. Kesilip bölünemez, bu dünyevi şeylere ait bir özelliktir.

Ancak, 600.000 ruh ve ruh kıvılcımı dediğimizde bu sanki her insan bedeninin gücüyle bölünmüş gibidir. Diğer bir deyişle önce beden bölünür ve ruhun parlaklığını tamamen inkâr eder, sonra Tora ve Mitzvot gücüyle beden arınır ve arınma ölçüsüne göre ortak ruh onda parlamaya başlar.

2) Baal HaSulam, TES, 8. Bölüm, Madde 88

Dualarda ve pratikteki Mitsvot’taki tüm çalışmamız geriye dönerek, araştırmak ve Adam HaRişon’dan gelerek Klipot’a düşen bütün ruhları Bilgi Ağacı günahı öncesindeki asli (ilk) köklerine eriştirerek yükseltmektir.

3) Baal HaSulam, 4. Mektup

Tanrı’nın kutsandığı yere gitmemen ve ruhundan düşen tüm o zayıf organları toplayıp tek bir beden haline getirmemen haricinde hiçbir eksikliğin yok.

Bu tamamlanmış bedene Yaradan İlahi Gücünü aralıksız olarak akıtır ve ışığın yüksek akımı hiç bitmeyen bir pınar gibi olur.

4) Rabaş, Toplumun Amacı -1

Ve bu nedenle burada bir araya geldik–her birimizin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum kurmak için. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için, “başkalarını sevmek” denilen insana ihsan etmek ile çalışmaya başlamalıyız.

Ve başkalarını sevmek, yalnızca kişinin kendisini iptal etmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, her insan bir taraftan kendini düşük hissetmeli, diğer taraftan Yaradan’ın bize, tek bir hedefi olan aramızda Kutsallık-bir toplumda bulunma şansı verdiği için gurur duymalıyız.

5) Rabaş, Dost Sevgisi

Bir araya geldikleri zaman, her biri kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini düşünmeyecek, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi düşünecektir. “İhsan etme arzusu” diye bilinen bu yeni niteliğin arzusunu edinmek için tek yol budur.

Ve kişi dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir, yani Yaradan’a memnuniyet vermek isteyebilir.

6) Rabaş, Toplumun Amacı -2

İnsanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen “kötü eğilim” dediğimiz alma arzusunu iptal etmek için beraberce çalışıp büyük bir güç oluşturacak bir topluluğa ihtiyaç duyarız.

Bu nedenle, grup bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. Sonra, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek büyük bir güç haline gelir. Bu nedenle her biri amacı başarmak için büyük bir arzu oluşturur.

Birbirine entegre olmak için, herkes diğerlerinin önünde kendini iptal etmelidir. Bu, her birinin dostlarının hatalarını değil, onların erdemliğini görmesiyle başarılabilir. Fakat dostlarından biraz daha yüksek olduğunu düşünen kişi, artık onlarla birleşemez.

7) Rabaş, Eksiğimiz Olan Temel Şey

Eksiğimiz olan temel şey ve çalışmak için yakıtımızın olmamasının nedeni; amacın öneminin eksik olmasıdır, yani verdiğimiz hizmeti takdir etmiyor, kime ihsan ettiğimizi bilmiyoruz. Yaradan’ın yüceliği bilgisinden yoksun olduğumuz için bu hizmeti vermekle ödüllendirilmekle ne kadar şanslı olduğumuzu anlayıp, ne kadar mutlu olmamız gerektiğini bilmiyoruz; çünkü O’nun yüceliğini anlayabilmek için hiçbir şeye sahip değiliz.

8) Rabaş, Lişma’dan LoLişma’ya

Yaradan’ın yüceliğini edinmenin yalnız tek bir yolu var. Bu, tamamen Tora ve Mitzvot’la yaptığımız şeydir; ödülümüzün Yaradan’ın yüceliğini hissetmek olmasını isteriz ve tüm dualarımız “Şehina’yı toz topraktan yükseltmektir,” çünkü yer almış olan Tzımtzum nedeniyle Yaradan bizden gizlidir ve bizler O’nun önemini ve yüceliğini takdir edemeyiz.

Bu nedenle, Yaradan’a bizden gizliliğini kaldırması için ve Tora ile ödüllenmemiz için dua ederiz.

9) Rabaş, Toplumun Amacı – 2

Toplumda ciddiyetsizliği onaylamamaya dikkatle özen gösterilmelidir, çünkü ciddiyetsizlik her şeyi mahveder.

10) Ramhal Grubunun İlkeleri

Bunlar, kutsal dostların, Yaradan ve Kutsallıkla bir olmaya erişmek üzere üstlendikleri ve imzaladıkları anlaşmalar, yasalar, tüzükler ve talimatların sözcükleridir sözleridir. Ve onlar bu işle uğraşmak için tek bir adam gibi oldular, şöyle ki Yaradan’ın hizmetinde, her biri ortaklaşa olan ile aynı kabul edildiler.

Ve Yaradan’ın önünde temiz bir çalışma yapmak için kendilerini tek bir adam gibi yaptılar, böylece her biri bir emri (Mitzva) yerine getirdiğinde bu hemen hepsi tarafından yerine getirilmiş gibi kabul gördü ve Kutsallığın ıslahı olarak kabul edildi.

11) Baal HaSulam, 47. Mektup

Dolayısıyla, her şeye rağmen dostları sevmenin geçerliliğini sana hatırlatmama izin ver çünkü var olmamız ve yaklaşan başarımızın ölçüsü buna bağlıdır.

Bu nedenle, tüm hayali yükümlülüklerden vazgeç ve kalbini, sizi gerçek anlamda birbirinize bağlayacak ve bir yapacak taktikleri bulmaya ve düşünmeye doğru yönlendir, böylece “Dostunu kendin gibi sev,” tam anlamıyla içinde gerçekleşir ve tüm günahları örtecek olan sevgi düşüncesiyle arınırsın. Bunu bende test et ve gerçek anlamda sevgiyle bağlanmaya başla ve sonra göreceksin ki, “damağın tat alacak” ve diğer insanlar senle beni ayıramayacak.


 

2. DERS: Azim, Sebat ve Mantık Ötesi

1) Baal HaSulam, On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş, Madde 133

Bu tıpkı ülkedeki en sadık tebaasını kendisi için seçmek ve sarayında çalışmaları için getirmek isteyen bir krala benzer. Ne yaptı? Genç ya da yaşlı sarayında çalışmak isteyen herkesin gelmesi için bir ferman yayınladı.

Ancak, birçok hizmetkârını sarayın kapısını ve kapıya gelen tüm yolları korumakla görevlendirdi ve onlara saraya yaklaşan herkesi geri döndürmeleri ve kandırarak caydırmalarını emretti.

Doğal olarak, ülkedeki herkes kralın sarayına koşmaya başladı. Ancak çalışkan hizmetkârlar onları açıkgözlülükle reddettiler. Pek çok kişi onları atlattı ve sarayın kapısına yaklaştılar ancak oradaki korumalar en çalışkan olanlardı ve eğer kapıya yaklaşan olursa onu döndürdüler ve ustalıkla geri çevirdiler ta ki kişi umudunu yitirip geldiği gibi geri dönene dek.

Ve böylece geldiler ve döndüler, tekrar güçlenip yine geldiler ve döndüler ve böylece günlerce ve yıllarca devam ettiler ta ki denemekten yorulana dek. Ve sadece onların aralarındaki kahramanlar, sabrı dayananlar korumaları yendi ve kapıyı açtı. Ve onlar anında kendilerine doğru yerde görevlendiren Kralın yüzünü görerek ödüllendirildiler.

2) Baal HaSulam, Tek Buyruk

İnsanın Lişma’ya, Yaradan çalışmasına başlamak için uygun zamanı beklemesinin faydası yoktur. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de —Yaradan’ın her hizmetkârının çalışmaya Lo Lişma’da başlaması gerekir çünkü kişi buradan Lişma’ya gelir.

Ve bu dereceyi elde etmenin yolu zamana değil, kişinin niteliklerine ve kalbi üzerindeki kontrolünün ölçüsüne bağlıdır. Bu nedenle birçoğuLo Lişma’da çalışırken düşer ve erdemliğe ulaşamadan ölür. Yine de insan aklı doğru amacı ve Yaradan’a memnuniyet vermenin değerini bilmediğinden, bu çalışmanın ödülü büyük olur. Kişi bu koşul altında çalışmasa da, başka yolda olmaya lâyık olmadığından, yine de Yaradan’a memnuniyet verir. Buna “farkında olmadan” denir.

3) Likutey Moharan, Madde 48

Kişi Yaradan’ın hizmetinde azimli olmalıdır… başına ne gelirse gelsin. Bunu iyi hatırlayın zira, Yaradan’ın hizmetinin başlangıcında buna çok ihtiyacınız olacak. Çünkü kişinin yere serilse bile her seferinde çok azimli, çok güçlü ve çok cesur olması ve durduğu yeri koruması lazımdır… Allah korusun, kişi kendisini tamamen düşmekten korumalıdır, zira tüm bu düşüşler, inişler ve kafa karışıklıkları ve benzerleri, Keduşa’nın kapısından girmeden önce, tüm bunlardan geçmek gereklidir ve tüm gerçek erdemliler da bunlardan geçmişlerdir… Biliniz ki kişi çok dar bir köprüden geçmek zorundadır ve en önemli kural, asla bundan korkmamaktır.

4) Rabaş, Çalışmada Kutsama Kabının Dolu olması Ne Demektir

Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde, bilgelerin sözlerine inanarak yürüyebilir ve yolun sonuna erişebilir. Buna ana karnındaki dönem denir, zira kişinin ağzı yoktur. Ana karnındaki, “en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumu ve buna Ibur denir ve günah işlemek ve yargılamak sözcüklerinde gelir, “Yaradan beni senin hatırına yargıladı” sözünün kastettiği gibi.

Günah işlemek ve yargılamak meselesi açıklanmalıdır. Çünkü kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorundadır, beden buna karşı çıkar ve bu nedenle de kişi sürekli bunun üstesinden gelmek zorundadır ve buna günah, gazap, zorluk denir. Çünkü daima Yukarıdakinin huzurunda kendini eğerek ve Yukarıdakinin ona ne isterse yapmasına kendini bırakarak yürümek zor bir iştir. Buna Ibur (cenin) denir,  mümkün olan en küçük kısıtlamadır.

5) Baal HaSulam, 34. Mektup

Bu nedenle kralın sarayına girmeden önce bu alış verişi öğrenmek zorundayız yani Yaradan’dan arzuyu alana kadar gücümüzü toplamayı ve demirden bir sütun gibi durmayı, şöyle yazıldığı gibi, “Durup, dinlenme.” Yaradan sessiz kalmış gibi görünse de, sen sessiz kalmayı aklından bile geçirme. “Durup, dinlenme.” Yaradan’ın sessizlikle amaçladığı şey, hiçbir kusur olmadığında sana kralın sarayında durma gücünü vermektir. Bu nedenle, “O’na rahat verme.” Doğal olarak, tüm çalışma kişiye sarayın dışındayken öğretilir çünkü sonrasında bu çalışmaya adanmak için zaman olmayacaktır.

6) Rabaş, 8. Mektup

Bizimle ilgili düşündüklerinde, görüyorlar ki bunlar günün sonunda belli bir yerde, belli bir liderin yönetimi altında olmak için bir araya gelen bir grup insan. Bu küçük topluluk insanüstü bir cesaretle onlara karşı olanlara göğüs geriyor. Gerçekte bu grup güçlü bir ruha sahip cesur insanlar ve bir adım bile geri çekilmemeye kararlılar. Birinci sınıf savaşçılar, kanlarının son damlasına kadar eğilimleriyle savaş halindeler ve tek arzuları O’nun adının zaferi için savaşı kazanmak.

7) Rabaş, 5. Mektup

Bu konudaki görüşüm şudur ki, dost sevgisiyle ilgili olarak daha çok çalışmalısın. Dvekut (birleşme) olmadan, kalıcı bir sevgi imkânsızdır, yani ikiniz sıkı bağlarla bağlanmalısınız. Ve bu ancak eğer sen içsel ruhuna yerleşmiş “kendini-sevme” denilen kıyafetlenmeyi “çıkarmaya” çalışırsan gerçekleşir, sadece bu kıyafetlenme iki noktayı ayırır. Fakat eğer düz yolda gidersek, birbirini reddeden iki çizgi olarak gördüğümüz bu iki nokta, her iki çizgiyi de içeren orta çizgi olur.

Ve savaşta olduğunuzu hissettiğinizde, hepiniz bileceksiniz ki dostun yardımına ihtiyacınız var ve o olmadan kendi gücünüz de zayıflayacak. Sonra, hayatlarınızı kurtarmak zorunda olduğunuzu anladığınızda, her biriniz koruması gereken bir bedene sahip olduğunu unutacak ve düşmanı nasıl kullanacağınız düşüncesiyle birbirinize bağlanacaksınız.

8) Rabaş, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir

Her zaman amacı göz önüne almalıyız, bu “O’nun yarattıklarına” iyilik yapmaktır. Eğer kötü eğilim gelir ve kişiye Firavunun sorularını sorarsa, kişi bunları aciz bahanelerle cevaplamamalıdır, demelidir ki, “İşte şimdi senin bu soruların sayesinde ihsan etme çalışmasına başlayabilirim.”

Bunun anlamı şudur; bizi bulunduğumuz kademeden aşağıya indirmek için gelen kötü eğilimin soruları hakkında konuşmamalıyız. Tam tersine, şimdi bu bize çalışacak bir yer vermekte ve biz bu sayede tamamlanmış olma kademesine yükseleceğiz. Bu dünyadaki her üstesinden gelmeye “Yaradan’ın hizmetinde yürümek” denir, zira her kuruş büyük bir miktara eklenir. Her defasında üstesinden gelir ve bolluk ve bereketi edinen bir Kli haline gelmek için gereken miktara belli ölçüde ekleme yaparız.

Üstesinden gelmek demek, alma kabından bir parçayı alıp ihsan etme kabına eklemek demektir. Bu üzerine Aviut (kalınlık, alma arzusu) koymamız gereken Masah (perde) gibidir. Eğer kişinin alma arzusu yoksa üzerine Masah koyacağı bir şeyi de yoktur. Bu nedenle, kötü eğilim bize yabancı düşünceler getirdiğinde, bu düşünceleri almak ve mantık ötesi yükselmek zamanıdır.

Bu, kişinin her şeyi ruhunun arzusuyla yapacağı bir şeydir. Şimdi kişi bu hizmetten geri çevrildiğini söylememelidir. Aksine yukarıdan kendisine düşünceler ve arzular verildiğini ve böylece bunları Keduşa’ya (Kutsallığa) almak için yer olduğunu söylemelidir.

9) Rabaş, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır, Makale 30

Buna “Kendine dost satın al,” denir, yani kişi başkalarının sevgisini edinmek için çaba sarf etmelidir. Mantık ötesi çabalamak zorunda olduğundan, buna “emek” denir. Mantıklı düşündüğünde, “Aklı ona dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu olumlu yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur ki, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak zorundadır, yani kendini düşünmemelidir. Neden dostun önünde eğilmek zor bir şeydir? Bunun için kendi değerini hükümsüz kılmalıdır, yaşamak istediği tüm hayat sadece başkaları yararına çalışarak, insanla insan arasındaki sevgisiyle başlayıp Yaradan sevgisine ulaşarak gerçekleşir.

10) Rabaş, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır, Makale 30

Öyle anlaşılıyor ki her biri gruba yaşam ruhu ve umut verip, enerji aşılamalıdır. Bu nedenle, her bir dost kendine şunu söyleyebilmelidir, “Şimdi çalışmada temiz bir sayfa açıyorum.” Diğer bir deyişle gruba gelmeden önce Tanrı çalışmasının gelişiminde hayal kırıklığına uğramıştır fakat şimdi grup onu yaşam ve umutla doldurmaktadır.

Bu nedenle grup vasıtasıyla güven kazanır ve üstesinden gelme gücü edinir çünkü artık bütünlüğü elde edeceğini hisseder. Tüm düşüncelerinin -fethedilemeyecek yüksek bir dağla karşı karşıya ve bunun gerçekten de ürkütücü bir engel olduğu- şimdi önemli olmadığını görür. Tüm bunu grubun gücünden almıştır çünkü her biri guruba cesaret ve yeni bir atmosfer ruhu aşılamıştır.

11) Rabaş, 24. Mektup

“Bir yargıç sadece gözlerinin gördüğüyle karar verir” denmesinin anlamı budur. Bu demektir ki, yargılarken sadece delillerinize dayanarak yargılamalısınız. Bu, Yaradan’ın sevgisinin farkındalığını bu yolla korumak zorunda olduğunuzun, tüm gün ve gece, gün veya gece aşamasını hissettiğinizde, daima tetikte olmanız gerektiğinin size yukarıdan bildirilmesinin sebebidir.

Yaradan’a şöyle deriz, “Seninkiler hem gün, hem gece.” Bu nedenle, gece de, gecenin karanlığı da insanın iyiliği için Yaradan’dan gelir, şöyle yazdığı gibi: “Günden güne konuşmayı ifade eder ve geceden geceye bilgiyi tanımlar”

Öyle anlaşılıyor ki, alevler kendi kendine yükselene kadar dostların kalplerini uyandırmalısınız, atalarımızın bununla ilgili şöyle söylediği gibi, “Mumları yaktığın zaman.” Bununla Yaradan’ın sevgisinin farkındalığı ile ödüllendirilmiş olursunuz.

12) Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 121

Bu bakımdan, O’nun bu dünyadaki idaresi altındaki yönetimin tüm konuları, sadece yarattıklarını hoşnut etmek olan yaratılış düşüncesi ile bizim içimizdeki ölçütlere ve zevkimize göre olan alma arzusu ile tam bir tezat içindedir.

Kapılardaki kilitlerin anlamı işte budur. Önce bu dünyada tattığımız, O’nun eşsizliğine aykırı pek çok şeyin hepsi bizi Yaradan’dan ayırır. Ancak, ruhumuz ve gücümüz ile bize emredildiği üzere, biz Yaradan’a ihsan ederiz, tüm bu ayırıcı güçler, tüm ruhumuz ve gücümüzle Yaradan’ı sevmemizi azaltarak bizi etkilemez. Aksine, bu durumda, üstesinden geldiğimiz her aykırılık O’nun bilgeliğine erişim için bir kapı olur. Bunun nedeni şudur; Çünkü her aykırılığın, O’na erişmede özel bir kademeyi açığa çıkaran özel bir niteliği vardır. Ve bu karanlığı aydınlığa ve acıyı tatlıya dönüştürmekle ödüllendirilmiş olanlara, ayrılığın tüm güçleri – zihnin karanlığı ve bedenin acısı –yüce kademeleri edinmek için kapılar hâline gelir. Böylece karanlık büyük bir ışık ve acı tatlı hâline gelir.

Bundan dolayı, daha önce O’nun rehberliğinin tüm idaresi ayırıcı güçlerden yana olduğu ölçüde, şimdi birleştirici güçlere çevrilmiştir ve tüm dünyaya erdemden yana hüküm verir. Çünkü şimdi her bir güç onlara bir erdemlilik kapısı olarak hizmet eder. Bununla Yaradan’dan O’nun onlar için tasarladığı her şeyi, O’nun yaratılış düşüncesindeki hoşnutluğu almak için gelecekler. Yazıldığı üzere, “Bu Efendi’nin kapısıdır; erdemli olan buradan içeri girecektir.”


 

3. DERS: “Dostlardan Başkası Yok”

1) Baal HaSulam, Şamati 4

MANEVİ ÇALIŞMADAKİŞİNİN KENDİSİNİ YARATAN’A KARŞI İLGA EDERKEN HİSSETTİĞİ AĞIRLIĞIN NEDENİ NEDİR?

Dolayısıyla görüyoruz ki kişinin temel çalışması sadece Yaratan’ın varlığının hissine gelebilmek, yani Yaratan’ın varlığını hissedebilmektir: Ve “tüm dünyanın O’nun muhteşemliğiyle dolu olduğunu görmek.” Kişinin tüm çalışması budur, yani tüm kuvvetiyle yaptığı çalışma sadece bu koşula ulaşmak içindir, başka hiç bir şey için değildir.

Kişi bir şeyin sahibi olacağı gibi bir yanılgı içerisine girmemelidir, zira kişinin sadece bir tek şeye ihtiyacı vardır, bu Yaratan’a inançtır. Başka hiç bir şey düşünmemelidir ve yaptığı tüm çalışmanın ödülü sadece Yaratan inancı edinmek olmalıdır.

2) Rabaş, Çalışmada Tora’nın “Orta Çizgi” Dediği Şey Nedir

Ari’nin şu sözlerini açıklayabiliriz, “Işığı örten Se’arot (saçlar) meselesinden dolayı, onlar değersiz oldukları sürece ışıktan haz alırlar.” İnanmalıyız ki, Yaradan bize bir arzu ve iyi eylemler yapma özlemi verdi. Kişi değersiz olduğu sürece Yaradan’ın onu iyi şeyler yapmaya zorladığını hissedemez. Yaradan’ın, Kendini kıyafetlerle saklamasının sebebi budur ve bu kıyafetin adı Lo Lişma’dır. Diğer bir deyişle, bazen Yaradan Kendini dostların kıyafetinde saklar.

3) Rabaş, Firavu’a Doğru Gel – 2

Ancak, önümüzde gördüğümüzü anlamalıyız, yani dost sevgisinde çaba gösteren ve Yaradan sevgisine bağlı olarak Maneviyat ve Islah çalışabilmek üzere hâlâ Yaradan’a bir parmak kadar yaklaşmayan insanlar vardır. Bu demektir ki onlar aslında dost sevgisinde bir parça ilerlediklerini söylerler, fakat Yaradan sevgisinde hiçbir ilerleme görmezler. Ancak, bilmeliyiz ki dost sevgisinde de seviyeler vardır, yani dost sevgisine olan zorunluluk üzerine düşünmeliyiz..

4) Baal HaSulam, Şamati 225 – Kendini Yükseltme

Kişi kendini çevresinin üzerine yükseltemez. Dolayısıyla, kişi çevresinden beslenmek zorundadır. Ve kişinin çok çaba göstermek ve Tora çalışmaktan başka çaresi yoktur. Bu nedenle kişi kendine iyi bir çevre seçerse, çevresine

5) Baal HaSulam, Özgürlük

Dolayısıyla, Kabalist Yosi Kisma seçtiği iyi çevreyi bırakıp manevi çalışmanın (Işığın) olmadığı zararlı bir çevreye düşerse sadece önceden sahip olduğu mefhumların tehlikeye atılmış olmakla kalmayacağını, kaynağında sahip olduğu ve henüz harekette ortaya çıkarmadığı tüm gizli güçlerin de saklı kalacağının doğru varsayımında bulundu. Bunun sebebi, bu güçlerin onları aktive edecek doğru çevreye maruz kalmayacakları olmasıdır.

Ve yukarıda açıklığa kavuşturduğumuz gibi, kişinin kendi üzerindeki hâkimiyeti sadece çevre seçimi konusunda ölçülür ve bunun için ya ödül ya ceza alır. Bu yüzden kişi Kabalist Yosi Ben Kisma’ya iyiyi seçip kötüyü reddettiği ve maddesel ve fiziksel şeyler tarafından baştan çıkarılmadığı için şaşırmamalı. Tıpkı şu sonuca vardığı gibi: “Kişi öldüğünde kendisiyle birlikte ne gümüş ne altın ne de mücevherleri götürür, sadece manevi edinim (Işık) ve ıslahını alır.”

Ve böylece bilgelerimiz uyardı, “Kendinize bir Kabalist edinin ve bir dost satın alın.” Ve elbette ki daha önce de bahsettiğimiz gibi kitapların seçimi var, çünkü sadece bunda kişi çevre seçiminde paylanır ya da övülür.

6) Rabaş, Kurtuluşumun Kudretli Kayası

Bu nedenle, dost sevgisi konusunda, gruptaki herkes, kendi arzusuna sahip olmanın yanı sıra, dostlardan arzu edinir. Bu, sadece dost sevgisi aracılığıyla elde edilebilen değerli bir kazançtır. Ancak, kişi kendisini incelemek, çalışmanın temelini incelemek için – çalışma ihsan etmek için mi yoksa almak için mi hiçbir arzusu olmayan dostlar arasında olmamak için büyük bir çaba göstermelidir ve onların, gerçeğin yoluna, ihsan etme yoluna ulaşmak için bir şeyler yapıp yapmadığını görmelidir.

Sadece böyle bir grupta, dostlara ihsan etme arzusunu aşılamak mümkündür, yani kişi kendisinde eksik olan ihsan etme gücünü dostlardan alır ve nereye yürürse yürüsün, ona ihsan etme gücünü verebilecek insanların olduğu yeri arar.

Bu nedenle kişi herkesin ihsan etme gücüne susamış olduğu bir gruba geldiği zaman, herkes bu gücü diğer herkesten alır. Bu, kişinin içinde sahip olduğu küçük güce ilave olarak dışarıdan aldığı güç olarak düşünülür.

7) Rabaş, Mantık Ötesi İle İlgili Olarak

Bunu ancak toplumla bağ kurarak ve dostlarının ondan daha iyi niteliklere sahip olduğunu görüp, onları kıskanarak edinir. Bu durum sahip olmadığı ve kıskandığı yeni nitelikler edinmesi için onu motive eder.

Dolayısıyla, topluma imrenerek ve ondan daha yüksek derecede olduklarını görerek yeni nitelikler edinir. Toplum vasıtasıyla yeni güçler edindiğinden, şimdi bir topluluğa sahip değilken ki durumundan daha yüce olur.

8) Rabaş, Mantık Ötesi İle İlgili Olarak

Söylendiği gibi, Yaradan’la Dvekut içinde olmak için yeterli olacak yeni nitelikler, dostların bağıyla elde edilir. Tüm bunlar kişi dostlarının erdemliğini gördüğünde söylenebilir. Aynı zamanda onların eylemlerinden öğrenmesi gerektiğini de söylemek doğru olacaktır. Fakat kişi kendinin onlardan daha nitelikli olduğunu görürse, dostlarından alacağı bir şey yoktur.

Bu sebeple derler ki, kötü eğilim gelip ona dostlarının bayağılığını gösterdiğinde, bu mantık ötesinde olmalıdır. Fakat mantık dahilinde, dostlarının ondan daha yüksek derecede olduğunu görürse bu kesinlikle daha iyidir. Bununla Kabalist Elimeleh’in bizim için yazdığı duayı anlayabiliriz, “Bırak kalbimiz dostların yanlışlarını değil, erdemliğini görsün.”

9) Rabaş, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır

“Yüceliği edinmek tamamen çevreye bağlıdır ve insan tek başına bununla ilgili bir şey yapamaz.

“Yine de, yüceliği edinmenin iki koşulu vardır:

1- Yücelikle ilgili olarak daima çevrenin takdirini kabul et ve dinle.

2- Çevre yüce olmalıdır, şöyle yazdığı gibi: ‘Kral’ın ihtişamı insan çoğunluğundadır.’

“İlk koşulu edinmek için, her bir öğrenci tüm dostlar içinde kendini en küçük hissetmelidir. Bu aşamada, yüce olan küçükten alamayacağı, onun sözlerinden etkilenemeyeceği için, kişi yüceliğin değerini herkesten alabilir.

“İkinci koşulla ilgili olarak, her öğrenci her bir dostunun erdemliği övmeli ve onu neslin en yücesi gibi görmelidir. Sonrasında nitelik, nicelikten daha önemli olduğundan, bu yüce çevre onu etkiler.”

10) Rabaş, Toplantının Gündemi 2

Bilmeliyiz ki, “En az çoğunluk ikidir.” Bu demektir ki eğer iki dost birlikte oturup ve Yaradan’ın önemini nasıl artıracaklarını düşünürlerse, aşağıdan uyanış şeklinde Yaradan’ın yüceliğini artıracak güce zaten sahip olurlar. Ve bu eylem sayesinde, yukarıdan uyanış gelir ve onlar Yaradan’ın yüceliğine dair bir hisse sahip olmaya başlarlar.

“İnsanların çokluğundadır Kral’ın ihtişamı,” bu yazılana göre kolektifin sayısı fazla olunca, gücü daha etkilidir. Diğer bir deyişle, onlar Yaradan’ın önemine ve yüceliğine dair daha güçlü bir ortam oluştururlar. O anda, her kişinin bedeni hisseder ki kişi kutsallık için yapmayı dilediği her şeyi yani Yaradan’a ihsan etmeyi, büyük bir kısmet olarak görmektedir, Kral’a hizmet etmekle ödüllendirilmiş insanlar arasında olmakla ona ayrıcalık tanınmıştır. O anda, kişinin yaptığı her küçük şey onu neşe ve zevkle doldurur, şimdi Kral’a hizmet edecek bir şeyleri vardır.

11) Rabaş, 8. Mektup

Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

 

 

 


 

4. DERS: “O’ndan Başkası Yok”

1) Baal HaSulam, TES, İçsel Yansıma, Madde 8

Bu gerçeklik, Elyonim ve Tahtonim son ıslahta nihai durumda tek ve birdir, tek bir düşünceden doğmuş ve yaratılmıştır. Bu tek düşünce tüm işleyişi yapar, tüm işleyişlerin özüdür, tüm işlerin özüdür. Kendi başına tam bir mükemmelliktir ve ödülü arar.

2) Baal HaSulam, Sen Beni Arkadan Ve Önden Kuşattın

Sen beni arkadan ve önden kuşattın demek Yaradan’ın yüzünün gizliliği ve ifşası demektir. Bu böyledir çünkü “O’nun krallığı her şeye hükmeder,” ve her şey köküne döner, hiçbir yer O’ndan eksik değildir. Fakat fark gelecek ya da şimdiki zamandadır çünkü iki dünyayı bağlayan kişi O’nun kıyafetini şimdide keşfeder: yapılan her şey kutsallığın ifşası için bir kılıftır.

Ve bu şimdiki zaman olarak addedilir, yani şimdide de, O, muhteşem kıyafetler içinde belirir ve açıkça sürücünün ata bağlı olmadığını gösterir. Görünüşte at sürücüye yol gösteriyormuş gibi olsa da, gerçek şudur ki, at sadece sürücünün dizginleri tutuşu vasıtasıyla hareket eder. Ve buna “kutsallığın öneminin yapılandırılması,” ve “yüz yüze,” denir.

3) Rabaş – 76. Mektup

Bilinir ki, “Tüm dünya O’nun ihtişamıyla doludur.” Bu her insanın inanması gereken şeydir, şöyle yazdığı gibi “Ben yeri ve göğü doldururum.” Ancak Yaradan, seçim şansımız olması ve O’nu görmememiz için gizliliği yarattı, böylece sonrasında inanç için —Yaradan’ın “tüm dünyaları doldurduğuna ve tüm dünyaları kapladığına” inanmak—bir yer olur. Kişi Tora ve Mitzvot’a bağlandığında Yaradan ona kendini ifşa eder ve kişi Yaradan’ın dünyanın yöneticisi olduğunu görür.

Böylece insan ona hükmedecek kralı yaratır. Bu demektir ki, kişi Yaradan’ı dünyanın yöneticisi olarak hisseder ve bu insanın Yaradan’ı kendi üzerinde kral yapması olarak kabul edilir. Kişi bu hisse gelmediği sürece Yaradan’ın krallığı örtülür. Bu nedenle şöyle deriz, “O gün Tanrı bir ve Adı ‘Bir’ olacak.” Bu demektir ki O’nun krallığının ihtişamı üzerimize yansıyacak.

Bu dünyada yapmamız gereken tüm ıslah budur, O’nun krallığını üzerimize almak için Tora ve Mitzvot’a bağlanarak yukarıdan tüm ihsanı ve bereketi çekeriz

4) Baal HaSulam, 1. Mektup

Herkes kişisel kadere inanır ama buna fazlaca tutunmaz diyebilirim.

Bunun sebebi bir aptalın düşüncesinin, “iyi ve iyilik yapanın” tek örneği Yaradan’a atfedilmemesi gerektiği içindir. Ancak, sadece Yaradan’ın gerçek hizmetkârları kendi kaderinin bilgisine sahiptir ki O, hem iyi hem kötü her şeyin sebebidir. Onlar kadere yapışırlar çünkü arı olana bağlananlar, arıdır.

Koruyucu koruduklarıyla bir olduğundan, kötü ve iyi arasında belirgin bir ayırım yoktur. Onlar, O’nun benzersizliğini yüceltmeye hazır ve kapların taşıyıcıları olduklarından, hepsi bütün ve sevilendir. İyi ve kötü tüm eylem ve düşüncelerin bilgisine içgüdüsel olarak sahip oldukları ölçüde Tanrı’nın kaplarının taşıyıcılarıdırlar. Yaradan onları hazırlar, onlar O’dan gelir. Bunu ıslahın sonunda herkes bilecek.

Ancak, arada uzun ve ürküten bir sürgün var. Asıl sorun şu ki, kişi hatalı bir şey yaptığında derecesinden düşer(ve bir yalana tutunarak, kasabın elindeki bıçak olduğunu unutur). Kişi kendini eylemin sahibi zannedip, her şeyin O’dan geldiğini unutur, oysa dünyada O’ndan başka bir işleyiş yoktur.

Ders budur. Kişi önceleri bunu bilse de, yine de, ihtiyaç zamanında, bu farkındalığı kontrol edemez ve her şeyi erdemlik ölçüsüne hükmeden sebebe bağlar.

5) Baal HaSulam, Şamati 1 – O’ndan Başkası Yok

“O’ndan başkası yoktur,” diye yazılmıştır. Bunun anlamı dünyada O’na karşı bir şey yapabilecek başka hiçbir gücün olmadığıdır. Kişi bu dünyada, Yukarıdaki Mekânı inkâr eden şeyler görür. Çünkü O, böyle ister.

Bu ıslah olmak sayılır ve buna “sol reddeder ve sağ yaklaştırır” denir, solun reddedişi ıslah kabul edilir. Bu, başlangıçta insanı doğru yoldan başka yöne çekmeyi amaçlayan şeyler olduğu anlamına gelir ve kişi bunlar nedeniyle Kutsallıktan çıkar.

Bu reddedilmelerin faydası şudur; Bunlar yoluyla kişi Yaradan için ve onun kendisine yardım etmesi için tam bir ihtiyaç ve arzu edinir, aksi takdirde yolunu kaybedeceğini görür. Kişi çalışmada yalnız ilerlemediğini değil ama gerilediğini de görür, yani Lo Lişma’da (O’nun adına olmasa) bile manevi çalışma ve Mitsvot’a devam etme gücünden yoksundur. Kişi tüm engelleri aşarak mantığın ötesinde gerçek manevi çalışma ve Mitsvot’a devam edebilir. Ancak kişinin her zaman mantık ötesine geçecek gücü yoktur; ayrıca, Tanrı korusun, Lo Lişma’da bile Yaradan’ın yolundan sapmaya zorlanır.

Her zaman kırılmışın bütünden daha büyük olduğunu yani çıkıştan daha çok iniş olduğu ve bu durumun bir sonu olmadığını hisseden kişi, sonsuza dek kutsallığın dışında kalır, zira mantığın ötesine çıkamadıkça zerre kadar bir şeyi bile yerine getirmesinin zor olduğunu görür. Ancak her zaman bunun üstesinden gelemez. Bu kişiye ne olur?

O zaman, sadece Yaradan’ın kendisine yardım edebileceği sonucuna varır; Bu kişinin, Yaradan’dan gözlerini ve kalbini açması için ve Yaradan’a ebediyen bağlanmak için, gerçekten yanına gelmesi için tüm kalbi ile talepte bulunmasına neden olur. Bunun anlamı da, kişinin yaşadığı tüm reddedilişlerin Yaradan’dan geldiğidir.

6) Zohar, Zohar Kitabına Giriş, Gelinin Gecesi, Madde 138

Yaradan’dan üstü örtülmüş kötülük görmemesi bir kuraldır. Bu nedenle kişi kendini kötü hissettiğinde, Yaradan’ın ona yol gösterdiğini inkâr eder ve yüksek Operatör aynı ölçüde ondan gizlenmiştir. Bu, dünyadaki en büyük cezadır.

Böylece O’nun yol göstericiliği ile ilişkili olarak iyi ve kötü algısı beraberinde ödül ve ceza algısını da getirir. Yaradan’a olan inancından ayrılmamak için çaba gösteren, Yukarı’nın takdirinden kötü bir tat alsa bile ödüllendirilir. Ve eğer çaba göstermezse, Yaradan’a olan inancından ayrıldığı için cezalandırılacaktır.

7) Baal HaSulam, Şamati 138 – Kişi Bazen Kafasını Korkuyla Meşgul Ederken

Kişi bazen aklını korkuyla meşgul ederken şunu bilmelidir ki, O’ndan başkası yok. Ve eğer kişi hala korkunun üzerinde etkisi olduğu hissi içerisindeyse, kişi bilmeli ki şans eseri diye bir şey yoktur ve kendisine olanı Yaratan yukarıdan vermiştir, kişi sonu düşünebilmesi için ona bir korku gönderilir. Şöyle ki korku kişiye “O’ndan başkası yok” diyebilmesi için getirilmiştir.

Ancak, hala bundan sonra kişi korku hissi içerisindeyse, o zaman kişi bu korkuyu örnek olarak almalı ve Yaratan korkusunun şu anda hissettiği korku kadar güçlü olması gerektiğini söylemeli.

8) Rabaş, Çalışmada Tora’nın “Orta Çizgi” Dediği Şey Nedir?

Yine de kişi yukarıda söylenen “O’ndan başkası yok,” sözüne inanmalıdır yani onu iyi eylemler yapmaya zorlayan Yaradan’dır fakat henüz onu zorlayanın Yaradan olduğunu bilmeye lâyık olmadığından, Yaradan kendini kan ve etle kıyafetlendirir. Onlar vasıtasıyla, Yaradan bu eylemleri yapar. Bu nedenle Yaradan Ahoraim (kaba et) formunda hareket eder.

Diğer bir deyişle, kişi yüzler görür fakat inanmalıdır ki yüzlerin arkasında bu eylemleri yapan Yaradan var. Bu demektir ki, insanın yanında Yaradan’ın istediği eylemleri yerine getirmesi için onu zorlayan Yaradan durur. Öyle anlaşılıyor ki, Yaradan her şeyi yapar ama insan inanması gerektiğini değil, gördüğünü hesaba katar. Bu sebeple kişi eylemlerini Lo Lişma’da yerine getirdiğini söyler, tıpkı onu zorlayan dostlar örneğinde olduğu gibi.

9) Baal HaSulam, 67- Günahtan Uzak Dur

Arkadaşını aldattığını düşünen kişinin, Yaradan´dan başkasını aldatmadığını söyleyebiliriz; çünkü insanın bedeninden başka yalnızca Yaradan vardır.   Zira yaratılışın temeli şudur; insan, sadece insanın kendi algısında yaratık diye adlandırılır. Yaradan insanın kendisini, O´ndan ayrı var olduğunu hissetmesini ister. Ancak bunun dışında, “Tüm dünya O´nun ihtişamı ile doludur.”

Dolayısıyla kişi dostunu kandırdığında Yaradan´ı kandırır ve eğer dostunu üzerse, Yaradan´ı üzer. Bu nedenle, kişi her zaman doğru söylemeye alışık ise bu onun Yaradan´a saygı göstermesine yardım edecektir.

10) Baal HaSulam, 18. Mektup

Sabah ilk iş uyanır uyanmaz O’nla Dvekut’un anını kutsamalı ve aklına boş bir düşünce gelmesin diye yirmi-dört saat boyunca kalbini Yaradan’a açmalı ve bunu doğa üzeri ya da imkansız görmemelidir.

Aslında demir ayırımı yapan doğanın imajıdır ve kişi hissettiği doğanın ayrımını iptal etmeli ve önce bu ayrımların O’ndan gelmediğine inanmalıdır. Sonra kendi doğal arzusunun üzerinde olsa da kalbinin derinliklerinden dua etmelidir.

Bilin ki daima, formlar Keduşa’dan olmadığı zaman bile size engel olur ve hatırladığınız anda da dururlar. Bütün gücünüzle kalbinizi açın böylece Yardan O’nla Dvekut’u engelleyenlerden sizi korur. Aşamalı olarak kalbiniz Yaradan’a alışarak genişler ve O’na tutunmaya özlem duyar ve Tanrı’nın arzusu sizin tarafınızdan yerine getirilmiş olur.

11) Baal HaSulam, 8. Mektup

Derler ki bu dünyada olan her şeyin yüce bir amacı vardır ve buna “bir damla birleşme” denir. O çamur evlerin sakinleri tüm bu kötülüklerin toplamından, onlardan alınmış O’nun kibrinden geçtiklerinde, Yaratılışın doğası gereği sıkıca mühürlenmiş kalplerinin duvarlarında bir delik açılır ve bu damlanın kalplerine yerleşmesi için uygun hale gelirler. Sonra damgalanan bir şey gibi alt-üst olur ve açıkça bunun tersini, bütünlüğü tam olarak bu ölümcül kötülüklerin içinde algıladıklarını anlarlar. Oraya, sadece oraya Yaradan’ın kendisi tutunur ve orada O, onlara birleşme damlasını akıtır.

12) Baal HaSulam, 3 – Ruhlar O’nun Vermek İstediği Memnuniyeti Alanlardır

İnşallah; Yaratan’ın Işığını alıp O’nun yolundan ilerleyerek, O’na hizmet edebilme ve O’na mutluluk vererek Kutsallığı yerden alıp yüceltebilme koşuluna gelebiliriz. İnşallah; O’nunla bütünlük ve yaratılanlarına ifşasına gelmeye layık oluruz.

 

 


 

  1. DERS: “Arvut

1) Baal HaSulam, Yaradan Sevgisi ve Yaratılan Sevgisi

“Komşunu kendin gibi sev” ıslahının tamamlanması yoluyla kişi ihsan etmeye ve Yaradan sevgisine erişir. Bunlar arasında hiçbir fark hissetmez, çünkü kendi bedenin ve kişisel çıkarının ötesindeki her şeyi aynı algılar, bu ister dostuna ihsan etmek olsun ya da Yaradan’a ihsan etmek olsun aynıdır.

Bu nedenle, “Komşunu kendin gibi sev” tüm ıslahatın nihai amacıdır ve bu belli ölçüde ihsan etmeyi içerir. “Yaradan’ı tüm kalbin ve ruhunla sev,” sözünü kendine amaç edinmez, çünkü gerçekten de, bu aynı şeydir. Aslında komşusunu da tüm kalbi ve tüm ruhu ile sevmek zorundadır.

“Kendin gibi” sözünün gerçek anlamı şudur: Kişi şüphesiz ki kendisini tüm kalbi ve tüm ruhu ile sever. Yaradan’a olan sevgisi hakkında yanılabilir ancak komşusu her an gözünün önündedir.

2) Rabaş, Dost Sevgisine Dair

Kişi kalbindeki sevgiyi dostlarına karşı açığa çıkardığında, onları uyandırır ve böylece onlar da dost sevgisini hisseder. Bundaki fayda şudur ki, herkesin sevgi gücü diğer herkese entegre olduğundan, dost sevgisini daha güçlü olarak uygulama fırsatını elde ederler.

Bu demektir ki, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, kişi dost sevgisini uygulama gücünün bir ölçüsüne sahip olduğu noktada dost sevgisine bağlanmanın gerekliliğini anlayan on güçle entegre olur. Ancak, eğer her biri dost sevgisini uyguladığını göstermezse, o zaman kişi grubun gücünün eksikliğini duyar.

3) Rabaş, Bir Bütün Olarak İnsan

Kişi önce bilmelidir ki, sevgi eylemlerle satın alınır. Dostlarına hediyeler verdiğinde, verdiği her hediye dostunun kalbinde delik açan bir ok ya da kurşun gibidir. Açılan pek çok delik, verenin sevgisinin içeriye girdiği bir boşluk oluşturur.

Ve sevginin sıcaklığı onu dostunun sevgisine yaklaştırır ve sonra iki âşık her ikisini de örten sevginin örtüsü altına girmiş olur. Bu demektir ki, tek sevgi her ikisini de örter ve doğal olarak, her ikisini de örten şey tek bir örtü olduğundan, tek kişi hâline gelirler. Bu şekilde her ikisi de iptal olur.

4) Likutey Halahot, Hoşen Mişpat, Halahot Arev

Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek yalnız Arvut yoluyla mümkün olur, bunun dışında mümkün değildir. Arvut’da herkes dostundan sorumlu olur ki bu Tora’yı yerine getirmenin özüdür, arzulan şey birlik yoluyla olur. Bu nedenle Tora ve Mitzot’u üstelenmek isteyen kişi kendisini İsrail topluluğuna, büyük bir birlik içinde, dâhil etmelidir. Bu nedenle, Tora’nın edinilmesi sırasında onlar kesinlikle birbirlerinden sorumludurlar, zira kişi Tora’yı edinmek ister istemez, kendisini, arzusunu onlarla birleştirmek amacıyla diğerlerine tek ve bir olarak dâhil etmelidir. Ve kesinlikle her biri dostundan sorumludur, zira hepsi bir olduklarında önemlidirler. Ve tam da her biri dostundan sorumlu olduğu için ki birlik olurlar, bu yolla Tora’yı yerine getirebilirler, bu olmaksızın Tora’yı korumak mümkün değildir. Zira böylece sevgi ve birlik arzusu bakımından, her biri dostundan memnun kalır ve aralarında form eşitsizliği yoktur. Onunla yukarının arzusuyla birleşecekleri, tek bir arzuya dâhil olurlar, birliğin amacı budur.

5)  Baal HaSulam, Yaradan Sevgisi ve Yaratılan Sevgisi

Eğer tüm ulus buna katılmazsa Tora ve Mitzot’u yerine getirmek kesinlikle mümkün değildir.

Ortaya çıkan şudur ki, herkes dostundan sorumlu olmak zorundadır. Tora’yı yerine getirmek için, bunu yapmaya kayıtsız kalanlar, kendi pisliklerinin içinde kalırlar., Kayıtsız katılmaları katılmamaları ile ıslah olamazlar, dostuna ihsan etmeyi sevmeye erişemezler. Bu nedenle, ulusun içindeki bazıları günahkarsa, bunlar ulusun geri kalanına acı çektirir.

Midraş’ta yazılıdır; “İsrail, içlerinden biri günah işler ve hepsi bunu hisseder.” Rabi Şimon bunun hakkında dedi ki: “Bu bir kayıkta oturan insanlar gibidir. Bir tanesi bir matkap alır ve kendi oturduğu yerin altına bir delik açar. Arkadaşı ona; ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorar. O cevap verir; ‘Sana ne? Kendi oturduğum yerin altını delmiyor muyum?’ Onlar cevap verirler, ‘Kayığı su basıyor.’” Yukarıda açıkladığımız üzere, kayıtsız olanlar kendilerini sevmeye batmış oldukları için, yaptıkları eylemler çelikten bir duvar yaratır ve başından beri Tora ve Miızvot’u gereğince yerine getirenleri engeller.

6) Baal HaSulam – Sürüyü Toplama Vakti Değil

Kişi halktan kendisini soyutlamamalıdır ve Yaratan’a memnuniyeti getirmek için dahi kendisi için talepte bulunmamalıdır ama yalnızca bütün halk için bunu yapmalıdır, bu halkın duasının gizemidir. Kişi halktan ayrılır ve özellikle kendi kişisel ruhu için talepte bulunursa, inşa edemez. Aksine, kendi ruhunun üzerinde bir hasara sebep olur, yazılmış olduğu üzere, ”Gururlu Olanların Hepsi”, nitekim halktan uzaklaşmak ancak bir gurur kisvesi içindeyken olur. Ona yazıklar olsun, çünkü kendi ruhu üzerinde hasara sebep oluyor. Çalışma esnasında, kişi yalnız başına dua ettiğinde dahi, arzusu dışında halktan ayrılır ve ruhuna zarar verir ve İsrail Topluluğu içerisinde bireysel talepler sayesinde herhangi bir birey için uyanış hiç gerçekleşmemiştir. Çünkü onlar kendilerini ayrı hissetmemişlerdir ve ayrılmayarak bu Mısır’dan çıkma arzusuna ilişkin güçleri onlar için müthiş bir destek olmuştur.

Bu nedenle, her birinin kendine has gücünü toparlayarak bir İsrail bütününe yönelerek, dualarda Yaradan’a her bir yakarışta ve çalışmada kişi kendisini İsrail bütününün köküne dâhil etmelidir.

7) Naom Elimeleh, Likutey Şoşana

Kişi daima dostu için dua etmelidir, çünkü “kişi kendisini hapisten kurtaramadığı” için kendisi için dua etmesi pek işe yaramaz, dostu çabucak onun yardımına gelmelidir. Ve böylece, herkes dostu için dua eder, bu yolla biri diğerine yardım eder ve her ikisi de yardım görür. Bu nedenle İsrail birbirinden (İsrail Aravim) sorumludur denmiştir. Aravim kelimesi hoş, tatlı kelimesinden gelir, çünkü onlar birbirleri için ettikleri dualarla birbirlerini tatlandırırlar ve böylece onlara yardım edilir. Duada önemli olan düşünmcedir, zira düşünce ile kişinin duası kolayca kabul görür.

8) Baal HaSulam – Matan Tora, Madde 16

Çünkü, altı yüz bin adam kendi ihtiyaçları için uğraşmayı bırakır ve dostlarının hiçbir eksiği olmaması dışında bir şeye endişelenmezse, dahası bunu büyük bir sevgi, tüm kalp ve ruhları ile yaparlarsa, yani “Dostunu kendin gibi sev” sevabının gerçek anlamıyla, o zaman hiç şüphesiz o ulusun hiçbir üyesi kendi iyiliğini düşünmek zorunda kalmayacaktır.

Bundan dolayı, kendisinin hayatta kalmasını güvence altına almaktan tamamen özgürleşmiş olur ve kolaylıkla Madde 3 ve 4’de verilen koşulları sağlayarak “Dostunu kendin gibi sev” sevabını yerine getirebilir. Sonuçta yanında altı yüz bin kişi hiçbir ihtiyacının eksik kalmaması için yanında yer alırken kişi neden kendi varlığını sürdürebilmek üzerine endişelensin ki.

9) Rabaş, 40. Mektup

Ve kişi dostunun sevgisini hissetmeye başladığında, yenilik hoşa gider kuralı gereği, haz ve neşe içinde derhal uyanmaya başlar. Dostunun sevgisi onun için yeni bir şeydir, çünkü o zamana kadar kendi iyiliğini düşünen tek kişi kendisiydi. Fakat dostunun onunla ilgilendiğini keşfettiği an, bu onun içinde ölçülemez bir neşe uyandırır, insan sadece haz hissettiği yerde olmak istediğinden artık kendisiyle ilgilenmez. Ve dostuyla ilgilenerek, haz hissetmeye başladığından doğal olarak kendisini düşünmez

10) Rabaş, Bugün Ayakta Duruyorsunuz, Hepiniz

Anlaşma yapma konusu şudur; Şimdi anlarlar ki şu an görebildikleri nedenlerden -her biri diğerini hisseder ve sadece onun iyiliğini önemser – dolayı birbirlerini sevmeleri onların yararınadır. Böylece bir anlaşma yaparlar. Ve şimdi her ikisinin de dostuyla ilgili şikâyeti yoktur, yoksa anlaşma yapmazlardı. Birbirlerine şöyle derler, “Bizim için ilk ve son kez olarak bir anlaşma yapmaya değer.” Diğer bir deyişle, eğer birinin diğerine karşı şikâyeti olduğu bir durum olursa, her ikisi de, aralarında sevgi ifşa olduğunda yaptıkları anlaşmayı hatırlayacaktır.

Benzer şekilde, şu an o zaman hissettikleri sevgiyi hissetmeseler bile, yine de eski sevgiyi uyandırıp, içinde oldukları duruma bakmazlar. Bunun yerine, tekrar birbirleri için bir şeyler yapmaya geri dönerler. Anlaşmanın faydası budur. Dolayısıyla, aralarında olan sevgi, hoşluğunu yitirmiş olduğu zaman bile, anlaşmadan dolayı, daha önce sahip oldukları parıltılı sevgiyi tekrar uyandıracak güçleri olur.

 


 

6. DERS: “Onlunun Merkezi”

1) Rabaş, Yenika ve İbur’la İlgili Olarak

Yaradan çalışmasının giriş kapısı, Ibur (gebelik) aşamasıdır, yani kişi kendi “benliğini” iptal eder ve annesinin rahmine Ibur olarak girer. Bu şekilde Malchut denilen almak için almak arzusu olan kendini-sevmeyi iptal eder ve Bina denilen ihsan etme kapları aşamasına girer.

2) Rabaş – Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalı

Her birinin dost sevgisi kıvılcımı vardır, fakat bu kıvılcım her birinin içindeki sevginin ışığını tutuşturmaz. Bu nedenle kıvılcımların büyük bir ateş olması için birlik olmaya hemfikir olurlar.

3) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

Tam bir ünüte olan her onlunun içinde Şehşina’nin oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki  “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

4) Rabaş – “Dostunu Kendin Gibi Sev” ile İlgili Olarak

Kişinin, “Dostunu sev” kuralında gücünü artırabilmesi için tavsiye, dost sevgisidir. Eğer herkes dostu önünde kendini iptal eder ve dostuna katılırsa, diğerlerini sevmeyi isteyen tüm küçük parçaların birçok parçadan oluşan kolektif bir güç içinde birleştiği tek bir kitle haline gelirler. Ve kişi bu güce sahip olduğunda, diğerlerini sevmeyi gerçekleştirebilir.

5) Şaar HaGilgulim, Giriş, Madde 38

Kişi herkesi, sanki kendi ruhuymuş gibi sevmeyi hedeflemelidir zira böylece duası tüm İsrail’in duasına dahil olur ve yukarıda ıslahat yapar. Ve özellikle bu dost sevgisiyle, herkes kendisini dostların arasına tek bir organ gibi dahil etmelidir.

6) Maor VaŞemeş, Roş HaŞana’nın Sırları

Tövbe etmenin prensibi, her birimizin birbiri ile sevgi içinde tek bir kalp olarak bağ kurması ve Yaradan’a birlikte hizmet etmektir. Yani birbirimizle bağ kurmak ve kalplerimizi birbirine kilitlemek zorundayız. Ve tüm kalbimizle Yaradan’a hizmet etmek için tek bir başak gibi olmalıyız.

7) Rabaş, Gerçeğin ve İnancın Anlamı

“Fetüs annesinin karnındadır” denir. Bunun anlamı; fetüs annesinin karnında olduğu için Ibur kendisi bir isme layık değildir. Bu nedenle de cenin annesi ne yerse onu yer. Bu şudur; fetüs annesinin Kelim’indeki her şeyi alır. Bu nedenle fetüsün Gadlut’a uygun bir Kelim’i olmamasına rağmen yukarıdakinin yani annesinin Kelim’i içinden bunu alır, zira annesinin önünde kendini tamamen iptal etmiştir ve kendi başına hiçbir kontrolü yoktur. Buna, yukarıdakinin önünde kendini tamamen iptal etmeye İbur denir.

8) Likutei Halachot, Hoshen u-Mishpat, Halachot Arev

Tora’ya uymanın temeli, birlik düşüncesi içinde olmayı arzu etme koşulunda olmaktır. … Ve tam olarak herkesin diğerlerinden sorumlu olduğu birlik koşulunda, onlar Tora’yı muhafaza edebilirler. … çünkü Tora’nın özü ve sevgi bu arzudadır. Her biri dostundan memnun olduğu ve tek bir arzuda birleştikleri, aralarında hiçbir farklılık olmadığı için böylece yukarıdaki arzuya dâhil olabilirler; birliğin amacı budur.

9) Rabaş, 42. Mektup

Atalarımızın “Yüzleri birbirine benzemediğinden, düşünceleri de birbirine benzemez,” demesi üzerine, tek kalp, tek adam nasıl olur anlamak zorundayız.

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

10) Rabaş, 40. Mektup

En güçlü olanların bile kalplerinin yıpranması pahasına, her ikisi de kalbinin duvarlarından sıcaklık yayar ve bu sıcaklık bir sevgi giysisi oluşturana kadar sevginin kıvılcımlarını ateşler. Sonra, her ikisi bir battaniye ile örtülmüş olur, yani tek sevgi her ikisini de örter ve sarar, tıpkı Dvekut’un (birleşme) ikiyi bir olarak birleştirmesi gibi.

11) Zohar, Aherei Mot, Madde 65

“Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” Bunlar dostlardır, bir arada ayrılmaksızın otururlar. Başta, onlar savaş yapan ve birbirini öldürmek isteyen insanlar gibidirler. Sonra kardeşçe sevgi koşuluna gelirler.

Yaradan onlar hakkında ne der? “Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” “De” kelimesi Kutsallığın da onlarla birlikte oluşuna işaret eder. Dahası, Yaradan onların sözlerini dinler ve onlardan hoşnut ve memnundur.

12) Zohar, VaYakhel, Madde 150

Duasını uygun biçimde nasıl yapacağını bilen kişiye ne mutlu. Bu duada, Yaradan’ın taçlandığı duada, o İsrail’in duası tamamlanana kadar, bu dua yükselene ve tamamlanmış olan duaya katılana kadar bekler ve ondan sonra yukarıda ve aşağıda her şey olması gerektiği gibi mükemmel olur.

13) Ohev İsrail, Likutey Maskatot

Gemara der ki Yaradan gelecekte erdemliler için bir dans yapacak ve onların arasında oturacak, çünkü dans bir çember içindedir yani onların hepsi bir çember içinde duracaklar ve Yaradan ise bu çemberin ortasındaki nokta gibi olacak. Ve onların her biri parmağı ile işaret edecek, bak bu bizim Tanrı’mız diyecek, yani her biri eşit olarak büyük bir edinime sahip olacak ve bu edinim Yaradan’ın merhametinden gelecek, onların kendi işlerinden değil.

14) Baal HaSulam, 600.000 Ruh

Bedenin tam ıslahının işareti, kişi ruhunun İsrail’in bütününde, onların her birinde var olduğunu hissetmesidir, böylece kendisini birey olarak hissetmez, kişi diğerlerine bağımlıdır. O zaman tamdır, kusursuzdur ve ruhu tam gücüyle üzerinde parlar, tıpkı Adam HaRishon’da olduğu gibi; “Nefes olan O’nun içinden nefes aldı.”

 

 

 


 

7. DERS: “Dua”

1) Zohar, Zohar Kitabına Giriş, Tora ve Dua, Madde 183

Ettiğimiz dua Kutsal Şehina’nın ıslahıdır, ona bolluğun uzatılması, eksiklerinin giderilmesi içindir, bu nedenle tüm talepler çoğul formda yapılır: “Ve bize seni bilmeyi ihsan et”  veya “Babamız, bizi senin yasalarına geri getir,” gibi.

Çünkü dua tüm İsrail için yapılır zira Kutsal Şehina’da var olanın hepsi İsrail’in tümünde de vardır. Ve onda eksik olan tüm israil’de de eksiktir. Bunun için tüm İsrail’e dua ettiğimizde Kutsal Şehina’ya da dua etmiş oluruz, zira onlar aynıdırlar.

2)  Rabaş,  3. Cilt, Makale 36, Duayı Duyan

”Kim Duayı Duyarsa”, ve dünya sorar, niçin ”Tefila” (dua) tekil şekilde yazılır, Yaradan ”dualar”ı duymaz mı? Yazıldığı üzere, ”sizin için İsrail insanlarınızın ağızlarındaki duaları şefkat ile duyunuz”. Ve bunun anlamı da, bizim dua etmemiz gereken yalnızca tek bir duanın olduğu, bu da Şehina’yı tozdan yükseltebilmek adına olup, bunun sayesinde de bütün kurtuluşların gelecek olduğudur.

3) Zohar, Nasso, Why Have I Come and There is No Man Items 105-106

“Neden geleyim ki hiç adam yok” diye yazılmıştır. İsrail Yaradan’ın nezdinde ne kadar da sevilir, nerede olurlarsa olsunlar Yaradan onlarladır çünkü onlardan sevgisini hiç esirgemez. Yazıldığı üzere; “Bırakın onlar bana bir tapınak yapsınlar, böylece onların arasında oturabilirim,” zira Şehina sinagoga erken gelir.

Sinagogdaki ilk onun içinde olan adama ne mutlu çünkü onlarla, on kişiden az olmadığı zaman topluluk tamam olur. Kutsallık tarafından ilk kutsanacak olanlar onlardır. Ancak bir defada on olmalı, birer birer değil yoksa organların bütünlüğü sağlanamaz, çünkü onlunun tamamı, içinde Kutsallığın oturduğu tek bir bedenin organlarıdır; Yaradan adamı bir kerede yarattı ve organlarını da aynı anda yaptı.

4) Likutey Halahot, Sinagogun Kuralları, 1

Ruhların ilerlemelerinin koşulu, tüm ruhların bir olarak birleşmesidir, zira bu Kutsallığa yükselmenin yolu budur, çünkü Kutsallık birdir. Bu nedenle ruhun koşulu olan dua tamamen ruhlar arasındaki birliğe dayanır.

Bu nedenle de kişi önce “dostunu kendin gibi sev” koşulunu edinmelidir, çünkü onun için, barış koşuluna erişmeden yani İsrail’in tüm ruhları ile bağ kurmadan önce dua etmesi mümkün değildir. Bu nedenle duaların çoğu tek başına değil toplu olarak edilir, hiç kimse kendini ayrı koylasın diye, çünkü bu Kutsallığa karşıt olur.

Kutsal bir topluluğun içinde bir olmak için birleşmeliyiz. Toplu duanın temeli budur ve özellikle ruhların birleştiği sinagogda yapıldığı zaman buna tam bir duadır denir.

5) Rabaş, Cilt 3, Makale 106, Şehina’nin (Kutsallığın) Yıkımı

Kişi Yaradan’dan onu kendi yakınına çekmesini istememelidir, çünkü bu kişi tarafından kendini beğenmişlik (Hutzpa)  olur, o neden başkalarından farklıdır ki? Ama kişi kolektif  için dua ederse,  ki bu İsrail topluluğu diye adlandırılan Malhut’tur, ruhların hepsi ve tozun içindeki Şehina’dır ve kişi  onun yükselmesi için dua eder, yani Yaradan onun karanlığını aydınlatsın ve tüm İsrail bir sonraki kademeye yükselsin diye dua eder, kolektife dahil olmuş olarak bu duayı eden de dahil olarak.

6) Rabaş, Cilt 1, Makale 15, Çoğunluğun Duası

Dolayısıyla, kişi kolektif için dua eder. Bu demektir ki eğer kolektif içinde, Yaradan ile Dvekut amacına ulaşabilen birkaç kişi varsa ve bu Yaradan’a, kendisinin Yaradan’a yakınlaşmasıyla ödüllendirilmesinden daha fazla memnuniyet verecekse, kişi kendini kapsam dışında bırakır. Bunun yerine, Yaradan’ın onlara yardım etmesini arzular çünkü bu yukarıya kendi çalışmasından daha fazla memnuniyet verecektir. Bu nedenle, kişi kolektif için dua eder, Yaradan tüm kolektife yardım etsin diye, Yaradan’a ihsan edebildikleri ve O’na memnuniyet verebildikleri için Yaradan onlara tatmin olma duygusunu versin diye.

Ve her şey aşağıdan bir uyanışa gerek duyduğu için, kişi uyanışı aşağıdan verir ve diğerleri uyanışı yukarıdan alır; Yaradan’ın O’nun için daha fazla faydalı olacağını bildiği her kim ise, o kişi alacaktır.

7) Baal HaSulam, Şamati 209- Duada Üç Koşul

Duydum

Duada üç koşul vardır:

  1. Çağdaşlarının hepsinden daha kötü durumda olmasına rağmen, O’nun kurtarabileceğine inanmak; onu kurtarmakta “Efendi’nin eli kısa mı kalacaktır” ki.  Aksi takdirde, “Ev Sahibi kendi kaplarını koruyamaz ” ki.
  2. O artık yapabileceği her şeyi zaten yapmıştır, daha fazla çareye sahip değildir ve de durumu için şifa görmemiştir.
  3. Eğer O, yardım etmezse, ölmesi hayatta olmasından daha iyi olacaktır. Dua kalpteki kayıptır. Daha fazla kaybettiğinde, duasının ölçüsü de artar. Açıkçası, lüksten yoksun biri, ölüme mahkûm edilmiş biriyle aynı değildir, eksik olan sadece infazdır ve o zaten demir zincirlerle bağlıdır ve hayatının bağışlanması için ayakta durur ve yalvarır. Kesinlikle dinlenmeyecek, uyumayacak ya da hayatı için dua etmekten bir an bile ayrılmayacaktır.

8) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek.

Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.”

Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

9) Baal Hasulam, Letter 57

Şöyle yazar, “İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti….ve onların yakarışı yükseldi.” Bu böyledir çünkü bu sırada çalışmadan dolayı çaresizliğe gelirler. Bu delik bir kovaya su çekmeye çalışan birine benzer. Bütün gün su çeker ama susuzluğunu giderecek bir damla su bulamaz.

Mısır’daki İsrail oğulları da böyledir: Atalarımızın dediği gibi, inşa ettikleri her şeyi toprak yutar.

Benzer şekilde, O’nun sevgisiyle ödüllendirilen kişinin tüm çalışması sanki ertesi gün tamamen yanacakmış gibi ruhunu her gün arındırmaktır. Her gün ve her an yeniden başlamalıdır sanki tüm hayatı boyunca hiçbir şey yapmamış gibi.

Sonra, “İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti,” çünkü açık olarak görürler ki çalışmalarıyla ürettikleri hiçbir şey için uygun değiller. Bu nedenle, iç çekişleri ve duaları olması gerektiği gibi bütündür ve bu sebeple “Yakarışları yükseldi,” çünkü Yaradan duayı duyar ve O sadece kalpten gelen duayı bekler.

Öyle anlaşılıyor ki, küçük veya büyük her şey sadece duayla edinilir. Yapmaya mecbur olduğumuz tüm çaba ve çalışma sadece gücümüzün eksikliğini ve bayağılığımızı—özümüzde hiçbir şey için uygun olmadığımızı— keşfetmektir, ancak bundan sonra O’nun huzurunda kalpten gelen duamızı haykırırız.

10) Baal HaSulam, 52. Mektup

Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde, ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir” çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider.


 

8. DERS: “Antlaşma”

1) Rabaş – Bu Gün Ayakta Duruyorsun – A

“Bugün ayakta duruyorsunuz, hepiniz” bize onların toplandığını antlaşma yapmak için bir araya geldiklerini öğretir. “Hepiniz” sözünün anlamı; onların hepsinin “Arvut” antlaşmasını üzerlerine aldığını gösterir.

Şunu sorarız neden “hepiniz” diye çoğul olarak başlar ve sonra tekil “İsrail’in her biri” diye sona erer? “Hepsinin” niyeti “İsrail’deki her adamı” içerir; yani “İsrail’deki her adam” onların “hepsine” dâhil olmuştur. Yazıldığı üzere “ve insanlar bu dağın eteğinde kamp kurdular,” tek bir adam ve tek bir kalp olarak. Ve İsrail insanları, aralarında sevgi olduğu zaman, başaracaklar.

2) Efrahim Kampı Üzerindeki Sancak, Paraşat VaEthanan

Yaradan Bir’dir, İsrail birdir” şöyle yazıldığı gibi, “Sana benzeyen İsrail, tek Ulus,” dolayısıyla onlar Yaradan’a bağlıdır çünkü birinin bir diğerine bağlanması hoştur, peki bu ne zaman olacak? İsrail bir araya gelip mükemmel bir bağla birleştiğinde onlar bir olarak kabul edilir ve Bir olan Yaradan onların arasında olur. Fakat kalpleri bölündüğünde ve birbirlerinden ayrıldıklarında bir olarak bağlanamazlar ve Yaradan aralarında olmaz, daha ziyade yabancı bir tanrı onlara hükmeder… Bu “ve siz bağlısınız,” sözünün anlamıdır, yani birbirinize bağlandığınızda, birbirinize tutunduğunuzda ve bir olduğunuzda “siz hepiniz yaşayansınız,” olur. Bu nedenle birbirine tutunmak ne iyi ve hoştur ve Yaradan onların ortasında Bir olarak dolaşır.

3) Baal HaSulam, Arvut (Karşılıklı Sorumluluk)

Arvut’tan, (karşılıklı sorumluluk) tüm halk birbirinden sorumlu olduğunda bahsedilir. Zira ilmin ifşasından önce her birine tek tek “dostunu kendin gibi sev” kuralı olan başkalarını tam anlamıyla sevmeyi üzerlerine alıp almayacakları sorulmuştu (Madde 2 ve 3’de açıklandığı gibi burada detaylı inceleyin). Bunun anlamı şudur, halkın parçası olan her bir kişi ulusun her bir üyesine hizmet etmek ve onun için çalışmayı ve tüm ihtiyaçlarını karşılamayı en az kendi ihtiyaçlarını karşıladığı ölçüde üzerine yüklenir.

Tüm halk oybirliğiyle hemfikir olup “Yapacağız ve duyacağız” dedikten sonra halkın her bir üyesi, her bir diğer üyesinin hiç bir eksiği olmamasından sorumlu oldu. Sadece o zaman manevi edinime hak kazandılar, öncesinde değil.

Bu kolektif sorumluluk ile her bir üye kendi bedeninin ihtiyaçlarını karşılama endişesinden özgür kaldı ve “Dostunu kendin gibi sev” manevi kanunu yerine getirebilir ve sahip olduğu her şeyi ihtiyacı olan kişiye tam anlamıyla verebilir hale geldi, zira artık kendi bedeninin ihtiyaçlarını düşünmek zorunda değildi çünkü etrafında onun ihtiyaçlarını karşılayacak altı yüz bin sadık dostunun olduğunu biliyordu.

4) Rabaş – Bugün Ayakta Duruyorsunuz Hepiniz

“Siz bugün ayakta duruyorsunuz, hepiniz,” sözlerinin anlamı budur, yani geçirdiğiniz her şey, tecrübe ettiğiniz tüm durumlar– Gadlut durumları ya da Gadlut’tan daha az olan, orta derece olarak düşünülen durumlar. Tüm o detayları alırsınız ve bir seviyeyi diğer bir seviyeyle karşılaştırmazsınız çünkü herhangi bir ödül umurunuzda değildir, fakat sadece Yaradan’ın dileğini yapmakla ilgilenirsiniz. O, Sevapları (ıslah olma eylemleri) yerine getirmemizi ve maneviyatı çalışmamızı emretmiştir ve Yaradan’a yönelen sıradan bir insanı gibi yaptığımız budur. Diğer bir deyişle, kişinin şu an içinde olduğu durum, Gadlut durumunda olduğunu düşündüğü zamanki kadar önemlidir. O anda, “Yaradan’ın seninle bu günü yapar.”

Bu demektir ki sonra Yaradan o kişiyle bir anlaşma yapar. Diğer bir deyişle, kişi “Koşulsuz teslimiyet” denilen, O’nun çalışmasını kabul ettiği ve hiçbir ödül olmadan bunu yapmaya hemfikir olduğu zaman Yaradan’ın onunla anlaşma yaptığı zamandır.

5) Baal HaSulam, 18. Mektup

Kişinin şimdiki ve gelecek anlarını O’nun yüce adına sunmasından başka bir seçeneği yoktur. Zor olduğu ve tüm zamanlar onun için değerli olmadığı için

O’nun huzurunda anı reddeden kişi, aptallığını açıkça ortaya koyar çünkü kişinin çalışması kesinlikle değişen zaman ve olaylarla değişmesine rağmen, O’nun çehresi bunlarla kıyafetlenmemiştir. Bu nedenle mantık ötesi inanç ve güven bizim için hazırlanmıştır, kişi bunları zor zamanlarda çaba sarf etmeden ve bıkmadan kullanabilir.

6) Rabaş, Çalışmada Antlaşma Yapma  Nedir (1987)

“Antlaşma yapma” meselesi; kişinin LoLişma’da bile çalışmayı kendi üstüne alması demektir. Kişi bunu yapmak istese de istemese de, Yaradan ile bir antlaşma yapmalıdır.

Ancak kişi şunu anlamalıdır ki arzu yalnız ve yalnız ödüle bağlıdır. Eğer ona büyük bir ödül verilirse kişinin arzusu kesilmez ama eğer ödül kesin değilse çalışma için olan arzusu gider ve kişi mola verir, yani dinlenmekten daha büyük bir tat alır. Kişi “ben bu işten vaz geçiyorum, bu işi başka birisi yapsın çünkü bu iş bana göre değil,” diyene kadar bu aşağı yukarı böyle gider. Antlaşma yapmak şöyledir: Kişi bu yolda LoLişma’da bile olsa yürümeye başladığında ki şimdi kendini bu çalışmayı yapacak gibi hisseder ve Yaradan’ın hizmetine girmek için hiç kimse onu zorlamaz.  Ve kişi bu antlaşmayı “düşüş zamanı gelse bile” diyerek şimdi yapmalıdır, yani kişi çalışmak istemiyor gibi hissetse bile, gene de kendi arzusunu dikkate almayacak ama çalışmayı üstelenecektir. Ve işte buna “antlaşma yapma,”  denir.

7) Rabaş – Bütün İsrail’in Bir Sonraki Dünyada Bir Parçası Bulunur

İbrahim ve Abimeleh hakkında şöyle yazılmıştır, ”Ve onların her ikisi de bir anlaşma yaptı”. Baal HaSulam şöyle sordu: Her iki adam da birbirini sevmenin onlar için yararlı olduğunu biliyorlarsa eğer, niçin bir anlaşma yapmalılar? Bunu yapmak, sanki bir kontrat imzalıyorlarmış gibi yapmak, onlara niçin yardımcı olur? Ve bizler bundan neyi öğrenebiliriz? Ve o cevap verdi: Bu yararlıdır çünkü bir anlaşma yaparak, onlar aralarında uyuşmazlığın çıkabileceği bir zamanın gelebileceğini idrak ederler. Bu sebeple, onlar şimdi anlaşma yaparlar, nitekim şu anda olduğu gibi, onların arasında sevginin mevcut olduğundaki gibi, bu anlaşma gözlemlenmeli, daha sonraki zamanlarda bir bölünmeye sebep olacak durumların ortaya çıkabilme olasılığına rağmen, yine de, aralarında yapmış oldukları anlaşma

esası sonsuza dek sürer. Bu nedenle bizler buna ilişkin bir teminat vermeliyiz, şayet böyle durumlar ortaya çıksa ve aralarında uyuşmazlık oluşsa dahi, onlardan her birinin mantık ötesine (koşulsuzluk) yükselmesi ve koşula odaklanmaması (mantık ötesi hareket etmesi), bunun yerine koşulsuzluk üzerinde yürümesine dair söz vermesi gerekir. Anlaşmanın hükümlerini tutabilmek adına ve aralarında oluşabilecek ayrılıktan ancak bu şekilde sıyrılabilirler.

8) Baal HaSulam, 2. Mektup

Beni sonuna kadar dinle, daima mutlu olursun çünkü tecrübeliden daha bilgesi yoktur. Dolayısıyla, sana aramızdaki sevginin soğuma korkusunu içinde uyandırmanı tavsiye edeceğim. Akıl bunu anlamayı ret etse de, düşün, eğer sevgiyi artıracak bir taktik varsa ve kişi onu arttırmıyorsa, bu da düşüş olarak kabul edilir.

Bu tıpkı dostuna büyük bir hediye veren kişinin durumu gibidir. Eylem sırasında kalbindeki sevgi, eylemden sonra kalbinde geride kalan sevgiden farklıdır. Daha ziyade, sevginin bereketi tamamıyla kaybolana kadar gittikçe küçülür. Bu nedenle, hediyeyi veren kendinde bunu her gün yenilemek için bir taktik bulmak zorundadır.

Tüm çalışmamız budur—her geçen gün aramızdaki sevgiyi göstermek, tıpkı almak gibi, yani akla pek çok ilave yaparak artırmak ve çoğaltmak, ta ki şimdinin bereketi gerçek bir hediye gibi duyularımıza dokunana kadar. Bu zamanı geldiğinde kullanılacak büyük taktikler gerektirir.

9) Baal HaSulam, Şamati 25, Kalpten Gelen Şeyler

İnsan, Kabala’nın sözlerini; hocasından duyunca hemen hemfikir olur,  kendince hocasının söylediklerini yapmak, kalbi ve ruhuyla yerine getirmek için çalışır. Sonra dünyaya tekrar geldiği zaman görür ki dünyada var olan çeşit çeşit arzuları istemekte,  aklı, kendisi ve kalbi çoğunlukla arzusuna boyun eğmekte.

Dünyanın halini değerlendirebilecek güce sahip olamadığı için onu boyunduruk altına alırlar. Onların arzuları içerisinde oynaşır ve mezbahaneye giden bir koyun gibi sürüklenir. Özgür bir seçimi yoktur; düşündükleri, istedikleri ve can attığı her şey çoğunluğun talepleridir. Ondan sonra onların bu yabancı, iğrenç arzularını seçmeye başlar; bunlar Kabalanın ruhuna aykırıdır. Bu haldeyken de çoğunluğa asla başkaldırılamaz.

Bunun yerine kişinin yapabileceği tek şey vardır: Hocasına ve kitaplarına sıkı sıkı tutunmak. Buna kitapların ağzından ve yazarların ağzından denir. Ancak kişi bunlara sıkı sıkı sarılarak aklını daha iyiye doğru değiştirir.

10) Baal HaSulam, 47. Mektup

Bu nedenle, tutunabilmen ve geriye dönmemen için yöntemler oluşturdum.

Bunların içinde en önemlisi dostlara tutunmak. Yürekten söz veriyorum ki, bu sevgi mümkündür. İhtiyacın olan her iyi şeyden seni haberdar edeceğim. Her şeye rağmen kendini bunda güçlendirirsen, daha önce söz verdiğim gibi kutsallığın merdivenlerinde gittikçe güçlenirsin.

11) Zohar – Aharei Mot, 66

Ve sizler, burada olan dostlar, sizler bağlılık ve sevgi içindesiniz, bundan böyle, Yaradan sizden hoşnut olana ve size barış ve huzur verene kadar birbirinizden ayrılmayacaksınız. Ve sizin erdeminizle dünyada barış olacak. Bu sözlerin anlamı şudur; “Kardeşlerimin ve dostlarımın hatırına ‘Barış sizin üzerinizde olsun’ derim.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,085