e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2019 > Sabah Dersi Materyali – Aralık – Mantık Ötesi İnanç İçindeki Çalışma

Sabah Dersi Materyali – Aralık – Mantık Ötesi İnanç İçindeki Çalışma

1) Rabaş, Makale 22, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir (1985)

Her zaman amacı göz önüne almalıyız, bu “O’nun yarattıklarına” iyilik yapmaktır. Eğer kötü eğilim gelir ve kişiye Firavunun sorularını sorarsa, kişi bunları aciz bahanelerle cevaplamamalıdır, demelidir ki, “İşte şimdi senin bu soruların sayesinde ihsan etme çalışmasına başlayabilirim.” Bunun anlamı şudur; bizi bulunduğumuz kademeden aşağıya indirmek için gelen kötü eğilimin soruları hakkında konuşmamalıyız. Tam tersine, şimdi bu bize çalışacak bir yer vermekte ve biz bu sayede tamamlanmış olma kademesine yükseleceğiz.

2) Rabaş, Makale 22, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir (1985)

Bu çalışmadaki her üstesinden gelmeye; “Yaradan’ın hizmetinde yürümek” denir, zira her kuruş büyük bir miktara eklenir. Her defasında üstesinden gelir ve bolluk ve bereketi edinen bir Kli haline gelmek için gereken miktara belli ölçüde ekleme yaparız. Üstesinden gelmek demek, alma kabından bir parçayı alıp ihsan etme kabına eklemek demektir. Bu üzerine Aviut (kalınlık, alma arzusu) koymamız gereken Masah (perde) gibidir. Eğer kişinin alma arzusu yoksa, üzerine Masah koyacağı bir şeyi de yoktur. Bu nedenle, kötü eğilim bize yabancı düşünceler getirdiğinde, bu düşünceleri almak ve mantık ötesi yükselmek zamanıdır. Bu, kişinin her şeyi ruhunun arzusuyla yapacağı bir şeydir. Şimdi kişi bu hizmetten geri çevrildiğini söylememelidir. Aksine yukarıdan kendisine düşünceler ve arzular verildiğini ve böylece bunları Keduşa’ya (Kutsallığa) almak için yer olduğunu söylemelidir.

3) Rabaş, Makale 572, “İki Emek”

Kişi Yaradan hatırına çalışmak istediği zaman, Tora ve Miztvot’un düzeni şudur; kişi kötü eğilimle savaşmalı ve onu yenmelidir. İnsan doğası, eğer bir çıkarı varsa çaba göstermektir. Ancak eğer kişi bir menfaati olmadığını görürse, çalışmadan kaçar, çalışamaz. Bunun yerine şikâyet eder ve “Bu ne işe yarayacak ki?” der, yani bundan ne kazanacağım? Eğer kişi bunun üstesinden gelir ve doğasına karşı çalışmak istediğini ve Yaradan’a ihsan edeceğini söylerse, kötü eğilim daha başka itirazlarla gelir ve günahkâr firavunun sorularını sorar, “Efendi de kim ki sen O’nun sözünü dinleyeceksin?” Başkaları hatırına çalışmak ancak, diğerinin bu emeğin karşılığını alacağını bildiğimde mümkün olur.

Böylece, kişinin iki emeği vardır;

1) Kişi üstesinden gelmeli ve doğasına karşı gitmeli, kendi menfaati için değil, başkalarının menfaati için çalışmalıdır, Yaradan hatırına çalışmalıdır.

2) Yaradan’ın onun emeğini kabul ettiğine inanmalıdır. Günahkarın itirazları içinde bu iki soru temel sorulardır. … Bu soruların üstesinden sadece, mantık ötesinde olan inançla ulaşmak mümkündür. Kişi, günahkârın sorusunu aklın bakış açısından cevaplamak zorundadır, ne sorduğunu sormak anlamlı olur. Ancak mantık ötesi inanç içinde, bilgelerin sözlerine inanmak, Yaradan’ın uğruna olan tek yoldur. Yani, kişi Yaradan’ın uğruna tüm enerjisini ve çabasını verir, bu onun tek amacıdır ve dünya bu amaç için yaratıldı, çünkü bilgelerimiz “Bütün dünya bunun için yaratıldı” (Berahot, 6b), yani cennet korkusu için. Bu nedenle, kişi günahkârı mantık ötesine çıkarak cevaplar ki bu akla karşıdır, akıl artık herhangi bir soru soramaz, çünkü tüm sorular mantık içindedir, oysa mantık ötesinde sorulara yer yoktur. Bu yüzden, günahkâr bu soruları sorduğunda, ona, şimdi işimi inançla yapabileceğim denir. Başka bir deyişle, gerçek şudur ki, senin soru soruyor olman ve benim seni mantık ötesi inancın içinde gidiyorum diye cevaplamam senin şunu anlamanı gerektirir, bilmelisin ki benim çalışmam mantık ötesindedir.

4) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Mantık Ötesi Nedir? (1989)

Çalışmada “mantık ötesi” şu anlama gelir; bu, aklımız öyle olduğunu görmese bile inanmak zorundayız demektir ve bunun çeşitli kanıtları vardır ki bu kişinin inanmak istediği gibi değildir. Buna “inanç mantığın ötesinde, “denir, yani kişi mantık içinde görüyormuşçasına inanır. Buna “mantık ötesi inanç,” denir. Başka bir deyişle, bunu üstlenmek kişi için pek çok çabayı gerektirir, zira bu mantığına karşıdır. Bunun anlamı şudur ki beden buna razı gelmez, ama kişi gene de bunu, sanki mantık içindeymiş gibi, kabul eder. Böyle bir inanç Yaradan’ın yardımını gerektirir. Bu nedenle, böyle bir inanç için kişi Yaradan’a kendisine O’na benzer olmak için, sanki O’nu mantık içinde edinmiş gibi olmak için gerekli gücü vermesi için yalvarıp dua eder.

5) Rabaş, Makale 68, Çalışmanın Düzeni

Kişi keyif ve zevkin mantık ötesinde var olduğuna inandığı zaman, bunu bilinçli olarak hissetme koşuluna gelir, kendi içindeki kötülüğü tanır. Bu, şudur ki, böyle bir keyif ve zevki Yaradan vermektedir, tüm bu iyiliği mantık ötesinde görmesine rağmen, bunu fark etme koşuluna erişir. Şöyle ki, tüm organlarda kendi için almanın kötülüğünün var olduğunu hisseder ve bu kişinin bolluğu almasına engel olur. Bunu takiben, mantık ötesi inanç kişinin düşmanını mantık içinde hissetmesine neden olur, onu iyiye erişmekten alıkoyanı. Bu standarttır. Şöyledir; keyif ve zevke mantık ötesinde inandığı ölçüde, kötülüğün farkındalığı koşuluna gelir. Daha sonra, bu kötülük, bu keyif ve zevke boyun eğer, zira kötülüğün farkındalığının organlardaki hissiyatı kötülüğü ıslah eder. Bu öncelikle dua yoluyla yapılır, kişi Yaradan’dan her şeyi ihsan etmek için talep eder, buna Dvekut denir. Bu Kelim yoluyla amaç, açık İlahi Yönetim içinde ifşa olur, yani gizlemeye gerek yoktur, çünkü alabilen Kelim mevcuttur.

6) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi alma arzusu ile yapacak işi olduğunda öfkeli olmamalı; bu onun çalışmasını engeller. Eğer bedende alma arzusu yoksa yani, çalışmasında kişi Torah ve Mitzvot’u (sevap) yerine getirmesini sorgulamıyorsa, çalışmasını engellemiyorsa kişi elbette daha memnun olacaktır. Ancak kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır. Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliğine, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

7) Rabaş, Makale 502, Eğer İnsan Galip Gelirse, Yaradan Mutlu Olur

Yaradan’ın niyeti aşağıdakilere memnuniyet vermektir. Ama insan Tora’yı aksi şekilde kullanır, Yaradan’dan haz almak ister. Kişi bu gücü Tora’dan, onun şifasından alır. Şöyledir, Yaradan ile mücadele etmektedir, yani Yaradan insanın memnuniyet almasını ister, insan Yaradan’ın memnuniyet almasını ister. Bu yüzden Tora’yı satıcıdan aksi yönde kullanır. Bunun hakkında şöyle denmiştir, “Oğullarım beni yendi.” Şöyle ki, onlar Yaradan’ın kalplerine damgaladığı alma arzusuna karşı mücadele ederler ve eğer insan galip gelirse Yaradan mutlu olur.

8) Rabaş, Makale 5, “Günahların Erdemler Haline Gelmesine Dair”

Bu alevin fitile bağlı oluşuna benzer: Yabancı düşünceye fitil denir, kişinin çalışmasında hatalar bulmak ister. Bu yabancı düşünceler kişinin aklı ve mantığı çerçevesi içinde kişinin, Yaradan çalışmasıyla yapacak bir şeyi olmadığını anlamasına meydan verir. Ve bu yabancı düşünceler ona geldiğinde, mantığı bunların hepsinin doğru olduğunu söylemesine rağmen, kişi hiçbir bahaneye yer vermek istemediğini söyler ve şimdi o, mantık ötesinde, inancın yolunda yürümektedir. Bu durumda, inancın alevi yabancı düşüncelerin fitili ile bağlanır. Böylece, yalnız şimdi tam olarak inanç emrini yerine getirebilmektedir. Bu yüzden şüpheleri erdemler haline gelir, aksi halde inanç anlayışından bir erdem edinemezdi. Buna “ıstırap içinde memnun,” denir. Kişi, yabancı düşünceler onun, Yaradan çalışmasında kötü konuşmasına, dedikodu yapmasına ve sivri dilli olmasına neden olarak, ona eziyet vermesinden acı çekse bile, ancak bu durumda mantık ötesi inancı yerine getirebildiği için bundan memnundur. Ve buna “Mitzva’nın sevinci,” denir.

9) Baal HaSulam, Şamati 33- Haman İle Kefaret Günlerinin Kısmatleri

Gerçekten de bilmemiz gereklidir ki, kişiye, sanki “İyi ve İyilik yapan” bir rehberliğe karşıt gibi görünen her şey, sadece insanı, bu çelişkileri aşmak için Üst Işığı çekmeye zorlamak için vardır, yoksa kişi bunların üstesinden gelemez. Bu durum, kişinin Dinim (yargı) demek olan çelişkiler var olduğunda, ”Yaradan´ın Yüceliği“ koşulunu genişletmesidir. Bu demektir ki, bu çelişkiler, kişi onların üstesinden gelmek istediğinde, yalnızca Yaradan’ın Yüceliğini büyüterek, çözülebilir. Bundan çıkan sonuç, Yaradan’ın yüceliğini çekmeye sebep olan tam da bu Dinim’dir. Bu “Ve paltosunu ona fırlattı” cümlesinin anlamıdır. Bu demektir ki, kişi sonra bütün bu Aderet Zear´ları (Saç Örtüsünü) O´na yani Yaradan´a atfeder. Bu demektir ki kişi artık Yüksek Işığı bunların üzerine çeksin diye, Yaradan’ın ona bilerek bu örtüyü verdiğini görür. Fakat bu, kişi bunu ancak, başlangıçta onda bulunan, bu çelişkilerin ve Dinim’in üzerinde duran Işığı edindikten sonra görebilecek, anlamındadır. Bu böyledir, çünkü kişi, Zearot (saçlar) yani düşüşler olmadan yüksek Işık´ın duracak yeri olamayacağını görür, zira Kli olmadan Işık olmaz. Bu nedenle kişi, tüm bu edindiği Yaradan’ın Yüceliği koşulunun onda var olan Zearot (saçlar) ve çelişkiler aracılığıyla olduğunu görür. Bu, “Yukarıdaki Yaradan her şeye kadirdir” sözünün anlamıdır. Bu demektir ki, Yaradan’ın Yüceliği Aderet vasıtasıyla edinilir ve bu, “Yaradan’ın yüceliği onların ağzında olsun” anlamındadır.

10) Baal HaSulam, Şamati 13 – Nar

Var oluşun olmadığı bir yerde yalnız boşluk olur, yazıldığı üzere: “Dünya hiçbir şeyin üzerinde asılı değildi.” Boş yerin doluşunun ölçüsünün ne olduğunu nasıl bulursunuz? Bunun cevabı, kişinin mantık ötesine yükselmesi kadardır. Bu, boşluk yücelikle, yani mantık ötesi ile dolu olmalı demektir ve bu gücü vermesini Yaradan’dan istemek anlamına gelir. Bu, tüm bu boşluğun yaratılmış olduğu anlamına gelecektir, yani kişinin sadece Yaradan’ın Romemut’u ile doldurulmak amacıyla, boş olduğunu hissetme durumuna gelmesi anlamındadır. Başka bir değişle, kişi mantık ötesi her şeyi alma durumundadır. Ve bu “ve Yaradan böyle yaptı, insan Yaradan’ın huzurunda korkmalı,” sözünün anlamıdır. Bunun anlamı, kişiye bu boşluk hissi ona mantık ötesi inanç durumunu üstlenmeye ihtiyaç duyması amacıyla gelir demektir. Ve bunun için Yaradan’ın yardımına ihtiyacımız vardır. Böylece o zaman, kişi Yaradan’dan mantık ötesine inanmak için kendisine güç vermesini istemelidir. Ortaya çıkan şudur ki, tam da o zaman kişi Yaradan’dan yardım istemeye ihtiyaç duyar, çünkü dışsal olan onun zıt olanı algılamasına imkân verir. Dolayısıyla, kişinin Yaradan’ın ona yardım etmesini istemekten başka bir tesellisi kalmaz. Bu konuda “Kişinin arzusu her gün kişinin hakkından gelir ve eğer Yaradan için değilse, kişi buna galip gelemez.” denir. Bu nedenle, bu koşul; kişinin, Yaradan’dan başka ona yardım edecek kimsenin olmadığını anlaması durumudur.

11) Baal HaSulam, Şamati 14 – Yaradan’ın Büyüklüğü Nedir?

Yaratan’ın Romemut’u (büyüklüğü, yüceliği) kişinin mantık ötesi gitmek için gücü Yaradan’dan istemesi gerektiği anlamına gelir. Bunun anlamı; Yaradan’ın büyüklüğünün iki yorumu vardır:

  1. Bilgiyle dolmak değildir; bu kişinin sorularına cevap bulabildiği akıldır. Aksine kişi sorularını Yaradan’ın cevaplamasını ister. Buna Romemut denir, çünkü tüm bilgelik yukarıdan gelir, adamdan değil, yani bu kişi ancak kendi sorusunu cevaplayabilir anlamındadır.

  2. Kişinin cevaplayabildiği herhangi bir şey, dış akılla cevaplanıyor sayılır. Bunun anlamı, Tora ve Mitzvot’u tutmanın değerli olduğunu alma arzusu anlıyor demektir. Ancak, eğer mantık ötesi kişiyi çalışmaya zorlarsa, buna “alma arzusunun fikrine karşı” denir.

  3. Yaradan’ın büyüklüğü demek, kişinin dileklerinin kabul olması için Yaradan’a muhtaç hale gelmesi demektir.

Bu nedenle;

  1. Kişi mantık ötesi gitmeli. Böylece kişi boş olduğunu görür ve dolayısıyla Yaradan’a muhtaç hale gelir.

  2. Sadece Yaradan, kişiye mantık ötesi gidebilme gücünü verebilir. Başka bir değişle, Yaradan’ın verdiği şeye “Yaradan’ın Romemut’u” denir.

12) Rabaş, Makale 3, Gerçeğin Ve İnancın Anlamı (1985)

Bize mantık ötesi inanç yolu verilmiştir, yani hislerimizi ve aklımızı dikkate almayıp, şunu söylemeliyiz; “Onların gören gözleri yok. Onların duyan kulakları yok.” Daha ziyade inanmalıyız ki, Yaradan bizim için iyi olanı bilir. O, olduğum aşamamı hissetmemi ister ve ben kendimi nasıl hissettiğimle ilgilenmem, çünkü ihsan etmek için çalışmak isterim. Dolayısıyla temel şey şudur ki, Yaradan için çalışmam gerek. Çalışmamda bütünlük olmadığını hissetmeme rağmen, yine de üst olanın Kelim’inde, yani üst olanın perspektifinden ben kesinlikle bütünüm. Bu nedenle çalışmamdan—Kral’a en düşük seviyede hizmet etme ayrıcalığından—hoşnudum. En azından Yaradan’ın O’na birkaç derece yakınlaşmama izin vermesi benim için büyük bir ayrıcalık.

13) Baal HaSulam, Şamati 16 – Çalışmada Efendi’nin Günü ve Efendi’nin Gecesi Nedir?

Şimdi yazılanları yorumlayabiliriz, “Rabbin gününü arzulayan size yazıklar olsun! Neden siz Rabbin gününe sahip olabilesiniz? O karanlıktır ve ışık değildir.” Konu şudur ki Rabbin gününü bekliyor olanlar, mantık ötesi edinmek için bekliyorlar anlamına gelir, öyle ki inançları sanki gözleriyle görmüş kadar güçlü olacaktır. Yani bu, Yaradan dünyaya kesinlikle iyilikle rehberlik eder manasına gelir. Başka bir değişle, onlar Yaradan’ın dünyaya iyilikle nasıl rehberlik ettiğini görmek istemezler, çünkü görmek inanca aykırıdır. Diğer bir değişle, inanç tam olarak mantığa karşıt olan yerdedir. Ve kişi ne zaman kendi mantığına karşı olanı yaparsa, buna “mantık ötesi inanç” denir. Bu, onların Yaradan’ın rehberliğine, yarattıkları üzerine iyiliksever olduğuna inanıyorlar anlamına gelir. Onlar kesin olarak bunu anlamamalarına rağmen, Yaradan’a “Biz mantık içinde anlaşıldığı gibi ihsan etmeyi de anlamak istiyoruz” demezler. Aksine, onlar bunun mantık ötesi inanç gibi içlerinde kalmasını isterler. Fakat onlar Yaradan’dan kendilerine öyle bir güç vermesini isterler ki bu sanki mantık içinde görürmüş kadar güçlü bir inanç olsun. Bu inanç ile akıldaki bilgi arasında bir fark kalmayacağı anlamına gelir. Bu onların, Yaradan’a tutunmak isteyenlerin, “Yaradan’ın günü” olarak adlandırdıkları şeydir.

14) Baal HaSulam, Şamati 42- Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

Ancak bunun bir koşulu vardır: Önce, O’nun yüzünün gizliliği Ahoraim (arkası dönük) algısı olmadan ve O’nun yüzünün ifşasının önemli olduğunu söylenmeden önce ifşa edilmesi mümkün değildir. Bunun anlamı şudur; kişi sanki O’nun yüzünün ifşasını edinmiş gibi mutluluk içinde olmalıdır. Ancak kişi gizliliği, ifşa ediliş gibi takdir etmeye devam edemez, ihsan etmek için çalışmak dışında. O zaman der ki: “Çalışma sırasında ne hissettiğim umurumda değil, çünkü benim için önemli olan şu; ben Yaradan’a ihsan etmek istiyorum. Eğer Yaradan, benim Ahoraim formunda çalışmamdan daha memnun kalacağını anlarsa, bunu kabul ederim. Ancak hâlâ alma kıpırtıları varsa, kişiye düşünceler gelir ve Yaradan’ın bu dünyayı “iyidir ve iyilik yapar,” tavrı ile yönettiğine inanmakta zorlanır. HaVaYaH adındaki Yod harfinin anlamı şudur; Yod, “içinde hiç beyaz olmayan siyah nokta” denenin ilk harfidir, yani tam bir karanlık ve O’nun yüzünün gizli olmasıdır. Bu demektir ki, kişi hiçbir desteklenmenin olmadığı bir yere, tamamen karanlık bir duruma gelmesi ile bu Üst Dünya’daki en düşük idraktir ve bu aşağıdakine Keter olur, Keter kabı ihsan etme kabı olduğu için. Yukarı en düşük algı Malhut’tur, kendisine ait hiçbir şeyi yoktur, yani hiçbir şeye sahip değildir. Ve yalnız bu anlamda ona Malhut denir. Bu demektir ki, eğer kişi Cennetin Krallığı’nı – ki bu hiçbir şeye sahip olmama durumudur – memnuniyetle üstlenirse, bundan sonra, bu Keter hâline gelir – ki bu ihsan etme kabıdır, en saf ve temiz Kli’dir. Başka bir deyişle, Malhut’un karanlık bir durum olarak edinimi ardından Keter’in Kli’si, yani ihsan etme Kli’si hâline gelir.

15) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin. Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da, kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

16) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir?

Zaten en dibe inmiş olduğu için kişinin çalışmada daha fazla aşağıya inecek yeri olmadığından, bu çalışmanın amacı aslına uygun ve doğaldır. Bu böyledir, çünkü yüce olmaya ihtiyacı yoktur, çünkü onun için bu daima yeni bir şey gibidir. Bu demektir ki, o daima çalışmaya şimdi başlamış gibi çalışır. Cennet Krallığının sorumluluğunu mantık ötesi kabullenerek çalışır. Çalışma düzeninde oluşturduğu temel en aşağı seviyedir ve tüm çalışmayı mantık ötesi yapar. Yalnızca gerçek bir aptal inancını oturtacağı bir temel olmadan, yani destek almadan ilerleyecek kadar aşağıda olabilir. Kişi bu çalışmayı büyük bir mutlulukla kabullenir, sanki bilgisi ve inancının kesinliğini oturtabileceği bir görüşü varmış gibi. Ve bu mantık ötesinin ölçüsü sanki mantıklıymış gibinin ölçüsü kadardır. Dolayısıyla yolunda ısrar ve sebat ederse asla düşmez. Tersine yüce bir Krala hizmet ettiğine inanarak daima memnuniyet içinde olur.

17) Rabaş, Makale 21, Ayın Kutsanması

Kişi en düşük durumda iken, cennet krallığının yükünü kabul etmelidir ve bu durumda dahi, bundan daha düşük bir şey olmadığını, yani kişinin tamamen mantık ötesinde, akıl ve hislerinden kesinlikle hiçbir destek almadığını söylemeliyiz, üzerine bir temel inşa etmek için. Bu durumda kişi, cennet ve yer arasında duruyormuş gibidir, tamamen desteksizdir, çünkü her şey mantık ötesindedir. Böylece kişi, tamamen alçakta olduğu bu koşulu ona Yaradan’ın gönderdiğini söyler çünkü Yaradan, cennetin krallığının boyunduruğunu, bu alçakgönüllülük durumunda almasını istemektedir. Böylece kişi bunu üstlenir, çünkü mantık ötesi inanır ki şu an içinde bulunduğu durumun kendisine Yaradan’dan gelmiştir, yani Yaratan’ın onun bu dünyada olası en düşük durumu görmesini istiyor. Her halükârda, her koşulda kişi Yaradan’a inandığını söylemelidir ve buna “koşulsuz teslimiyet” denir.

18) Baal HaSulam, Şamati 83- Sağ Vav ve Sol Vav İle İlgili

Bu demektir ki, içinde bulunduğu herhangi bir aşamada kişi hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı ve her şeyi mantık ötesi yerine getirdiğinde, Yaradan’ın hizmetkârı olabilir. Öyle görünüyor ki, kişinin onun vasıtasıyla Yaradan’ın hizmetkârı olacağı bir Mohin’e ihtiyacı yoktur. Şimdi şu yazılanı anlayabiliriz, “düşmanlarıma karşı benim önüme bir sofra kur.” Yazıldığı üzere sofra şöyledir: “Onu evinden gönderdi ve o onun evinden çıktı ve gitti.” Bir Şulhan (sofra) Ve Şlaha (onu gönderdi) gibidir, yani çalışmadan çıkmak. Çalışmadan çıkma sırasında, yani düşüş aşamasında bile, kişinin çalışma yeri olduğunu anlamalıyız. Bu demektir ki, kişi düşüşler sırasında mantık ötesine razı geldiğinde ve düşüşlerin ona Yukarıdan verildiğine inandığında, düşmanları bile iptal olur. Bu böyledir, çünkü düşmanları düşünür ki düşüşler vasıtasıyla kişi en alta düşecek ve mücadeleyi bırakacak, oysa sonunda bunun tersi olur, düşmanlar iptal olur. “Tanrı’nın önündeki sofra” sözünün anlamı budur, ancak bu şekilde kişi Yaradan’ın yüzünü edinir. Ve kişi Cennet Krallığının yükünü her zaman üzerine aldığından, tüm yargılara, en büyüklerine bile boyun eğdirmenin anlamı budur. Bu demektir ki, onun daima çalışmak için yeri vardır, Rabi Şimon Bar Yohay’ın dediği gibi, “Sen’den saklanacak bir yer yok.”

19) Baal HaSulam, Şamati 219- Sadakat

Bu hizmet öncelikle korku anlayışına dayanan bir sadakatle olmalıdır. O zaman, tüm beden çalışma ile karşıt görüşte olur, çünkü hizmet etmekten tat almaz. Ve beden yaptığı her şeyde, beden yaptığı -bütünlük içinde olmayan- bu hizmeti hesaplar. Böylece, bu çalışma ile eline ne geçecek? O halde, bu hizmette geçerlik ve zevk olmadığı için, bununla başa çıkması sadece fedakârlık yoluyla olur. Bu demektir ki, verdiği hizmetten acı hisseder ve her hareket onun korkunç acı çekmesine neden olur, çünkü beden boşuna çalışmaya alışkın değildir; bu çalışması ya kendisine, ya da başkalarına yararlı olmalıdır. Ama Katnut (küçüklük) sırasında, kişi hizmet etmenin kendisi için bir faydasını hissetmez, çünkü halen bu hizmetten bir keyif almaz. Ve hatta kişi başkalarına da bir yararı olacağına inanmaz, eğer bu kendi için önemli değilse, başkaları bundan nasıl keyif alır ki? O zaman acısı şiddetlenir. Ve daha da çalıştıkça, acısı da bu oranda artar. En sonunda, ızdırap ve çabası belli bir miktara ulaştığı zaman Yaradan ona merhamet gösterir ve Yaradan’a hizmet etmekten tat almayı ona bahşeder, çünkü yazılmış ki, “Yukarıdan bize maneviyat akana kadar.”

20) Rabaş, Makale 12, Yakup Babasının Yaşadığı Topraklara Geldi (1985)

Yaradan sevgisinde kişi hiç ödül almadan sadece Yaradan için çalışmalıdır. Bu demektir ki, karşılığında bir şey almadan tam bir adanmışlığa hazırdır. Bu onun amacıdır, o kendini Yaradan önünde iptal etmek ister, yani alma arzusunu iptal eder. Amacı ruhunu Yaradan’a vermektir.

21) Zohar, Hayei Sarah, Madde 21

Bu dünyada kendini küçültene ne mutlu; o sonsuzluk dünyasında yüce ve üstündür. Bu dünyada küçük olan sonsuzluk dünyasında büyüktür ve bu dünyada büyük olan sonsuzluk dünyasında küçüktür… Yaradan yalnız kendini küçülteni büyütür ve yalnız kendini büyüteni küçültür. Bu dünyada kendini küçültene ne mutlu; o sonsuzluk dünyasında ne kadar yücedir.

22) Rabaş, Makale 44, Çalışmada, İsteğe Bağlı Savaş, Nedir?

Kişi kendi otoritesini iptal etmek için bir arzu edinmek için çalışmak zorundadır, bilgelerimizin, “Eğer bir adam çadırda ölürse,” ayeti hakkında söyledikleri gibi, zira Tora yalnız kişi onun için kendini öldürürse var olur. Bunun anlamı şudur, kişi kendi benliğini iptal etmek istemeli, yani tek bir otoritenin –Yaradan’ın otoritesinin- olduğu bir duruma erişmelidir. Buna “yegâne otorite,” denir ve “isteğe bağlı savaş,” denir. Başka bir deyişle, kişi bu yegâne otoriteyi edinmek için kendisine karşı savaşmaktadır, buna “isteğe bağlı savaş,” denir.

23) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir (1990)

Gözleri kapalı, mantık ötesinde yürüyebilen kişi, bilgelerin hikmetine inanır ve sonuna kadar ilerleyebilir. Buna ana rahmine düşme denir zira ağzı yoktur. Ana rahmine düşme, en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumudur ve buna Ibur denir; bu, Evra (öfke) ve Dinim (yargılama) sözlerinden gelir, şu sözlerde ima edildiği üzere, “Yaradan beni sizin hatırınız için yargıladı.” Ve bu “öfke (Evra) ve yargı (Din)” meselesi açıklamalıyız. Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna öfke, gazap ve zorluk denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama olduğu buna Ibur (ana rahmine düşme) için denir.

24) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Suyun Taşması Nedir? (1989)

Bina niteliğini edinmeden önce, çok iş olduğunu bilmeliyiz. Şöyle ki, kişi, aklı ve duygularıyla aza razı olmalı ve kendi payına düşenle, sahip olduğuyla mutlu olmalıdır. Bu kişi, daima bütünlüktedir, çünkü kendi payına düşenle mutludur. Ama kişi, henüz bu niteliği edinmemişse ve alma arzusunun üstesinden gelemediğini görüyorsa, ne yapabilir? O zaman, ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, böylece çalışmaya gözleri kapalı girebilir, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bedeninin buna direnmesine rağmen, her şeyi Yaradan hatırına yapabilir. Şöyle ki, kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir. Ama bedeninin üstesinden gelemez, Yaradan’dan kötü eğilimin üstesinden gelebilmesi için ona yardım etmesini ister.

25) Rabaş, Makale 37, Tora Nedir ve Çalışmada Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur. O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir.

26) Rabaş, 65. Mektup (2 kere)

Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder. Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da, Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

27) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir? (2 kere)

Kişi hiçlik noktasına tam olarak geldiği zaman çalışma önemlidir; yani kişi bütün varoluşunu ve yaratılışını iptal ettiğini gördüğü zaman, o anda alma arzusunun hiçbir gücü yoktur. Sadece o zaman kişi Keduşa’ya (kutsallık) girer.

28) Rabaş, Makale 587, Üstteki Alttakinin Amacı İçin İnceleme Yapar

Kişi, Lişma çalışmak için, üsttekinden güç almalıdır, alttaki, bu çalışmaya başlamak için güçsüzdür, ama sadece Lo Lişma alttakinin hareket edeceği ilk gücü verdiği için, yalnızca ‘alma arzusu’ olarak adlandırılan Lo Lişma (O’nun adına değil) formunda çalışmaya gücü vardır, çünkü kişi maddesel hazlarda yeterli tadı bulamadığı zaman, manevi hazları araştırmaya başlar. Bunu şu takip eder; alttakinin çalışmasının kökü, alma arzusudur, MAN olarak adlandırılan dua yükselir ve o zaman üstteki, bu MAN’ı düzeltir ve Masah’ın gücünü ona yerleştirir ki bu alttaki, kendisiyle ilgili olarak amacının ihsan etmek olduğunu bilmeden önce, bolluğun gecikmesi için bir arzudur. Öyle ki, üstteki, alttakine, alttakinin O’nun yüceliğini hissetmesiyle, ihsan etme arzusundaki iyi tadı ve hazzı verir, ihsan eder. İşte o zaman, kişi, O’nun önünde iptal olmanın ve O’nun önünde varlığını iptal etmenin değerli olduğunu anlamaya başlar. Daha sonra kişi, realitede var olan her şeyin, sadece O’nun arzusu bu olduğu için böyle olduğunu, Yaradan’ın alttakinin var olmasını istediğini, ama kişinin kendisi için varlığını iptal etmek istediğini hisseder. Bunu şu izler; daha sonra kişinin hissettiği canlılık, Lişma ve kendisi için değil olarak kabul edilir. Kişi bunu hissettiği zaman, MAN’ın ıslahına hâlihazırda sahip olduğu düşünülür ve o zaman kişi, aynı zamanda artık aralarında bir çelişki olmadığı için, MAD’ı da almaya uygundur, zira alttaki de kendi iyiliğini değil, üsttekinin iyiliğini ister. Bu, üstteki, alttakine Mohin verdiği zaman, ona da Mohin’in kıyafetlenmesini yani alttakine, bolluğu ve yanı sıra ihsan etme arzusu olan Masah’ın gücünü verir. ‘Lo Lişma’dan Lişma’ya geliriz’ ifadesinin anlamı budur.

29) Rabaş, Makale 223, Çalışmaya Giriş

Kişi, Lo Lişma denen dereceye ulaştıktan sonra, harika bir şeyle ödüllendirilir. Yani, kişi kendisi için hiçbir endişesinin olmadığı, bunun yerine bütün hesaplamalarının ve düşüncelerinin gerçek olduğu, yüksek bir safhaya ulaşır. Bu, kişinin niyetinin, gerçek realiteye göre, kendini tamamen iptal etmek olduğu anlamına gelir. Burada, yalnızca Kral’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Çünkü, Kral’ın ihtişamını, büyüklüğünü ve önemini hisseder. Sonra, kendini unutur, yani kendisi hakkında endişe duymasına gerek yoktur, çünkü kişinin ‘kendi benliği’ ile ilgili görüşü, Yaradan’ın realitesini, ışığını hissettiğinde, bir mumun bir meşalenin önünde iptal olması gibi, iptal olmuştur. O zaman, kişi, Yaradan’ın memnuniyeti demek olan, Lişma yönündedir. Ve bütün isteği ve kaygısı, kendi varlığını, alma arzusunu, hiç hesaba katmadan, Yaradan’ı nasıl memnun edeceğiyle ilgilidir. O zaman kişi, “ihsan etmek için, ihsan etme”

30) Baal HaSulam, Şamati 17- Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir?

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir. Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

32) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Dananın Küllerinin Arındırılması,” Nedir?

İnançta, şu üç sorgulamayı yapmalıyız:

1) Örneğin, bir kişi arkadaşına 1000 dolar verirse ve bu kişi bunu kabul ederse ve tamamen eminse ve inanırsa, çünkü bu adam benim arkadaşım ve titiz bir insan, bu yüzden eğer para veriyorsa, orada 1000 dolar olmalıdır ve saymaya gerek yoktur. Buna “mantığın altındaki inanç” denir. Başka bir deyişle, ona inanır çünkü mantığı bu inancına itiraz etmez, yani inanmak ile mantığı arasında bir çelişki yoktur. Buna göre inanç, mantığın altındadır ve mantığı daha önemlidir. Yani ona inanıyor, çünkü mantığı itiraz etmiyor. Bununla birlikte, eğer bu mantığın tersine olsaydı, muhtemelen inanmayacaktı. Bu halen mantığın üzerinde inanç olarak kabul edilmez.

2) Ona, “İşte 1000 dolar,” der. Alıcı, bunu üç kez sayar ve orada belirtilen tutarın olduğunu görür ve verene, “Söyleyeceğiniz gibi, bu miktarın olduğuna inanıyorum” derse, bu inanç olarak sayılmaz.

3) 1000 doları üç kez sayar ve bir doların eksik olduğunu görür, ancak vericiye “Ben burada 1000 dolar olduğuna inanıyorum,” der. Mantığı ve aklı, burada daha az para olduğunu söylemesine rağmen, kişi inandığını söyler. Buna gerçekten “mantığın üstünde” denir.

33) Rabaş, Makale 236, Tüm Dünya O’nun Nuru İle Doludur

Gerçeği edinmeye uygun olmanın öncesinde, kişi gerçeğin bilgisi ve hisleri ile ölçülmeyeceğine inanmak zorundadır. Aksine buna, “gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar” diye bakmalıdır. Bu yalnız ıslah olmak içindir ki böylece kişi mükemmelliğe erişebilsin ve başka bir gerçekliği değil, yalnız kendini hissetsin.

Çünkü kişi, mantık ötesi inanç içinde yürümeye çalışmayı, kalbine koyduğu zaman, bununla hazırlanır ve yüzün ifşasını edinir, Zohar’da verilen, Şehina’nın Rabi Şimon Bar-Yohay’a verdiği yöntem ile. Böylece hissettiği çeşitli sırlar yoluyla kişi Yaradan’ın ışığının orada var olduğu inancına gelir ve bu onu, O’nun kutsal ışığının yüzünün ifşasını edinmeye hazırlar.

Bu kişinin inancının büyüklüğü meselesidir, onu çeşitli aşağı ve gizli durumdan alıp çıkarır. Ve kendini bununla güçlendirdiği zaman Yaradan’dan kendini ifşa etmesini ister. Bunun hakkında Baal HaSulam şöyle demiştir, “liyakat kazanana kadar, uzağa kaç sevgilim,” zira Yaradan’ın ışığını ifşa etmeye uygun olmanın öncesinde, ondan bu talep edilir; “liyakat kazanana kadar, uzağa kaç sevgilim,” yani kendisini yarattıklarına ifşa etmemesi istenir, zira ifşa meselesi, yalnız yaradılışın ıslahı meselesidir.

Bu nedenle kişi kendisini iki şey için dua ederek güçlendirmelidir:

1. Yaradan’ın ışığını ifşa etmeye hazır olsun,

2. Yüzün ifşası için uygun olan kaplarla birleşmek için, Yaradan ona mantık ötesi inancını kuvvetlendirmesi için güç versin.

34) Rabaş, Makale 6, Çalışmada İbrahim’in Sığır Çobanı ve Lot’un Sığır Çobanı Ne Demektir?

Özellikle mantık ötesi yoluyla, yani Malhut’un, gizlenmeden, açıkça aydınlattığını anladığı ve bedeni Yaradan’ın yüceliğini hissettiği halde kişi bu yolda karanlığı hissetse bile, onun için daha ileriye gitmek, her zaman çalışmada olmak daha kolay olacaktır ve düşüşleri olmayacaktır, o her koşulda mantık ötesi gitmeyi seçer. Buna “İbrahim’in Sığır Çobanı,” denir. Buna “batı,” denir, anlamı şudur, ışık ona parlamadığı zaman bile, sanki her şey açıkça aydınlanmış gibi her zaman güçlüdür.

35) Rabaş, Makale 4, Çalışmada “Sabotör Selde Kaldı ve Öldürüldü,” Ne Demektir?

Kişi kendi aklını aşağı çektiği ve aklının değersiz olduğunu söylediği zaman, buna “alçakgönüllülük” denir. Başka bir deyişle, insanın mantığı, Yaradan’ın ona tüm ihtiyaçlarını karşıladığı, durumunda Yaradan’ı sevebileceğini belirtir, alma arzusu bunu hak ettiğini düşünür. Yani, Yaradan onu seviyor, çünkü tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Eğer karşılamıyorsa, kişi kendini aşağıya çekip ve aklının değersiz olduğunu söyleyemez. Aksine, o zaman, Yaradan’dan uzaklaşır ve “eğer O dileklerimi yerine getirmiyorsa O’na hizmet etmenin bir değeri yoktur” der. Buna “gurur” denir, zira eğer beden talep ettiğini almazsa, kişi Yaradan’ın, “iyidir ve iyilik yapar” denen yolunu anlamak ister. Yaradan böyle gururlu bir kişi hakkında “O ve ben aynı yerde yaşayamam” der. Ama eğer kendisini aşağı indirir ve “Yaradan’ın yollarını anlayamam,” derse ve aklının dikte ettiği şeylerin değersiz olduğunu söyler ve mantık ötesine çıkarsa, buna “alçakgönüllülük” denir. Bunun hakkındaki ayette şöyle denir: “Rab yüksek ve alçak görecek.” Kişi Yaradan ile ödüllenir, Yaradan onu yakınına getirir.

36) Baal HaSulam, Şamati 8- Keduşa’nın (Tanrısallığın) Gölgesi ile Sitra Ahra’nın Gölgesi Arasındaki Fark Nedir?

“Gölgesi altında mutlulukla oturdum ve meyvesi damağımda tatlıydı” denir. Başka bir değişle, kişi başına gelen tüm sıkıntı ve gizliliklerin kendisine Yaratan’ın mantık ötesinde çalışmasını sağlamak için gönderdiğini hisseder. Kişi bunu Yaratan’ın yaptığını söyleyecek gücü bulduğunda, yani Yaratan’ın kendi iyiliği için gönderdiğini ve böylelikle kişinin kendi için değil ama çalışmaya ihsan edebilmek için gelmesini sağladığını görünce, kişi bilince ulaşır. Başka bir değişle, kişi çalışmasının Yaratan’a mutluluk verdiğine inanır ve bu tümüyle mantığının üstünde bir koşuldur. Şöyle ki, kişi Yaratan’a gölgelerin dünyadan kaldırılması için dua etmez. Aslında, kişi şöyle der; “Görüyorum ki Yaratan benim Onunla bu şekilde çalışmamı istiyor, yani tümüyle mantık ötesi.” Dolayısıyla, kişi yaptığı her şeyde, kişi derki, “Elbette bu çalışmam Yaratan’ın hoşuna gitmekte, o zaman yüzünün gizliliğinde çalışmam ya da çalışmamam neden umurumda olsun ki?” Kişi yüzün gizliliği içerisinde ihsan etmek için çalışmak istediğinden, yani Yaratan’ın memnuniyeti için, kişinin çalışması gururunu rencide etmez, yani Yaratan’ın memnun olmadığı hissi yoktur. Aslında, kişi Yaratan’ın liderliğini kabul eder.

37) Rabaş, Makale 572, “İki Emek”

Kişi Yaradan’ın uğruna tüm enerjisini ve çabasını verir, bu onun tek amacıdır ve dünya bu amaç için yaratıldı, çünkü bilgelerimiz “Bütün dünya bunun için yaratıldı” (Berahot, 6b), yani cennet korkusu için. Bu nedenle, kişi günahkârı mantık ötesine çıkarak cevaplar ki bu akla karşıdır, akıl artık herhangi bir soru soramaz, çünkü tüm sorular mantık içindedir, oysa mantık ötesinde sorulara yer yoktur. Bu yüzden, günahkâr bu soruları sorduğunda, ona, şimdi işimi inançla yapabileceğim denir. Başka bir deyişle, gerçek şudur ki, senin soru soruyor olman ve benim seni mantık ötesi inancın içinde gidiyorum diye cevaplamam senin şunu anlamanı gerektirir, bilmelisin ki benim çalışmam mantık ötesindedir. Bu durumda şimdi sen benim Mitzva yapmama neden oldun ve böylece şimdi herkese aşikâr oldu ki Yaradan’ın yolu yalnız inançtır.

38) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, “Bu Senin Bilgeliğin ve Milletlerin Gözünden Anlaman İçindir,” Nedir? (1989)

Kişi dünya milletlerine şunu demelidir; “Bil ki söylediğin her şey doğrudur. Mantıklı konuşursak, sen haklısın ve benim sana verecek hiçbir cevabım yok. Ancak bize mantık ötesi çalışma verildi, senin yanlış olduğuna mantık ötesi inanmak zorundayız. Mantık üzerine çalışma mantık ötesinde olmak zorunda olduğu için, ben senin bana getirdiğin bu haklı itirazlarına çok teşekkür ederim çünkü kişinin aklı ve mantığı yoksa mantık ötesine çıkmasından söz edilemez. Bu nedenle kişinin mantık ötesine yükseldiği söylenemez. Eğer mantık yoksa mantık ötesine çıkması için bir neden yoktur. Şöyle ki, “mantık ötesi” yol, mantık içindeki yoldan daha önemlidir. Ancak ona “Bu yoldan yürü,” denecek başka bir yol olmadığı zaman, mantık ötesi yolu seçtiğinden de söz edilemez. Bu nedenle, kişinin kendi içindeki dünya milletlerinin görüşlerini, mantık ötesi yolun gücü ile tamamen yenmesi mümkün olur.

39) Rabaş, Makale 289, Yaradan Erdemliye Karşı Titizdir

Kişinin çalışmanın lezzetini alması için Yaradan’ın verdiği darbe, kişi tarafından iyileştirilir, çünkü Yaradan’a hizmet etmenin başka bir yolu yoktur. Böylece, Yaradan’dan aldığı darbe onu iyileştirir, aksi takdirde ayrılıkta kalacaktır. Bununla, bilgelerimizin söylediklerinin, Yaradan’ın darbeleriyle, O’nun iyileştiğini anlıyoruz. Başka bir deyişle, bu şifadır – ona herhangi bir destek olmadan inançla çalışmak için bir yer verir. Ayrıca, bilgelerimizin şununla ne dediğini anlamalıyız, “Yaradan bir kararname çıkarır ve erdemli onu geçersiz kılar”. Bu, Yaradan’ın çalışmadan aldığı zevki ondan geri alan bir kararname yaptığı anlamına gelir ve çalışmadaki canlılığını birinden almaktan daha sert bir kararname yoktur. Ama erdemli bunu geçersiz kılar. Yani, eğer kişi herhangi bir canlılık ve zevke sahip olmaksızın çalışmak istediğini söylerse, o zaman bu kararname her halükarda iptal olur. Dahası, şimdi daha yüksek bir düzeye yükselir, çünkü şimdi saf bir inanç durumundadır ve kişisel bir çıkarı olmadığı görülür.

40) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Mantık ötesinde çalışma koşulsuz teslimiyet içinde olmalıdır. Öyle ki kişi cennet krallığının yükünü, mantık ötesinde üzerine almalıdır. Kişi demelidir ki; “Bu çalışma hakkında hiç fikrim olmasa da bu çalışmadan hiçbir tat almasam da Yaradan’ın hizmetkârı olmak istiyorum. Sanki yine de çalışmanın tadını hissetmiş ve edinmişim gibi tüm gücümle çalışmaya razıyım.” O zaman, kişi ilerleyebilir ve böylece onun için bulunduğu durumdan düşeceği bir yer olmaz, zira tam da yere toprağa konduğu zaman bile çalışmayı üzerine almıştır ve zaten topraktan daha aşağıda olması imkânsızdır. Yazıldığı üzere, “Bir nesil gelir, bir nesil gider, toprak her zaman kalır.”

41) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Kişi “toz” olarak çalışmak isterse, yani çalışmadan toz tadı bile alsa, Yaradan hatırı için bir şeyler yapabilmenin onun için çok önemli olduğunu söyler. Kendisi için hangi tadı aldığına aldırmaz ve toz tadı aldığı, yani bedenin alay ettiği bu çalışma için bedene kendi görüşüne göre bu çalışmanın “Şehina’yı tozdan kaldırmak,” olduğunu söyler. Başka bir deyişle, beden bu çalışmadan toz tadı alır; kişi bu Keduşa’dır der ve çalışmadan ne kadar tat aldığını ölçmez. Aksine Yaradan’ın bu çalışmadan hoşnut olduğuna inanır, çünkü buraya alma arzusu karışmamıştır, zira alacak hiçbir şey yoktur, çünkü bu çalışmada hiçbir tat ya da güzel koku yoktur, burada yalnız toz tadı vardır. Bu nedenle, bu çalışmanın kutsal çalışma olduğuna inanır ve buna sevinir.

42) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi bazen Cennetin Krallığı’nın yükünün üstlenilmesi çalışmasını küçümser; bu karanlık bir hissiyatın zamanıdır. Yaradan’ın dışında onu bu durumdan hiç kimsenin kurtaramayacağını gördüğü zamandır. O zaman kişi, Cennetin Krallığı’nı kendi üzerine mantık ötesinde alır, bir öküzün yükü çektiği ve bir eşeğin yükü taşıdığı gibi. Kişi şimdi Yaradan’a bir şeyler verebileceği için memnun olmalıdır. Ve Yaradan onu Yaradan’a verecek bir şeyi olmasından memnun kalır. Fakat kişi her zaman bunun süsleme denen hoş bir çalışma olduğunu söyleyecek güce sahip olmaz, ama bu çalışmayı küçümser. Kişi için, beyazlığın çalışması yerine bu çalışmayı seçtiğini söyleyebilmesi ağır bir koşuldur. Yani kişi çalışması esnasında karanlığın tadını hissetmez ama çalışmanın tadını hisseder. Bu demektir ki o zaman kişi, mantık ötesinde Cennetin Krallığı’nın yükünü kendi üzerine almak üzere, alma arzusuyla hemfikir olarak çalışmak zorunda değildir. Eğer kişi kendini yenerse ve şimdi mantık ötesi inancın Mitzva’sına (emir) uyduğunda bu çalışmanın keyifli olduğunu söyleyebilirse ve bu çalışmayı süsleme olarak kabul ederse, buna “Mitzva’nın bir sevinci” denir.

43) Rabaş, Makale 300, Kıtlık İçinde Ekmek Yiyeceğin Toprak

Zohar’da yazıldığı gibi, kişi gece ve gündüz Tora ile uğraşmalıdır, gece ve gündüz onun için eşit olmalıdır. Başka bir deyişle, bütünlük olan durumuna “gündüz,” bütünlük olmayan duruma “gece,” denir, bunlar eşit olmalıdır. Şöyle ki, eğer amacı Yaradan hatırı için ise kişi O’na memnuniyet vermek ister ve eğer Yaradan onu bütünlük olmayan durumda tutmak istiyorsa, kişi buna da razı olur. Rızasını, çalışmasını sanki bütünlük durumunda olmakla ödüllenmişçesine yaparak, gösterir. Kişi için gece ve gündüz eşit olduğunda, buna “kabul etmek,” denir. Ama eğer farklılık varsa, bu fark ölçüsünde ayrılık vardır ve bu ayrılıkta dışarıdakilere tutunma vardır. Bu nedenle, eğer kişi farklılık hissederse, Yaradan’a, onun için farklılık olmamasında ona yardım etmesi için dua etmelidir ve böylece bütünlükle ödüllenir.

44) Rabaş, Makale 28, Çalışmada, “Ekleme ve Geri Alma,” Ne Demektir?

Kişi mantık ötesi inanmalı ve organlarında hissedilen Yaradan’a zaten inanmakla ödüllendirildiğini düşünmelidir ve böylece Yaradan’ın bütün dünyayı iyi olan ve iyilik yapan olarak yönlendirdiğini görür ve hisseder. Her ne kadar mantık içinden baktığında tersini görse de mantık ötesinde çalışması gerekir ve ona sanki organlarında zaten hissedebilecekmiş gibi görünmesi gereken odur ki, gerçekten de Yaratan, dünyaya, iyi olan ve iyilik yapan olarak rehberlik eder. Burada, kişi amacın önemini kazanır ve hayat bulur, yani Yaradan’a yakın olmaktan sevinç duyar. Ve böylece bir kişi, Yaradan’ın iyi olduğunu ve iyilik yaptığını söyleyebilir. Ve Yaradan’a, “Sen bizi diğer milletlerin arasından seçtin, bizi sevdin ve bizi istedin,” diyecek gücü olduğunu hisseder, zira artık Yaradan’a şükretmek için bir nedeni vardır. Ve maneviyatın önemini hissettiği ölçüde, Yaradan’ı över ve O’na şükreder.

45) Rabaş, Makale 28, Çalışmada, “Ekleme ve Geri Alma,” Ne Demektir?

Kişi, “Her zaman Yaratan’ın övgüsü oluşturmalıdır,” denen maneviyatın önemini hissetmeye başladığı zaman, sol çizgiye geçmesi gereken zamandır. Kişi, sadece Yaradan uğruna çalışmak için gerçekten istekliyse, mantık içinde Kralın önemini gerçekte nasıl hissettiğinin eleştirisini yapmak zorundadır. Mantık içinde, çıplak ve muhtaç durumda olduğunu gördüğü zaman, maneviyatı yalnız mantık ötesinde önemli görür, bu hesaplama kişinin içinde bir eksiklik ve tam bir aşağılık durum içinde olmanın acısını yaratabilir. Böylece, yoklukta olduğu için yürekten dua edebilir.

46) Rabaş, Makale 7, Çalışmada “İnsan” Nedir, “Hayvan” Nedir?

Özellikle ihsan etmeye erişmek isteyenler içlerinde boşluk hissederler ve Yaradan’ın yüceliğine ihtiyaç duyarlar. Bu boşluğu özellikle “Mitzva ile dolu,” denen yücelikle doldururlar, Yaradan’dan mantık ötesi gidebilmek için vermesini istedikleri güç kadar, buna “yücelik,” denir. Başka bir deyişle, Yaradan’dan, yüceltmek için güç vermesini isterler ki bu mantık ötesi inançta Yaradan’ın yüceliği ve önemidir. Yaradan’dan onları buna eriştirmesini istemezler, zira onlar kendilerini koşulsuz bir teslimiyetle teslim etmek isterler, ama Yaradan’dan yardım isterler ve bu ölçüde boş yeri Mitzvot ile doldurabilirler.

47) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Kişi tüm bu çabalardan sonra kendisinin alma arzusunun hükmünden çıkamadığını gördüğü zaman, mantığının içinde de ona yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğini görür. Bu durumda, bilgelerimizin söylediği üzere, “Adamın (kötü) eğilimi onu her gün yener, eğer Yaradan yardım etmezse, onu yenemez,” mantık ötesinde buna inanması gerekli değildir, Tora ve Mitvot’u yerine getiren ve “mantık ötesi inanan,” Yaradan’ın sıradan hizmetkârlarının yolu budur, böylece Yaradan onlara yardım eder. Daha doğrusu, ihsan etmek için çalışmak isteyenler için bu mantık ötesi inanmak zorunda oldukları ve böylece Yaradan’ın onlara alma arzusunun hükmünden kurtulmaları için yardım edeceği, mantıklıdır.

48) Rabaş, Makale 25, Çalışmada Baştaki Ağırlık Nedir (1987)

Dua baştaki ağırlık ile olmalıdır, yani kişi mantık ötesi inanca sahip olmadığını hissettiği zaman, yani mantığı onu ihsan etmek için çalışmasını emretmediği zaman, kişi gene de öncelikli hedefinin Yaradan ile Dvekut ile ödüllenmek olduğunu anlamalıdır. Mantığı buna karşı geldiği için, mantık ötesi gitmelidir, ki bu çok zor bir iştir. Zira kişi, tüm organlarının karşı geldiği bir şeyi ona vermesini Yaradan’dan istemektedir, bu durumda Yaradan’a ettiği her dua, olağanüstü bir çalışmadır. Bu nedenle duaya, “kalpteki çalışma,” denir, bunun anlamı, kişi ona bunun tam tersini söyleyen, aklına ve mantığına karşı gelmeyi istemektedir. Bu nedenle, buna “beynin çalışması,” denmez, yani bu, kişinin aklı ve mantığı ile anlamaya çalıştığı şey değildir. Şöyle ki, burada kişi, bunun farkında olduğu bir durumda Yaradan’a hizmet etmeyi, mantığı ile anlamayı istemez. Aksine Yaradan’a yalnız mantık ötesi inanç ile hizmet etmek ister. İşte bu nedenle, duaya “kalpteki çalışma,” denir.

49) Rabaş, Makale 13, Çalışmada, “Halkın Çobanı Tüm Halktır” Ne Demektir? (1988)

Bu durumda, kişi karanlık bir dünya gördüğünde, mantık ötesinde şuna inanmak ister ki Yaradan dünyaya karşı İlahi Takdirle iyidir ve iyilik yapar şeklinde, davranmaktadır. Kişi bu noktada durur ve çeşitli yabancı düşünceler aklına gelir. Bu durumda, mantık ötesinde bunun üstesinden gelmek zorundadır, şöyle ki İlahi Takdir iyidir ve iyilik yapar. O zaman, kişi Yaradan’ın ona inanç için güç vermesi için bir ihtiyaç edinir ki böylece mantık ötesi gidebilsin ve İlahi Takdiri haklı görebilsin. Böylece kişi “Şehina tozun içinde,” sözünün anlamını anlayabilir, zira kişi görür ki kendi yararı için değil de Yaradan yararına bir şey yaptığı zaman, beden derhal soruyor, “Bu çalışmadan çıkarın ne?” ve ona çalışması için güç vermek istemiyor. Buna, “Şehina tozun içinde,” denir, yani Şehina uğruna yapmak istediği şey toz tadı verir ve kişi düşüncelerinin ve arzularının üstesinden gelmekte güçsüz kalır. O zaman kişi şunu fark eder, Yaradan rızası için çalışmak için güç bulması için tek eksiği, Yaradan’ın ona inancın gücünü vermesidir. (Rabi Elimeleh’in duasında söylendiği gibi) şöyle dua etmeliyiz, “Sana olan inancımızı sonsuza kadar kalbimize sağlamca yerleştir.” Bu durumda kişi, “eğer Yaradan ona yardım etmezse, üstesinden gelemeyeceğini,” fark eder.

50) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Kişinin mücadeleden kaçmaması için çok büyük merhamete ihtiyacı vardır. Bilgelerimizin verdiği, “Kötü eğilimi yarattım, Tora’yı da şifa olarak yarattım, “tavsiyesine uymasına rağmen gene de bu tavsiyeyi defalarca kullandığını ama çare görmediğini söyler. Ayrıca, “Arınmaya gelene yardım edilir,” tavsiyesini de kullanmış olduğunu söyler ve sanki hiçbir tavsiye onun için değilmiş gibidir. Bu durumda ne yapacağını bilemez. Kişi için bu en kötü durumdur, bu durumlardan kaçmak ister, ama kaçacak hiçbir yer yoktur. O zaman çaresizlik ve güven duyma arasında kalıp acılar çeker. Böylece kişi “Nereden çare umayım?” der. O zaman tek çaresi dua etmektir. Ancak bu duanın da bir garantisi yoktur, o zaman kişi Yaradan’ın duasını duyacağına ve bu durumda hissettiği her şeyin kendi yararı için olduğuna inanmak zorundadır. Ancak bu yalnız mantık ötesindedir, yani mantığı ona “Tüm bu hesap kitaptan sonra görüyorsun ki hiçbir şeyin sana faydası olmadı,” demesine rağmen kişi buna mantık ötesinde inanmalıdır. Yani Yaradan’ın onu alma arzusundan kurtaracağına ve karşılığında ihsan etme arzusu vereceğine inanmalıdır. Yani Yaradan’ın onu alma arzusundan kurtaracağına ve karşılığında ihsan etme arzusu vereceğine inanmalıdır.

51) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Eğer Acı Baharatı Yutarsa, Kişi Çalışmadan Çıkamaz” Ne Demektir (1989)

Ancak, ona yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğinin farkına vardığı, gerçek çarenin yalnız dua etmek olduğunu anladığı zaman bile, beden gelir ve ona der ki “Baksana şimdiye kadar ne çok dua ettin, ama yukarıdan hiçbirine cevap almadın. Bu yüzden ne diye Yaradan sana yardım etsin diye dua etmeye uğraşırsın ki? Görüyorsun yukarıdan sana yardım gelmiyor.” O zaman kişi dua edemez. Bu durumda bir kere daha inanç yoluyla bunun üstesinden gelmeli ve Yaradan’ın her ağzın duasını duyduğuna inanmalıyız. Ve kişinin nitelikli veya iyi olup olmadığı önemli değildir. Doğrusu şudur; aklı ona defalarca dua ettiğini ama yukarıdan hala hiç cevap almadığını, bir kere daha dua etmesinin nedensiz olduğunu gösterse bile, bu durumun üstesinden gelip mantık ötesi inanca gelmeli ve Yaradan’a dua etmelidir.

52) Baal Hasulam, Şamati 200 – Masah’ın Arındırılması

Perdenin (Masah) arınması (Hizdakhut) Partzuf’da olur ve Işık’ın ayrılmasına neden olur. Ve nedeni, Tsimtsum’dan (kısıtlama) sonra, Işık sadece Masah’ın – reddeden, geri yansıyan gücün – Kli’sinden alınıp, tutulur. Ve bu Kli’nin özüdür. Ve Kli ayrıldığında, Işık da ayrılır. Bunun anlamı şudur; Kli mantık ötesi inanç olarak kabul edilir. Böylece Işık ortaya çıkar. Ve Işık ortaya çıktığında, onun doğası Kli’yi arındırmak, Kli’yi inançtan iptal etmektir. Bu böyledir, çünkü o kendi içinde onu bilme formuna gelir ve Işık hemen onu terk eder. Bu nedenle şunu görmeliyiz ki, inancın Kli’sini, yani Masah’ı bilip anlamanın üzerine arttırmalıyız ki böylece bolluk ondan eksik olmasın. Bunun anlamı; Işıktan yoksun olan, Işıkla dolu olmayan her Kli eksiktir demektir. Bu durumda, kıtlık olan her yer inanç için bir yer haline gelir. Eğer dolu olsaydı, Kli için, inanç için bir yer olması ihtimali olmazdı.

53) Rabaş, Makale 2, Kötülüğün Farkındalığının Önemi (1987)

Şu durum gerçek maneviyata girmek için yapılan hazırlık çalışmaları için geçerlidir. Şöyle ki, kişi Yaradan’ın önemine mantık ötesi inanmayı üstlendiğinde, özellikle mantık ötesi gitmeyi istemeyi de üstlenmelidir. Her ne kadar Yaradan’ın yüceliğini mantık dâhilinde görecek akıl kendisine verilmişse de o, mantık ötesini tercih eder, çünkü “Yaradan’ın onurundan dolayı, konunun gizlenmesi” söz konusudur. Bu mantık ötesine gitmeyi istemek olarak nitelendirilir. Tam olarak o zaman, maneviyatı edinmeye yarayan Kli (kap) oluşur, çünkü kendine dair hiçbir şey umurunda olmayıp bütün niyetleri sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir. Bu nedenle artık, eğer biraz aydınlanma verilirse bu alma kaplarına gider diye bir korkuya yer yoktur, zira kişi daima kendini-sevmekten çıkmaya gayret etmektedir.

54) Baal HaSulam, Şamati 17- Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir. Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,077