e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2019 > Sabah Dersi Materyali – Aralık – Dua 2

Sabah Dersi Materyali – Aralık – Dua 2

1) Baal HaSulam, 18. Mektup

Dolayısıyla, kişinin şimdiki ve gelecek anlarını O’nun yüce adına sunmasından başka bir seçeneği yoktur. Zor olduğu ve tüm zamanlar onun için değerli olmadığı için O’nun huzurunda anı reddeden kişi, aptallığını açıkça ortaya koyar çünkü kişinin çalışması kesinlikle değişen zaman ve olaylarla değişmesine rağmen, O’nun çehresi bunlarla kıyafetlenmemiştir. Bu nedenle mantık ötesi inanç ve güven bizim için hazırlanmıştır, kişi bunları zor zamanlarda çaba sarf etmeden ve bıkmadan kullanabilir.

2) Baal HaSulam, 18. Mektup

Dolayısıyla cennet krallığının yükünü üstüne alan kişi, Yaradan’a tapınmada çaba harcamaz, O’na gece ve gündüz, karanlıkta ve aydınlıkta tutunur. Yağmur—gelecekte ve şu anda yaratılan—onu durduramaz çünkü Ein Sof olan Keter her şeyi eşit olarak aydınlatır. Aptal—arkasından ve önünden üzerine gelen engellerin altında yürüyen— herkese Dvekut (birleşme) eksikliğini, bozukluk ya da kendi adına kötülük olarak hissetmediğini söyler.Eğer hissetmiş olsaydı, kesinlikle az veya çok Dvekut eksikliğinden kendisini kurtaracak bir yöntem bulacaktı. Bu yöntem sıkıntıdaki bir insandan, saklandığı yerde Yaradan’a yakaran bir hırsızdan bile ister “inancın düşüncesi” ya da “güven” ister “duasının yakarışında,” olsun onu arayandan asla kaçamaz. Bu sebeple dalın kökten ayrılmasını engellecek Mohin de Gadlut’a gerek olmaz.

3) Baal HaSulam, 18. Mektup

Sabah ilk iş uyanır uyanmaz O’nla Dvekut’un anını kutsamalı ve aklına boş bir düşünce gelmesin diye yirmi-dört saat boyunca kalbini Yaradan’a açmalı ve bunu doğa üzeri ya da imkansız görmemelidir. Aslında demir ayırımı yapan doğanın imajıdır ve kişi hissettiği doğanın ayrımını iptal etmeli ve önce bu ayrımların O’ndan gelmediğine inanmalıdır. Sonra kendi doğal arzusunun üzerinde olsa da kalbinin derinliklerinden dua etmelidir. Bilin ki daima, formlar Keduşa’dan olmadığı zaman bile size engel olur ve hatırladığınız anda da dururlar. Bütün gücünüzle kalbinizi açın böylece Yardan O’nla Dvekut’u engelleyenlerden sizi korur. Aşamalı olarak kalbiniz Yaradan’a alışarak genişler ve O’na tutunmaya özlem duyar ve Tanrı’nın arzusu sizin tarafınızdan yerine getirilmiş olur.

4) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Bilgelerimizin yazdıkları gibi; “Çalışmayı tamamlamak senin işin değil ve bu işte tembellik yapmakta da özgür değilsin.” Bu şu demektir ki, kişi aşağıdan bir uyanış sağlamalıdır, zira bu bir dua olarak algılanır. Dua bir ihtiyaç olarak sayılır ve bir ihtiyaç olmaz ise doyum da olmaz. Dolayısıyla kişinin Lişma’ya ihtiyacı olunca, doyumu Yukarı’dan gelir, yani kişi ihtiyacını karşılayacak şeyi alır. Şöyle ki kişinin çalışması Yaratan’dan Lişma’yı alabilmesi için sadece bir eksiklik ve Kli (Kab) oluşturması için gereklidir. Ancak, kişi asla bu eksikliğin karşılığını kendisi dolduramaz, doğrusu bu Yaratan’dan bir armağandır. Ancak, dua bütün olmalıdır, kalbin derinliğinden. Şöyle ki kişi yüzde yüz bilir ki kendisine dünyada Yaratan’dan başka hiç kimse yardımcı olamaz. Peki, kişi, Yaratan’dan başka hiç kimsenin yardımcı olamayacağını nasıl bilebilir? Kişi bunu ancak elindeki tüm gücü harcadıktan sonra kendisine hiç bir şeyin yardımcı olmadığını görünce anlayabilir. Dolayısıyla, “Yaradan adına” koşulunu edinmek için kişi dünyada elinden mümkün olduğunca gelecek her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi tüm kalbiyle dua edebilir ve Yaratan duasını duyar.

5) Rabaş, Makale 25, Çalışmada Baştaki Ağırlık Nedir (1987)

Kişi öncelikli hedefinin Yaradan ile Dvekut ile ödüllenmek olduğunu anlamalıdır. Mantığı buna karşı geldiği için, mantık ötesi gitmelidir, ki bu çok zor bir iştir. Zira kişi, tüm organlarının karşı geldiği bir şeyi ona vermesini Yaradan’dan istemektedir, bu durumda Yaradan’a ettiği her dua, olağanüstü bir çalışmadır. Bu nedenle duaya, “kalpteki çalışma,” denir, bunun anlamı, kişi ona bunun tam tersini söyleyen, aklına ve mantığına karşı gelmeyi istemektedir. Bu nedenle, buna “beynin çalışması,” denmez, yani bu, kişinin aklı ve mantığı ile anlamaya çalıştığı şey değildir. Şöyle ki, burada kişi, bunun farkında olduğu bir durumda Yaradan’a hizmet etmeyi, mantığı ile anlamayı istemez. Aksine Yaradan’a yalnız mantık ötesi inanç ile hizmet etmek ister. İşte bu nedenle, duaya “kalpteki çalışma,” denir.

Kişi kendi için almanın hükmünden hiç kimse kendi kendine çıkamaz, zira bu Yaradan’ın insanı yarattığı doğasıdır, bunu yalnız Yaradan kendi değiştirebilir. Başka bir deyişle, O yaratılmış olana nasıl alma arzusunu verdiyse, daha sonra ihsan etme arzusunu verebilir. Ancak kurala göre, “Kli olamadan ışık olmaz, eksiklik olmadan dolum olmaz,” kişi önce bu eksikliği edinmelidir. Şöyle ki, “ihsan etme arzusu” denen Kli’den yoksun olduğunu hissetmelidir. Bu nedenle kişi, ihsan etme arzusunun olmamasına neyin sebep olduğu üzerine içsel çalışma yapmalıdır. Kişi kaybının ölçüsü kadar acı ve keder hisseder. Gerçek eksikliği olduğu zaman, yani, Yaradan uğruna çalışabilmek için gücü olmadığından bunun için, Yaradan’a kalbinin derinliğinden dua edebildiği zaman, yani gerçek bir yoksunluğu, Kli’si olduğu zaman, bu duasının karşılık görmesinin ve yukarıdan yardım almasının zamanıdır.

7) Rabaş, Makale 22, Bir Kadın Döllenirse (1986)

Şimdi, ihsan etme arzusundan yoksun olduğumuzu, bu eksikliği edinmenin tek yolunun, eksiklikle insan arasındaki ‘geçiş alanın’ dua olduğunu anlayabiliriz. Yani, kişi Yaradan’dan kendisinde olmayan, eksikliğini hissetmediği bir şeyi ona vermesi için dua eder. Dolayısıyla, ‘eksiklik’ olarak adlandırılan Kli, duygusal açıdan bir eksikliktir; yani kişi, bunun eksikliğini duymaz ve dua Yaradan’ın onun eksiğini doldurması demek olan, ışığı vermesi içindir. Bundan dolayı, dolum bir eksikliktir. Böylece kişinin, Yaradan’ın ona bir eksiklik vermesi için dua etmekten başka bir seçeneği yoktur. Kli’yi, ışığa bağlayan şey de budur.

8) Rabaş, Makale 37, Kişiye Kim Tanıklık Eder (1985)

Kişi, Tora’nın ve Mitzvot’un her eylemini, kendisini ihsan etme amacına getirmek üzere uygulamalıdır. Sonrasında, kişi, ihsan etmekle ne kadar meşgul olması gerektiğine dair tam bir anlayışa sahip olduğu ve bu güce sahip olmadığı için acı ve ızdırap hissettiği zaman, kişinin zaten dua edecek bir şeye sahip olduğu, kalpteki çalışma için bir yeri olduğu düşünülür, çünkü kalp, neye ihtiyacı olduğunu hisseder. Böyle bir duaya, duanın cevabı gelir. Bu demektir ki kişiye bu güç, ihsan etmeyi amaçlayabilsin diye yukarıdan verilmiştir, çünkü o zaman kişi, ışığa ve Kli’ye sahip olacaktır. Ancak, eğer gösterdiği tüm çabalardan sonra, kişi yine de ihsan edememenin eksikliğini, acı ve ızdırap olarak hissetmiyorsa, ne yapabilir? Çözüm, Yaradan’dan ona “hissetmemekten dolayı eksiklik” denen Kli’yi vermesini istemektir ve ihsan edememekten dolayı hiç acı duymuyorsa, kişi bilinçsizdir.

9) Rabaş, Makale 68, Çalışmanın Düzeni

Kişi keyif ve zevkin mantık ötesinde var olduğuna inandığı zaman, bunu bilinçli olarak hissetme koşuluna gelir, kendi içindeki kötülüğü tanır. Bu, şudur ki, böyle bir keyif ve zevki Yaradan vermektedir, tüm bu iyiliği mantık ötesinde görmesine rağmen, bunu fark etme koşuluna erişir. Şöyle ki, tüm organlarda kendi için almanın kötülüğünün var olduğunu hisseder ve bu kişinin bolluğu almasına engel olur. Bunu takiben, mantık ötesi inanç kişinin düşmanını mantık içinde hissetmesine neden olur, onu iyiye erişmekten alıkoyanı. Bu standarttır. Şöyledir; keyif ve zevke mantık ötesinde inandığı ölçüde, kötülüğün farkındalığı koşuluna gelir. Daha sonra, bu kötülük, bu keyif ve zevke boyun eğer, zira kötülüğün farkındalığının organlardaki hissiyatı kötülüğü ıslah eder. Bu öncelikle dua yoluyla yapılır.

10) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi alma arzusu ile yapacak işi olduğunda öfkeli olmamalı; bu onun çalışmasını engeller. Eğer bedende alma arzusu yoksa yani, çalışmasında kişi Torah ve Mitzvot’u (sevap) yerine getirmesini sorgulamıyorsa, çalışmasını engellemiyorsa kişi elbette daha memnun olacaktır. Ancak kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır. Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliğine, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

11) Rabaş, Makale 37, Tora Nedir ve Çalışmada Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur. O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir. Kişi bunun Mısır’dan çıkış olduğuna inandığını söyler, Mısır’ın hükmünden İsrail oğullarını Yaradan kurtardı; bilgelerimizin dediği üzere, “Ve Tanrı bizi Mısır’dan çıkardı, bir melek yoluyla değil, bir haberci yoluyla değil ama bizzat kendi. Ben sizin Tanrınızım, benden başkası yok.” Şimdi kişi kendisi de alma arzusunun hükmünden yalnız Yaradan’ın onu kurtarabileceğini ve ikinci bir doğa verebileceğini görür.

12) Rabaş, 65. Mektup

Çalışmada temel şey şudur ki, maneviyatta bir şeyin yarısı verilmez. Aksi takdirde kişi yarım tövbe ettiğinde yukarıdan diğer yarı için yardım alması gerekir. Bu nedenle maneviyatta yarım şey olmadığından, kişi Yaradan’a yardım için dua etmelidir. Bu demektir ki, dua kalbin çalışması olduğundan, dua sırasında kişi kalbindekini ortaya koyarak Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder. Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir.

13) Rabaş, Makale 4, Çalışmada, “Yardım İçin Dua ve Affedilmek İçin Çalışma,” Nedir? (1988)

Kişi almanın yolunda değil de ihsan etmenin yolunda yürüdüğü zaman, günahı temel olarak, kötülüğün (kötü eğiliminin) üstesinden gelmek için Yaradan’dan yardım istememesidir.

14) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Yardım Almak ve Affedilmek İçin Dua Etmek Nedir? (1988)

İnsanın günahı Yaradan’dan Yardım istememiş olmasıdır. Yardım isteseydi kesinlikle Yaradan’dan yardım alırdı. Ama eğer, kişi Yaradan’dan yardım istediğini ama Yaradan’ın ona yardım etmediğini söylüyorsa, bunun cevabı şudur ki kişi Yaradan’ın duaları duyduğuna inanmalıdır. Yazıldığı üzere, “Sen her ağzın duasını duyarsın.” Eğer kişi gerçekten inandığında duası tamamlanmış olur ve kişi tüm kalbiyle Yaradan’ın yardımı için özlem duyduğunda Yaradan tamamlanmış olan duayı duyar, Ancak duası daima dudaklarında değilse, yani Yaradan’ın ona yardım edebileceğine ve O’ndan talepte bulunan herkesi Yaradan’ın duyduğuna, büyük küçük herkesin O’nun önünde eşit olduğuna, yani herkesi cevaplayacağına gerçekten inancı yoksa bu durumda duası tam değildir

15) Rabaş, Makale 10, Duaya Dair (1986)

Kişi, ihsan etme kaplarını kendi başına elde edemeyeceğini öğrenmeden önce, Yaradan’dan onları vermesini istemez. Dolayısıyla kişinin, Yaradan’ın onun duasını yanıtlaması için gerçek bir arzusu yoktur. Bu nedenle kişi, kendi başına ihsan etme kaplarını elde etmeye çalışmalıdır ve elde etmeksizin ortaya koyduğu tüm çalışmasından sonra kalbin derinliklerinden gelen gerçek bir dua başlar. O zaman yukarıdan yardım alabilir, bilgelerimizin şöyle söylediği gibi “Arınmaya gelene yardım edilir.” Ama bu dua, doğamıza zıt olduğundan ve insan kendine-sevgi denen alma arzusuyla yaratıldığından, bütün organları bu arzuya karşı çıkarken ihsan etme gücünü ona vermesi için Yaradan’a nasıl dua edebilir? Bu nedenle bu çalışmaya “dua” denir yani kişi, ona ihsan etme gücünü vermesi ve insanın alma gücünü iptal etmesi için, Yaradan’a dua edebilmek için büyük bir çaba sarf etmelidir.

17) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Eğer Acı Baharatı Yutarsa, Kişi Çalışmadan Çıkamaz” Ne Demektir? (1989)

Kişi, ona yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğinin farkına vardığı, gerçek çarenin yalnız dua etmek olduğunu anladığı zaman bile, beden gelir ve ona der ki “Baksana şimdiye kadar ne kadar çok dua ettin ama yukarıdan hiçbirine cevap almadın. Bu yüzden ne diye Yaradan sana yardım etsin diye dua etmeye uğraşırsın ki? Görüyorsun yukarıdan sana yardım gelmiyor.” O zaman kişi dua edemez. Bu durumda bir kere daha inanç yoluyla bunun üstesinden gelmeli ve Yaradan’ın her ağzın duasını duyduğuna inanmalıyız. Ve kişinin nitelikli veya iyi olup olmadığı önemli değildir. Doğrusu şudur; aklı ona defalarca dua ettiğini ama yukarıdan hala hiç cevap almadığını, bir kere daha dua etmesinin nedensiz olduğunu gösterse bile, bu durumun üstesinden gelip mantık ötesi inanca gelmesidir.

18) Baal HaSulam, 34. Mektup

Şöyle yazılmıştır, “Durup dinlenme ve O, yerleştirene kadar O’na rahatlık verme, çünkü O, Kudüs’ü bu yeryüzünün kutsal yeri yapar.” Bu nedenle davamız için acele etmeli, kapıyı çala çala, yorulmadan, sonu gelmeyen bir şekilde çalışmalıyız, O, cevap vermese bile zayıf düşmemeliyiz. İnanıyoruz ki, O bizim dualarımızı duyar ve bizi bekler, “Tanrı’nın eli kısa olmayacak,” olduğundan, bereketi almak için Kelim (kaplar) sahibi olduğumuzda, bir defada her duamız için cevap alırız.

19) Rabaş, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark (1986)

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi, bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik, kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler, Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir.

20) Rabaş, Makale 21, Çalışmada Tora’nın Karanlıkta Verilmesi Ne Demektir?

Kişi Yaradan’ı yakınına çekmek istediğinde, yani ihsan etme kaplarını kullanmak istediğinde ama beden buna razı olmadığı için bunu yapamadığında, zira beden alma kaplarından uzanıp gelir, o zaman kişinin dünyası kararır. Şunu anlar, eğer ihsan etme kaplarını edinemezse asla, “O’nun yarattıklarına iyilik yapan” üst ışıkla ödüllenmeyecektir. Bu nedenle, kendi kendine ihsan etme kaplarını edinememekten dolayı duyduğu bu karanlık, birisinin ona bu kapları vermesine ihtiyaç duymasına neden olur. “Kap olmadan ışık olmaz, eksiklik olmadan dolum olmaz,” kuralı gereğince, şimdi kişi Tora’nın ışığı için bir ihtiyaç edinmiştir. Bilgelerimizin dediği üzere, “Kötü eğilimi yarattım; Tora’yı da şifa diye yarattım.”

21) Rabaş, Makale 21, Çalışmada Tora’nın Karanlıkta Verilmesi Ne Demektir?

Tora, özellikle eksikliği olan kişiye verildi ve bu eksikliğe “karanlık” denir. Yazıldığı üzere, “Tora karanlıktan verildi”, sözünün anlamı, ihsan etme kabına sahip olmadığı için kişi hayatındaki karanlığı hissettiği zaman Tora’yı almaya hak kazanır demektir; böylece Tora aracılığıyla onun içindeki ışıkla ıslah olur. Böylece, ihsan etme kabını edinir ve bununla keyif ve tatmin bulur… Bu nedenle Tora özellikle alma arzusunun onları kontrol ettiğini hissedenlere verilir. Onlar karanlıktan ağlar yakarırlar, onları karanlıktan, alma kaplarının kontrolünden kurtarması için Tora’ya ihtiyaçları vardır, zira orada Tzimtzum (kısıtlama) vardır ve hiçbir ışık orada parlamaz. Ancak burası Tora’yı edinme ihtiyacına neden olur.

22) Rabaş, Makale 16, İhsan Etmeye Dair (1984)

İnsanın eğilimi onu her gün mağlup eder ve onu öldürmeye çabalar. Şöyle söylendiği gibi: ‘Kötü olan, Hak’tan yana olanı izler ve onu katletmeye çabalar.’ Ve eğer Yaradan, ona yardım etmeseydi, kişi onun üstesinden gelemeyecekti. Şöyle yazdığı gibi: “Yaradan, kişiyi onun eline bırakmayacak.” Bu demektir ki, kişi önce Yaradan’a memnuniyet vermek, ihsan etmek amacıyla hareket etme gücüne sahip olup olmadığını görmelidir. Sonra, bunu kendi başına başaramayacağını fark ettiğinde, Tora ve Mitzvot’u tek bir noktaya, “İçindeki ışık kişiyi ıslah eder” noktasına odaklar ve bu manevi çalışma ve ıslahından istediği tek ödüldür. Diğer bir deyişle, emeği için ödül, Yaradan’ın ona “ihsan etme gücü” denilen o gücü vermesi olacaktır.

23) Rabaş, Cilt 1, Makale 19, Firavun’a Gel 1

Bilgelerimizin dediği üzere; “Keskin bir kılıç boynuna yerleştirildiği zaman bile kişi kendisini merhametten esirgememelidir” ve gene yazıldığı üzere; “O beni katletse bile, O’ndan ümidimi kesmeyeceğim.” “Keskin bir kılıcın boynuna yerleştirilmesi” sözünü yorumlamalıyız; kişinin “kendi-sevgisi” denen günahı ensesine yerleştirilmiş ve ona, onun hükmü altında kalmanın imkânsız olduğunu göstererek, onu Keduşa’dan ayırsa bile, kişi gene de gördüğü resmin gerçek olduğunu söylemelidir. Ancak “kişi kendisini merhametten esirgememelidir,” o zaman da Yaradan’ın ona merhamet edeceğine, yani ona ihsan etme niteliğini verebileceğine inanmalıdır. Şu gerçektir ki kişi kendi için alma koşulunun hükmünden kendi başına çıkamaz. Ancak Yaradan bakımından, Yaradan kişiye yardım ettiği zaman, tabi ki O, kişiyi bundan çıkarabilir. Bu, şu yazılanın anlamıdır; “Ben Efendinim, senin Tanrınım, senin Tanrın olmak için seni Mısır topraklarından çıkardım.”

24) Rabaş, Makale 34, Çalışmada, Onların Meyvelerini Bu dünyada Yemek ve Depozitinin Sonraki Dünyaya Kalması, Nedir?

Çalışmanın doğası gereği kişi istediğini almanın zorluğunu gördüğü zaman, çalışmadan kaçar, şöyle der: İnanıyorum ki Yaradan’ın ihsan etmeyi bahşedeceği insanlar vardır ve onlar benden daha yeteneklidirler. Ancak onun gibi diğerlerinden daha kötü özellikli olan birisinin bu ödülü alma şansı yoktur. Böylece kişi mücadeleden kaçar ve genelin çalışmasına girer. Yalnızca, bu mücadeleden kaçmak isteyen ama gidecek başka bir yerleri olmayanlar zira başka hiçbir şeyde tatmin bulamayanlar, işte bu kişiler çalışmadan ayrılmazlar. Çıkışları ve inişleri olmasına rağmen ümitsizliğe düşmezler. Yazıldığı üzere, İsrail çocukları çalışmaktan iç çektiler, yüksek sesle ağladılar ve onların yakarışı Yaradan’a yükseldi. Bunun anlamı şudur; Çalışma yüzünden ağlayıp yakardılar, çünkü çalışmada Yaradan’ı memnuniyet ihsan edebilecek ve Mısır’dan çıkacak yani “alma arzusunun kontrolünden çıkıp ihsan etmeye girecek” kadar ilerlemediler.

25) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Kişinin mücadeleden kaçmaması için çok büyük merhamete ihtiyacı vardır. Bilgelerimizin verdiği, “Kötü eğilimi yarattım, Tora’yı da şifa olarak yarattım,“ tavsiyesine uymasına rağmen gene de bu tavsiyeyi defalarca kullandığını ama çare görmediğini söyler. Ayrıca, “Arınmaya gelene yardım edilir,” tavsiyesini de kullanmış olduğunu söyler ve sanki hiçbir tavsiye onun için değilmiş gibidir. Bu durumda ne yapacağını bilemez. Kişi için bu en kötü durumdur, bu durumlardan kaçmak ister, ama kaçacak hiçbir yer yoktur. O zaman çaresizlik ve güven duyma arasında kalıp acılar çeker. Böylece kişi “Nereden çare umayım?” der. O zaman tek çaresi dua etmektir. Ancak bu duanın da bir garantisi yoktur, o zaman kişi Yaradan’ın duasını duyacağına ve bu durumda hissettiği her şeyin kendi yararı için olduğuna inanmak zorundadır. Ancak bu yalnız mantık ötesindedir, yani mantığı ona “Tüm bu hesap kitaptan sonra görüyorsun ki hiçbir şeyin sana faydası olmadı,” demesine rağmen kişi buna mantık ötesinde inanmalıdır. Yani Yaradan’ın onu alma arzusundan kurtaracağına ve karşılığında ihsan etme arzusu vereceğine inanmalıdır.

26) Rabaş, Makale 626, Merhametli Olan Ne Yaparsa Hayır İçin Yapar

Kişi tamamen kayıp olduğu bir duruma geldiği, bu dünyada nasıl var olacağını göremediği ya da tutunacak hiçbir şeyi olmadığı, tüm taktikleri ve fikirleri tükettiği zaman tüm bu çaba ve emekten sonra her şey kaybolmuştur; kendini güçlendirmeli ve “Merhametli olan ne yaparsa hayır için yapar,” demelidir. Başka bir deyişle, tüm bu kayıp olma durumunu onun üzerine Yaradan getirmiştir ve hayrı içindir. Şöyle ki, bunlar yoluyla en aşağı derecede olduğu bir duruma gelmiştir ve bununla yükselebilecektir. Yazıldığı üzere, “Yaradan yüksektir ve alçak olan görecektir,” zira kişinin kendini tamamen kayıp hissettiği durumdan daha aşağısı yoktur.

27) Rabaş, Makale 38, Çalışmada “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır” Nedir? (1990)

Kişi halen yukarıdan yardım alacağı bir yere yakın durduğunda, “yakın”ın anlamı şudur, Kli, yani ihsan etme arzusu ondan uzaktadır ve kişi yalnız Yaradan’ın ona yardım edebileceğini görmektedir. Baal Hasulam’ın dediği gibi, bu kişinin çalışmasındaki en önemli noktadır, zira bundan sonra Yaradan ile yakın teması olur çünkü Yaradan’dan başka hiçbir şeyin ona yardım edemeyeceğini yüzde yüz görür.

28) Baal HaSulam, 57. Mektup

Bu dünyada insanın kendini çaresizlikte görmesinden daha mutlu başka bir durum yoktur. Bu demektir ki, çabalamış ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi yapmış fakat bir şifa bulamamıştır. Ancak ondan sonra O’nun yardımı için tüm kalbinden duaya gelir çünkü şundan emindir ki, kendi çalışması ona yardım etmeyecek. Kendinde biraz güç hissettiğinde, duası bütün olmaz, çünkü kötü eğilim gelir ve ona şöyle der, “Önce yapabileceğini yap, sonra Yaradan’a layık olursun.” Bununla ilgili şöyle denir, “Yaradan yüksektir ve bayağı olan görür.” Kişi çalışma için çabalayıp, hayal kırıklığına uğradığında, herkesten daha aşağıda olduğunu bilerek gerçek bayağılığa gelir ve bedeniyle ilgili iyi hiçbir şey yoktur. Bu sırada duası bütün olur ve O’nun cömert elini tutar.

29) Baal HaSulam, 57. Mektup

İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti… ve onların yakarışı yükseldi.” Bu böyledir, çünkü bu sırada çalışmadan dolayı çaresizliğe gelirler. Bu delik bir kovaya su çekmeye çalışan birine benzer. Bütün gün su çeker ama susuzluğunu giderecek bir damla su bulamaz. Mısır’daki İsrail oğulları da böyledir: Atalarımızın dediği gibi, inşa ettikleri her şeyi toprak yutar. Benzer şekilde, O’nun sevgisiyle ödüllendirilen kişinin tüm çalışması sanki ertesi gün tamamen yanacakmış gibi ruhunu her gün arındırmaktır. Her gün ve her an yeniden başlamalıdır, sanki tüm hayatı boyunca hiçbir şey yapmamış gibi. Sonra, “İsrail oğulları çalışma nedeniyle iç çekti,” çünkü açık olarak görürler ki çalışmalarıyla ürettikleri hiçbir şey için uygun değiller. Bu nedenle, iç çekişleri ve duaları olması gerektiği gibi bütündür ve bu sebeple “Yakarışları yükseldi,” çünkü Yaradan duayı duyar ve O sadece kalpten gelen duayı bekler.

30) Rabaş, Makale 5, “Çalışmada Erdemlinin İyi İşlerinin Sonuçları Nesillerdir”, Nedir?” (1991)

Şöyle deriz, “Babamız, Kralımız, bizi senin hatırın için koşuluna getir.” Yaradan yararına iyi işler yapabilmeyi O’ndan rica ederiz. Ve eğer O bize yardım etmezse, tüm işlerimiz kendi menfaatimiz için olacaktır, çünkü alma arzumuzun üstesinden gelecek gücümüz yoktur. Bu nedenle bize yardım etsin ki O’nun için çalışabilelim. Bu nedenle bize yardım etmeli. Aksi halde kayboluruz; kendi menfaatimiz için alma arzu içinde kalırız.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,086