Klasik Kant soruları: “Ne bilmem gerekiyor? Ne yapmalıyım? Ne umut etmeliyim?” Eğitimin amacı; nitelikli tüketicilerin oluşumudur. Yani sözde eğitimsel gelişimi “liderlerin ve yöneticilerin” hedefleri ve tabii ki finansmanlar belirliyorlar.
Eğitim elitist ve eşitlikçi olmak üzere iki tipe ayrılır. İlki zengin ve yöneticiler için özel okullar ve üniversiteler sistemidir. İlke olarak, gelecek dünya liderleri, toplumda etkisi olabilecek “sosyal açıdan önemli kişi” olarak adlandırılanların “üretimini” hedefliyor. Ulusal elit.
İkincisi, eşitlikçi eğitim; geri kalan herkesten başarıyla yönetilebilir bir kitle oluşturan sistem. Böylelikle eğitimde ayrım, toplumda giderek derinleşen tabakalaşmaya yol açıyor. Neden çocuklarımızı okula gitmeye mecbur kılıyor, bunu yapmaya zorluyoruz? Çünkü onlar yaşadıkları dünyanın nasıl işlediğini de anlamıyorlar. Bu yüzden biz çocuklarımızı toplumda yer edinmelerini ve bireysel başarı elde etmelerini sağlayan; onların eğitimli, akıllı, alim olmasına yarayan bilgilerle doldururuz. Kısacası, verdiğimiz eğitim “Para nasıl kazanılır?” sorusuna cevaptır.
XVIII. yy. da bilimsel ve teknik ilerleme ile ekonomik gelişme modelini oluşmuş ve kar etme yaşamın temel amacı olmuştur. Bu virüs okullara ve üniversitelere bulaşmıştır. Eğitim kurumları bir zamanlar önemli bir sosyal rolü oynarken asıl amacı kar etmek olan bir iş kurumuna dönüşmüştür.
Bugün biz yönümüzü şaşırmış durumdayız. Yaşam tarzı değişti, bilgi asıl bağlayıcı oldu.
Ancak kurumlar aynı kalmışlardır. Ayrıca bu kurumlar zamana ayak uyduramamaktan ötürü en kötü şeylerin beşiği haline gelmiştir, uyuşturucu, dayak, aşağılama, boş eğlenceler vesaire. Bu nedenle birçok enstitü ve üniversite mezununun eğitim ve kültür seviyesi daha düşüktür. Hayatımızdan ve dünya hakkında daha entelektüel bir seviyede konuşabilmemiz için toplumsal ilerleme ve gerilemeyi, hayatın iyi ve kötü yanlarını, değişim sürecinin yönü ve amacını açıklayan bilgiyle donatılmamız gerekmektedir. Tabiat bilimlerine ek olarak ihtiyacımız olan temel bilgi dünyanın işleyişidir; onun kendi doğası, kendi özüdür.
Ayrıca bir parçası olduğumuz sistemin işleyişini öğrenmemiz gerekiyor; onun tüm program ve bağlantılarını görmeli, aramızda ne tür bir ilişki olduğunu bilmeli, neyin değiştirme gücüne sahip olduğunu ya da olmadığını anlamalıyız… Böyle bir oluşum bütünlük demektir, çünkü bizi birbirimize bir bütün olacak şekilde bağlıyor.
Ancak egomuz bu tür bir bağa karşıdır, bu yüzden benim ilgi alanımda olmayan bilgiyi önemsiz ve gereksiz kılarken, sığ özel eğitim gelişiyor. Özel eğitimin “değirmen taşları” her birini ezerek bizi, doğanın genel yasalarının işleyişini öğrenmekten uzaklaştırırken benmerkezci yapıyor. Yaşadığımız dünyayı hangi gerçeklerin eğip büktüğünü öğrenmek zorundayız. Bu nedenle eğitim başarı ve kişisel kazanca odaklanmamalı, kişiye temel dünya bilgisi, yasalar ve özellikleri, onun paradigması, gelişimi ve amacını vermelidir. Böyle bir eğitim kişiyi doğa ve diğerleri ile uyum içinde bir hayat için bilinmesi gerekenlere vakıf bir adam yapar.
O zaman doğru elitist eğitim yaygın hale gelir. Hepimiz küresel krizin ortak noktamız olduğunu hissediyoruz. Sanki Doğa kasten hayatımızı zorlaştırıyor ve bizi onun “istediği” noktaya götürmeye çalışıyor. Bir soru sormalı: “Ne yapmak lazım?” Ve bu soru Kant’ın yaklaşımıyla sorulabilecek bir sorudur. Ancak günlük tüketim kargaşasında biz kendimize bu soruyu sormuyoruz. Bir kişi iyiyken bu soru nasıl ortaya çıksın? Bu nedenle kriz dalga dalga geliyor. Birisi birkaç insanı düşündürür, başkası binlercesini, üçüncüsü milyonlarca kişiyi… Yakında milyarlar alarma geçecek. Eğitim sistemimizi inatla sürekli kar elde etme yöntemleri üzerine inşa ediyoruz. Biz buna alışığız. Bu nedenle küresel eğitim sistemi, eskimiş olan sistemin bir parçasını düzeltirken diğerini bozan tamircilerini yetiştirmeye devam ediyor.
Bilim adamları ve sosyologlar tüketimin ihtiyacı karşılayacak kadar azalması gerektiğini görüyorlar fakat insan bu alma arzusu ile ne yapmalı? Bu durum insana nasıl “tak” eder? İmkânı yok. Yalnızca bir kişinin yaşamının anlamı, amacı, hangi yasalar tarafından yönetildiğini anlama arzusu ile gündeme gelince her şey değişebilir. Bu nedenle bu gelişim; insan davranışı ile doğanın yasalarını uzlaştırabilme yeteneğine sahip yeni bir toplum yaratabilen bir eğitim seviyesinin üzerine kurulmuştur.
19.12.2011
Vlad Rutus