e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Bazen Maneviyata “Ruh” Denir

Bazen Maneviyata “Ruh” Denir

Makale No. 13, 1984

Neden maneviyata bazen “ruh” (İbranicede Neşama) dendiğini anlamalıyız, şöyle yazdığı gibi: “Ruh ve beden.” Ve bazen maneviyata “ruh” (İbranicede Nefeş) denir, “Efendin, Tanrı’nı tüm kalbinle ve tüm ruhunla seveceksin,” sözlerinde olduğu gibi.

Çoğunlukla, maneviyattan bahsederken, onun en yüksek idrakinden bahsederiz ki bu, Neşama’dır, böylece kişi, onun için yüksek bir derecenin hazır olduğunu bilir ve bu Neşama’dır. Bu, kişinin kalbinde, onu elde etmek için bir arzu uyandırmak ve henüz onu elde edememesinin sebebini düşünmesi içindir. Bu durumda kişi, maneviyata erişmek için ihtiyacı olan tek şeyin, form eşitliği olduğunu anlar.

Beden, kendini sevme doğası ile doğmuştur ki bu Yaradan’la form eşitsizliğidir ve form eşitliğini sadece verme koşuluyla elde ederiz. Bu yüzden, kişi, bedenini arındırmalı ve form eşitliğine gelmelidir, böylece yalnızca ihsan etmek için bir şeyler yapmak isteyecek, bununla, Neşama olarak adlandırılan bu yüksek dereceye ulaşabilecektir. Her zaman beden ve Neşama (ruh) bakımından konuşmamızın nedeni, budur.

Fakat çalışmanın düzeninden söz ettiğimizde, beden seviyesini takiben Nefeş derecesi gelir. Bu yüzden şöyle yazılıdır: “Ve Efendin, Tanrı’nı tüm kalbin ve tüm ruhunla (İbranicede Nefeş) seveceksin,” çünkü bedenden bir sonraki seviye, budur.

Bu nedenle, “Tüm kalbinle” der ve akabinde, “Tüm ruhunla” der. Diğer bir deyişle, kişi, sahip olduğu her şeyi, Yaradan’a vermeye gönüllü olmalıdır. Fakat daha sonra, eğer kişi, daha yüksek bir dereceyi yani Ruah’ı (ruh) ve sonra da Neşama’yı edinirse, yine de her şeyi Yaradan’a vermeye gönüllü olmalıdır.

Kişi, sahip olduğu ne varsa hepsini Yaradan’a vermelidir. Bu demektir ki kişi, kendi menfaati için hiçbir şey yapmaz. Aksine, yaptığı her şey, Yaradan adınadır. Bu, kişi, tamamen önemsizken, tüm işleri sadece ihsan etmek içindir diye kabul edilir. Daha doğrusu her şey, Yaradan adınadır.

Artık Zohar’da (Sulam Yorumu, Teruma (katkı) s219, madde 479) yazılanı anlayabilirsiniz, “‘Tüm ruhunla.’ Şöyle sorar, ‘ruhunda’ demeliydi, ‘tüm ruhunla’ nedir? Neden ‘ile’ der?’ O, Nefeş, Ruah, Neşama’yı kapsamak için gelir, diye cevaplar. ‘Tüm ruhun ile’ budur. Burada ‘tüm’, Nefeş’in tuttuğu şey demektir.”

Bundan görüyoruz ki Zohar “tüm” kelimesini şöyle yorumlar; Nefeş ve Ruah’ın, Neşama içine dahil olduğunu söyleyerek Tora bize katkıda bulunur. Ancak, kasıtlı olarak Nefeş ile başlar, çünkü bedenden sonra, Nefeş gelir. Fakat genel olarak maneviyat hakkında konuştuğumuz zaman, maneviyattan Neşama olarak bahsederiz, şöyle yazıldığı gibi “Ve burun deliklerine yaşamın Neşama’sını (“ruh” veya “nefes”) üfledi.”

NRN (Nefeş-Ruah-Neşama) derecesini edinmek için, ihsan etmenin yolundan gitmeli ve kendini sevme koşulundan çıkmaya çalışmalıyız. Buna, “hakikatin yolu” denir, yani böyle yaparak, bize, iyiliksever niteliğiyle davranan Yaradan’da var olan gerçeğin niteliğini elde edebiliriz.

Buna, “Yaradan’ın mührü gerçektir,” denir. Bu demektir ki Yaradan’ın çalışmasının amacı yani dünyaları yaratma çalışması -ki bu yarattığı varlıklara iyilik yapmaktır- şunu amaçlar: İnsan, Yaradan’daki gerçeğin niteliğine ulaşmalıdır. İnsan, Yaradan’ın iyiliksever olarak rehberliğini edindikten sonra, bütünlüğe eriştiğini, bolluğa sahip olup olmadığını bilecektir. Fakat aynı zamanda, başkalarının da bolluğa sahip olduğunu yani herkesin tam bolluğa sahip olduğunu görmelidir.

Bu, “On Sefirot Çalışmasına Giriş” te (madde 150) belirtilmiştir, “Koşulsuz sevgi olan dördüncü sevgi anlayışı, sonsuzdur.’ Bu böyledir, çünkü kişi tüm dünyayı doğru yargıladıktan sonra, sevgi sonsuz ve mutlak olur. Dünyada örtünme ya da gizlenme olmaz, çünkü orası, yüzün tam olarak ifşa olduğu yerdir, şöyle yazıldığı gibi, ‘Öğretmenin artık Kendini gizlemeyecek ve gözlerin O’nu görecek,’ zira kişi, Yaradan’ın insanlarla ilişkisinin, O’nun ‘İyiye ve kötüye iyilik yapan iyi’ isminden gelen gerçek İlahi formunda olduğunu zaten bilir.

Dolayısıyla kişi, mükemmelliği edindiğinde, gerçek aşamasını edinir. Ancak, bundan önce hazırlık seviyeleri vardır, “On Sefirot Çalışmasına Giriş”te yazıldığı gibi, ilk anlayış, korkudan tövbedir. Bunun hakkında şöyle yazılıdır (madde 63): “Yüzün ifşasının ilk seviyesine ulaşılması, yani ödül ve cezanın hissiyatında ve ediniminde öyle olur ki tüm sırları bilen Yaradan, kişinin tekrar aptallığa dönmeyeceğine tanıklık eder ve buna ‘korkudan tövbe’ denir. O zaman, kişinin günahları, hataları haline gelir ve ona ‘tam olmayan erdemli veya ‘orta düzey’ denir.”

Ancak, yukarıda bahsedilene göre, kişinin gerçeğin yolunda yürüdüğüne dair başka bir işaret vardır – eksiklik hali. Diğer bir deyişle, kişi şimdi daha kötü bir durumda olduğunu görür, yani gerçeğin yolunda yürümeye başlamadan önce, kendini, Keduşa’ya (kutsallık) daha yakın hissederken, şimdi bu yolda yürümeye başladığı için kendini daha uzak hissediyordur. Fakat bilinen kurala göre, “Kutsallık artar, azalmaz.” Burada şu soru doğar, “Kişi, şimdi gerçeğin yolunda yürürken, neden ilerlemek yerine gerilediğini hisseder? Eğer gerçeğin yolunda yürüyorsa, ilerlemesi gerekirdi. En azından, bir önceki durumundan düşmemeliydi.”

Cevap şudur, varlıktan önce yokluk gelmelidir. Bu demektir ki önce “eksiklik” denen bir Kli (kap) olmalıdır, sonra bu eksikliği doldurmak için yer olur. Dolayısıyla, öncelikle, kişi ileri gitmeli ve her seferinde kendini gerçeğe daha da yaklaştırmalıdır. Diğer bir deyişle, her ileri gittiğinde, kendi durumunu, kendini-sevmeye battığını görür. Ve her seferinde kendini sevmenin kötü olduğunu görmelidir, çünkü Yaradan’ın bizim için hazırladığı haz ve mutluluğa ulaşmayı engelleyen şey, kendini sevmektir, bizi Yaradan’dan ayıran da budur.

Buna göre, kişinin ne düşündüğünü –gerçeğin yoluna başladığı için şimdi gerilemektedir– anlayabiliriz, kişi, bunun böyle olmadığını bilmelidir. Aksine, gerçeğe doğru ilerlemektedir. Daha önce, çalışması, ihsan etme ve inanç üzerine dayanmadığında, gerçeği görmekten çok uzaktı. Fakat şimdi, içindeki kötü eğilimi hissetme durumuna gelmelidir, şöyle yazıldığı gibi, “İçinizde hiçbir yabancı Tanrı olmayacak.”

Atalarımız der ki: “İnsanın bedenindeki yabancı Tanrı kimdir? Kötü eğilimdir.” Diğer bir deyişle, kişinin içindeki alma arzusu, onun tam kötülüğüdür.

Ve sonra kişi, kötülüğün farkındalığını edindiği zaman, onu düzelteceğini söyleyebilir. Bundan, kötülüğüne artık daha fazla tahammül edemeyeceği bir noktaya ulaşmadan önce, düzeltilecek hiçbir şey olmadığı ortaya çıkar. Dolayısıyla, kişi gerçek durumunu görmek için aslında gerçeğin içinde çok yol almıştır.

Ve kişi, içindeki kötülüğü, ona tahammül edemeyecek derecede gördüğü zaman, onun içinden nasıl çıkacağına dair tavsiye aramaya başlar. Fakat İsrail insanı için tek tavsiye, Yaradan’a dönmektir, böylece O, kişinin gözlerini ve kalbini açsın ve onu yüce bollukla doldursun, tıpkı atalarımızın söylediği gibi, “Arınmak için gelene yardım edilir.”

Sonra, kişi Yaradan’dan yardım aldığı zaman, tüm eksiklikler, Yaradan’ın ışığı ile doldurulur ve kişi, kutsallığın derecelerinde yükselmeye başlar, çünkü gerçek durumunu görmesiyle, bunun ihtiyacı içinde zaten hazırlanmıştır. Bu nedenle, şimdi bütünlüğünü alması için yer vardır.

Ve sonra kişi, her gün, çalışmasına göre, daima yukarı doğru nasıl yükseldiğini görmeye başlar. Ancak, kalbin unuttuğunu, ıslahı için gerekeni -Dost sevgisi- uyandırmalıyız.

Bu, “kendini sevmek” olarak adlandırılan kalp için, keyifli değildir. Ancak, dostların toplantısı olduğunda, bu soruyu getirmeyi hatırlamalıyız yani herkes, kendisine başkalarını sevme konusunda ne kadar ilerlediğini ve bu konuda kendini teşvik etmek için ne yaptığını sormalıdır.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,073