e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Mektup 64

20 Ağustos 1962, Londra

Dostuma,

8 Haziranda Kudüs’ten yazdığın mektubuna cevaben birkaç yorum yapacağım:

1. Demişsin ki, eğer Tora İsrail topraklarında verilmiş olsaydı, dünya ulusları diyecekti ki, İsrail Tora’yı süt ve bal akan bu topraklarda Yaradan’a minnet duyduğu için değil, mecbur kaldığı için aldı.

Anlamalıyız, zaten büyük ve bereketli toprakları olduğu için diğer uluslar Tora’yı almak zorunda kalmadılar, öyleyse neden sadece İsrail halkı toprakları karşılığı Tora’yı almaya mecbur bırakıldı?

2. Her ulusun anavatanlarında kendi yasalarını oluşturduğunu yazmışsın.

Bunu da anlamıyorum, nerede olursa olsun herhangi bir yerleşik toplumun yaşamını sürdürebilmek için yasalar oluşturduğu bilinir. Aksi takdirde var olamaz. Deniz aşırı ülkelerden İsrail’e gelen büyük gruplara bakarsak, sadece bir aylığına bir araya gelmiş olsalar bile kendilerine ait özel yasalar oluşturduklarını görürüz. Kırk yıl boyunca çölde olan İsrail halkı için de bu böyleydi, onlar büyük bir topluluktu, neden yasaya ihtiyaç duymasınlar ki?

3. Ayrıca, halk adına politikacıların ürettiği, maneviyatla hiçbir bağı olmayan sadece dünyasal konularla ilgilenen yasalar ile manevi yasalar arasındaki bağı anlamalıyız.

4. Şöyle yazmışsın, nasıl olur da Yaradan “Ben sizin Tanrı’nızım,” dediğinde, dünya ulusları O kendi ihtişamı arıyor dedi, fakat O, “Babana ve annene hürmet et,” dediğinde onlar O’nun kendi ihtişamını “Babana ve annene hürmet et,” diyerek küçülttüğünü gördükleri için ilk emirleri kabul ettiler.

Açıklama yetersiz. Her şeyden önce görürüz ki, her asker komutanını gördüğünde ona hürmet eder. Eğer yapmazsa üstlerine saygısızlıktan dolayı asker cezalandırılır.

Dahası, eğer asker komutanlarına itaat etmezse hapis cezası bile alabilir ve bir komutan askerini emirlere uymadığı, kralın ihtişamını küçülttükleri için ölümle bile cezalandırabilir. Öyleyse neden eğer Yaradan babaya ve anneye saygı göster emrini verdiğinde, bu O’nun ihtişamını küçültüyor ve bu sebeple dünya ulusları ilk emirleri kabul ettiler denmiştir?

Ayrıca, eğer ilk emirleri kabul ettilerse, neden hala putperestlik yapıp, Tora ve Mitzvot’u (Manevi çalışma ve emirleri-sevapları) kabul etmiyorlar?

5. Demişsin ki, dünya uluslarına göre çocuklar anne ve babalarına bağımlı olduğu sürece onlara saygı göstermek zorundadır, oysa çölde çocuklar ihtiyaçlarını karşılayan Yaradan’a bağlıydı, bu nedenle anne ve babalarına değil, sadece Yaradan’a hürmet etmek zorunda olduklarını anladılar. Fakat Yaradan’ın “Babana ve annene hürmet et,” dediğini duyduklarında, bunu bir istisna olarak kabul edip, ilk emirleri kabul ettiler.

Bu da açıklama gerektiriyor, çöldeyken bile anne ve babalar çocuklarıyla ilgilenir, şöyle yazdığı gibi, “Her insan yediği kadardır; ruhunun sayısına göre adam başı bir demet.” Raşi bunu şöyle yorumlar, çadırındaki insan sayısına göre, kişi başına bir demet al.

Ayrıca, gökten düşen ekmek de bakım ister, şöyle yazdığı gibi, “Ne pişireceksen pişir, ne kaynatacaksan kaynat ve geriye kalanı sabah için bir kenara koy.”

Bu nedenle, çocuklar, anne ve babalarına bağımlıdır, o zamanla bu zaman arasındaki tek fark, çölde ebeveynlerin şimdiki gibi çocukları için market alışverişi yapma zorunluluğu olmamasıydı. Öyleyse Yaradan’ın anne ve babaları onurlandırın emrinde ne gördüler?

Buna basit bir cevap verebiliriz, Mısır hükmünden çıkar çıkmaz Tora’yı almak zorunda olduğumuzdan ve Tora olmadan bir adım bile yürümememiz gerektiğinden, Tora çölde verildi. Dolayısıyla Tora alımına hazırlık Mısır’dan çıkar çıkmaz başladı.

Mısır’dayken Yaradan onlara Tora vaadini verdi, şöyle yazıldığı gibi, “Halkı Mısır’dan çıkardığında, bu dağda Tanrı’ya ibadet edeceksin.” Bu böyledir, çünkü Tora olmadan Mısır’dan çıkış tamamlanmaz. Bu sebeple Tora çölde verildi.

Beden Klipa’ya (kabuk) köle olduğunda, başka şansı yoktur. Fakat özgürleştiği anda “Ve sen boş şeyleri değil, onları konuşacaksın,” kuralı derhal işlemeye başlar, çünkü sonrasında bu Tora’nın iptalinin günahı olabilir, şöyle yazdığı gibi, “evinde oturduğunda ve yolda yürüdüğünde.”

Dünya uluslarının ilk emirleri kabul etmesini şöyle yorumlamalıyız: Kutsal Zohar anne ve babadan Hohma ve Bina olarak bahseder. Tora yolları HBD (Hohma-Bina-Daat) denilen üç anlayışla açıklığa kavuşturulur. Hohma “Bilge olan kim? Geleceği gören kişi,” sözündeki gibidir ve “eğer aklı (Bina) çağırırsan,” çünkü Tora, Hohma (bilgelik/fazilet) ve Bina (akıl/zekâ) ile saflaşır. Birde onları birbirine bağlayan Daat (bilgi) vardır, çünkü Daat, Dvekut ve bağ demektir, tıpkı “ve Adem Havva’yı karısı olarak bildi,” sözündeki gibi.

Bilmeliyiz ki, maneviyatın temeli akıldan üstün olan inançtır, yani kişinin hiç mantık ve bilmişlik olmadan Yaradan’a inanması. Bu kalpteki kabuldür, tıpkı “Ve bugünü bilecek ve tüm kalbinle Efendim Tanrı diyeceksin,” sözündeki gibi.

Atalarımızın Lişma’da öğrenmek olarak kabul ettikleri Daat denilen inançla bir kez ödüllendirildiğimizde, sonrasında “O pek çok şeyle ödüllendirildi, Tora’nın sırları ona ifşa oldu ve o bir şelale gibi oldu.” Bu demektir ki, kişi bir kez inançla ödüllendirildiğinde, Hohma ve Bina denilen Tora ile ödüllendirilir.

Tora ile ödüllendirildikten sonra inancı bir kez daha uzatmalıdır, çünkü kişi ödül almadan Yaradan’a hizmet etmelidir. Bir kez Tora ile ödüllendirildiğinde, kişi Yaradan’a hizmete değer, der, çünkü artık Tora’sı vardır, şöyle yazdığı gibi, “Efendi’nin emirleri doğrudur, onlar kalbi coşturur.” Öyle anlaşılıyor ki, kişi sadece realiteyi iptal etmek için inançta çalışıyor. “Tüm kalbinle, tüm ruhunla ve tüm gücünle,” sözünün anlamı budur. Bu demektir ki, kendisi için hiçbir şey istemiyor ve tek arzusu varlığını tamamıyla iptal etmek.

Dolayısıyla Tora ile ödüllendirildiğinde kişi Daat ve aklın üzerindeki Dvekut denilen inancı yenilemelidir, sonrasında HBD’ye sahip olur.

Buna göre inancın iki çeşidi vardır: İlk düzen “önce inanç, sonra Tora’dır.” Bu sırada Daat yukarıda, Hohma ve Bina aşağıdadır. Kutsal Zohar’da buna Segola de Taamim denir.

İki çeşit Segol (İbranicede noktalama işareti, üçgen şeklinde üç nokta) vardır:

  1. Noktası yukarıda olan Segol de Taamim. Böyle olduğunda yukarıdaki noktaya Keter denir ve alttaki iki çizgi—sağ ve sol— Hohma ve Bina olarak adlandırılır, çünkü Tora içinde Hohma ve Bina’yı barındırır. Hohma’ya insanın elde ettiği “Tora’nın sırları” denir ve Bina insanın Hohma vasıtasıyla edindiği şeydir. Bu demektir ki, kişi Hohma’yı özümsediğinde Bina’yı onun içinde idrak eder.
  2. Noktası aşağıda olan Segol de Nekodot. Bu demektir ki kişi Tora’yı edindiğinde inancını bir kez daha yenilemelidir. Buna “İki anlayışı—Hohma ve Bina— bağlayan Daat” denir. Eğer aklın üzerindeki inancı aramaya geri dönmezse daha önce edindiği Tora ondan ayrılır, çünkü şimdi çalışmasını bir temele dayandırdığı için Yaradan’a hizmet etmenin değerli olduğunu söylediğinden, çalışması için destek aldığını söyleme yanılgısına düşer, böylece artık mantık ötesi Yaradan’a hizmet etmeye ihtiyacı kalmaz. Öyle anlaşılıyor ki, burada sadece ödül almak için Yaradan’a hizmet ediyor.

Dolayısıyla Tora’nın ediniminden önceki inanca, Hohma ve Bina arasında karar verici olan Keter denir ve Tora’dan sonra gelen inanca Daat denir. Buna Daat de Keduşa denir, çünkü ancak bundan sonra Tora’yı yerine getirebilir.

Bununla “O, ‘Ben’ dediğinde, puta tapanlar dedi ki, O, Kendi ihtişamını arıyor,” sözünü yorumlayabiliriz. “Ben ve sen sahip olmayacağız,” demek, insanın varlığını iptal etmesi, “form eşitliği” denilen “aklın üzerindeki inanç,” demektir, tıpkı kişinin Yaradan’ın önünde iptal olmak istemesi, “O merhametli olduğundan, sen de merhametlisin” sözündeki gibi.

Fakat O, ‘Babanı ve anneni onurlandır’ dediğinde, onlar ilk emirleri kabul ettiler.” Bu demektir ki, Yaradan’ın Tora ve Tora’nın sırlarının edinimi olan “baba ve anne” denilen Hohma ve Bina’yı onurlandırmaları emrini verdiğini gördüklerinde, Yaradan’ın onlara iyi bir ödül verdiğini gördüler ve inancın sadece Tora ışığının tadı olan yüce olanı edinme aracı olduğunu anladılar.

Öyle anlaşılıyor ki, O “realitenin iptali” denilen Kendi ihtişamını talep etmedi, çünkü bu şekilde onlar realitenin devamlılığı aşaması olan Gadlut (yetişkinlik) seviyesine gelebileceklerdi. Oysa bu sırada durum bunun tersidir—kişi Tora’nın yüceliğini ve tadını edindiği ölçüde, Kral’a şükreder ve onu onurlandırır ve Tora’nın ışığıyla Yaradan’a hizmetin değerli olduğuna hemfikir olur.

Ama yine de putperest olarak kalırlar ve dönmezler, çünkü Daat de Keduşa’yı (kutsallık bilgisi) almak istemezler. Bu demektir ki, bir kez Hohma ve Bina denilen Tora ışığının ifşasıyla ödüllendirildiklerinde, ‘Tora’yı edinmeden önce sahip olduğumuz inanç, sadece bir araçtı bizim için en önemli şey realitenin devamlılığı ve hazzın alımı’ dememek için inancı bir kez daha yenilemek zorundalar.

İnancı bir kez daha uzatarak, İsrail halkı herkese Hohma ve Bina’yı ödül için amaçlamadıklarını gösterir, niyetleri sadece Yaradan içindir ve onlar için en önemli şey “Daat kişiyi Yaradan’a bağlar,” denilen aklın üzerindeki inançtır ve bu Dvekut olarak kabul edilir.

Bununla kişi sağ ve sol çizgi arasında, HBD denilen Yaradan, insan ve Tora arasında ne zaman birleşme olacağına karar verir. Kutsal Zohar’da der ki, “Tora, İsrail ve Yaradan bir.” Bu almak istemedikleri Daat’tır ve buna Daat de Keduşa denir.

Dolayısıyla, O’nun Tora ve ödül olarak kabul edilen “Babanı ve anneni onurlandır,” sözünden sonra, O’nun arzusunun Kendi ihtişamı olmadığını ve ödül alma niyetinde olmadığını kabul ederler. Fakat kişi Daat çalışmasını yapmalı ve bir kez daha çalışmasının özünün ödül almamak olduğunu söylemelidir. Bu putperestlerin hemfikir olmadığı ve olamayacağı bir şeydir ve onlar bu aşamada kalırlar.

Dileyelim Yaradan gözlerimizi Tora’sıyla (Işığıyla) açsın ve Daat de Keduşa (Yaradan’ı bilmek) ile ödüllendirilelim.

Baruh Şalom HaLevi Aşlag

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,079