e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Sayılı Şeyde Kutsama Yoktur” Ne Demektir?

Çalışmada “Sayılı Şeyde Kutsama Yoktur” Ne Demektir?

Makale 31, 1989/90

Zohar’da şöyle yazar: “Gel ve gör, sayılan bir şeyin üzerinde yukarıdan kutsama yoktur. Peki, şunu sorabilir miyiz: ‘İnsan nasıl sayıldı? Kefaret onlardan nasıl alındı?’ Önce, onlar insanı kutsal kılar, sonra kefaret sayılır ve tekrar insan kutsanır. Bu nedenle insan başlangıçta ve sonda kutsanmıştır ve aralarında ölüm yoktur. Şu sorulur: ‘Neden sayılma nedeniyle orada ölüm var?’ Şöyle cevap verir: ‘Çünkü saymada kutsama yoktur ve kutsama gittiğinde, Sitra Ahra gelir.’” Bunlar Zohar’ın sözleridir.

Raşi neden Yaradan’ın insanı (Yaradan yönelenleri) saydığının sebebini söyler. Der ki: “Onlara olan şefkati dışında, O onları her saat sayar.” Raşi şöyle açıklar, eğer biz sayılan bir şeyde tehlike, ölüm olabilir diyorsak, neden Yaradan insanı saydı ve onu tehlikenin içine attı? Bu nedenle der Raşi, “Onlara olan şefkati dışında, içindeki tehlikeye rağmen O, onları her saat sayar. İnsan için duyduğu sevgi ve onların sayısını bilme arzusu sebebiyle insanı sayar.”

Yaradan sayılarını bilmek istediği için , “Onlar ıslah vasıtasıyla sayılmak zorundalar, böylece aralarında hiçbir engel olmayacak, bu nedenle Yaradan onları kefaret yoluyla sayacak,” denmesini görünüşte anlamak zordur. Böyle bir şeyi söylemenin nasıl mümkün olduğunu anlamalıyız çünkü Yaradan onların sayısını bilmek ister, onlar sayılmak ve halk toplamını vermek zorundalar. Bu şekilde Yaradan bilir, aksi takdirde halkın sayısını önceden bilemez fakat yaratılanların O’nu haberdar etmesini ister. Bu olabilir mi?

Ayrıca, çalışmada kutsamanın, sayımın ne demek olduğunu ve sayımda kutsama olmadığında neden ölüme sebebiyet verdiğini ve sayılan bir şey üzerinde neden kutsama olamayacağını anlamalıyız.

Bilinir ki, Yaradan çalışmasında iki mesele vardır: 1) Yaratılış amacı; 2) yaratılış ıslahı. Yaratılış amacı demek, yaratılanlar haz ve mutluluk alır demektir. Şöyle yazdığı gibi: “Arzusu yarattıklarına iyilik yapmak.” Yaratılışın ıslahı, yaratılanların Yaradan yolunda yürümesidir, yani form eşitliğine ulaşmaktır. Dolayısıyla, Yaradan yarattıklarına verdikçe, yaratılanlar da Yaradan’a vermelidir. Aksi takdirde, form eşitsizliği söz konusudur ve maneviyatta form eşitsizliği Yaşamların Yaşamı’ndan ayrılığa sebep olur.

Bununla ilgili Zohar’da şöyle yazar: “Form eşitsizliği -ihsan etme formunda hiçbir şeyi olmayan, köklerinin zıt ucunda olanlar- nedeniyle yaşamlarında kötü olanlara ‘ölü’ denir, onlar O’ndan ayrılmışlardır ve gerçekten ölürler.” Ancak, onlarla ilgili Zohar’da şöyle yazar: “Yaptıkları her şeyi kendileri için yaparlar,” yani amaçları öncelikle kendileri ve kendi zaferleri içindir.”

Diğer bir deyişle, Yaradan’ın yaptığı her şey bütünlük aşamasındadır. Bu demektir ki, Yaradan yarattıkları için haz ve mutluluk ister, bu nedenle O, onlara alma arzusu ve mutluluk özlemi verdi. Bununla haz almak isteyeceklerinden emindi fakat yaratılışın ıslahı için, yaratılanların edinmesi gereken Kli (kap) ve arzunun -haz ve mutluluk alabilecekleri arzuya “ihsan etme arzusu” denir- elde edilmesi aşamalı olarak gerçekleşir çünkü aşağıda olanın üst gücün arzusuna, Yaradan’ın yarattığı, kendisi için alma arzusuna karşı gelme gücü yoktur.

Dolayısıyla iki çeşit kap (Kelim) olduğunu görürüz:

1- Alma kapları. Ancak, alma kaplarına ıslah verilmiştir, yani alma kapları üzerinde zıt bir nitelik vardır. Diğer bir deyişle, kişi aslında almaktadır fakat niyetinde vermek istemektedir. Öyle anlaşılıyor ki, amaç eylemin tam zıttıdır ve buna Kelim’e gelen ışığı “ihsan etmek için almak” denir.

Işığın adı Hohma’dır (bilgelik) ve bu yaratılış amacının ışığıdır. Aynı zamanda Dinim’in (yargılar) zayıflamasına da işaret eder. Bu demektir ki, alma kaplarında Dinim vardır, yani orada kabın kullanmasının yasak olduğu Din (yargı) var, form eşitsizliğine ve ayrılığa sebep olan bu Din şimdi zayıflamıştır. Bu zayıflama nedir? Kabın üzerine “ihsan etme” niyeti yerleşmektedir.

Bu demektir ki, kişi ihsan etme amacını alma arzusunun üzerine yerleştirmeden önce, arzu hoşnutsuzluğa sebep olur. Manevi olarak dokunmak istediğimiz her şey acılaşır çünkü kendisi için alma kabında gizlilik ve kısıtlama yoktur, böylece maneviyattan iyi tat almak imkânsızdır. Diğer bir deyişle kutsal olan her şey, alma arzusunun hazzında ulaşılmaz, uzak ve imkânsız olarak hissedilir. Buna “acı” denir.

Ancak, eğer kişi alma arzusunun üzerine ihsan etme arzusunu yerleştirirse, kutsallıktaki her şeyde tatlılık olduğunu hisseder fakat kutsallığa ait olmayan meselelerden uzaklaşmalıdır, yani onları hoş görmemelidir.

Öyle anlaşılıyor ki, kişi kendini ıslah ettikten sonra, yani ihsan etme amacı taşıdığında, Aviut (kalınlık) ve Masah (perde) içeren ışığın ve Kli’nin farkına varır.

Aviut’a Dinim denir, burada kısıtlama ve gizlilik vardır ve ışık orada parlamaz. Bu sebeple, Aviut’a “karanlık” denir.

Diğer bir deyişle, kendisi için almaya “Av (kalın) olmak” denir ve ihsan etmeyi istemeye Zah (arı/temiz/masum) denir. Sonrasında, Av’ın üzerine ihsan etme amacını getirdiğinde, Din zayıflar ve daha önce karanlık olan Kli’nin içinde ışığın parlayacağı bir yer olur. Buna “Dinim’in zayıflaması” denir.

2- Şunu da unutmamalıyız ki, kişide ihsan etme kapları vardır, örneğin kişinin dostunun hoşuna giden bir şeyi ona vermesi gibi. Vermenin kendisine “ihsan” denir. Zah olan bir insan insanları mutlu etmeye çalışan, onların iyi hissetmesini sağlayan kişidir. Bu kapların üzerinde, bu eylemlerde Din olduğu söylenemez, yani orada ihsan etmeyi arzulayan Kelim’in kullanımına engel olan yargı vardır.

Ancak, burada da, niyet meselesi vardır, yani içten olup olmadığı meselesi. Kişi verdiği zaman, kendisinin değil, başkalarının hazzını mı amaçlıyor? Bu anlayışa, yani hem eylemin hem de amacın ihsan etme amacıyla olmasına “ihsan etmek için ihsan” denir.

Bazen kişi başkalarının iyiliği için pek çok şey yapar fakat amacı karşılığında saygı ya da buna benzer şeyler almaktır. Bu tıpkı Zohar’ın kötü olanlarla ilgili olarak, yaptıkları tüm iyi şeyleri kendi faydaları için yaparlar, şeklinde yazması gibidir. Burada Kli tarafında Din yoktur yani eksiklik yoktur. Diğer bir deyişle, eylem açısından ıslah edilecek bir şey yoktur.

Ancak, niyet de ıslah olmak zorundadır. Bu demektir ki, amaç açısından alma eylemiyle, verme eylemi arasında bir fark yoktur. Her iki eylem de ıslaha ihtiyaç duyar, amaç da ihsan etme amacıyla olmalıdır.

Bu böyledir çünkü çalışma öncelikle kalptedir. Yani, kişi Yaradan sevgisi derecesine ulaşmalıdır. Şöyle yazdığı gibi; “Ve sen Yaradan’ı tüm kalbinle ve ruhunla seveceksin.” Manevi çalışma ve ıslahımızda yaptığımız her şey, kalbi ıslah etmek içindir. Bununla ilgili şöyle yazılır; “Gel ve atalarımızın sözlerini gör, ‘Bil ki, öğretinin tüm ıslahlarını atalarımız yerleştirmiştir… Hepsi kalplerin ıslah içindir çünkü ‘Yaradan tüm kalpleri hisseder.’”

Yukarıda söylenenlerle, iki meseleyi fark ederiz: Yaratılış amacı yarattıklarına iyilik yapmak. Bu ışığa Hohma denir, elinde ne olduğunu görmek anlamındaki “görmek” demek, yaratılış amacı iyilik yapmak olduğundan ne kadar aldığını sayıyor demektir ve sonra kişi elindekini edinir ve hisseder.

Örneğin, diyelim ki, iki kardeş var, biri zengin ve Amerika’da yaşıyor, diğeri fakir ve burada yaşıyor. Zengin kardeş fakir kardeşin adına bankaya bir milyon dolar yatırır. Ancak, fakir kardeşinin ne bunu bilmesine izin verir ne de bankanın bunu ona bildirmesine izin verir. Böylece kardeş fakir kalır çünkü paradan haberi yoktur.

Yaratılış amacı olan yarattıklarına iyilik yapmak da buna benzer. Eğer insanlar bilmiyorsa ve haz ve mutluluğu hissetmiyorlarsa, burada ne gibi bir fayda vardır? Bu nedenle bu ışığa Hohma (bilgelik) ve “görmek” denir ve “Panim’in (yüz) ışığı” olarak adlandırılır, tıpkı “İnsanın ilmi yüzünde parlar” sözünde olduğu gibi.

Çalışmada buna “sayılan bir şey” denir yani alma kaplarında alınan bir şey. Bu demektir ki, eğer alırsa, ne aldığını görecek ve sahip olduklarını sayacak.

Buna aynı zamanda “hediye” denir. Genellikle, kişi dostuna bir hediye verdiğinde, dostunun bunu saymasını ve hediyenin değerini, onu sevdiğini göstermek için vermiş olduğunu takdir etmesini ister. Hediyenin değerine göre, kişi sevginin ölçüsünü değerlendirebilir. Öyle anlaşılıyor ki, eğer kişi hediyenin büyüklüğünü görmek için hediyeye bakmıyorsa, sevginin ölçüsünü lekeliyordur.

Dolayısıyla, kişi bir hediye aldığı zaman eğer görmüyor ve hediyenin önemini görmeye çalışmıyorsa, verenin göstermek istediği sevginin ölçüsünü lekeler. Atalarımız şöyle der: “Kendine bir dost satın al.” Kişi dostunu ona hediyeler göndererek satın alır. Eğer kişi bunu görmez ve ondan aldığı hediyenin büyüklüğünü ve önemini takdir etmezse, “Kendine bir dost satın al” aşamasına nasıl gelebilir? Öyle anlaşılıyor ki, kişi dostundan aldığı şeyin ölçüsünü saymalıdır.

Dolayısıyla, eğer yaratılanlar Yaradan’ın verdiklerini saymazsa, o zaman yaratılış amacı olan yarattıklarına iyilik yapmak amacını edindikleri aşamaya ulaşamazlar.

Buna “Hohma ışığı” denir ve ışık alma kaplarında alınır. Ancak, kişi bunu alma kaplarının üzerindeki “ihsan etmek için almak” denilen ıslahla beraber kullanmalıdır. Bu demektir ki, kişi alma kaplarına ihsan etme amacını yerleştirmelidir. Eğer bunu yapmazsa, eşitsizlik ayrılığa sebep olduğundan, Yaşamların Yaşamı’ndan ayrılır. Dolayısıyla, almak onun manevi ölümüne sebep olur, tıpkı yukarıda söylediğimiz gibi, “Kötülere yaşamlarında ‘ölü’ denir.”

Ancak, ihsan etme kaplarına alınan ışığa “Hasadim (rahmet) ışığı” denir. Hesed (rahmet) demek, dostuna merhamet gösteren kişi gibi veriyor demektir. Buna “örtülü Hasadim” denir, yani Hasadim –ihsan etme kaplarında aldığı şey, yani ne verdiği-Kli ile aynı değere sahiptir.

Bilinir ki, bir sadaka bir de hediye vardır. Yukarıda açıkladığımız gibi, kişi dostundan sadece hediye almamalı, aynı zamanda ne aldığını da görmelidir. Eğer, “Bana ne verdiği önemli değil” derse, dostunun hediyesini lekelemektedir. Bu şekilde dostunun ona hediye gönderme amacı idrak edilmemiş olur. Hediye bir dost satın almak içindir, yukarıda söylediğimiz gibi; “Kendine bir dost satın al” ama kişi hediyenin önemini görmezse, o zaman kendine dost satın alamaz. Dolayısıyla, hediyeyi saymalı ve ölçmelidir.

Fakat kişi dostuna bir sadaka gönderirse, veren -eğer gerçekten sadaka vermek istiyorsa- sadakayı alanın bunu ona kimin gönderdiğini bilmemesine çalışmalıdır. Sadakayı alan da, sadakayı verenin kime verdiğini bilmediğini bildiğinde çok mutlu olur.

Benzer şekilde, bazen insanlar önemli bir kişi için yardım toplarlar ve alanın bundan utanmasını istemezler. Parayı toplayanlar şöyle der: “Birisi için topluyoruz.” Dolayısıyla, kimsenin kimseyi bilmediği -alan ve veren- bu yardıma gerçek yardım denir ve burada alan kişi açısından hiçbir hoşnutsuzluk yoktur.

Öyle anlaşılıyor ki, Hesed’de biz verenin, yani aşağıda olanın perspektifinden konuşuyoruz, bundan sonra kişi mantık ötesi hareket ettiği bir aşamaya ulaşır. Diğer bir deyişle, kişi verir fakat kime verdiğini bilmez fakat inanır ki verdiği her şey amacına ulaşmaktadır. Buna “gizlilik içinde sadaka” denir.

Sadaka Hasadim olarak kabul edilir. Bu demektir ki, kişinin ihsan etme kaplarıyla çalıştığı bir zamandan bahsediyoruz, yani sadece Yaradan’a veren kişiden bahsediyoruz. Bir başkasını kutsayan, onunla güzel konuşan bir insan gibi, buna “kutsama” denir. Gerçekte ona vermemektedir çünkü gerçek anlamda veremez, kalbiyle verir ve kalbinde olanı sözleriyle gösterir.

Öyle anlaşılıyor ki, kutsama demek vermek, ihsan etmektir. Bu demektir ki, bu sırada ihsan etme kaplarına bağlanıyor. Bunun anlamı şudur, dostunun ona verdiğinden daha fazlasına sahip olmasını istemek kutsamadır. Dolayısıyla, kişi ihsan etmeye bağlandığında, Yaradan’a memnuniyet vermek istemektedir, o yüzden şöyle der: “Sana iyi eylemlerden daha fazlasını verebilirim, yaptığım iyi eylemlerden daha fazlasını sana verebileceğim için seni kutsuyorum.” Diğer bir deyişle, insan daima Yaradan’ı kutsamalıdır yani gerçekte O’na verdiğinden daha fazla mutluluk O’na verebilmek ister.

Bu nedenle, ihsan etme kaplarına “sadaka” denildiği ve sadakanın gizlilikte verilmesi -verenin kime verdiğinin ve alanın da kimin verdiğini bilmemesi- gerektiği için, kutsama üzerinde bir sayma meselesi yoktur. Dolayısıyla, burada sayma meselesi yoktur çünkü sayma coşkuya ve sevgi bağına sebep olur, tıpkı hediyeyle ilgili söylediğimiz gibi.

Hediyede atalarımızın söylediği gibi, durum bunun tamamen tersidir: “Kim dostuna hediye verirse, bunu onun bilmesine izin vermelidir.” Bu böyledir çünkü tamamen ihsan etmek zorunda olduğu sadakanın aksine hediyenin sonucu her ikisini birbirine bağlayan sevgi olmalıdır. Bu demektir ki, sadakada herhangi bir sayımdan kaçınmak için birbirlerini bilmemeleri en iyisidir.

Dolayısıyla, çalışmayla ilgili olarak konuştuğumuzda, sadaka demek “ihsan etme kapları demektir, Kli, Hesed yapmak istediğinde, Kli’ye dolan ışığa “Hasadim ışığı” denir. Her şey ihsan etmek için olduğunda buna “yaratılışın ıslahı” denir.

Fakat yaratılışın amacı Kelim’in haz ve mutluluk almasıdır ve burada ne aldıklarını kesinlikle görmek zorundadırlar çünkü kişi aldığı şeye göre yaratılış amacından, cömertlikten bahseder. Eğer ne aldığını saymazsa, içinde hissettiği haz ve mutluluk açısından henüz almıyor demektir. Dolayısıyla, Yaradan’dan sadece haz ve mutluluk aldığını söyleyemez. Bu nedenle, Hohma ışığına -yaratılış amacı- aynı zamanda “görmek” denir çünkü yaratılış amacı görmek olarak kabul edilir.

Fakat bu yaratılış ıslahıyla zıtlık içindedir. Buna “örtülü Hasadim” denir, yani henüz aldığı şeyleri görmemektedir, bu halen daha ona kapalıdır. Çalışmada, buna “Rahmet (Hesed) arzusu” denir, yani sadece ihsan etme arzusu. Yukarıdan bir şey alıyorsa bile onunla ilgilenmez. Payına düşünle mutludur, yani Yaradan çalışmasında bir şeyler yapıyor olmaktan dolayı mutludur.

Diğer bir deyişle, maddi bedenin ihtiyacı olmayan bir şey yaptığını söyleyebildiği için payına düşenden memnundur. Atalarımızın dediği gibi, “Kim konuşur ama yapmazsa, yürümenin ödülü ellindedir.”

Bu şöyle açıklanır; “Yürümenin ödülü ellerindedir.” Bir şey yapmasa bile, hâlen daha yürüme ödülü vardır, sadece toplantıya katılmak bile kendi içinde bir ıslahtır çünkü çalışmanın atmosferi içindedir. Öyle anlaşılıyor ki, eğer kişi ihsan etme kaplarına -sadaka için çalışmak istediği için sayma meselesinin olmadığı Hesed- bağlandıysa, bu önemlidir ve “yaratılışın ıslahı” olarak kabul edilir.

Yukarıda söylenenlerle, bize sorulanı anlayabiliriz, “Onlara şefkati dışında, onları her saat sayar.” Sorarlar, “Eğer Yaradan halkın sayısını bilmek istiyorsa, neden halkı sayıp, toplamı Yaradan’a bildirene kadar beklemiyor, ancak bundan sonra halkın sayısını bilemez mi?”

Aslında, “Onlara şefkati dışında” demek onların her şeyi ihsan etme amacıyla yaptığını görür demektir. Bu demektir ki, onlar yaratılış ıslahını yerine getirdi ve bu nedenle O, onlara, “görmenin ışığı” denilen Hohma ışığını, yaratılış amacını vermek istiyor. Diğer bir deyişle, onların sahip olduklarını zaten sayıyor olmaları gerekir çünkü ışık, alma kaplarında alınır.

Ancak, ihsan etme amacını edinmek zorundadırlar ve eylem amacı takip eder kuralına göre kişi haz alma eylemine bağlandığında, alma eylemi amacın ihsan etme amacında değil alma amacında olmasına sebep olur. Kendisi için alma Yaşamların Yaşamı’ndan ayrılığa sebep olur ki bu ölüm olarak kabul edilir. Şöyle yazdığı gibi: “Kötü olanlara yaşamlarında ‘ölü’ denir.”

Şöyle yazılmıştır: “Neden sayma sebebiyle ölüm artar?” Cevap şudur, sayılan bir şey alma kaplarında alınan “Hohma ışığı” olarak kabul edildiğinden, eylem amaca hükmeder ve bu nedenle kişi ihsan etme amacında olamaz. Böylece doğal olarak ölüm olur.

Şöyle yazılmıştır: “O cevap verir, ‘Saymada kutsama olmadığı için kutsama gittiğinde, Sitra Ahra ona gelir.’” Diğer bir deyişle, sol denilen Hohma ışığı alma kaplarında parladığında, orta çizgi meselesi söz konusu olur. Kişinin alma eylemine doğru çekilmemesi için onlarda ıslah olmalıdır. Bu aşamada Hasadim ışığı -ihsan etme kaplarıyla beraber çalışan- çekilmelidir ve yukarıda söylediğimiz gibi, ihsan etme eylemi düşünceyi etkiler.

Bu ıslah gerektiren sol çizginin Kelim’inde alınan Hohma ışığının üzerindeki korumadır. Ancak, kişi Lişma derecesi ile ödüllendirilmeden önce, Hohma ışığı ile ödüllendirilemez. Diğer bir deyişle, çalışma düzeninde önce kişi Katnut ile ödüllendirilir, sadece ihsan etmek amacıyla ihsan etme kaplarını amaçladığı kabul edilir. Sonrasında, Gadlut ile ödüllendirilir, bu demektir k iHohma ışığının, yaratılış amacının, parladığı alma kaplarında ihsan etmeyi amaçlar.

Öyle anlaşılıyor ki, kişi saymada ışıkla ödüllendirilmeden önce, “kutsama” denilen Hasadim ışığı ile ödüllendirilmelidir, yani o Yaradan’ı kutsar ve O’ndan bir şey istemez. Kendisi için almak istemez ve bunun yerine tamamen ihsan etmek ister. Sonrasında sayma ışığı Hohma ile ödüllendirilir. Bu demektir ki, korunma gerektiren ışık, eylemden sonra çekilmiş olmamak için alma kaplarına gelir. Bu bir alma eylemi olduğundan, kutsama ışığı yani koruyan Hasadim ışığı bir kez daha çekilmelidir.

Şimdi bize sorulanı yorumlayabiliriz:

1) Yaradan, O’na yönelen insanların (halkın) sayısını bilmek istediği ve halk sayıyı O’na söyleyeceği için mi halkı saymayı arzuladı, Yaradan bunu kendisi bilmiyor muydu? Cevap şudur ki, onları sevdiği için, insanoğlunun sayılarını bilmelerini istedi. Diğer bir deyişle Yaradan onların Hohma ışığını almalarını istedi. Öyle anlaşılıyor ki, O, onların saymadaki ışığı edindiklerini bilmek istedi, yani onlar kendileri sayacak ve ne edindiklerini görecekler, çünkü buna alma kaplarına gelen “görmenin ışığı” denir. O Kendisi için bilmek zorunda olduğu için değil, halkının bilmesi için öğrenmek istedi.

2) Kutsama olmadığı yerde neden ölüm vardır? Cevap şudur ki, sayılan bir şey alma kaplarına gelen Hohma ışığıdır. Alma kaplarını kullanırken kişi alma eylemine çekilir ve dolayısıyla Yaşamların Yaşamı’ndan ayrılır. Buna “ölüm” denir ve bu nedenle korunma gerektirir. Bu koruma kutsamadır yani ihsan etme amacından ayrılmaması için alma eylemini koruyan ihsan etme eyleminin, Hasadim ışığının uzantısıdır.

3) Neden öncesinde ve sonrasında kutsama ihtiyacı vardır? Çalışma düzeni Lişma’yı başarma ihtiyacıyla başlar. Atalarımız bununla ilgili olarak şöyle der: “Kim O’nun rızası için maneviyatı çalışırsa, maneviyatın sırları ona açılır.” Aynı zamanda Lişma demek tüm eylemleri “kutsama” denilen ihsan etme amacıyla olacak demektir. Kutsamanın anlamı vermektir, yani sözlü kutsama. Bu demektir ki, eyleme ekleme yapamadığından, tüm kalbiyle verdiğinin işareti olarak ağzıyla kutsama vermeye çalışıyor. Buna “Hasadim ışığı” denir.

Dolayısıyla, düzen şöyledir:

  1. “Sağ çizgi” denilen kutsama, Hesed’dir.
  2. Hohma (bilgelik) denilen ödülle, maneviyatın sırlarıyla ödüllendirilir, bilinir ki ışığa alma kaplarında alınan “hediye” denir. Bu sebeple, buna “sayma” denir. Diğer bir deyişle, O’na nasıl şükredeceğini bilmek için ne aldığını görmek ister.

Burası “Ayrılık” denilen, ölüme geldiği bir yer olduğundan, buna “sol çizgi” denir, örneğin Nekudim dünyasındaki yedi krallığın ölümünde bu vardır. Bu sebeple, Hasadim’i genişletme gereksinimi vardır ve Hasadim korur, böylece onların içinde ölüm olmaz yani Yaşamların Yaşamı’ndan ayrılmazlar.

Bu sebeple şöyle yazılmıştır: Sonunda kutsama için bir ihtiyaç vardır. Öyle anlaşılıyor ki insan başlangıçta ve sonda kutsandı ve onlarda ölüm yoktur.

Genel olarak, dünyanın ıslahına “çizgilerin ıslahı” denir ve dünya bununla devamlılığını sürdürebilir.

  1. Çalışmada kutsama nedir? Kişi verme aşamasında olduğunda, bu Hasadimışığıdır.
  2. Çalışmada sayma nedir? Alma kaplarına gelen ışıktır. Bu sırada kişi ne aldığını görmek ve saymak ister. Bu “hediye” olarak kabul edilir.
  3. Neden sayılan bir şeyde kutsama yoktur? Sayılan bir şey demek alma kaplarına gelen ışık ve bereket birbirine zıt demektir. Zohar’a göre, Heseddenilen sağ çizgi sadece ihsan etmek istediği ve alma kaplarını kullanmak istemediği için her iki çizgi çekişme hâlindedir, çünkü sol çizgi “yaratılış amacı sadece almak” dediği için sağın zıttıdır. Ancak, ihsan etme amacı için ıslah gereklidir. Bu sebeple sonrasında aralarında barışı sağlayan orta çizgi gelir. Bu nedenle, başlangıçta ve sonda kutsama olmasının sebebi budur.

 

 

 

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,078