e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Bu Yudah İçin

Atalarımızın Mısır’da yedikleri o ekmek. Matza[1] yemenin ıslahı (sevabı) acele gelecek kaçış ilgili olarak halka Mısır’dan ayrılmadan önce verilmişti. Ardından Matza yemenin sevabı onlara hâlâ kölelerken verildiği ve sevabın amacının kurtarılış zamanı olduğu zira aceleyle ayrıldıkları söylenir.

Bu nedenle Mısır’da çıtır yufka ekmeği (Matza) yenildiğini bugün bile hatırlamaktan hoşlanıyoruz çünkü bizler de gurbette esir edilmiş gibiyiz. Ayrıca bu Sevap ile yakında bizim günlerimizde olacak olan kurtuluşu genişletmeyi hedefliyoruz, tıpkı atalarımızın Mısır’da yediği gibi.

Bu yıl burada – önümüzdeki yıl özgür. Yukarıda bu Sevabı hedefleyerek, Mısır’daki atalarımızın Matza’yı yiyerek Sevabı gibi, kaderimiz olan garanti edilmiş kurtuluşu, uyandırabiliriz yazılmıştır.

Bizler köleydik… yazıldığı gibi “Kötülükle başlar övgüyle biter.” Kötülükle ilgili olarak bir Kabalist ve Şumuel ihtilaftaydılar: Kabalist önce “başlangıçta atalarımız putperestti,” dedi ve Şumuel önce “Bizler köleydik,” dedi. Uygulama Şumuel’i izliyor.

Bu ihtilafı anlamamız lazım. “kötülükle başlar övgüyle biter” in nedeni şöyle yazıldığı gibidir “ışığın karanlığı geçtiği kadarıyla.” Dolayısıyla, kötülük olgusunu hatırlamalıyız, yani onun vasıtasıyla Yaradan’ın bize iyiliğinin derin bilgisini edinebiliriz.

Tüm başlangıcımızın sadece kötülük içinde olduğu biliniyor, zira “hiçlik varoluştan önce gelir.” Bu nedenle “vahşi merkebin sıpası insanda doğar.” Ve sonunda, insan şeklini alır. Bu, Yaratılış’taki her elemente uyar ve bu ulusun da kökenindeydi.

Bunun nedeni, Yaradan’ın Yaratılışın varlığını yoktan meydana getirmesidir. Dolayısıyla, daha önce hiçlikte olmayan hiçbir yaratılış yoktur. Bununla beraber, bu hiçliğin yaratılıştaki her elementte belirgin bir formu vardır, çünkü realiteyi dört türe, cansız, bitkisel, hayvansal ve konuşan, böldüğümüzde cansızın başlangıcının tamamen hiçlik olduğunu görüyoruz.

Ancak, bitkiselin başlangıcı tamamen hiçlik değildir, sadece önceki formudur, ki kendisiyle kıyaslandığında hiçlik kabul edilir. Ve dikme ve çürüme konusunda, ki bunlar her tohum için geçerlidir, cansızın şeklinden alınmıştır. Ayrıca, hayvansal ve konuşanın hiçliğiyle de aynıdır: bitkisel form hayvansala göre hiçlik sayılır ve konuşana göre hayvansal form hiçlik sayılır.

Bu nedenle, makale bize insanın varoluşundan önceki hiçliğin hayvansal form olduğunu öğretir. Bu yüzden şöyle yazılmıştır, “vahşi merkebin sıpası insanda doğar”, zira her bireyin hayvansal koşulda başlaması gerekliliktir. Ve şöyle yazılmıştır, “İnsan ve hayvan Senin esirgediklerindir, Tanrım.” Ve, bir hayvana varlığını sürdürmek ve amacını gerçekleştirmesi için her şey verilmiştir ve O insanın varlığı ve amacını gerçekleştirmesi için de her şeyi sağlar.

Dolayısıyla, kendi hazırlıkları bakımından insanın hayvana üstünlüğünün nerede olduğunu anlamalıyız. Gerçekten de bu onların arzularında ayırt edilmiştir, zira insanın arzuları elbette hayvanınkinden farklıdır. Ve bu ölçüde, Yaradan’ın insanı kurtarması ile hayvanı kurtarması farklıdır.

Dolayısıyla, tüm inceleme ve araştırmalardan sonra, hiçbir hayvan türünde var olmayan ve insanın arzularındaki tek gerekliliğin Tanrısal Dvekut’a (tutunma) doğru uyanış olduğunu görüyoruz. Sadece insan türü bunun için hazır ve başka hiçbiri değil.

Bunu insan türünün varlığındaki tüm meselenin O’nun manevi çalışmasına özlem duymak için ona nakşedilmiş hazırlıkta olduğu ve hayvana üstünlüğü izler. Ve pek çokları zanaatkârlık ve politik hareketlerdeki zekânın bile büyük bir bilgelikle hayvanlar âlemindeki pek çok elementte bulunduğunu söylemiştir.

Benzer şekilde, insanın varlığından önceki hiçlik olgusunu Yaradan’a yakın olma arzusundaki eksiklik olarak anlayabiliriz, zira kişi hayvansan seviyededir. Şimdi, “kötülükle başlar övgüyle biter” deyişindeki sözleri anlayabiliriz. Bu, varlığımızdan önceki yokluğu pozitif bir şekilde araştırmamız ve hatırlamamız anlamına gelir, zira bu övgüden önceki kötülüğün açığa çıkmasıdır ve bundan “kötülükle başlar övgüyle biter” şeklinde yazılan övgüyü daha derinden anlarız.

Bu ayrıca, her bir sürgün boyunca yani dört kurtuluştan önce gelen her bir kurtuluş boyunca, bizim zamanımızda yakında gelmesini umduğumuz tam mükemmellik olan sonuncu kurtuluşa kadar dört sürgünün anlamıdır. Sürgün “varlıktan önce gelen hiçlik” yani kurtuluşa işaret eder. Ve bu hiçlik ona atfedilmiş HaVaYah’ı (Yaradan’ın isimlerinden biri) hazırlayan şey olduğundan, tıpkı ekmenin biçmeyi hazırladığı gibi, sürgünde kurtuluşun tüm harfleri mevcuttur, Alef (İbrani alfabesinin ilk harfi) hariç, zira bu harf “dünyanın Aluph’unu (şampiyon) ima eder.”[2]

Bu bize hiçlik formunun varoluşun eksikliğinden başka bir şey olmadığını öğretir. Ve bizler varoluşun – kurtuluş – olduğunu “ve her insan komşusuna başka bir şey öğretmeyecek… zira hepsi Beni bilecekler, en küçüğünden en yücesine kadar” sözlerinden biliyoruz. Dolayısıyla, önceki hiçlik formu, yani sürgün hali, sadece Kralın bilgisinden yoksun olmaktır. Bu Alef’in Gola’daki (sürgün) yokluğu ve Geula’daki (kurtuluş) – “Dünyanın Şampiyonu” ile Dvekut – varlığıdır. Ruhlarımızın kurtuluşu tam olarak budur, ne daha az ne daha çok, belirttiğimiz gibi Geula’nın tüm harfleri, Alef hariç, dünyanın Şampiyonu olan Gola’da mevcuttur.

Bu ağır konuyu yani yokluğun, kendi içinde, ona atfedilmiş olan varoluşun hazırlığı olduğunu anlamak için bu fiziksel dünyanın işleyişini öğrenmeliyiz. Yüce bir olgu olan özgürlük konseptinde görüyoruz ki sadece seçilen az kişi bunu algılayabilir ve onların bile uygun hazırlığa gereksinimi vardır. Ancak insanların çoğunluğu bunu anlamakta tamamen yetersizdir. Diğer taraftan, kölelik konseptiyle ilgili olarak da küçük ve yüce eşittir: insanların arasında kimse buna tahammül etmez.

(Polonya’da gördük, krallıklarını kaybettiler çünkü onların çoğunluğu özgürlüğün değerini tam olarak anlamadı ve koruyamadılar. Bu nedenle de yüz yıl boyunca Rus hükümetinin boyunduruğu altına girdiler. Bu süre zarfında hepsi boyunduruğun yükünü çektiler ve en küçüğünden en yücesine ümitsizce özgürlüğü aradılar. Özgürlüğün gerçek tadını henüz edinmemiş olsalar bile her biri hayal ettiği gibi istedi, ancak özgürlükten yoksunlukta ki bu boyunduruktur, özgürlüğün tadını çıkarmak kalplerine iyice kazınmıştı.

Bu nedenle, boyunduruğun yükünden özgür kaldıklarında bu özgürlükle neyi elde ettiklerini bilmediklerinden pek çoğu şaşkına döndü. Hatta bazıları bundan pişman oldu ve hükümetlerinin yabancı hükümetten daha fazla vergi yükü getirdiğini söyleyerek onların dönmesini istedi. Bunun böyle olmasının nedeni yokluğun gücünün onları yeterince etkilememiş olmasıydı.)

Şimdi Kabalist ve Shmuel’in uyuşmazlığını anlayabiliriz. Kabalist sözleri kötülüğün başlaması olarak yorumluyor ki bunun vasıtasıyla kurtuluşun tam anlamıyla değeri bilinsin. Bu nedenle Terah’ın zamanından başlamayı söylüyor. Ve Shmuel’in yaptığını söylemiyor, zira Mısır’da O’nun sevgi ve manevi çalışması ulusun içindeki birkaç kişiye çoktan ekilmişti. Ayrıca, Mısır’da köleliğe eklenmiş zorluklar “Âdem” denilen ulusun yaşamında kendi içinde bir eksiklik değildir.

Ve Shmuel sözleri, yokluk varlığı hazırladığından O’nun kurtarışının bir parçası olarak görülmeli ve minnettarlıkla karşılanmalı diyerek de yorumluyor. Bu nedenle, “başlangıçta atalarımız putperestlerdi” sözleriyle başlamamalıyız, zira o dönem “varlıktan önce gelen hiçlik” olarak addedilmiyor. Bunun nedeni onların insan türünde varoluştan tamamen mahrum olmalarıydı, zira O’nun sevgisinden tamamen uzaklaştırılmışlardı, tıpkı kısırlaştırılmışın sevgiden mahrum olması gibi.

Bu nedenle, Mısır’daki kölelikle başlıyoruz, O’na sevgi kıvılcımları kalplerinde yanmaya başlayıp da sabırsızlık ve çok çalışmayla her gün bastırılana dek. Bu “varoluştan önceki hiçlik” olarak addedilir ve bu nedenden dolayı önce “köleydik” der.

Ve ayrıca, bunun sebebi Yaradan bilgisinde ulusun özgürlüğü olgusunun sadece seçilmiş birkaç kişinin anlayabileceği ve hatta o zaman bile uygun hazırlığın gerektiği ancak insanların çoğunun edinmediği çok yüce bir olgu olmasıdır. Diğer taraftan, köleliğin zorluğunu algılamak herkese gayet açıktır, Even Ezra’nın Paraşat Mişpatim’in başında yazdığı gibi, “İnsan için kendisi gibi olan bir insanın otoritesi altında olmaktan daha zor bir şey yoktur.”

[1] Halkın Mısırlılardan kurtuluşunu kutlayan bahar bayramında yenilen mayasız ekmek (kuru/ çıtır yufka).

[2] Çevirmenin notu: İbranicede Galut (sürgün) ve Ge’ula (kurtuluş) kelimeleri arasındaki fark sonrakine Alef harfinin eklenmesidir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,079