e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Oğulları Olmayan Kişi” Nedir?

Çalışmada “Oğulları Olmayan Kişi” Nedir?

Makale No. 35, 1989

Bilgelerimiz (Masehet Nedarim 64’te) şöyle söylemiştir, “Oğulları olmayan herhangi bir kişi ölü sayılır.” Zohar (Pinhas, Madde 92’de) şöyle yazar: “Oğulları olmayan bir adama ‘kısır’ denir, adamın karısı da ‘kısır’ olarak adlandırılır. Benzer şekilde, Mitzvot [emirler/iyi eylemler] olmazsa, Tora ‘kısır’ olarak adlandırılır. Bu nedenle önemli olanın öğrenmek değil, eylem olduğunu öğreniyoruz.” Ayrıca Zohar’da (Madde 91’de) şöyle söylenir: “Tora ‘ağaç’ olarak adlandırılır, şöyle yazıldığı gibi, ‘Ona bağlananlar için bir hayat ağacıdır.’ Ayrıca, insan da bir ağaçtır, şöyle yazıldığı gibi, ‘Çünkü insan tarlanın ağacıdır’, Tora’daki Mitzvot [Mitzva’nın çoğulu] ise meyveler gibidir.” Diğer bir deyişle, Tora ve insan “ağaç” olarak adlandırıldığından, meyve vermeyen bir ağacın hiçbir şey doğurmayan kısır bir insana benzemesi gibi, bu nedenden dolayı, eğer oğulları yoksa insan da Tora’da “kısır” olarak adlandırılır.

Bunu anlamalıyız. Meyve vermeyen insana da ağaca da “kısır” dendiğini anlayabiliriz. Ancak kişi, eğer Tora’yı öğrenir fakat Tora’nın Mitzvot’unu yerine getirmezse, Tora neden “kısır” olarak adlandırılır? Burada, kişi Tora’daki Mitzvot’u yerine getirmek istemiyorsa bu neden Tora’nın suçu olsun? Buna istinaden bilgelerimizin söylediği şu sözleri örnek verir, “Eyleme götüren öğrenim yücedir.” Bu demektir ki, Tora eyleme götürmelidir, eğer eyleme yol açmıyorsa, eyleme yol açmamasından dolayı bu sanki Tora’nın suçu gibi olur. Yani sanki hata kişide değil, Tora’dadır. Bu mümkün müdür?

Yukarıda söylenenleri anlayabilmek için öncelikle Yaradan’ın bize bahşettiği ve bu hediye için O’na şükrettiğimiz Tora ve Mitzvot meselesinin tamamını anlamalıyız, şöyle söylediğimiz gibi, “Bütün milletler arasından bizi seçen ve bize Kendi kanununu [İbranice: Tora] veren.” Tora konusunu iki şekilde anlıyoruz, Zohar’da yazıldığı üzere (“Zohar Kitabına Giriş”, “On Dört Emrin Tümü ve Yaratılışın Yedi Gününe Nasıl Bölündükleri Hakkında Genel Açıklama”): “Tora’daki Mitzvot, Pekudin [emirler/depozitolar] ve ayrıca 613 Etzot [nasihatler/ipuçları] olarak adlandırılır. Aralarındaki fark, her şeyde Panim (ön/yüz) ve Ahor (arka/sırt) bulunmasıdır. Bir şey için yapılan hazırlığa Ahor denir, bu konunun başarılmasına yani edinilmesine ise Panim adı verilir. Benzer şekilde Tora ve Mitzvot’ta da ‘Yapacağız’ ve ‘Duyacağız’ vardır. Tora ve Mitzvot’u, ‘O’nun sözünün uygulayıcıları’ olarak yerine getirirken, duymakla ödüllendirilmeden önce, Mitzvot’a ‘613 Etzot’ denir ve bunlar Ahor olarak kabul edilir. ‘O’nun sözünün sesini duymakla’ ödüllendirildiğinde ise 613 Mitzvot Pikadon [depozito] kelimesinden gelen Pekudin haline gelir. Bu böyledir çünkü 613 Mitzvot vardır ve her Mitzva’da (Mitzvot’un tekil hali) benzersiz bir derecenin ışığı biriktirilir ve bu, Mitzvot’un Panim’idir.”

Ancak Tora ve Mitzvot konusunu genel olarak bilmeli ve anlamalıyız, “yapmak” burada ne ile ilgilidir veya “duymak” ne anlama gelir? Yani, duymak en önemli şey ise, kişinin çalışmaya Ahor denilen “O’nun sözünün uygulayıcıları” olarak başlaması hangi amaçla gereklidir? Neden hemen Pekudin denilen Panim’le başlamıyoruz? Bu çalışmanın sanki bir anlamı yokmuş gibi görünüyor.

Önümüzde iki konu olduğu biliniyor: Yaratılışın amacı ve yaratılışın ıslahı. Yaratılışın amacı, O’nun arzusunun yarattıklarına iyilik yapmak olmasıdır, yani yaratılan varlıkların O’ndan haz ve hoşnutluk almasıdır. Bu nedenle O, yaratılan varlıklarda haz alma arzusunu yaratmıştır. Bu Kli (kap), yani haz ve hoşnutluk alma arzusu, Yaratılmış varlıklarda var olan özlemi dindirmek için Yaradan’dan gelir çünkü O, bunu Kendi amacı için yaratmıştır çünkü bir şeye özlem duymadan o şeyden haz almak imkânsızdır. Herhangi bir şeyden alınabilecek tüm hazzın yalnızca o şeye duyulan özlem ölçüsünde alınabileceği bilinmektedir. Hazzın ölçüsü budur ve kişinin neyi arzuladığının hiç önemi yoktur ancak o şeye duyduğu özlem onu önemli kılar.

Bu nedenle Yaradan’dan gelen bu Kli bütünlüğe sahiptir. Yani kişi, bir şeyden haz alabileceğini gördüğünde, o hazzı elde etmek için elinden geleni yapar. Ancak yaratılmış varlıkların yapması gereken Kli, Yaradan’ın Kli’sine göre zıt formdadır ve bunu yapmak oldukça zordur çünkü bu, Yaradan’ın yarattığı Kli’nin niteliğiyle çelişir. Kişi bu Kli’yi yaratamaz, bilgelerimizin söylediği gibi, “İnsanın eğilimi onu her gün yener ve Yaradan’ın yardımı olmasaydı kişi bunun üstesinden gelemezdi.”

Soru şudur, İnsan bunun üstesinden gelemiyorsa ve kötü eğilimin üstesinden gelmeyi yalnızca Yaradan sağlayabiliyorsa, o halde kişi ne yapmalıdır? Cevap şöyledir: Kişinin, üstesinden gelmeye başlaması gerekir, yani kendisinde kötü eğilimi yenme arzusu olduğunu kendisi görmelidir. Eğer kişide bunu yenmek için bir arzu yoksa ona nasıl yardım edilebilir? Yardım, kişinin elde edilmesi zor bir şeyi istediği anlamına gelir. O zaman istediğini elde etmesi için kendisine yardım edildiği söylenebilir. Ancak kişinin bir arzusu yoksa, ona acı çektiren bir şeyi elde edebilmesi için kendisine yardım ettiğimizi nasıl söyleyebiliriz? “Yardım”, kişiye acı çekmesi için değil, haz alması için yardım edildiği anlamına gelir.

Bu nedenle, eğer kişi, Yaradan çalışmasını yani ihsan etme çalışmasını Lişma’da (O’nun rızası için) yapmayı gerçekten istiyorsa o zaman her şeyi Yaradan rızası için yapmayı istemelidir. İnsan gerçekten Yaradan rızası için çalışmak istediğinde, beden tüm gücünü göstermeye başlar, kişinin, her şeyi özellikle kendi menfaati için yapmasını ister ve bu çalışmaya tüm gücüyle direnir, kişiye casusların haklı olduğuna dair tüm argümanlarını sunar. Ancak bundan sonra eğer birisi gelir ve ona yardım ederse, o kişi bu yardımdan memnun olur ve yapılan yardım için çok minnettardır. Ancak böyle bir durumda kişinin yukarıdan yardım aldığı söylenebilir, bilgelerimizin söylediği gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir”.

Ancak kişi bu çalışmaya başlamamışsa, iki şey eksiktir: 1) Yardıma ihtiyacı olmadığını, isterse bunu yapabileceğini ve adam olduğunu zanneder. Bu nedenle yardıma ihtiyacı yoktur. Buradan, ışık için bir Kli’si olmadığı sonucu çıkar. 2) “Bütün çalışman cennet uğruna olacaktır” koşuluna ulaşmak için çaba göstermemişse, o zaman, kendi iyiliği için değil ama Yaradan’ın rızası için çalışmak için güç verilmesini bile istemez. Bunun yerine, yalnızca kendi iyiliği için çalışmak ister. Tora ve Mitzvot’u yerine getirerek kendi iyiliği için hiçbir şeye sahip olamayacağını duyarsa, bunu bir lütuf olarak değil bir lanet olarak görür.

Bu nedenle bu çalışmaya tek başına başlaması gerekir. Daha sonra yavaş yavaş Yaradan rızası için çalışmaya değer olduğuna dair bir arzu edinir ve kişi için yükselişler ve düşüşler başlar. Yani, Yaradan rızası için çalışmanın faydalı olduğunu anladığında ve “Bu çalışma senin için ne?” yani Yaradan rızası için çalışmak senin için ne diye soran bedeni argümanlarına teslim olduğunda kişi için yükselişler ve düşüşler başlar. Yükselişler ve düşüşler aracılığıyla, ihsan etmek için çalışmanın faydasını ve kendini sevmeden çıkamazsa neleri kaybedeceğini anlamaya başlar.

Kişi, bu mücadelenin üstesinden gelerek çalışmadan kaçmadığında, Yaradan’ın ona yardım etmesi ve kendisi için almaktan çıkabilmesi için gereken yardımı vermesi için her şeyin üstesinden gelerek duasını arttırdığında, işte o zaman, Yaradan’ın kendisine yardım edeceğine inanmak için büyük bir üstesinden gelmeye ihtiyacı vardır. Yani, gördüğü her şeyin alma arzusunun kontrolü nedeniyle ortaya çıkmış olmasının daha zor olduğuna inanmalıdır ve her defasında, kendi kötülüğünün, başkalarının kötülüğünden daha fazla olduğunu görmeye başladığını görür, böyle bir zamanda Yaradan’ın kendisine kesinlikle yardım edeceğini söylemesi gerekir çünkü “Artık gerçeği öğrendim; Yaradan’ın yardımı olmadan bunun imkânsız olduğu gerçeğini.”

Alma arzusunun kontrolünden çıkmasına yardımcı olması için gerçekleştirmeyi düşündüğü hiçbir eylem kendisine yardımcı olmamıştır. Tam tersine alma arzusu güçlenmiştir ve ihsan etme çalışmasına karşı daha fazla direnç gösterir. Böyle bir durumda kişi üstesinden gelmeli, casusların tavsiyelerine boyun eğmemeli ve Yaradan’ın kendisine yardım edeceğine dair mantık ötesi ilerlemelidir, bilgelerimizin söz verdiği üzere, “Arınmaya gelene yardım edilir.”

Ancak kişi bilgelere inanabilmek için üstesinden gelme gücünü nereden alabilir? Bu ancak Tora’nın gücüyle olur. Bu, bilgelerimizin şöyle söylediği gibidir, “Yaradan şöyle söyledi, ‘Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı da şifa olarak yarattım.’” Yani, kişi, savaş esnasında karanlığın Kelim’ini (kaplarını) elde etmesi gerektiğinde, Tora aracılığıyla, üstesinden gelme gücünü edinir, böylece daha sonra “Karanlığın içinden gelen ışığın avantajı olarak,” bunu ayırt etme yetisine sahip olur. Yaradan, onun ışığı almaya uygun Kelim’e sahip olduğunu anlayana dek Tora kişiyi çalışma sırasında destekler, daha sonra 613 Pekudin ile ödüllendirilir.

Ancak çalışma esnasında kişi casuslara sahipken Tora ve Mitzvot’a 613 Etzot adı verilir yani bu, casuslardan nasıl kurtulacağına dair 613 öğüt anlamına gelir. Bu nedenle, kişi Tora ve Mitzvot ile meşgul olduğunda, çalışması için talep ettiği ödülün casuslara karşı savaşma gücü olmasını hedeflemelidir.

Buradan, Tora’nın kendisine bu ödülü vermesini istediği anlaşılıyor. Eğer kişi bu ödülü alamazsa işte o zaman Tora meyve vermeyen bir ağaca veya oğlu olmayan bir insana benzer. Diğer bir deyişle, Tora kişi için, casuslara karşı savaşma gücü olan oğullar yaratmamıştır. Tora ona bu gücü verdiğinde ise buna “meyve veren ağaç” denir ve bu, oğulları olan bir insan gibidir.

Bununla şu sorduğumuzu anlayacağız: İnsan neden ağaca benzer? Bunun anlamı her ikisinin de meyve vermesi gerektiğidir. Ve ağacın meyve verebilmesi için ihtiyacı olanın verilmesi gerektiği gibi yani “toprağının işlenmesinin” gerektiği gibi, insan da 613 Pekudin [depozit] adı verilen hedefe ulaşabilmek için ihtiyaç duyduğu besinleri kendisine vermelidir yani Tora ve Mitzvot’u, onun içindeki ışığın kendisini ıslah edeceğini hedefleyerek yerine getirmelidir.

Bu nedenle, insanın eylem aracı olarak bilinen, kendisi için alma arzusunu ihsan etme kaplarına dönüştürmek anlamına gelen, eyleme ihtiyacı vardır. Buna “alma kaplarını ihsan etme kaplarına dönüştürmek” adı verilir.

Buna “eylem” denir. Yani, insan bu eylemi gerçekleştiremeyecek olduğundan Yaradan, tıpkı bize alma kaplarını verdiği gibi ihsan etme kaplarını da vermelidir. Ancak yukarıda bahsedildiği üzere “Kli olmadan ışık olmaz”, “eksiklik olmadan dolum da olmaz.” Bu nedenle, kişi bu ihtiyacı karşılamak için çalışmalı ve elindeki tüm taktikleri uygulamalıdır. Çalışmasının ölçüsünde, Yaradan’ın bu konuda kendisine yardım etmesine ihtiyaç duyar. O zaman Yaradan kişiye “ihsan etme kapları” adı verilen bu eylem araçlarını verir. Bu, Tora ve Mitzvot aracılığıyla yapılır, çünkü “içindeki ışık kişiyi ıslah eder.”

“Tanrı’nın yapmak için yarattığı” olarak yazılan sözlerin anlamı budur. Baal HaSulam’ın söylediği gibi “yarattığı” demek yeni bir şey demektir, yokluktan var olmak anlamına gelir. Bu, yeni bir şey olan alma arzusuna işaret eder çünkü O bunu yaratmadan önce gerçeklikte alma kavramı yoktu. Buradan, alma arzusunu Yaradan’ın yarattığı ve O’nun yaratıklarının ise bu alma arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürmeleri gerektiği sonucu çıkar. “Yapmak” bu anlamdadır yani onu ihsan etme arzusu haline getirmektir.

Ancak yaratılışın eserini değiştirmemiz mümkün değildir, ayrıca, alma arzusunun işleyişini Yaradan böyle yarattıysa, bu nasıl değiştirilebilir? Cevap, kişinin bu arzuya nasıl ulaşacağı konusunda tavsiye alması gerektiğidir. Buna “yapmak” denir. Her ne kadar bunu yani yaratılışın eserini değiştiremeyeceğimizden bunu kişinin kendisinin yapamayacağını ancak Yaradan’ın Kendisinin yapması gerektiğini söylesek dahi bu yine de kişinin kendisiyle anılmaktadır.

Bunu Baal HaSulam’ın “bilgelere bilgelik verecektir” ayeti hakkında söylediklerinden anlayabiliriz. Şöyle sordu, “’Aptallara bilgelik verecek’ demeliydi”. Şöyle yanıt verdi, “bilge” henüz sahip olmadığı halde bilgeliği arayan kişidir, çünkü bir aptal bilgelik aramaz, şöyle söylendiği gibi, “Aptal bilgeliği arzulamaz”. Bu nedenle, kişi ihsan etme kaplarını nasıl elde edeceği konusunda tavsiye ve taktikler aradığında, buna “yapmak” olarak söylendiği üzere “yerine getirme” denir.

Bununla şu yazılanları yorumlayabiliriz: “Önemli olan öğrenmek değil, çalışmaktır.” Zohar, kişinin eğer Mitzvot’u yoksa yalnızca Tora’ya sahipse ona “kısır” dendiğine dair kanıt getirir, ayrıca bu durumda Tora’ya da “kısır” denir çünkü Tora’nın Mitzvot’u olan meyveleri, kişinin de oğulları yoktur. Bu, bilgelerimizin şu sözlerini ima eder: “Oğulları olmayan herkes ölü sayılır.” Çalışmadan bahsettiğimizde bu, Mitzvot’a sahip olmayan kişinin “kısır” olduğu anlamına gelecektir, tıpkı Zohar’ın “hayat ağacı” dediğinde onu Tora’ya benzetmesi gibi. Ayrıca, “İnsan tarladaki bir ağaçtır” ifadesi, Mitzvot’u olmayan kişi hakkında Tora’da “kısır” denildiği anlamına gelir. Yani kişi bilmelidir ki, eğer öğrenmekte olduğu Tora kendisini Mitzvot’a yönlendirmiyorsa, Tora onun için kısırdır. Zohar bu konuda şöyle der: “Bu nedenle, en önemli şeyin öğrenmek değil, eylem olduğunu öğreniriz.” Dolayısıyla Tora, Tora’nın Mitzvot’una sahip değilse kısır kabul edilir.

Bununla sorduğumuz soruyu yorumlayabiliriz: Kişi eğer Mitzvot’a sahip değilse Tora neden “kısır” olarak adlandırılır? Tora, o kişi açısından “kısır” olarak adlandırılır çünkü “en önemli olan öğrenmek değil, eylemdir.” Yani, Yaradan şu sözleri söylediğinden, “Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da şifa olarak yarattım”, bu demektir ki, kişinin içindeki kötülüğü yenebilmesi için Tora’nın ışığı gereklidir. Böylece, Tora öğrenen ama Tora’nın kendisine ışık getirmesini istemeyen kişi, eylemlerini Yaradan’ın rızası için yapabilir, ki bu kötü eğilime karşıdır, çünkü insanın içindeki kötülük özellikle kişinin kendi iyiliği için çalışmak ister ve Yaradan’ın rızasını amaçlamaya tüm gücüyle direnir ve yenilmez. Bu nedenle, Yaradan bize Tora’nın gücüyle ilgili öğüt vermiştir, yani Tora, içindeki, kişiyi ıslah eden ışığı aracılığıyla bize güç vermelidir.

Bu, Tora’nın kişinin içindeki kötüyü iyiye çevirdiği anlamına gelir, yani kişi Tora aracılığıyla ihsan etme kaplarını elde edebilir. Buna, “Yaradan’ın yapmak için yarattığı” sözlerinde söylendiği gibi “eylem” adı verilir.

Dolayısıyla Tora, vermesi gereken yardımı vermiyorsa, Tora’nın o kişide kısır olduğu kabul edilir. Ayrıca Tora’yı, vermesi gereken yardım olmadan alan bir kişiye, burada hem kişiye hem de Tora’ya “kısır” denir yani onlar, hiçbir şey doğuramaz.

Artık bilgelerimizin (Nedarim 81’de) söylediklerini yorumlayabiliriz, “Bilge öğrenciler neden oğullarından bilge öğrenciler vermezler? Çünkü ilk önce Tora’yı kutsamazlar.” Bunun nedenini anlamak oldukça zordur. Basit ev sahiplerinin dahi Tora okumaya davet edildiklerinde [Şabat günü], Tora’yı kutsadıklarını görüyoruz. Onlar da kutsal diyorlar. O halde nasıl oluyor da bilge öğrenciler ilk önce Tora’yı kutsamıyorlar? Yukarıda söylenenlere istinaden Tora öğrenmeyi ve Tora öğrenmeye başlamadan önce Tora’yı öğrenmekle neyi amaçladığını belirlememeyi yorumlamalıyız, yani Tora ile meşgul olmak karşılığında neye ulaşmak istedikleri anlamına gelir çünkü kendilerine bir fayda sağlamadıkça herhangi bir şeyi yapmaları mümkün değildir.

Bunun cevabı, ilk önce Tora’yı kutsamamış olmalarıdır. Yani başlangıçta Tora’nın kendilerine kutsallık getirmesi gibi bir niyetleri yoktu, kutsallık burada ihsan etme anlamındadır. Diğer bir deyişle, Tora’nın kendilerine kutsallık Kelim’ini, yani ihsan etme kaplarını vermesini amaç edinmediler. Bu nedenle, onların Tora’ları, bilge öğrenciler olarak adlandırılabilecek oğullar veremez. Aksine, öğrendikleri Tora kendilerine ihsan etme eylemleri olan Mitzvot’ları sağlamaz; kısır kalırlar ayrıca onların Tora’ları da kısırdır.

Başka bir deyişle, Tora öğrenen bu bilge öğrenciler oğullarını yani Mitzvot adı verilen eylemleri doğurmazlar çünkü onların bilge öğrencilerden geldiği aşikâr olmalıdır yani bunların “ihsan etme eylemleri” olarak adlandırılan ve Tora’nın ışığının ortaya çıkardığı iyi eylemler olduğu apaçıktır. Buna “Bilge öğrenciler oğullarından bilge öğrenciler vermezler” denir yani onların eylemlerinden, Tora’nın ışığı ile doğmuş olmaları gereken “bilge öğrenciler” oldukları apaçık ortada değildir. Yani, onlar Tora öğrenirler ve Tora’nın ışığı eylemlere yol açmalıdır yani tüm eylemleri Yaradan rızası için, Yaradan’la Dvekut ile yani Hayatların Hayatı ile bir olmakla ödüllendirilmek için olacaktır. O halde neden buna sahip değiller? Çünkü “ilk önce Tora’yı kutsamamışlardır.” Yani, Tora öğrenmeye başlamadan önce akıllarını, Tora’yı, Tora’nın ışığının onlara, kendilerini ıslah edecek Segula’yı (çare, güç ve niteliği) getirmesi için çalışacaklarına dair hedeflememişlerdir.

Buna istinaden bilgelerimizin ne söylediğini anlayabiliriz, “Oğulları olmayan herhangi bir kişi ölü kabul edilir” çünkü oğullar Mitzvot’tur yani yaptığı her Mitzvot ihsan etmek içindir. Buna Hayatların Hayatı ile Dvekut denir. Doğal olarak, kişi eğer ihsan etme kaplarına sahip değilse, Hayatların Hayatından ayrıdır ve bu nedenle ölü olarak kabul edilir, bilgelerimizin söylediği gibi, “Hayatlarında kötülere ‘ölü’ denir.”

Artık bilgelerimizin şu ayet hakkındaki sözlerini anlayabiliriz, “Zion, kimse onu talep etmez” yani bir talep gereklidir. Bu, Zion’un, cennetin krallığı anlamına gelen Malhut [krallık] olarak adlandırıldığı anlamına gelir. Bu, kişinin tüm eylemlerinin kendi iyiliği için değil Yaradan rızası için olması gerektiği anlamına gelir, şöyle yazıldığı gibi, “Tanrı’yı hatırlıyorum ve her şehrin, kendi yıkıntıları üzerine kurulduğunu ve Tanrı’nın şehrinin ise yeraltı dünyasının dibine indirildiğini her gördüğümde inliyorum.”

Yani, kişinin kendi menfaatini ilgilendiren bir şey iyidir ve herkes bunun tam olması için her zaman çaba gösterir. Ya kutsal çalışma olan “Tanrı’nın şehri”, yani Yaradan rızası için çalışmak, bu çalışma ise önemsiz bir çalışmadır.

Bu Tora’nın ışığını gerektirir. Yani, Tora öğrenen kişi çalışmaya başlamadan önce Tora’dan, kendisine ışığı Yaradan rızası için çalışabilmesi amacıyla vermesini talep etmelidir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,091