e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Zohar > Hakdamat Sefer HaZohar[Zohar Kitabına Giriş] 020-073

Hakdamat Sefer HaZohar[Zohar Kitabına Giriş] 020-073

20) “Yaradan onların hepsini çağırır” –bu 600.000’i, onların sayısız olan tüm ev sahiplerini- “İsimle.” “Onların hepsini isimle çağırır.” nedir? Onları kendi isimleriyle çağırmaz, çünkü bu böyle olsaydı, “Onların hepsini kendi isimleriyle çağırır.” demesi gerekirdi. Ancak, bu derece Elokim adına layık olmadığında, fakat MI olarak adlandırıldığında, onların hepsi onda gizli olmasına rağmen o onların türlerine göre onda saklı olan şeyi taşımaz ve ifşa etmez. Başka bir deyişle, ELEH harfleri zaten yükselmiş olmalarına rağmen, onlar hala Hasadim’in onur giysisinden yoksundurlar, bu yüzden onlar gizlidirler ve Elokim adını hak etmezler.

Yaradan ELEH harflerini yarattığında ve onlar O’nun ismine layık olduklarında Hasadim’in onur giysisini giydiler, bu esnada ELEH, MI ile birleşir ve O’na Elokim denir. Daha sonra, bu ismin gücüyle, Yaradan onları bir bütün olarak ortaya çıkardı. Ve yazılmıştır ki, “Onların hepsini isimle çağırır,” Yaradan onları her bir ve her türün bir bütün olarak var olmasını sağlayan Yaradan’ın ismiyle çağırır. Daha sonra, Elokim tam ismiyle, “Onların ev sahiplerini sayıca öne çıkaran, onların hepsini isimle çağırır.” diye yazılmıştır. “Bak, Yahuda kabilesinden Hur oğlu Uri oğlu Bezalel adıyla çağırdım.” diye yazılmıştır. Başka bir deyişle, Bezalel’in tam olarak var olması için Kendi adımı anıyorum.

Açıklama: Elokim ismi olan Mohin’in büyük bütünlüğü, her iki derecesiyle beraber onun ruhları ve dalları, ondaki 10.000 derece ve onların sayısız olan tüm ev sahiplerinin derecesi üzerindedir. Onların her ikisinde de isim vardır, yazıldığı gibi, “Onların hepsini isimle çağırır.” Ve MI taşımaz dendiği zaman, ELEH harflerini Yaradan yarattığı içindir ki, bu esnada ELEH, MI ile birleşir ve buna Elokim denir. Daha sonra, tohumun kutsanması tamamen sayısız olan MA ismine bağlı olduğundan, bu ismin gücüyle, Yaradan onları bir bütün olarak ortaya çıkardı.

Sayının Mohin’i Hohma’nın, tam ismin, aydınlatmasıdır ve onun tüm Behinot’u [görünüşler/ayırımlar] tam bir bütünlük içerisindedir. Ve tamamen MA isminden gelen sayısız Mohin, Mohin de Hasadim’dir ve Hohma’nın aydınlatması Hasadim’in onur giysisi olmadan alınmaz. Bundan önce, ELEH harfleri MI’ya yükselmiş olsa da, o yine de Elokim ismine layık değildi. Bu “Kim [MI] onları [ELEH’i] yarattı,” sözünün anlamıdır, Yaradan Hohma ışığına bir onur giysisi için Hasadim ışığını MI ismiyle yarattığında, onlar birbirlerini giydirdiler ve Malhut üst isim Elokim’e layık oldu.

Onların hepsinin onda gizli olmasına rağmen, türlerine göre, MI’nın gizli olanları taşımadığı ya da ifşa etmediği söylendi. Bina ve ZON de Kelim ve ışıkların GAR’ı ona geri döndüğü için, bu mesele zaten düşünceden onun yerine, Malhut’a, ifşa olmuş olsa da ve kutsalların kutsalı olan gizli bir suretin oyulması olsa da, hala onların hepsi onda gizlidir. Ayrıca ELEH, Hasadim olmadan Hohma’nın aydınlatmasını alamadığından, Elokim isminde derin ve gizli kalır.

Ancak, Yaradan “sayısız” olarak adlandırılan Mohin de Hasadim seviyesini onda ortaya çıkararak ve onu ELEH’e vererek alt dünya olan Masah de MA’da çiftleştikten sonra ELEH’i yarattı. Böylece, Yaradan “yaratıldı” denilen Hasadim kıyafetini onlara yerleştirerek ELEH’i yarattı ve daha sonra isme layık olur ve ona Elokim denir. Bu böyledir, çünkü onlar şimdi Hasadim seviyesini elde ettikleri için 600.000 sayısının Mohin’i olan Hohma’nın aydınlatmasını alabilirler. Ve sonra harfler birleşir ve Malhut üst isme, Elokim’e, layık olur. Daha sonra, o bu isim aracılığıyla onları bütün olarak ortaya çıkartır.

Bu nedenle, Hasadim’deki Hohma’nın kıyafeti olan ismin bu bütünlüğü, Elokim isminden ortaya çıkan ruhlarda ve dallarda da vardır. “Onların hepsini isimle çağırır.” diye yazılmıştı, bunun anlamı, onun bu ismindeki dallardan sonra isimlendirilmesidir. Yaradan onun bütün olarak var olması için her bir ve her türü çağırdı ve meydana getirdi.

Bu isimle, Yaradan hem 600.000 türünde hem de hesabı olmayan türde de dalları ortaya çıkardı, böylece onlar ismin bütünlüğü içerisinde var olacaklardı, böylelikle isimde kıyafetlendikleri gibi birbirlerini giydireceklerdi. “Bak, isimle çağırdım.” diye yazılıdır. Bu, “isimle çağırmak” sözünün varlığı ve bütünlüğü ifade ettiğine delil getirir.

21) “O’nun kudretinin büyüklüğü ve O’nun gücünün kuvveti nedeniyle, onların hiçbirisi eksik değildir.” “O’nun kudretinin büyüklüğü nedeniyle” nedir? Bu, bütün arzuların onda yükseldiği ve gizli bir şekilde onu aştığı derecelerin başıdır. “Ve O’nun gücünün kudreti” Elokim adıyla yükselen, MI olan üst dünyadır. Yaradan’ın bu isimle ifşa ettiği bu 600.000’den “hiçbirisi eksik değildir.” Ve İsrail’in öldüğü ve günahları için cezalandırıldığı her yerde, 600.000 sayısının hiçbirisi eksik olmadığı için, onlar daha sonra sayıldılar ve 600.000’in biri bile eksik değildi, böylece yukarıda ve aşağıda hepsi tek bir formda olacak. Ve yukarıdaki 600.000 sayısından biri eksik olmadığı gibi, aşağıda da bu sayıdan biri eksik değildi.

Açıklama: “O’nun kudretinin büyüklüğü nedeniyle…” sözü, tüm arzuların yükseldiği ve tüm derecelerin aldığı AVİ’ye Keter olan bu Mohin’in, Bina de AA’nın, derecelerinin başı olan üst AVİ’nin Keter’ini ifade eder. Bu nedenle, onda gizli bir şekilde yükselirler, çünkü o bilinmeyen Avir’dir [hava], bunun anlamı, Yud onun Avir’inde ifşa olmaz, yazıldığı gibi, “Çünkü o merhameti arzular.” Bu nedenle o tam bir bütünlük içerisindedir ve bu yüzden ona “saf Avir [hava]” denilir.

Avir olarak adlandırılan Hasadim seviyesi alt dünyada, MA’da, ortaya çıksa da, o hala tam bir bütünlük içerisindedir çünkü bu ışık Atzilut, AVİ, YESHSUT ve ZON’un tüm derecelerinin başı olan GAR de Bina de AA’dan genişler. Bu nedenle ondaki Hasadim seviyesi GAR de Bina de AA’da da olduğu gibi saf hava olarak kabul edilir.

“Ve O’nun gücünün kuvveti” diye yazılmıştı. Bu, 600.000 sayısının çekildiği üst dünyadır, Nukva’daki MI’dır. Bu böyledir, çünkü o üst AVİ olan üst dünyayı giydirir, bu nedenle O’nun bu isimle ortaya çıkardığı 600.000’in “Hiçbirisi eksik değildir.” denmiştir, çünkü oradan 600.000 sayısının Mohin’ini alır.

Hiçbirisinin yukarıdaki 600.000 sayısından eksik olmadığı gibi, aşağıdaki sayıdan da eksik olmadığı söylendi. Nukva üst AVİ’yi giydirdiği için, İma [anne] kızına elbiselerini ödünç verdi ve onu kendi süsleriyle süsledi. Bununla, o tamamen üst AVİ gibi oldu. Ve Mohin de AVİ 600.000 sayısında bütün olduğundan, onların hiçbirisi eksik değildir, Nukva bu sayıda bütündür, onların hiçbirisi eksik değildir.

Rav Hamnuna Saba’nın Harfleri [Otiot de Rav Hamnuna Saba]

  • Başlangıçta. Rav Hamnuna Saba dedi ki: “Bereşit Barah Elokim Et [Başlangıçta Tanrı yarattı] kelimelerinde harflerin ters bir sırada olduğunu bulduk.” Önce Bet yazar ve sonra tekrar Bet, Bereşit Barah, sonra Alef yazar ve daha sonra tekrar Alef, Elokim Et. Yaradan dünyayı yaratmak istediğinde bütün harfler hala gizliydi ve dünyanın yaratımından iki bin yıl önce Yaradan harfleri gözlemliyor ve harflerle

Açıklama: Rav Hamnuna Saba iki soru sorar: 1) Neden Tora’nın başında AlefBet harfleri ters bir sırada, önce Bet sonra Alef sırasıyla, geldi? 2) Neden bu harfler önceki iki kelimenin iki Bet harfi, BereşitBarah ve daha sonraki iki kelimenin iki Alef harfi ElokimEt şeklinde ikilendi?

Rav Hamnuna Saba şöyle cevap verir: Yaradan, yani Bina, ZON’u yani dünyayı meydana çıkarmak, dünyayı yaratmak istediğinde harfler, Kelim de ZON, hala gizliydi ve GAR AVİ’ye dahildi ve bilinmiyordu. Aynı zamanda, HB “iki bin yıl” olarak adlandırılır. Dünya yaratılmadan önce ZON‘un harfleri HB‘ye dahil edildi. Bu nedenle, HB‘deki ZON‘un bu Hitkalelut‘undan [karışmak, iç içe girmek] “Yaradan dünyayı yaratmak istediğinde bütün harfler hala gizliydi ve dünyanın yaratımından iki bin yıl önce Yaradan harfleri gözlemliyor ve harflerle oynuyordu.” olarak bahsedilir, o zamandan beri ZON, HB olan iki bin yıldaki MAN olarak kabul edildi ve MAN her zaman yukarıdakinde hazza sebep olur. Bu nedenle, o sırada yani HB‘deki MAN olduklarında Yaradan harfleri gözlemliyor ve harflerle oynuyordu denmiştir.

  • Yaradan dünyayı yaratmak istediğinde bütün harfler sondan başa O’nun huzuruna çıktılar. Önce Tav harfi geldi ve dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, Emet kelimesinin son harfini kastederek, çünkü ben Emet [hakikat] olan yüzüğünün mührüyüm. Sen Hakikat ismiyle anılırsın. Emet harfiyle başlamak ve dünyayı benimle yaratmak Kral olmaktır.

Yaradan ona şöyle cevap verdi: “Alımlı ve doğrusun, ancak dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin, çünkü sen Tora’yı Alef‘ten Tav‘a [A’dan Z’ye] sürdürecek olan inançlı kişilerin alnında yazılısın ve onlar seni yazdıklarında ölecekler. Diğer taraftan, sen ölümün mührüsün, çünkü Tav aynı zamanda Mavet [ölüm] kelimesinin de son harfidir. Ve sen öyle olduğun için, dünyanın seninle yaratılmasına uygun değilsin. Tav aniden Yaradan’dan ayrıldı.

Açıklama: Yaradan harfleri yaratmak için “dünya” olarak adlandırılan ZON‘u ayırmaya başladığında, ZON‘un bütün harfleri tüm harflerin sonuncusu olan Tav ile başlayıp, tüm harflerin ilki olan Alef ile biterek Yaradan’ın huzuruna çıktılar. Harfler alfabedeki olağan sıralarında değil de, sondan başa geldiler çünkü TavŞinReşKuf sırasında [harflerin ters sırasında] düzenlenen MAN sırasıyla geldiler ve AlefBetGimel sırası, yani yukarıdan aşağıya, MAD sırasıdır. Ancak MAN sırası her zaman MAD sırasının tersidir, çünkü MAN aşağıdan yukarıyadır.

Harflerle ilgili bu yorum gerçekten de derindir. Sizin için bunu biraz açıklığa kavuşturmak amacıyla bu yorumun enginliğine kısa bir giriş yapacağım. Dünyanın yaratılışı, dünyanın var olabileceği ve yaratılış amacını tamamlayabileceği şekilde gelişmek ve var olmak anlamına gelir. Tanrı’nın onların birini diğerine karşıt olarak yarattığı bilinir. Yaradan Keduşa’nın [kutsallık] zıttı olan Sitra Ahra‘da Keduşa’daki her bir güce karşıt olan eşit bir güç yarattı. Dört ABYA de Keduşa dünyası olduğundan, onlara zıt olan dört ABYA de Tumaa [arı olmayan] dünyası vardır.

Bundan dolayı, Asiya dünyasında Tanrı’ya hizmet eden ve hizmet etmeyen arasında ayrım yoktur, çünkü Keduşa ve Tumaa arasında herhangi bir ayrım yoktur. Buna göre, dünya nasıl var olabilir? İyiyi kötüden, Keduşa‘yı Tumaa’dan nasıl ayırt edebiliriz?

Ancak çok önemli bir inceleme vardır, o da şudur ki: Başka bir tanrı verimsizdir ve meyve vermez. Bundan dolayı, onda başarısız olanların ve ABYA de Tumaa yoluyla yürüyenlerin kaynakları kurur ve onların manevi meyvelerinin bereketi yoktur. Böylelikle, onlar tamamen kararana kadar solup giderler.

Bunun tersi ise Keduşa‘ya bağlananlardır. Onların çalışmaları kutsanır, yazıldığı gibi, “Suyun akıntısıyla yeşeren, meyvesini mevsiminde veren ve yaprağı solmayan bir ağaç gibidir ve ne yaparsa yapsın başarılı olur.”

Bu Keduşa‘da ya da tersinde olup olmadığını bilmesi için Asiya dünyasındaki tek incelemedir, yazıldığı gibi, “‘Ve şimdi beni bununla sına,’ der ev sahiplerinin Efendisi, ‘Sana cennetin pencerelerini açıp açmadığımla ve taşana kadar bereket yağdırıp yağdırmadığımla’.” Daha sonra şu yazılır: “Böylece yine erdemli ve günahkarı, Yaradan’a hizmet edeni ve etmeyeni ayıracaksın.” Böylelikle, Yaradan’a hizmet edenle etmeyeni ayırt etmenin imkânsız olduğunu, ancak bu ayrımı yapmanın sadece bereketle mümkün olduğunu açıklar.

Bu, harflerin bu yorumunun kalbidir, çünkü adı geçen harfe özgü olan Keduşa‘daki derecenin emrine göre tüm harfler dünyayı yaratmaya geldiler, zira yirmi iki harf dört ABYA dünyasındaki bütün baş derecelerin unsurlarıdır. Onların her biri kendi derecesini edinerek kendi erdemine minnettar oldu, dünya insanları arzulanan ıslahın sonuna ulaşmak için Keduşa’yı Klipot’a üstün kılabilecekti. Fakat Yaradan onların her birine o dereceye karşıt olarak Klipot‘ta da aynı gücün olduğu yanıtını verdi, bu nedenle insanlar onun aracılığıyla herhangi bir inceleme elde etmeyecekler.

Daha sonra karşısında herhangi bir Klipot olmayan, kendi derecesindeki emri Brakha [kutsama] olan Bet geldi, çünkü başka bir tanrı verimsizdir ve meyve vermez. Sonra Yaradan ona, “Gerçekten de dünyayı seninle yaratacağım.” dedi, çünkü Yaradan’ın hizmetçisini ve O’na hizmet etmeyeni söyleyen ayrım ve inceleme sadece ondaydı, zira Sitra Ahra’da bir karşıtı yoktu. Bundan dolayı, ölüm sonsuza kadar yok olana ve onlar ıslahın sonuna ulaşana kadar Tumaa’nın Merkavot’u [savaş arabaları/yapılar] üzerinde Keduşa’yı incelemek ve yükseltmek için dünya gerçekten de Bet’le var olacaktır.

Ayrıca yirmi iki harfin ayrımının üç derecede olduğunu bilmeliyiz: Bina, ZA ve Malhut. Bu böyledir çünkü Bina’nın üzerinde harfler olan Kelim yoktur.

Ayrıca Bina’daki yirmi iki harf “büyük harfler,” ZA’daki yirmi iki harf sadece “harfler,” ve Malhut’taki yirmi iki harf ise “küçük harfler” olarak adlandırılır. Benzer şekilde, onların her biri üç dereceye ayrılır (Bina, ZA ve Malhut) çünkü Bina’daki yirmi iki harfte Bina, ZA ve Malhut vardır, bu yüzden ZA’da yirmi iki harf ve Malhut’ta yirmi iki harf vardır, bu böyledir çünkü yirmi iki harfin kendisi üç dereceye ayrılır: birler, onlar ve yüzler. Birler, Alef’ten Tet’e kadar Bina’nın dokuz Sefirot’udur. Onlar, Yud’dan Tsadik’e kadar ZA’nın dokuz Sefirot’udur, ve yüzler Nukva’dandır. Bu nedenle Malhut’ta sadece dört harf KufReşŞinTav vardır, çünkü o sadece Hazeh’inden ve altındaki NHYM’den, Kuf-Reş’in Netzah ve Hod olduğu, ŞinTav’ın ise Yesod ve Malhut olduğu ZA’nın dört Sefirot’unda bulunur.

Neden birlerin Nukva’da, onların ZA’da ve yüzlerin İma’da olduğunu sormaya ihtiyacımız yoktur, çünkü ışıklar ve Kelim arasında her zaman ters bir ilişki vardır. Kelim’de yukarıdakiler önce gelir ve ışıklarda ise bunun tersidir, aşağıdakiler önce gelir. Bu nedenle, Alef’ten Yud’a, orada sadece Kelim’in birleri varsa, orada sadece ışıkların Malhut’u vardır. Ve Kelim’in onları da gelirse, ışıkların ZA’sının ışığı da gelir. Ve Kelim’in yüzleri, yani KufReşŞinTav tamamlanırsa da, yüzler olan Bina’nın ışıkları da gelir. Bu nedenle yüzler Bina olarak, onlar ZA olarak ve birler ise Malhut olarak kabul edilir, Kelim’in kendisine göre tam tersidir: birler İma’dadır, onlar ZA’dadır, ve yüzler Nukva’dadır.

Tav [ת] Harfi

İlk önce Tav harfi huzura çıktı. Alfabedeki harflerin her biri, kendi kontrolü altında eşsiz bir dereceye sahiptir. Bu nedenle, Tav dünyayı geliştirmek için diğer tüm harflerden daha nitelikli olduğunu savundu çünkü onda gerçeğin hükmü vardır ve Kral’ın yüzüğünü mühürler.

Sitra Ahra’nın yalnızca Keduşa’nın onun için aydınlattığı küçücük bir ışıldamayla yaşadığı bilinir, yazıldığı gibi, “Ve bacakları ölüme iner,” ve yazıldığı gibi, “Ve O’nun krallığı her şeye hükmeder.” Bu Malhut’un Sitra Ahra’ya verdiği küçücük ışıldamayı gösteren, harf satırının altına uzanan Kuf’un [ ] bacağının anlamıdır. Bu nedenle yirmi iki harfin tümünde, sadece Kuf’ta aşağıya doğru bir bacak uzantısı vardır, çünkü o Malhut’un harflerine aittir, zira KufReşŞinTav Malhut’tadır.

Ancak, başlangıçta, Tav’ın sol bacağı harf satırının aşağısına uzandı. Fakat Yaradan Sitra Ahra’nın tutuşunun çok güçlü olacağını gördü, bu yüzden onu durdurdu ve bacağını Keduşa’nın çizgisiyle eşit bir şekilde sona erdirmek için geri çekti. Bu nedenle sol bacağı kalınlaştı, çünkü dışa doğru uzanan, Yaradan’ın geri çektiği kısım kendi üzerine katlandı ve böylece ondan Klipot‘a ve Sitra Ahra’ya hiçbir aydınlatma ulaşmadı.

Dahası, o yüzüğün mührü olarak belirlendi, oraya yaklaşıp Keduşa’dan beslenmemesi için Klipot’u gözlüyordu zira ona dokunan ölür. Ayrıca, Klipot’u yaşatmak için ihtiyaç duyulan küçücük ışıldama Kuf harfinde tamamlandı, çünkü Malhut’taki en uzun harf olduğu için ve Klipot’tan ve Sitra Ahra’dan uzak olduğu için, Klipot’un çok güçlü bir şekilde tutmasından korkmaz. Bu nedenle o Kuf olarak adlandırılır, Keduşa’nın Partzufim’ine [Partzuf’un çoğulu] benzeyen, “kötü adam” olarak adlandırılan Sitra Ahra ve Klipot’a gücün başlangıcının kendisinden geldiğini gösterir, yazıldığı gibi, “Tanrı birini diğerine karşıt olarak yarattı,” tıpkı bir insana benzeyen Kuf [aynı zamanda İbranice’de maymun demek] gibi, insanlar onları karıştırırlar ve Yaradan adına yalan söylerler.

Tav’ın savunduğu şey şudur: “Ben, Senin yüzüğünün mührü olduğumdan, Klipot’un yaklaşmasına, Keduşa’dan beslenmesine ve Senin adına yalan söylemesine izin vermemek için her Partzuf’un sonunda duruyorum, dünyanın benimle yaratılacak olması yakışık alır. Sitra Ahra ve Keduşa arasındaki bütün incelemeler benim aracılığımla yapılacak ve dünyadaki tüm insanlar kaderlerine ulaşacaklarına emin olacaklar. Bu nedenle şöyle söylendi: “Ve Sen, ‘hakikat’ ismiyle anılırsın.” Emet [hakikat] adıyla başlaması ve dünyayı benimle yaratması Kral için uygundur.

Yorum: Senin adın hakikat olduğuna göre, gerçeğin niteliğini elde etmedikçe sana tutunmak imkânsızdır, “hakikat” harfiyle başlaması ve dünyayı benimle yaratması Kral için uygundur çünkü benim niteliğimle, insanlar Sitra Ahra ve Klipot’u geri çevirecek ve Sana tutunacaklar. Daha sonra, dünyadaki bütün insanlar için ıslahın sonu garanti edilecek.

Bu, “Efendi kendisine dua eden herkese yakındır.” sözünün anlamıdır. O kime yakındır? Tekrarladı ve şöyle söyledi: “O’na hakikatle dua eden herkese.” Fakat O’na yanlış bir şekilde dua eden birisi var mıdır? Vardır; O kişi arayan ve kimi aradığını bilmeyen kişidir. “O’na hakikatle dua eden herkese” diye yazılmıştır. “Hakikatle” nedir? Bu, Kral’ın yüzüğünün mühründe (orta çizgide), “Kral’ın yüzüğü” olarak adlandırılan, her şeyin bütünlüğü olan Malhut ile Mohin’in mührü anlamına gelir.

Yaradan Tav’a şöyle cevap verdi: Dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin, çünkü senin gücünle, Dinim [yargılar] çok sert olacak, hatta zaten senin mührünün yazısıyla ödüllendirilmiş ve hala onun sert gücüyle cezalandırılan, Tora’yı A’dan Z’ye sürdüren tam erdemliler için bile çok sert olacak, çünkü onlar kötülere karşı çıkmadılar. Dahası, dünyadaki ölüm Tav’la yaratıldığı için, o aynı zamanda ölümün mührüdür, çünkü insanlar sadece yılan onun mührünü dövdüğü için ve Adam HaRişon’u bilgi ağacıyla günaha soktuğu için öldüler. Bu nedenle, dünyanın onun aracılığıyla var olabilecek olması mümkün değildir.

Şin [ש] Harfi

  • Şin harfi O’nun huzuruna çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü Şaday denilen Senin adın bendedir ve bu dünyayı kutsal bir isimle yaratmış olmaktır.” Yaradan ona dedi ki: “Alımlısın, iyisin ve hakikisin. Ancak ŞeKeR harfleri [“yalan” ya da “sahtelik” anlamına gelen ŞinKufReş] seni kendileriyle olmaya götürdükleri için, dünyayı seninle yaratmak istemiyorum, çünkü Kuf ve Reş harfleri seni almadıkları sürece sahtelik ”

Açıklama: Nukva’nın iki ucu vardır, bu iki uçtan birine Tav olan Malhut de Malhut, diğerine ise Şin olan Yesod de Malhut denir. Mesele şu ki, üst AVİ’den bir yapı olmadığında, Tav Sium [son kısım] olarak kabul edilir ve sert bir Din’dir. Ve Tav üst AVİ tarafından inşa edilmiş bir Partzuf olduğunda, Şin harfi Tav’ın Sium‘unda inşa edilir, ki burada Şin’in üç başı [ ] Malhut‘un Sium noktasındaki ZA aracılığıyla aldığı HGT de İma‘nın aydınlatmasını işaret eder, yazıldığı gibi, “Öncülerin kazdığı bir kuyu.”

Bu aydınlatma vasıtasıyla, Şin ZA’dan 100 kutsama alan bir Kli haline gelir, yazıldığı gibi, “Bir kadın sadece kendisini Kli yapan birisiyle anlaşır,” çünkü bu sayede Şin Yesod de ZA’dan 100 kutsama almak için bir kap haline gelir. Bu nedenle, bu Sium “yerleşimin orta noktası” olarak adlandırılır, çünkü dünyadaki bütün yerleşimler ondan gelir. Bu Sium ayrıca “Yesod de Nukva” olarak da adlandırılır.

Bundan dolayı, Şin harfi tıpkı Tav gibi hakikatin harfi olarak adlandırılır ve yine tıpkı Tav gibi “Kral’ın mührü” olarak adlandırılır, çünkü mühür kelimesinin birden fazla anlamı vardır:

  • Tıpkı Kral adına yazılan bir metnin sonunda yer alan Kral’ın mührü gibi Partzuf’un sonucuna işaret eder. 2) Kral’ın mührü Kral’ın Kendisi gibidir. Böylelikle, Kral’ın mührünün yazımı tıpkı Kral’ın Kendisiymiş gibi aynı korkuya neden

Mühre “hakikatin simgesi” denmesinin nedeni budur, çünkü bununla, tüm hakikat mühürden anlaşılır. Ancak Şin’in Tav’a göre bir avantajı vardır, çünkü Şin Yaradan’ın Kendi dünyasına “Day [yeter], daha fazla yayılma” dediği anlamına gelen Şaday ismiyle adlandırılır. Bu Şin’de sonlanan yerleşimi açısından dünyanın yapısını gösterir. Yaradan Kendi dünyasına dedi ki: “Yeter, Tav’ın içinde daha fazla yayılma.” Şin’in Sium noktasının, yerleşimin orta noktası olarak kabul edilmesinin nedeni budur.

Bu Şin’in argümanıydı: “Ey dünyanın Efendisi dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü Senin adın, Şaday bende adlandırılır.” Tav’daki sert Midat ha Din [yargı niteliği] sebebiyle Yaradan’ın onu reddettiğini gördüğünde, Şin kendi kendine dünyanın yaratılması için Yaradan’ın kendi niteliğini seçeceğini düşündü, çünkü o Tav’ın bütün erdemlerine sahiptir, çünkü o da Kral’ın mührüdür ve o da “hakikat” harfidir. Ancak başka bir erdemi daha vardır, Şaday ismi onda adlandırılır çünkü dünyanın yerleşimi için, Nukva’nın Sium’u için Tav değil, Şin seçildi. Böylelikle Yaradan’ın huzuruna çıkma cesaretini topladı, böylece Yaradan dünyayı onun niteliğiyle yaratacaktı.

Yaradan Şin’e şöyle cevap verdi: “Erdeminin büyük olmasına rağmen, tamda böyle olduğu için, senin Klipa’daki karşıtında çok güçlüdür. Eğer Klipot’un sahteliğinin ve sahteciliğinin iki harfi Kuf ve Reş seni almasaydı, dünyada sahtelik olmayacaktı.”

Yorum: Sitra Ahra ve tüm Klipot’un iki kaynağı vardır:

  • Keduşa’nın [kutsallık] kendisi olan küçücük ışıldama Sitra Ahra ve tüm Klipot için parıldar bu yüzden günahkarları cezalandırmak için kendilerine ihtiyaç duyulduğu sürece var olabilirler ve iptal edilmezler. Bu bağlamda, yapıları mükemmel değildir çünkü Klipa’nın erkeği Roş olmadan sadece VAK’a sahipken aydınlatma çok küçüktür, aydınlatma sadece Sitra Ahra ve tüm Klipot’u ayakta tutmak içindir ve Nukva de Klipa herhangi bir genişleme olmaksızın sadece bir noktadır. Küçücük ışıldama Sitra Ahra ve tüm Klipot’a Kuf harfi vasıtasıyla çekilir ve bu BYA de Keduşa’nın Adam’ına benzeme güçlerinin başlangıcıdır, insana kıyasla tıpkı bir Kuf [aynı zamanda maymun demek] gibi, yazıldığı gibi, “Tanrı onların birini diğerine karşıt olarak yarattı.”
  • Alttakilerin yozlaşması. Alttakiler kötü işleriyle, Keduşa’nın ışıklarını Klipot’ta ortaya çıkartırlar. İlk yozlaşma, tıpkı Keduşa’da olduğu gibi, alttakilere beş Partzufim ve ABYA ile büyük bir yapı verilmesi aracılığıyla, bilgi ağacının günahında meydana

Bu ikinci kaynak, harflerin yükseldiklerini ve Dalet harfi olan Bina de Malhut’a tutunduklarını işaret eden Reş harfidir. Bu böyledir çünkü Reş’te Malhut’un yirmi iki harfi Bina, ZA ve Malhut’a bölünür: Birler Bina’dır, onlar ZA’dır ve yüzler ise Malhut’tur. Böylelikle, Malhut’un yirmi iki harfinin Dalet’i Reş’in ZAT de Bina’sının başlangıcında durur, çünkü AlefBetGimel harfleri GAR’dır, ve Dalet harfinden Tet’e kadar olan harfler Malhut’taki VAK de Bina’dır.

Bu Dalet bir bütün olarak Malhut’taki yoksulluğu ve sefaleti gösterir, çünkü Malhut’un kocası ZA’nın Malhut’a verdiği dışında, Malhut’un kendisine ait hiçbir şeyi yoktur. Malhut’un bu niteliği Dalet’inde yazılır, çünkü Malhut dolu olduğunda “yoksul” ve “boş” kelimelerinden gelen DaletLamedTav’dır.

Ayrıca, Dalet’in çatısında Dalet’in önündeki Gimel’den aldığı, Dalet’teki Hasadim uzantısını belirten çıkıntılı bir açı vardır [ ] çünkü Gimel, Hasadim’in bolca bulunduğu Bina’ya tekabül eden Behina’sındanken [izlenim, görünüş, ayırım, anlayış], ZA’ya tekabül eden Behina’sından alan GAR de Bina’sındandır. Bu nedenle Gomel Hasadim [Hasadim ödüllendiricisi] kelimesinden gelen Gimel olarak adlandırılır, çünkü Dalet’i Hasadim’le ödüllendirir, zira Gimel’in kendisine ait hiçbir şeyi yoktur ve Dalet’e bol miktarda Hasadim verir. Hasadim‘in bu uzantısı, Dalet‘in çatısındaki açıda ima edilir.

Ancak, Malhut de Keduşa’nın tersi (yazıldığı gibi, “Geçimsiz olan birisi savaşçıları [can dostları] ayırır”) gururlu olan ve Gimel’den almayı ve Gimel’in önünde boyun eğmeyi istemeyen yoksul birisidir. Bunun yerine, o büyük bir gururla Roş [kafa] olmuş gibi davranır. Bu kusurla, Dalet’teki Hasadim uzantısı anlamına gelen açı Dalet’ten silindi ve o yoksul ve bereketsiz oldu, çünkü açıyı Dalet’ten silmek Dalet’e, Raş [bereketsiz/yoksul], Reş harfinin şeklini verir, yazıldığı gibi, “Kendi krallığında bile yoksul doğdu.”

ZA’nın ve Nukva de Keduşa’nın birleşmesi EHaD [“bir,” AlefHetDalet] harflerindedir. Bu böyledir çünkü Alef-Het Malhut’un bol Hasadim’le çıkıntılı bir açıya sahip olan bir Dalet haline gelmesi aracılığıyla, Gimel de Bina’dan Gimel de Malhut’a aktaran ZA’nın dokuz Sefirot’udur. Bununla, ZON tam birleşmede tek bir beden olur. Görünen o ki, alttakiler eylemlerini yozlaştırdıklarında Dalet’e yani Malhut’a tutunması için Malhut de Sitra Ahra’ya güç verirler, alttakiler Hasadim’de çıkıntı yapan açıyı silerler ve Dalet’i Reş’e dönüştürürler. O zaman, EHaD [“bir,” AlefHetDalet] AHeR [“öteki” AlefHetReş] haline gelir ve öteki tanrılar ZON de Keduşa’ya tutunurlar, yazıldığı gibi, “Geçimsiz olan birisi savaşçıları [can dostları] ayırır.”

Bu durumda Sitra Ahra‘nın KufReş harflerinin Şin‘in (“hakikat” harfi) mührünü ve Yesod de ZA’nın kabı olan Yesod de Nukva’yı kendileri için çaldıkları kabul edilir. Böylelikle, Şin şimdi Sitra Ahra’nın başka bir tanrısına geldi, çünkü Nukva de Sitra Ahra için Yesod [temel] bu Şin’de inşa edildi, bu nedenle Sitra Ahra Roş’u olan on tam Sefirot’la büyüdü ve çaldığı Şin onun için bir yıkım noktası oldu, çünkü Sitra Ahra Keduşa’nın yıkımından inşa edilir.

Kötü Adam’ın [insan] ABYA’sı buradan inşa edildi. KufReş’in nasıl Sitra Ahra‘nın iki kökeni olduğu açıklanmıştır, bu nedenle onlar “sahteciliğin harfleri” olarak adlandırılırlar, çünkü Sitra Ahra Keduşa‘nın yapısını ve birliğini yok etmek için Keduşa‘nın yıkıntısı üzerine inşa edilerek, onların sahtesini yaptı. Bu öncelikle Şin’i (Yesod de Nukva’nın formunu) kendi alanlarına ve otoritelerine genişleterek, Dalet’i Reş’e dönüştürerek, “biri” “öteki” haline getirerek, başka tanrıların Partzufim’leri için bir yapı yaratarak yapılır. Dolayısıyla, Sitra Ahra’nın KufReş’i Şin’i kendileri için çalmasalardı, bu kadar büyük bir yapıda sahtelik ve sahtecilik var olmayacaktı.

Bu nedenle Yaradan Şin‘e şöyle cevap verdi: “Alımlısın, iyisin ve hakikisin, ancak ŞeKeR [“sahtelik,” ŞinKufReş] harfleri seni kendileriyle olman için aldıklarından, Ben dünyayı seninle yaratmak istemiyorum, çünkü KufReş harfleri seni almasaydı sahtelik olmayacaktı,” zira onlar Şin‘i kendileri için çalmasalardı, Sitra Ahra‘nın sahteciliği ve sahteliği için bir yapı olmayacaktı. Bu nedenle, dünya Şin’in niteliğiyle yaratılmamalı çünkü onun karşıtı ona eşittir ve onun aracılığıyla ıslahın sonu garanti edilmez.

Kuf [ק], Reş [ר] Harfleri

  • Bu yalan söylemek isteyen herkesin önce gerçeği temel alması gerektiğini ima eder ve o zaman yalan söyleyenin yalanı tutacaktır. Bu böyledir çünkü Şin babaların birleştiği hakikatin harfidir, zira Şin’deki [ש] üç çizgi HGT olan üç atayı ima eder ve KufReş kötü tarafta olarak görülen harflerdir çünkü Sitra Ahra ısı ve canlılık olmadan soğuktur, zira Malhut donmuş bir deniz olduğunda Sitra Ahra Malhut’tan beslenir. Devamlılık göstermek için, onlar KeŞeR [“bağlantı,” “bağ,” KufŞinReş] kombinasyonunu yaratarak, Şin’i içlerine alırlar, ki bu güçlendirmek ve sürdürmek anlamına gelir. Şin bunu gördüğünde Yaradan’dan ayrıldı.

Yorum: Yesod de ZA aracılığıyla Nukva’ya verilen HGT de Bina’nın aydınlatması Nukva‘nın Sium noktasını ZA’dan 100 kutsama için bir kap olan bir Kli‘de inşa etti. HGT “atalar” olarak adlandırılır. Bu nedenle ataların Şin’de birleştiği söylendi ve bundan dolayı, Şin’e “hakikatin harfi” denir.

Kuf ve Reş kötü tarafta olarak görülen harflerdir. Onlar Sitra Ahra’nın iki kökenidir ve Şin’i kendi içlerine aldıkları ve KeŞeR [bağlantı/bağ] kombinasyonunu yarattıkları söylenmişti. Bu böyledir çünkü EHaD’ın [bir] Dalet’inin açısını silerek, Şin harfindeki Yesod de Nukva de Klipa’yı inşa ederek, Yesod de Nukva de Keduşa’yı (Şin’i) kendi içlerine çalarlar. Bununla, KeŞeR olarak adlandırılan Keduşa’ya çok güçlü bir tutunmaları vardır, çünkü bağ tutunmanın çok güçlü olduğunu ve ayrılmanın zor olduğunu gösterir.

Tsadi [צ] Harfi

26)Tsadi harfi huzura çıktı. Yaradan’ın huzurunda şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratmak Senin için iyidir, çünkü bende Tsadikim [Tsadik’in (erdemli) çoğulu] mühürlenmiştir ve Tsadik olarak adlandırılan Sen, bende yazılısın, yazıldığı gibi ‘Çünkü Efendi erdemlidir, erdemliliği sever’ ve dünyayı benimle yaratmak yakışık alıyor.”

Yaradan ona dedi ki: “Tsadi sen Tsadi’sin, ve sen Tsadik’sin, ancak gizli olmalısın. Dünyaya mazeret vermemek için dünyanın yaratılışına seninle başlayacak kadar ifşa olmamalısın.” Gizli olmak zorunda olmasının nedeni şudur: o Nun’du [ ], ve kutsal antlaşma olan İsim’in Yud’u [  ] geldi ve Nun’un üzerine bindi ve Tsadi’yi [ ] yaratarak onunla birleşti.

Yaradan ZA olan Adam Harişon’u yarattığında onu birisi erkek Partzuf ve bir diğeri ise dişi Partzuf olmak üzere iki Partzufim olarak birbirlerine sırtlarından bağlı olarak yarattı. Bu nedenle, Yud’un yüzü tıpkı bir Tsadik gibi Nun’dan geri çevrilir, çünkü Yud bir yöne Nun ise diğer bir yöne döner ve onlar PBP [Panim be Panim (yüz yüze)] haline geri döndürülmezler. Aynı zamanda, Yaradan ona dedi ki: “Senin ABA [Ahor be Ahor (sırt sırta)] bağını ayıracağım ve seni PBP bağlı yapacağım. Ancak, bunun dünyanın yaratılışının başlangıcında olması doğru değil, çünkü o zaman senin aydınlatmanın gizli olduğu anlamına gelen ABA [Ahor be Ahor (sırt sırta)] olmalısın, sen başka bir yerde yükseleceksin. Bu nedenle, Tsadi dünyanın yaratılması için kullanılmamalıdır.

Açıklama: Tsadi Tav‘ın ondaki sert Dinim nedeniyle reddedildiğini ve Şin’in Sitra Ahra‘nın onu tutması nedeniyle reddedildiğini görünce dünyanın kendisiyle yaratılması gerektiğine layık olduğunu düşünme cesaretini buldu, çünkü o da mührün erdemine sahiptir ve Tav ve Şin’e ek olarak, Tsadi’de Sitra Ahra’ya tutunacak hiçbir şey yoktur. Bunun hakkında şöyle yazılır: “Erdemliler bende mühürlüdür,” ki bu sünnet ve teşhir yoluyla tüm dışsal olanları reddeden kutsallık antlaşmasının simgesinin mührü anlamına gelir. “Ve Tsadik [erdemli] olarak adlandırılan Sen, bende yazılısın,” çünkü Yaradan (Bina) tıpkı Aba’nın izinin İma’nın yolunda oturduğu AVİ’de kurulan GAR de Bina olan ZA gibi Tsadik ve Tsedek [adalet] olarak kuruldu.

Ve her zaman asla bitmeyen bir Zivug‘da kucaklayan sevgili Ketarim [Keter’in (taç) çoğulu], yazıldığı gibi, “Efendi erdemlidir, erdemliliği sever.” Erdemli, Yesod de Aba’yı ima eder. Erdemlilik “Yaradan’ın erdemliliği” olarak adlandırılan NH olan Yesod de İma’yı ima eder. Ve erdemliler erdemliliği sevdikleri için, Zivug’ları asla durmaz. Bu nedenle Tsadi dedi ki: “Dünyayı benimle yaratmaya uygunum ve benim niteliğim vasıtasıyla dünya var olacak ve ıslahın sonuna ulaşılacağı garanti edilecek.”

Yaradan Tsadi’ye dedi ki: “Tsadi, sen Tsadi’sin ve sen Tsadik’sin.” Tsadi harfi Yesod de ZA’dır. Yesod, Nukva’ya dahil edildiğinde Tsadik olarak adlandırılır, çünkü Yud harfinden Tsadi harfine ZA’nın dokuz Sefirot’u vardır ve Kuf Nukva’nın başlangıcıdır. Ve Nukva, Yesod’a bağlandığında Kuf Tsadi’ye bağlanır ve o zaman Yesod Tsadik olarak adlandırılır. Bu nedenle Yaradan onu Yesod de ZA’daki yerinde “Sen Tsadi’sin,” Benim yerimde ise “Ve sen Tsadik’sin.” diyerek övdü, çünkü sen Bende asla bitmeyen bir Zivug’da yazılısın. Ve aynı zamanda sen Tsadik’sin, çünkü Tsadi‘den sonra gelen Kuf’la Nukva da sana dahil edildi. Ve yine de, dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin.

Şöyle yazılmıştı: “Gizli olmalısın, bu kadar ifşa olmamalısın,” çünkü o Nun’du. Bu böyledir çünkü Yesod de ZA, Yaradan’ın “Sen Tsadik’sin,” diyerek ima ettiği gibi, Nukva’yı Tsadik’teki Kuf’la [Tsadik kelimesinin son harfi] birlikte içerir. Ve Nukva Tsadi formunda Yaradan’a dahil edildiğinde O’ndaki Nun harfi olarak tasvir edilir, çünkü Nun Gevura de ZA’dır.

Bu böyledir çünkü Yud, Kaf, Lamed KHB olan GAR’dır, Mem, Nun ise HG’dir, ve bu Nun hakkında şöyle söylendi: “Ben anlayışım [Bina], güç [Gevura] bana aittir.” Bu böyledir çünkü HGT’nin HBD olduğu Gadlut’ta, bu Gevura Bina olur ve Aba’nın İma’yı çıkardığı Katnut’ta Bina Gevura (Nun) olur, bu nedenle Nefillah [düşüş] onda ima edilir, çünkü Bina ve ZON’u Roş’un dışına çıkaran Aba vasıtasıyla o GAR’dan VAK’a düşer.

Şöyle söylendi: “Dünyaya bahane vermemek için … bu kadar ifşa olmamalısın”. Tsadi gizli olmalı çünkü orada Nun vardı ve kutsal antlaşma anlamına gelen İsim’in Yud’u geldi ve Nun’un üzerine bindi ve onunla birleşti. Bu yüzden, Tsadi’ye dahil edilen Nukva ondaki Nun harfinin -düşmüş Bina’ya kıyasla Gevura’nın- tasviridir ve ondaki Yud kutsal antlaşmanın ismi olan Yesod de ZA’nın kendisidir.

Onlar ABA [Ahor be Ahor (sırt sırta)] olarak tasvir edilirler, onların Ahorayim’i [arka/sırt] birbirlerine bağlıdır ve Panim’leri [ön/yüz] dışa doğru ortaya çıkar, çünkü Yud’un yüzü Nun tarafına değil de, dışa doğru bakar ve Nun’un yüzü Yud tarafına değil, dışa doğru bakar. Bu onların Ahorayim’lerinde tutunma olduğunu ima eder, bu nedenle, Ahorayim’leri gizli olmalı, yazıldığı gibi, “Arka kısımları içeriye dönüktür,” bu yüzden dışarıdakiler onlara tutunamayacak.

Şöyle söylendi: “Dünyaya bahane vermemek için … bu kadar ifşa olmamalısın.” Bu böyledir çünkü senin Ahorayim’inde bir eksiklik olduğundan dışarıdakilerin taraflar arasına tutunmalarına bahane vermemek için gizli kalmalısın. Bu nedenle, dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin, çünkü sende de Klipot için bir tutunma vardır. Kendisindeki Yesod ve Malhut’u ABA olan Tsadi vasıtasıyla Adam HaRişon iki Partzufim olarak da ABA [sırt sırta]ortaya çıktı, söylendiği gibi, “Yaradan ZA olan Adam HaRişon’u yarattığında, onu iki Partzufim olarak yarattı.”

Yaradan aynı zamanda ona dedi ki: “Seni ayıracağım,” ki bu sendeki ABA bağını ayıracağım ve seni PBP bağlı yapacağım anlamına gelir. Ancak, öyle olmak için başka bir yerde yükseleceksin. Ve eğer şöyle diyecek olursan: “Seni ayırmaya ve sonra seni PBP yapmaya yazgılı olduğum için seninle dünyayı yaratabilirim, ki bu da bir argüman değildir, çünkü seni Nukva’yla PBP yaptığımda bile, bu aşağıdaki senin yerinde olmayacak, ancak sadece üst AVİ’nin yeri olan Benim yerime yükseliş vasıtasıyla olacak. Ve PBP senin yerinde düzeltilmeyeceğinden o zaman bile senin derecende Klipot’a tutunma olacak, bu nedenle dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin.”

Şöyle söylendi: “Yaradan aynı zamanda ona dedi ki,” yani dahası, seni ayırmaya, sendeki ABA Dvekut’u [bütünlük/beraberlik] ayırmaya ve seni PBP yapmaya yazgılıyım. Ancak, bu senin yerinde olmayacak, fakat öyle olmak için başka bir yerde, AVİ’nin yerinde yükseleceksin, Tsadi o zaman için yükselecek ve AVİ’yi giydirecek. Fakat ıslahın sonuna kadar senin kendi yerin düzeltilmeyecek ve sende dışarıdakiler için bir tutunma varken, nasıl dünyayı seninle yaratacağım?

Peh [פ] Harfi

26) Peh harfi O’nun huzuruna çıktı. Yaradan’a dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü dünyada yapmaya yazgılı olduğun Ge’ula [kurtuluş] bende yazılıdır, zira o Pedut’tur [kurtuluş anlamına gelen başka bir kelime]. Yani, Ge’ula düşmanlarımızdan gelen Pedut’tur ve Pedut Peh harfiyle başlar. Bu nedenle, dünya benimle yaratılmalı.”

Yaradan ona dedi ki: “Alımlısın, fakat Peşa [ihlal] sende gizli olarak yazılıdır, tıpkı saldıran ve kafasını gövdesine doğru çeken bir yılan gibi.” Benzer şekilde, günah işleyen kişi, görünmemek için kendisini gizleyerek kafasını büker, ve kafası kendisine doğru bükülü olan Peh’in [   ] şekli gibi günaha ellerini uzatır. “Ve Yaradan  Ayn  [ ] harfine Avon [suç/günah] kelimesinin onda da yazılı olduğu söyledi. Ve Ayn, “Bende Anavah [alçak gönüllülük/tevazu] var,” demesine rağmen Yaradan ona, “Dünyayı seninle yaratmayacağım.” dedi. O Yaradan’dan ayrıldı.

Açıklama: Peh harfi dünyada gerçekleşmesi yazgılı olan kurtuluşun kendisinde yazıldığını, bu nedenle dünyanın kendisiyle yaratılmasına layık olduğunu söyledi. Bu böyledir çünkü dünyadaki sürgün ve kurtuluş Nukva’ya bağlıdır zira Nukva’nın GAR’a, Mohin’e, ait yapısı olmadığında İsrail kendi topraklarından, İsrail topraklarından sürgün edilir. Bunun nedeni ise aşağıdaki İsrail topraklarının yukarıdaki İsrail topraklarına, Nukva de ZA’ya, tekabül etmesidir ve yukarıdaki ZA (İsrail) ve Nukva (İsrail toprakları) arasında bir ayrılık olduğu için, aşağıdaki İsrail kendi topraklarından ayrılır. Ve İsrailoğulları yollarını iyileştirdiklerinde yukarıdaki İsrail’in kendi Nukva’sına (İsrail toprağına) ihsan etmesine ve onu Mohin ile inşa etmesine ve onunla PBP [Panim be Panim (yüz yüze)] birleşmesine sebep olurlar. O esnada, aşağıdaki İsrailoğulları kurtuluşla ödüllendirilir ve onlar da kendi topraklarına geri dönerler.

Ve ZA’nın inşa ettiği bu Nukva’nın Mohin de GAR’ı, ona NH de ZA içinde kıyafetlenmiş olarak gelir ve Nukva’nın Hohma’sının Moah’ı Netzah’da kıyafetlenir, Bina’nın Moah’ı Hod’da kıyafetlenir ve Ayn, Peh harfleri NH de ZA’dır. Bu Hod de ZA olan Peh’in argümanıdır, “Dünyada yapmaya yazgılı olduğun kurtuluş bende yazılıdır, çünkü dünyaya kurtuluş getiren Mohin de Nukva bende kıyafetlenir. Bu nedenle, eğer dünyayı benim niteliğimle yaratırsan, onların ıslahın sonuna varmaya uygun olacaklarına şüphe yoktur.”

Fakat Peh neden kendini dünyanın yaratılışına Ayn‘dan daha uygun olarak gördü? Ne de olsa, Mohin de Nukva NH’de (Ayn, Peh’de) kıyafetlenir ve onlar esasen Netzah’dadır, ki bu Netzah Ayn midir? Öyledir çünkü “bu Pedut’tur [kurtuluş]” denilmişti zira Pedut sadece Hod’un ,Peh’in, niteliğindedir. Ve Pedut ile ilgili olarak, önce İma Nukva’yı Dinim’den kurtarır ve sonra Nukva kurtuluşa layık olur.

Şöyle yazılmıştır: “Yuvasındaki yavrularını uçmaya teşvik eden, onların üzerinde kanat çırpan bir kartal gibi.” Kartalın oğullarına karşı merhametli olduğunu öğreniyoruz, “Okun oğullarımdansa beni delip geçmesi daha iyidir,” diye söyler çünkü MA annenin kıyafetlerini kızına ödünç verdiği ıslah zamanı dışında Mohin için uygun değildir.

Nukva ışığı almamak için kendi kaynağında kısıtlanmıştır. Yani, Tzimtzum Alef’ten [birinci kısıtlama] beri Nukva herhangi bir Mohin alamadı. Ancak İma Roş de AA’nın dışına çıkıp Roş’suz VAK haline geldiği için onun harfleri ELEH [AlefLamedHey] Nukva’ya çekildi ve Nukva da Elokim adında inşa edildi. İma’ya oğlu ZON’a karşı merhametli olan “bir kartal” denir. Bu nedenle İma dışarı çıktı ve seviyesi bir Roş’suz, oksuz, VAK’a yarıya indirildi, yazıldığı gibi, “Okun beni delip geçmesi daha iyidir.” Bununla, İma oğullarını Dinim’den kurtardı ve onlar onun Kelim ELEH’indeki Mohin’i almaya uygun hale geldiler.

İma Nukva‘yı Dinim‘inden kurtardığında Pedut ve Pidion‘un [her ikisi de kurtuluş anlamına gelir] anlamı budur. Öyle olmasaydı, Nukva Mohin için uygun olmazdı. Bu kurtuluş öncelikle Dinim‘in bulunduğu Nukva‘nın sol çizgisi ve ayrıca Hod de ZA, Peh harfi, için geçerlidir. Bu nedenle Peh kendisinin Ayn‘dan daha nitelikli olduğunu düşündü çünkü İma‘dan gelen Pedut, Ayn‘da değil, sadece Peh’de kıyafetlenir zira Dinim sağ çizgide değil, sol çizgidedir.

Şöyle söylenmişti: “Alımlısın, fakat Peşa [suç/ihlal] sende gizli olarak yazılmıştır.” Bu böyledir çünkü altı bin yıl boyunca tüm kurtuluş VAK de Mohin de Haya‘dadır. Ve bunun nedeni bu Mohin‘in GAR‘ının –Nekudim‘de operasyon yapan iç AVİ’nin- gizlenmiş olması ve sadece ıslahın sonunda, Adam HaRişon’un Kelim de İma’nın olmadığı fakat kısıtlanmış Malhut’un olduğu Parsa’nın -şu anda Tzimtzum Alef’in alt Hey’inin durduğu Atzilut’un altındaki Parsa- altındaki ayrılmış BYA’ya üst Mohin’i çekerek, Atzilut’un ışıklarının Parsa’nın aşağısına yayılmasını sona erdirerek günah işlediği bilgi ağacının günahının ıslahından sonra ortaya çıkarılacak olmasıdır.

Bolluğu Parsa de Atzilut‘un altına çekerek, yılan Havva’nın üzerine gelip ona pislik savurduğu zaman Nukva‘da bir ihlal yazıldı. Bu pislik ancak ıslahın sonunda düzeltilecektir, şöyle yazıldığı gibi, “Ölüm sonsuza dek yutulacak ve Efendi Tanrı tüm yüzlerden gözyaşlarını silecek.” çünkü gizlenmiş olan iç AVİ‘nin Mohin‘inin eksikliğine “gözyaşları” denir.

Yaradan’ın büyük denize akıttığı iki göze tekabül eden, gizli ve gitmiş iç HB olan iki gözyaşı vardır. Gözler HB‘dir ve bilgi ağacının günahıyla karışan ve bir gözyaşı haline getirilen pislik nedeniyle gözyaşları onlardaki bir eksikliktir.

Bu iki Tapınak’ın yıkılmasına neden oldu ve ölüm sonsuza dek yutulmadığı sürece -bilgi ağacının günahı tamamen ıslah edilmediği sürece- bu gözyaşları Nukva’nın yüzünden silinmez çünkü ihlal (ölüm) sonsuza dek ıslah edilmiş olacak. Bu esnada, GAR de Mohin de Haya HB’yi aydınlatacak ve bundan Efendi Tanrı’nın gözyaşlarını sildiği sonucu çıkar.

“Yaradan ona şöyle söyledi: ‘Alımlısın fakat Peşa [suç/ihlal] sende gizli olarak yazılmıştır.’ İma aracılığıyla dünyaya kurtuluşu getirdiğin Pedut yani aracılığıyla bütün kurtuluşu getiren Mohin de Haya sende olsa da yine de bu kurtuluşlar bütünlükten yoksundur çünkü onlar topraklarından tekrar sürgün edilmişlerdir ve iki Tapınak bir kez daha yıkılmıştır zira Peşa sende gizli olarak yazılıdır. Bu böyledir çünkü Pedut de İma bilgi ağacının günahının ihlalini hala tamamen ortadan kaldıramaz, bu nedenle sende hala Klipot için bir tutunma vardır, çünkü Mohin sadece VAK de Haya‘dandır ve Roş de Mohin de Haya’dan yoksundur. Ve sende Klipot’ a tutunma olduğu için dünyanın seninle yaratılmasına uygun değilsin.”

Şöyle söylenmişti: “Fakat Peşa [ihlal] sende gizli olarak yazılmıştır, tıpkı saldıran ve kafasını gövdesine çeken bir yılan gibi.” Bu ihlal gizlendiği için, dünya ehline saldıran ve dünyaya ölüm getiren yılanın gücü hala tamdır ve yılanın gücü ortadan kaldırılamaz. Bir insanı ısırıp aniden kafasını gövdesine çeken bir yılan gibidir ve o zaman onu öldürmek imkânsızdır, çünkü yılan ancak kafasına vurulduğunda ölür.

Adem’i, ve oğullarını, başını eğerek ve ellerini uzatarak bilgi ağacıyla günaha sokan şey budur. Yani, Pedut de İma aracılığıyla çekilen Mohin de başın eğilmesidir, Adem’in elleri (HGT) sadece bu Mohin ile ortaya çıkar. Bu nedenle, yılanın pençesi hala Peh’dedir ve dünyanın onunla birlikte yaratılması için uygun değildir, çünkü o ıslahın sonu için nitelikli değildir.

Ayn[ ] Harfi

“Ve Yaradan Ayn [ ] harfine Avon [suç/günah] kelimesinin onda da yazılı olduğu söyledi. Ve Ayn, ‘Bende Anavah [alçak gönüllülük/tevazu] var’ demesine rağmen Yaradan ona, ‘Dünyayı seninle yaratmayacağım,’ dedi.” Üst İma Anavah olarak adlandırılır. Netzah de ZA, Ayn, Nukva da Mohin’le kıyafetlendiğinde yükselir ve üst İma’yı kıyafetlendirir ve İma kendi dekorasyonuyla süsleme yapar. Ayn şöyle söyledi: “Bende alçak gönüllülük var çünkü İma (alçak gönüllülük) bende kıyafetlenir.” Ancak, bu NH’de gizlenen Peşa [ihlal] nedeniyle Yaradan Ayn’a, “Dünyayı seninle yaratmayacağım” dedi.

Burada Peşa’ya Peh’de olduğu gibi Peşa değil de Avon [suç/günah] denmesinin nedeni Peşa’nın çoğunluğunun Hod’da, Peh’de, yazılmış olmasıdır çünkü Hod de ZA bilgi ağacının günahının gücüyle Klipot’un tuttuğu ondaki Malhut‘un Hitkalelut‘undandır [karışımak/ iç içe girmek]. Fakat Netzah de ZA’nın kendisi zaten onda Klipot için tutunmanın kesinlikle olmadığı ZA’nın niteliğidir. Ancak, “Lahananın yanındaki devedikeni büyüyüp birisi onu ayıklamaya geldiğinde, bazen lahana da onunla birlikte sökülür.” diye yazılmıştır. Bu nedenle, bunun yüzünden o kusurludur ve Klipot da Netzah’ı tutar. Bu nedenle bu yozlaşma ondaki kötülük olarak kabul edilir, aslında onun doğru olduğunu fakat Hod ile olan bağından dolayı sapmış olduğunu gösterir.

Ve diğer bütün harfler hakkında söylendiği gibi Ayn harfi için “Ayn harfi huzura çıktı” denmemesinin nedeni budur, fakat bunu Peh ile birlikte kapsamına dahil eder, çünkü NH vücudun iki yarısıdır. Bu nedenle, onların ikisi bir olarak yükseldi, ancak Zohar her birinin nedenini ayrı ayrı, teker teker açıklar.

Sameh [ס] Harfi

  • Sameh harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü bende düşenler için Semiha [destek] vardır, yazıldığı gibi, “Efendi her düşene destek olur.” Yaradan ona, “Bundan dolayı, sana senin yerinde ihtiyaç var; oradan uzaklaşma çünkü sen Someh [destekleyen] kelimesindeki yerinden ayrılırsan sana güvendikleri için düşenlerin hali ne olacak?” dedi. O hemen Yaradan’dan ayrıldı.

Açıklama: Sameh harfi Tiferet de ZA, Bina de Guf’tur. Bu böyledir çünkü ZA’daki Hasadim’e dönüşen KHB’nin isimleri HGT haline geldi. Ayrıca Bina, GAR ve ZAT olmak üzere iki Behinot’a [izlenimler/ayırımlar] bölündü. Ondaki GAR, Hazeh de AA’dan ve yukarısından kıyafetlendiren üst AVİ haline geldi ve onlar Hasadim’in ışığı oldukları için onun Guf’unda dursalar da hala Roş de AA olarak kabul edilirler, yazıldığı gibi, “Merhamet istediği için.” Ve Roş AA’dalarken bile Hohma ışığını almadıkları için Roş’tan ayrılmak onları hiç eksiltmez ve hala Roş de AA olarak kabul edilirler. Onlara Sameh denir çünkü bu GAR de Bina, AVİ olarak kuruldu ve altı Sefirot HBD HGT onlarda Hazeh boyunca yayıldı.

Fakat Bina’daki ZON’un Hitkalelut’undan olan ve asıl Bina olmayan ZAT de Bina, Bina’dan ayrıldı ve Hazeh de AVİ ve aşağısından dört Sefirot THNY de AVİ’yi kıyafetlendiren Partzuf YESHSUT haline geldi. ZON’a vermek için onların Hohma’nın aydınlatmasına ihtiyaçları vardır. Ve bir Guf olmak için Roş de AA’dan ayrıldıkları, Hohma’dan yoksun oldukları için ayrılışlarından dolayı lekelendiler ve bir Roş’tan yoksun VAK haline geldiler. Onlara blok [kapalı] Mem [   Mem Sofit] denir, çünkü sadece orada kıyafetlenen dört Sefirot TNHY de AVİ’yi alırlar.

Ayrıca, Bina’nın Sameh’e bölünmesi ve blok Mem, Roş de AA’nın dışına çıkan ve ondaki Tiferet’in alt üçte biri boyunca HGT’sinde genişleyen Bina de AA’da tamamlandı ve onlar tüm Mohin’i ZON’a verirler.

Ancak, her zaman aynı değildir, çünkü aşağıdakiler eylemlerini iyileştirip MAN’ı ZON’a ve ZON’u AVİ’ye yükselttiklerinde, AVİ ve YESHSUT tek Partzuf haline gelir ve AA’ya yükselir. AA’dan ZA’ya ve ZA’dan Nukva’ya yüz kutsama olan Hohma’nın aydınlatmasında tam Mohin’i verirler, çünkü üst AVİ olan Sameh’le (60 [Gimatria’da]) YESHSUT olan blok Mem (40 [Gimatria’da]) bir oldular ve birlikte toplamları 100 sayısını verir.

Gerçekten de alttakiler işlerini bir kez daha bozduklarında Mohin, ZON’dan ayrılır, VAK ve bir nokta olmaya geri döner, AVİ ve YESHSUT birbirinden ayrılır, üst AVİ tekrar Sameh  haline gelir -her biri on taneden oluşan altı Sefirot HBD HGT haline gelir- ve YESHSUT bir kez daha blok Mem, TNHY de AVİ, haline gelir.

Ve ZON, VAK’ın Katnut’unda ve Nekuda [nokta] olduğunda, Klipot’un tutması korkusu vardır, bu esnada onlar Atzilut’tan, ayrılmış BYA’ya düşeceklerdir. Bu nedenle üst AVİ onlara Sameh’lerini verir, ki bu yerdeki ışıklar sadece Hasadim’in ışığı olmasına rağmen, onlar hala arı hava ve Roş olarak kabul edilirler, bu nedenle Klipa, Katnut sırasında da ZON’u tutmaz, çünkü Sameh’in bu ışıkları onları korur. Bu nedenle, bu ışıklara Sameh denir, çünkü bu ışıklar Roş’suz VAK’taki Katnut’talarken Atzilut’tan düşen ZON’u desteklerler.

Sameh harfinin Yaradan’ın huzurunda, “Çünkü bende düşenler için Semiha [destek] vardır dediği söylenmişti, yazıldığı gibi, ‘Efendi her düşene destek olur.’” Bunun nedeni onun kendisinden önceki bütün harflerden daha nitelikli olduğunu düşünmesiydi, çünkü Sameh’in ışıkları onların Katnut’ları sırasında bile ZON için parlayabilir, zira onlar sadece Hasadim ışığıdır ve bu Hasadim ışıklarında hiçbir şeyin Klipot’a tutunması yoktur, çünkü dışsal olanlar GAR de Bina’nın ışıklarından kaçarlar.

Bu nedenle, Sameh kendindeki niteliğinin dünyayı yaratmaya daha uygun olduğunu düşündü, çünkü eylemleri yozlaşmışken bile dünya ehlini koruyabilirdi ve o zaman Klipot’a da tutunma olmayacaktı.

Yaradan ona dedi ki: ”Bundan dolayı, sana senin yerinde ihtiyaç var; oradan uzaklaşma.” Başka bir deyişle, senin yerin dünya ehlinin yozlaşmaları boyunca onları korumak için düşenlere destek olmaktır, sen sadece bu yerde olmalısın ve oradan hareket etmemelisin. Eğer dünya seninle yaratılsaydı ve senin niteliğin her zaman tatmin edici bir hâkimiyete sahip olsaydı, o düşenler, ZON, sonsuza dek Katnut’ta kalacaklardı ve alttakiler MAN’ı yükseltmek için uyanmayacaklardı ve ıslahın sonunu getirmesi gereken tüm büyük Mohin ortaya çıkmayacaktı. Bu nedenle, aşağıdakiler uygun formda değilken yalnızca kendi yerinde, ıslah yerinde kalmalısın. Fakat onlar layık olduklarında tüm seviyelerden büyük Mohin’i, yüz kutsamayı çekebilecekler.

Ve Yaradan ona şöyle söyledi: “Someh [destekleyen] kelimesindeki yerinden ayrılırsan sana güvendikleri için düşenlerin hali ne olacak?” Eğer öyle olsaydı onlar daima sonsuza dek senin desteğine ihtiyaç duyan düşenler olarak kalacaklardı. Ve onlar sadece senin tarafından desteklendiği için ve ZON’un kendi başına ayakta duracak bir bütünlüğü olmadığı için dünyanın senin niteliğinle yaratılmasına uygun değilsin.

Nun [נ] Harfi

  • Nun harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü Norah Tehilot [övgülerde harika] bende yazılıdır. Ayrıca, Naavah Tehila [övgü yaraşır] erdemlilerin övgüsüyle yazılmıştır.” Yaradan ona şöyle söyledi: “Nun, yerine geri dön ve Sameh’e güven, çünkü o senden dolayı kendi yerine geri döndü. Nun Nefillah [düşüş] kelimesinde yazılır ve ‘Efendi her düşene destek olur.’ sözünün anlamı olan Sameh onlara destek olmak için, onlar için kendi yerine geri döndü.” Nun aniden kendi yerine geri döndü ve Yaradan’dan ayrıldı.

Yorum: Nun Sameh’in sadece Katnut’ta, yalnızca destek amacıyla kullanıldığı için reddedildiğini gördüğünde, Sameh’in tüm erdemine sahip olduğu için kesinlikle dünyanın yaratılmasına uygun olacağını düşündü ve üstelik o Mohin de Gadlut’ta da hizmet etti. Bu nedenle, Sameh’in reddedildiği eksikliğe sahip değildir.

Nun harfi dedi ki: “Çünkü Norah Tehilot [övgülerde harika] bende yazılıdır.” Bu böyledir çünkü Gevura de ZA Nun olarak adlandırılır zira o Bina’nın Nun (50 [Gimatria’da]) kapıları olarak adlandırılan Bina’nın Midat ha Rahamim’inde [merhamet niteliği] bütünüyle azaltılmıştır. Bu Gevura’nın bir sonucu olarak, ZA’ya “övgülerde harika” denir zira üst İMA “övgü” olarak adlandırılır ve Gevura’sı Bina’dan uzandığı için ona “övgülerde harika” denir. Ve bu Nun de ZA Nukva’sıyla Zivug sırasında Yesod de Gadlut de ZA’da operasyon yapar, bu esnada ondan dolayı, Nukva’ya da tıpkı üst İMA gibi, “övgü” denir. Böylelikle, ZA hem üst övgüye hem de alt övgüye sahip olur.

Nun harfi huzura çıktı ve O’nun huzurunda dedi ki: “Çünkü Norah Tehilot [övgülerde harika] bende yazılıdır.” Ben ZA’daki sol çizgi ve Gevura olarak üst övgü olan Sameh harfinden çıkan Hasadim’i çekerim. Bu nedenle, ZA benden dolayı “övgülerde harika” olarak adlandırılır ve bu yüzden Sameh’in bütün erdemlerine sahibim, çünkü onun tarafından çekilen Hasadim GAR’dır ve dışsal olanları herhangi bir tutunmadan tamamen uzaklaştırır. Ayrıca bende erdemlilerin erdemi ve övgüsü de vardır, yazıldığı gibi, ”övmek yaraşır” çünkü ben de Yesod de Gadlut de ZA’da operasyon yapıyorum.

O Nun harfi olduğu için ismin Yud harfinin gelip Nun’un üzerine bindiği ve onunla birleşerek Tsadi haline geldiği yukarıda söylenmişti, bu Nun ZON’un AVİ’ye yükseldiği Gadlut sırasında bile erdemlilerin övgüsü olarak kabul edilir, bu Nun, Yesod de ZA’da ABA [sırt sırta] operasyon yapar. Fakat Nun, saf Avir’i [hava] Sameh olan üst AVİ’den genişletir ve o zaman Nun “erdemlilerin övgüsü” olarak adlandırılır,” çünkü erdemliler olan Yud, dünyanın temeli [Yesod] Nun’un üzerine biner. Ve sonra Mohin de Gadlut’u Malhut’a genişlettiği için ona “övgü yaraşır,” denir. Bundan Malhut’un tüm güzelliğinin Yesod de ZA’daki Nun’dan alındığı sonucu çıkar. Bu nedenle Nun dünyanın kendisiyle yaratılması gerektiğini savundu, çünkü onun aydınlatmasıyla kendi başına gıda ve devamlılık sağlayan Mohin de Gadlut da ZON’a eklendi ve o Sameh gibi yalnızca destek değildir.

Yaradan ona dedi ki: “Nun kendi yerine geri dön, çünkü Sameh senden dolayı kendi yerine döndü. Niteliğinin artık Klipot için tutunmanın olmadığı tam ıslah olması durumu senin sandığın gibi değildir. Aksine, senin niteliğinin de Sameh’ten desteğe ihtiyacı vardır, çünkü sen hala ABA’sın [Ahor be Ahor (sırt sırta)] ve Sameh’in ışıkları seni dışsal olanlardan korumak için dışarıya doğru ortaya çıkar. Bundan Sameh harfinin seni desteklemek amacıyla kendi yerine geri dönmesi durumunun senin için de geçerli olduğu sonucu çıkar. Bu hala tam bir ıslah değildir, bu yüzden dünyayı seninle yaratmayacağım.”

Mem [מ], Lamed [ל] Harfleri

  • Mem harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü Sen bende Meleh [Kral] olarak adlandırılırsın. Yaradan ona dedi ki: “Gerçekten de bu böyledir. Fakat, dünyayı seninle yaratmayacağım çünkü dünyanın bir krala ihtiyacı var. Yerinize geri dönün, sen, Lamed ve Kaf, çünkü kralsız olmak dünyaya yakışmaz.”

Yorum: Mem kendisine karşılık gelen Behina’dan (Hesed de Bina’dan) alan Hesed de ZA’dır, yazıldığı gibi, “Yaradan sevgisini gündüz gösterir” ki bu bütün günlerle birlikte geçen bir gündür. Ve ZA için Mohin’in elde edilmesi sırasında, onun HGT’si HBD haline geldi, Hesed de ZA yükselir ve Hohma haline gelir, o zaman yaşayan Kral’ın yüzünün ışığı ZA’dan açığa çıkar.

Bu, dünyanın kendisiyle yaratılması için Mem’in argümanıydı: “Sen bende Meleh [kral] olarak adlandırılırsın.” Kral’ın yüzünün ışığı dünyada göründüğünde, artık dışsal olanlar için kesinlikle bir tutunma olmayacak ve dünyada ıslahın sonu garanti edilecek.

Ancak, dünyayı seninle yaratmayacağım çünkü dünyanın bir Kral’a ihtiyacı var. Diğer bir deyişle, bu ışığın dünyada ortaya çıkması imkansızdır zira dünya sadece üç harf MemLamedKaf’ta bu büyük ışığı kıyafetlendirmeye ihtiyaç duyar. Ve şöyle söylendi: “Yerinize geri dönün, sen, Lamed, ve Kaf, çünkü kralsız olmak dünyaya yakışmaz.” Diğer bir deyişle, geri dön ve Lamed, Kaf harfleriyle bağlan ve sonra bu büyük ışığın dünyada ifşa olması mümkün olacak, zira dünyanın bir Kral olmadan ayakta durması uygun değildir, yani, dünya üç harfin MemLamedKaf [Meleh] sırasıyla kıyafetlenmeden devamlılık gösteremez ve var olamaz.

Açıklama: Meleh’in [kral] Mem’i büyük Hesed’dir, yazıldığı gibi, “Yaradan sevgisini gündüz gösterir,” ki bu, bütün günlerle birlikte geçen bir gündür, yani geniş-açık bir Mem’dir. Meleh’in Lamed’i havada uçan bir kuledir, ki bu ZA’ya genişleyen Roş AA’daki Hohma’dan gelen Bina anlamına gelir. Meleh’in Kaf’ı Malhut’tur, Nukva de ZA’dır, çünkü Malhut [aynı zamanda krallık anlamına gelir] olmadan Meleh de olmaz. Dahası, bu yüksek Mohin’in bütün Gadlut’u sadece Malhut’un aracılığıyla ve izniyle açığa çıkar ve o esnada Malhut üç yerde ZA için aydınlatma olarak kabul edilir:

  • Yüksek ve yüce bir tahtta oturan Kral’da olduğu gibi, Malhut Yaradan’ın tahtı oldu, çünkü bu nitelik yazıldığı gibidir, “Yaradan karanlığı saklandığı yer yaptı,” ve Kisse [taht/sandalye] kelimesi Kissui’den [örtü] ve gizlenmekten gelir. Bu nedenle ona “bükülmüş Kaf [ ]”
  • Malhut Yaradan’ın kıyafeti oldu. Bu böyledir çünkü bu büyük Mohin sadece İsrail’de görünür. Bu nedenle, Malhut karanlığın bir kıyafeti olur. Yaradan’ın krallığının ifşa olduğu bu esnada, Yaradan karanlığın kıyafetini çıkartır ve bu kıyafeti putperest uluslara fırlatır, O’nun yüzünün ışığı yayılır ve İsrail’in üzerinde görünür. Onlar bu zaman hakkında şöyle söylediler: “Yaradan erdemlilerle dans etmeye yazgılıdır ve her biri parmağıyla işaret edererek ‘Bu bizim Tanrı’mızdır,’” Bu karanlığın kıyafetinin çıkarılması uzun ve geniş Kaf’tır [ ].
  • Malhut O’nun başının üzerinde bir taç olur, yazıldığı gibi, “Dışarı çıkın, Ey Siyon kızları, düğününde, mutlu gününde annesinin verdiği tacı giymiş Kral Süleyman’ı görün.” Kaf’ın Keter [taç] olmasının anlamı

Kaf [כ] Harfi

  • O esnada, Kaf harfi O’nun huzurundan, O’nun tahtından indi. Kaf sarsıldı ve Yaradan’a dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü ben Senin Kavod’unum [onur].” Kaf harfi O’nun tahtından indiğinde 200.000 dünya ve taht sarsıldı, bütün dünyalar titrediler ve düşmek üzereydiler. Yaradan ona dedi ki: “Kaf, burada ne yapıyorsun? Dünyayı seninle yaratmayacağım, yerine geri dön çünkü sende Kelayah [yıkım, harabe] vardır. Ayrıca, sende ‘nihai yıkım’ denilen şey de vardır. Kendi koltuğuna dön ve orada kal.” O esnada, Kaf Yaradan’dan ayrıldı ve kendi yerine geri döndü.

Yorum: Mem Kral’ın yüzünün dünyadaki ifşası ile ilgili olarak, dünyayı kendisiyle yaratması konusunda Yaradan’la müzakere ederken Kaf’ın Beria dünyasından, tahttan inmesine sebep oldu. “Kaf sarsıldı ve dedi ki… ‘çünkü ben senin Kavod’unum [onur].’” Sonra KHB de Beria olan HB de Beria’dan genişleyen 200.000 dünya ve taht sarsıldı ve bütün dünyalar oradan aşağı titrediler ve düşmek üzereydiler.

Açıklama: Dünyanın kendileriyle yaratılması için Yaradan’ın huzuruna çıkan harflerin bu argümanları, bahsi geçen harfe verilen MAD seviyesinde dünyaya aktarım yapan ZON’un rehberliği için, harfin niteliğine ait olan bahsi geçen seviye için, Yaradan’dan MAD almak için MAN’ı yükseltmeye benzer. Yaradan’ın ZON’un yirmi iki harfinin her birine cevabı ise harfin yükselttiği MAN ölçüsünde MAD’ın inmesi ve zamanı geldiği için ışık seviyesinin ortaya çıkmasıdır.

Işık seviyesi dünyadaki yönetimini göstermeye başladığında Yaradan’ın bahsi geçen harfe verdiği yanıt söylendi, çünkü Klipa’nın harfin niteliğine tutunması yüzünden adı geçen harfin dünyaya liderlik edemediği ortaya çıktı, “Yaradan onların birini diğerine karşıt yarattı.” sözünde olduğu gibi. Bunun için, her bir harf ayrıldı ve kendi yerine gitti. Bu, harflerin kendi isteklerine göre değil, Yaradan’ın isteğine göre hangi harfin dünyaya öncülük etmeye layık olduğunu kendi başlarına çözene kadar her bir odayı bahsi geçen harfin yönetimine vererek Yaradan’ın yirmi iki harfin her biriyle oynamasıdır. Bu nedenle dünyayı yaratmadan 2.000 yıl önce Yaradan harfleri gözlemliyor ve harflerle oynuyordu dendi.

Ve Mem büyük ışığıyla dünyada ifşa olmaya başladığında Kaf’ın tahttan inmesine sebep oldu. Bu böyledir çünkü tahtta iki anlayış vardır: 1) Kral’ı örtmek, yazıldığı gibi, “Yaradan karanlığı gizlendiği yer yaptı.” ki bu sebeple Kissui [örtmek/gizlemek] kelimesinden gelen Kisse olarak adlandırılır. 2) Yaradan Malhut’un görkemini dünyalarda ifşa eder,  yazıldığı gibi “Ve yüksekte, bir tahtı andıran nesnenin üzerinde insana benzer bir suret vardı.” Malhut üç harf MemLamedKaf harflerine katılarak, O’nu örterek, Meleh’in [Kral] tahtı oldu, yazıldığı gibi, “Yaradan karanlığı gizlendiği yer yaptı.” Malhut yükseldi ve Kral’ın Kendisi için bir kıyafet olan uzatılmış Kaf [ ] haline geldi, Kral’ın Kendisi, ZA, Malhut’un aracılığıyla ortaya çıktı. Ayrıca, Malhut Kral’ın başının üzerindeki bir taç oldu.

Ancak,  Mem Kral’ın yüzünün ışığını uzatılmış Kaf’ın [ ] kıyafeti olmadan dünyalarda ifşa etmeye başladığında Kaf da [ ] Kral’ı örtme eylemini durdurarak tahttan indi ve o da dedi ki: “Dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü ben Senin Kavod’unum [onur].” Bu tıpkı Mem’in isteği gibi, herhangi bir örtü olmadan, yalnızca Kral’ın onurunu kendisine ifşa etme yönetiminin onu yöneteceği anlamına gelir.

Bu nedenle, Rav Hamnuna Saba Kaf’ın diğer bütün harflerde olduğu gibi, Yaradan’ın huzuruna çıktığını ve “Dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir” dediğini söylemez, zira Kaf kendi kendine değil, Mem’in hâkimiyetiyle uyandı, o sırada Mem’in hâkimiyeti Kaf’ı da Beria dünyasındaki tahttan indirdi.

Şöyle söylenmişti: “O sarsıldı ve Yaradan’a dedi ki, ‘…Dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir,’” zira Kaf’ın tahttan inmesi üzerine, o ve Beria’daki HB’den genişleyen 200.000 dünya ve oradan ve aşağıdan tüm dünyalar sarsıldı, hepsi titrediler ve düşmek üzereydiler. Bu böyledir çünkü yukarı ve aşağı arasındaki üst dereceden alt dereceye tüm bağlantı alttaki için bir Keter olan üsttekinin Malhut’u aracılığıyladır. Ve Kaf üsttekinin Malhut’unun alttaki kıyafetidir.

Tahtta üç anlayış vardır: 1) HGT NHY denilen alttakinin VAK’ı olan tahtın altı derecesi olduğu yazılmıştır. 2) Tahtın dört bacağı alttakinin Mohin KHBD’si. 3) Yukarıdan aşağıya inen ve onun içinde kıyafetlenen üsttekinin Malhut’u. Malhut’un yolu boyunca üsttekinden tüm ışıklar gelir ve alttakini aydınlatır.

Böylelikle, Kaf’ın tahttan inmesiyle Atzilut’un Beria dünyası anlamına gelen tahtla bağlantısı kesildi. Bu böyledir çünkü Kaf, Malhut de Atzilut, KHBD de Beria’da kıyafetlenmiştir ve tüm ışıklarını “taht” olarak adlandırılan Beria dünyasına verir. Ve Kaf oradan indiğinde Beria’ya ihsan etme gücü durduğundan Atzilut’la bağlantı iptal edilir ve Kaf sarsılır. Böylelikle, KHBD de Beria’yı içeren HB olan 200.000 dünya sarsıldı, tüm dünyalar titrediler ve düşmek üzereydiler çünkü Atzilut dünyasından verilen tüm canlılıklarını ve bolluklarını kaybettiler.

Bina olan Yaradan’ın ZON de Atzilut’a yaklaşımını da benzer şekilde yorumlamalıyız. ZA’da kıyafetlenen Bina’nın Malhut’u Kaf’tır. Bu nedenle, bu Kaf ZA’nın üzerinde olan Yaradan’ın tahtıdır, çünkü Yaradan Bina’dır, ZA’nın üst kısmıdır ve ZA Bina’ya bir taht oldu.

Bundan şu sonuç çıkar ki, Kaf’ın inişi üzerine Bina’nın ZA ile bağlantısı kesildi, çünkü Kaf ZA’da kıyafetlenen ve ona tüm ışıklarını veren Malhut de Bina’dır. Bu nedenle, kendisi sarsıldı, yani ZA’ya ihsan etme yeteneği durdu, bu yüzden 200.000 dünya –HB ve tahtın dört bacağı olan KHBD olarak adlandırılan Mohin de ZA– sarsıldı, çünkü onların tüm bolluğu kesildi. Ayrıca VAK de ZA, HGT NHY, olan ve altındaki tüm dünyaları içeren bütün dünyalar Bina’nın bolluğunun onlardan kaybolması sebebiyle titrediler ve düşmek üzereydiler. Ve Atzilut’un ışıklarından boşaldıkları için titrediler, onlar ayrılmış BYA’ya düşmek ve mahvolmak üzereydiler.

Bu nedenle Yaradan ona dedi ki: “Çünkü sende Kelayah [yıkım, harabe] vardır. Ayrıca, sende ‘nihai yıkım’ denilen şey de vardır. Kendi koltuğuna dön ve orada kal.” Kaf’ın tahttan inişi nedeniyle, GAR de ZA sallandı, tüm dünyalar titrediler ve düşmek ve mahvolmak üzereydiler. Başka bir deyişle, “nihai yıkım denilen şey” hiçbir zaman yeniden hayata dönme olmaksızın tam bir ölüm anlamına gelir. Bu nedenle, kendi tahtına geri dönmelisin.

“O esnada, Yaradan’dan ayrıldı.” denildi. Tahttaki kendi yerine dönüşünün Yaradan’ın Mem’e verdiği kralsız olmak dünyaya yakışmaz cevabıyla birlikte gerçekleştiğini belirterek, “O esnada”yı vurgular ve “O esnada” der. Başka bir deyişle, Kaf’ın tahttan inişi sırasında, tüm dünyalar titrediğinde ve düşmek üzere olduğunda ortaya çıkan sallantı ve Yaradan’ın Mem’e kralsız olmanın dünyaya yakışmadığına dair yanıtı eş zamanlı olarak gerçekleşti.

Yud [י] Harfi

  • Yud harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü ben kutsal İsim’in başıyım ve dünyayı benimle yaratman senin uygundur.” Yaradan ona şöyle söyledi: “Bende kazınmış olman sana yeter, sen Bende yazılısın ve Benim tüm arzum sendedir. Yüksel, Benim adımdan sökülmen senin için uygun değil.”

Yorum: Yud HaVaYaH isminin ilk harfi -ifşanın başlangıcı ve kutsal ışığın en yüksek anlayışı- olduğundan dünyanın kendi niteliğinde yaratılacağını ve ıslahın sonunun garanti edileceğini savundu.

Ve Yaradan ona dedi ki: “Bende kazınmış olman, Bende yazılman sana yeter.” Harflerin soruları ve cevapları Yaradan’ın harflerle oynamasıdır. Soru MAN’dır ve cevap ise üst ışığın MAD’ıdır. “Sana yeter” sözü kutsal isim Şaday’da Yaradan’ın ona, “Yeter, daha fazla yayılma” dediğindeki gibi sınırın ıslahıdır.

Bu böyledir çünkü Yud bu büyük ve kutsal ışıkta yayılmaya başladığında Yaradan onu durdurdu ve Tav harfinde değil sadece Şin harfinde yayılmasına izin verdi, çünkü Yaradan ona, “Yeter daha fazla yayılma.” dedi. Şöyle söylendi: “Yüksel, Benim adımdan sökülmen senin için uygun değil,” çünkü daha fazla yayılacak olursan artık HaVaYaH ismine yerleştirilemeyeceksin.

Açıklama: Şöyle yazıldı: “Ben yazıldığım gibi okunmam, çünkü ben HaVaYaH’da yazılırım ve ADNI’da okunurum.” Bu böyledir çünkü HaVaYaH ismi asla değişmez, yazıldığı gibi, “Ben Efendi’yim değişmem.” Ve zamanla yozlaşmalar ve ıslahlar olacağı için orada değişiklikler vardır. Böylelikle, ıslahın bitiminden önce O’na ADNI denir, çünkü bu isimde bir değişim mümkündür ve değişimin olmadığı HaVaYaH isminde bir değişim mümkün değildir.

Ancak, ıslahın bitiminden sonra yazıldığı gibi okunacak, şöyle yazıldığı gibi, “Ve o günden itibaren şehrin adı ‘Efendi orada’ olacak.” Ona şöyle söylendi: “Yüksel, Benim adımdan sökülmen senin için uygun değil, çünkü sende bir yozlaşma meydana gelirse Benim adımdan sökülürsün, zira HaVaYaH olan Benim adımda yozlaşmalar ya da ıslahlar yoktur. Bu nedenle, dünyanın seninle yaratılmasına uygun değilsin.”

Ayrıca, Yaradan ona şöyle söyledi: “Bende kazınmış olman sana yeter, sen Bende yazılısın ve benim tüm arzum sendedir.” “Sende” HaVaYaH ismindeki Yud’daki üç dereceyi işaret eder, “kazınmış” Hohma de ZA’da, “yazılı” üst AVİ’nin Hohma’sında, ve “Benim tüm arzum sendedir” Hohma de AA’da, Hohma Stimaa’dadır.

Tet [ט] Het [ח] Harfleri

  • Tet harfi huzura çıktı. Yaradan’a dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü sen bende Tov [iyi] ve Yaşar [doğru] olarak adlandırılırsın.” Yaradan ona dedi ki: “Dünyayı seninle yaratmayacağım çünkü senin iyiliğin senin içinde sınırlı kaldı ve senin içinde saklandı, yazıldığı gibi, ‘İyiliğin ne büyüktür, onu Senden korkanlar için saklarsın.’ Ve iyi senin içinde saklı olduğu için, Benim yaratmak istediğim bu dünyada iyinin hiçbir payı yoktur, iyinin payı sadece öteki dünyadadır.”

“Dahası, senin iyiliğin senin içinde saklı olduğu için, sarayın kapıları batacak, yazıldığı gibi, ‘Kapıları yere battı.’ Ayrıca, Het senin karşında duruyor ve bir araya geldiğinizde günah anlamına gelen HetTet olacaksınız. Bu nedenle bu harfler kutsal kavimlerde yazılmamıştır.” O aniden Yaradan’dan ayrıldı.

Açıklama: Tet içselliği açısından Yesod de ZA’dır, çünkü Tsadi, Tsadik’te [erdemli] Nukva ile çiftleşen ZA’nın dokuzuncu harfidir. Ancak Tet, Bina de ZA’nın dokuzuncu harfidir ve Yesod de ZA’nın içselliğidir. Tov [iyi] olarak adlandırılır, yazıldığı gibi, “De ki, ‘Erdemli iyidir.’”  Ve Klipot’a tutunma olmayan Yesod’un Neşema’sı olduğu için, Tet dünyanın kendisiyle yaratılması gerektiğini savundu.

“Yaradan ona dedi ki: ‘çünkü senin iyiliğin senin içinde sınırlı kaldı ve senin içinde saklandı’. Adem Yaradan’ın birinci günde yarattığı ışığı dünyanın sonundan ışığın sonuna kadar izliyor ve gözlemliyordu. Yaradan sel nesline ve Babil nesline baktığında onların işlerinin yozlaştığını gördü. Durdu ve geleceğin geleceği zamanı erdemliler için sakladı, yazıldığı gibi, “Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü,” ve erdemliden başka iyi yoktur, yazıldığı gibi, “De ki, ‘Erdemli iyidir.’”

Yorum: Yaradan günahkarların işlerini yozlaştıracaklarını ve bu ışığı Klipot’a vereceklerini gördüğünde, onu üst Tsadik’te [erdemli] ve AVİ’nin Tsedek’inde [adalet] sakladı. Bu ışık gizlililikte Tsadik ve Tsedek de AVİ’den Tet olan Yesod de ZA’nın içselliğinde genişler. Bu ıslahta, Yaradan Tet’e cevap verdi, “Çünkü senin iyiliğin senin içinde sınırlı kaldı ve senin içinde saklandı.” Ve iyi senin içinde saklı olduğu için, yaratmak istediğim bu dünyada iyinin hiçbir payı yoktur, iyinin öteki dünyada bir payı var. Yani, seni günahkarlardan saklamaya ihtiyacım olduğu için ve sadece öteki dünyadan almaya layık olan erdemlilere uygun olduğun için, ZON olan bu dünyanın ıslahında hiçbir payın yok, zira sende dışsal olanlara bir tutunma vardır.

“Dahası, senin iyiliğin senin içinde saklı olduğu için, sarayın kapıları batacak, zira bu ışık yalnızca Yesod’un iç kısımlarında, gizlilikte parlar. Bu nedenle, Nukva içselliğinde gizlenmediği sürece kapılarındaki bu ışığı alamayacak. Ve bundan dolayı, Nukva’nın kapıları Yesod’unun iç kısımlarına batar, bu sayede onlar dışsal olanların dokunuşundan korunurlar ve dışsal olanların Nukva’nın kapılarını yönetmeyeceği garanti edilir. Öğrendiğimiz gibi, yıkım zamanında düşmanlar sarayın kapılarına hükmetmediler, toprağa battılar. Ve Tet harfinin böylesine bir gözetime ihtiyacı olduğu için, dünyanın seninle yaratılmasına uygun değilsin.”

“Ayrıca, Het harfi senin karşında duruyor ve bir araya geldiğinizde Het-Tet olacaksınız,” çünkü Het Hod’dur, ZA’ya dahil olan Malhut’tur ve Yesod de ZA’daki sol borudur.

Yesod de ZA’da iki boru vardır: 1) Sağ olan, Tet, ruhları doğurmak için. 2) Sol olan, Het, dışsal olanlar için atık boşaltmak için. Het, Yesod’a dahil olan, incecik mumun dışsal olanlara ortaya çıktığı, dışsal olanların tıpkı insanın önündeki bir maymun gibi kutsal Adem’e benzeme gücü kazandığı Kuf olarak kabul edilir. Bununla ilgili olarak, “Tanrı onların birini diğerine karşıt olarak yarattı” diye yazılır.

Bu iki boru birbirine yakındır ve aralarındaki mesafe saç teli kadar incedir. Bu nedenle, sol boru sağ boruyu yenecek güce sahiptir, daha sonra HetTet haline gelir ve Gimatria’da HetTet Tov’dur (17) [iyi]. Böylelikle, “Biri diğerine karşıttır.” Bu böyledir çünkü sağ galip geldiğinde, yani Tet, Gimatria’da Tov’dur [iyi], yazıldığı gibi, “De ki, Erdemli iyidir.” Ve eğer sol boru, yani Het, Tet’e üstün gelirse, Gimatria’da HetTet’tir [günah].

Het harfi senin karşındadır” denildi. Bu sol borunun, yani Het’in, seni alt etme gücüne sahip olduğu ve sonra onların, yani HetTet’in bir olarak birleşeceği ve Klipot’un Keduşa’nın [kutsallık] bolluğunu onlara yayabileceği anlamına gelir. Bütün günahlara hakimiyet onlardandır. “Bu nedenle bu harfler kutsal kavimlerde yazılmamıştır” denildi, çünkü kavimlerin isimlerinde karşıt gücün kökü olan Het’ten ayrı ve yüksek olduklarını belirten HetTet harfleri yoktur. Öğrendiğimiz gibi, Yakup’un yatağı bütündü ve İbrahim ve İshak’ta olduğu gibi, dışsal olanlara hiçbir atık çıkmadı.

Zayin [ ] Harfi

  • Zayin harfi huzura çıktı. Yaradan’a dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü bende Senin çocukların Şabat’ı tutacak, yazıldığı gibi, ‘Şabat gününü kutsal sayarak anımsa.’” Yaradan ona dedi ki: “Dünyayı seninle yaratmayacağım çünkü sende savaş var, keskin bir kılıç ve savaşın yapıldığı bir mızrak, silah. Ayrıca, sen dünyanın kendisiyle yaratılmadığı Nun harfi gibisin çünkü onda düşüş vardır.” Zayin aniden Yaradan’dan ayrıldı.

Açıklama: Zayin  [ ] Mohin de Nukva’nın Gadlut’unu ifade eden Vav [ ] üzerinde Yud’dur [ ], yazıldığı gibi, “Erdemli bir kadın kocasının tacıdır.” Bu böyledir çünkü o Vav olan erkek dünyasıyla karışır ve sonra onun başının üzerinde bir taç [Yud] olur. Bu Vav üzerinde Yud’dur ve kocası onda taçlandırılmıştır, yazıldığı gibi, “Şabat gününü kutsal sayarak anımsa.” Şabat gününü, Nukva’yı, ZA’nın üzerindeki bir taca kadar yükselterek o sırada erkeğe dahil olduğu zaman Nukva’ya “kutsal” denir. Zayin, diğerleri gibi, bu ışık büyük ve kutsal olduğundan ve orada tüm Klipot sona erdiğinden, kendi niteliğiyle yaratılan dünyaya layık olduğunu savundu.

Yaradan ona dedi ki: “Seninle yaratmayacağım” çünkü Zayin Netzah de ZA‘dır zira ZayinHetTet NHY de ZA’dır, ve Nukva Zayin’a, Netzah’a, dâhil olduğunda ZA ile üst AVİ’ye yükselmek için güç kazanır, burada onun başının üzerinde bir taç olur ve kocası Şabat’ta taç giyer.

Ancak, onun kendi yerinde yani her zaman ZA ile durduğu yerde değil de sadece erkeğin dahil olması ve AVİ’ye yükselmesi yoluyla son ıslah olduğundan onun ıslahı 6.000 yıl boyunca tamamlanmaz. Bunun nedeni onun kendi yerine geri döndüğü hafta içi günler boyunca Zayin’a dahiliyetinin silah olarak kabul edilmesidir, öyle ki, Şabat’a hazırlanılan hafta içi günlerde Sitra Ahra’yla olan tüm savaşların ondan olduğu kabul edilir. Ve bu savaşı kazanana Kral’ın kızı verilir.

Hafta içi günlerde, her biri Sitra Ahra ve dıştakilerle olan savaşta zafer kazanmalıdır ve ardından Kral’ın kızı ile, Şabat ile, ödüllendirilir. Böylelikle, 6.000 yıl boyunca Şabat’ın aydınlatması hala yokken o Klipot’un tamamen sonlanması için yeterlidir, çünkü bu nedenle hafta içi günler tamamen Şabat olan ve sonsuza dek dinlenilen bir gün olacak ıslahın sonuna kadar tekrar tekrar ona döner.

Yaradan ona dedi ki: “Dünyayı seninle yaratmayacağım çünkü sende savaş var, keskin bir kılıç ve savaşın yapıldığı bir mızrak. Bunun nedeni senin aydınlatmanın hala tam olmamasıdır çünkü aşağıdaki yerinde tam değilsin ve kişi ancak Sitra Ahla’yla olan savaşlardan sonra seninle ödüllendirilmeli.”

Ayrıca, savaş alttakilerin Sitra Ahra ile olan savaşlarını ifade eder. Malhut hafta içi günlerde Netzah’a dahil olurken keskin bir kılıç ifadesi Malhut’un niteliğini gösterir, bu esnada kendisini ele geçirmek isteyen Klipot’a kıyasla keskin bir kılıçtır. Ve savaşın yapıldığı bir mızrak, Vav olarak tasvir edilen, “bir mızrak” denilen ZA’nın kendisinin tıpkı bir mızrak gibi Sitra Ahra’yı kendi niteliğiyle delip geçtiğini ifade eder. Bu nedenle “Sen Nun harfine benziyorsun” denildi zira erkeğin Gevurot’u Bina’dan, Nun’dandır.

Vav [ו] Hey [ה] Harfleri

  • Vav harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü ben Senin ismindeki, HaVaYaH, bir harfim.” Yaradan ona dedi ki: “Vav, sana ve Hey’e benim ismimin, HaVaYaH, harfleri olmanız, benim adımda olmanız, benim adımda oyulmanız ve benim adımda kazınmanız yeterlidir. Dünyayı seninle yaratmayacağım.”

Yorum: Yud zaten bunu sormuş ve reddedilmiş olmasına rağmen, Vav hala Yud’un seviyesinin çok yüksek olmasından dolayı Yud’un reddedildiğini düşündü. Vav Mohin de İma’da, isimdeki VavHey seviyesinde, dünyanın kendi niteliğiyle yaratılması gerektiğini savundu.

“Yaradan ona dedi ki: ‘Vav, sana ve Hey’e Benim ismimin harfleri olmanız yeterli.’” Yud’a verdiği cevabın aynısını onlara da verdi. Onu da sınırladı ve ona, “Yeter, Şin’den daha fazla yayılma ki Klipot seni tutmasın” dedi. Bu nedenle, dünyayı seninle yaratmaya uygun değilsin, çünkü senin de Klipot’tan korunmaya ihtiyacın var.”

Dalet [ד] Gimel [ג] Harfleri

  • Dalet harfi ve Gimel harfi huzura çıktılar. Onlar da aynısını söylediler. Yaradan onlara da dedi ki: “Yoksullar yeryüzünden silinmeyeceğinden ve onlara merhamet [Hesed] edilmesi gerektiğinden, birbirinizle olmanız sizin için yeterli. Dalet yoksuldur, çünkü ona Daloot [yoksulluk] kelimesinden gelen Dalet Dalet’e Gimel Gomelet Hesed [Hesed’li ödüller]. Bu yüzden birbirinizden ayrılmamalısınız ve birbirinizi beslemeniz sizin için yeterlidir.”

Açıklama: Dalet’in Gimel’den bolluk almasına ve çatısındaki açının Hasadim’le çıkıntılı olmasına rağmen Sitra Ahra’nın ona tutunma, onu ayırma ve onda Reş harfini yeniden oluşturma gücü hala vardır ve o tekrar fakir ve cılız olur. Ve Yaradan onlara da dedi ki: “Birbirinizle olmanız sizin için yeterli, çünkü birbirinizle birlikte olabilmeniz için büyük bir gözetime ihtiyacınız var ve Gimel, Dalet’e ihsan edecek. Sonuç olarak yoksullar topraktan vazgeçmeyecekler çünkü sizi ayıracak ve “dünya” denilen Malhut’u Reş harfine ve yoksulluğa geri döndürecek tersine bir güç vardır.

İyilikle ödüllendirilmeleri gerekir, çünkü o zaman aşağıdan bir uyanışı, yoksullara sadaka vermeyi, Dalet‘in bir kez daha Gimel‘den almasını sağlamak gerekir. Bu nedenle Yaradan şöyle söyledi: “Birbirinizi beslemeniz sizin için yeterli. Sizin için yeterli; Eğer kendinizi Zivug‘da tutabilir, birbirinizi besleyebilirseniz Klipot sizi yönetemez. Bu yüzden dünyayı seninle yaratmayacağım.”

Bet [ב]Harfi

  • Bet harfi huzura çıktı. Yaradan’a şöyle söyledi: “Ey dünyanın Efendisi, dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü bende yukarıda ve aşağıda kutsalsın, zira Bet Brakha’dır [kutsama]. Yaradan ona dedi ki: “Gerçekten de dünyayı seninle yaratacağım ve sen dünyayı yaratmanın başlangıcı olacaksın.”

Yorum: Bet harfi Hohma’dır, Hesed de Hohma’dır, O’nun sarayında bir noktadır, zira Hasadim’in ışığı Hohma’nın ışığı için bir saraydır. Bu bir kutsamadır, yazıldığı gibi “Ve sizin için bereket yağdıracağım.” Bu ışık, dereceler boyunca geçerken ve basamaklar halinde akarken hiçbir şekilde azalmaz. Eyn Sof’tan alarak, derecelerin zirvesinde olduğu için o da Atzilut dünyasında ve benzer şekilde Asiya’nın sonu boyunca tüm büyüklüğü ve erdemiyledir. Geçtiği tüm Masahim [Masah’ın çoğulu] tarafından daha kalın [bayağı] hale getirilmez.

Bet harfi şunu savundu: “Dünyayı benimle yaratman Senin için iyidir, çünkü bende yukarıda ve aşağıda kutsalsın. Yani, benim kutsamamın ışığı hiçbir fark olmaksızın yukarıda ve aşağıda eşittir ve hiçbir Masah ya da Aviut [kalınlık, bayağılık] benim aydınlatmalarımı hiçbir şekilde bozamaz. Bu nedenle, benim niteliğim dünyanın yaratılması için uygundur, çünkü Klipot sadece eksiklik olan bir yerde tuttuğundan bende Klipot için tutunma olmayacak. Ve bende eksiklik olmadığına göre, bende tutunma olmayacak.”

Yaradan ona dedi ki: “Gerçekten de dünyayı seninle yaratacağım ve sen dünyayı yaratmanın başlangıcı olacaksın,” çünkü onun niteliğinin dünyanın yaratılışına uygun olduğu konusunda hemfikirdi, yazıldığı gibi, “Çünkü dedim ki, ‘Bir Hesed [merhamet] dünyası inşa edilecek.’” Ybaneh [inşa edilecek] kelimesi Binyan [inşa/yapı] ve Havanah [anlayış] anlamına gelir, çünkü Yaradan Keduşa’ya [kutsallığa] bağlı olanları başka bir tanrıya bağlanmak için Yaradan’dan sapanlardan ayırt etmek için yeterli incelemeye hükmetmiştir, yazıldığı gibi,

“‘Ve şimdi Beni bununla sına,’ der ev sahiplerinin Efendisi, ‘Sana cennetin pencerelerini açıp açmadığımla ve taşana kadar bereket yağdırıp yağdırmadığımla.’”

Fakat onlar başka bir tanrıya yöneldiklerinde bereketten yoksundurlar, çünkü başka bir tanrı verimsizdir ve meyve vermez. Bu kabalistin vardığı sonucun anlamıdır, “Böylece yine erdemli ve günahkarı, Yaradan’a hizmet edeni ve etmeyeni ayıracaksın.” Böylelikle, “Bir Hesed [merhamet] dünyası inşa edilecek.”

Yaradan ona dedi ki: “Sen dünyayı yaratmanın başlangıcı olacaksın.” Bununla, Yaradan’ın bereket ışığını dünyanın tamamlanması için değil de, güzel ve yeterli bir başlangıcın dünyayı tamamlamaya getirmesi için belirlediğini ifade eder. Bu böyledir, çünkü Hasadim’in ışığı Roş’suz VAK’tır ve hala çoğalma için yeni ruhlar doğurmaya yeterli değildir, zira Roş olarak adlandırılan GAR’ı elde etmeden önce herhangi bir Partzuf için doğum yoktur. Bu nedenle, hala bütünlükten yoksundur.

Ve O’nun hükmettiği hüküm, –Bet ve kutsama her Partzuf’un özünü, dünyayı yaratanlardır- hiçbir Partzuf de Keduşa’da [kutsallık] eksiklik olmayacağı anlamına gelir. Ancak, Mohin‘i doğurmak için gerekli olan GAR‘ın tamamlanması Partzuf‘un özü değildir, fakat sadece alttakilerin iyi işlerine bağlı olarak bir ekleme olarak kabul edilir. Ancak VAK asla eksik olmayacaktır.

Alef [א] Harfi

  • Alef harfi durdu ve huzura çıkmadı. Yaradan ona dedi ki: “Alef, neden diğer tüm harflerin yaptığı gibi Bana gelmiyorsun?” Alef Yaradan’a dedi ki: “Ey dünyanın Efendisi, gördüm ki diğer tüm harfler boşu boşuna Senden ayrıldı; onların yerinde olsam ne yapardım? Üstelik bu büyük armağanı zaten Bet’e verdin ve hizmetçisine verdiği hediyeyi başka bir hizmetçisine vermek büyük bir Kral’a yakışmaz.” Yaradan ona dedi ki: “Alef, Alef, dünya Bet harfiyle yaratılmış olsa da, bütün harflerin başı sen olacaksın, çünkü sen olmadığın takdirde Bende birlik yoktur. Sende bütün hesaplar, dünya insanlarının bütün işleri, başlayacak ve bütün birlik sadece Alef

Yorum: Harflerin tüm soruları MAN’ın harflerinin yükselişidir ve tüm cevaplar MAD’ın inişidir. Yukarıdan bir uyanış olmadıkça, Alef harfindeki büyük bütünlükte aşağıdan bir uyanış olması imkansızdır. Bunun hakkında şöyle yazılmıştır: “Düştü, el değmemiş İsrail kızı, bir daha doğrulamaz” yani kendi başına kalkamayacak, fakat Yaradan onu yükseltecek.

Bu nedenle, Mohin de GAR’ın ortaya çıkışının başlangıcında, harfler Zohar’ın bu makalede ele aldığı AVİ sarayında oynarken ve ayrıca ıslahın sonunda, Alef harfi MAN’ın aşağıdan yukarıya yükselmesiyle uyanmayacak, Mohin de GAR yolu 6.000 yıl süresince ortaya çıkar. Bunun yerine, her şey sadece yukarıdan uyanarak olacak, söylendiği gibi, tekrar -kendi başına- yükselmeyecek, fakat Yaradan onu yükseltecek.

Ve söylenenler –Alef durdu ve huzura çıkmadı ve Yaradan ona dedi ki: “Alef, neden gelmiyorsun”- Yaradan ona Yaradan’ın onu yükselteceğini söyleyene kadar Alef’in diğer harflerin yaptığı gibi hiç MAN yükselterek uyanmadığını ifade eder. Ve Yaradan o iki defayı belirtmek için iki kez “Alef, Alef,” dedi. 1) harfler oynuyorken ve 2) ıslahın sonunda, o zaman da Yaradan’ın kendisi onu yükseltecek.

Alef Yaradan’a, “Gördüm ki diğer bütün harfler boşu boşuna senden ayrıldı” demişti. MAN’ı tek başına yükseltmeye cesaret edememesinin nedeni, tüm harflerin eli boş kaldığını görmesiydi, çünkü tüm seviyelerde birinin diğerine karşıt olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle, Alef onlardan daha iyi olmadığını ve kendisinin de bir karşıtı olduğunu düşündü. Bu yüzden, “Onların yerinde olsam ne yapardım? Çünkü onlardan daha iyi olmadığımı gördüm” dedi.

“Üstelik bu büyük armağanı zaten Bet’e verdin ve hizmetçisine verdiği hediyeyi başka bir hizmetçisine vermek büyük bir Kral’a yakışmaz. Yani, MAN’ı yükseltmeye cesaret edemememin ikinci nedeni Bet’in niteliğini zaten her Partzuf’un yapısının özü olarak belirlediğini görmüş olmamdır, yazıldığı gibi, ‘Bir Hesed [merhamet] dünyası inşa edilecek.’ Bu nedenle, bu değişimin hala mümkün olduğunu düşünmedim, çünkü bir hizmetçisine verdiği hediyeyi bir başka hizmetçisine vermek Kral’ın davranışı değildir.”

Yaradan ona dedi ki: “Alef, Alef, dünya Bet harfiyle yaratılmış olsa da, bütün harflerin başı sen olacaksın.” Yorum: Dünyanın zaten Bet harfiyle yaratıldığı doğrudur. Ayrıca, onun hediyesini bir başkasına vermeyeceğim ifadesi de doğrudur. Ancak, Bet’in niteliğiyle sadece Roş’suz VAK yaratılmıştır, bu nedenle harfler hala Roş’tan yoksundur, zira Roş olmadan çoğalmak için uygun değillerdir. Bu nedenle, sen Roş’u bütün harflere –Mohin de GARMohin de PBP [yüz yüze]- genişletmek için ve doğuma sebep olmak için kullanılacaksın.

“Sen olmadığın takdirde Bende birlik yoktur. Sende bütün hesaplar, dünya insanlarının bütün işleri başlayacak, çünkü Benim birliğim dünyada ancak senin niteliğinle ortaya çıkar. Ayrıca, ıslahın sonunun geleceği ödül, ceza ve pişmanlık meselesinin tamamı sadece sende olacaktır. Bu böyledir, çünkü Bet’i sadece Partzuf’un özü olarak yaptım, bu yüzden alttakilerin eylemlerinden tamamen bağımsız olacak, bu nedenle işlerini bozsalar bile bunun sonucunda Mohin’de hiçbir değişiklik olmayacak. Ancak, sendeki Mohin tamamen alttakilerin eylemlerine bağlıdır. Eğer onlar işlerini bozarlarsa, sendeki Mohin de GAR ayrılacak ve pişman olurlarsa, Mohin de GAR’ı bir kez daha çekecekler.”

“Sende bütün hesaplar, dünya insanlarının bütün işleri başlayacak” denilmişti. “Hesaplar” eğer işlerini bozarlarsa sözüne işaret eder, yazıldığı gibi, “Tanrı insanları doğru yarattı, oysa onlar hala karmaşık çözümler arıyorlar.” o zaman Mohin de GAR ayrılacak. “Dünya insanlarının işleri” iyi eylemlerle MAN’ı yükseltmeye işaret eder, çünkü o zaman Mohin de GAR’ı bir kez daha çekecekler. “Bütün birlik sadece Alef harfindedir.” ifadesi, Alef harfinde de gerçekleşecek olan ıslahın sonunun büyük birliğini ifade eder.

  • Yaradan Bina Sefirot’unu ifade eden üstü, yani büyük harfleri ve Malhut Sefirot’unu ifade eden altı, yani küçük harfleri yarattı. Bu nedenle Bet, Bet BereşitBarah [Başlangıçta [Tanrı] yarattı], ve ayrıca Alef, Alef ElokimEt [Tanrı [yarattı] o] yazılmıştır. İlk Alef ve Bet yukarıdan, yani Bina’dan gelen harflerdir ve ikinci Alef ve Bet aşağıdan, yani Malhut’tan gelen harflerdir. Yine de, hepsi birlikte üst dünyadan, yani Bina’dan ve alt dünyadan yani Malhut’tandır, bu nedenle birbirlerine ihsan

Açıklama: Üst, büyük harfler Bina’dan ve alt, küçük harfler ZON’dandır. Bu nedenle, üstteki alttakine ihsan etmek istediğinde alttakini giyinmelidir. Bereşit Barah’ın iki Bet harfinin ve Elokim Et’in iki Alef harfinin anlamı budur. İlk Bet üsttekinin, Bina’nın ve ikinci Bet ilk Bet’in kıyafetlendirildiği alttakinin, ZA’nındır. Benzer şekilde, ilk Alef, ona ihsan etmek için ZA’nın ikinci Alef’ini giyinen Bina’dandır.

Hepsinin birlikte üst dünyadan, Bina‘dan ve alt dünyadan, Malhut‘tan, olduğu söylendi. Bu iki Bet harfinin tek şey olduğu ve iki Alef harfinin de tek şey olduğu anlamına gelir. Ancak, ilki üst dünyadan, Bina’dan,ve ikincisi alt dünyadan, Malhut‘tandır. Ve onlar birdirler çünkü alttakine ihsan etmek isteyen üstteki gibi birbirlerini kıyafetlendirirler. Böylelikle, üst dünyanın Bet’i alt dünyanın Bet‘ini, üst dünyanın Alef‘i de alt dünyanın Alef‘ini giyindi.

Dünyanın üzerinde durduğu Hohma [Bilgelik]

40) Bereşit [Başlangıçta] Bina ışığındaki yüksek, gizli sırlara girmek için dünyanın, yani ZA‘nın, üzerinde durduğu Hohma‘dadır. Burada, altı büyük, üst kenar kazınmıştır, her şeyin ondan geldiği ve altı kaynak [köken] ve nehir olan VAK de Bina’dan, onları büyük denize, yani Malhut’a, getirmek için yapılan VAK de ZA’dan. Yani, Bereşit’in harflerinde Bara [yarattı] Şit [Aramice: 6] ima edilir, çünkü altı kenar buradan yaratılmıştır. Ve onları kim yarattı? Adı geçmeyen; bilinmeyen, gizli olan, AA.

Açıklama: Atzilut’ta iki Hohmot [Hohma’nın çoğulu] vardır: 1) İlk Hohma’ya, yani Hohma de AA’ya, Hohma Stimaa denir. 2) Otuz iki yolun Hohma’sı. Bu, Bina’nın ZA’ya ihsan etmek için Hohma haline geldiği yer olan Roş de AA’ya [AA’nın Roş’una] yükselen Bina’dır.

Denildi ki, “Bereşit Hohma’dadır.” Bu böyledir çünkü Reşit [başlangıç, ilk, başlatıcı] Hohma’nın adıdır, fakat AA’nın olan ilk Hohma’nın adı değil de, dünyanın üzerinde durduğu Hohma’nın adıdır, dünyanın, yani ZON’un, üzerinde durduğu, ondan aldığı ve onda var olduğu otuz iki yolun Hohma’sı. Ancak ZA, Hohma de AA’nın kendisinden hiçbir şey alamaz ve dünya onun tarafından yaratılmamıştır. Bu nedenle, Bereşit Bara [Başlangıçta [Tanrı] yarattı], Roş AA’ya yükselişi vasıtasıyla Hohma olmaya geri dönen, Bina olan otuz iki yolun Hohma’sını ifade eder.

ZON [Zeir Anpin ve Nukva], yani dünya, otuz iki yolun Hohma’sından aldığında onlar [ZON] üst AVİ’ye yükselirler ve AVİ’ye “yüksek, gizli sırlar” denir. Bu nedenle, “Yüksek ve gizli sırlara girmek için, dünyanın, yani ZA’nın, üzerinde durduğu Hohma” denildi. “Durduğu” Mohin’in alınması anlamına gelir. ZON, Hohma‘dan aldığı Mohin aracılığıyla var olur ve onlar [ZON] onun aracılığıyla yüksek ve gizli sırlara –onları giydiren, yani onlar gibi olan AVİ’ye– yükselirler, çünkü üsttekine yükselen alttaki üstteki gibi olur.

“Burada, altı büyük, üst kenar kazınmıştır, üst Bina’nın VAK’ı … Yani, Bara [yarattı] Şit [Aramice: 6]” denildi çünkü Bereşit, Bara Şit’in harflerine sahiptir. Ve “Altı kenar” VAK’tır. Büyük, üst altı kenar, hepsinin yayıldığı ve ortaya çıktığı bu Hohma’da kazınmıştır, yazıldığı gibi, “Onların hepsini bilgelikle [Hohma ile] yarattın.” Bu böyledir çünkü bu Hohma, Roş de AA’dan ortaya çıkan Bina’dır zira Aba oğulları nedeniyle İma’yı dışarı çıkarmıştır ve Aba’nın kendisi bir tür erkek ve dişi olarak kurulmuştur. Hohma de AA ve Aba de Atzilut, Bina yerine kendilerine yükselen Malhut aracılığıyla kendilerini bir tür erkek ve dişi olarak kurdular, bu nedenle Bina’nın kendisi Roş de AA’dan ve Aba’dan ayrıldı ve Roş’suz Guf de AA haline geldi çünkü Bina, Guf de AA’da duruyorken GAR de AA’dan alamadı ve GAR’dan yoksun VAK haline geldi.

Böylelikle, Bina oyuldu ve Roş’suz altı kenar haline geldi. Burada, her şeyin ortaya çıktığı altı büyük, üst kenar kazınmıştır, çünkü GAR‘sız VAK, Roş de AA‘dan çıkışı nedeniyle Bina olan otuz iki yolun Hohma‘sında oyulmuştur. Daha sonra, o alttakilerden gelen MAN aracılığıyla Roş de AA’ya geri döner ve AA‘dan GAR de Hohma‘yı alır ve tüm dünyalara bolluğu veren ZON‘a verir. Böylece, tüm dünyalar Bina‘da oyulmuş olan bu altı kenardan ortaya çıkar. Ve onları “büyük, üst VAK” olarak adlandırmasının nedeni, onların “büyük harfler” olarak adlandırılan Bina’nın harfleri gibi Bina olmalarıdır.

“Onlardan, onları büyük denize, yani Malhut‘a, getirmek için altı kaynak ve nehir yapıldı.” Bu böyledir, çünkü Bina, Roş de AA’nın dışındayken altı kenarın oyulmasına “altı kaynak” denir, zira onlar yalnızca Mohin de ZA‘nın kökenleridir. Daha sonra, onun Roş de AA’ya geri dönüşünde, onlar “ZA için nehirler” olarak adlandırılan Mohin de GAR haline gelirler. Sonra altı nehir olurlar, yazıldığı gibi, “O yol kenarındaki dereden içecek; bu yüzden O başını kaldıracak” ve sonra ZA onlara büyük denizin üzerinde kendi Nukva‘sını verir.

Altı kaynağın Bina’nın altı büyük, üst kenarı olan VAK’tan yapıldığı, söylendi. Bunlar VAK de ZA de Katnut‘tur. Ve nehirler Mohin de ZA‘dır. Onları getirmek için sözü büyük denize, Nukva‘ya vermek anlamına gelir. Ve VAK de Katnut de Bina’nın “Mohin‘in kaynakları” olarak adlandırılmasının nedeni, Bina‘nın yalnızca ZON’da Mohin‘i aktarmaya bir kaynak olmak için VAK de Katnut olmaya gitmesidir. Bina dışarı çıkmasaydı, onlar herhangi bir Mohin için uygun olmayacaklardı.

Bara Şit [yarattı altı] denilmişti. “Yarattı” kelimesi Roş’suz VAK’a işaret eder, çünkü “yarattı” kelimesi engelleme anlamına gelir. Dolayısıyla, burada Bereşit kelimesinde iki konu ima edilmektedir. 1) Hohma, Reşit [ilk, başlangıç] için Hohma’yı ima eder. 2) Roş’suz altı kenarın Hohma’dan yaratıldığını göstermek için Bara Şit ve bunlar ZON için Mohin’in kökenleridir. Bunlara “dünya” denir ve onlar yaratılışın yedi günüdür.

Ve onları kim yarattı? Adı geçmeyen, gizli olan, bilinmeyen, AA. Bara kelimesi Bereşit‘in kendisinde olduğuna göre, onu yaratan kimdir? Bunun hakkında şöyle söyler: bu bilinmeyen gizli olandır, Hohma Stimaa de AA’dır çünkü Roş’unu Bina’dan dışarı çıkardı ve Bereşit’te ima edilen bu altı büyük üst kenarı yaratarak onun VAK’ını yaptı.

Kilit ve Anahtar

41) Rav Hiya ve Rav Yosi yol boyunca yürüyorlardı. Belli bir tarlaya vardıklarında, Rav Hiya Rav Yosi’ye dedi ki, “Bereşit’te ima edilen Bara Şit sözün gerçekten de doğru, çünkü sadece VAK de Bina olan altı üst gün Tora’yı, yani ZA’yı, verir ve daha fazlasını vermez. Diğerleri, yani GAR de Bina, gizlidir.

Açıklama: Tora ZA‘dır. Altı üst gün, ZA‘nın üzerinde olan VAK de Bina‘dır. O bu nedenle Bereşit [Başlangıçta] kelimesinde Bara Şit‘in ima edilmiş olduğunu söyler, çünkü Bereşit ZA‘ya ihsan etmek için Hohma olmaya geri dönen Bina‘yı ima eder. Ve ZA ondan GAR de Hohma‘yı değil, sadece VAK de Hohma‘yı aldığı için, Bara Şit harfleri Bereşit’teki bu Hohma’da ima edilir ki bu da ZA’nın yalnızca kendi VAK de Hohma’sından aldığını gösterir. Ancak diğerleri, yani GAR de Bina, gizlidir çünkü Hohma’nın GAR’ı ZA için gizli kalır ve onlara erişmez.

Partzuf AA üzerinde yayılmak için Atik’in, alt Hey’i NE’sine [Nikvey Eynaim] yükselten Tzimtzum Bet’te [ikinci kısıtlamada] kurulduğu bilinmektedir. Bu nedenle, Keter iki yarıya bölündü, burada GE [Galgalta ve Eynaim] Nukva de Atik’te kaldı ve alt Keter’in yarısı, yani AHP [Avzen, Hotem, Peh], Partzuf AA olarak kuruldu. Alt Hey’in Atik’teki NE’de ve AA olan AHP’taki YudHeyVav’da operasyon yaptığı kabul edilir. Bu böyledir, çünkü AA’da alt Hey de HaVaYaH eksiktir, dolayısıyla, AA’da sadece ilk dokuz vardır, Malhut eksiktir ve sadece Ateret Yesod de ZA onu on Sefirot’a tamamlar.

Ayrıca Malhut, NE de Atik’te gizlendi ve Atzilut‘un tüm Partzufim‘i onlardan damgalandı. Partzufim‘in kendisi iki yarıya bölündü, GE ayrı ve AHP ayrıydı, çünkü Bina iki Partzufim‘e bölündü, burada ondaki GE üst AVİ olarak ve ondaki AHP, YESHSUT olarak kuruldu.

Böylelikle alt Hey, NE de AVİ‘dedir ve alt Hey olmadan YudHeyVav, YESHSUT‘tadır. Onlar Malhut‘tan yoksundurlar çünkü Malhut‘ları, Atik ve AA‘da olduğu gibi, üst AVİ‘nin NE‘sinde kaldı. Ayrıca, Malhut büyük NE de ZON olarak kaldığında GE, ZON‘da büyük ZON ve küçük ZON‘da AHP olarak kuruldu ve küçük ZON, Atik ve AA’da olduğu gibi Malhut olmadan sadece Malhut’larını tamamlayan Ateret Yesod’la yalnızca ilk dokuza sahiptir. Böylece Keter, GAR ve ZAT olmak üzere iki yarıya bölündüğü için Bina ve ZON da bölündü: alt Hey her birinin GAR‘ında kaldı ve ZAT‘ta alt Hey olmadan sadece YudHeyVav vardır ve Malhut yerine sadece Ateret Yesod de Malhut onları tamamlar.

Bu nedenle, alt Hey‘in Gadlut‘taki NE‘lerinden inmediği Partzuf Atik gibi, her bir derecenin üst yarısı da bilinmeyen olarak kalır. Bu böyledir çünkü Gadlut’ta, eksik olan Kelim’in AHP’ını onlara geri getirmelerine rağmen Hohma’yı almamaları için onlarda gizli olan, Tzimtzum Alef‘in [ilk kısıtlamanın] bulunduğu alt Hey nedeniyle onlar hala ışıkların GAR’ını genişletmezler. Bu nedenle, onlar her zaman Hasadim ışığında, saf havada kalırlar. Ancak Yud’un Avir‘lerinden çıktığı ve Or Hohma [Hohma ışığı] ve GAR olmaya geri döndükleri Gadlut zamanında her bir derecenin yalnızca alt yarısı ışıkların GAR‘ını genişletir.

Bu nedenle, Atzilut‘un beş Partzufim‘inde genişleyen GAR‘ın Partzufim‘inin yalnızca VAK de Hohma olduğu ve GAR de Hohma‘dan eksik kaldığı kabul edilir. Bu böyledir çünkü her bir Partzuf‘un GAR‘ı Hohma‘yı değil, her bir Partzuf‘un VAK‘ını alır. Bu nedenle, bu Mohin’de sadece VAK de Hohma vardır.

Şöyle söylendi: “Altı üst gün Tora’yı, yani ZA’yı, verir ve daha fazlasını vermez.” ZA üst Mohin‘den yalnızca altı güne, yani VAK de Mohin’e, sahiptir. Ancak diğerleri, yani GAR de Bina, gizlidir. GAR de Mohin gizlenmiştir; onlar onun üstündeki Partzufim’de bile gizlidirler, çünkü sadece üst Partzufim’in VAK’ı Mohin’e sahiptir.

42) Ancak Bereşit makalesinde, bu gizli, kutsal olan onun bağırsaklarında, yani Bina’ya yükselen ve AHP de AA’yı Roş’unun dışına çıkartan Malhut de Tzimtzum Alef’in noktası olan gömülü noktada noktalanan gizli olanın, Nukva de Atik’in, Bina’sında, bir oyma oydu diye yazılmıştır. Bina’da oyulan bu oyma, her şeyi bir anahtarın arkasına saklayan ve bu tek anahtarın tamamını bir sarayda gizleyen birisi gibi, onda oyuldu ve gizlendi. Ve her şeyin bu sarayda gizli olmasına rağmen bu anahtar en önemlisidir çünkü bu anahtar kapatır ve açar.

Açıklama: “Kutsal Hohma Stimaa” olarak adlandırılan kutsal, gizli olan, AA onun bağırsaklarında, yani Malhut de Tzimtzum Alef’in içselliği olan gizli olanın Bina’sında, AHP de Kelim’in eksikliğinin bir oymasını oydu. “Noktalanan” Zivug için Masah’ın ıslahı anlamına gelir. “Gömülü noktada” bir çemberde,  Malhut de Tzimtzum Alef’te, üzerinde birinci kısıtlamanın olduğu orta nokta anlamına gelir.

Bu, tüm Partzufim’lerin VAK’ında olduğu gibi, Ateret Yesod ile kurulan Masah’tan farklıdır, çünkü Ateret Yesod’un Masah’ı “orta nokta” adıyla değil, “yerleşim noktası” olarak adlandırılır. Bu böyledir çünkü AA oyulmuştur ve NE’sindeki alt Hey ile kurulan üstünün içselliği, yani Nukva de Atik, aracılığıyla GAR’ından yoksun hale gelir.

Bina’da oyulan bu oyma, her şeyi bir anahtarın arkasına saklayan birisi gibi, onda oyuldu ve gizlendi diye söylenmişti. Bir anahtar, Atzilut’un Partzufim’inin her bir VAK’ında kurulan Ateret Yesod’un Malhut’udur. Bu böyledir çünkü VAK’ın Partzufim’inde, Yud onların Avir’lerinden [hava] çıkar ve onlar Or [ışık] haline gelirler, yani Masah onların NE’lerinden Peh’e iner ve AHP’ı dereceye geri getirir. Kelim’in AHP’ına sahip oldukları bu esnada, ışıkların GAR’ını da edinirler. Bu nedenle, NE’deki Masah bir anahtar olarak kabul edilir çünkü o NE’deyken Partzuf’u GAR’ın aydınlatmasından kapatır ve kendi yerine, yani Peh’e, geri indiğinde ise onu GAR’ın ışıklarıyla tekrar açar. Bu nedenle, o “gözlerin açılması” olarak adlandırılır.

Her şeyi bir anahtarın arkasına saklayan birisi gibi, onda gizlilik olduğu söylendi. Bu böyledir, çünkü Atik‘in kendisinin alt Hey’e oyulmuş olmasına rağmen, Atik tarafından AA‘da oyulan oyma Atik‘in kendi oymasına benzemez çünkü AA, Malhut‘tan yoksun bir Miftacha [anahtar], yani Ateret Yesod, aracılığıyla oyulmuştur. Bundan NE de AA‘da alt Hey’in değil, yalnızca Ateret Yesod‘un hüküm sürdüğü sonucu çıkar.

Böylece, AA’nın havası bir anahtarla kurulduğu için bilinir. Ancak Atik’in havası bilinmez çünkü orta noktanın Malhut’u ondadır ve GAR’ı onda genişletmez. Burada AA‘da GE olduğunu söylemeleri şaşırtıcı değildir ve yukarıda da onda sadece alt Keter’in yarısı olan AHP vardır diye söyledik, çünkü Atik’e göre, o sadece AHP’a sahiptir, ancak kendisine göre ise AHP’tan yoksun GE’dir.

Bu anahtarın tamamının bir sarayda gizli olduğu söylendi. Bu böyledir çünkü AA üst AVİ’ye yayıldı ve ışıkların GAR’ı ve AHP de Kelim’den yoksun olan AVİ için de oyuldu. Ayrıca, onlar GAR’ın tüm ışıklarının —yani GAR de Neşema, GAR de Haya ve GAR de Yehida’nın—gizlendiği saraydadır ve AA anahtar olan kendisi gibi Atik’in alt Hey’ini bu sarayda da genişletti.

Ve her şey bu sarayda gizli olsa da, her şeyin kalbi bu anahtardadır. Saray, yani Bina, VAK ve GAR olan Hohma için bir saraydır. Alt Hey onun GAR’ını yönetir ve Miftacha, yani Ateret Yesod, onun VAK’ını yönetir. Ve Atik’ten alt Hey’e kadar bile her şey bu sarayda gizli olsa da, yine de her şeyin kalbi bu anahtarda, yani Ateret Yesod’dadır.

Bu böyledir çünkü VAK de Bina, YESHSUT, Roş de GAR’sız VAK gizlemenin fark edildiği yegâne olanlardır. Ancak GAR de Bina’da, yani NE’deki alt Hey’in bulunduğu AVİ’de, GAR eksik değildir çünkü üst AVİ’nin Hasadim’i Hohma ve GAR kadar önemlidir.

Ayrıca, kapatma ve açma NE’deki alt Hey tarafından yapılır, çünkü o NE‘ye yükseldiğinde Mohin de GAR‘ı kapatır zira o zaman Partzuf, AHP de Kelim’den ve ışıkların GAR’ından yoksun kalır. Ve Alt Hey, NE’den Peh’e indiğinde, Partzuf’ta aydınlatmak için Mohin de GAR’ı açar, çünkü o zaman Kelim’in AHP’ını ve ışıkların GAR’ını Partzuf’a geri getirir.

Böylelikle, sadece alt Hey’in kendisi kapatır ve açar. Ancak Mohin’in açılması GAR’da değil, sadece alt Hey’in yönetmediği ZAT’ta olduğu için, kapatma ve açma alt Hey’e değil Miftacha’ya atfedilir, ancak Ateret Yesod, yani Miftacha ve alt Hey’in yönettiği her bir derecenin GAR’ı her zaman bilinmeyen Avir’de kalır.

43) Bu sarayda üst üste pek çok gizli hazine vardır. Bu sarayın içinde gizlemek ve ışıkları durdurmak için yapılmış kapılar vardır. Dört yöne oyulmuş olan bu kapılar elli tanedir ve onlar kırk dokuz kapı oldular, çünkü bir kapının tarafı yoktur ve yukarıda mı yoksa aşağıda mı nerede olduğu bilinmez. Bu nedenle, bu kapı gizli olarak kaldı.

Yorum: GAR de Neşema, GAR de Haya ve GAR de Yehida olmak üzere üç tür GAR vardır. Üç çeşit GAR‘ın her birinde sayısız ayrıntı vardır. Bu nedenle “Bu sarayda üst üste pek çok gizli hazine” denilmiştir. Alt Hey, NE‘deyken tüm bu dereceler gizli ve bilinmezdir.

Ayrıca, “Gizlemek ve ışıkları engellemek için yapılmış kapılar vardır. Onlar elli tanedir.” Kapılar, ışıklar için kaplardır. Onlarda iki tane izlenim vardır: 1) Hala bloke oldukları zaman, yani kapalı oldukları zaman, bloke olurlar ve hiçbir şey almazlar. 2) Açık oldukları zaman ve üsttekinden ışık aldıkları zaman.

Sarayın kapıları kapatıldığında bu kapılar elli tanedir. Ancak kapıları açmaya gelince, onlar sadece kırk dokuz tanedir. Elli sayısı, on Sefirot’un esasen sadece beş Sefirot KHBTM olması, ancak Tifferet’in ise VAK’tan oluşması sebebiyledir, bu nedenle onlar on tanedir. Böylelikle, on Sefirot’un her biri on taneyi içerdiğinde kapılar elli tanedir.

Bu kapılar dört yöne oyuludur ve kırk dokuz kapı olurlar çünkü kapatma ve açma alt Hey’de değil, sadece Miftacha’da [anahtar], Ateret Yesod‘da, gerçekleşir. Bundan şu sonuç çıkar ki, oyma, yani almak için uygun olan oymalar, beş Sefirot KHBTM’un tamamında değil, Malhut’un olmadığı yalnızca dört Sefirot KHB Tifferet‘te gerçekleşti ve dört kere on kırk sayısıdır.

Ancak, Malhut on Sefirot KHBTM‘u da içerir. Bundan şu sonuç çıkar ki, o da Miftacha‘dan ilk dokuzuna, yani Ateret Yesod‘una, kadar alabilir, dolayısıyla burada kırk dokuz Sefirot için oyma vardır: her biri on taneden oluşan dört Sefirot KHB Tifferet‘ten kırk ve on taneyi içeren Malhut‘tan ilk dokuz. Bundan sadece Malhut de Malhut’un eksik olduğu sonucu çıkar.

Bu nedenle şöyle söylendi: “Bir kapının tarafı yoktur ve yukarıda mı yoksa aşağıda mı nerede olduğu bilinmez.” Bu kapının kapalı kalmasının nedeni budur ki bu kapı ellinci kapı olan Malhut de Malhut’tur, yani Gadlut zamanında Eynaim’den Peh’e inen asıl alt Hey’dir. Ve alt Hey’in üst AVİ’nin NE’sinden Peh’e inmesine rağmen ve AHP’ları onların üzerlerine giydirilen YESHSUT ile birlikte olsa da, onlar tek bir Partzuf’ta AVİ’yle birleşirler. Bu esnada, GAR’ın ışıkları onlara çekilir, bu nedenle AVİ, GAR’ın ışıklarından hiçbir şey almaz ve AVİ sanki alt Hey hala NE’lerinden inmemiş gibi saf havada kalır.

Bu nedenle üst AVİ olan GAR de Bina ile ilgili olarak şu sonuç çıkar ki, alt Hey‘in hala yukarıdaki NE‘lerinde durup durmadığı bilinmiyor, çünkü onlar daha önce olduğu gibi hala Hasadim ışığındalar mı, yoksa NE’den Peh’in yerine inen alt Hey’deler mi bilinmiyor, zira onlar YESHSUT ile birlikte Kelim de AHP‘larını yükselttiler ve ışıkların Mohin de GAR‘ını YESHSUT‘a ilettiler. Kaçınılmaz bir şekilde bundan şu sonuç çıkar ki, üst AVİ perspektifinden bakarsak, alt Hey Peh’e öyle bir şekilde indi ki, bize alt Hey’in NE’de olduğu gözükür ve eğer YESHSUT’un perspektifinden bakacak olursak, biz onu aşağıda, yani Peh’de görürüz.

“Bir kapının yönü yoktur” denildi, çünkü bu kapı asıl alt Hey olan Malhut de Malhut’tur. Bu kapının yukarıda mı yoksa aşağıda mı olduğu bilinmez çünkü AVİ‘ye göre yukarıdadır ve YESHSUT‘a göre ise aşağıdadır. Bu nedenle, bu kapı kapalı kaldı.

Bundan dolayı şu sonuç çıkar ki, Malhut de Malhut hiç açılmadı ve o Katnut zamanında olduğu gibi ve alt Hey’in Peh’e inişinden önce olduğu gibi bloke edilir. Bu böyledir çünkü kapıların açılması sadece alt Hey‘in eksik olduğu YESHSUT‘ta gerçekleşti ve onlarda onun yerine Ateret Yesod kullanılır. Ancak, alt Hey‘in operasyon yaptığı üst AVİ‘de daha önce olduğu gibi onlar GAR‘dan bloke edilmiş olarak kaldılar.

Bu nedenle bu kapı kapalı kaldı. Bilmelisiniz ki, ellinci kapı Malhut de Malhut olsa da, bu sadece Kelim‘e göredir. Ancak ışıklara göre o, Mohin‘in GAR‘ı olarak kabul edilir, çünkü ondan dolayı üst AVİ tüm üst olanlar gibi GAR’sız Hasadim‘in ışığında kaldı.

Böylece, ellinci kapının bloke olması [kapanması] tüm derecelerde GAR de Mohin’in eksikliğine neden olur ve onlarda sadece VAK de Mohin vardır. Bina‘nın tüm elli kapısının, bir kapı haricinde, Musa’ya verildiğini öğreniyoruz. Bu bir kapı, GAR de Mohin‘in eksikliğidir, çünkü bu GAR de Mohin, ancak ıslahın sonunda dünyalarda parlayacaktır.

44) Bu kapıların içinde bir kilit ve bu anahtarın yerleştiği dar bir yer vardır. Ne yazılıdır ne de görünür, sadece anahtarın yazısına göredir, dar yerdekini bilmeyen, sadece bu anahtardadır. Bununla ilgili olarak, “Başlangıçta, Tanrı yarattı” diye yazılmıştır. “Başlangıçta” her şeyin gizlendiği anahtardır ve bu, kapatan ve açan şeydir.

Altı kapı onları kapayan ve açan bu anahtara dâhildir. Bu anahtar bu kapıları kapayıp onları kendisine dâhil ettiğinde şüphesiz ki gizli bir kelimenin içinde ifşa olmuş bir kelime olan “Başlangıçta” yazılır. “Yarattı” anahtarın kapattığını ve açmadığını gösteren, her yerde gizli olan bir kelimedir.

Açıklama: NE‘deki alt Hey, Man’ula [kilit] olarak adlandırılır çünkü o NE’de yukarıda durduğu sürece Partzuf’ta aydınlatamayan GAR’ın ışıklarını kilitler. Şöyle söylendi, bu kapıların içinde bir kilit ve Kelim’in kırk dokuzuncu kapısında dar bir yer, yani alt Hey’deki Yesod vardır. Bu böyledir çünkü Malhut de Malhut olan esas alt Hey ellinci kapıdır ve Yesod de Malhut ise anahtarın yerleştiği kırk dokuzuncu kapıdır. Bu böyledir çünkü alt Hey’i NE’den Peh’e indiren Mohin’in Ateret Yesod’u olan Miftacha, alt Hey’in Yesod’una girer ve Partzuf, GAR’ın ışıklarında açılır. Bu nedenle Ateret Yesod’a Miftacha denir.

“Ne yazılıdır ne de görünür, sadece anahtarın yazısına göredir, dar yerdekini bilmeyen, sadece bu anahtardadır.” Miftacha, Mohin’in Ateret Yesod’udur ve kendisine karşılık gelen alt Hey’deki –yani Yesod de Malhut, alt Hey olan Man’ulaBehina’ya [izlenim, ayırım] girer. GAR’ı gizlemek ve kilitlemek için değildir, sadece ZAT de Bina’yı, YESHSUT’u, yöneten anahtarın yazısına göredir, ancak kendi içinde değildir, her zaman tam GAR olarak kabul edilen üst AVİ’yi, GAR de Bina’yı, yöneten alt Hey’dedir. Ayrıca, Man’ula sadece Yesod de Mohin’de açmak için yazılır.

Bununla şu sonuç çıkar ki, onlar dar yerdekini bilmezler, sadece bu anahtardakini bilirler. Bilmek, Mohin‘i genişletmek anlamına gelir, çünkü Mohin sadece Miftacha‘da, Miftacha‘nın operasyon yaptığı ZAT de Bina‘da, yani Ateret Yesod‘da genişletildi. Ancak, onlar Miftacha’nın operasyon yapmadığı GAR de Bina olan üst AVİ’nin yerinde bilinmez olarak kalırlar, ancak alt Hey’in kendisi bilinir.

Bundan şu sonuç çıkar ki, esas Hey’in yukarıda mı yoksa aşağıda mı olduğu bilinmemesine rağmen, o hala YESHSUT için bilinir olmaya yeterlidir, çünkü onun aracılığıyla, Mohin de GAR’da açar. Bu böyledir çünkü sadece YESHSUT’ta Malhut’suz YudHeyVav vardır ve Ateret Yesod Malhut’un yerine ondaki Masah olarak hizmet eder. Ve alt Hey’in NE’den Peh’e indiği Mohin de sadece Ateret Yesod’un Masah’ında operasyon yapar, çünkü onun için açması gereken, alt Hey’de GAR’ın kapanması ve eksikliği hiç yoktu, zira o her zaman GAR olan AVİ’de operasyon yapar.

Ve tüm gizleme ve kapatma yalnızca YESHSUT‘ta operasyon yapan Ateret Yesod‘da olduğu için, bundan sadece Ateret Yesod de Mohin’in alt Hey’i Eynaim’den Peh’e indiren Miftacha olduğu, yani sadece onlar gibi Ateret Yesod‘un Masah‘ının gücüyle yapılan ince Kelim‘de olduğu sonucu çıkar. Bu nedenle dar yerde değil, sadece o anahtarda bildikleri sonucuna varır. Yani, Mohin sadece Miftacha’dan, Ateret Yesod’dan, çıkan Kelim de YESHSUT’a ulaşır ve AVİ‘ye ulaşmaz, alttaki Hey’e, Malhut de Malhut‘a, esas Man’ula‘ya ulaşır.

Hohma olan Bereşit [Başlangıçta] kelimesi, içinde yalnızca Kelim‘in kırk dokuzuncu kapısı olan Miftacha’yı, yani Ateret Yesod’u içerir ve Kelim‘in ellinci kapısı olan Malhut de Malhut’u içermez. Bu yüzden denildi ki, Bereşit; her şeyin onda gizlendiği anahtardır. Bununla birlikte, Katnut‘ta her şey engellenir. Ayrıca, o kapatır ve açar—Eynayim’deki alt Hey’de Katnut’taki tüm Mohin’i kapatır ve alt Hey’i NE’den Peh’e indirmek için onları Gadlut’ta açar.

Fark şudur ki, bu nedenle Bereşit kelimesinde ima edilen Hohma’nın açılması sadece bu anahtarın Kelim’i olan derecelerin VAK’ı içindir. Ancak Bereşit’in Mohin’i Partzufim’in GAR’ı için parlamaz, çünkü onların Kelim’leri Miftacha’dan değil, alt Hey’dendir.

“Altı kapı, kapayan ve açan bu anahtara dâhildir,” çünkü onda Mohin’in GAR’ı yoktur ve o sadece her bir ZAT’ın yalnızca VAK’a sahip olduğu Mohin’in ZAT’ını açar ve onlar yedi Sefirot’tur, yani VAK’tır. Bundan, yedinci Sefira olan Miftacha’nın, Ateret Yesod’un, sadece ondaki altı kapıyı içerdiği sonucu çıkar. Bu nedenle şöyle söylendi, “Altı kapı, kapayan ve açan bu anahtara dâhildir,” böylece sadece VAK de Mohin’i genişlettiğini gösterir.

Denildi ki, “‘Başlangıçta,’ gizli bir kelimede ifşa olmuş bir kelimedir. ‘Yarattı’ her yerde saklanan, anahtarın kapattığı ve açmadığı gizli bir kelimedir.” Başka bir deyişle, “Başlangıçta” ifşa edilmiş bir kelime olan Hohma‘yı belirtir. Ancak, “Başlangıçta [Tanrı] yarattı” denildiğinde bu, Hohma’nın ortadan kaybolduğu ve gizlendiği anlamına gelir. “‘Başlangıçta,’ gizli bir kelimede ifşa olmuş bir kelimedir denilmişti, çünkü ondan sonra “yarattı” kelimesi yazılır ve “Yaratıldı” her yerde gizli olan bir kelimedir. Bu nedenle, “Başlangıçta [Tanrı] yarattı”, Hohma‘nın gizlendiği anlamına gelir. Buradan, Hohma‘nın gizlendiği ve henüz ifşa edilmediği, anlamın kapalı olduğu ve açık olmadığı sonucu çıkar.

İbrahim’de Yaratıldıklarında [BeHibaraam BeAvraham]

45) Barah [yarattı] anahtarın kapattığını ve açmadığını gösteren gizli bir kelimedir. Ve anahtar Barah kelimesiyle kapatırken, dünya yoktu, var olmamıştı ve Tohu [kaos] her şeyi kaplıyordu. Bu Tohu hükmediyorken, dünya yoktu ve var olmamıştı.

46) O anahtar ne zaman kapıları açtı ve kullanılmaya ve yavru vermeye hazırlandı? İbrahim, yani Hesed, geldiğinde, yazıldığı gibi, “Yaratıldıklarında, bunlar göğün ve yerin nesilleridir.” Onu BeHibaraam [yaratıldıklarında] olarak değil, BeAvraham [İbrahim’de] olarak telaffuz edin. Sonra Barah kelimesinde, harflerde, Kelim’de gizli olan her şey tekrar kullanıldı ve onlar dinlemeye açık hale geldiler. Sonra yavru veren sütun, dünyanın üzerinde durduğu kutsal temel organ, ifşa oldu çünkü Barah [yarattı] EVAR’ın harflerine [“organ” kelimesini oluşturan AlefBetReş] sahiptir.

Peki o anahtar ne zaman kapıları açtı ve kullanmak ve yavru doğurmak için hazır hale getirildi? Bu soruda üç şey vardır:

Kapıların açılması, alttaki Hey‘in NE‘den Peh‘e inişi anlamına gelir, bu esnada Hohma de Mohin’de kırk dokuz kapı açılır.

Hohma, Hassadim ışığının kıyafetini kullanmaya hazır hale getirilir, zira Hohma’nın ışığının Hassadim ışığı ile kıyafetlenmesinden önce AHP, GE’de tek bir derecede birleşmiş olmalarına rağmen Mohin de Hohma’yı alamazdı. Bu böyledir çünkü Hasadim‘in kıyafeti olmadan MI, ELEH‘te parlamayacaktı ve ELEH hala isimde gizlenmiş olacaktı ve Mohin‘in henüz alttakinde kullanmak için hazır hale getirilmediği kabul edilir.

Yavru vermek ruhların doğumu anlamına gelir, çünkü ZA bu Mohin’i tam olarak aldığında, o Nukva ile çiftleşir ve erdemlilerin ruhlarını doğurur.

Ve o, “İbrahim geldiğinde” diye cevap verir. Barah kelimesinde tamamen gizli olan harfler yeniden kullanıldı—İbrahim, Gadlut’un ZA’sının Hesed’i, bu esnada Hesed, Hohma haline geldi. Ve İbrahim gelmeden önce, her şey Barah kelimesinde gizliydi ve Tohu, ZON, dünyaya hükmetti. Ayrıca ZON‘un ne Hasadim’i ne de Hohma‘sı vardı ve İbrahim geldiğinde, yani ZA‘ya verilen Hesed ışığı, kapılar Hohma‘nın bolluğu içinde açıldı, çünkü alt Hey Eynaim’den Peh’e indi, YESHSUT, AVİ ile tek bir derecede bağlandı ve ışıkların GAR‘ı, Hohma ışığı anlamına gelen YESHSUT‘a çekildi.

Ve ZA zaten İbrahim’den gelen Hasadim ışığına sahip olduğu için, Hohma ışığı Hasadim ışığında kıyafetlenmiş olduğu için, ELEH harfleri MI ile bağlandı, Elokim ismi tamamlandı ve Mohin, ZA’yı giydirdi. Bu nedenle, İbrahim geldiğinde harflerin yeniden kullanıldığı, yani Mohin de Hohma’nın Hasadim’e çekildiği ve ZA’yı giydirdiği ve yavru meydana getiren sütunun ortaya çıktığı söylendi, o andan itibaren alt Hey, NE’den Peh’e indi ve o da, Bina’yı edindi. Ayrıca, ondan yoksun olan, “dünyanın üzerinde durduğu kutsal temel organ” olarak adlandırılan Yesod de Gadlut’lu ZA ve Nukva ondaki “yeni NHY” olarak adlandırılır çünkü o, bu organ vasıtasıyla erdemlilerin ruhlarını doğurup “alt dünya” olarak adlandırılan Nukva’ya verir.

47) Bu EVAR [organ], Barah kelimesinde yazıldığında üst, gizli olan O’nun adı ve onuru için bir başkasını yazar. Bu MI’dır. Ve O ELEH’i yarattı. Ayrıca, kutsal, kutsanmış isim, MA, yazıldı ve Barah kelimesinden EVAR’ı çıkardı. Bu taraftan ELEH’te ve o taraftan EVAR’da yazılır. Gizli olan, yani ELEH, var olur ve EVAR var olur. Biri tamamlandığında diğeri tamamlanır. O, bu EVAR için Hey harfini oydu ve ELEH için Yud harfini oydu.

Şimdi Zohar, daha önce genel olarak tanıttığı Mohin de ZA’yı detaylandırıyor. Der ki, EVAR, Barah kelimesinde yazıldığında üst, gizli olan O’nun adı ve onuru için bir başkasını yazar, ki bu da MI anlamına gelir. Bu böyledir çünkü EVAR, Yesod ve Atara’dır [taç] ve Barah, alt Hey’in NE’ye yükselişiyle GAR’ın kapanmasını gösterir. EVAR’ın Atara’sı NE’deki alt Hey’de yazılıdır, tıpkı alt Hey olan Man’ula’nın, Ateret Yesod olan Miftacha’nın yazıtında yazılı olması gibi.

Bu gizli, üst olanın, alt Hey’de yazılı olan üst AVİ’nin, şimdi EVAR’ın Atara’sı olan Miftacha’nın yazıtı olan Man’ula’larında başka bir yazıt inşa ettiği kabul edilir. Daha sonra MI, alt Hey’i Eynaim’den indirerek ve ışıkların GAR’ının genişletildiği AHP’ı, ELEH harflerini, onlara yükselterek MAN’ı almaya layık, inceleme için hazır olarak kabul edilir. Ancak EVAR’ın yazıtında alt Hey yazılmadan önce, GAR’ın genişletmesi yoktu çünkü alt Hey’in kendisi GAR’la açılmayan ellinci kapıdır. Bu nedenle onlar EVAR’ın Miftacha’sında yazılmadan önce, MI olarak adlandırılmazlar çünkü inceleme için hazır değillerdir.

Ve bu EVAR, Barah kelimesinde yazıldığında, Barah kelimesindeki alt Hey, Miftacha olan EVAR’ın yazıtını aldığında, üst, gizli olan O’nun adı ve onuru için başka bir yazıt yazdı ve bu MI’dır. Daha sonra, MI olarak adlandırılmaya layık olmak için AVİ, NE’lerindeki alt Hey’deki Miftacha’yı yazar, ki bu incelemeye hazır olmak ve Mohin de GAR’ı genişletmek anlamına gelir, çünkü Mohin sadece Miftacha’nın yazıtında genişletilir.

O, Barah ELEH [O bunları yarattı], ki bu, Barah kelimesindeki Man’ula, Miftacha‘nın, EVAR’ın, Reşimo’su ile yazıldıktan ve MI haline geldikten sonra, MI’nın ELEH’i yarattığı anlamına gelir. Bu, alt Hey’in NE’den Peh’e indiği ve AHP’ı, ELEH harflerini, Roş’a yükselttiği ve GAR’ın genişletildiği anlamına gelir. O ELEH’i yarattı, gizleme anlamına gelir çünkü onlarda hala Hasadim’in kıyafeti yoktur ve yükselen ELEH harfleri hala isimde gizlidir ve Hasadim’in kıyafeti olmadan ortaya çıkarılamazlar.

Denildi ki, kutsal, kutsanmış isim de, yani MA, yazıldı ve Barah kelimesinden EVAR ortaya çıktı. Eynaim’den Peh’e inen Malhut, MA olarak adlandırılır çünkü alt dünyaya MA denir. Bu, daha önce NE’de olan Masah’tır. Şimdi Peh’e indi, onda Zivug yapıldı ve o kutsama ışığı olan Hasadim seviyesini ortaya çıkardı. Bununla, Barah kelimesinin gizlendiği ifşa oldu ve Hasadim veren Yesod’u, EVAR’ı elde etti.

Denildi ki, kutsal, kutsanmış isim de yani MA, yazıldı ve Barah kelimesinden EVAR ortaya çıktı, çünkü Hasadim ışığı onları giydirmek için ELEH harflerinde hala eksikti, bu nedenle ELEH hala isimde gizliydi. Böylece MA’nın kutsama [bereket] ışığı vasıtasıyla, Barah’ın blokajı açıldı ve veren bir EVAR haline geldi.

“Bu taraftan ELEH’te ve o taraftan EVAR’da yazılıdır.” Şimdi onlarda bu iki derece ayırt edilir, birisi diğerinin karşısındadır çünkü ELEH, bu tarafta Hasadim’den hala eksik olan Mohin de Hohma’lı AHP’tır ve EVAR, Hohma’dan eksik olan o tarafta ona karşı duran MA’dan Hasadim seviyesini alan Yesod’dur.

Denildi ki, gizli, kutsal olan, ELEH, var olur çünkü “kutsal” olarak adlandırılan Mohin de Hohma’yı elde eden ELEH bu taraftaki Partzuf’ta gizlidir ve onun karşısında, Partzuf’taki Hasadim seviyesinde EVAR bulunur. Biri tamamlandığında diğeri de tamamlanır, çünkü her ikisi de alt Hey’in NE’den Peh’e inişi vasıtasıyla ortaya çıktı. Benzer şekilde, AHP olan ELEH, altlarındaki Malhut’un Peh’e gelmesiyle yükseldi. Sonuç olarak, biri tamamlandığında diğeri de tamamlanır çünkü aynı anda gelirler.

“O, bu EVAR için Hey harfini ve ELEH için Yud harfini oydu,” çünkü Hey, Hohma olmadan sadece Hasadim seviyesini veren Masah’ı belirtir zira o, Hohma’yı almaya uygun olmayan, sadece Hasadim’i almaya uygun olan Malhut’tur, Yud ise Hohma’nın alımı için uygun olan erkeğin Masah’ını belirtir. Bu nedenle O, Hohma olmadan sadece Hasadim’i genişleten Masah MA ile bu EVAR için Hey harfini ve Hohma’yı genişleten fakat Hasadim’i genişletmeyen erkek Masah’la bu ELEH için Yud harfini oydu.

48) Harfler, yani EVAR, Hey ve ELEH harfleri, Yud, bu tarafı ve o tarafı tamamlamak için uyandıklarında, O Mem harfini ortaya çıkardı. Biri Mem’i bu tarafa, yani Eloki [ELEHYud] harflerinin yanına ve diğeri de Mem harfini o tarafa, yani Avraha [EVARHey] harflerinin yanına, aldı. Böylelikle, kutsal isim tamamlandı, Elokim kombinasyonu oluşturuldu ve Avraham ismi de tamamlandı. Bu nedenledir ki birisi tamamlandığında diğeri de tamamlandı diye söylendi.

Ve Yaradan’ın MI harflerini alıp onları ELEH harflerine yerleştirerek Elokim kombinasyonu oluşturduğunu söyleyenler vardır. Ve Yaradan MA harflerini alıp onları EVAR’a yerleştirerek Avraham kombinasyonunu oluşturdu. MI kelimesi Bina’nın elli kapısını ifade eder. Ayrıca, MI harfinde kutsal ismin ilk harfi olan Yud harfi de vardır. Ve MA kelimesi kutsal ismi ima eder çünkü Aleflerle dolu olan HaVaYaH, Gimatria’da MA’dır (45).

Ayrıca MA kelimesinde, kutsal HaVaYaH isminin ikinci harfi olan Hey harfi vardır. Şöyle yazılmıştır, “Tanrısı Rab olan ulusa ne mutlu [HaVaYaH].”  Ve şöyle yazılmıştır, “Yeryüzünü Bli MA’nın [İbranice: “hiç,” “MA olmadan”] üzerine asar.” Bu Gimatria’da MA olan, Aleflerle dolu HaVaYaH’ı ima eder ve daha sonra Yud’da öteki dünya ve Hey’de bu dünya olmak üzere iki dünya var oldu. Yaradan öteki dünyayı MI ile yarattı ve bu dünyayı ise MA ile yarattı ve bu yukarıyı ve aşağıyı ima eder.

Ve sonra O yavru verdi ve isim bütün olarak ifşa oldu, ki bu daha önce böyle değildi. Bunun hakkında şöyle yazılır, “Bunlar göğün ve yer BeHibaram‘ın [yaratıldıklarında] nesilleridir,” ki bu, BeAvraham‘ın [İbrahim’de] harfleridir, çünkü İbrahim ismi yaratılıncaya kadar bütün nesiller tamamlanmamış olarak asılı kaldılar. Bu isim, yani İbrahim, tamamlandığında kutsal isim tamamlandı, yazıldığı gibi, “Efendi Tanrı’nın yeri ve göğü yarattığı günde.” “[Efendi Tanrı’nın] Yarattığı günde” İbrahim ismi vasıtasıyla tamamlandıkları gündür ve daha sonra HaVaYaH isminden bahsedilir. HaVaYaH ismi o ana kadar Tora’da geçmedi.

Bu iki seviye, yani ELEH’teki Hohma ışığı ve MA’daki Hasadim ışığı, birbirini tamamlamak, birbirini giydirmek için uyandı. Sonra, Hohma Hasadim’i giydirdiğinde, O bu iki seviyeden birlikte alan Malhut’u, Mem’i, ifşa etti.

Biri Mem’i bu tarafa, yani Eloki harflerinin yanına ve diğeri Mem’i o tarafa, yani Avraha harflerinin yanına, aldı ve kutsal isim tamamlandı. Elokim kombinasyonu oluşturuldu ve İbrahim ismi de oluştu, çünkü artık Eloki’nin dört harfi var. Ve ayrıca, O Evar için Hey harfini oydu ve burada Avraha’nın dört harfi vardır. Böylelikle artık, harfler iki seviyeyi, birbirlerinde Hohma ve Hasadim’i giydirerek ve onların hepsinden alan Malhut’u, Mem’i, ortaya çıkartarak birbiri üzerine tamamlandı.

Sonra biri o Mem’i bu tarafa, yani Eloki’nin harflerinin tarafına, biri de Mem’i o tarafa, yani Avraha’nın harflerinin tarafına, aldı. Eloki harfleri Mem’i aldığında kutsal isim tamamlanır ve Elokim kombinasyonu oluşturulur ve Avraha harfleri Mem’i alır ve İbrahim ismi de tamamlanır.

Ve bu isim, İbrahim, tamamlandığında kutsal isim tamamlanmış olur, çünkü bunlar birbirine ihtiyaç duyan iki seviyedir, yani Hohma ve Hasadim. Dolayısıyla kutsal isim, İbrahim ismi tamamlanmadan önce tamamlanmadı.

Rabbi Hiya’nın Görüsü

49) Rabbi Hiya yere düştü, yeri öptü ve ağladı. O dedi ki, “Toz, toz, ne kadar inatçısın? Ne kadar küstah? Gözün imrendiği her şey sende solar; dünyadaki tüm ışık sütunlarını tüketir ve öğütürsün. Ne kadar arsızsın. Dünyayı aydınlatan kutsal ışık, dünyayı erdemiyle ayakta tutan büyük hükümdar, dünyaya tayin edilen sende solar. Rabbi Şimon, ışığın ışığı, dünyaların ışığı, sen toz içinde solarsın. Ve sen varsın ve dünyayı yönetirsin.” O bir an için meraklandı ve dedi ki, “Toz, toz, kibirlenme, çünkü dünyanın sütunları sana verilmeyecek, zira Rabbi Şimon sende solmuyor.”

Rabbi Hiya’nın reveransının anlamını iyice anlamalıyız. Rabbi Hiya ve Rabbi Yosi’nin yol boyunca birlikte yürürken birincil uğraşları, ıslahın bitiminden 6000 yıl önce bu üst Mohin‘in hiçbirini almayan o kapalı kapıdır, yani Malhut de Malhut’tur. Rabbi Yosi, Rabbi Şimon’un ismiyle Rabbi Hiya’ya bu kapının gerçekten kapalı kaldığını ve tüm bütünlüğün yalnızca Miftacha’da [anahtar] olduğunu söyledi. Onları bu kadar rahatsız eden şey buydu. Nihayetinde, Rabbi Hiya büyük bir uyanışa geldi, “Rabbi Hiya yere düştü, yeri öptü ve ağladı. Dedi ki, ‘Toz, toz, ne kadar inatçısın?’”

Ayrıca dedi ki, “Ne kadar küstahsın? Gözün imrendiği her şey sende solar.” Bunun nedeni, Adam HaRişon’un günahı aracılığıyla, tüm ruhların onu terk etmesi ve dünyadaki tüm ruhları içeren Klipot tarafından tutsak alınmasıdır. Adam HaRişon tövbesinde sadece kendi kısmını düzeltti ve hatta bütünüyle düzeltmedi. Onu devretti, ruhlar her nesilde ıslahın sonuna kadar tövbe ve iyi eylemler yoluyla sınıflandırılır. Bundan şu sonuç çıkar: Yehida ve GAR de Haya’dan gelen tüm o yüksek ruhlar ne sınıflandırmaya ne de çiftleşmeye sahip olan kapalı kapı olan Malhut de Malhut’taki sınıflandırmaya ve çiftleşmeye bağlıdır.

Böylece, tüm o ruhlar toz içinde solar, ki bu Klipot’tur, yazıldığı gibi, “Ve işte mazlumların gözyaşları ve onları avutacak kimse yok.” Bu böyledir çünkü tozun Klipa’sı onları küstahlık ve kaçınmayla yönetir, gücünden emindir ki, onları onun elinden kurtarabilecek kimse yoktur. Rabbi Hiya’nın ağladığı ve toza, Klipot’a söylediği şey buydu, “Ne kadar inatçısın? Ne kadar küstah? Gözün imrendiği her şey sende solar,” çünkü gözün imrendiği tüm en yüksek ruhlar senin elinden kurtulma umutsuzluğuyla sende çürür.

“Dünyadaki tüm ışık sütunlarını tüketir ve öğütürsün.” Dünyayı aydınlatan bütün erdemliler de o yüce ruhların esaretinden dolayı bütünlükten yoksundurlar, çünkü bütün ruhlar birbirine dahildir. Bu nedenle, onların da bu tozun küstahlığı tarafından tüketildiği ve öğütüldüğü sonucu çıkar.

Ve kutsal ışık, Rabbi Şimon, sende solmuyor. İlk önce o, Rabbi Şimon’un da bu toz içinde solduğunu söylemek istedi, çünkü Rabbi Şimon’un kendisinden de bu kapının kapatıldığını ve ifşa edilmeyeceğini kabul ettiğini duydu. Daha sonra meraklandı ve dedi ki, “Rabbi Şimon, yani kutsal ışık, dünyaları ayakta tuttuğuna ve yönettiğine göre, onun tam bir bütünlük içinde bütün olmaması nasıl mümkün olabilir?” Bundan sonra, bir an için merak etti, yani bağdaşım sağladı ve dedi ki, gerçekten de Rabbi Şimon şüphesiz tam bir bütünlük içinde olduğu için, senin içinde solmaz, ancak o bu ihtimali anlayamadı.

50) Rabbi Hiya ayağa kalktı, yürüyor ve ağlıyordu ve Rabbi Yosi onunla birlikteydi. Rabbi Şimon’u görmek için o günden itibaren kırk gün oruç tuttu. Ona, “Onu görmeye layık değilsin.” denildi. Rabbi Hiya ağladı ve kırk gün daha oruç tuttu. Ona, bir imgelemde, Rabbi Şimon ve oğlu Rabbi Elazar’ın Rabbi Yosi’nin Rabbi Şimon adına söylediği bu şeyle meşgul oldukları gösterildi ve binlerce kişi onun sözlerini dinliyordu.

Yerde kuruyan güzellik için çektiği bu ıstırapla Rabbi Hiya, Rabbi Şimon’un derecesini görmek için can atıyordu çünkü Rabbi Şimon’un yerde kurumayacağına karar vermişti.

51) Bu esnada, üzerlerinde Rabbi Şimon ve Rabbi Elazar’ın bulunduğu, göğün ilahiyat okuluna yükselen birkaç büyük ve yüksek kanat gördü. Ve tüm o kanatlar onları bekliyordu. Rabbi Şimon ve Rabbi Elazar’ın parlaklıklarında yenilendiğini ve güneşin parlaklığının ışığından daha fazla aydınlatıldığını gördü.

Üstteki ilahiyat okulu Yaradan’ın ilahiyat okuludur ve göğün ilahiyat okulu ise Matat’ın ilahiyat okuludur. Kanatlar, ruhların dereceden dereceye yükselmesine yardımcı olan meleklerdir. Ve ruh, yükseliş için kanatların yardımına ihtiyaç duyduğu gibi, kendi yerine geri dönmek için de onların yardımına ihtiyaç duyar. Ve tüm o kanatlar onları geri getirmek için bekliyordu. O, göğün ilahiyat okulundan kendi yerlerine, Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna, geri döndüklerini gördü, yüzlerinin ışığının parlaklığıyla yenilendiler ve güneşin ışığından daha fazla aydınlandılar.

52) Rabbi Şimon başladı ve dedi ki, “Rabbi Hiya’yı içeri alın da Yaradan’ın sonraki dünyada erdemlilerin yüzlerini ne kadar yenileyeceğini görsün. Ne mutlu utanç olmadan buraya gelene ve ne mutlu her şeyde güçlü olan bir sütun gibi dünyada ayakta kalana.” Rabbi Hiya kendisini içeriye girerken gördü ve Rabbi Hiya ve orada oturan dünyanın diğer sütunları da ayağa kalktılar. Onlar Rabbi Hiya’nın önünde ayağa kalktılar ve o, Rabbi Hiya, utanç duydu ve içeriye girdi. Kendini yere eğdi ve Rabbi Şimon’un ayaklarının dibine oturdu.

Rabbi Şimon onu ima etti, “Ne mutlu buraya utanç olmadan gelene.” O aynı zamanda Rabbi Elazar’ın ve dünyanın geri kalan sütunlarının utanmadıklarını gördü. Ancak Rabbi Hiya o tozun içinde kuruduğu ve onları yenecek gücü olmadığı için utanç içindeydi. Rabbi Hiya utandı ve içeri girdi, kendini yere eğdi ve Rabbi Şimon’un ayaklarının dibine oturdu.

53) Bir ses geldi ve dedi ki, “Gözlerini indir, başını kaldırma ve bakma.” O gözlerini indirdi ve uzakta parlayan bir ışık gördü. Ses az önceki gibi geri geldi ve dedi ki, “Gözleri açık, bütün dünyayı dolaşan, gizli ve kapalı üsttekiler, bakarlar ve görürler. Gözlerinin ışığı göz çukurlarında tıkanmış olan, uyuyan alttakiler, uyanın.” Başını kaldırmadan gözlerini indirerek boyun eğdikten sonra, aradığı her şeyi elde ettiği bu haberciyi duymakla mükâfatlandırıldı.

“Gözleri açık olan, bütün dünyayı dolaşan gizli ve kapalı üsttekiler, bakarlar ve görürler. Gözlerinin ışığı göz çukurlarında tıkanmış olan, uyuyan alttakiler, uyanın.” Haberci, Rabbi Şimon’un sözlerine itaat eden bu ruhları, orada bulunanları ve orada bulunmayanları uyandırdı. Haberci, erdemlilerin tüm ruhlarını dışarı çıkardı ve onları iki sınıfa ayırdı:

Gizli ve kapalı olan, gözlerin açılmasıyla ve tüm dünyayı dolaşarak ödüllendirilen kutsal üsttekiler. Onları ikinci sınıfla birlikte tek olarak birlikte üst ışıkları genişletmek için bakmaya ve görmeye çağırdı.

Yaradan’ın ve O’nun Kutsallığının peşinden giden ve sürgün edilen tüm bayağılar, O’nun Kutsallığından çıkarlar ve sürgün edilirler. O, gözlerinin ışığı göz deliklerinde tıkanmış olanları “alttakiler,” “uyuyanlar” olarak adlandırır. O, onları uyanmaya çağırdı.

54) Aranızda karanlığı aydınlığa çevirecek kadar akıllı olan, buraya gelmeden önce bile acının tadı daha bu dünyadayken ona tatlı gelen kim? Aranızda kim Kral dişi geyiği ziyaret ettiğinde parlayan ışığı her gün bekliyor, bu esnada Kral’ın görkemi artar ve O “dünyanın tüm krallarının Kral’ı” olarak adlandırılır. Ve daha bu dünyadayken her gün bunu beklemeyen birisinin burada yeri yoktur.

Haberci, her sınıfta arzulanan asıl erdemi belirtir:

Birinci sınıfın erdemi için, “Hanginiz karanlığı aydınlığa çevirir, acı kime tatlı gelir?” der. Bunlar Atzilut’un ruhlarıdır. BYA’da, Tanrı onların birini diğerine karşıt olarak yarattı, karanlığı aydınlığa karşı ve acıyı tatlıya karşı yarattı. Bu nedenle, BYA’nın Tora’sında, uygun ve uygun olmayan, saf ve kirli, yasaklanmış ve izinli, kutsal ve dünyevi vardır. Ancak, Atzilut’un Tora’sı tamamen Yaradan’ın isimleridir; orada dünyevi bir şey yoktur, çünkü orada Arami Laban kutsal bir isim olarak kabul edilir ve Firavun’da öyle kabul edilir. Ayrıca orada, BYA’daki Klipot ve Tuma’a [kirlilik] olan tüm isimler sadece kutsal isimlerdir, yücelerdir. Bundan, Atzilut’un ışığıyla ödüllendirilen bu ruhların her karanlığı aydınlığa ve her acıyı tatlıya çevirdiği sonucu çıkar.

İkinci sınıfın erdemine, dedi ki, “Hanginiz Kral dişi geyiği ziyaret ederken aydınlanan ışığı her gün bekler, bu esnada Kral’ın görkemi artar ve O dünyanın bütün krallarının Kral’ı olarak adlandırılır.” Kutsallığın peşinden gidenler, tek başına oturanlar ve her zaman Yaradan’ın Kutsallığı tozdan kaldırmasını bekleyenler onlardır. Ve bu dünyadayken her gün bunu beklemeyenin burada yeri yoktur.

55) Bu esnada, tüm doğru sütunların etrafındaki birçok dostun ayakta durduğunu ve göğün ilahiyat okuluna yükseliyor olduklarını gördü. Bazıları yükseliyor, bazıları düşüyordu. Ve hepsinden öte, kanatlı olanın, yani Matat’ın, yaklaşıyor olduğunu gördü.

Haberci çağrıda bulunduğunda, tüm doğru sütunların çevresinde, bu iki sınıfa ait olan erdemlilerin ruhlarından birkaçını, zaten Rabbi Şimon’un ilahiyat okulunda olan erdemlilerin ruhlarını gördü. Onları göğün ilahiyat okuluna yükselirken gördü.

“Bazıları yükseliyor ve bazıları düşüyordu,” çünkü birinci sınıf yükseldi ve ikinci sınıflar ise düştü. “Bazıları yükseliyor ve bazıları düşüyordu,” denmesinin nedeni budur, çünkü onlar birinci sınıfa “Bak ve gör,” ve ikinci sınıfa “Uyan” diyen habercinin çağrısına uyarak birbirlerine böyle yardım ederler. Tüm bu ruhların iki sınıf vasıtasıyla birlikte uyandırılmasıyla, Matat’ın bu ilahiyat okulundan Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna indiğini ve yemin ettiğini gördü. “Ve hepsinin ötesinde kanatlı olanın yaklaştığını gördü,” ve yemin etti, çünkü onların üzerinde “herkes aracılığıyla” ile aynı anlama gelir. Ve kanatlı olan Matat’tır.

56) Melek Matat, perdenin arkasından duyduğu bir yemini etti—Kral her gün ziyaret eder ve toz içinde yatan dişi geyiği hatırlar. Bu esnada O, 390 göğü tekmeler ve herkes O’ndan ürker ve korkar. Ve Kral, Kutsallık toz içinde olduğu için gözyaşı döker. Ve gözyaşları ateş gibi kaynar ve büyük denize düşer. Ve bu gözyaşlarının gücüyle, denizin üstüne atanan, Rahav olarak adlandırılan, ayakta kalır ve var olur ve kutsal Kral’ın adını kutsar. Bereşit’in [başlangıçta/yaratılışta] tüm sularını yutmayı ve bütün uluslar kutsal ulusun üzerinde toplandığında ve sular kuruyup karadan çekildiğinde onları kendinde toplamayı görev edinir.

O Yemin eder, “Kral her gün ziyaret eder ve toz içinde yatan dişi geyiği hatırlar.” Kutsallığın tamamına atıfta bulunmamasına rağmen, bu geyik İlahi Kutsallıktır, çünkü bunun için yemin etmeye gerek yoktu, zira herkes için açıktır. Aksine Rabbi Hiya’nın, Klipot arasında tutsak olduğuna ve tamamen yalnız bırakıldığına inandığı Malhut de Malhut’a atıfta bulunuyor. Ağladı ve dedi ki: “Toz, toz, ne kadar inatçısın? Ne kadar küstah? Gözün imrendiği her şey sende kurur; dünyadaki tüm ışık sütunlarını tüketir ve öğütürsün.” Bu nedenle, ona “toz içinde yatan dişi geyik” denir. Ve burada, Rabbi Hiya, Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna geldiğinde bu büyük sır Matat aracılığıyla ona ifşa edildi, çünkü Kral’ın her gün tozda yatan dişi geyiği ziyaret ettiğine ve hatırladığına yemin etti, aynı şekilde Matat’ın derece derece önümüzü aydınlatması gibi.

“Bu esnada O, 390 göğü tekmeler ve herkes O’ndan ürker ve korkar.” Masah üzerindeki üst ışığın Zivug de Hakaa’sı, Masah’ı tekmeleyen üst ışık olarak kabul edilir, yani Masah’ta sınırın altını tekmeler ve nüfuz etmeyi ister. Masah, sırasıyla, onu tutar ve üst ışığı yansıtır ve bu yansıma, Masah’tan aşağıdan yukarıya doğru yükselen ve üst ışığı giydiren Or Hozer’dir [geri yansıyan ışık].

390 göktür, çünkü Masah “ayırt edici bir gök” olarak adlandırılır ve ondaki dört Behinot [ayırım] HBTM’u, dört harf HaVaYaH’ı içerir. Ve Malhut, Bina’da yumuşatıldığından Masah, Bina’dadır ve Sefira Bina yüzlerde ima edilir. Bundan, Masah HBTM’daki bu dört Behinot’un 400’e eşit olduğu sonucu çıkar. Ancak, alt Hey’in Malhut’unda Zivug yoktur çünkü o kapatılmış kapıdır. Bu nedenle, alt Hey olan Malhut Sefirası’nın 100’ü oradaki Malhut de Malhut’un 10’undan eksik olarak kabul edilir, sadece ilk dokuza sahiptir, bu da 90’a eşittir.

Bu, tekme olan Zivug de Hakaa’da üst ışığın çiftleştiği “gök” olarak adlandırılan Masah’taki izdir. 400 değil, 390’dır çünkü 10 eksiktir, yani Malhut de Malhut eksiktir. Bu nedenle göğü “390 gök” olarak adlandırır. Şöyle söylendi: “Toz içinde yatan, Zivug bakımından eksik olan dişi geyikten ifşa etmek için Kutsallıkla Zivug sırasında 390 göğü tekmeler, çünkü o 400’den eksik olan ondur.

Üst ışıkta Masah’ın sarsıntılı ve titreten vuruşu sebebiyle, sınırından fazlasını alacağı korkusuyla “Herkes O’ndan ürker ve korkar.” Bunun üzerine, “Ve Kral gözyaşı döker.” Hohma seviyesindeki Mohin’e Eynaim [gözler] denir çünkü beş Sefirot de Roş, GE ve AHP olarak adlandırılır ve gözlerden yayılan bu damlalara “gözyaşı” denmesi gibi, Hohma seviyesinin yaydığı bu damlalar “gözyaşı” olarak adlandırılır.

Zivug de Hakaa’da gözyaşlarının boşalması gerçekleştirilir çünkü alttakine çekilen ve Masah’a çarpan üst ışık, Masah’taki sınırın altına çekilmeyi arzuladığı için Masah’ı tekmeler ve Masah’a vurur. Ancak, Masah aniden ona karşı galip gelir ve onu geri çevirir, çünkü Masah sınırını geçmesine izin vermez.

Ancak, bu esnada, Masah onu geri çevirmeden önce üst ışığın çok küçük damlaları zorunlu olarak Masah’ın sınırının altına genişler çünkü Masah’ın tüm çabukluğundan dolayı, onları zaman içinde Masah’tan ve daha yukarısından geri çevirmekte başarısız oldu. Bilmelisiniz ki, bu damlalar, kıyafetsiz Or Hozer oldukları için alttakinde ifşa olan Hohma seviyesine dahil edilmezler ve geri yansıtılırlar ve Partzuf Hohma’dan çıkarlar. Onlar “gözyaşı” olarak adlandırılanlardır.

Maddesel bir kişi, bir dostuna şefkat ve sevgiyle dolduğunda gözyaşı döker çünkü bu, manevi gözyaşlarının yukarıda belirtilen kökünden uzanır, zira üsttekilerde meydana gelen manevi herhangi bir şey, maddesel yaratılışlara çarpar ve bir dal bulur. Bu böyledir çünkü üst ışık, sınırını aşmak için Masah’ı tekmeler ve vurur, zira üst ışık her zaman sadece Eyn Sof’tan, hiçbir sınırın ayırt edilmediği Tzimtzum dünyasının yukarısından genişler.

Ayrıca, üst ışık alttakinde genişlemeye özlem duyar ve alttakinde genişlemeyi arzular, yazıldığı gibi, “Yaradan alttakilerde yaşamayı arzuladı.” Ayrıca, “Kutsallığın alttakilerde yüksek bir ihtiyaç olduğunu” öğreniriz. Bu nedenle O, sınırının altına çekilmek için Masah’taki sınırı tekmeler ve vurur ve Masah onu Or Hozer olarak geri iter ve bu esnada gözyaşları dışarıya akar.

Bu gözyaşları, alttakilere olan şefkat ve sevgiden gelir. Bu nedenle, maddesel dalda da kişinin kalbi dostuna karşı sevgi ve şefkatle hareket ettiğinde daima gözyaşı dökülür. Ancak, manevi gözyaşları, maddesel olanlar gibi kaybolmaz.

Ateş gibi kaynayan gözyaşları büyük denize dökülür, yazıldığı gibi, “Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü, kıskançlık ölüler diyarı kadar katı; ışıltıları Rab’bin kor alevinin ateşinin ışıltılarıdır.” Bu böyledir çünkü o gözyaşları, üst ışıktan alttakine olan şefkat ve sevgiden gelir. Ve maddesel dalda gördüğünüz gibi, insan dostuna karşı sevgi ve şefkatle dolarsa, ona olan hislerinin ölçüsü kadar gözyaşları da kaynar.

Yukarıda sözü edilen gözyaşları için de böyledir—ateş gibi kaynarlar, “Işıltıları Rab’bin kor alevinin ateşinin ışıltılarıdır.” Bu nedenle “Ve gözyaşları ateş gibi kaynar ve büyük denize düşer.” denildi. Hohma tarafındaki Malhut’un niteliğine “büyük deniz” denir, çünkü büyük sular ondan, denizin dev dalgalarından genişler.

Rahav olarak adlandırılan, denizin üzerine atanan, bu gözyaşları vasıtasıyla ayakta kalır ve var olur, yani dünyanın yaratılışı sırasında öldürülen o deniz bakanı. “Ve Rahav’ı anlayışıyla paramparça etti.” diye yazılmıştır, çünkü ona “Sular… Tek bir yerde toplansın.” dendiğinde o, Bereşit’in sularını yutmak istemedi ve o ayakta kalır ve büyük denize düşen bu gözyaşlarında var olur, çünkü onlar aracılığıyla tekrar yaşama döndürülür.

Kutsal Kral’ın ismini kutsadığı ve Bereşit’in bütün sularını yutmayı kendine görev edindiği söylenmişti. Bu böyledir, çünkü dünyanın yaratılışı esnasında Malhut de Malhut’a hiçbir ıslah ulaşmadı zira Kaynak, MAN de Bina’daki ABYA dünyalarını ıslah etti ancak MAN de Malhut’takileri ıslah etmedi ve bu sadece Malhut’un ilk dokuzu için geçerliydi, Malhut de Malhut için geçerli değildi.

“Sizler Benim halkımsınız, Benimle ortaksınız; Dünyaları ben başlattım ve sizler dünyaları sona erdireceksiniz.” Malhut de Malhut’un tüm ıslahı alttakiler üzerinedir. Bu nedenle, deniz bakanına, “Sular… Tek bir yerde toplansın.” dendiğinde, o bunu reddetti ve Bereşit’in tüm sularını yutmak istemedi çünkü Klipot, Malhut de Malhut’un ıslahından yoksun olduğu için ona karşı galip gelebilirdi. Bu nedenle o öldürüldü. Bununla beraber, bu gözyaşları Malhut de Malhut’u ayıran ve ıslah eden gözyaşlarıdır.

Bu nedenle, onlar deniz bakanına yaşam verirler, böylece, Efendisinin emrini yerine getirip Bereşit’in tüm sularını yutmak için ayakta kalabilir ve kutsal Kral’ın adını kutsayabilir. O zaman dünyadaki tüm Klipot ve tüm kötü güçler iptal olacak ve hepsi tek bir yerde, yani Atzilut dünyasında, bir araya gelecekler çünkü Atzilut dünyası AK’ın Raglaim’i [bacaklar] ile bu dünyaya kadar eşit bir şekilde genişleyecektir. Bu ıslahın sonu olacak çünkü BYA, Atzilut olmaya geri dönecek.

Bütün halklar kutsal ulusun üzerinde toplandıkları ve sular kuruyup karadan geçtikleri zaman bu, gelecekte yani dünyanın tüm milletlerinin İsrail’i bir çırpıda yok etmek için toplandıkları ıslahın sonunda olacak. O zaman, deniz bakanının Bereşit’in tüm sularını yutacağı, suların kuruyacağı ve İsrailoğulları’nın karadan geçeceği ifşa edilecek, yazıldığı gibi, “Mısır diyarından çıkıp geldiğiniz günlerde olduğu gibi size harikalar göstereceğim.” Ancak, o zaman sadece başlangıçtı, çünkü o sadece Kızıldeniz’deydi ve sadece bir süre içindi. Ancak, ıslahın sonunda ölüm sonsuza kadar yutulacaktır.

Böylece Matat, Kral’ın her gün dişi geyiği ziyaret ettiği, toz içinde yatan dişi geyiği anımsadığına dair ettiği yemini açıklığa kavuşturdu. Her gün O’nun Kutsallığı ile yaptığı Zivug sadece 390 semada olmasına, yalnızca Malhut’un ilk dokuzunda olmasına ve Malhut de Malhut’un toz içinde yatmaya devam etmesine ve bize Kral onu hiç hatırlamıyor gibi gelmesine rağmen, bu böyle değildir. Aksine, O her bir Zivug ile onu ziyaret eder, çünkü her bir Zivug’da, 390 semada attığı tekmeler sebebiyle gözyaşları dökülür. Ayrıca onlar kaybolmazlar, bu gözyaşları aracılığıyla derece derece ıslahını alan Malhut de Malhut olan büyük denize düşerler.

Ve bu ölçüde deniz bakanı, gözyaşları tüm Malhut’u ayırmak için yeterince birikinceye kadar hayata döndürülür. Bu, dünyadaki tüm ulusların bir çırpıda İsrail üzerinde toplandığı zaman olacak. O zaman, deniz bakanı hayata döndürülecek ve Bereşit’in tüm sularını yutacak. Çünkü Malhut de Malhut ıslahını Bütünden alacak. Böylelikle dişi geyik, ıslahını Bütünden alana kadar Kral her gün onu ziyaret eder.

Ve burada, Rabbi Hiya’nın tüm arzuları kendisine göründü çünkü tozda hiçbir şeyin solmadığını gördü. Aksine, Matat’ın ona yemin ettiği gibi her bir günde bir Zivug vardır.

57) Bu esnada o, “Yol açın, Mesih Kral için yol açın, Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna geliyor.” diyen bir ses duydu. Bu böyledir çünkü tüm erdemliler ilahiyat okullarının başkanlarıdır ve bu ilahiyat okullarının orada olduğu bilinir ve her bir ilahiyat okulundaki tüm bu dostlar, buradaki ilahiyat okulundan göğün ilahiyat okuluna yükselirler. Ve Mesih tüm bu ilahiyat okullarına gelir ve Tora’yı bilgelerin ağzından mühürler.

Bu esnada Mesih, ilahiyat okulunun başkanlarından gelen yüksek taçlarla taçlandırılmış Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna gelir, çünkü Matat yeminindeki bu büyük vahiy (sonun vahyi) aracılığıyla tüm erdemliler çok yükseldiler, yani Rabbi Şimon’un ilahiyat okulundaydılar. Harikulade erdemler elde etmeleri, hepsinin taçlandırılmış olması ve ilahiyat okulu başkanlarının derecelerine erişmeleri vasıtasıyla, bu durum Matat’ın gelişine ve yeminine sebep olan bu iki erdemli sınıfı için daha da geçerlidir.

Bu böyledir çünkü bütün ilahiyat okullarında okulun üyeleri vardır ve onların üzerinde okul başkanları vardır. Aralarındaki fark, derecenin GAR’ından VAK kadardır. Matat sonun anlamını ifşa ettiğinde, bir ses ortaya çıktı ve “Yol açın, çünkü Mesih Kral geliyor,” dedi. Bu böyledir çünkü son, Mesih Kral’a bağlıdır.

Ayrıca, Rabbi Şimon’un ilahiyat okulundaki tüm erdemlilerin neden onunla ödüllendirildiğini açıklar, çünkü tüm erdemlilerin ilahiyat okulu başkanları vardır, zira Mesih’i ağırlamak için, kişinin onunla form eşitliğinde olmasına ihtiyacı vardır. Ve Mesih Kral, Yehida ışığı olduğu için, eğer tüm dostlar ilahiyat okulunun başkanı olma edinimiyle ödüllendirilmemiş olsalardı, Mesih’i ağırlama ile ödüllendirilmeyeceklerdi.

Her bir ilahiyat okulundaki tüm bu dostlar, buradaki ilahiyat okulundan gökteki ilahiyat okuluna yükselirler. O, ilahiyat okullarının başkanlarının düşük dereceli GAR olduklarını düşünmememizi söyler. Bununla ilgili olarak şunu söyler: “Buradaki ilahiyat okulları yüksek derecelerdeydi, çok yücelerdi, ta ki o ilahiyat okullarındaki tüm dostlar, oradan gökteki ilahiyat okuluna yükselmeyle ödüllendirilene ve artık tüm bu üyelerin ilahiyat okulu başkanı olmakla ödüllendirilmesine kadar.”

Dahası, Mesih de tüm bu ilahiyat okullarına gelir ve Tora’yı bilgelerin ağzından mühürler. Yani, bu ilahiyat okullarının üyelerinin erdemleri o kadar arttı ki, Mesih ilahiyat okulu üyelerinin Tora’sının yenilikleriyle taçlandırılmak için tüm bu ilahiyat okullarına geldi. Ve ilahiyat okulunun tüm bu üyeleri bu ilahiyat okullarının ilahiyat okulu başkanlarının derecesinde olmakla derhal ödüllendirildi.

Bu onun vardığı sonucun anlamıdır, o esnada, Mesih ilahiyat okullarının başkanlarının yüksek taçlarıyla taçlandırılmış olan Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna geldi. Ancak artık, ilahiyat okullarının tüm bu üyeleri, ilahiyat okullarının başkanlarının derecesiyle ödüllendirildikten sonra, Mesih ilahiyat okullarının başkanlarının Tora’sıyla taçlandırıldı. Bundan, ilahiyat okullarının başkanlarından en yüksek taçlarla taçlandırıldığı sonucu çıkar.

58) Bu esnada, tüm dostlar yükseldi, Rabbi Şimon da yükseldi ve onun ışığı göğün tepesine çıktı. Mesih ona dedi ki, “Rabbi, ne mutlu sana ki, senin Tora’n 370 ışıkla yükseliyor ve saf cennet hurması nehirlerinde dalıp çıkarak her bir ışık 613 tada yayılır. Ve Yaradan, senin ilahiyat okulundan, Yahudiye kralı Hizkiya’nın ilahiyat okulundan ve Şilonlu Ahiya’nın ilahiyat okulundan Tora’yı mühürler.

Mesih Kral onlara göründüğünde ve Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna geldiğinde tüm dostlar yükseldi ve Rabbi Şimon, ışığı göğün tepesine yükselene kadar aynı derecede yükseldi. Bu, Rabbi Şimon’un Malhut de Malhut’un blokajlı kapısı nedeniyle eksik olan on semanın ışığına ulaştığını ve ışığının Yediha ışığı olan göğün tepesine kadar yükseldiğini ima eder.

Mesih ona dedi ki, “Senin Tora’n 370 ışıkla yükseliyor ve her bir ışık saf cennet hurması nehirlerine dalıp çıkarak 613 tatta yayılır.” Başka bir deyişle, onun Tora’sı, her bir Sefira’nın 100.000’e yükseldiği ve dört Sefirot HBTM’un onda 400.000 olduğu Atik Yomin’e yükseliyordu, çünkü birler Nukva’da, onlar ZA’da, yüzler İma’da, binler Aba’da, on binler AA’da ve yüz binler ise Atik’tedir.

Ancak buna göre, “Senin Tora’n 400 ışıkla yükselir ve her bir ışık 400.000 anlamına gelen 1.000 tada yükselir.” demesi gerekirdi. Ancak, İma’dan gelen ışıklar bakımından, tam olarak 400’ünü değil, sadece 370’ini kullandığını ima ediyordu, yazıldığı gibi, “Otuzdan daha onurluydu, ancak üçe gelmedi.” Bu böyledir çünkü onun ışığı göğün tepesine yükselse de o, Yud’un üst 100’ünün GAR’ına hala ulaşmadı. Böylece, üst 30 olanlardan yoksun sadece 370 ışığa sahipti.

Benzer şekilde, Aba’nın ışıkları olan binlerle ilgili olarak, her binin esas GAR’ını değil, sadece her birinin 600 olan VAK’ını kullanır. Ve her 1000’in GAR’ı yerine, otuz iki yolun Hohma’sı olan on üçü kullanır, çünkü on üç “saf cennet hurması” olarak adlandırılan otuz iki yolun Hohma’sıdır.

Bu nedenle Mesih ona dedi ki, “Senin Tora’n 370 ışıkla yükseliyor ve her bir ışık saf cennet hurması nehirlerine dalıp çıkarak 613 tatta yayılır,” çünkü üst Hohma’nın otuzu, İma’nın 400’ünde eksiktir ve onda sadece 370 vardır. Ve her 1000’de, ilk Hohma’dan olan üst 400 eksiktir. Onların yerine, saf cennet hurmasının on üç nehri operasyon yapar. Ayrıca, her 1000’de sadece 613 vardır çünkü yüksek ve kapanmış tüm sırlar Rabbi Şimon’un ilahiyat okulundan bu şekilde yükselir.

Ve Yaradan, Tora’yı senin ilahiyat okulundan mühürler. Mesih tüm bu ilahiyat okullarına gelir ve Tora’yı bilgelerin ağzından mühürler çünkü o tüm erdemlilerin Tora’sının yenilikleriyle büyür ve taç giyer. Bütün peygamberlerin, peygamberliklerini sadece Mesih’in günleri için yaptıkları yazılıdır, ancak bu gelecek için yazılmıştır, “Göz Senden başka bir Tanrı görmedi.” Bu böyledir çünkü o zaman Mesih’in günlerine ait tüm dereceler ıslah edilecek ve Tora’nın tüm sırları “Göz Senden başka Tanrı görmedi.” formunda olacaktır. Bu durumda Yaradan’ın Tora’yı mühürlediği kabul edilir.

Ve “Göz senden başka bir Tanrı görmedi.” sözünde olduğu gibi, ruhun bu üç başkanının Tora’sı Mesih’in günlerinden sonra gelir, Mesih ona dedi ki, Yaradan Tora’yı senin ilahiyat okulundan, Yahudiye kralı Hizkaya’nın ilahiyat okulundan ve Şilonlu Ahiya’nın ilahiyat okulundan mühürlüyor. Bu böyledir çünkü bu üçü Tora’nın “Göz senden başka Tanrı görmedi.” sırrıyla ödüllendirildi ve Yaradan’ın Kendisi Tora’yı onların ağızlarından mühürledi.

59) Ve Tora’yı sadece senin ilahiyat okulundan mühürlemeye geldim çünkü kanatlı olan buraya gelecek, zira biliyorum ki o başka hiçbir ilahiyat okuluna değil, senin ilahiyat okuluna girecek. Rabbi Şimon kanatlı olanın ettiği yemini ona söylediğinde, Mesih ürktü ve sesini yükseltti. Semalar titredi, büyük deniz titredi, balina titredi ve dünya ters yüz olmak üzereydi. Bu esnada Mesih, Rabbi Şimon’un ayaklarının dibindeki Rabbi Hiya’yı gördü. Dedi ki: “Bu dünyadan bir giysi giymiş bir adamı buraya kim kabul etti?” ki bu, bu dünyadan bir bedende anlamına gelir. Rabbi Şimon dedi ki, “Bu Rabbi Hiya’dır, Tora’nın ışığından bir ışıktır.” Mesih ona dedi ki, “O ve oğulları yok olacaklar, yani bu dünyadan kurtulacaklar ve senin ilahiyat okulunun bir parçası olacaklar.” Rabbi Şimon dedi ki, “Ona zaman verilsin.” Ona zaman verildi.

Mesih ona dedi ki, “O sadece kanatlı olan kendi ilahiyat okuluna gelsin diye mühürlemeye geldi, çünkü onun ona ne söylediğini bilmek ister.” “Çünkü onun senin ilahiyat okulundan başka bir ilahiyat okuluna girmeyeceğini biliyorum.” demesi, Yahudiye kralı Hizkiya’nın ya da Şilonlu Ahiya’nın ilahiyat okuluna gitmeyeceği içindir.

Matat’ın ifşa ettiği sonun ifşası nedeniyle, “O zaman Mesih ürktü ve sesini yükseltti,” o zaman İsrail için korkunç sıkıntılar olacak, gökler titreyecek ve büyük deniz de titreyecek ve dünya tersine dönecek, öğrendiğimiz gibi, dünya 6.000 yıl için vardır ve yıkılacaktır. Böylece o, tüm bu sarsıntıları hafifletmek istediği için sesini yükseltti.

Dedi ki: “Bu dünyadan bir giysi giymiş bir adamı buraya kim kabul etti?” Mesih, Rabbi Hiya’nın bu dünyanın maddi bedenini giyinmiş olmasına şaşırdı, çünkü burada olmakla ve Matat’ın vahyiyle ve yeminiyle ödüllendirildiğinde, zaten tüm kötülüklerini ıslah etti ve Mesih’i ağırlamakla ödüllendirildi. Böylece, bu dünyadaki bütün işlerini tamamladı ve bu dünyada yapacak başka bir işi kalmadı. Bu nedenle, ayrılmalı ve GE’deki Rabbi Şimon’un ilahiyat okuluna girmelidir. Neden sebepsiz yere hala bu dünyada olsun ki?

Ancak Rabbi Şimon, “Ona zaman verilsin.” dedi. Diğer bir deyişle, Rabbi Şimon ona şunu kanıtladı, ona yeniden zaman verilmeli çünkü onun hala bu dünyada yaşamaya ve yeni ıslahlarla meşgul olmaya ihtiyacı vardı. Ve bunun üzerine ona zaman verildi, yani Mesih ve Rabbi Şimon bu dünyada henüz yapmadıklarını ona bildirdi.

60) Mesih gözleri yaşararak, titreyerek oradan ayrıldı. Rabbi Hiya sarsıldı ve ağladı. Dedi ki, “Ne mutlu bu dünyada erdemli olanlara ve bununla ödüllendirildiği için Bar Yohai’ye ne mutlu. Onun hakkında şöyle yazılmıştır, ‘Beni sevenlere bolluk bahşederek hazinelerini doldurabilirim,’  çünkü Mesih, Rabbi Şimon’un ilahiyat okulundan tam kurtuluşun tüm özlemi için gözleri yaşarmış olarak çıktı.” Rabbi Hiya’nın sarsılmasının nedeni de budur.

Benimle Partnersin

61) Rabbi Şimon başladı, “Sözlerimi ağzına koydum.” Kişi gece gündüz Tora’yla uğraşmalıdır çünkü Yaradan Tora’yla meşgul olanların sesine kulak verir. Yaradan, Tora çalışan bir kişi aracılığıyla Tora’da yenilenen her bir kelimede bir gökyüzü yapar.

Yaradan, erdemlilerin ağzına Kendi konuşma gücünü verdi, yazıldığı gibi, “Benimle partner olmak için benimle birliktesin. Göğü ve yeri Konuşmamla yarattığım gibi, yazıldığı gibi, ‘Gökler Rab’bin sözüyle yapıldı,’ erdemliler konuşmalarının gücüyle göğü yaratacak.” Bununla, Rabbi Şimon “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı,” ayetine başladı. “Yarattı” kapalı bir kelimedir, açmaktan ziyade kapatan bir kelimedir. Neden kapamayla yapıldığını anlamalıyız. O şöyle söyler: “Bunu, göğü ve yeri yaratmada erdemlileri Kendisiyle partner yapmak için, göğün ve yerin ıslahının sonunu erdemlilerin konuşmasına yerleştirmek için yaptı,” yazıldığı gibi “Ve Sözlerimi ağzına yerleştireceğim.”

Bu, O’nun erdemlilerin ağzına yerleştirdiği göğün ve yerin yenilenmesinin iki anlayışını içerir:

  1. Adam HaRişon’un günahının ıslahı için, Adam HaRişon’un günahından önce Kaynak göğün ve yerin ıslahını yüce bir şekilde yaptığı için. Bu, ZON de Atzilut’un AA’ya ve üst AVİ’ye yükseldiği ve Adam HaRişon’un yükselip YEŞSUT ve ZON de Atzilut’u giydirdiği yaratılış eyleminde açıklanır. Ayrıca, Adam HaRişon “üst parlaklık” olarak adlandırılan NRN de Atzilut’a sahipti, ta ki Adem’in topuğu güneşin çemberini karartıncaya kadar.

Bilgi ağacı günahından sonra o, bu maddesel dünyaya indi ve şimdi onun NRN’i, ayrılmış BYA dünyalarından ona geldi ve Atzilut’un göğü ve yeri onun yüzünden VAK’a ve Tabur de AA’dan ve aşağısından bir noktaya indi. ZON olan Atzilut’un göğünün ve Atzilut’un yerinin yenilenmesi ve günahtan önce oldukları gibi onları AA’ya ve AVİ’ye yükseltmek için, erdemliler günahın neden olduğu tüm kusurları düzeltmeliler. Ayrıca, erdemlilerin kendileri, Atzilut dünyasından NRN olan Adam HaRişon’un üst parlaklığını yeniden elde edecekler.

  1. Günahtan önce Adam HaRişon da Kaynak’ın kendisine vermek istediği tüm bütünlüğe sahip değildi. Bu nedenle, erdemliler bilgi ağacının günahını ıslah ettiklerinde ve Adam HaRişon’un günahtan önce sahip olduğu NRN de Atzilut’un bütünlüğünü elde ettiklerinde daha önce dünyada hiç bulunmamış olan tüm üst Mohin’i genişletmek için yeniden çalışmak zorundadırlar, yazıldığı gibi, “Göz Senden başka Tanrı görmedi.”

Ve henüz hiçbir gözün görmediği ve erdemlileri tamamlayan bu dünyalara “yeni bir gök ve yeni bir toprak,” denir çünkü onlar gerçekten yenidirler ve hiçbir zaman var olmadılar. Ancak Adam HaRişon’un günahından önce, yaratılış eyleminde olduğu gibi, erdemlilerin yenilediği ve yaşama döndürdüğü bu gök ve yer gerçekten yeni bir gök ve yer olarak kabul edilmez. Ne de olsa, onlar zaten dünyada var oldular çünkü Kaynak’ın kendisi günahtan önce onları zaten ıslah etti. Aksine, onlar yenilenirler, çünkü onlar bozulup iptal edildikten sonra tazelendiler.

Bu nedenle, bu erdemliler hala Yaradan’la partner olarak kabul edilmezler. Böylece, Rabbi Şimon’un ortaya koyduğu “Sözlerimi ağzına koydum” ayeti, Adam HaRişon’un da yoksun olduğu üst Mohin’e atıfta bulunur, çünkü onlar aslında erdemliler tarafından yenilenmiştir zira onlar henüz Kaynak’tan ayrılmamışlardı. Bu nedenle erdemliler, bu bağlamda gerçek partnerler olarak kabul edilirler.

Yaradan Tora’yla meşgul olanların sesine kulak verir. O, Tora’yla uğraşan bir kişi aracılığıyla Tora’da yenilenen her bir kelimeyle bir gök yaratır. ZA’ya “ses” denir ve Nukva’ya ise “konuşma” denir. Erdemliler Tora’yla meşgul olduklarında o, sesle ve onun Tora’sının konuşmasıyla MAN’ı ZON’a yükseltir. ZA’ya bir ses yükselir ve Nukva’ya ise bir konuşma yükselir. Yaradan Tora’yla meşgul olanların seslerine kulak verir zira Tora’nın sesi “Yaradan” olarak adlandırılan ZA’ya MAN için yükselir. Ve O, Tora’yla uğraşan kişi aracılığıyla Tora’da yenilenen her bir kelimeyle bir gökyüzü yapar.

Kelime, konuşma anlamına gelir. Tora’yla meşgul olanın Tora’sında yenilenen her bir kelime “kelime ve konuşma” olarak adlandırılan Nukva için MAN olarak yükselir. Bununla bir gökyüzü yapılır. Gökyüzü -yani Yaradan’ın Kutsallığıyla Yaradan’ın Zivug’u üzerinde yapılan Masah– erdemlilerin Tora’ya bağlanmaları aracılığıyla yükselttiği MAN vasıtasıyla tamamlanır.

“Tora’nın bir kelimesinde” demesinin ve “Tora’nın sesindeki yenilik” dememesinin nedeni, Nukva’nın her bir Zivug için kendi Yesod’unun yeniden inşasına ihtiyaç duymasıdır zira o her bir Zivug’dan sonra bir kez daha bakire olur. Ve erdemlilerin MAN’ı aracılığıyla, ondaki Yesod her zaman yenilenir ki bu ZA’nın ışıkları için kap anlamına gelir. Bu nedenle, “Tora’da yenilenen her bir kelimede” diye söyler, çünkü Malhut kelimesi erdemlilerin Tora’sının kelimesi aracılığıyla tamamen yenilenir zira onun kabı her bir Zivug’dan sonra bir kez daha gözden kaybolur.

62) Bir adamın ağzından yeni bir Tora kelimesi çıktığında o kelime yükselir ve Yaradan’ın huzuruna sunulur. Yaradan o kelimeyi alır, öper ve süslemeli ve işlemeli yetmiş taç ile taçlandırır. O zaman bilgeliğin yeni bir kelimesi yükselir ve sonsuza dek yaşayan erdemli kişinin kafasının üzerine konar. Oradan, 70.000 dünya boyunca uçar ve süzülür, Keter olan Atik Yomin’e yükselir. Atik Yomin’in tüm kelimeleri yüksek, gizli sırlardaki bilgeliğin kelimeleridir. Yani, kişi kendi Tora’sının kelimesiyle MAN yükselttiğinde üst kelime olan Nukva de ZA yükselir ve Yaradan’la Zivug için Yaradan’ın huzuruna sunulur.

“Yaradan o kelimeyi alır ve öper.” ZON‘un her bir Zivug‘unda iki anlayış vardır: Zivug de Neşikin [öpücükler], ve Zivug de Yesodot [“temeller,” Yesod‘un çoğulu]. Bu böyledir çünkü O, Işığı için ışık yaratmadan ve onlar birbirlerini giydirmeden önce isim tamamlanmaz zira Hohma seviyesinin yanı sıra, Hasadim seviyesi için ikinci bir Zivug gereklidir, böylece Hohma seviyesi Hasadim seviyesini giydirebilir.

Bu nedenle, her bir Zivug iki Zivugim içerir: 1) “Zivug de Neşikin” olarak adlandırılan Hohma seviyesi için bir Zivug. Bu Zivug, Roş ve GAR seviyesi için Pe de Roş’tadır. 2) Hasadim seviyesi için bir Zivug. Bu “Zivug de Yesodot” olarak adlandırılır ve Hasadim seviyesi içindir.

Yaradan bu kelimeyi, yani Nukva’yı, alır ve onu öper ki bu GAR seviyesi için Zivug de Neşikin anlamına gelir. Yaradan onu taçlandırır ki bu, Hasadim seviyesi için Zivug de Yesodot anlamına gelir, bu esnada Hohma, Hasadim’le giyinir ve Nukva eksiksiz Mohin’le taçlandırılır.

“Ve onu süslü ve işlemeli yetmiş taçla taçlandırır.” Nukva’nın eksiksiz Mohin’i “yetmiş taç” olarak adlandırılır zira Nukva yedinci gündür. Nukva 10’larda olan ZA’dan aldığında yetmiş olur. Mohin’e “taçlar” denir, bu nedenle o “yetmiş taç” olarak adlandırılır. Onların süslenmiş ve işlenmiş olduklarını, yani erdemlilerin MAN’ı aracılığıyla bu yetmiş taç için kap olduklarını söyler.

“Ve bilgeliğin yeni kelimesi yükselir ve sonsuza dek yaşayan erdemlinin kafasının üzerine konar.” ZON olan gök ve yerin iki yenilenmesi vardır: 1) Tacı Adam HaRişon’un günahından önceki haline döndürmek. Bu yenilenmede Nukva’ya “Tora’nın kelimesi” denir ve bu, Rabbi Şimon’un şimdiye kadar açıkladığı şeydir. 2) Adam HaRişon’un bile erişmediği üst Mohin’deki göğün ve yerin yenilenmesi. Bu bağlamda, Nukva “bilgeliğin kelimesi” olarak adlandırılır.

“Ve bilgeliğin yeni kelimesi yükselir ve sonsuza dek yaşayan erdemlinin kafasının üzerine konar,” yazıldığı gibi, “Erdemliler başlarındaki taçlarıyla otururlar.” Bu böyledir çünkü Rabbi Şimon ve dostlarında olduğu gibi Adam HaRişon’un üst parlaklığıyla zaten tamamlanmış olan erdemlilerin MAN’ı aracılığıyla Nukva de ZA, Yesod’u bakımından sonsuza dek yaşayan, ZA olan erdemlinin başındaki taç olmak için yükselir.

Yorum: Hohma ışığına “Haya ışığı” denir. Ve ZA, yalnızca Nukva aracılığıyla Haya ışığını çekebildiğinden, onun sadece “dünya” denilen Nukva’yla Zivug’dayken yaşadığı kabul edilir. Bu nedenle, bu esnada ona “sonsuza dek yaşayan erdemli kişi” denir. Ayrıca Nukva’nın onun kafasının üzerinde bir taç olduğu da ayırt edilir zira “taç” olarak adlandırılan Mohin, Nukva’dandır ve o olmadan onlarla ödüllendirilmeyecektir. Ayrıca “Annem çağırına kadar onu sevmekten vazgeçmedi” sözünü de öğreniyoruz çünkü sonuç, sebebin yavrusu olarak kabul edilir. Ve Nukva, ZA’nın Haya ışığının nedeni olduğu için, bu açıdan, Nukva onun annesi oldu.

“Oradan, 70.000 dünya boyunca uçar ve süzülür.” O, erdemlilerin kafasının üzerindeki bir taçta ZA ile çiftleştikten sonra uçar ve AA’ya kadar daha da yükselir, burada onun ZAT’ı 700.000 dünyada ıslah edilir. Bu böyledir çünkü Sefirot de AA 10.000’dir ve o, AA’dan Atik Yomin’e yükselir ve ZON’un yükselişlerini tam erdemlilerin MAN’ı tarafından yapılan Atik Yomin’e kadar teker teker hesaplar. Bunun nedeni, erdemlilerin başındaki tacın Zivug’unun üst AVİ’ye yükselerek ve oradan 70.000 dünyada AA’ya yükselerek ve oradan hepsinin en yükseği olan Atik’e yükselerek gerçekleşmesidir.

Atik Yomin’in bütün kelimeleri yüksek, gizli sırlardaki bilgeliğin kelimeleridir.” O, Atik Yomin’e yükselişi aracılığıyla Nukva’ya verilen Mohin’in erdemini tefsir eder. Atik Yomin’in tüm kelimelerinin, Atik Yomin’den alınan tüm seviyelerin, GAR de Hohma olan yüksek ve gizli sırlardaki bilgeliğin kelimeleri olduğunu söyler. Bu böyledir çünkü Hohma’nın [bilgeliğin] kelimeleri Hohma seviyesini belirtir, yüksek ve gizli sırlar ise GAR de Hohma’dır. Bunlar sadece Atik Yomin’in yerine yükselerek ifşa olurlar, aşağısında ifşa olmazlar.

63) Bu dünyada yenilenen o bilgelik kelimesi yükseldiğinde Atik Yomin’in o kelimelerine bağlanır, onlarla birlikte yükselir ve alçalır ve “Göz Senden başka Tanrı görmedi.” sözündeki on sekiz gizli dünyaya giriş yapar. Onlar, oradan çıkıp dolaşırlar ve tam ve bütün olarak gelirler ve Atik Yomin’in önünde toplanırlar.

O esnada Atik Yomin o şeyi koklar ve bu onun için her şeyden daha fazla arzu edilirdir. Sonra o şeyi alır ve onu 370.000 taçla taçlandırır ve Tora’daki bu yeni tazelenmeler yükselip alçalarak ortalıkta dolaşır ve ondan bir gökyüzü yapılır.

Bu böyledir çünkü Nukva’nın Atik Yomin’e yükselişi esnasında o, orada gerçekleşen Zivug’a dâhil edilir. O, Or Hozer’i [geri yansıyan ışık] yükseltir ve Or Yaşar’ı [direkt ışığı] Atik Yomin’den genişletir. “O yükseltir,” Or Hozer’i aşağıdan yukarıya yükselttiği anlamına gelir. “Alçaltır” Or Yaşar’ı yukarıdan aşağıya doğru genişlettiği anlamına gelir, bu esnada yüksek ve gizli sırlardaki bilgeliğin kelimelerini alır ve Atik’in kendisinde Or Hozer ve Or Yaşar ile bütünleşir.

Denildi ki, “Onlarla birlikte yükselir, alçalır ve ‘Gözler Senden başka Tanrı görmedi’ olan on sekiz gizli dünyaya giriş yapar.” Bu böyledir çünkü Atik’te yapılan Zivug aynı zamanda orada olan Yesod de Atik’tedir ve o da, üst AVİ’ye yükselmesi sebebiyle Yesod de ZA gibi sonsuza dek yaşayan erdemli olandır. Aradaki fark, Yesod de Atik’in “Göz Senden başka Tanrı görmedi” olmasıdır zira Yesod’un Zivug’u Or Yaşar’ı giydirmek için Or Hozer’i yükselten vuruşla Masah’ta yapılır, aşağıdayken, yani AVİ’deyken üst ışık geri çevrildiğinde Masah, üst ışığı örten kanatlar olarak kabul edilir. Bu, onlarda Din [yargı] kuvvetinin olduğunu gösterir, çünkü her Or HozerDin ışığı” olarak adlandırılır.

Ancak Yesod de Atik’te şöyle yazılmıştır: “Hocan artık Kendini saklamayacak, gözlerin Hocanı seyredecek.” Bu böyledir çünkü Masah, Or Hozer’i aşağıdan yukarıya yükseltse bile, hala kanatlara sahip değildir, bu nedenle o “on sekiz gizli dünya, yani ‘Göz Senden başka Tanrı görmedi.’” olarak adlandırılır. Başka bir deyişle, henüz orada yabancı bir gözden örten kanatlar yoktur zira orada hiçbir Dinim [yargılar] yoktur. Bunun yerine, “Göz Senden başka Tanrı görmedi,” çünkü “Gözler Senden başka Tanrı görmedi.” formunda olsa bile, aşağıdan yukarıya olan bir anlayışa “gizli” denir.

“Onlar, oradan çıkıp dolaşırlar ve tam ve bütün olarak gelirler,” çünkü oradan, yani “Göz Senden başka Tanrı görmedi olan ‘on sekiz gizli dünya’” olarak adlandırılan Masah’taki Zivug’dan ortaya çıkarlar. “Ve dolaşırlar,” Or Hozer’i aşağıdan yukarıya yükselttiği anlamına gelir. “Ve gelirler,” Or Yaşar’ı yukarıdan aşağıya genişlettiği anlamına gelir. Ve sonra onlar, yüksek ve gizli sırlardaki bilgelikten [Hohma’dan] gelen Or Yaşar’la dolan ve içinde Din olmayan ancak Or Yaşar’la eşit derecede tümüyle mutlak merhamet olan Or Hozer’le bütün olan “Tam ve bütün”dürler. Bu esnada, onlar “Atik Yomin’in önünde toplanırlar,” bunun anlamı, Atik Yomin’i giydirmek için hazırlardır.

“O esnada Atik Yomin o şeyi koklar ve bu onun için her şeyden daha fazla arzu edilirdir.” “Koklar,” memnuniyet anlamına gelir, çünkü o büyük ve yüce Zivug, Atik Yomin’e yüce bir memnuniyet getirir zira daha sonra tüm dünyalar ve onların tüm erdemi Nukva’ya dâhil edilir. “Ve bu onun için her şeyden daha fazla arzu edilirdir” çünkü bu memnuniyet ona tüm dünyalardan aynı anda gelir,” zira o mutlak mükemmellik, yüceliktir ve dünyaların üzerinde yaratılmış olandır.

“Sonra o şeyi alır ve onu 370.000 taçla taçlandırır” çünkü daha sonra ona, HBTM olan yüce Mohin de Atik’in kendisini verir zira Sefirot de Atik’in her biri 100.000’dir. Bununla birlikte, ayrım Hohma’nın üstteki otuzlarındadır, yazıldığı gibi, “Otuzlardan daha onurluydu, ancak üçlere gelmedi.” Başka bir deyişle, o da almasına ve üstteki 30.000 olan GAR de Hohma de Atik tarafından onurlandırılmasına rağmen, Nukva hala fiilen yükselemez ve 30.000’in kendisini giydiremez. Eğer Nukva 30.000’i de giydirebilseydi, meşalenin önündeki bir mum gibi onun içinde ilga edilecekti. Bu nedenle, Atik’ten sadece 400.000 eksi 30.000, yani 370.000, taç alır.

Ve Tora’daki o yeni yenilikler yükselip alçalarak dolaşır ve ondan bir gökyüzü yapılır. “Dolaşır” yukarıya doğru uçmak anlamına gelir. “Yükselip dolaşır” Or Hozer’i aşağıdan yukarıya yükselttiği anlamına gelir. “Ve alçalarak” yükselttiği Or Hozer aracılığıyla, Or Yaşar ile yukarıdan aşağıya inmesi anlamına gelir. “Ve ondan bir gökyüzü yapılır,” Or Hozer’in Or Yaşar üzerindeki kıyafeti aracılığıyla orada bir gökyüzü yapılması anlamına gelir.

Bu böyledir, çünkü iyi eylemler ve Yaratıcılarına memnuniyet vermek için yükselttikleri MAN vasıtasıyla Nukva’ya ulaşan Or Hozer’i yükseltmek için Malhut’ta kurulan aynı Masah üzerinde Zivug yapıldıktan sonra o, onda yapılan Zivug’un seviyesini edinen erdemliler aracılığıyla bir gökyüzü haline gelir. Ve gökyüzü vasıtasıyla erdemlilere bir derece indiğinde o, gökyüzünden ve yukarısından Or Yaşar’la gökyüzü ve aşağısından ters çeviren Or Hozer’deki gökten genişleyen bir giysi giyer.

Böylece birbirini giyinen erdemlilerin edinimine gelir, çünkü o yüce Zivug için MAN yükselterek bütünlükle ödüllendirilen o erdemliler artık kendileri için herhangi bir alışa sahip değillerdir. Ayrıca, onların yükselttikleri MAN almak için değil, ihsan etmek içindi.

Bu nedenle, onlar iyi eylemler ve MAN ile Nukva için Masah’ı ıslah ederler ve onu bu büyük Zivug için vasıflandırırlar, burada vasfın kendisi Nukva’nın Masah’ından ve yukarısından yükselen Or Hozer’dir zira aşağıdan yukarıya yükselen her şey ihsan etmek ve kendisi için almayı reddetmektir. O esnada, üst ışıkla Zivug de Hakaa gerçekleşir ve üst ışık yükselen Or Hozer’in kıyafetiyle giyinir.

Ve yukarıdan aşağıya inen ve Or Hozer’de giyinen ışık, MAN yükselten erdemlinin, alttakinin, alması için gelir zira yukarıdan aşağıya gelen her şey almak için gelir. Ve üst ışık, gökyüzü vasıtasıyla alttakine geçtiği için, gökyüzünden Or Hozer giysisini onunla alır ve alttaki üst ışığı bu giysinin içinde alır. Bu böyledir zira alttaki tarafından seviye edinildikten sonra bile, o kendisine inen üst ışıktan hiçbir haz almaz, ancak sadece Yaratıcısına memnuniyet ihsan etme ölçüsüne göre haz alır, yani, üst ışığı giydiren Or Hozer’in kıyafetinin boyutuna göre haz alır.

Bu, “ihsan etmek için almak” olarak kabul edilir. Eğer onda Yaratıcısına ihsan yoksa hiçbir şey almaz. Bu nedenle, alma Or Hozer’deki Or Yaşar olan ihsan etme içinde giyinir. Bu onun kurduğu hassasiyettir, “Tora’daki yenilikler yükselerek ve alçalarak dolaşır ve ondan bir gökyüzü yapılır,” yani o, alttakiler tarafından sadece gökyüzü aracılığıyla alınır, onunla giyinir.

64) Her bir bilgelik kelimesiyle böyledir. Atik Yomin’in önünde tam mevcudiyette gökler yapılır, kurulur ve onları “yeni gök” olarak adlandırır ki bu, üst bilgeliğin sırlarından bloke edilen yenilenmiş gök anlamına gelir. Benzer şekilde, Tora’nın üst bilgelikten olmayan tüm yeni kelimeleri Yaradan’ın huzurunda dururlar, yükselirler, yaşayanların toprakları olurlar ve alçalırlar ve tek bir toprağı taçlandırırlar. O, Tora’da yenilenen o şeyle tazelenir ve her şey yeni bir toprak haline gelir.

Bu nedenle erdemliler daima MAN yükselterek ve üst Zivug’la yapılan gökler aracılığıyla Atik Yomin’den bu yüce dereceleri genişleterek ilerlerler. Ve bu göklerden yeni gökyüzü yapılır, Atik Yomin derecesinde yenilenir, bu nedenle gelip göklerden uzanan kıyafeti giydiren bu yüksek edinimlere “yüksek bilgeliğin sırlarından bloke edilmiş” denir.

Ve Tora’nın diğer tüm yeni kelimeleri “Yaradan’ın huzurunda dururlar, yükselirler ve yaşayanların toprakları olurlar ve alçalırlar ve tek bir toprağı taçlandırırlar. Tora’da tazelenir ve her şey yeni bir toprak olur.” Bu böyledir çünkü her seviyede HBTM vardır. Buraya kadar, her bir seviyedeki Bina, ZA ve Malhut’un sırları hakkında değil, sadece Hohma’nın [bilgeliğin] sırları hakkındaydı. Şöyle söylendi, onlar yaşayanların toprakları oldular zira hepsi “yaşayanların toprakları” denilen Bina oldular. Tek bir toprağa, basitçe toprak denilen Malhut’a, inerler ve onu taçlandırırlar. O tazelenir ve her şey yeni bir toprak olur çünkü Malhut taçlandırıldı ve yaşayanların topraklarının tüm derecelerini, Bina’yı aldı.

Böylece Malhut, Bina olmak için yükseldi ve o şimdi “yeni bir toprak” olarak adlandırılır, çünkü önceden Malhut olan şey şimdi Bina’dır. BON’un SAG olmaya ve MA’nın AB olmaya yazgılı olmasının anlamı budur zira gök ZA’dır, ve Atik Yomin derecesinde onlar şimdi üst Hohma’nın sırlarındadırlar. Böylece MA (ZA), AB (Hohma) haline geldi ve toprak (Nukva de ZA), SAG (Bina) haline geldi. Bundan, yeni gök ve yeni toprağın MA ve BON olduğu, bunların iptal edildiği ve AB SAG haline geldikleri sonucu çıkar.

65) Bunun hakkında şöyle yazılır: “Çünkü yaptığım yeni gökler ve yeni yer gibi.” Geçmiş zamanda “yaptığım” demez, geniş zamanda “yaptığım” der zira O, Tora’nın bu yeniliklerinden ve sırlarından her zaman yeni gök ve yer yapar. Bunun hakkında şöyle yazılır: “Göğü kurmak ve yeri inşa etmek için, Sözlerimi ağzına koydum ve seni Elimin gölgesiyle örttüm.” “O gökler” demez, “o” olmadan “gök” der, zira esas gökten bahsetmez, Tora’nın kelimelerinden yapılan yenilenmiş bir gökten bahseder.

Ayrıca, yakın geçmiş zamanda “yaptığım” değil, geniş zamanda “yaptığım” demesi, sadece bir kez yapılan ve yenilenen bir şeyin ıslahı gibi olan “yeni gök ve yeni yer” metnini yorumlarken yanılmamamız gerektiğini belirtir, çünkü durum böyle değildir. Bunun yerine, onlar zaten yüksek parlaklıkta tamamlanmış olan, sürekli hareket edip yeni gök ve yeni yer haline gelen erdemliler için daimi çalışmayla ilgilidir, yazıldığı gibi, “Erdemli güçten güce ilerler.”

O, buna delil getirir, çünkü geniş zamanda “Yaptığım yeni gökler ve yeni yer” diye yazılıdır ve yakın geçmiş zamanda “yaptığım” demez. Böylece, o gökler ve yer tam erdemlilerin Tora’sının yenilikleri tarafından daima tazelenir. O aynı zamanda “gök kurmak” kelimelerinden delil getirir zira bir defaya mahsus olsaydı, “o” ile “o gökleri kurmak” yazması gerekirdi. Fakat “gök” yazdığına göre, bu sürekli meydana geliyor anlamına gelir.

66) “Ve [Ben] seni Elimin gölgesiyle örttüm.” Tora Musa’ya verildiğinde on binlerce yüksek melek onu ağızlarının dumanlarıyla yakmaya geldiler, ta ki Yaradan onu örtene kadar. Şimdi Tora’daki yenilik yükselir ve taçlandırılır ve Yaradan’ın huzurunda durur, O bu şeyi ve bu kişiyi örter, bu yüzden onlar tarafından değil, Yaradan tarafından bilinecek ve o çöl yeni bir gök ve yeni bir yer haline gelene kadar melekler onu kıskanmayacaklar.

Gözden örtülen her şey yüksek fayda için yükselir, yazıldığı gibi “Ve [Ben] seni Elimin gölgesiyle örttüm.” Üst fayda için örtülüp gözden gizlenmiştir. Ayrıca öğrendiğimiz gibi, “Göğü kurmak, yeri inşa etmek” diye yazılıdır, böylece ondan yeni gök ve yer büyüyecekti.

“Ve [Ben] seni Elimin gölgesiyle örttüm,” gökyüzünden uzanan, Mohin’in seviyesini giydiren ve örten kıyafete atıfta bulunur. Bu kıyafet, Mohin’i örten ve onları yabancı gözlerden gizleyen bir gölgedir ve onlar sadece Yaradan tarafından bilinirler, bu büyük dereceleri, hizmet eden meleklerden gizler, böylece onlar onu kıskanmayacaklar.

Meleklerin kıskançlığına gelince, ince cevherdendir, ödüllendirildiği yüksek derece için erdemliye baktıklarında kıskançlıklarından dolayı onu bayağı bulurlar. Daha sonra, iftiracılar meleklerin onda keşfettiği bu bayağılığa tutunurlar. Dolayısıyla, derece gökyüzünün kıyafetini giyindiği zaman o kıyafet onun derecesini onun için ölçer, bu yüzden ondan çok fazla almayacaktır, ancak sadece üsttekine fayda sağlamak için alacaktır. Böylece, meleklerin kıskançlığından korunur zira o zaman erdemliler dereceyi meleklerle eşit ölçüde tamamen lekelemekten sakınabilirler.

Denildi ki, gözden örtülen her şey daha yüksek fayda için yükselir, çünkü göz görür ve kalp imrenir ve yalnızca Yaradan’ına memnuniyet getirme düşüncesini temiz tutamaz, kendi yararı için alır. Ancak, “Gözden örtülen” gökyüzünün kıyafetini giyinmiş anlamına gelir, üsttekinin faydasına olan miktardan daha fazlasını almayacağından emindir. Bu nedenle örtüldüğü ve gözden gizlendiği söylenmiştir.

67) “Ve Sion’a ‘Sizler Benim halkımsınız.’ diye söylemek.” Söylemek, o kapılara ve birbiri üzerine işaretlenmiş kelimelere, Tora’daki yeniliklere “Sizler Benim halkımsınız.” demek anlamına gelir. Ayin’deki Patah’la “Sizler Benim halkımsınız [Ami]” diye telaffuz edilmez, Benimle partnersiniz anlamına gelen Ayin’deki Hirik’le “Sizler Benimlesiniz [Imi],” diye telaffuz edilir. Sözümle göğü ve yeri yaptığımda, yazıldığı gibi, “Rab’bin sözüyle gökler yapıldı,” sizler, bilgelik sözlerinizle yeni göğü ve yeri yaptınız. Ne mutlu Tora’da çaba gösterenlere.

Almaya, almak için açık kapılar denir. MAN aracılığıyla ihsan etmeye “kelimeler” denir. Der ki, “Biri diğerinin üzerinde işaretlenmiş kelimeler” birbirlerini giydirirler ve bununla işaretlenirler.

68) Ancak herhangi bir kişinin yeni bir sözü, ne dediğini bilmediği zaman bile bunu yapar mı? Gel ve gör ki, Tora’nın sırlarına hâkim olmayan birisi, uygun bir şekilde nasıl doğrulayacağını bilmediği kelimelerde yenilik yaptığında o yenilik yükselir ve o şey, büyük derinlerin dişisinden yalanlar söyleyen güvenilmez bir adam ortaya çıkar. O şeyi almak için 500 Parsa [“fersah”] sıçrar. Onu alır ve o şeyle dişisine yürür ve onun içinde Tohu denilen sahte bir gökyüzü yapar.

Erdemlilerin Yaradanlarını memnun etmek, üsttekilere fayda sağlamak için yükselttikleri MAN’a “Tora’nın yenilenmiş kelimeleri” denir. Bu böyledir, çünkü onlar üst Zivug tarafından yenilenirler ve ZON onlar aracılığıyla yeni Mohin’i alır, ta ki böylece onlar göğü kurmakla ve yeri inşa etmekle ödüllendirilene kadar. Bununla, Yaradan’a partner olurlar zira gök ve yer onların kelimeleriyle yenilenir.

Ancak, yolları Tora’nın sırlarında olmayan, Yaradan’ın yollarında yetkin olmayan, kendini üst dereceleri lekelemekten nasıl koruyacağını bilen birisi, amacının daha yüksek bir fayda için olduğunu söyler. Ancak, o kendisini kandırıyor, çünkü kendi gereksinimleri için hedeflemediği incelemeyi bilmenin kendi ruhunda olduğunu bilmiyor. Onun cezası gerçekten ağırdır, çünkü insanları öldürmesi için Klipot’a güç verir.

“Uygun bir şekilde nasıl doğrulayacağını bilmediği kelimelerde yenilik yaptığında…” sözü, üst Zivug için MAN yükseltmesi ve bunun gerçekten böyle olduğunu tam olarak ve yeterince bilmediği anlamına gelir. Bu durumda o, yalanlar söyleyen güvenilmez bir adamdır ve o şeyi almak için 500 Parsa sıçrar.

“Büyük derinlerin dişisinden yalanlar söyleyen güvenilmez bir adam.” Klipot’ta da erkek ve dişi vardır. Erkeğe “sahte,” dişiye “yalan,” denir. Bu böyledir çünkü erkek Klipa dişi kadar kötü değildir. Kendisi için, insanları Yaradan adına yalan söyleme konusunda başarızlığa uğratmaz. Aksine, iyi konuşur ya da öyle görünür. Ancak, kem gözlüdür, yazıldığı gibi, “Kem gözlü adamın ekmeğini yemeyin… ‘Ye ve iç! der sana.’ ancak onun kalbi seninle değil.” Ayrıca, onun tarafından esir alınan kimse, Yaradan’ın adına boş yere konuşur, çünkü Yaradan’dan ayrıdır ve herhangi bir cömertlik alamaz.

Şöyle yazılmıştır: “‘Gururlu olan,’ der Yaradan, ‘o ve ben aynı yerde yaşayamayız.’” Bu böyledir çünkü kişinin amacı gereksinimlerini kendisi için almak, böbürlenmek ve övünmek vesaire olduğunda, o kişi kem gözün otoritesine esir olur. Böylelikle, yükselttiği MAN yukarıdan hiçbir cömertlik genişletmez ve Yaradan’ın adını boş yere konuşur. Bu nedenle, erkek Klipa’ya “sahte” denir, çünkü Yaradan o adama bağlanamaz, onunla aynı yerde yaşayamaz.

Ve dişi Klipa “yalan” olarak adlandırılır, çünkü adam “sahte” denilen erkeğin ağına bir kez yakalandığında, Yaradan’ın adını taklit eden ve onda yalan söyleyen kötü ve acı bir Klipa olan dişisiyle çiftleşme gücüne sahip olur. Sonra dişisi alçalır ve kışkırtır, yükselir ve şikâyet eder ve ondan ruhunu alır.

Bu nedenle, o “güvenilmez bir adam” olarak adlandırılır, çünkü önce “’Ye ve iç!’ der sana,” yani o Yaradan için MAN yükseltir ve yüksek bir ihtiyaç için bolluğu genişletir ve sanki Keduşa’nın [kutsallığın] tarafındaymış gibi görünür. Daha sonra, sahteliğinin gücüyle, büyük derinliğin dişisiyle çiftleşir ve yalanıyla onun ruhunu alır ve onu öldürür. “Büyük derinlerin dişisinden yalan söyleyen güvenilmez bir adam” denildi, çünkü kendi içinde ve kendinin değil, sadece ilişkilendiği büyük derinliğin dişisinin gücüyle yalanlar söyler hale gelir.

O şeyi almak için 500 Parsa sıçrar. Bu böyledir çünkü ZON de Tumaa’nın [arı olmayan/kirli] kökünde yalnızca VAK ve bir nokta, sadece VAK ve ZON de Keduşa’nın [kutsallığın] karşısında bir nokta vardır. O yerde, onların ne Bina’ya tutunacak yerleri ne de güçleri vardır. Ancak, alttakinin yükselttiği MAN aracılığıyla o, Tumaa’nın erkeğine “500 Parsa” denilen esasen sadece beş Sefirot HGT NH olan ZON de Keduşa’ya genişletilen ZAT de Bina üzerine sıçrama gücü verir.

Bu böyledir çünkü Bina Sefirot’u yüzler olarak kabul edilir ve o şeyi almak için onun 500 Parsa sıçradığı söylendi çünkü MAN’ın yükselmesinin hemen ardından kendisine ait olmayan bir yere -yani 500 Parsa denilen beş alt Sefirot HGT NH de Bina’ya- sıçrama gücü elde etti. O şeyi almak, amacının Yaratıcısını memnun etmek olup olmadığını yeterince bilmeyen bir kişi tarafından yükseltilen MAN’a atıf yapar.

“Bu şeyle dişisine yürür ve onun içinde Tohu olarak adlandırılan sahte bir gökyüzü yapar.” Yani, büyük derinlerin dişisiyle bu MAN üzerinde çiftleşir ve MAN de Keduşa tarafından yapılan yeni Keduşa göğüne benzer şekilde, Keduşa’nın ışıklarını ona, onun payına ve onun yapısına genişletir. Zivug’uyla genişlettiği bu gökler, erkek açısından “sahte gökyüzü” olarak adlandırılır ve “Tohu’nun gökyüzü” denen büyük derinlerin Nukva’sına katılım açısından “Tohu’nun gökyüzü” olarak adlandırılır. Tohu erkeğin adıdır ve “derin” dişinin adıdır. Denildi ki, derinle, yani Nukva’yla ilişkisi nezdinde Tohu olarak adlandırılan kendi kendisi aracılığıyla sahte gökyüzünü yaptı.

69) O güvenilmez adam sahte gökyüzünde tek seferde 6.000 Parsa uçar ve sahte gökyüzü yerinde durur durmaz fahişe kadın o sahte gökyüzüne yapışarak ve onun içinde yer alarak aniden ortaya çıkar. Oradan çıkıp binlerce ve on binlerce insanı öldürür zira o, o gökyüzündeyken uçma ve bir anda tüm dünyayı bir uçtan diğer uca geçme iznine ve yeteneğine sahip olur.

Bu böyledir çünkü o sahte gökyüzünde ona çekilen bu Mohin, sayıları binlerce olan Keduşa’nın Hohma’sına karşıt olan Sitra Ahra’dandır. O, gökyüzünde uçar ve 6.000 Parsa olarak adlandırılan altı Sefirot HGT NHY de Hohma’da onu, 6.000 Parsa’yı tek seferde, bir uçtan bir uca tutar zira onlar Hohma’dandır.

Ve sahte gökyüzü kurulur kurulmaz fahişe kadın aniden ortaya çıkar, sahte göğü tutar ve ona ortak olur. Yani, sadece “sahte” adıyla anılan erkek Klipa’nın yeni göğü tamamlanır tamamlanmaz büyük derinlerin dişisi gücünü ifşa eder ve onun gücü Yaradan’ın adına yalan söylemek için gökyüzüne saldırır. O gökyüzünde uçar ve daha sonra ona “Tohu’nun gökyüzü” denir.

“Oradan çıkar ve binlerce ve on binlerce insanı öldürür zira o, o gökyüzündeyken uçma ve tüm dünyayı bir uçtan diğer uca bir anda geçme iznine ve yeteneğine sahip olur.” Bu böyledir çünkü o, o gökyüzüne ortak olduğunda, erkek seviyesinden daha güçlü ve daha fazla büyür zira erkek sadece 6.000 Parsa olan VAK de Hohma’ya büyür ve Nukva onun vasıtasıyla on tam Sefirot’ta, eksiksiz bir dünyada büyür ve o, uçma ve tüm dünyayı -on Sefirot’ta bütün dünyayı- bir uçtan diğer uca bir anda geçme iznine ve yeteneğine sahip olur. Bunun hakkında şöyle yazılmıştır: “Peki O’nun öfkesi ne kadar sürer? Bir an.” Bu nedenle, binlerce ve on binlerce insanı öldürmek için büyük bir güce sahip olur, yazıldığı gibi, “Çünkü yere serdiği bir sürü kurbanı var.”

Ve Keduşa için yeni gök ve yer daima erdemlilerin MAN’ı tarafından inşa edildiğinden, Klipot için gök ve yer her zaman Yaradan’a nasıl gerçekten hizmet edeceğini bilmeyenlerin MAN’ı tarafından inşa edilir, yazıldığı gibi, “Tanrı onları birbirine karşıt yarattı.”

70) Bunun hakkında şöyle yazılmıştır: “Kötülüğü sahteliğin ipleriyle çekenlerin vay haline ve günah araba halatları gibidir.” Kötülük erkektir; günah ise dişidir, fahişe bir kadındır. Günah işleyen erkek kötülüğü o sahte halatlarla çeker, yazıldığı gibi “Ve günah araba halatları gibidir.” Bu, uçmak için ve insanları öldürmek için orada yoğunlaşan, “günah” olarak adlandırılan dişiyi içine çektiği anlamına gelir. Bu nedenle şöyle yazılmıştır: “Çünkü yere serdiği bir sürü kurbanı var.” Kim yere serdi? Bu odur, yani insanları öldüren bu günah. Ve buna kim sebep oldu? Öğretmeyi başaramayan, ancak yine de öğreten bilgelerin bir öğrencisi.

Klipa’nın erkeği dişi kadar kötü değildir zira kendisini Keduşa’ya benzer kılar, yazıldığı gibi, “‘Ye, iç’ der sana, ancak yüreği senle değildir.” Bu nedenle ona “sahte” denir. Ancak, bu nedenle, insanları ağına düşürme konusunda büyük bir güce sahiptir. Ve o onun ağına düşer düşmez gelip Nukva’sıyla çiftleşir. Daha sonra, “Günah araba halatları gibidir.” ve onu büyük derinlere çeker.

Sahtelik, onu yalnızca halatlarla bağlar ve tutsak eder, yazıldığı gibi, “Kötülüğü sahteliğin ipleriyle çekenlerin vay haline…” ve sonra onu dişisinin önüne düşürür. Daha sonra, günah onu büyük derinlere düşürüp öldürdüğünde, “Günah araba halatları gibidir.” Bu nedenle onun insanları öldüren günah olduğu söylendi.

71) Rabbi Şimon dostlarına dedi ki: “Lütfen, bilmediğiniz ya da olması gerektiği kadar büyük bir ağaçtan duymadığınız bir Tora kelimesini dile getirmeyin, böylece birçok insanı boş yere öldürme günahına neden olmayacaksınız.” Onların hepsi, “Merhametli Olan bizi korusun” dediler.

Başka bir deyişle, eğer kendinizi biliyorsanız, bu en iyisidir. Eğer bunu yapmazsanız, Yaradan’a nasıl düzgün bir şekilde hizmet edeceğinizi büyük bir ağaçtan, yani güvenilir büyük bir adamdan işitmelisiniz, böylelikle birçok insanı boş yere öldürme günahına neden olmayacaksınız.

72) Yaradan dünyayı Tora’yla yarattı. Şöyle yazıldığını öğreniyoruz: “Sonra, usta bir işçi olarak O’nun yanındaydım ve ben her gün O’nu hoşnut ettim.” Bu, dünya yaratılmadan önce Yaradan’ın 2000 yıl oynadığı Tora’yla ilgilidir. Ona birinci kez, ikinci kez, üçüncü kez ve dördüncü kez baktı ve sonra onlara söyledi. Nihayetinde, gelmeyen ve onda yanılan insanlara öğretmek amacıyla onun içinde bir eylem gerçekleştirdi, yazıldığı gibi, “Sonra onu gördü ve onu bildirdi; Onu kurdu ve ayrıca onu inceledi. Ve insana söyledi.” “Gördü” birinci kez, “Onu bildirdi” ikinci kez, “Onu kurdu” üçüncü kez “Ve ayrıca onu inceledi” dördüncü kezdir. Sonra onlara söyledi, yazıldığı gibi “Ve insana dedi ki…”

73) Yaradan, yarattıklarını yazılan bu dört defaya karşılık gelecek şekilde yarattı, “Sonra onu gördü ve onu bildirdi; Onu kurdu ve ayrıca onu inceledi.” Ve Yaradan eylemini gerçekleştirene kadar, ilk önce dört kelimeyi getirdi, yazıldığı gibi, Bereşit Bara Elokim Et [Başlangıçta Tanrı yarattı o], böylece dört kelimedir. Daha sonra, Yaradan işi için eylemini açığa çıkarmadan önce dört defa Tora’ya bakmasına karşılık gelen HaŞamaim [gök] yazılıdır.

Bu dört defa HBTM’dur: “Sonra onu gördü” Hohma’dır “Ve onu bildirdi” Bina’dır, “Onu kurdu” ZA’dır “Ve ayrıca onu inceledi” Malhut’tur. Bu dört kıyafetten sonra, Yaradan yaratılanları yarattı. Tora’daki ilk dört kelimenin de ima ettiği şey budur: Bereşit [Başlangıçta] Hohma’dır, Bara [Yarattı] Bina’dır, Elokim [Tanrı] ZA’dır, Et [o] Malhut’tur ve bu dört kıyafetten sonra, Şamaim [gökler] yapıldı.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,128