e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Başlangıcı Dikenli Sonu Düzlük Olan Yol” Ne Demektir?

Çalışmada “Başlangıcı Dikenli Sonu Düzlük Olan Yol” Ne Demektir?

Makale No. 37, 1989

Midraş Tanchuma’da (s 318b) şöyle yazılmıştır: “Bakın, önünüze koyuyorum. ‘Üsttekinin ağzından kötü ve iyi çıkmayacak’ diye yazılmıştır. Musa da onlara iki yol gösterdi -iyi ve kötü, yaşam yolu ve ölüm yolu, bir kutsama ve bir lanet. İki yolun başında yol kenarında oturan yaşlı bir adam hakkında bir alegori vardır: Bir yol ki başlangıcı dikenli, sonu düzlüktür; diğeri ise başlangıcı düzlük, sonu dikenliktir. Yaşlı adam bu iki yolun başında oturur ve gelip geçenleri uyarırmış: “Bu yolun başının dikenli olduğunu görseniz de onu kullanın, çünkü sonu düzlüktür. Bilge olan herkes onu dinlemiş ve o yolu seçmiş. Bu adam biraz zahmet çeker, ama huzur içinde gider ve huzur içinde gelir. Ama onu dinlemeyenler gidip sonunda hüsrana uğradılar. Bu nedenle siz ve soyunuzdan gelenler yaşamı seçin.”

Bunu çalışmada yani Tora ve Mitzvot’u [emirleri/iyi işleri] yerine getirme çalışmasında anlamak için şu iki yolun farkına varmalıyız: 1) Lo Lişma [O’nun rızası için değil], 2) Lişma [O’nun rızası için].

Bilinen odur ki, çalışmada, yaratılışın amacı ile yaratılışın ıslahı arasındaki farkı ayırt etmeliyiz. Yaratılışın amacı insanın bütünlüğe ulaşması, yani Yaradan’ın yaratılan varlıklara vermek istediği haz ve mutlulukla ödüllendirilmektir. Buna “O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu” denir. Bu nedenle, yaratılan tüm varlıklar yalnızca haz ve memnuniyet almaya özlem duyarlar.

Bu nedenle, kişi her gün yeniden haz ve memnuniyet duymayı arzular ve geçmişte sahip olduklarıyla yetinmez. Kişi daha ziyade her gün haz ve memnuniyet almaya başlar. Bu, kişinin her gün haz ve memnuniyet alması gerektiği anlamına gelir. Bazı insanlar geçmişte kendilerine haz ve memnuniyet veren şeylerden şimdide haz alır. Ancak, geçmişten şimdide haz alamıyorlarsa, bu geçmişten şimdide haz almak olarak kabul edilmez. Yani, kişi her gün memnuniyet hissetmelidir. Kişi dün kazandıklarından bile haz alabilir ya da dün saygı gördüğü için bugün haz alabilir vs.

Dolayısıyla “Onun yarattıklarına iyilik yapma arzusu” kişinin her gün yeniden haz aldığını hissedeceği anlamına gelmelidir. Bununla birlikte, yalnızca şu anda hem geçmişten hem de gelecekten aldığı hazdan zevk alabilir. Kişi haz alırken, eğer şimdiki zamandan haz alıyorsa, bu haz alma olarak kabul edilir.

Bu nedenle hem maddesellikte hem de maneviyatta, kişi geçmişten veya gelecekten bağımsız olarak şu anda yaşamdan zevk aldığını hissetmelidir. En büyük haz ve memnuniyete sahip olsa bile, şimdiki zamanda haz ve memnuniyet hissetmezse, anda hissettiği azap yüzünden ölebilir çünkü haz alacak hiçbir şeyi yoktur.

Ancak bu, anda hissettiği ızdırabın ölçüsüne bağlıdır ve bu konuda, yani ızdırabın ölçüsü söz konusu olduğunda, iki insan aynı değildir. Yine de tüm insanlar andan haz almalıdır. Fakat maddesellikte, örneğin yeme, içme ve uyumada olduğu gibi, bazı insanların çok yemesi, çok içmesi ve çok uyuması gerekir.

Aynı şekilde, haz alma konusunda da insanlar arasında haz alma ihtiyacının miktarı bakımından farklılıklar vardır. Bazı insanlar çok fazla hissetmeye ihtiyaç duyarken, bazıları azla yetinebilir. Ancak hepsi de şimdiki zamanda haz almaya ihtiyaç duymaları bakımından eşittir. Eğer geçmişte sahip olduklarından şimdiki zamanda kendilerine haz sağlayamazlarsa ve şimdiki zamanda parlayacak gelecekteki bir hazzı kendileri için tasavvur edemezlerse, dünyada var olamazlar. Bu, Yaradan’ın yaratılış amacındaki arzusunun, yarattıklarına iyilik yapma arzusu olduğu gerçeğinden kaynaklanır.

Bu nedenle, bilgelerimizin dediği gibi (Minşot 43), her gün kutsamamız için bize yüz kutsama verilir: “Kişi her gün yüz kutsama yapmalıdır. Ayrıca her gün dört Şema [günde dört kez okunan metin] okunmalıdır: ‘Sunuların Şeması’, ‘Işık Yaratan’ın Şeması’, ‘Akşam Şeması’ ve ‘Başucunda Şema’ ve günde üç kez dua etmek.”

Bu, maneviyatta her seferinde kişinin yaptığı çalışmayla ilgili benzersiz bir ışık çekmesi gerektiğini gösterir. Bunun nedeni, Tzimtzum [kısıtlama] olarak adlandırılan ıslah nedeniyle, Yaradan’ın yaratılanlara vermeyi düşündüğü hazzı ve memnuniyeti yaratılanların tek seferde alamamasıdır. Yaratılanların hazzı ve memnuniyeti almak için alma kaplarında değil, ihsan etme kaplarında almaları için, yaratılanların çalışmasına göre, bolluk onlara kadar uzanır.

Bu nedenle, bir kişi çalışmaya başladığında, doğası gereği kendi iyiliği için olmadıkça herhangi bir hareket yapmanın değerli olduğunu anlamadığından, Maimonides, ödül almak için Tora ve Mitzvot’u yerine getirmekle başlamamız gerektiğini söyler, çünkü kişi başka türlü anlayamaz. Ancak daha sonra, kişiye tüm eylemlerini ihsan etmek için yapması gerektiği gösterilir.

Beden bu yolu kabul edemediği için kişi şöyle sormaya başlar: “Neden ben de dünyanın geri kalanı gibi çalışamıyorum, onların emekleri tamamen eylemlerle ilgili ve ihsan etmek için hiçbir çalışmaları yok? Ama bana ihsan etme yolunda yürümem gerektiği söylendiğinde, çalışmam iki yönlü oluyor. Yani, Tora ve Mitzvot’u uygulamada yerine getirmenin yanı sıra, ihsan etme amacı üzerinde de çalışmam gerekiyor. Bu da dünyanın geri kalanından iki kat daha fazla çalışmam gerektiği anlamına gelir. Öyleyse,” diye bağırır bedeni, “Benim hayatımdan ne istiyorsun?!”

Bu demektir ki beden, “Neden ben diğer insanlardan daha fazla böyle bir cezayı hak ediyorum, toplumun genelinin yapmadığı fazladan bir çalışmam var? Bu nedenle,” der beden, “eylemde bile çalışmana izin vermeyeceğim. Sen ihsan etmeyi amaçlamasan da benim onlarla hiçbir ilgim yok. Bu nedenle eylemlerine itiraz edeceğim çünkü sen kendin için çalışmak istemiyorsun.”

Buradan şu sonuç çıkar ki, eğer bir kişi hakikat yolunda yürümek istiyorsa, çalışmalarında şu üç ayrımı yapmalıdır: 1) Tora ve Mitzvot’u pratikte yerine getirmek için çalışmak, 2) Niyet üzerinde çalışmak. Yani, kişi Tora ve Mitzvot’u yerine getirdiği için herhangi bir ödül istemez ancak ödül almak için de çalışmaz. 3) Kişi çalışmak istediğinde, yani Tora ve Mitzvot’u herhangi bir ödül olmadan yerine getirmek istediğinde, çalışması iki yönlüdür: Eylem üzerinde, yani Tora ve Mitzvot’u yerine getirmeye karşı hatta eylemin kendisi üzerinde bile büyük bir direnç gösterir zira beden Tora ve Mitzvot’u herhangi bir ödül olmadan yerine getirmeye karşı çıkar. Buradan şu sonuç çıkar ki, beden bu niyetlere karşı çıktığı için kişi çalışma sırasında hâlâ ihsan etmeyi amaçlayamasa da amaç olmasa bile eylemin kendisine karşı da bir direnç vardır. Beden sorar: “Ne yapıyorsun? Tora ve Mitzvot’u yerine getirirken yaptığın çalışma için herhangi bir ödeme istemediğini söylüyorsun.” Buradan çıkan sonuca göre, kişi sadece amaç üzerinde çalışmakla kalmaz, ki bu genel halkın çalışmasında olmaz, aynı zamanda Tora ve Mitzvot’u pratikte yerine getirmek daha zor olduğu için, eylemde de iki yönlü bir çalışması vardır.

Buna karşılık, genel halk tarzında çalışanların bedenleri uygulamadaki çalışmaya o kadar da direnmez, çünkü orada beden “Bu çalışma senin için ne ifade ediyor?” diye soramaz, çünkü kişi ödül ve cezaya inandığını, dolayısıyla boşuna çalışmadığını, emeğinin karşılığını alacağını söylediğinde hemen yanıt alır.

Ancak hakikat yolunda, yani ihsan etmek amacıyla çalışmak isteyenler için ödül ve ceza geçerli olsa da, yani onlar da genel halk gibi çalışan insanlar gibi ödül ve cezaya inansalar da, ödül ve cezaları birbirine benzemez. Genel halkın ödül ve cezası kendi yararınadır. Bu demektir ki, Tora ve Mitzvot’u yerine getirirlerse kendi iyilikleri için ödül alacaklarına inanırlar. Bunu yapmazlarsa, cezalandırılacaklar ve çalışmalarının ödülünü de kaybedeceklerdir.

Ancak bireylerin yolunda çalışanların ödülü, Yaradan’ın onlara kendi iyilikleri için değil, sadece Yaradan’ın rızası için çalışma ayrıcalığı vermesidir. Onların tüm hazzı Yaradan’a memnuniyet getirebilmektir ve ceza da kendileri için alma arzusunun hükmü altında kalmalarıdır. Onların tüm cezası budur.

Onlar bilgelerimizin söylediklerine, Yaradan’ın ” Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da bir şifa olarak yarattım” dediğine inanırlar. Yani, onlar sadece kendileri için alma arzusu olan kötü eğilimin kontrolünden çıkacakları ve sadece Yaradan rızası için çalışabilecekleri bir ödül almak için öğrenirler. Şüphesiz, böyle bir amaç için, kişinin kendi iyiliği için alma arzusu olan beden, kişiye onu dünyadan söküp atabilecek güçleri vermeye direnmelidir.

Bilgelerimizin Kral Davut’la ilgili olarak “Ve kalbim içimde katledildi” ayeti hakkında söyledikleri gibi. Bilgelerimiz Davut’un kötü eğilimi oruç tutarak öldürdüğünü söylerler. Doğal olarak, eylemde bile -kişi hala ihsan etmeyi hedefleyemediğinde -beden hemen direnir ve tek bir hareket yapmasına bile izin vermez, zira beden Kral Davut hakkında söylendiği gibi, kişinin kendisini öldürmek için bu eylemleri kullanmak istediğini bilir.

Buradan şu sonuç çıkar ki, eylemler amaçsız olduğunda bile beden zaten büyük bir direnç gösterir. Bunun tek yolu, kişinin yapmak istediği her şeyde Yaradan’ın yardımını alması gerektiğidir. Yani, kişi bireylerin yolunda yapmak istediği her küçük şey için, Yaradan’dan bunları yapmasına yardım etmesini istemelidir. Yine de bilmeliyiz ki, kişinin bu onun için zor olduğu için yapmak istediği her bir şeyi Yaradan’dan talep etmesi gerektiği gerçeği, kişinin her zaman Yaradan’a dua etme ihtiyacını kazandığı büyük bir ıslahtır.

Başka bir deyişle, kişi ne için dua edeceğini bilir. Aksi takdirde, kişi Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duymayabilir. Bu nedenle, kişi her zaman Yaradan’a bağlı olduğu ve O’na ihtiyaç duyduğu için kazanır. Aksi takdirde, kişi en iyi eylemleri yapabilir, ancak iyi eylemler, iyi eylemler yapmaya gitmesine rağmen, eylemi gerçekleştirirken Yaradan’ı hatırlamasını zorunlu kılmayacaktır. Bunun nedeni bu şekilde yetiştirilmiş olması olabileceği gibi, kendisine bunu kimin emrettiğini hatırlamadan, sadece alışkanlıktan dolayı yapıyor olması da olabilir.

Öte yandan, kişi için bu eylemleri yapmak zor olduğunda, Yaradan’dan kendisine yardım etmesini talep etmelidir. Dolayısıyla, eylem sırasında Yaradan’ı hatırlar çünkü eylemi gerçekleştirmek için O’ndan yardım istemektedir. Bu, kişinin dünyada bir Yaradan olduğunu ve O’na hizmet etmemiz gerektiğini hatırlatan bir şeye sahip olduğu gerçeğine dikkat etmesi açısından çok büyük bir faydadır.

Yukarıda anlatılanlara göre, “Başlangıcı dikenli, sonu düzlük olan yol nedir?” diye sorduğumuzu anlayabiliriz. Mesele şu ki, Yaradan’ın çalışmasında iki yol vardır: 1) Kişinin kendi yararı için, 2) Yaradan’ın yararı için.

Kendi yararına olan yol “başlangıcı düzlük olan” olarak adlandırılır, zira beden buna karşı koymaz. Beden ödül ve cezaya inandığı için, bu çalışmada kendini zorlamasına rağmen çalışmayı kabul eder. Ancak ödüle baktığında, bu çalışma “başlangıcı düzlük olan” olarak kabul edilir, yani beden bu yolun kabul edilebilir olduğunu anlar çünkü bu kişinin kendi iyiliği içindir.

Ama ” sonu dikenlidir”. Yani, sonunda, yazıldığı gibi (“Zohar Kitabına Giriş,” Madde 138), İyilik Yapan İyi olarak O’nun İlahi Takdirini hissedemediğini görür, “Alıcılar, O’nun yaratılış düşüncesinde bizim iyiliğimiz için tasarladığı tam iyiliğini alabilmeleri için tamamlanmadıkları sürece, rehberlik iyi ve kötü, ödül ve ceza şeklinde olmalıdır. Bu böyledir çünkü alma kaplarımız hala kendi için alma ile lekelenmiştir. Alma kaplarını yaratıldıkları şeklin aksine kullandığımızda, İlahi Takdir’in bizimle ilgili işleyişinde zorunlu olarak kötülük hissederiz.”

Dolayısıyla, “sonu dikenlidir.” “Dikenler” bu yolun acı verdiği anlamına gelir, yani kişi Tora ve Mitzvot’ta sarf ettiği onca çabadan sonra, yine de O’nun İlahi Takdirini iyi ve iyilik yapan olarak hissetmez.

Bu da kişinin çalışmasında ödül ve ceza meselesine neden olur. Yani, O’nun rehberliğinin iyilik ve kötülük şeklinde olduğu gerçeği, Sulam’da [Baal HaSulam’ın Zohar üzerine yorumu] yazıldığı üzere, ödül ve cezayı genişletir: “Dolayısıyla, kişi kendini kötü hissettiğinde, Yaradan’ın rehberliğini inkâr eder ve aynı ölçüde üstün Operatör ondan gizlenir. Bu dünyadaki en büyük cezadır.

“Böylece, O’nun rehberliği ile ilgili olarak iyi ve kötü hissi, beraberinde ödül ve ceza hissini de getirir, çünkü kim Yaradan’a inançtan ayrılmamaya gayret ederse, İlahi Takdir’de kötü bir tat aldığında bile ödüllendirilir. Ve eğer çaba göstermezse, Yaradan’a inançtan ayrıldığı için cezalandırılacaktır.”

Yukarıdakilere göre ne sorduğumuzu anlayabiliriz: Başlangıcı düzlük, sonu dikenli olan yol nedir? Bu, genel halkın ödül almak için çalıştığı yolun “başlangıcının bir düzlük olduğu” anlamına gelir. Yani beden bu yola direnmez çünkü ona “Kendi yararın için ödül ve cezaya inanmalısın” denmiştir.

Yani, eğer Tora ve Mitzvot’u yerine getirirse, kendi yararına kazanacaktır. Ve eğer yerine getirmezse, kendi yararını kaybedecektir. Kişi bunu anlayabilir çünkü bu, insanın doğasında var olan Kli [kap], yani “kendisi için alma arzusudur”.

Ama “onun sonu dikenlerdir”. Yani, sonunda bütünlüğe, O’nun İlahi Takdirinin iyi ve iyilik yapan bir formda olduğunu görmenin ödülüne ulaşamaz. Bunun yerine, iyilik ve kötülüğün hükmü altına girer. Dolayısıyla, “tüm işleri yapan ve yapacak olan yalnızca O olmasına” rağmen, bu yine de iyi ve kötüyü hissedenlerden gizlenir, çünkü “kötülük” zamanında Sitra Ahra’ya [diğer tarafa], Sulam’da yazıldığı gibi, O’nun rehberliğini ve O’na olan inancı gizleme gücü verilir. Böylece “bilgelikten yoksun olarak ölürler”. Buna “onun sonu dikenlerdir” denir.

Tersine, “başlangıcı diken ve sonu düzlük olan” yol, hakikat yolunda yürüyüp Yaradan’ı hoşnut etme derecesine ulaşmak isteyenlerin başlangıcının diken olduğu anlamına gelir, çünkü kişi kendisi için değil, sadece Yaradan rızası için çalışmak istediğinde, beden yaptığı her şeye itiraz eder ve her seferinde yeniden üstesinden gelmesi gerekir ve her üstesinden geldiğinde ve beden direndiğinde, onu dikenler gibi sokar ve ona acı verir.

Dolayısıyla kişinin yürüdüğü yol dikenler üzerinde yürümek gibidir ve her seferinde mücadeleden kaçmak ister. Ama “bilge olan herkes onu dinler.” Yani bilgelere inancı olan kişi onu dinler. “Onu alır. Biraz gayret eder, ama huzur içinde gider ve huzur içinde gelir.” Şöyle yazıldığı gibi, “Çünkü onun yolları hoşluk yollarıdır ve tüm yolları barıştır.” Zira daha sonra, ihsan etme kaplarıyla ödüllendirildiğinde, düz bir yolda yürümüş olur.

Bu, “Efendimiz insanın yollarını güzelleştirdiğinde, düşmanları bile onunla barış yapacaktır” diye yazıldığı gibidir, zira o zaman kişi yaratılış düşüncesinde bulunan haz ve mutlulukla ödüllendirilir, bu da O’nun yarattıklarına iyilik yapmasıdır. Onlar ihsan etme kaplarıyla ödüllendirildiklerinde, orada Sulam’da şöyle yazılmıştır: “O zaman, O’nun İlahi Takdiri tüm dünyada ifşa olacaktır, çünkü şimdi, kötülükler ve cezalar faydalara ve erdemlere dönüştüğünde, Yapıcılarına ulaşmak mümkün olacaktır, zira şimdi O’nun ellerinin işi için uygun hale gelmişlerdir. Şimdi O’nu övecek ve kutsayacaklardır.” “Bu nedenle yaşamı seçin; siz ve soyunuz.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,093