e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Her Şeyde, Işık ve Kli Arasındaki Farkı Görmeliyiz

Her Şeyde, Işık ve Kli Arasındaki Farkı Görmeliyiz

Makale No. 25, Tav-Şin-Mem-Hey, 1984-85

Her şeyde, ışık ve Kli (kap), yani verici olan Yaradan’la, alıcı olan yaratılan arasındaki farkı görmeliyiz.

Ve Kli olmadan ışık olmadığından, eğer onu edinecek kimse yoksa, bu durumda kimden söz ediliyor olabilir ki? Bu nedenle bizler, yalnızca Kli’de kıyafetlenmiş olan ışıktan, yani vericinin bedene verdiği bolluktan, bedenin, ona dökülen bu bolluktan aldığı izlenimin ölçüsünden bahsedebiliriz. Kişinin bedenine aldığı maddi ve manevi olan her şeyin, O’ndan geldiğine inanmalıyız, zira dünyada, ona ihsan edecek başka hiçbir gücün olmadığı bilinir.

Bundan dolayı kişi, Yaradan çalışmasına girmeye başladığında, bu, adamın çalışmaya girişinin başlangıcı olduğundan, Yaradan’a şükretmeli ve O’nu övmelidir. Çalışmada sıra, bilgelerimizin şu sözlerinde olduğu gibidir, “Kişi, daima Yaradan’a övgüler oluşturmalı ve daha sonra dua etmelidir”. Bunu nereden biliyoruz? Musa’dan biliyoruz, şöyle yazıldığı gibi; “Ve o zaman, Yaradan’a yalvardım”, ve şöyle yazıldığı gibi; “Tanrım, Sen başladın”, ve sonradan şöyle yazılmıştır, “Sen gitmeme izin ver, Sana dua ederim ve iyi toprakları görürüm” (Berahot 32a).

Bu sebeple kişi, Yaradan’a şükretmeye başladığında, öncelikle bizim dua boyunca “ve dünya var olsun diyen, kutsanmıştır” dediğimiz gibi, Yaradan dünyayı yarattığı için şükretmelidir. Ve o zaman, yani kişinin, dünyayı yarattığı için Yaradan’a şükretmesi ölçüsünde, çalışması da başlar. Diğer bir deyişle, minnettarlığın ölçüsü, memnuniyetin ölçüsüdür.

Burada, doğru ve yanlışın farkındalığı başlar ve bireyin çalışması ile genel halkın çalışması arasındaki, yani zanaatı Tora olan ve olmayan arasındaki fark, burada yatar. Bunun anlamı, Baal HaSulam’ın açıkladığı gibidir, O’nun Tora’sı kişinin zanaatıdır, yani Tora vasıtasıyla kişi, inançla ödüllendirilmek ister. Ya da genel halka ait insanlar gibi, yani Tora’yı bir sonraki dünya ile ödüllenmek için, yani almak için çalışanlar gibidir; bireye ait olan gibi, yani ihsan etmek için değildir.

Kişi Yaradan’ı övmeye başladığında, doğru ve yanlışın bir incelemesi vardır. Şöyle ki, genellikle kişi bir başkasına, kendisine yardım ettiği için, teşekkür etme gereksinimi duyduğunda, minnettarlığının ölçüsü, kendisine edilen yardım hissinin ölçüsüne bağlıdır. Bu yüzden, kişi, Yaradan’a, kendisine verdiği şeyler için şükretmeye başladığında beden, Yaradan’ın kendisine sağladığı faydayı, kendisine sağlanan faydadan etkilendiği ölçüde düşünmeye başlar ve duyduğu şükranın ölçüsü de budur.

Bundan dolayı kişi; ”Bırakın dünya var olsun, diyen kutsanmıştır” dediğinde, bu onun bu dünyadan ne kadar keyif aldığına da bağlıdır. O zaman beden, kişiye, maddesellikte ve maneviyatta eksik olduğunu göstermeye başlar ve Yaradan’ı övmesine izin vermez. İşte o zaman, kişinin yapması gereken pek çok çalışma vardır, çünkü bu durumda kişinin mantık ötesi gitmesi ve Yaradan’ın kendisine sadece iyilik yaptığına inanması gerekir ve ayrıca burada, doğru ve yanlışın dikkatle incelenmesi de vardır.

Yaradan’ın genel adı, “İyidir ve İyilik yapar,” olduğundan, Yaradan’ın iyi ve iyilik yapan olduğuna mantık ötesi inanmak için, pek çok çalışma vardır. Dolayısıyla kişi, Yaradan’ı övmeye başladığında, ne için dua edeceğini bilir, böylece mantık ötesi gidebilir. Önceden, Yaradan’a karşı, böylesine büyük bir mantık ötesi inanç eksikliği yoktu. Ancak şimdi, inanç eksikliğini hisseder ve içindeki ışık onu ıslah etsin diye, Tora’yı öğrenmeye ihtiyaç duyar.

Dolayısıyla, Yaradan’a övgü oluşturma arzusu, kişide bir eksikliğe neden olur. Kişi, Kli olarak adlandırılan eksikliğe sahip olduğunda, bütünlükten uzak olma izlenimi ölçüsünde, çalışma için bir yere ve duaya ve Tora için de bir ihtiyaca sahip olur.

Ancak, başka bir eksiklik daha vardır. Kişi, bazen kendi alçaklığını görür, vazgeçer ve mücadeleden kaçar. O zaman, kişinin aldığı bütün haz, yalnızca kendi durumunu unutmak, yani maneviyat hakkında düşünmemek ya da uyumak, yani uyumaktan büyük bir haz almaktır. Bu, kişi uykudan özel bir haz aldığı için değil, ama uyuduğunda çalışmayı hatırlamadığı için böyledir. Onun hazzı budur, zira çalışmayı ne zaman hatırlasa, bedeni, hemen ona umutsuzluğu ve alçaklığı getirir.

Bu nedenle, kişi umutsuzluk, yani çalışmaya devam edemediğini gördüğü için geldiği ızdırap koşuluna düşmemek için daima dikkatli olmalıdır. Bu nedenle Baal HaSulam şöyle demiştir; bedeni ona iç gözlem yapmasını söylediği zaman değil, ama bunun için kendisinin ayırdığı özel bir zaman dışında kendini eleştirmemeye dikkat etmelidir. Daha doğrusu kişi, bedene şöyle demelidir; “Bana verilmiş olan çizgiye göre gidip gitmediğimi ya da doğru çizgiden sapıp sapmadığımı sorgulamak için özel bir zamanım var. Şimdi Tora’ya ve duaya bağlıyım ve Yaradan’ın, sağ yoldan gitmek isteyen ve yaratılışın amaçlarına ulaşmak isteyen bütün hizmetkârlarına yardım ettiği gibi, bana da yardım edeceğine eminim”.

Önceki makalemde ve 11. makalede (Tav-Şin-Mem-Hey), bedenin bize söylediğinin tam tersini söylememiz gerektiğini yazmıştım. Ve bu sayede Zohar’ın sorusunu ve buna verdiği cevabı (Behukotai, madde 18) anlayacağız: “Ve onlara yap”. Şöyle sorar; “’Ve onlara yap’ nedir?”. Zaten ‘yürü’ ve ‘tut’ dediğinden, neden ‘yap’ da diyor? Şöyle cevaplar; “Tora’nın Mitzvot’unu yerine getiren ve O’nun yolunu takip eden kişi, O’nu yukarıda yapmış gibidir”. Yaradan, “Beni, O, yapmış gibi” dedi ve O’nu kurdu. Bundan dolayı, “Ve onları ‘bir yasa ve bir yönetmelik’ gibi yap”, şimdiye kadar onun sözleridir.

Bu cevap, çok kafa karıştırıcı görünüyor. Tora ve Mitzvot’u tutarak, O’nu yukarıda yaptığımız nasıl söylenebilir? Nihayetinde, yaratılanlar Tora ve Mitzvot’u izlemeden önce bile “Bütün yeryüzü O’nun ihtişamıyla doludur”. Öyleyse, “Beni yapmışsın gibi” ne anlama gelir?

Yukarıda bahsedildiği gibi, Kli olmadan ışıktan bahsedemeyiz, çünkü kime göre bunun ışık olduğu fark edilecek? Bir Kli olduğunda, Kli, ışığı edinir. Bu nedenle, “yaratılışın amacı, yarattıklarına iyilik yapmaktır” dediğimizde bu, yaratılanların yalnızca haz ve memnuniyet aldıkları zamanla ilgilidir. Bu, Kli’ye sahip olmak olarak kabul edilir ve Kli, onların, Yaradan’dan yalnızca haz ve memnuniyet almalarıyla O’nu edinir. Ancak yaratılanlar, O’ndan haz ve memnuniyet almazlarsa, şu soru ortaya çıkar; “Yaradan’ın adı kime, ‘İyi ve iyilik yapan’ olarak görünür?”.

Bu nedenle, tüm adların genel adı, ‘İyidir, iyilik yapar’ olan Yaradan’ın adının, ifşası için ve yaratılanların Yaradan’dan keyif ve zevk almaları için, O’nun yararına koşulunun yani tamamlanması için yani Tzimtzum ve gizlilik olduğu için, bu hediyeden utanç duymamak için, kendimizi ihsan etme kabı ile yani form eşitliği ile vasıflandırmadan önce, bu iyiliği hissedemeyiz ve ona erişemeyiz. Bu durumda,  ‘İyi ve İyilik yapan’ adının ifşa olmaması, yaratılanların Yaradan’ı hissedememesine sebep olmaktadır ve dünyada, Yaradan’a inanmayan günahkârlar olmasının sebebi budur.

O’nun adının, dünyada herkesin önünde ifşa olması için, Kelim’in bütün ihtiyacı, form eşitliğidir. Ve form eşitliğinin Kelim’i (kaplar) olan, ihsan etme kaplarını elde etme kabiliyetini, yalnızca Tora ve Mitzvot’u izlemekle edinebiliriz. Yani, Tora ve Mitzvot’u izlerken, Tora ve Mitzvot’u İsrail’in ihtişamını yükseltmek için izlemeyi hedeflemeliyiz.

İsrail, eylemlerin, kişinin kendi menfaati için değil, doğrudan Yaradan’a doğru olduğu, Yaşar-El’in (Yaradan’a doğru) harfleri anlamına gelir. Buna, ‘form eşitliği’ denir. Zohar’ın sözlerine göre bu; “Şehina’yı, tozdan (Kutsallık) kaldırmak” olarak adlandırılır, zira maneviyat, bizim gözümüzde onurlandırılmadığı için, bedenimize Yaradan’a hizmet etmenin büyük bir ayrıcalık olduğunu söyleyebiliriz ve o zaman beden, Keduşa’nın (kutsallık) önünde teslim olur ve iptal olur. Bu, Kutsal Zohar’da bahsedilen “Benim yasalarımla yürü, Benim emirlerimi izle” sözlerinin anlamıdır, bununla; “Ve onları yap”, yani “Beni yukarıda yapıyormuşsun gibi” koşulu gerçekleşir. Başka bir deyişle, böylece Yaradan’ın adının “İyidir ve iyilik yapar” olarak ifşasını sağlarsınız, yani form eşitliği ile ödüllenmiş olduğu için herkes bu iyiliği hisseder.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,077