e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Ve Çocukları Onun İçinde Mücadele Ettiler

Ve Çocukları Onun İçinde Mücadele Ettiler

Makale 9, 1985

Ve çocukları onun içinde mücadele ettiler. RAŞİ der ki, “Atalarımız bunu kaçmak olarak yorumlar, kişi Tora kapılarından geçtiğinde, Yakup çıkmak için uğraşır, putperestliğin kapılarından geçtiğinde ise Esaf çıkmak için uğraşır.”

Baal HaSulam bu çalışmanın düzenidir der. Çalışmanın başlangıcına Ibur (döllenme) denir. Kişi Tora’nın kapılarından geçtiğinde içindeki Yakup uyanır ve Tora yolunda yürümeyi arzular. Putperestlik kapılarından geçtiğinde ise içindeki Esaf dışarı çıkmak için uyanır.

İnsan doğuştan “kendini-sevme” denilen alma kaplarına sahiptir, bu kötü eğilimdir. Kalpteki nokta ise iyi eğilimdir. Kişi ihsan çalışmasına başladığında sürekli olarak yükselişler inişler deneyimler. Çevreden etkilenir ve üstesinden gelemez.

Dolayısıyla putperestlik kapılarından geçtiğinde, yani kendini-sevme aşamasındaki bir çevreye geldiğinde içindeki Esaf, kötü eğilim uyanır ve bedeni ele geçirir. Bu gün be gün sürekli olarak tekrarlar. Böylece kendini-sevme haricinde hiçbir şey yapamaz hale gelir.

Oysa ihsan aşamasındaki bir çevreye geldiğinde içindeki Yakup uyanır ve ifşanın gizliliğinden çıkar. Bu sırada ihsan çalışması bedene hükmeder. Geriye baktığında kendini-sevme aşamasının bayağılığını, doyumsuzluğunu, arzuların hükmü altında olduğunu görür.

“O (Malhut) Tanrı’ya sorar, ‘Neden ben?’” Cevap nedir? Ayet şöyle der, “Tanrı ona şöyle dedi, ‘Rahminde iki ulus var, bu iki halk birbirinden ayrıdır, biri diğerinden daha güçlüdür, yaşlı olan gence hizmet eder.’” RAŞİ, “biri diğerinden daha güçlüdür,” sözünü ikisinin eşit olamaması olarak yorumlar, biri yükseldiğinde diğeri düşer.

Fakat ikisi de var olmak zorundadır, bilindiği gibi yaratılan varlık, Esaf denilen alma kabıdır. Sonra Yakup denilen ikinci bir güç, ihsan etme arzusu gelir. Şimdi her ikisi de hükmetmek ister ve bu Esaf ve Yakup arasındaki mücadeledir.

Bu nedenle RAŞİ “Biri yükseldiğinde, diğeri düşer,” der. Bu demektir ki ya alma arzusu hükmedecek ya da ihsan etme arzusu. Kişi bayağı düşüncelere ve arzulara dalıp dalmayacağının kararını vermelidir.

Fakat alma arzusunun üstesinden gelemediğini gördüğünde, bu hiçliğini, değersizliğini görmek demektir. Bu sebeple cennetin merhametine ihtiyacı vardır, yani O’nun yardımı olmadan alma arzusunun hükmünden çıkmak imkânsızdır.

“İnsanın eğilimi onu her gün yener. Yaradan’ın yardımı olmazsa üstesinden gelemez,” sözü özellikle çalışmaya başlayan ve yapabileceği her şeyi yapmış olan için geçerlidir. Önce Yaradan’ın ona yardım edeceğine inanmaz, çünkü denemediği taktik kalmamış ve hiçbiri işe yaramamıştır. Oysa sadece Yaradan ona yardım eder.

Öyleyse o ve bir başkası arasında ne fark vardır? Yaradan’ın ona yardım etmesi gibi o da başkasına yardım edebilir. Bu nedenle başkalarına karşı gururlanmanın anlamı yoktur. Fakat kutsal çalışmaya başlamayanlar Yaradan’ın yardım edeceğini bilmez. Tersine şöyle derler, “Elimin gücü ve becerisiyle bu zenginliği elde ettim.” Doğal olarak kendileri gibi olanlar için ellerinde bir koz vardır.

Öyle anlaşılıyor ki, yaptığı iyilik kendini-sevme temeline dayandığından, burada iyi ve kötü arasında fark yoktur. Tora ve Mitzvot’a bağlanmasına rağmen Yakup ve Esaf arasındaki mücadele devam eder, doğal olarak onu alma arzusundan koruyacak, merhamet gösterecek ve ihsan Kaplarını verecek olanın yardımına ihtiyacı yoktur, çünkü doğası gereği ihsan arzusunda çalışamayacağını görür.

Dolayısıyla Yaradan’la Dvekut ile ödüllendirilmek için Tora ve Mitzvot çalışmasına gerek olmadığını düşünür, ihsan konusu onu ilgilendirmez. Bu durumda biri yükseldiğinde diğerinin düştüğü söylenemez.

Kişi ancak ihsan yolunda yürüdüğünde mücadele başlar. Sonrasında elinden geleni yapar, fakat gerçeği—kendine yardım edemeyeceğini—gördüğü bir aşamaya gelir. Cennetin merhametine ihtiyacı vardır. Sonra atalarımızın şu sözleri gerçek olur, “Arınmaya gelen yardım alır.”

“Yaşlı olan gence hizmet eder,” sözünün bize söylediğini anlamamız gerek. Bilmeliyiz ki, kötü eğilimin iyi eğilime karşı güçsüz olması yeterli değildir. Daha ziyade kişi bütünlük derecesini başarmalıdır, atalarımızın dediği gibi “Ve sen Tanrı’nı tüm kalbinle her iki eğiliminle seveceksin.”

İçimizdeki kötülüğün özü kötü düşünceler ve arzuları bize getiren alma arzusudur. İyi eğilim bize iyilikleri, iyi düşünce ve arzuları getirir. Dolayısıyla iyi eğilim, yani ihsan etme arzusu kişiye hükmettiğinde, üst bereket yukarıdan akar, yani bu şekilde Hassadim (merhamet, şifa) bereketi yukarıdan iner.

Bu yaratılış ıslahıdır. Ancak bu şekilde Yaradan’la Dvekut denilen form eşitliğine ulaşabiliriz. Yaratılış amacı Yarattıklarına iyilik yapmaktır, yani aşağıda olanların Yaradan’dan haz ve mutluluk alması.

Dolayısıyla yaratılanlar Yaradan’dan bir şey almak istediğinde, alma kaplarını, kötü eğilimi kullanmak zorundadır. Aksi takdirde hazzı kim alır ki? Hazzın alıcısı hazza özlem duyandır. Buna alma arzusu denir. Kişi kötü eğilimi kullanmalı fakat üzerine ıslah, ihsan etme arzusunu yerleştirmelidir. Böylece Yaradan’a kötü eğilimle hizmet edebilir.

Kötü eğilime “yaşlı” denir, çünkü o ilk doğandır. Kişi doğduğunda önce kötü eğilim, on üç yıl sonra iyi eğilim gelir. Dolayısıyla alma arzusu ve ihsan etme arzusu ile beraber çalışırsa bu demektir ki o tüm kalbiyle Yaradan’ı seviyor, yani “yaşlı” denilen alma arzusu, “genç” denilen ihsan arzusuna hizmet ediyor.

Öyle görünüyor ki, ihsan arzusu hükmedendir. İhsan etme arzusu bazen “Yakup’un Kaplarını,” bazen de alma kaplarını kullanır.

Bununla Ben Zoma’nın söylediğini anlayabiliriz, “Kahramanların kahramanı kim? Düşmanını dosta dönüştüren.” Şöyle der, “Kahraman kimdir? Eğiliminin üstesinden gelen.”

Kahraman, “biri diğerinden daha güçlü olacak,” demektir. İçinde kötülükle çevrelense bile onda sadece iyi eğilim hüküm sürer, yani o Yaradan’a iyi eğilimle hizmet eder.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,091