e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Onlar Her Gün Gözünüzde Yeni Gibi Olacaklar” Nedir?

Çalışmada “Onlar Her Gün Gözünüzde Yeni Gibi Olacaklar” Nedir?

Makale No. 40, 1989

Bilgelerimiz (RAŞİ, Tavo 3 Deuteronomy 26:16, Yitro 13:10’da) ayet hakkında şöyle söylemiştir, “Bugün Tanrınız Efendiniz size bu kanunları ve hükümleri yerine getirmenizi emrediyor. Bunları tüm kalbinizle, tüm ruhunuzla yerine getirmeye dikkat edeceksiniz.” “Her gün, sanki onları Sina Dağı’ndan bugün almışsınız gibi sanki onlar size bugün emredilmiş gibi her gün gözünüzde yeni olacaklar.”

“Sanki size bugün emredilmiş gibi” olmasının bizlere ne kattığını anlamalıyız. Neden yalnızca “Tora’yı aldıktan sonra, Sina Dağı’nda” yeterli değildir ve neden “sanki bize bugün emredilmişler” gibi onları üzerimize almamız gereklidir? Bu bize çalışmamız açısından ne katar?

Shaar HaKavanot’ta [Niyetler Kapısı Bölüm 2’de) şöyle der: “Şema okumasında [her duadaki bölüm] ve her zaman akşam, sabah ve öğlen olmak üzere her gün üç defa, hafta içi günlerde, Şabat’ta ve iyi günlerde ettiğimiz dualar ile ilgili olarak bilmelisiniz ki, hafta içi edilen dualar ile Şabat günlerinde, ayların başında, iyi günlerde veya bayram haftası günlerinde edilen dualar arasında büyük fark vardır. Dahası, iyi günlerin içinde dahi, Pesah’ta edilen dua ile Şavuot’ta (Haftalar Bayramı) edilen dua aynı değildir. Ayrıca, hafta içi günlerde de bir gün edilen dua ile diğer bir gün edilen dua arasında büyük fark vardır. Dünyanın yaratılışından sonuna kadar, bir diğerine benzeyen tek bir dua bile yoktur, ayrıca bir diğerine benzeyen tek bir insan da yoktur ve biri bir diğerinin ıslah etmediğini ıslah eder, çünkü duanın emredilmesinin amacı, ölen yedi Edom kralının sıralamasını yapmaktır. Her gün, her bir dua, yeni kıvılcımlar ortaya çıkarır.”

Tora, Mitzvot [emirler/iyi eylemler] ve dua aracılığıyla ayrıştırmamız gereken Edom’un yedi kralının parçalanması konusunu anlamak için bilinen iki şeyi hatırlamalıyız: 1) yaratılışın amacı 2) yaratılışın ıslahı. Yaratılışın amacı O’nun yarattıklarına iyilik yapmasıdır yani yaratılanların haz ve mutluluk almasıdır. Yaratılışın ıslahı, yaratılanların, haz ve mutluluğu aldıklarında alan ve veren arasındaki form eşitsizliğinden dolayı utanç hissetmemeleridir. Bunun yolu, ışığın, kişinin kendisi için almasının üzerinde parlamadığı bir ıslah olmasıdır. Bu nedenle, kişi kendisi için alma kaplarına batmış olduğunda, gizlilik ve saklanma onun üzerinde olur ve kişi Keduşa’nın (kutsallığın) önemini hissedemez çünkü Keduşa tam olarak kişinin Yaradan’ına memnuniyet ihsan etmek istediği yerde var olur.

Bunun öncesinde yani kişi ihsan etme kaplarıyla ödüllendirilmedikçe -çünkü üst ışık yalnızca bu Kelim’de (kaplarda) mevcuttur- her şeyi inançla kabul etmeli, Yaradan’ın dünyayı iyi ve iyilik yapan olarak yönettiğine ve Yaradan’ın yüceliğine inanmalıdır “çünkü O yüce ve hükmedendir.” Kişi, yüce bir Kral’a hizmet etmenin büyük bir ayrıcalık olduğuna inanmalıdır.

Ancak bunun büyük bir ayrıcalık olduğunu söylemek sözlü olarak ifade etmek anlamına gelmez. Aksine, kişinin büyük bir Kral’a hizmet etmekten dolayı büyük bir haz duyması gerekir. Peki kişi büyük bir Krala hizmet ettiğini ne zaman söyleyebilir? Büyük bir haz duyduğu zaman. Eğer kişi Kral’a hizmet etmekten hâlâ haz almıyorsa, bu, onun büyük bir Kral’a hizmet ettiğine inandığı bir seviyeye ulaşmadığının işaretidir.

“O’nun krallığı her şeye hükmeder” diye yazılanlara inanmalıyız. Baal HaSulam dünyada başka hiçbir güç olmadığını, tüm eylemleri yalnızca O’nun yaptığını ve yapacağını söylemiştir. Ayrıca, Klipot’u [kabukları] Keduşa ayakta tutar ve Klipot, Keduşa’nın onlara verdiği canlılık dışında hiçbir canlılığa sahip değildir. “Hepsini sen ayakta tutuyorsun” sözlerinin anlamı budur. “Onun krallığı her şeye hükmeder” sözlerinin anlamı Malhut de Atzilut’un onlara hayat vermesidir, aksi takdirde var olmaları mümkün olmayacaktı.

Dolayısıyla, Yaradan’ın alma arzusunu haz almak için yarattığını, onun haz ve mutluluk alması gerektiğini aksi takdirde dünyada var olamayacağını öğreniriz. Bu demektir ki, her ne kadar haz ve mutluluk oraya ulaşamasın diye kişinin kendisi için alma arzusu üzerine bir Tzimtzum (kısıtlama) ve gizlilik yerleştirilmiş olsa da bu arzu, var olabilmesi için çok küçük bir canlılık alır -çünkü eğer iptal edilmiş olsaydı ıslah edilecek hiçbir şey kalmazdı- ki böylece iptal edilmesin. Aldıkları bu canlılık, kutsal kıvılcımlar Klipot’a düştüğünde canlılık alsınlar ve iptal edilmesinler diye kapların kırılmasından gelir.

Buradan, haz almadan yaşayamayacağımız sonucu çıkar. Ancak, kişi cennetin krallığının yükünü üzerine almadığı sürece canlılığını yalnızca Yaradan’dan alır. Fakat kişinin, yaşamını kendisine Yaradan’ın verdiğini söyleyecek kadar Yaradan’a inancı yoktur. Bu nedenle yaşamının doğadan geldiğini söyler.

Ancak şunu söylemeliyiz ki, gerçekte, Yaradan, Kendisini bu kıyafetler içinde dünyevi olanlardan gizler. Yine de buna yani Yaradan’ın Kendisini bu kişiden gizlediğine inanmazlar, çünkü kişi Yaradan’ın ihsan eden olduğuna inanamaz. Yaradan Kendisini bir ayrılık giysisi içinde gizler böylelikle Yaradan’ın hazzı kişiye giysiler ile kıyafetlenmiş olarak gelir ve haz bu giysilerde kıyafetlenmiştir.

Benzer şekilde, oturup et, balık ve benzeri yiyeceklerden oluşan bir öğün ile beslenen insan için de besinler olduğunu görüyoruz. İnsan bundan zevk alır. Yemekten arta kalanları ise kedilerin yemesi için çöpe atar. Kediler ise bu arta kalanların tadını çıkarır. Kedilerin çöpte buldukları yiyeceklerden tam anlamıyla memnun olduklarını görürüz. Dolayısıyla, köpeklerin, tavukların ve diğerlerinin de yemek yemekten keyif aldıklarını anlıyoruz, ancak aradaki fark, bu atıklar onlar için tatmin ediciyken, insanların bu atıklardan zevk almamasıdır.

Aynı şey Yaradan çalışmasında da geçerlidir. Bazı insanlar atıklardan, yani Klipot’tan -Keduşa’nın onlara verdiği ince ışıktan -zevk alırlar ve bundan tam bir tatmin elde ederler. Bir de diğer insanlar gibi aldıkları şeylerden haz duyan insanlar vardır. Bunlar “Keduşa atığı” olarak kabul edilir. Ancak bu yiyecek onları tatmin etmez çünkü atıktan zevk almak için doğmaya değmeyeceğini düşündükleri bir dürtüleri vardır.

Başka bir deyişle, onlar hayvanlara, yani yaratıklara, hayvanlara, kümes hayvanlarına ve benzerlerine verilen aynı yiyeceğin “konuşan” olarak kabul edilen insan için yiyecek olamayacağını, onun da hayvanlara benzeyeceğini, yani hayvanları besleyen aynı şeyin konuşanı da besleyeceğini hissederler. Bu his onları rahat bırakmaz ve uğruna doğmaya ve hayattan zevk almaya değer olduğunu söyleyebilecekleri başka bir besin kaynağı aramaya başlarlar.

Bu da onları maneviyat arayışına iter ve cennetin krallığının yükünü, Tora ve Mitzvot’un yükünü üzerlerine almalarına neden olur. Ancak burada da Tora ve Mitzvot’un yükünü üstlendikten sonra, bazıları Lo Lişma’dan [O’nun rızası için değil] tatmin olurlar. Maimonides’in dediği gibi, önce ödül almak için Tora ve Mitzvot’la uğraşmaları öğretilir. Ve öyle de olmalıdır, böylece çalışmalarının sırasını değiştirmeyeceklerdir. Ancak, “Bilgi edinene ve daha fazla bilgelik kazanana kadar, bu sır onlara yavaş yavaş öğretilir.”

Soru şudur: “Bilgi edininceye kadar” şeklinde olduklarını nereden biliyoruz? Yanıt, kişinin içsel bir dürtü alması ve “Çünkü O, ulusların gözünde senin bilgeliğin ve anlayışındır” diye yazılanın anlamının bu olduğunun söylenemeyeceğini hissetmesidir. O zaman bilgisinin arttığı açıktır ve Maimonides’in dediği gibi, onun için “daha çok bilgelik kazanırlar”. Başka bir deyişle, kişi bilge olmuş ve Tora ve Mitzvot’ta da bir içsellik olduğunu hissetmeye başlamıştır.

Daha sonra “onlara bu sır öğretilir” yani niyetimiz üzerine de çalışmamız gerektiği sırrı öğretilir yani kişinin tüm çalışmasını ihsan etmek için yapmaya çalışması gerekir. İşte o zaman kişi Yaradan ile Dvekut’a (bütünleşmeye) ulaşır ve yaratılışın amacının hazzı ve mutluluğuyla ödüllendirilir. Daha sonra kişi insan için uygun olan yiyecekler ile beslenir, Keduşa’nın, onların sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için Klipot’a attığı artıklarla değil.

Ancak bu, yalnızca dünyadan silinmemeleri için onları ayakta tutmaya yetecek ince bir ışıktır. Eğer dünyada alma arzusu iptal edilirse ıslah edecek hiç kimse kalmayacaktır. Fakat öğrendiğimiz üzere, yaratılışın kalbi alma arzusudur, yaratılışın ıslahı meselesi hariç yaratılışın tüm özü budur, yani yaratılış “alma arzusu” olarak adlandırılır ve bu nitelik, yaratılışın amacından dolayı yaratılmıştır. Başka bir deyişle, O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu, alma arzusunu yoktan var etmiştir.

Yaratılışın ıslahı, ihsan etme niyetinin alma arzusunun üzerine yerleştirilmesi, ardından kişinin haz ve mutluluğu almaya uygun hale gelmesidir. O zaman, form eşitliği olan Dvekut ile ödüllendirilerek, “Çünkü O, ulusların gözünde senin bilgeliğin ve anlayışındır” derecesine ulaşırız. Yani, ancak “çoklu otorite” olarak adlandırılan ulusların yönetiminden çıktığımızda ve tek otoriteye ulaştığımızda, kişi yalnızca Yaradan’ın otoritesine sahip olduğunda, işte o zaman Hohma’nın (bilgeliğin) ve Bina’nın [anlayışın] ışığıyla ödüllendiriliriz.

Bununla birlikte, kişi zaten içsel bir dürtü almış olsa ve yalnızca ödül almak için değil ihsan etmek için çalışmak istiyor olsa da zihin, insanın ilerlemesi gerektiğini ve her gün bir önceki günden daha fazla güçlenmesi gerektiğini ileri sürer. Aslında burada tamamen mantık ötesi olan yeni bir düzen başlar. Yani, düşüşler ve yükselişler burada başlar ve kişi burada bazen “İlk günler bundan daha iyiydi” der.

Bir günde birden fazla düşüş ve yükseliş olabileceği gibi, bir haftada da birden fazla düşüş ve yükseliş yaşanabilir, öyle ki, kişi çoğu zaman umutsuzluğa kapılır ve kötünün kontrolünden hiçbir zaman çıkabileceğini göremediğini ve alma arzusuna teslim olması gerektiğini söyler.

Ancak Tora ve Mitzvot’taki çalışmanın çoğunun o kadar da önemli olmadığını zaten fark etmiştir çünkü Tora ve Mitzvot’u gözetmekteki birincil önem onu Yaradan’ın rızası için yerine getirmek olmalıdır, bu, kişinin, en önemli olanın Yaradan’ın rızası için çalışmak olduğunu fark ettiği anlamına gelir. Bu farkındalık, kişinin, önemin eksikliğini hissetmesine neden olur yani bir amaç olmaksızın eylem halinde çalışmanın hiçbir önemi yoktur.

Kişi bilgelerimizin “Kişi her zaman Lo Lişma’yı öğrenmelidir ve Lo Lişma’dan [O’nun rızası için] Lişma’ya gelecektir” dediğini bilmesine rağmen, o zaman kişinin içindeki kötülük ona bunun Lo Lişma’dan Lişma’ya geldiğimiz için önemli olduğunun doğru olduğunu düşündürür, ama -kişinin içindeki kötülük- Lişma’ya ulaşamayacağını görürsün der. Bunu kendin de görebilirsin.

Öyle ki, önce içindeki kötülük ona Yaradan rızası için çalışabileceği bir dereceye ulaşmaktan vazgeçmesi gerektiğini düşündürür. Ona umutsuzluk düşünceleri verdikten sonra, şöyle der: “Asıl noktanın Yaradan için olduğunu çoktan öğrenmiş olan sizler, Yaradan rızası için olmayanın değersiz olduğunu anlamışsınızdır.” Bu nedenle, Lo Lişma’nın o kadar da önemli olmadığını deneyimlerinizden zaten bildiğiniz için, tüm eylemleri sürdürmek için bu kadar çaba sarf etmesine gerek olmadığını düşünmesini sağlar. Dolayısıyla, Tora’da, duada ve benzeri şeylerde tolerans gösterebilirsin.

Sonuç olarak, kişi düşüş sırasında geriler ve zihninin ona düşündürdüklerini takip eder. Kişi tüm alçaklığıyla düşüş halindeyken, kendisiyle gurur duyar ve Tora’yı ve Mitzvot’u tüm detaylarıyla yerine getiren insanları gördüğünü, ancak onların Yaradan rızası için çalışmadıklarını görmesine rağmen, onlar gibi olamayacağını söyler.

Kişi gururunu bahane ederek kendini mazur görür. Şöyle ki, onlar henüz önemli olanın her şeyi Yaradan’ın rızası için yapmak olduğuna dair bu önemli bilgiye gelmemişken, ben onlardan daha yüksek bir derecedeyim ve önemli olanın Yaradan’ın rızası olduğunu biliyorum. Bu nedenle, Yaradan’ı amaçlamadan, sadece eylemde gözlemlemenin çok fazla faydası olduğunu, tüm detaylarıyla gözlemlemek için çaba sarf etmeye değdiğini görmüyorum.

Buna “günah, günahı tetikler” denir. Öyle ki, umutsuzluğa kapılma günahı Lo Lişma çalışmasını küçük görmesine neden olur. Lo Lişma çalışmasını bir kez küçük gördüğünde, bu onun gurur derecesine gelmesine, yani kendisini diğerlerinden üstün görmesine, gerçeği kendisi gibi anlamayan diğer insanlardan daha iyi bildiğini düşünmesine neden olur.

Kişi yine de mücadeleden kaçmazsa, yani günahlarını toplum içinde ifşa etmezse, bir süre sonra yukarıdan ona acınır ve bir uyanış daha verilir ve bir kez daha yükselişe geçer. Sonrasında kötülük onunla tartışmak için bir kez daha yanına gelir ve aynı süreç kendini tekrar eder. Tavsiye, kişinin yapmaya alışkın olduğu eylemlerden kaçması değil, tam tersine daha fazla eylemde bulunmasıdır.

Ancak bunu yalnızca mantığın ötesinde yapabilir. Kişi, düşüş esnasında yaptığı bu çalışmaya mantık ötesi temelinde dışsal eylemler eklediğinde, bununla, “Yaradan ile Dvekut” adı verilen hedefe doğru büyük adımlar attığına inanmalıdır. Baal HaSulam bu konu hakkında şöyle demiştir: “Efendimizin yolları düzdür; erdemliler bu yollarda yürür ve günahkârlar bu yollarda başarısız olurlar.”

Eğer kişi düşüş halindeyken çalışmasına mantığının ötesinde gitmeyi esas alan eylemler ekleyebilirse, aklı ona “günah, günahı tetikler” şeklinde bir işleyiş gösterse dahi aklının üzerinde güçlendiğinden, çalışmasının zamanını yaklaştırmış olur ve hedefe daha erken ulaşabilir.

Bu nedenle, yükseliş esnasında, kişinin eylemlerini ve niyetlerini sıraya koyması gerekir. Yani, asıl önemli olanın amaç olduğunu hissettiğinde aynı zamanda eylemin de çok önemli olduğunu düşünmelidir çünkü o Kral’ın emirlerini yerine getiriyordur ve bizler eylemin O’nun için ne kadar önemli olduğunu kavrayamayız. Baal HaSulam’ın söylediği gibi, Lişma’nın önemini ne kadar takdir etsek de Yaradan için Lo Lişma çok daha önemlidir ve bizler Lişma’nın dahi önemini anlayamayız. Bu nedenle, yükseliş esnasında, kişi gerçekleştirdiği eylemi küçümsememeyi hatırlamalıdır.

Ancak, aynı zamanda kişi çalışmasını yalnızca Yaradan’ın rızası için yapmaya çalışmalıdır. Bir kural vardır: İnsanın alıştığı her şey onun için bir davranış yani neden yaptığını bilmesine gerek olmayan bir şey gibi olur. Buna “ezberden” denir, yani kişi bunlara alışmıştır.

Ancak, Tora ve Mitzvot insanları arındırmak için verildiğinden, buradan kişinin Mitzvot’u gerçekleştirirken bu çalışmanın kendisine Yaradan ile Dvekut’u sağlamasını hedeflemesi gerektiği sonucu çıkar. Dolayısıyla, kişi bu çalışmadan ne istediğini bilmelidir.

Bu nedenle, kişi bir alışkanlıktan dolayı çalışıyorsa herhangi bir ödüle ihtiyacı yoktur. Bu nedenle, Tora ve Mitzvot’u alışkanlıkla yerine getirmek de bir yandan yüce bir şeydir, bilgelerimizin söylediği gibi, “Yaradan bir eyleme iyi bir düşünce ekler.” Bu demektir ki, kişi iyi bir düşünce ile ödüllendirildiğinde yani eylemlerini ihsan etmek için hedefleyebilmekle ödüllendirildiğinde, o zaman, yaptığı tüm eylemler, Yaradan rızası için olmayan tüm her şey, Yaradan tarafından daha önce gerçekleştirilmiş olan tüm eylemlere eklenir ve bunların hepsi Keduşa’ya girer. Buradan şu sonuç çıkar, kişi ne kadar çok eyleme sahipse daha sonra bunların üzerinde, onların, Yaradan rızası için olması düşüncesi de o kadar çok olur.

Artık bilgelerimizin ne söylediğini anlayacağız, “Her gün, sanki onları Sina Dağı’ndan bugün almışsınız gibi, sanki onlar size bugün emredilmiş gibi, her gün gözünüzde yeni olacaklar.”

Burada iki anlam vardır: 1) O zaman nasıl Tora’yı almak için hazırlık yaptılarsa, aynı şekilde, kişi her gün Tora’yı ve Mitzvot’u almaya hazırlanmalıdır. Buna hazırlık sayesinde ulaşabiliriz. Ancak, kişi hazırlıksız yalnızca alışkanlıkla çalışırsa, bununla, yaratılışın amacı ile ödüllendirilmez. Her ne kadar bu da büyük bir şey olsa dahi, bu yolla “babanın Tanrı’sını bil” derecesine ulaşabileceği bir yerde olsa da ki bu da kesinlikle hedefe yöneliktir, bu nedenle şöyle söylemişlerdir, “sizin gözünüzde yeni olacaklar” çünkü bununla Yaradan ile Dvekut’a ulaşacaklar.

2) Eğer bunlar “gözünüzde yeni” değilse, bu kişi için “ezberden”, yani alışkanlıktan kaynaklanan bir şey olacaktır. O zaman da Tora ve Mitzvot’u mantık ötesinde yerine getiremeyecektir çünkü ancak mantık ötesi çalışarak Keduşa’nın bilgisiyle ödüllendirilmeyi hak edecektir. Buradan şu sonuç çıkar, kişi alışkanlıktan dolayı çalıştığında yani Tora ve Mitzvot’u günlük programına sabitlenmiş bir gelenek olarak yerine getirmesi gerektiğini hissettiğinde, ilerleyemez. Bu nedenle, “Her gün sizin gözünüzde yeni olacaklar” denmiştir, çünkü bununla kişi, yaratılanların haz ve mutluluk almak ile ödüllendirilmesi olan yaratılışın amacı ile ödüllendirilecektir.

Shaar Hakavanot [Niyetler Kapısı] kitabında yazılanlara göre, “Her gün sizin gözünüzde yeni olacaklar” sözlerinin anlamı, bunun hakikat olmasıdır. Yani, kitapta anlatıldığı üzere, kişi, her gün, kapların kırılması esnasında düşenlerden gelen yeni anlayışları ıslah eder. Bu demektir ki, kişi Sina Dağı’nda aldığı Tora’yı tekrarlamaz, aynı şeyleri tekrarlamaz. Aksine, Sina Dağı’nda kendisine verilen Tora ile her geçen gün yeni anlayışları ıslah etmelidir. Dolayısıyla, “sanki size bugün emredilmiş gibi” ifadesi, her gün, Tora vasıtası ile ıslah edilecek farklı anlayışlar olduğu anlamına gelir.

Buradan kişinin neden her gün yemek yemesi gerektiğini, yılda bir kez yemek yemenin yılın geri kalanı için neden yeterli olamayacağını öğreniyoruz. ARİ’nin sözlerine istinaden, her yemekte, bunu herkes hissetmese dahi, kırılmadan gelen yeni anlayışlar ayrıştırılır. Ancak bu, İsrail’in tamamına verilmiştir ve kolektifteki tüm bireyler bu seviyeye gelmelidir, şöyle yazıldığı gibi, “Çünkü en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi Beni tanıyacak.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,087