Kudüs´te Sukot Bayramından Sonra Duydum, 5 Ekim 1942
“Günahtan uzak durmakta” dört antlaşmaya uymaya dikkat etmek gereklidir.
Bu nedenle sözlerimizi değiştirmede çok dikkatli olmalıyız. Ve sadece bir arkadaşımıza da yalan söylediğimizi düşünüyor olsak bile bedenimizin çalışmaya nasıl alışmışsa öyle de davranmaya devam eden bir makine gibi olduğunu bilmeliyiz; eğer böyle gitmeye alışmışsa böyle gider. Bu nedenle, eğer bedenimiz yalana ve dolana alışmış ise başka türlü gitmesi imkânsızdır ve bu sebeple kişi tek başına olduğunda da yalan ve dolan ile gitmek zorundadır.
Bu da gösteriyor ki kişi, kendini kandırmak zorundadır ve kendine de doğruyu söyleyemez, çünkü o, gerçekte özellikle tercih edecek bir şey bulmaz.
Arkadaşını aldattığını düşünen kişinin, Yaradan´dan başkasını aldatmadığını söyleyebiliriz; çünkü insanın bedeninden başka yalnızca Yaradan vardır. Zira yaratılışın temeli şudur; insan, sadece insanın kendi algısında yaratık diye adlandırılır. Yaradan insanın kendisini, O´ndan ayrı var olduğunu hissetmesini ister. Ancak bunun dışında, “Tüm dünya O´nun ihtişamı ile doludur.”
Dolayısıyla kişi dostunu kandırdığında Yaradan´ı kandırır ve eğer dostunu üzerse, Yaradan´ı üzer. Bu nedenle, kişi her zaman doğru söylemeye alışık ise bu onun Yaradan´a saygı göstermesine yardım edecektir. Bu demektir ki, eğer kişi Yaradan´a bir şeyin sözünü vermişse, o zaman sözünü tutacaktır, zira sözünde durmamaya alışık biri değildir ve böylece “Yaradan senin gölgendir” ile ödüllendirilir. Eğer kişi sözünü tutar ve söylediği şeyi yaparsa, Yaradan da karşılığında “söylediğini yapan kutsanır,” sözünü tutar.
Dilin antlaşmasının bir göstergesi vardır; mümkün olan her şey hakkında konuşmamak, çünkü kişi konuşma yoluyla kalbinde olanları açığa çıkarır ve bu dışsal olanlara tutunma verir. Çünkü kişi tamamen arınmadığı sürece ve içselliğinden bir şey açığa vurduğunda Sitra Ahra’nın yukarıya şikâyette bulunmaya gücü vardır ve kişinin çalışmasıyla alay eder. Ve şöyle söyler: “Onun bu işteki tüm niyeti sadece aşağıya doğru iken, yukarıya ne gibi bir çalışma sunabilir?”
Ve bu büyük bir soruyu cevaplar: Bilindiği üzere, “ıslah diğer bir ıslaha sebep olur;” öyleyse neden sıklıkla kişinin çalışmadan düştüğünü görürüz? Yukarıda söylendiği gibi, Sitra Ahra kişinin çalışmasını kötüler ve şikâyette bulunur, sonra aşağıya iner ve kişinin ruhunu alır. Bu demektir ki, yukarıya zaten onu kötülemiş olur ve onun yaptığı iş saf değildir ama kendi için alma formundadır diyerek aşağıya iner ve “bu yaptığın çalışma senin için ne anlama geliyor?” diye sorarak kişiden canlılığını ve hevesini alır. Böylece kişi hayatın canlılığının aydınlanmalarıyla biraz ödüllenmiş olsa bile bunu yeniden kaybeder.
Bunun için tavsiye, “alçakgönüllülükle yürümektir” ki Sitra Ahra kişinin çalışmalarını bilmesin; yazıldığı üzere, “Kalbindekini ağzından ifşa etmez.” Böylece Sitra Ahra da kişinin çalışmalarını bilemez, çünkü o sadece sözler ve davranışlar aracılığıyla ortaya çıkan şeyleri bilir ve bunları yakalayabilir.
Ve bilmeliyiz ki, ızdıraplar ve acılar öncelikle iftira edenler yoluyla gelir. Bu sebeple kişi mümkün olduğu kadar kendini konuşmaktan korumalıdır. Hatta bilinmeli ki, günlük konular üzerine bile konuşsak aynı şekilde kalbin sırlarını açığa vurabiliriz. Yazıldığı üzere, “O konuştuğunda ruhum beni bıraktı.” Bu kişinin ihtiyatlı olması gereken, dilin (sözün) antlaşması budur. Ve özellikle bir düşüş sırasında bu antlaşmanın tutulması gerekir, çünkü iniş sırasında yüksek bir derecede yürümek ve bunu korumak zordur.