e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Çünkü Bu, Milletlerin Gözünde Sizin Bilgeliğiniz ve Anlayışınızdır” Nedir?

Çalışmada “Çünkü Bu, Milletlerin Gözünde Sizin Bilgeliğiniz ve Anlayışınızdır” Nedir?

Makale No. 36, 1989

Şöyle yazılmıştır (Deuteronomy 4:6), “Öyleyse onları tutun ve yapın; çünkü bu, milletlerin gözünde sizin bilgeliğiniz ve anlayışınızdır, onlar tüm bu koşulları dinleyip şöyle söyleyecekler, ‘Kesinlikle bu yüce millet bilge ve anlayışlı bir millettir.’”

Dünya uluslarının, İsrail’in “bilge ve anlayışlı bir millet” olduğunu söylediklerini görmediğimize göre bunu anlamalıyız.

Ayrıca metinden anlaşılıyor ki tüm milletler, özellikle “onları tutun ve yapın” yoluyla İsrail halkındaki bilgeliği ve anlayışı göreceklerdir. İsrail halkı içinde dahi seküler olanların, daha dindar olanları, Tora ve Mitzvot’u (emirleri/iyi eylemleri) yerine getirdiklerinden dolayı küçümsediklerini görüyoruz, o halde, dünya uluslarının, onları tuttukları ve yaptıkları için İsrail halkına saygı duyacaklarını nasıl söyleyebiliriz?

Bunu çalışmada yorumlamalıyız. Çalışmada, kişinin kendisinin, dünyadaki tüm milletleri içinde barındıran küçük bir dünya olduğu bilinmektedir. Her ulusun kendine özgü bir arzusu olduğundan, Keduşa’nın (kutsallığın) yedi niteliği olduğu ve bunların karşısında Tuma’a nın (kirliliğin) yedi niteliğinin bulunduğu ve her bir niteliğin ise on taneden oluştuğu bilindiği üzere, bu nedenle, genel olarak yetmiş millet vardır. Ve İsrail vardır.

Yetmiş millet, İsrail niteliğini kontrol etmek ister, çünkü İsrail tüm eylemlerinin Yaradan rızası için olmasını ister, çünkü Yaşar-El (Yaradan’a doğru) kişinin tüm eylemlerinin Yaradan için olacağına işaret eder. Ancak bir insanın içindeki dünya milletleri, yaptıkları her şeyin özellikle yalnızca kendileri için olmasını isterler. Kötü eğilimi “dünya milletleri”, iyi eğilimi ise “İsrail” olarak adlandırırız.

Çalışmanın düzeni şu şekildedir, kişi yalnızca Yaradan rızası için çalışmak istediğinde, dünya milletleri olan kötü eğilim gelir ve tüm gücüyle buna direnir. Bunların her biri, her milletin içinde bulunan arzunun köküne göre, kişiye, kendisinin yolunda gitmesi gerektiğini düşündürür. Akılcı ve mantıklı argümanlarla kişiye kendilerinin haklı olduğunu düşündürürler.

Karşılarındaki kişinin kendilerini dinlemek istemediğini her gördüklerinde daha güçlü argümanlarla ve haklı olduklarına dair daha net kanıtlarla gelirler. Kişinin anlamasını sağladıkları sebepler ve argümanlar doğrultusunda, kişinin kendilerine verecek hiçbir cevabı olmayacağından emindirler. Dolayısıyla dünyanın en akıllılarının kendileri olduklarından emindirler çünkü kendi akıl ve mantıklarına göre, insan aklının, kendilerine ancak aptalca cevaplar verebileceğini ve bu cevapların kendi akıl ve mantıkları önünde bir kenara atılacağını görürler. Bu durumda, doğal olarak, kişi dünya milletlerinin yolunu takip etmek ve putlara tapmak zorunda kalır, yani bize, Keduşa’ya yabancı olan çalışmayı yapmak zorunda kalır çünkü Keduşa Yaradan rızası için çalışmak anlamına gelir oysa onlar kendileri için çalışmak isterler. Onların tüm eminliği tamamen kendi akıllarına bağlıdır, mantıklı olduklarına inanırlar.

Gerçekten de kötülükleri akıl, bilgelik ve bilgiyle konuşsa ve dünyanın en akıllısı olduklarını bilseler bile, bir insan kötülüğünü nasıl yenebilir? Onlar kendi argümanlarından o kadar emindirler ki, insan sonsuza kadar onların kontrolünde kalacaktır.

Keduşa’nın gücünün mantık ötesi inanç olduğunu bilmemiz gerekir. Yani onlar argümanlarıyla gelip o argümanların ne kadar doğru olduklarını gösterdiklerinde, onlara argümanlarının yanlış olduğu söylenmemelidir. Bunun yerine kişi içindeki dünya milletlerine şöyle söylemelidir: “Söylediğiniz her şeyin doğru olduğunu bilin. Mantıklı konuşursak haklısınız ve size verecek hiçbir cevabım yok. Ancak bize mantık ötesi bir çalışma verildi yani sizin haklı olmadığınıza mantık ötesi inanmamız gerekiyor. Ve inanç üzerine yapılan bu çalışma mantık ötesi olması gerektiğinden, bana getirdiğiniz doğru argümanlar için size çok teşekkür ederim çünkü kişinin aklı ve mantığı olmadığı sürece, mantığının üzerine çıktığını söyleyebilmek mümkün değildir. Ancak bunun sonrasında mantığının üzerinde ilerlediği söylenebilir.

Ancak ortada mantık yoksa kişinin mantık ötesi gittiği söylenemez. Yani, “mantık ötesi” demek, bu yol, mantık dâhilinde olan yoldan daha önemlidir demektir. Ancak, kişiye, “Bu yolda yürü!” denilebilecek başka bir yol bulunmadığında, kişinin, mantık ötesi ilerleyebileceği bir yolu seçtiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle, insanın içindeki dünya milletlerinin görüşlerini yenebilmesi kesinlikle tam olarak mantık ötesi inancın gücü sayesinde mümkündür.

Artık sorduğumuz soruyu anlayabiliriz, “Çünkü bu, milletlerin gözünde sizin bilgeliğiniz ve anlayışınızdır” sözlerinin anlamı nedir? Yazılanlar “onları tutun ve yapın” diyor. “Onları tutun ve yapın” ne anlama geliyor diye sorduk.

Yukarıda söylenenlere istinaden, kendi yollarının yani mantık dâhilinde olan yolun hakikat yolu olduğuna dair mantıklı argümanlarla gelen milletlerin argümanlarına karşı sahip olduğumuz tüm güç, onlara ancak mantık ötesi inanç yoluyla cevap verebilmemizdir. Mantık ötesi, onlara verilen cevap mantık dâhilinde olmadığından, “yapmak” anlamına gelir. Mantık dâhilinde cevap vermediğimiz takdirde buna “O’nun sözünü yerine getirenler” denir.

Bu, “İnsanı ve hayvanı Sen kurtar, Efendimiz” sözlerinin anlamıdır. Bilgelerimiz şöyle söylemiştir, “Onlar, akıl yürütmede insan gibi kurnaz olan ve hayvan gibi davranırlar”. Yani, onlar sanki hiç mantıkları yokmuş gibi mantığın ötesinde giderler ve bu yolla içlerindeki dünya milletlerini mağlup ederler.

Bu (Midraş Rabbah, Ecclesiastes s. 12’de) şöyle söylendiği gibidir “Kendi kendime insanoğulları hakkında dedim ki”. Bunlar onun sözleridir, “’İnsanoğulları hakkında’, erdemlilerinin söylediği sözlerle ilgili. Peki, Tanrı onları neden yarattı? Onlara, kendi erdemlerinin ölçüsünü netleştirmek için ki böylece kendilerinin hayvan olduklarını görsünler, İsrail’in O’nu nasıl bir hayvan gibi takip ettiğini görmeleri ve bunu dünya milletlerine göstermeleri için.”

İsrail’in O’nu nasıl bir hayvan gibi takip ettiğini dünya milletlerine neden göstermemiz gerektiğini anlamalıyız. Yukarıdakilere istinaden, dünya milletleri, kişinin kalbindeki dünya milletleri anlamına gelir. Kendi iyiliğimiz için değil Yaradan rızası için çalışmak istediğimiz, kimin haklı olduğunu bizimle tartışmak istemeleri gibi bizim bunu mantık dâhilinde yapmadığımız gerçeği onlara gösterilmelidir. Tam tersi, yaptığımız her şeyi mantık ötesi inançla yapıyoruz. Bunu herhangi bir sebep ya da uyum olmaksızın hayvanlar gibi yapıyoruz. Bu nedenle asla görüşlerinizi dinleyeceğimizi düşünmeyin çünkü bizim için her şey mantığın ötesindedir.

Bunu, yani sizin duymaya ihtiyacınız olan tüm cevapların üstesinden gelebilmemiz için Yaradan’dan bize yukarıdan yardım etmesini talep ederiz. Sizin sorularınız “Kim” ve “Ne” olarak adlandırılan iki soruya dâhildir. Bilgelerimize olan inancımızla, Yaradan’ın yardımını aramamız gerektiğine ve O’nun kesinlikle bize yardım edeceğine inanırız, bilgelerimizin şöyle söylediği gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir.” Yani O, Kendisini mantık ötesi takip edebilmemiz için ve İsrail’in, O’nu nasıl bir hayvan gibi takip ettiğini dünya uluslarına gösterebilmek için bize yardım edecektir. Çalışmaların anlamı budur, “Öyleyse onları tutun ve yapın çünkü bu, ulusların gözünde sizin bilgeliğiniz ve anlayışınızdır.”

Yani, mantık ötesi olan eylemleri gözeterek, yerine getirerek ve bu yoldan sapmayarak, dünya uluslarının kontrolünden çıkmayı kesinlikle başaracaksınız ve içinizdeki dünya milletleri Keduşa’nın önünde iptal edilecekler, şöyle yazıldığı gibi “Ve Tanrı’nız Yaradan’ı tüm kalbinizle seveceksiniz.” Bilgelerimiz “Her iki eğiliminizle de” demiştir bu da kötü eğilimin de iyiye dönüşeceği anlamına gelir. Buradan, “kötü eğilim” olarak adlandırılan “dünya milletlerinin” de Yaradan’ın hizmetkârları olacağı sonucu çıkar.

O zaman, kişinin içindeki dünya milletleri, kendileri de iyilikle ödüllendirildiklerinde görecekler ki dünya uluslarını yenebilecekleri ve onları Keduşa’ya kabul ettirebilecek tüm bilgelik, “onları yapmak” olarak adlandırılan mantık ötesi inançtır. Yani, İsrail niteliğinde bulunan tüm bilgelik, özellikle bir hayvan gibi davranmalarındadır ve bu onların tüm bilgeliğidir.

“Kim tüm bu yasaları duyup, ‘Şüphesiz bu büyük millet bilge ve anlayışlı bir millettir’ diyecek?” sözlerinin anlamı budur. Yani, dünya milletleri de “tüm kalbinizle, her iki eğiliminizle de” sözlerinde olduğu gibi Keduşa’ya kabul edildiklerinde, dünya milletleri olan kötü eğilim de Keduşa’ya girdiğinde, o zaman görürler ki İsrail’in sahip olduğu tüm bilgelik, onların bu yasaları duymuş olmalarıdır ki bu da bir eylemdir.

O halde onlar bilge ve anlayışlı bir millettir çünkü onların bilgeliği bizim sandığımız gibi yalnızca sorgulama ve akılla elde edebileceğimiz bir bilgelik değildir. Aksine, onlar, tam olarak O’nu bir hayvan gibi takip ederek bilgelikle ödüllendirilmişlerdir yani tam olarak “mantığın ötesinde çalışmak” olarak adlandırılan “yaparak” bilgelikle ödüllendirildiler. Buradan, O’nu bilgelikle değil bir hayvan gibi takip ettikleri için onlara “bilge ve anlayışlı bir ulus” denildiği sonucu çıkar.

“Mantık ötesi” olarak adlandırılan eyleme ilişkin olarak (Midraş Tanhuma’da) söylenenleri yorumlamalıyız “’Ve öyle olacak çünkü’ ayette söylendiği gibi, ‘Kötü günlerde neden korkayım, topuklarımın kötülüğü beni kuşatacak (çevreleyecek).’ Çünkü bunların arasında, insanların farkına varmadığı ve onları topuklarının altına attığı hafif Mitzvot vardır yani bunlar hafiftirler, bu nedenle Davut yargı gününden korkuyordu. Şöyle derdi, ‘Dünyanın Efendisi, ağır Mitzvot’tan korkmuyorum; korktuğum şey hafif Mitzvot’tur.’”

Çalışmada hafif ve ağır Mitzvot’un anlamını anlamalıyız. “Hafif” önemsiz anlamına gelir. İnsanın mantık ötesi çalışması gerektiği gerçeği kişi için hiçbir önem teşkil etmez ve bu çalışma kendisine toz tadı gibi gelir. Bu “Şehina [Kutsallık] toz içinde” olarak adlandırılır. Yani, kişinin cennetin krallığının yükünü mantık ötesinde üstlenmesi gerektiği gerçeği, bu çalışma “toz içindedir”.

Yine de Mitzvot’u yerine getirmeli, iyi eylemler yapmalı ve Tora’yı öğrenmeliyiz ki Yaradan bu çalışmayı tozdan, yani alçaklığından kaldırsın, bizler dua ettikçe Yaradan Şehina’yı tozdan kaldıracaktır, şöyle yazıldığı gibi, “Merhametli Olan, O, Davut’un düşmüş kulübesini bizler için kaldıracak.” Onun alçaklık içinde olmasının nedeni, Yaradan’ın yapmış olduğu gizlemedir ki böylelikle seçme şansı olabilmesi için yer olur, yani böylelikle “Yaradan’la Dvekut [bütünleşme]” adı verilen ihsan etmek için çalışabiliriz anlamına gelir. Bizlere bu çalışmanın yüzün gizliliği şeklinde verilmiş olmasının nedeni budur.

Bu nedenle, çalışmamızın kalbi, gizlilik süresince, çalışma esnasında yaptığımız hazırlık yoluyla, kendimiz için ihsan etme kapları oluşturmaktır. Yaradan tarafından verilen alma kaplarımız vardır ve bu Kelim’in (kapların) üzerinde onları kullanmamamız için bir ıslah vardı çünkü bunlar Yaradan’a zıt formda olduklarından ayrılığa neden olurlar. Bu nedenle, Tora ve Mitzvot bize, onlar aracılığı ile ihsan etme kaplarını elde edebilmemiz için verilmiştir.

Bu nedenle, tüm iftiracılar ve suçlayıcılar çalışma üzerinde ortaya çıkar ve şöyle derler “Yaradan’a hizmet etmeyi kabul ediyoruz, ancak Tora ve Mitzvot’u gözlemleyerek ulaşmak istediğiniz hedefe katılmıyoruz.” Kişiye birçok argüman, yani tüm bu amacın uğruna çalışmaya değer olmadığını düşündüren düşünceler getirirler. Bu nedenle, kişi eğer ihsan etme kaplarını elde etme hedefini değiştirmeyi kabul etmezse, kişinin Tora ve Mitzvot’u bu amaç için gözetmesine izin vermezler ve kişinin yerine getirdiği her eylem kendisine büyük çabalarla gelir.

Kişi amacını unutup genel halk gibi çalışmaya, yani yaptığı çalışmanın karşılığında ödül almak amacıyla çalışmaya başladığında, çalışmaya saygı duyacak ve enerjiyle çalışacak güce yeniden sahip olur çünkü bu durumda çalışmanın amacı kişinin arzusuna aykırı değildir. Ancak kişi çalışmaya başladığı ve amacı unutarak nihayetinde bir kez daha Tora ve Mitzvot’u ihsan etme kaplarını elde etmek için çalışmak istediğine uyandığında, casusların argümanları bir kez daha kişinin aleyhine yükselir ve bu çalışmada kendisine toz tadı hissettirir. O zaman bir kez daha kişinin ilerlemesi zorlaşır. Buna “hafif Mitzvot” denir, yani kişinin kendi iyiliği için değil, Yaradan rızası için ihsan etme kaplarını elde etmek amacıyla çalışması gerektiği anlamına gelir. Bu çalışmada korkmak için neden vardır çünkü muhalifleri çok fazladır.

Bu durum “ağır Mitzvot” için böyle değildir çünkü o kişi için önem teşkil eder. Yani, eğer bir kişi ödül almak için çalışıyorsa, bunu ciddi bir mesele olarak görür, çünkü Tora ve Mitzvot’u yerine getirmediği takdirde kendi kişisel yararını kaybedecektir. Ancak, ödül de kayıp da Yaradan rızası için ise bu kişi için o kadar da önemli değildir.

Bu nedenle, kişi burada küçümser çünkü kendi iç gözlemini yapar ve şöyle söyler, “Zaten her durumda, hiçbir şey kaybetmeyeceğim”, kendisi için hiçbir şey almayacağını söylediği ve Tora ve Mitzvot’un kendi faydası için değil öncelikle Yaradan için yerine getirilmesi gerektiğini söylediğinden, bu durumda yaptığı çalışmadan kim fayda görebilir? Yalnızca Yaradan. Bununla, kişi bu çalışmayı küçümser ve aşağılamış olur. Bu nedenle, sıklıkla kendi kendine şöyle der, “Çalışma için çaba harcamama bile gerek yok. Kolay gelirse çalışabilirim. Ancak en ufak bir rahatsızlığım dahi olsa üstesinden gelebilecek gücüm yok.”

Bunun nedeni, Lo Lişma [O’nun rızası için değil] çalışmasının önemli olmamasıdır, dolayısıyla bunun üzerinde çaba harcamaya değmez. Diğer bir yandan, Lişma’da [O’nun rızası için] çalışmaktan ne elde edecektir? Bu nedenle, kişi genellikle en iyisinin uyumak ve tüm bu şeylerden biraz uzaklaşmak olduğunu söyler çünkü bunlar kendisine umutsuzluk ve hoşnutsuzluktan başka bir şey getirmez. Buna “hafif Mitzvot” denir, “insanlar bunun farkında olmaz ve onları topuklarının altına atarlar.”

Davut bunun hakkında şöyle söylemiştir, “Kötü günlerde, topuklarımın kötülüğünden” yani kişinin küçümsediği hafif Mitzvot’tan neden korkayım? Yani, ihsan etme çalışmasına girmek istediğimizde bundan, belki de onları gözetemeyeceğimden korkuyorum. Bu durumda, yani ihsan etme kaplarını elde etme konusunda bize ancak Yaradan yardımcı olabilir. Yani, insana alma kaplarını Yaradan verdiğinden, bizim de O’ndan, alma kapları yerine ihsan etme kaplarını vermesini talep etmemiz gerekir.

Yani, insan tıpkı kendi menfaati için çalışmaktan haz aldığı gibi Yaradan rızası için çalışmaya da büyük önem verecek ve bundan haz alacaktır. Yani, Krala hizmet etmenin kendisi için büyük bir ayrıcalık olduğunu hissedecektir ve bizler bunu “tutun ve yapın çünkü bu, ulusların gözünde sizin bilgeliğiniz ve anlayışınızdır” yoluyla elde ederiz.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,086