e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada Arınmak İçin Gelen Kişinin Aldığı Yardım Nedir?

Çalışmada Arınmak İçin Gelen Kişinin Aldığı Yardım Nedir?

Makale No. 17, 1990

Zohar sorar (Mısır’dan Çıkış, Madde 36), “Neden ‘Firavun’a doğru gel’ diye yazılmıştır? ‘Firavun’a git’ denmesi gerekirdi. ‘Gel’ nedir? Musa ondan korkuyordu. Yaradan Musa’nın ondan korktuğunu görünce, ‘Bak, Ben sana karşıyım, Mısır Kralı Firavun’ dedi. ‘Benim Efendiniz’ diyorsunuz ya, ‘Benim ve bir başkası değil’ diye açıkladıkları gibi, bir başkası değil, Yaradan ona karşı savaş açmak zorundaydı.”

Bu, neden “Gel” diye yazıldığının cevabının, Musa’nın Mısır Kralı Firavun’u tek başına yenemediği, ancak Yaradan’ın ona karşı savaş açtığı anlamına gelir. Bu durumda, eğer Musa onu yenemiyor sadece Yaradan yenebiliyorsa, neden Musa’ya “Gel” dedi? Musa bu konuda nasıl yardımcı olur ve neden “Firavun’a doğru gel” diye yazılmıştır?

“Firavun’a doğru gel, çünkü Ben bu işaretleri onun içine yerleştirmek için onun yüreğini katılaştırdım” sözlerini de anlamalıyız. Tüm yorumcular ilk beş belâdan sonra Yaradan’ın neden Firavun’dan seçim hakkını aldığını sorarlar. Ve eğer Yaradan ondan seçim hakkını aldıysa, Yaradan’a itaat etmemesi neden Firavun’un suçu olsun?

Yazılanlarda bunun cevabı, “çünkü onun kalbini katılaştırdım” şeklindedir. Peki neden onun kalbini katılaştırdım? Hatalı olduğu için değil, başka bir nedenden dolayı, şöyle yazıldığı gibi, “bu işaretlerimi onun içine yerleştireyim diye.” Yaradan işaretlerini yerleştirmek istediği için, ondan seçimi almıştır, ki bu yüzden belâlara maruz kalsın.

Bunu anlamak zordur. Dünyayı yarattıklarına iyilik yapmak için, yaratılanların sadece iyilik görmesi için yaratan Yaradan’ın, işaretlerini göstermek istediği için, işaretleri göstermek için bir bahanesi olsun diye Firavun’un kalbini katılaştırdığı söylenebilir mi? Bu, dostunun düşüşünden fayda sağlayan birinin durumuna benziyor.

“Ve Yusuf’u bilmeyen yeni bir kral ortaya çıktı” ayeti (Mısır’dan Çıkış) hakkında şöyle denmiştir (Sotah 11): “Rav ve Shmuel, biri ‘gerçekten yeni biri’ dedi, diğeri de ‘hükümleri yenilenen’ dedi.” Çalışmada Firavun’un insanın içindeki kötü eğilim olduğu yorumlanırken bunun nasıl değerlendirildiğini anlamalıyız. Kötü eğilim “aptal ve yaşlı bir kral” olarak adlandırılıyorsa, onun aslında yeni olduğu nasıl söylenebilir?

Zohar bunun nedeninin, “Günah kapıda çömelir” diye yazıldığı gibi, kötü eğilimin insana doğar doğmaz gelmesinden kaynaklandığını söyler, yani insan doğar doğmaz kötü eğilim onunla birlikte ortaya çıkar, oysa iyi eğilim insana on üç yıl sonra gelir. Bu nedenle, neden “‘Ve yeni bir kral ortaya çıktı,’ gerçekten yeni” deniyor? Bunun yerine, kötü eğilim olan aptal ve yaşlı kralın kişide yeni bir şey olmadığını söylemeliyiz. Aslında, “İnsan vahşi bir eşeğin sıpası olarak doğar” diye yazıldığı gibi, insan doğar doğmaz o da mevcuttur. O halde, “gerçekten yeni” ne demektir?

Yukarıdakileri anlamak için, Tora ve Mitzvot’ta [emirler/iyi işler] bize verilen çalışmanın ne olduğunu bilmeliyiz. Yani, bu çalışmaya neden ihtiyacım var? Yaratılışın amacının, O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusundan kaynaklandığını öğrendik. O halde neden kendimizi zorlamamız gerekiyor? Haz almak, bu haz alma eylemi “çalışma ” olarak adlandırılır mı?

Haz almanın bir ödül olarak kabul edildiğini ve çalışma olarak görülmediğini görüyoruz. Ancak, öğrendiğimiz üzere, yaratılanların haz aldıklarında utanç duymamaları için, dal köküne benzemek istediğinden ve kökümüz yaratılanlara ihsan ettiğinden, kişi kökte olmayan bir şey yaptığında, bundan hoşnutsuzluk duyar. Bu nedenle, yaratılanlar haz aldıklarında hazda bütünlük hissetsinler ve haz alımında kusur olmasın diye, bunu düzeltmek için Tzimtzum [kısıtlama] ve gizlilik adı verilen bir ıslah yapıldı. Bu demektir ki, yaratılanlar ihsan etme kaplarını edinmedikleri sürece, Yaradan’ın onlara vermek istediği hazzı alamayacaklar ve hissetmeyeceklerdir.

Bu nedenle, Tora ve Mitzvot’a bağlandıklarında, Tora ve Mitzvot’ta kıyafetlenen hazzı ve memnuniyeti henüz hissetmezler. Bu nedenle, bu çalışma olarak kabul edilir, zira Kral’ın önemi, O’nun önemi ve yüceliği nedeniyle O’na hizmet etmeye değer olduğu henüz ifşa olmamıştır. Bu, Şehina’nın [Kutsallığın] her birimizin içinde sürgünde olması olarak kabul edilir. Dolayısıyla, eğer önem yoksa, Şehina’nın tozun içinde olduğu yani bunda hiçbir tat olmadığı düşünülür.

Bilgelerimiz, bilgi ağacının günahı yüzünden, yılanın Havva’ya geldiğini ve içine pislik attığını söylerler. Baal HaSulam, kötü eğilim olan yılanın Havva’nın içine pislik attığı, yani Havva’nın “Bu-ne” diye anlamasına izin verdiği şeklinde yorumlamıştır. Yani, yılan “Havva” olarak adlandırılan Malhut’a bir kusur attı ve cennetin krallığı için çalıştığını söyleyerek, “Bu-ne” dedi.

Sonuç olarak, ihsan etme kaplarını edinmeden önce çalışmamız gerektiği ortaya çıkar; ihsan etme kapları aracılığıyla Yaradan’ın yaratılan varlıklara vermek istediği hazzı ve memnuniyeti alabiliriz. Dolayısıyla, Tora ve Mitzvot’u yerine getirmenin bir çalışma olduğunu söylediğimizde, bu Tora ve Mitzvot’u yerine getirmenin bir çalışma olduğu anlamına gelmez; çalışma, onları ihsan etmek üzere yönlendirmeden önce Tora ve Mitzvot’u yerine getirirken olur. O zaman çalışma vardır, zira yılanın pislik saçtığının ve lekelediğinin söylendiği gibi, kötülüğün ve yılanın hükmü altındayız.

Bu nedenle, kendimiz için alma arzusunun hükmü altındayız ki bu durumda Tora ve Mitzvot’tan alınan haz ve mutluluk ifşa olmaz. Ve bütün çalışma budur -ihsan etme kapları edinmek, çünkü sadece ihsan etme kapları sayesinde Tora ve Mitzvot üzerine yerleştirilmiş olan Tzimtzum ve gizlilik ortadan kalkar, zira haz ve mutluluk alma kaplarında ifşa olmaz.

Bundan dolayı, o zaman bize bir tavsiye ve Segula [çare] olarak yerine getirmemiz için Tora ve Mitzvot verilir. Yani, Tora ve Mitzvot’u yerine getirirken, henüz amaçlayamadığımız halde, bunların ihsan etmek için olmasını, kişinin yerine getirdiği bu 613 Mitzvot’un ona Lişma’ya [O’nun rızası için] ulaşma yeteneği kazandırmasını amaçlamalıyız. Bilgelerimizin sözleriyle, bu ilerleme Lo Lişma [O’nun rızası için değil] olarak adlandırılır, yani kişi “içindeki ışık onu ıslah ettiği” için Lo Lişma’yı yerine getirerek Lişma’ya ulaşacaktır.

Dolayısıyla, bir kişi ihsan etmek için her şeyi yapamadığını gördüğünde, veren olmak için ne yapmalıdır? Bilgelerimiz bize kişinin Lo Lişma’yı, yani almak için öğrenmesi gerektiğini öğütlemişlerdir. Bu, kişinin Lişma’ya ulaşmasını sağlayacak tek tavsiyedir. Başka bir tavsiye yoktur. Zohar’ın sözleriyle buna “613 Eitin”, yani 613 öğüt denir.

Bunlar onun sözleridir (“Zohar Kitabı’na Giriş,” “On Dört Emrin Genel Açıklaması ve Yaratılışın Yedi Gününe Nasıl Bölündükleri,” Madde 1): “Tora’daki Mitzvotlar Pekudin [Aramice: emirler/teminat] ve 613 Eitin [Aramice: öğütler/ipuçları] olarak adlandırılır. Aralarındaki fark, her şeyde Panim [ön/yüz] ve Ahor [arka/sırt] olmasıdır. Bir şey için yapılan hazırlığa Ahor, o şeyin edinilmesine ise Panim denir. Benzer şekilde, Tora ve Mitzvot’ta da ‘Yapacağız’ ve ‘Duyacağız’ vardır. Tora ve Mitzvot’u ‘O’nun sözünü yerine getirenler’ olarak gözlemlerken, ‘O’nun sözünün sesini duymakla’ ödüllendirilmeden önce, Mitzvot’a ‘613 Eitin’ denir ve Ahor olarak kabul edilir. ‘Sözünün sesini duymakla’ ödüllendirildiklerinde, 613 Mitzvot, Pikadon [birikim] kelimesinden gelen Pekudin olur. Bu böyledir çünkü 613 Mitzvot vardır ve her Mitzva’da [Mitzvot’un tekili] benzersiz bir derecenin ışığı biriktirilir.”

Dolayısıyla, Tora ve Mitzvot’u yerine getirmenin iki zamanı olduğunu görürüz: 1) Hazırlık sırasında, “O’nun sözünü yerine getirenler” olarak kabul edilir. O zaman buna “çalışma” denir, zira kişi henüz duymakla ödüllendirilmemiştir, çünkü o zaman kişi hâlâ almak için almanın yönetimi altındadır, haz ve memnuniyetin Tora ve Mitzvot’tan gizlendiği bir Tzimtzum ve gizlilik durumu vardır ve kişi 613 Mitzvot’u öğüt olarak yani bu sayede ihsan kaplarıyla ödüllendirilebilecek şekilde gözlemlemelidir.

O zaman, kişi bu Kelim’e sahip olduğunda, Tzimtzum ve gizlilik ondan kalkacak ve O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan yaratılış amacını, hazzı ve mutluluğu edinecektir. Bu durumda, 613 Mitzvot’a “613 Pekudin” denir ve her bir Mitzva’da o Mitzva’ya ait ışık biriktirilir.

Bundan sonra, artık çalışmak için yer kalmaz çünkü kişi zaten kendi çıkarı için değil, Yaradan’ın rızası için çalışmakla ödüllendirilmiştir. Bu, Duvna’nın Sayer’inin, “Beni çağırmadın Yakup, çünkü Benim için çaba gösterdin İsrail” ayetini açıklarken söylediği gibidir. Eğer bir kişi Tora ve Mitzvot’u yerine getirirken çaba sarf ettiğini söylüyorsa, bunun Yaradan’ın “Benim için çalışmıyorsun” dediğinin bir işareti olduğunu söylemiştir. “Beni çağırmadın Yakup” sözünün anlamı budur. Yaradan rızası için çalışmadığınızın işareti, Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek için çalıştığınızı söylemenizdir, zira kişi Lişma’yı yerine getirdiğinde, gizlilik ve Tzimtzum ortadan kalkar ve “613 Pekudin” olarak adlandırılan Tora ve Mitzvot’ta var olan haz ve mutluluğu edinmeye başlar.

Böylece sorduğumuz şu soruyu da anlamış oluruz: Eğer yaratılışın amacı O’nun yarattıklarına iyilik yapmaksa, Tora ve Mitzvot’taki çalışma bize nereden geliyor? Cevap utanç duymamak için gizlilik ve Tzimtzum’un yaratılmış olmasıdır. Bundan çıkan sonuç, haz ve mutluluğun alma kaplarında ifşa edilmediğidir.

Dolayısıyla, bir çalışma vardır: 1) çünkü kendi iyiliğimiz için alma arzusuyla doğduğumuz için doğamıza karşı çalışmalıyız, 2) çünkü Tzimtzum’u yaparak, önemli olan şey üzerinde yani mantık ötesi gitmek için çalışmalıyız ve dünyayı İyilik Yapan İyi olarak gözeten bir lider olduğuna inanmalıyız.

Bu iki şey insanın çaba göstermesine ve çalışmasına neden olur ve insanın çalışmanın ortasında mücadeleden kaçmaması adına büyük bir üstesinden gelmeyi gerektirir. Bu böyledir çünkü bir insan bir şey yaptığında, o konuda ilerleme görmelidir. İlerleme görmezse, başarılı olamadığını gördüğü için bunun kendisine göre olmadığını söyler. Bu da içinde bulunduğu mücadeleden kaçmak istemesine neden olur.

Ancak gerçek şudur ki, yukarıdan gelen yani yukarıdan gelen yardım olmadan ulaşamayacağımız iki tür yardım vardır: 1) Kli [kap], yani eksiklik. Yani, gerçek eksikliğin ne olduğunu bilme eksikliği, böylece yukarıdan ne için yardım isteyeceğini bilme eksikliği.

Başka bir deyişle, çoğu zaman kişi bir şeyden yoksundur ve bu yüzden hastalanır. Doktorlar ona ilaç verir ama bu ona yardımcı olmaz çünkü o doktorların düşündüğü şeyden dolayı hasta değildir. Sonuçta bir doktora gider, o da ona bir ilaç yazar, ancak ilaç ona yardımcı olmaz ve tüm doktorlar onu hayatının geri kalanında bu hastalıkla kalabileceği konusunda zaten cesaretlendirmiştir.

Ama sonunda bir profesör gelir ve vücudunda eksik bir madde olduğu için hasta olduğunu ve acı çektiğini, bu yüzden onu iyileştiremediklerini, oysa hastalığa ve acıya neden olan bir şeyden muzdarip olduğunu söyler. Bu nedenle, vücudunda eksik olduğunu düşündüğü maddeye göre ona bir tedavi vereceğini ve hemen iyileşeceğini söyler. Daha sonra onun tamamen iyileştiğini görürler.

Öyle görünüyor ki, kişi Tora ve Mitzvot’u yerine getirebilmek için öncelikle neyin eksik olduğunu bilmelidir. Kişi birçok şey düşünebilir ve her bir şey için bir ilaç alır, ancak bu ona yardımcı olmaz çünkü hakikat yolunda yürüyememesinin nedeni kişinin düşündüğü şey değildir. Bu da Yaradan’a kendisine yardım etmesi, düşündüğü şeyi doldurması için dua ettiği anlamına gelir, ancak düşündüğü şey gerçek değildir. Dolayısıyla, kişi kötü eğilimin kontrolünden kurtulamaz.

Bu nedenle, öncelikle kişi acı çektiği hastalığı bilmek için yukarıdan yardım alır. Yani, niceliksel bir eksikliği olduğunu, yani öğrenmek için daha fazla zamana, daha fazla zekaya, yeteneğe vs. ihtiyacı olduğunu düşünür ve bunun için O’nun kendisine yardım etmesi için dua eder. Ancak gerçekte kişi nitelik bakımından eksiktir, içindeki asıl eksikliğin Üst Rehberliğin var olduğunu hissetmeye önem vermemesi olduğunu bilmelidir. Başka bir deyişle, Yaradan’ın dünyayı İyilik Yapan İyilik tarzında yönettiğine dair inançtan yoksundur. Eğer bunu gerçekten hissedebilseydi, Yaradan’dan haz ve memnuniyet aldığı için sevinirdi ve Yaradan’dan bir an bile ayrılmak istemezdi, çünkü düşüncesini başka şeylere yönelttiğinde ne kaybettiğini bilirdi.

Dolayısıyla, eksikliğinin bu olduğunu değil de çalışmada önemli olmayan başka şeylerden yoksun olduğunu düşünürse, o zaman kişinin yukarıdan alacağı ilk yardım kötülüğünü, esas engelleyen şeyi bilmektir ki bu yüzden Yaradan’ın gerçek bir hizmetkârı olamamaktadır. Bu yardım önce gelmelidir ve daha sonra düzeltmeler yapmak, onları düzeltmek mümkündür. Yani, kişi sadece iki ana şeye ihtiyacı olduğunu bildiği bir duruma gelmelidir, bunlar “akıl” ve “kalp “tir, elde etmek için çaba göstermesi gereken tek şey budur. Dolayısıyla, bir kişinin yukarıdan aldığı ilk yardım bu eksikliktir.

Ancak bu kişide bir anda değil, yavaş yavaş ifşa olur. Kişi çalışmasına göre, hakikate ulaşmak için ne kadar çaba sarf ederse, o ölçüde yukarıdan yardım alır. Gerçek Kli’yi, yani ihtiyacı olan gerçek eksikliği edindiğinde, o zaman Kli’ye uygun gerçek doyumu alacağı zamandır. Dolayısıyla, kişi yukarıdan hem ışığı hem de Kli’yi, yani “eksiklik” olarak adlandırılan ihtiyacı alır.

Başka bir deyişle, eksik olduğu şey ona zarar verir. Yine de kişinin sahip olmadığı her şey eksiklik olarak kabul edilmez. Mesela, bolluk içinde yaşayan ve hayattan zevk alan bir kişi yanına gelip ona “Neden bu kadar mutlusun? diye sorduğunda, anne babası çok varlıklı ve saygın olan komşumun oğlunun acı çektiğini gördüm. Yani, onu acı çeken bir ifadeyle yürürken gördüm. Ona sordum, ‘Arkadaşım, neye ihtiyacın var? Ailen çok zengin, söyle bana, neye ihtiyacın var? Hasta mısın?” diye sordum. O da şöyle cevap verdi: ‘Yıllarca emek verdiğim doktorluk diplomamı almam gerekiyordu ama sınavları geçemedim ve şu anda doktorluk diplomam olmadığı için üzgünüm.” Doktor diploması olmayan herhangi bir kişinin bundan pişmanlık duyduğu söylenebilir mi?

Aksine, yukarıda da belirtildiği gibi, kişinin sahip olmadığı her şey eksiklik olarak kabul edilmez. Eksiklik, bir kişinin istediği ama sahip olmadığı her şeydir. Buna “eksiklik” denir. Bu nedenle, arzunun yoğunluğunu ölçmek istediğimizde, bunu kişinin arzuladığı şeye sahip olmadığında hissettiği acıya göre ölçeriz.

Dolayısıyla, üsttekinin alttakine verdiği ilk yardım onun neyi edinmesi gerektiğinin bilincinde olmasıdır. Bunu edinememenin verdiği acı, üsttekinin alttakine Kli’yi vermesi olarak kabul edilir. Daha sonra, alttakinin gerçek bir ihtiyacı olduğunda, üstteki ona ikinci yardımı, yani ışığı ve eksikliğin doyumunu verir.

Böylelikle sorduğumuz şu soruyu anlayacağız: Eğer Yaradan Musa’nın Mısır kralı Firavun’la tek başına savaşıp onu yenemeyeceğini biliyorduysa, ancak Yaradan’ın Kendisi, “Benim ve bir elçi değil” diye yazıldığı üzere, neden O’na “Firavun’a doğru gel” dedi? Bu, Musa ile birlikte Yaradan’ın yardım edebileceğini ima eder. Ama Yaradan “Benim bir elçi değil” dedi, o zaman Musa burada bize nasıl yardım ediyor? Neden “Firavun’a doğru gel” diye yazılmıştır?

Bu demektir ki, bir kişi Yaradan’ın yolunda yürümeye başlamalı ve hakikate ulaşmalıdır, yani Yaradan’la Dvekut [bütünleşme] ile ödüllendirilmelidir. Sonra, eğer yürüyüşünde ilerlerse, kişi ilk yardımı, neyin eksik olduğunu bilmek için eksiklik hissini alır. Akabinde, sadece iki ana şeyden yoksun olduğunu kavrar: “Zihin” ve “kalp”. Ve bununla birlikte, bunlara sahip olmadığı için acı çekmeye başlar. Başka bir deyişle, buna ihtiyacı olduğunu hisseder. O zaman kişi kendi başına çalışmazsa, buna sahip olmadığı için acı çektiği söylenemez. Yalnızca bir şeye ihtiyaç duyuyorsa, kişi bir şeyi edinmek için çalışmışsa, ona sahip olmadığı için acı çekecek kadar ona ihtiyaç duyduğu söylenebilir.

Bu nedenle “Firavun’a doğru gel” diye yazılmıştır. Bu iki şeye işaret eder: 1) Tıp eğitimi almak için yıllarca uğraşan ve sonunda başarısız olup doktorluk diplomasını alamayan doktorla ilgili alegoride olduğu gibi, kişinin kendisi çaba göstermelidir. O zaman istediği şeye sahip olamadığı için acı çektiği söylenebilir.

Ancak çaba sarf etmediyse, istediği şeyi elde edememekten dolayı acı çektiği söylenemez, zira kişinin bir şeye sarf ettiği emek arzuyu uyandırır, bu nedenle de mücadeleden kaçamaz çünkü bu konuda sarf ettiği tüm çabalar için üzülür ve her zaman “Belki de sonunda istediğimi elde edeceğim” diye düşünür. Çalışarak, elde edemese bile, her seferinde harcadığı emeğin maddeye olan özlemi uyandırdığı sonucuna varır.

Dolayısıyla burada iki güç vardır:

1) Maddeyi edinmek için değil, maddeyi edinmek için güçlü bir arzu duymak amacıyla çalışmak zorunda olan insanın gücü. Yaradan’ın yardımına duyulan ihtiyacı elde etmek için insanın çalışmasının gerekli olduğu sonucu çıkar. Buna “tam bir arzu” denir. Başka bir deyişle, insanın çalışması maddenin edinilmesine neden olmaz, daha ziyade eksikliğin ve maddeye olan ihtiyacın edinilmesine ve neyin eksik olduğunu bilmesine neden olur. Bunun için, her seferinde daha eksik olduğunu ve Firavun’un yönetiminden çıkamayacağını görerek yukarıdan yardım alır. Bu yardıma “çünkü onun kalbini katılaştırdım” denir. Buradan, gerçek bir şeye gerçek bir ihtiyaç duymak için kalbin katılaşmasının gerekli olduğu sonucu çıkar.

2) Aynı zamanda, “Benim ve bir elçi değil” diye yazıldığı gibi, ışığı vermesi için Yaradan’ın yardımına sahip olmalıyız. Bu demektir ki, doğası gereği, kendisi için alma arzusu -“aptal yaşlı bir kral” olarak adlandırılır – kişiyi kontrol eder ve insanın doğasını değiştirme yeteneği sadece Yaratan’ın elindedir, yani bu doğayı O yaratmıştır ve O değiştirebilir ve buna bir mucize olan “Mısır’dan çıkış” denir. Bu yüzden “Gel” diye yani ikisi birlikte yazılmıştır, tıpkı bizim “Birlikte gel” dediğimiz gibi, aynı şekilde Yaradan ve Musa.

Şimdi sorduğumuz soruyu anlayabiliriz: Neden “Çünkü Benim bu işaretlerimi onun içine yerleştirebilmek için onun kalbini katılaştırdım” diye yazılmıştır? Bunun dostunun düşüşünden fayda sağlayan biri gibi göründüğünü söylemiştik. Yani, Yaradan, işaretlerini göstermek için onu kötü yapmıştır. Yukarıdakilere göre, “Benim bu işaretlerimi yerleştir” ifadesinin anlamı ışığa işaret eder, çünkü ışığa “harfler” denir. Dolayısıyla, ışığı almak için tam bir Kli’ye sahip olsun diye onu kötü, yani eksik yaratmıştır. Bu demektir ki, harfler Yaratan’ın iyiliği için değil, yaratılan varlığın iyiliği içindir.

Bununla aynı zamanda sorduğumuz şeyi de anlayacağız, O eski bir kral olduğuna göre, “Ve yeni bir kral ortaya çıktı” nedir? Cevap, her seferinde hükümlerinin yenilendiğidir. Yani, her seferinde kötü eğilim yeniden yaratılır, çünkü “Ben onun kalbini katılaştırdım”. Dolayısıyla, “Arzusu büyük olanın eğilimi de ondan büyük olur.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,092