1921
Ruh eşime, mumunun sonsuza kadar yanması dileğiyle,
Son mektubunda yüzümü senden saklayıp seni düşman olarak gördüğümü ve kendi eksikliğinin farkında olup da susan biri gibi, yükü dostlarımla paylaşmadığımı ve onlara hiç ilgilenmediğimi ima ediyorsun. Bununla ilgili haklı olduğunu ve senin hissettiğin acıları hissetmediğimi kabul ediyorum. Tam tersi ortaya çıkan ve çıkacak olan tüm bu bozukluk için seviniyorum.
Gerçekten seviniyorum, ancak gizli olan bozukluk ümitsiz bir durum ve onun yüzeye çıkması büyük bir kurtuluş olduğundan, henüz ortaya çıkmamış ama çıkması gereken bozukluklardan dolayı da üzüntü duyuyorum. Kural şudur ki, kişi sahip olmadığı bir şeyi veremez. Ve eğer şimdi ortaya çıkıyorsa, hiç şüphe yoktur ki gizli olanla değil onunla başlamamız için oradadır. Bu yüzden deliklerinden çıktıkları zaman mutlu oluyorum çünkü gözlerini onlara dikersen hepsi bir kemik yığınına dönüşür.
Fakat bir dakika için bile olsa buna razı olamam çünkü biliyorum ki bizimle olanlar, onlarla beraber olanlardan daha fazla. Fakat zayıflık zamanı uzatır, bu aşağılık karıncalar gizlidir ve yerleri bilinmez. Atalarımız bununla ilgili şöyle der, “Aptal ellerini kavuşturur ve kendi etini yer.” Musa ellerini indirdi fakat onları inançla kaldırdığında ortaya çıkması gereken her şey hemen ortaya çıktı ve sonrasında İsrail “tüm bu kudretli el ve tüm bu büyük korku” ile övünür.
“Kendi gücünle yapabileceğin şeyi bulduğunda, onu yap” sözünün anlamı budur. Kap dolu olduğunda, “Kötüler çökertilir” gerçek olur. Ve kötüler kaybolduğunda, ışık ve mutluluk dünyaya gelir ve sonra hepsi gider.
Rşs HaŞana’nın (Yahudi yılının ilk günü) ilk gününde seninle bunu tartıştığımı hatırlıyorum. Benimle sabah duası sırasında gördüğün çok üzücü şeyleri paylaşmıştın. Ben ise neşelenmiştim ve bana şunu sordun, “Neden neşelendin?” Sana şimdikiyle aynı şekilde cevap vermiştim, gömülü kötülük tam olarak fethedilmese de, ortaya çıktığında bu büyük bir kurtuluş ve günün kutsallığı olarak kabul edilir.
Ve nefret edilenin ilk doğan oğlu yerine sevilenin oğlunu tercih etmeyeceğini bana yazdığında, inancın olduğu yere Bor(delik/çukur) ve inancın doldurulmasına yaşam sularının Be’er’i (iyi) ya da kısaca “hayat” dendiğini söylemiştim. Bu sıradan suyun doğasında olduğu gibi biraz su eksilse bile kuyunun hala yerinde duruyor olması değildir. Daha ziyade bu kuyu hayvan doğasına sahiptir ve tüm parçaları ruha bağlanmış organlardır. Onları her hangi bir şekilde delmek tüm hayvansal seviyenin ölmesine ve ortadan kaybolmasına neden olur. Bu “Onlar Ben’i, yaşam suların kaynağını, su tutmayan kırık sarnıçtan onları çıkarmam için terk ettiler.”
Suda hiçbir eksiklik olmamasına rağmen kuyuda bazı eksiklikler vardır, tamamen kırık olduğunda içinde kesinlikle hiç su tutmayacağına da şüphe yoktur. Bu peygamberin Yaradan adına söylediği şeydir ve bilge olan ve kendi aklıyla anlayan biri için gerçek Kabala’dır. Eğer anlamıyorsan, git ve incele ve sonra sen de bilge olacak ve kendi aklınla anlayacaksın.
Sevgi dolu bir kalp her şeyi kökünden tatlandırdığı ve acılı bir ruhu sıkıntıdan kurtarıp memnun etmek benim için asla zor olmadığı için mektubunun sonunda benim hoş sesimi duymak istediğini yazmışsın.
Sana açıkça diyorum ki her şeyin bir zamanı var. Bunu ilk mektubumda açıkça gördün, “Onlar Sen’in iyiliğinle doyacak ve mutlu olacak” sözünün gerçek anlamını yorumlayarak, sana Tanrı’nın kalbini ve insanı sevindirmenin bir gerçek ve bunun gerçek sözlere özlem duyan damakları hoşnut ettiğini yazmıştım.
Görüyorsun ki, gerçeğin sözleriyle seni nasıl hoşnut ediyorum. Seni yanlış şeylerle hoşnut edersem Allah korusun günah işlerim tıpkı yıkım sırasında sahte peygamberlerin yaptığı gibi ama bende asla yanlış yok. Zaten sen de öğrencilerini gerçeğe yanlış ve yalanlar ağıyla ya da lüks şeylerle getirenlerle ilgili ne dediğimi biliyorsun. Ben asla onların putlarıyla ve Yakup’un grubundakilerle kirlenmedim. Dolayısıyla, tüm sözlerim gerçeği söyler, gerçeği ifşa edemediğim yerde ise tamamen susarım.
Sana daha yakın olsaydım yazdıklarımdan daha fazlasını söyleyeceğimi düşünüyor musun? Eğer bunun böyle olduğunu bilseydim seni zaten bırakmazdım. Sana söylediklerim tamamen gerçektir ki zaten hazırlığımıza baktığımızda bana ihtiyacın yok. Kendi hazzım için güvenilmez sözler yarattığımı düşünme. Yaradan ıslahın sonuyla ödüllendirilmemize yardım ettiği zaman bana fazlasıyla ihtiyacın olacak, umalım ki Yaradan on iki ay içinde bize bunu versin çünkü günler uzun ve sen benim kadar hızlı değilsin. Yine de, bugünden sonra on iki ay içinde çalışmayı bitireceğini umuyorum, sonra tüm çabanın sonunda göreceksin ki beraber olacağız çünkü çalışmanın derinliği öncelikle sonunda başlar.
Tüm bunları mektubunun satırları arasında fark ettiğim düşünceler nedeniyle senin için detaylandırdım. Daima kalbimde ve ağzımda olan saf gerçeği unutmuş görünüyorsun. Bugüne kadar sözlerimin gerçekliğine tanık olmandan daha fazla, tüm sözlerimin sonsuza kadar gerçek olduğuna ve kıl payı kadar bile olsa değişmeyeceğine şahit olacağına sana söz vermeme izin ver. Sana yazdığım tüm sözler değişmeyen gerçek bir anlam taşır ama dikkat gerektirir çünkü zaman özlük zamanıdır.
İnanmalısın ki, bu mektupta ifşa olan kelimeleri şimdiye kadar sebebi bende saklı olduğu için yazmadım. İstediğimizi başarmak için sadece amaca odaklıyım ve bu da her kelimenin muhafızlığına beni itiyor. Biliyorum ki zamanla sana söylediğim tüm bu sözler ve tavrım açıklığa kavuşacak, tıpkı şöyle yazdığı gibi, “Ne mutlu sana, kötülükle girip arılıkla çıkan kaplara,” çünkü bu Tora’nın yoludur.
Bana daha fazla yazmanı istemekten yoruldum, söz veriyorum karşılığında sana daha sık yazacağım. Her gün belki senden bir kelime—ister manevi yaşamdan ister dünyasal yaşamdan olsun—gelir diye oturup, bekliyorum. Fakat bir ses bile gelmiyor. Bunu temize çıkarmak için ne söyleyeceksin? Güçlü ya da inançlı kelimelerle bunun bir cevabı yok, sadece fazla yüklenmiş gibi olan gösterişli bir stilde söylenen kuru cevaplar var fakat muhtemelen sen bile kendini anlayamıyorsun.
…Yine de, zamanla daha iyi olacağına inanıyorum ve sonra geliştikleri ölçüde sevgi de büyüyecek. Beraberce sonsuz sevgiye doyacağız tıpkı sonu gelmeyen bir pınar, doymuş ve beraberce mutlu olmuş gibi çünkü Yaradan’ın memnuniyeti hiç doygunluk hissetmeyenler içindir. O’nun arzusunu yerine getirenlere eski bir ışık ve tek birleşmede yeni ışık belirdiğinden, bu sebeple O’na “Her şeye gücü yeten” denir.
Bu Şabat’ı yerine getirmek ve Yovel (5o.yıl dönümü) dünyası için feragat gerektirir. Bu aynı zamanda “Onu sabaha kadar terk ettiler” ve” “o ne çürür ne de içinde kurt vardır,” sözünün anlamıdır. Bu dünyasal ölçüyle mideyi tıka basa doldurmak gibidir, şöyle yazılıdır ““Ve onlar Sen’in iyiliğinle hoşnut olur ve doyarlar.” Dahası midedeki pişme beyne duman yükseltir ve kişi yorgun düşüp, uyuya kalır.
Bu onlar bağlıyken onun beline saplanan mızrağın, Pinhas’ın anlamıdır. “Sonra Pinhas kalktı ve dua etti ve veba sona erdi.” Bu nedenle o Aron’un oğullarından olmamasına rağmen, Musa’nın kendisi ona şöyle dediği için “İşte, ona Ben’im barış taahhüdümü veriyorum” kutsal yağla ödüllendirilmiştir. Önce Vav’la kesilir fakat Tora’nın ışığı boyunca uzar ve “Ben’im taahhüdüm onunladır, yaşam ve barış” ve “Kralın yüzünün ışığıyla yaşamak,” gerçek olur.
Yehuda Leib