e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Kişinin Ayaklarıyla Çiğnediği Emirler Nelerdir?

Kişinin Ayaklarıyla Çiğnediği Emirler Nelerdir?

Makale No: 33, Tav-Şin-Mem-Vav, 1985-86

Ekev ayetinde yazılıdır: “Ve bu olacaktır, çünkü dinliyorsunuz… Tanrınız Efendiniz atalarınıza söz verdiği antlaşmayı tutacak ve merhamet edecektir.” RAŞİ bunu şöyle yorumlar: “Ve bu olacaktır, çünkü dinliyorsunuz. Eğer kişinin ayaklarıyla çiğnediği bu hafife alınan Mitzvot’u (emirleri) yerine getirirseniz, dinleyeceksiniz ve Rabbiniz sözünü tutmaya devam edecek.”

Yaradan’ın koşulunu anlamalıyız: “Eğer hafife alınan Mitzvot’u korursanız, atalara verdiğim sözleri tutacağım. Aksi hâlde sözümü tutamam.” Elbette Yaradan’ın koyduğu şartlar, bahşedenin lehine koşullar sunan etten, kandan bir kralınkine benzemez. Şüphesiz; burada şartlar, yaratılanların lehinedir, yani aksi hâlde O’nun söz verdiği şeyleri alamazlar. Bu nedenle; bu hafife alınan Mitzvot durumunu anlamalıyız.

Durumu anlamak için, önce Yaradan’ın atalara verdiği sözü anlamalıyız. Açıktır ki; bu fiziksellikle ilgili değildir, bu söz; şüphesiz ki Yaradan’ın İsrail halkına vermiş olduğu “yarattıklarına iyilik yapmak” olarak adlandırılan yaratılışın amacı ile ödüllendirilecek, yani ruhların köklerini, NRNHY olarak adlandırılan ruhlarının beş parçasını elde edecek olmalarıdır.

Ruhların, onlara verilmek için hazırlananları almaları ve bu zevk ve hazzı alırken utanç ekmeğini hissetmemeleri için, onlara “ihsan etme çalışması” adlı görev verildi. Yani önce kişi bu çalışmayla kendini hazırlamalıdır. Seçim için yer açmak amacıyla, yani Torah ve Mitzvot’u yerine getirmek için niyet etmeyi seçebilmek için orada bir Tzimtzum (kısıtlama) ve gizleme olmalıdır, o zaman seçime yer olur.

Ancak haz ortaya çıksaydı, sonrasında almak için Torah ve Mitzvot’u gözlemlemek zorunda kalacaktır. Kendi sevgisini tatmin etmek için her şeyi yapacaktır, çünkü ihsan etmek için her şeyi yaptığı söylenemez, zira ışık ifşa olduğunda bu haz, tüm dünyevi hazlardan daha büyüktür.

Dünyevilikte bir kural görüyoruz: Haz ne kadar küçükse, hazzı terk etmek için o kadar az çaba gerekir. Ayrıca, kişi hazzı terk edemiyorsa; aldığı zevk yalnız ihsan etmek niyeti içindedir denilemez. Yani kişi, ihsan etmeyi amaçlayıp amaçlayamayacağından, hazdan vazgeçmeye istekli olup olamayacağından kesinlikle emin olmalıdır. Bu nedenle zevk ne kadar küçük olursa, vazgeçmek de o kadar kolay olur.

Bu yüzden Torah ve Mitzvot’un tadı bizden gizlendi ve dünyevi hazlar için tat verildi. Kutsal Zohar’ın sözlerine inanmalıyız, dünyevi şeylerin içinde bulunan zevk ve hazlar, sadece ince bir ışıktır, yani Torah ve Mitzvot’ta kıyafetlenen hazinenin ışığına kıyasla çok soluk bir ışıktır. Bu nedenle, kişi dünyevi zevkleri tecrübe ettiğinde ve bu zevk ve keyfi hâlen yalnız ihsan etmek için almayı seçtiğini söylediğinde Tzimtzum ve gizlilik bir ölçüde ortaya çıkarabilir.

Daha sonra, eğer kişi sınanmayı geçer ve Yaradan’ın hizmetinde küçük idrake kavuşursa; ona daha büyük derecede ihsan etmeyi niyet etme arzusu verilir. Böylece kişi, ruhunun köklerinden tüm NRNHY’yı edinene kadar dereceden dereceye geçer. Ve kişinin edindiği NRNHY Tora’nın 613 yoludur, bunlar Tora içindeki 613 Mitzvot’tur. Ve yüce bilgelerimizin yedi Mitzvot’u, Gematria’da 620 kişinin edinebileceği 620 isimdir.

Baal HaSulam’ın 17. Mektubunda şöyle yazılıdır: “Hayat Ağacı’nda yazılmıştır ki; ‘Dünyalar yalnızca Yaradan’ın adlarını ifşa etmek için yaratılmıştır.’ Böylece görürüz ki; ruh, bu iğrenç maddeyi giyinmek için aşağıya indikten sonra artık köküne tutunamaz; bu dünyaya gelmeden önce kökünün içinde olmasına rağmen. Daha doğrusu, gelişimini, daha önce kökün içindeyken olduğu gibi 620 kat daha arttırmalıdır. Tam bir mükemmelliğin anlamı budur; bu Yehida’ya kadar tüm NRNHY’dır, burada Yehida’ya 620 sayısına işaret eden Keter denir.”

Şimdi, Yaradan’ın atalara verdiği sözün ne olduğunu, böyle bir bütünlüğe nasıl erişilebileceğini görebiliriz. Bu soru iki bakımdan sorulur:

1) Bu büyük bütünlüğe olan ihtiyaç: Biliyoruz ki Kli (kap) olmadan ışık olmaz, yani eksiklik olmadan dolum olmaz. Bu şu soruyu gündeme getirir: “NRNHY’yı edinmemiz gerektiği hissiyatına nasıl sahip olabiliriz?” Yaptığımız açıklamaya göre; bütün dünyanın kovaladığı tüm dünyevi hazlar, Keduşa’nın (kutsallık) hazzıyla kıyaslandığında minik bir kıvılcımdan başka bir şey değildir ve kişi Keduşa’nın küçücük bir aydınlatmasıyla bile ödüllendirildiğinde bundan büyük bir tatmin duyacaktır. Peki, ama ona, Yehida ışığını edinmek zorunda olduğu noktasına henüz erişmediğini kim anlatacak, ya da henüz bütünlüğe erişmediğini nasıl hissedecek? Bunu ona kim bildirecek?

2) Kişi böyle muazzam hazların nasıl üstesinden gelebilir ve diyelim ki eğer bu hazları Yaradan için almayı amaçlayamazsa, o zaman hazlardan vazgeçer mi? Böyle bir gücü nereden bulacak? Ne de olsa, dünyevi hazların bile -ki onlar yalnız ince bir ışıktır, klipota düşen kıvılcımlardır,- bunların bile üstesinden gelmenin ve eğer ihsan etmeyi amaçlayamıyorsak bu hazlardan vazgeçeceğimizi söylemenin zor olduğunu görürüz. Dünyevi hazlara ilişkin olarak; onların büyük hazlar ve küçükler olarak ayrıldıklarını görüyoruz, bu maneviyatta daha da çok böyledir, orada çok derece ve idrak vardır. Yani soru şudur; kişi üstesinden gelmek için böyle büyük bir gücü nereden alacak?

Yukarıdaki iki soruyu anlamak için;

1) Kişi bütünlüğe olan ihtiyacını nereden alacak?

2) Kişi bu hazlardan vazgeçmek için nereden güç alacak ki böylece aldığı hazları yalnızca Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek için alıyor olduğundan emin olabilirsin. Bilgelerimizin sözlerinin izinden gitmeliyiz. Rabbi, Şimon Ben Levi (Kiduşin 30) dedi ki: “İnsanın eğilimi her gün onun üstesinden gelir ve onu öldürmeye çalışır,” söylendiği üzere, “Kötü erdemliyi izler ve onu öldürmeye çalışır” ve eğer Yaradan yardım etmeseydi; erdemli bunun üstesinden gelemezdi. Söylenildiği gibi, “Tanrı onu kendi eline bırakmayacak.”

Burada iki soru olduğundan söz ettik:

1) Eğer insana kötü eğilim verildiyse, neden üstesinden gelmekten acizdir ve yalnız Yaradan ona yardımcı olur? Sonuçta, seçim, kişinin bunun üstesinden gelebileceği anlamına gelir, ancak burada kişinin üstesinden gelmek için hiçbir seçeneğinin olmadığı, ancak yalnızca Yaradan’ın yardımıyla olacağı kast ediliyor. Kişi tek başına, üstesinden gelemez. Bu durum, “Yaradan, kişiye üstesinden gelmek için neden güç vermedi? ” sorusunu gündeme getirir.

2) Eğer insan üstesinden gelemezse, neden Yaradan’ın ona yardım ettiği söyleniyor? Bu, kişinin üstesinden gelmeye başlamak zorunda olduğu ve üstesinden gelemediğinin farkına varması gerektiği anlamına gelir ve sonra Yaradan ona yardım eder. Yaradan neden kötü eğilim gelir gelmez ona yardım etmez? Kişinin işe başlaması ne katar, zira her hâlükârda başaramıyor.

Öyleyse, niçin Yaradan’ın kişi işe başlayana kadar beklemesi gerekiyor ve ardından yardım geliyor? Kişinin çalışmaya başlamasını bekleyerek, Yaradan’ın zaman kaybetmesinin faydası nedir? Bu zaman kaybından kim kazanır? Ne de olsa, Yaradan, kötü eğilim kişiye gelir gelmez yardım etmeliydi, kişi işe başlamadan önce. Yaradan neden kişinin işe başlamasını beklemeli ve sonra ona yardım etmelidir?

Önceden yazdığımız makalelerde söylediğimiz gibi, Tzimtzum ve gizleme dünyayı düzeltmek içindir. Aksi hâlde, insanın kendine olan sevgisinin üstesinden gelme çalışmasına başlaması bile hiç mümkün olmazdı, çünkü doğası gereği alma arzusu onu kontrol eder ve Yaratışın ana yapısı budur. Daha sonra gelen tek şey ıslahtır; alma arzusunun ıslah edilmesidir.

Anlaşılan o ki; alma arzusu ana konudur ve geri kalanlar yalnızca onu düzeltmek için daha sonra gelen şeylerdir. Buradan şu sonuç çıkar ki; alma arzusu kalır ama bununla birlikte ıslahlar ona eklenir. Ancak, tüm bu ıslahları geçiren kimdir? Bu alma arzusu olmalıdır.

İhsan etmeyi arzulayan bir derece var dediğimizde bile bilinir ki, bu hâlen, o derecede bulunan alma arzusunu kullanmaz anlamına gelir; bu arzusunu aşar ve ihsan etme arzusu ile meşgul olur. Buradan şu sonuç çıkar ki; kişinin yapması gereken ıslahlar sadece kendi alma kapları üzerinedir yani bunların üstüne ihsan etme niyeti koymasıdır. Ve haz ne kadar büyük olursa, hazdan vazgeçmek ve eğer ihsan etmek amacında değilse bunu almak istemediğini söylemek kadar zordur, bu yüzden iki şey burada ıslah edilmelidir.

Aviut, bu alma arzusu anlamındadır ve eğer çok büyükse aşağıdaki bunun üstesinden gelemez. Bu nedenle ona daha küçük bir arzu verilmelidir. Daha sonra; küçük bir arzunun üstesinden gelebildiğini gördüğünde; ona daha büyük bir arzu verilir. Eğer bu arzunun üstesinden de gelebildiğini görürse, ona daha da büyük bir arzu verilir vs. fakat bunu nasıl ayarlayabiliriz?

Bu yüzden; insana küçümsediği mantık ötesi inanç çalışması verildi. Bunun anlamı şudur; kişi bu çalışmaya saygı duymaz ve inançla hizmet etmesi gereken bu zamanı aşağı bir durum olarak görür. Yani kişi, bu iş kadınlar ve çocuklar içindir diye düşünür, zeki ve akıllı insanlar için değil.

Aksine; dünyada olan biten, gördükleri her şeyi anlamalılar, çünkü bu onların görüş ve tabiatına uygun olur. Ve kendi menfaatlerine olduğunu görmedikleri bir şeyi yapmaları gerektiğinde, aptallara, yani düşünce ve eylemlerini irdelemeyen insanlara uygun bir şeyi yapmaya nasıl razı olurlar ki?

Bu sebeple; onlar böylesi konulardan daima kaçınmaya gayret ederler. Eğer bazen seçenekleri olmadığı için mantık ötesi çalışmak zorunda kalırlarsa, bu mantıktan çok uzak olduğu için, durmadan böyle bir durumdan kurtulabilecekleri zamanı beklerler. Ne de olsa aklı havada yaşamak bize yakışmaz ve o zaman kişinin erişmek istediği şey için ve toplumda öne çıkanların arasında olma derecesine ulaşmak yaptığı her şeyi akıl anlamaz.

Halka baktığı zaman, onların hiç eleştirmeden Tora ve Mitzvot ile nasıl meşgul olduklarına baktığı zaman, onlar hakkında şöyle der: “Onlar her şeyi şevkle yerine getirebiliyorlar ve eleştiri algıları olmadığı için her detaya özen gösteriyorlar. İşte bu böyle olabilmelerinin nedenidir; kapalı gözler ile. Yani; eğer biraz akılları olsaydı; benim gibi olurlardı. Yani, ben Tora ve Mitzvot’a uyuyorum ama görüyorum ki, bu çalışma bana layık değil. Ancak; aksi takdirde Yahudilikle hiçbir bağlantım kalmayacağı için başka seçeneğim yok ve bu nedenle benim için her şey zorla ve isteğim dışında olacak.”

Bu nedenle; mantık ötesi gittiğimi unuttuğum sürece her şeyi geri kalan insanlar gibi yapabilirim. Ama Yahudiliğimin üzerine inşa edildiği temel ile ilgili düşünceler bana geldiğinde bedenime “Dünya hiç bir şeyin üzerinde asılı değil,” sözünde olduğu gibi bir cevap vermek zorundayım.

Bunun üstesinde gelemem ve derim ki Yahudilik tam da mantık ötesi inanç temelindedir. Ve özellikle şimdi inancın emirlerini yerine getirebilirim, şu andan itibaren hiçbir dayanağım olmadığını görüyorum. Ama genellikle; kişi bu soruların ağırlığının altında düşer.

Nitekim bu Mısır kralı Firavun’un sorusudur. “Sesine itaat etmem gereken bu kral da kimdir?” Bu nedenle, kişi Yaradan’ın üzerinde çalışmamız için vermiş olduğu bu inanç yolu asla başarılamaz, der. Ve eğer Yaradan beni bir dinleseydi; inanç değil de bilgi üzerinde çalışmamıza izin verirdi. Şüphesiz; birçok kişi Torah ve Mitzvot’u yerine getirmeye katılırdı. Fakat bu inancın yolunda çalışmaya başlamalarına rağmen mücadeleden kaçan birçok insan var.

Baal HaSulam, Yaradan bizim inancın yolundan yürümemiz gerektiğini seçti, bu insan daha aşağı seviyededir ve bu yüzden kişiye inancın yolu dışında başka türlü yol gösterilemez diye değildir. Bilakis, bu en başarılı yoldur; işte bu yüzden Yaradan bu yolu seçti, böylece onlar çalışmalarının düzenini üstlenecek ve “O’nun yarattıklarına iyilik yapma” amacına ulaşabilecekler ve böylece yaratılanlar haz ve memnuniyet duyacaklar, aynı zamanda tam bir Dvekut içinde yani Yaradan’la form eşitliğinde olacaklar. Yaratılanların bunu anlamamasına rağmen; hakikat budur.

Bu sebeple anlaşıldığı gibi inanç, hafif ve küçük görülen bir konu olmasına, uçarılıktan yani takdir görmemekten gelmesine rağmen hâlâ hedefe ulaşmada başarılı olmanın yoludur.

Böylece RAŞİ’nın yorumunu anlayacağız: “Eğer kişinin ayaklarıyla çiğnediği bu hafife alınan Mitzvot’u (emirler) yerine getirirseniz, bunu dinleyeceksiniz.” Yani burada; onun ayaklarıyla çiğnediği inançtan bahsedilmektedir. Bunu dinleyeceksiniz ve amaca ulaşmak için kelime (kaplara) sahip olacaksınız.

RAŞİ böyle yorumladı: “Tutun; sözünü tutacaktır.” Bu demektir ki O’nun koyduğu şart Yaradan hatırına değildir, yani verenin lehine şartlar koşan, et ve kandan olanın yolu gibi değildir. Fakat Yaradan tarafından yönlendirilen, hafife alınan bu Mitzvot’a uyma şartı insanın hatırı içindir, çünkü kişi bununla tam bir bütünlüğe erişebilir ve yaratılış düşüncesi tarafından kendisi için hazırlanmış olanla ödüllendirilebilir.

Şimdi sorduğumuzu açıklayabiliriz:

1) Neden Yaradan kötü eğilim kişinin üstesinden geldiğinde ona yardım etmez de ancak kişi üstesinden gelmek için çalışmaya başlayana kadar bekler ve sonra ona yardım eder. Bilgelerimizin söylediği gibi, “eğer Yaradan ona yardım etmezse…” Bu ağır bir yük taşıyan ve artık onu taşımak için gücü kalmamış olan bir insanın durumuna benzer, bu yüzden yardım ister ve insanlar gelir ve ona yardım eder. Ancak yardım istemezse, kimse yardımına gelmez. Buna, “insanla insan arasındadır” denebilir. Ancak Yaradan, onun kötü eğilimin üstesinden kendi kendine gelemeyeceğini bildiği hâlde ve ona bunun için güç vermediğine göre, kişinin işe başlamasını ve yardım etmesi için Yaradan’a haykırmasını neden beklemeli ki?

2) Yaradan’ın kişiye kendi kendine üstesinden gelme gücü vermemesinin sebebi nedir? Ancak görünüşte ona der ki, “Sana kötü eğilimin üstesinden gelmek için seçenek verdim.”

Bu durumda, Yaradan’ın ona kötülüğün üstesinden gelmek için güç vermiştir demeliyiz ve aynı zamanda da kişi Yaradan’ın yardımı olmadan bunun üstesinden gelemez demeliyiz. Buradan, bu iki meselenin çeliştiği sonucu çıkar.

Bu iki soruyu; sorduğumuz iki soruyla anlayacağız:

1) Kişi maneviyatın en küçük derecesi ile ödüllendirildiğinde, bundan diğer dünyevi tüm zevklerden çok daha büyük bir haz hisseder. ARİ’nin sözlerindeki gibi, dünyevi zevklerde bulduğumuz tüm büyük hazlar ki tüm dünyanın bu zevklerin peşinde koştuğunu ve hayatlarındaki tatmini bunlardan aldığını görüyoruz, tüm dünyevi zevkler alma kaplarının kırılması ve Adam HaRişon’un bilgi ağacı günahını işlemesinden uzanır gelir ki, burada kutsal kıvılcımlar Keduşa’dan Klipot’a düşmüştür. Kutsal Zohar, Klipot’u ayakta tutmak için inen bu ışığa “İnce Işık” der. Tüm dünyevi zevkler bundan uzanır ve maneviyattaki,  en küçük derece bu ışığın özünün bulunduğu Keduşa’dır; kişi bundan tatmin olacağından emin olacak ve Gadlut’a (yetişkinlik) ihtiyaç duymayacaktır. O zaman, Gadlut’a ihtiyacı olduğunu ona kim söyleyecek ki?

2) Böylesine büyük bir gücü nereden alacak ve bu güçle, ya ihsan etmek için almanın yüce hazzına ulaşabilsin, ya da almaktan vazgeçmeye istekli olabilsin?

Bunun anlamı; Kli olmadan ışık olmayacağı için, yani eksiklik olmadan dolum olmayacağından, işte bu yüzden, kişi çalışmaya başlamalıdır. Kişi kötü eğilimin üstesinden gelmek isteyip de bunu başaramadığında, eksiklik duymaya başlar. Kişi üstesinden gelemediğini gördüğünde Yaradan’dan yardım ister. İşte o anda Yaradan ona dolum verebilir çünkü kişinin şimdi dolumu alacak Kli’si (kabı) vardır.

Yaradan’ın kişiye kendi başına üstesinden gelme gücü vermemesinin sebebi, kişinin biraz dolum aldığında bu sahip olduğu şeyle uzlaşıp kalmasıdır. Bu durumda kişi, Yaradan’ın yardımı vasıtasıyla ruhun NRNHY’yı ile ödüllendirilmeye ihtiyaç duymaz. Kutsal Zohar’da yazıldığı gibi “arınmak için gelene yardım edilir”.  Ve o, “ne ile yardım edilir,” diye sorduğunda “kutsal bir ruhla,” diye cevap verir. Kişi ödüllendirildiğinde ona Nefeş verilir. Kişi daha fazlası ile ödüllendirildiğinde ona Ruah verilir.

Buradan anlaşıldığı gibi yukarıdan yardım alıyor olması, onun NRNHY’yı genişletmesi gerekliliğine sebep olur. Yani, her zaman kötülüğünün üstesinden gelmek ister, ancak gelemez, Yaradan ona kutsal bir ruhla yardım eder. Ancak eğer kişi kendi başına üstesinden gelebilseydi; bu durumda kendisine sahip olduğundan daha büyük bir derece verilmesini istemeye ihtiyaç duyar mıydı ki?

Ama şimdi o Yaradan’dan yardım etmesini istiyor; dereceler istemiyor. Daha doğrusu, açıkça Yaradan’dan kötülüğün kontrolü altında kalmamak için talepte bulunuyor. Bu durumda kişinin Yaradan’dan güç istemesinin nedeni, ihsan etmeyi amaçlamak ve Sitra Ahra’nın (diğer taraf) hükmü altında değil, Keduşa’nın (Kutsallık) hükmü altında olmak istemesindendir. Yani onun tek dileği, Yaradan’a ihsan etmektir ve onun tek ihtiyacı budur, daha yüksek bir derece değildir. Basitçe kendine değil, Yaradan’a hizmet etmektir, işte o, Yaradan’dan bunun gücünü ister. Yaradan ona yardım ettiğinde; Kutsal Zohar buna, “kutsal ruhun yardımıyla,” der. Her yardım Yaradan’ın ona verdiği bir ruh vasıtasıyladır. Böylece ruhun tamamlanmasına yani NRNHY’ya erişene kadar dereceden dereceye ilerler.

Şimdi bilgelerimizin şu söylediğini anlayalım. “İnsanın eğilimi her gün onun üstesinden gelir.” Bu şu soruyu gündeme getirir, “Kişi Yaradan’dan hali hazırda yardım aldıysa ve kötü eğilimi yendiyse, neden her gün kötü eğilimin üstesinden gelmesi gerekir? Neden bunun kişiye bir kez daha gelmesi gerekir? Ve her gün o ne amaçla gelir?”

Yukarıda yazılanlardan anlarız ki; kişi Yaradan’dan yardım almak yoluyla, ruh edinir, böylece kişi her üstesinden gelme arzusu ile daha çok arınır ve bu yolla bir ruh edinir. Bu nedenle, bu üstesinden gelmeler insanın ruhunun NRNHY’yı edinmesini sağlar.

Ve ikinci soru: kişi üstesinden gelmek için gücü nereden alacak? Bu onun kendi gücüyle olmaz. Aksine; Bu Yaradan’ın verdiği yardımdır; böylece kişi bunun üstesinden gelir. Buradan da anlaşıldığı gibi bir şey aracılığıyla iki şey ıslah olur.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,113