e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kabala'ya Giriş Dersleri > 2-Kökler ve Dallar Yasası

2-Kökler ve Dallar Yasası

Kabala diğer öğretilere göre nasıl farklı?

Kabala çalışan bir insan kendisi ve çevresi hakkında öğrenir. Kaynağa bağlanmayı öğrenir, hakikati yöneten tek güce. Çalışarak kişi kendi içinde şuana kadar kendisinden gizlenmiş olan gerçeğin bir kısmını algılamaya başlar.

İnsanın gerçeği algılama seviyesi artar.  

Bir önceki derste gördüğümüz gibi kabala insanın beş hisle yaratıldığını anlatıyor ve bu 5 his sayesinde çevremizden bilgi alıyoruz ve kafamızda belli bir işlevden sonar bir sonuç elde ediyoruz. Biz bunu gerçek olarak tanımlıyoruz.

Kabala ayrıca üst dünyaları 5 duyumuzla algılamamızın mümkün olmadığını ve bunun için 6. bir his geliştirmemiz gerektiğini söyler, buna kabalada perde ya da Masah denir.

Kabala diğer çalıştığımız şeylerden farklı, çünkü amaç kişinin kendisini geliştirmesini imkan sağlamaktır, yani şuan ki eğitim sistemimiz gibi insanı tek kalıptan çıkarmaya ve tek amaca yönelik bir çalışma değil, bu tür bir eğitim aslında insanın tüm kendine özgü kişiliğini yok etmekte.     

Kabalacılar hepimizin birbirinden farklı ve eşsiz olduğunu söylerler ve ruhanilikte ilk yasa zorlama olmaması gerektiğidir – bir insanın nasıl ve ne olması gerektiğini tayin etmek yasaktır.

Hepimizin özel bir ruhu var, bu ruhun arzuları, karakteri ve yapısı önceden belirlenmiş. İhtiyacımız olan tek şey yukarıdan gelen üst gücü hissetmek, yaratılışın arkasındaki düşünceyi ve en üst noktadaki gerçeği.

Kabalada bu güce, çevreyi saran ışık denir (Ohrmakif). Ohr Makif hepimizin içini açacak ve kitaplarda yazdığı gibi: “İnsana ruhu öğretecek.”

Anlayamadığımız için hayatımızda yaptığımız en büyük hatalardan biri çocuklarımızı toplumun ideal olarak Kabul ettiği standartlarda eğitmek: zengin ve eğitimli, doktor, mühendis vs.

Bunu yaparak her birinin özünün materyalleşmesini engelliyoruz, çocuğun “ben” kısmını, ve bu yüzden içimizde hep kendi istediğimizle toplumun istediği arasında bir mesafe olduğu hissine kapılırız. Bazen toplumun bizim için hazırladığı hedefler. Meslekler, nerde yaşadığımız sanki hiç bizim arzularımız değil ama içine itildiğimiz yapay bir yer.

Şimdi hep beraber birkaç soruya cevap vereceğiz ve bu soruların cevapları kurs ilerledikçe değişebilir, o yüzden cevaplarınızı atmayın. Yedinci haftada bunların üzerinden tekrar geçeceğiz. Unutmamalı ki kabalada başarı tümüyle kişiye endeksli, sadece kendi çabanızla olabilir.

Aşağıdaki soruların cevabını bir kâğıda yazınız:

1.      Gerçek olan nedir?

2.      İyi ve kötü nadir?

3.      Gerçeğin amacı var mı?

4.      Gerçekten nasıl mutlu olabiliriz?

5.      Neden uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı artıyor?

6.      Hayatımın hangi kısmında özgür seçimim var?

7.      Benim özüm ne?

8.      Her şey nerede başladı? Yaratılan/ Hayat-Gerçek

9.      Hayatta neden kötülük var?

Giriş dersinde hatırlarsanız kök ve dal dilinden bahsetmiştik.

Kök ve Dal Yasası: – Peki, nedir bu kök ve dal kanunu?

Daha önce gördüğümüz gibi kabala gerçeği iki parçaya ayırıyor. Üst hayat (gerçek) ve alt hayat (gerçek) ya da üst dünya ve alt dünya.

Dünya birbirine tümüyle tekabül eder ve dolayısıyla üst dünyada mevcut olan her şey ve her cisim alt dünyada fiziksel bir yansıması olarak bulunur. Böylelikle üst dünyalarda hiçbir düşünce ve his alt dünyaya yansımamazlık etmez.

Peki, ama neden üst dünyalara ulaşmam bu kadar önemli?

Yaşadıklarımızla da öğrendiğimiz gibi sebep/neden olan alt dünyada bir anne rahminde gibi çevrilmiş, toplumun baskısı altındayken, dengeli ve sükûnet içerisinde sürekli yaşamamız mümkün değil. Özetle insan bir etki yaratan sebep içerisinde mutlak mutluluğu hissedemez.

Bu bizim için yeni bir şey değil. İnsan yüzyıllardan beri ne kadar zengin, ne kadar güçlü ve bilgili olsa da hiçbir zaman kendi arzuladığı seviyede ya da şekilde hayatı biçimlendirmeyi başaramadı.

Yaşlı insanlara bile sorsanız sizlere söylerler, hayat geçti ama fazla değişen bir şey yok çünkü maddeyi kontrol etmek mümkün değil – bu fiziksel materyal dünyayı. Madde üst dünyaların düşüncelerinin ve güçlerinin burada yansıması.

İnsanoğlu her zaman neyi istedi? Sokakta herhangi birisine sorun – herkes çocukları için daha iyi bir hayat istiyor. Peki, bunca teknoloji ve bilimsel gelişmeye rağmen neden hala mutlu olmayı beceremiyoruz?

Materyal dünyayı kontrol edemiyoruz ve sürekli yeni bir virüs ya da hastalıkla şaşkına dönüyoruz. Doğal afetler ya da sürekli bir yerden çıkan terör olayları tüm dengeli ve durgun düzeni alt üst edip bizi bütünlükten ve dengeden uzaklaştırıyor.

Eğer insanoğlu köküne doğru yükselmezse bu bütünlük ve dengeli halden git gide daha da uzaklaşacak, çünkü nedenini ve amacını anlayamayacak.

Eğer amacı anlayamazsak ve yaşadığımız gibi yaşamaya devam edersek, sadece keyfimize bakıp sanki uyuşturucu almış havasıyla ilerleme kayıt etmeden yaşarsak hayattan aslında ne kadar kopuk olduğumuzu ve bu kopukluğun ne kadar kötü olduğunu anlarız. Çünkü içimizde hep hayatın sanki bir amacı olması gerektiğini hissediyoruz, bizden gizli bir amacı olduğuna ve tüm bunların sebepsiz yaratıldığına kendimizi inandıramıyoruz. Peki, bunlara bir çözüm var mı yoksa hepimiz bu şekilde acı çekerek devam mı edeceğiz?

Kabalistlerin kullanımıyla kök ve dal – Bir çözüm var. Tarih boyunca bazı özel insanların, üst dünyaları keşif ettiklerini, bu dünyalara girdiklerini, kendi yaşamları üzerinde kontrol ve anlayış elde ettiklerini ve bizlerinde bu algılayışı elde edebilmemiz ve arzulamamız için kitaplar yazdıklarını görürüz. 

Peki farklı bir düşünce içeren bu güçler ve gerçekler nasıl tarif edilebilir? Eğer ben bir şeyi tatlı ve güzel olarak algılıyorsam bunu anlatabilmem için bir kalıba oturtmam lazım ki bir başkasına bunu anlatabileyim.

Kabalacılar tarafından kullanılan dile kökler ve dalların dili denir. Dünyamızdan bir dal alırlar ve ruh âleminde bu dala tekabül eden kökü anlatırlar.

Kabala, tıpkı diğer metotlar gibi, kendine has bir dile sahip – doktorların Latin kelimeler kullandığı yada müzisyenlerin nota kullanması gibi, kabalacılar da İbranice dilindeki 22 sembol ile son 5 harfi hissettikleri duyguları anlatmak için kullanırlar.

Bu yüzden yıllarca kabalacılar kutsal kitaplarını İbranice yazdılar (kutsal demek kendine kutsal edinmek demek. Aslında kutsal olan kitap değil, o kitaptan kişinin neler aldığıdır). Bunu yapabilmek için bu dünyadan temalar alıp ruh âlemini anlattılar, kutsal tek olan gerçeği. Ancak anlayışsızlığımızdan ve bilgimizin yetersiz olmasından dolayı anlatılanların sanki bu dünyada fiziksel olarak olduğunu düşünüyoruz.

Üst dünyaları ilk keşfeden insan Hz Âdem’di (ilk insan), ve bulgularını Melek Raziel (The Angel Raziel) adlı bir kitapta bir araya getirdi ve yazarken kök ve dallar dilini kullandı.

Bir sonraki kabalacı ise Mezopotamya’da yaşayan ve yıldızların arkasında neler olduğunu araştıran çok eski bir Pers’li olan Hz İbrahim’di. O da bizlere Yaratılışın Kitabı (Sefer Hayetzira) adlı bir kitap yazdı.

Kime Yahudi denir? İbrahim çadırının önünde oturur ve üst dünyaları öğrenmek isteyen insanlarla birlikte çalışırlar. Tüm bu öğrencilerden bir grup insan oluşur ve bir toplum olurlar. Bu topluluğa İbraniler denirdi, bu kelime laavar (karşıya geçmek) kelimesinden türemedir – üst gerçeğe geçen insan, ya da Yehud kelimesinden türeyen Yahudi(birleşmek) tüm evreni yöneten üst güçle. 

Buradan görüyoruz ki Yahudi toplumu, ortak amaç için bir araya gelen bir grup insandan ibaret – üst gücü hissedebilmek ve ortaya çıkarmak. Yani belli bi bölgede yaşayan bir grup insanın nüfusunun artarak oluşturduğu bir toplum değil.

Dolayısıyla günümüzde yaşanan tüm problemler ve Yahudiliğin tanımı ve bir ırk olarak algılanması tümüyle bizlerin yanlış anlaması. 

Yahudilik doğuştan elde edinilmez. Bunun en büyük örnekleri Yahudi doğmayan ama çok büyük Yahudi olan Kral Davut ve ayrıca Kabalacı Akiva. Bu konuyu ileride daha detaylı olarak açıklayacağız.

Sonuç: Etrafımızdaki her şeyin işleyişini anlayabilmek için daha üst bir bilince sahip olmamız gerekiyor. Eğer bunu başaramasak bütünlüğü ve erdemli bir mevcudiyeti elde edemeyiz. Kendimizi yüceltebilmek için kim olduğumuzu, gerçeğin ne olduğunu, yasaların ne olduğunu ve dışımızda olan düşüncenin yapısını bilmemiz gerek.

İnsan gerçeği yöneten evrensel yasanın ne olduğunu nasıl öğrenebilir ve kendisini buna nasıl eşitleyebilir? Bu konuya önümüzdeki ders devam edeceğiz.

Dünya birbirine tümüyle tekabül eder ve dolayısıyla üst dünyada mevcut olan her şey ve her cisim alt dünyada fiziksel bir yansıması olarak bulunur. Böylelikle üst dünyalarda hiçbir düşünce ve his alt dünyaya yansımamazlık etmez.

Peki, ama neden üst dünyalara ulaşmam bu kadar önemli?

Yaşadıklarımızla da öğrendiğimiz gibi sebep/neden olan alt dünyada bir anne rahminde gibi çevrilmiş, toplumun baskısı altındayken, dengeli ve sükûnet içerisinde sürekli yaşamamız mümkün değil. Özetle insan bir etki yaratan sebep içerisinde mutlak mutluluğu hissedemez.

Bu bizim için yeni bir şey değil. İnsan yüzyıllardan beri ne kadar zengin, ne kadar güçlü ve bilgili olsa da hiçbir zaman kendi arzuladığı seviyede ya da şekilde hayatı biçimlendirmeyi başaramadı.

Yaşlı insanlara bile sorsanız sizlere söylerler, hayat geçti ama fazla değişen bir şey yok çünkü maddeyi kontrol etmek mümkün değil – bu fiziksel materyal dünyayı. Madde üst dünyaların düşüncelerinin ve güçlerinin burada yansıması.

İnsanoğlu her zaman neyi istedi? Sokakta herhangi birisine sorun – herkes çocukları için daha iyi bir hayat istiyor. Peki, bunca teknoloji ve bilimsel gelişmeye rağmen neden hala mutlu olmayı beceremiyoruz?

Materyal dünyayı kontrol edemiyoruz ve sürekli yeni bir virüs ya da hastalıkla şaşkına dönüyoruz. Doğal afetler ya da sürekli bir yerden çıkan terör olayları tüm dengeli ve durgun düzeni alt üst edip bizi bütünlükten ve dengeden uzaklaştırıyor.

Eğer insanoğlu köküne doğru yükselmezse bu bütünlük ve dengeli halden git gide daha da uzaklaşacak, çünkü nedenini ve amacını anlayamayacak.

Eğer amacı anlayamazsak ve yaşadığımız gibi yaşamaya devam edersek, sadece keyfimize bakıp sanki uyuşturucu almış havasıyla ilerleme kayıt etmeden yaşarsak hayattan aslında ne kadar kopuk olduğumuzu ve bu kopukluğun ne kadar kötü olduğunu anlarız. Çünkü içimizde hep hayatın sanki bir amacı olması gerektiğini hissediyoruz, bizden gizli bir amacı olduğuna ve tüm bunların sebepsiz yaratıldığına kendimizi inandıramıyoruz. Peki, bunlara bir çözüm var mı yoksa hepimiz bu şekilde acı çekerek devam mı edeceğiz?

Kabalistlerin kullanımıyla kök ve dal – Bir çözüm var. Tarih boyunca bazı özel insanların, üst dünyaları keşif ettiklerini, bu dünyalara girdiklerini, kendi yaşamları üzerinde kontrol ve anlayış elde ettiklerini ve bizlerinde bu algılayışı elde edebilmemiz ve arzulamamız için kitaplar yazdıklarını görürüz. 

Peki farklı bir düşünce içeren bu güçler ve gerçekler nasıl tarif edilebilir? Eğer ben bir şeyi tatlı ve güzel olarak algılıyorsam bunu anlatabilmem için bir kalıba oturtmam lazım ki bir başkasına bunu anlatabileyim.

Kabalacılar tarafından kullanılan dile kökler ve dalların dili denir. Dünyamızdan bir dal alırlar ve ruh âleminde bu dala tekabül eden kökü anlatırlar.

Kabala, tıpkı diğer metotlar gibi, kendine has bir dile sahip – doktorların Latin kelimeler kullandığı yada müzisyenlerin nota kullanması gibi, kabalacılar da İbranice dilindeki 22 sembol ile son 5 harfi hissettikleri duyguları anlatmak için kullanırlar.

Bu yüzden yıllarca kabalacılar kutsal kitaplarını İbranice yazdılar (kutsal demek kendine kutsal edinmek demek. Aslında kutsal olan kitap değil, o kitaptan kişinin neler aldığıdır). Bunu yapabilmek için bu dünyadan temalar alıp ruh âlemini anlattılar, kutsal tek olan gerçeği. Ancak anlayışsızlığımızdan ve bilgimizin yetersiz olmasından dolayı anlatılanların sanki bu dünyada fiziksel olarak olduğunu düşünüyoruz.

Üst dünyaları ilk keşfeden insan Hz Âdem’di (ilk insan), ve bulgularını Melek Raziel (The Angel Raziel) adlı bir kitapta bir araya getirdi ve yazarken kök ve dallar dilini kullandı.

Bir sonraki kabalacı ise Mezopotamya’da yaşayan ve yıldızların arkasında neler olduğunu araştıran çok eski bir Pers’li olan Hz İbrahim’di. O da bizlere Yaratılışın Kitabı (Sefer Hayetzira) adlı bir kitap yazdı.

Kime Yahudi denir? İbrahim çadırının önünde oturur ve üst dünyaları öğrenmek isteyen insanlarla birlikte çalışırlar. Tüm bu öğrencilerden bir grup insan oluşur ve bir toplum olurlar. Bu topluluğa İbraniler denirdi, bu kelime laavar (karşıya geçmek) kelimesinden türemedir – üst gerçeğe geçen insan, ya da Yehud kelimesinden türeyen Yahudi(birleşmek) tüm evreni yöneten üst güçle. 

Buradan görüyoruz ki Yahudi toplumu, ortak amaç için bir araya gelen bir grup insandan ibaret – üst gücü hissedebilmek ve ortaya çıkarmak. Yani belli bi bölgede yaşayan bir grup insanın nüfusunun artarak oluşturduğu bir toplum değil.

Dolayısıyla günümüzde yaşanan tüm problemler ve Yahudiliğin tanımı ve bir ırk olarak algılanması tümüyle bizlerin yanlış anlaması. 

Yahudilik doğuştan elde edinilmez. Bunun en büyük örnekleri Yahudi doğmayan ama çok büyük Yahudi olan Kral Davut ve ayrıca Kabalacı Akiva. Bu konuyu ileride daha detaylı olarak açıklayacağız.

Sonuç: Etrafımızdaki her şeyin işleyişini anlayabilmek için daha üst bir bilince sahip olmamız gerekiyor. Eğer bunu başaramasak bütünlüğü ve erdemli bir mevcudiyeti elde edemeyiz. Kendimizi yüceltebilmek için kim olduğumuzu, gerçeğin ne olduğunu, yasaların ne olduğunu ve dışımızda olan düşüncenin yapısını bilmemiz gerek.

İnsan gerçeği yöneten evrensel yasanın ne olduğunu nasıl öğrenebilir ve kendisini buna nasıl eşitleyebilir? Bu konuya önümüzdeki ders devam edeceğiz.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
20 - 0,071