e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada Gerçek Hesed Nedir?

Çalışmada Gerçek Hesed Nedir?

Makale No. 14, 1990

RAŞİ, Yakup’un Yusuf’a “Benim için merhamet ve hakikati yap” dediği ayeti yorumlar. Ölülere yapılan Hesed [merhamet/iyilik] gerçek Hesed’dir, çünkü kişi karşılığında bir ödül beklemez. Bu da demektir ki, Yusuf ondan “Lütfen beni Mısır’a gömme” diye iyilik istediğinde, karşılık beklemeden gerçek Hesed’i yerine getirmesini istemiştir. Bunu anlamalıyız, çünkü sağduyuya göre, bu sorun için ona para ödeseydi, bunu onun için yapacağından kesinlikle daha emin olurdu, çünkü bir şeyin tam olarak yapılmasını istediğimizde, daha yüksek bir ücret ödememiz adettendir. Öyleyse, neden diğer yolu, yani işi herhangi bir ödeme olmadan yapmayı seçti?

Daha da kafa karıştırıcı olan, RAŞİ’nin “Ve sana kardeşlerinden bir Şekem daha fazla veriyorum” (Yaratılış 48:22) ayeti hakkındaki sözlerine göre, RAŞİ “‘Sana veriyorum’, ‘kardeşlerinden bir Şekem daha fazla’ çünkü benim gömülmemle uğraşıyorsun. Asıl Şekem sana kardeşlerinden bir pay daha fazla olacak.” Dolayısıyla bu, herhangi bir ödeme yapmadan anlamına gelen gerçek bir Hesed ile çelişirken, burada ona “bir Şekem”, yani kardeşlerinden bir pay daha fazla öder.

Çalışmada tüm bunları Yakup’un Yusuf’a işin sırasını ima ettiği şeklinde yorumlamalıyız. Tora ve Mitzvot’ta [emirler/iyi işler] bize verilen çalışmanın sırasının da çelişkili göründüğünü görüyoruz. Bir yandan bilgelerimizin, dünyaların yaratılış nedeninin O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu, yani yaratılanların O’ndan haz ve memnuniyet alması olduğunu söylediklerini görürüz, çünkü Yaradan mutlak bir bütünlük içindedir ve yaratılışı yaratmasının tek nedeni yaratılan varlıklara bolluk vermektir, yazıldığı gibi (Midraş Rabbah, Beresheet), “Yaradan insanı yaratmak istediğinde meleklere karşılık verdi. Dedi ki: “Bu, kulesi bollukla dolu olan ama hiç misafiri olmayan bir krala benzer. Bu ne zevk verir?” Dolayısıyla O’nun yarattığı her şey, yaratılanların haz ve memnuniyet duyması ve O’nun rehberliğini iyi ve iyilik yapan olarak hissetmesi içindir.

Öte yandan, yaratılış amacının tam tersi olan bir şey yani bir Tzimtzum [kısıtlama] ve gizlilik getirildiğini, kişinin kendi çıkarı için almasının yasaklandığını görüyoruz. Bunun yerine, aldığımız her şey Yaradan’ın rızası için olmalıdır. Bu, asıl çalışmamızın O’nun için çalışmak olduğu anlamına gelir. “Bizi kendi ihtişamı için yaratan Tanrımız kutsaldır” sözlerinin anlamı budur. Demek ki, tüm yaratılış sadece O’nun yüceliği içindir, yaratılan varlıklar için değil. İşte bu yüzden bize 613 Mitzvot verilmiştir.

Bilgelerimizin dediği gibi, “Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı ise bir şifa olarak yarattım” der Yaradan. Başka bir deyişle, kişi Yaradan rızası için çalışamaz çünkü kötü eğilim onu engeller. Bu nedenle, Yaradan bize 613 Mitzvot vermiştir ki Zohar bunları “613 Eitin” (yani öğütler) olarak adlandırır, bu sayede Yaradan rızası için çalışabiliriz.

Görünüşte bu, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan yaratılış amacının tam tersidir. Mesele şu ki, ARI’nın söylediklerine inanmalıyız: “O’nun dünyaları yaratmak, oluşacakları oluşturmak ve eylemlerinin mükemmelliğini gün ışığına çıkarmak olan mutlak arzusu ortaya çıktığında.” On Sefirot Çalışması’nda, Ohr Pnimi yorumunun başında, “O’nun eylemlerinin mükemmelliği”nin, O’nun yaratılanlara vermeyi düşündüğü haz ve mutluluğun, böylece içlerinde bütünlük olacağı, böylece haz ve mutluluğu alırken utanç duymayacakları anlamına geldiğini, buna “O’nun eylemlerinin mükemmelliği” dendiğini açıklar.

Dolayısıyla, gerçekleşen Tzimtzum, yaratılanlar her şeyi cennet uğruna, Yaradan’a fayda sağlamak için yaptıklarında ışığın parladığı ve o zaman haz ve mutluluğu alacakları ve utanç duymayacakları, her şeyi kendi iyiliğimiz için değil de Yaradan rızası için yapmamız gereken Tzimtzum’un ıslahıdır. Öyleyse, Yaradan’ın rızası için çalışmamızın tek sebebi, yalnızca kendi iyiliğimiz içindir. Bu sayede utanç ekmeğinin tatsızlığı olmadan tam bir haz ve memnuniyet alacağız. Buna “O’nun eylemlerinin mükemmelliğini ortaya çıkarmak” denir, yani O’nun yarattıklarına iyilik yapmak istediği eylem, yaratılanlar haz ve memnuniyet aldığında tamamlanmış olacaktır.

Dolayısıyla, yaratılışın amacı ile yarattıklarına iyilik yapmak arasında bir çelişki yoktur, yani amaç yaratılan varlıklara fayda sağlamaktır ve Yaradan’ın kendisine hizmet edilmesini istemesi değildir. Aksine, her şey yaratılan varlıklar içindir ve O’nun hiçbir eksiği olmadığı için Yaradan’ın iyiliği için değildir. Dahası, O yaratılan varlıkların bu hazzı ve memnuniyeti aldıktan sonra kendilerini iyi hissedecekleri ve herhangi bir tatsızlık hissetmeyecekleri şekilde mutlu olmalarını ister.

Kural şudur ki, utanç ekmeğini yiyen herkes utanır. Yaradan onları bu utançtan kurtarmak ister; bu nedenle, “Tzimtzum ve gizlilik” adı verilen bir ıslah yapmıştır; onlar her şeyi Yaradan’ın rızası için yapma ıslahına sahip olmadıkları sürece, bu gizlilik yerleştirildiği için haz ve memnuniyeti alamazlar, böylece daha sonra, her şeyi Yaradan’ın rızası için yaptıklarında, almak ve keyfini çıkarmak istedikleri haz ve memnuniyet sadece Yaradan’ın rızası için olur, başkalarından karşılıksız bir hediye olarak rızık alan bir kişide mevcut olan utançtan kurtulmuş olurlar.

Yukarıda söylenenlerden, yaratılışın amacının O’nun yarattıklarına iyilik yapmak, yani yaratılan varlıkların iyiliği için olması ile yaratılışın ıslahı, yani her şeyi kendi iyiliğimiz için değil Yaradan’ın rızası için yapmamız gerektiği, bunun da yaratılan varlıkların iyiliği için olduğu ve Yaradan’a hizmet edilmesi ya da bir şey verilmesi gerekmediği arasında bir çelişki olmadığı sonucu çıkar. Aksine, her şey yaratılan varlıkların iyiliği içindir.

Şimdi sorduğumuz şeyi açıklayabiliriz: Yakup neden Yusuf’a kendisi için “gerçek merhamet” yapmasını söyledi? Bu, Yakup’un burada yapmamız gereken çalışmanın düzenini belirlediği konusuna işaret eder. Ona yaratılışın ıslahı düzenini ve yaratılışın amacı konusunu ima etti ki bunların ikisi de aynı amaca, yaratılanlara fayda sağlamaya yöneliktir.

Bu nedenle ona çalışmaya “gerçek merhamet” tarzında yani herhangi bir ödül olmadan ancak her şeyi kendi çıkarı için değil de Yaradan’ın rızası için yapmamız gerektiğini söylemeye başladı, Matan Tora (başlangıçta) kitabında yazıldığı üzere, bir kişi başkalarının iyiliği için çalıştığında, bu Yaradan’ın emri nedeniyle de olmalıdır, yani kişinin yaptığı her şey Yaradan’ın rızası için olmalıdır ve o zaman doğal olarak yaptığı her şeyde Yaradan’a bağlanmış olacaktır.

Sonrasında, Yaradan’ın rızası için çalışmamız gerektiği gerçeğinin kişinin kendisine fayda sağlamak için olduğunu ima etti, yani kişi gerçekten Yaradan’ın rızası için çalışırsa ve kendi çıkarı için bir şey istemezse, Yaradan’a bir şeyler vermek isteyeceği bir dereceye gelir ki Yaradan da bundan zevk alsın. O zaman, kişi Yaradan’ı memnun edebileceği tek bir şey olduğunu görür -Yaratılışı bu yüzden yarattığı için O’ndan haz ve mutluluk almak. Dolayısıyla, Yaradan’ı mutlu etmek ister. Ve kesinlikle, bir kişi Kral’ın hediyesinden ne kadar keyif alırsa, Kral da o kadar keyif alır.

Bu, birinin dostuna bir hediye vermesine benzer. Çoğu zaman, hediyeyi alan kişi, dostundan aldığı hediyeyi överse, dostu daha çok keyif alır. Ancak hediyeyi alan kişi ona “Bana verdiğin hediyeye gerçekten ihtiyacım yok” derse, dostu bundan zevk almaz. Aksine, alıcı hediyeye ne kadar çok ihtiyaç duyarsa, veren de o kadar çok keyif alır. Bu, alıcının hediyeyi verene duyduğu minnettarlık ölçüsünde ifade edilir. Bu nedenle, kişi Yaradan’ın kendisine verdiği haz ve mutluluktan daha fazla zevk almaya çalıştıkça, yukarıda, aşağıda olanın aldığı zevkten daha fazla memnuniyet olacaktır.

Bu nedenle, Yusuf herhangi bir ödül olmaksızın ihsan etmek amacıyla çalışmayı üstlendiğinde, ihsan etmek amacıyla yaptıklarının hazzını ve memnuniyetini almalıdır. Bu nedenle Yakup’un ona, “Ve sana kardeşlerinden bir Şekem daha fazla veriyorum” dediği yazılıdır. RAŞİ’nin yorumuna göre, “Şekem” kardeşlerinden bir pay daha fazla anlamına gelir, çünkü benim gömülmemle uğraşıyorsun, yani o zaman herhangi bir ödül almadan çalışmayı üstlendiğin için, şimdi ödemeyi yani ihsan etmek için çalışmada ortaya çıkması gereken ışık ve bolluğun bir kısmını alma zamanın geldi, zira ihsan etmek için çalışma öncelikle bu amaç için, karşılıksız hediye alan birinin duyduğu utanç olmadan haz ve mutluluğu alabilmek içindir.

“Bir Şekem” sözleriyle ilgili olarak, Baal HaSulam’ın “Şekem’inden [omzundan] yukarı, tüm insanlardan daha yüksek” olan Kral Saul hakkında yazılanları yorumladığı şekilde yorumlamalıyız (1 Samuel 9). Maddesel anlamı, halkın geri kalanından bir baş kadar daha uzun olduğu, yani başının tüm halktan daha yüksek olduğudur. Maneviyatta derecelerin Roş [baş] ve Guf [beden] olarak ikiye ayrıldığını söylemiştir. Guf, onun içinde hâlâ bütünlük olmadığı, Roş ise kişinin bütünlüğe zaten sahip olduğu anlamına gelir.

Bütünlüğün, kişinin, “ihsan etme kapları” olarak adlandırılan yaratılışın ıslahıyla zaten ödüllendirilmiş olduğu anlamına geldiğini yorumlamalıyız. Bu demektir ki, kişi, ihsan etme kaplarının eylemleriyle zaten ihsan etmeyi hedefleyebilir. Bu, ihsan etme kaplarında kıyafetlenen Hasadim [merhametlerin] ışığıyla ödüllendirildiği şeklinde değerlendirilir. Ayrıca, kişi, yaratılış amacı ile ödüllendirilmiştir, yani kapları ihsan etmek için kullanabilir. Bu, kişinin Hohma ışığı ile ödüllendirildiği anlamına gelir.

Dolayısıyla, “omzundan yukarıya doğru” ifadesi, Roş adı verilen bütünlükle ödüllendirildiği anlamına gelir. Benzer şekilde, Yakup’un Yusuf’a söylediği, “Ve sana kardeşlerinden bir Şekem daha fazla veriyorum” sözünü de yorumlamalıyız. Bu demektir ki, yaptığı işi gerçek bir merhamet olarak, yani karşılıksız kabul ederek, sonrasında alma kaplarını ihsan etmek için kullanma bütünlüğü ile ödüllendirilmiştir. Başka bir deyişle, iki şeyle birden ödüllendirilmiştir: 1) yaratılışın ıslahı, 2) yaratılışın amacı.

Yukarıdakilere göre, Şabat şarkısında yazılanları yorumlamalıyız: “Yedinciyi kutsayanın ödülü büyüktür, yaptığı çalışmaya göre.” “Yaptığı çalışmaya göre ödülü büyüktür” sözündeki yeniliğin ne olduğunu anlamalıyız. Gerçi bu durum maddesel dünyada da geçerlidir; herhangi bir işçi çalıştığı süreye göre maaş alır. O halde, bize gelip, çalışmasına göre ödül aldığını söylemesindeki yenilik nerede? Daha da kafa karıştırıcı olanı, ödül almak için değil, cennet uğruna, yani Yaradan’a fayda sağlamak için çalışmalıyız, kendimize fayda sağlamak için değil, öyleyse “onun ödülü büyüktür” ne anlama gelir?

Yukarıda söylendiği gibi, kişi altı iş günü boyunca kendi çıkarı için değil, ihsan etmek için yaratılışın ıslahında çalıştıktan sonra, bundan herhangi bir ödül almak için çalışmadığı sonucu çıkar. Aksine, her şey Yaradan’ın rızası içindir. Sonuç olarak, kişi ödül almak için çalışmadığı ölçüde, Şabat geldiğinde -ki bu “öteki dünyanın bir benzeridir”, cennetin ve dünyanın sona ermesidir – ödül alır. Yani, alma kaplarını kullanır ve yaratılışın amacı olan haz ve mutluluğun tadını çıkarır, zira artık her şeyi ihsan etmek için alabilir.

Dolayısıyla, kişi zevk almazsa, bu tıpkı ev sahibinin bir misafire yemek vermesi ve misafir için bollukla dolu bir kule yapmaya çalışmasına benzer. Ancak misafir ev sahibine “Yemeğinizden hiç zevk almadım” derse, ev sahibi nasıl memnun olabilir? O halde, konuk yemekten ne kadar keyif alırsa, ev sahibi de o kadar mutlu olur.

Bu bilgelerimizin şöyle dediği gibidir (Berahot 58): “İyi bir konuk ne der? ‘Ev sahibi benim için ne sıkıntılar çekti? Ve bütün bu sıkıntıları sadece benim için çekti’ der. Ama kötü bir konuk ne der? ‘Ev sahibinin çektiği sıkıntılar yalnızca karısı ve çocukları içindir’ der.”

Çalışmada iyi bir misafir ve kötü bir misafirin ne olduğunu yorumlamalıyız. Bir kişi kötülüğünü, yani kendi iyiliği için alma arzusunu ıslah etmediğinde, kötülüğün hükmü altındadır. Bu nedenle şöyle der: “Yaradan’ın bize Tora’yı ve Mitzvot’u yerine getirmemiz için vermesi, bizim çalışmamıza ihtiyacı olduğu içindir. Bu nedenle bize Tora ve Mitzvot’u yerine getirmemizi emretti. Karşılığında bize ödeme yapacaktır.” Yani, O dünyayı yarattıklarına iyilik yapmak için yaratmadı. Aksine, derler ki, O dünyayı kendi iyiliği için yarattı.

Ancak O, bizim O’nun için çalışmamızı ister ve karşılığında bize ödeme yapacaktır. Bu nedenle, bazen kötü misafir, “O’nun için çalışmak, yani Tora ve Mitzvot’unu yerine getirmek istemiyorum ve ödülden vazgeçiyorum” der. “Ne de onlar” yani Tora ve Mitzvot’taki çalışma, “ne de onların ödülü” der. Başka bir deyişle, Yaradan’ın bize emrettiği bu çalışma, bu çalışmanın ödülü değerli değildir.

Çalışmada iyi bir misafir, kötüyü zaten ıslah etmiş ve ihsan etme kaplarına sahip olan kişidir. Sonrasında, yaratılış amacı ile ödüllendirilir, yani zaten kötüyü ıslah ettiği için haz ve memnuniyet alır. Sonra şöyle der, “Ev sahibinin çektiği tüm sıkıntılar benim içindi” ve Yaradan’ın muhtaç olan olduğu, O’nun için çalışmamız gerektiği için değildi. Aksine, O’nun için çalışmak bizim yararımızadır, böylece hazzı ve memnuniyeti alabilir ve hazzı alırken utanç hissetmeyiz.

Ancak kötü bir misafir, hâlâ kötülüğünün hükmü altında olan biri, yani almak için alan biri, bunun tam tersini, (Yaradan’ın) her şeyi Kendisi için yaptığını, yaratılan varlıkların iyiliği için yapmadığını söyler.

Yukarıdakilere göre, merhamet ve gerçeği iki şey olarak yorumlamalıyız: 1) Hesed, her şeyi kişinin kendi iyiliği için değil, sadece Yaradan’ın rızası için yapması anlamına gelir. 2) “Hakikat”, o zaman gerçeği görmekle dünyaların tüm bu ıslahlarla birlikte yaratılmasının sebebinin sadece yaratılanların iyiliği için olduğu, böylece onların haz ve memnuniyet alacakları anlamına gelir. Ancak Hesed ile ödüllendirilmeden önce, hakikat, dünyanın yaratılışının O’nun yarattıklarına iyilik yapmak için olduğu gerçeği ifşa edilmez.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,091