Korah ile Musa arasındaki anlaşmazlığı açıklamamız gerekir. Musa, Korah’ın savunduğu her şeyin, Musa’ya değil Yaradan’a karşı olduğunu söyledi. Korah, “Topluluğun tamamı kutsaldır” diye yazıldığı gibi, Yaradan’a inandığını ve bilgelerimizin “Sina dağında herkes duydu, ‘Ben Efendiniz Tanrınızım” dediğini savundu ama o Musa’ya inanmak istemedi.
Bununla birlikte, kişisel çıkarları olmadan yani büyük bir taviz vermek zorunda kalmadan önce Musa’ya inandı. Ama bir kez Eltzaphan’ın başkan olduğunu görünce, kendinin başkanlığı hak ettiğini düşündü ve Musa’ya inanmak zorundaydı ki bu Yaradan’ın emriydi, Musa’ya olan inancı artık o kadar büyük değildi.
Yaradan’a inanması ve Tora’nın Musa aracılığıyla verildiğine inanması yeterli değildi ve ona inanması gerekirdi çünkü akıl ile Tora’yı anlamak mümkün değildir, toprak sahiplerinin görüşü Tora’nın görüşüne zıt olduğundan ve bizim sadece bilgelere inanmamız yeterli olduğundan, Tora olmadan Tora’nın ve cennet korkusunun ne olduğunu bilmek imkansızdır, çünkü inançlı olan eğitimsiz değildir, yazıldığı üzere, “Keşke Beni terk etseler de Tora’mı (yasamı) tutsalar.”
Kişi dostuna sadece küçük bir konuda güvendiğini ama büyük bir konuda güvenmediğini söyleyemez. Büyük şeylerde dostuna güvenmeyen insan, küçük şeylerde de kesinlikle ona güvenmez. Küçük bir konuda ona güveniyormuş gibi görünmesinin nedeni, yalnızca o şeyin kendisi için önemli olmamasıdır, bu yüzden doğruyu söylemese bile bunun önemli olmadığını düşünür.
Bu nedenle, Korah, başkanlık konusunda Musa’ya güvenmek istemediğinde, geri kalan konularda da inancının olmadığı hemen ortaya çıktı. Bu yüzden hemen masmavi bir Talit [Yahudi dua şalı] ve kitaplarla dolu bir ev sordu.
Bilakis bizler, bilgelere olan inancımızda güçlü olmalı ve kendimizi teslim etmeliyiz ve erdemlilere kıyasla, bizim gözümüzde düşük seviyede olmalıyız. Düşük seviyede olma meselesi öncelikle kişinin, dostunun yapmasını zorunlu kıldığı bir şeyi yapması gerektiğinde ortaya çıkar, kişinin kendi görüşü, dostunun görüşünün tam tersi olmasına rağmen, yine de kendisine boyun eğdirir. Kendi görüşünü alçalttığı zaman, buna “alçak seviyede olma” denir.
Datan ve Aviram’ın anlamı budur. “Datan” Dat’ın [inanç] “arzu” anlamına gelen Avi [babam] formunda olmasını istedikleri anlamına yani “Arzu” anlamına gelir, tıpkı “Ava’nın onları bırakmasını [istediği]” gibi. Avi-Ram’ın anlamı budur, inanç Ram’dır, onun aklına uygundur.
Buna karşılık, Musa, “tamamı gök mavisi bir Talit” vb. yazıldığı gibi, onun aklına uygun olmayan, bir alçakgönüllülük inancı getirdi. Bu nedenle “Onlar canlı canlı Şeol’e indiler”, yani canları olmasına rağmen, çünkü hepsi Sina Dağı’ndaydı, Tora olmadan bilgelere inanarak Şeol’a ineriz. Bilgelere inanmaktan başka yol yoktur.