e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Yaradan ile Konuşmak – 5 Eylül

Sabah Dersi Materyali – Yaradan ile Konuşmak – 5 Eylül

1) Rabaş, Makale 3, Yaradan’ın Adının ‘Hakikat’ Olması Ne Demektir? (1988)

Kişinin istediği hayatın Yaradan’la bağ kurmak olduğunu söylemeliyiz. Kişi ister dua ile O’ndan kendisine bir şey vermesini istediğinde, ister Yaradan’ın kendisine verdiği şeyler için teşekkür ettiğinde, nihayetinde o zaman Yaradan’la konuşuyordur. Eğer kişi Yaradan’la sohbet ettiği gerçeğini takdir eder ve o zaman hiçbir şeyden yoksun olmadığı için yaşam uzatırsa, Yaradan’la konuşmanın bağı ona hayat verir.

2) Rabaş, Makale 3, Yaradan’ın Adının ‘Hakikat’ Olması Ne Demektir? (1988)

Kralla konuşma ayrıcalığı yeterlidir ve bu ona hayat verir. Kral’dan bir şey istemesinin sebebi, Kralın ona istediğini verecek olması değildir, zira sanki dileği gerçekleşmiş gibi duanın kendisi onun için yeterlidir.

Benzer şekilde kişi Yaradan’a kendisine verdikleri için teşekkür ettiğinde, Kral’la şimdi konuşma ve Ona teşekkür etme fırsatına sahip olması gerçeğinin dışında, hediyenin boyutuna aldırmaz, bunların hepsi O’nun önemidir. Bu demektir ki, kişi Yaradan’ın ona verdiği ya da vermesini istediği verme koşulunu dikkate almıyor. Aksine tek önem verdiği şey, artık Kral’la konuştuğuna inanmasıdır.

3) Rabaş, Makale 9, Kişinin Yüceliği, İnancının Gelecekteki Ölçüsüne Bağlıdır (1987)

Bazen kişinin gözünde Kral o kadar önemlidir ki kişi Kral’la konuşmak için güçlü bir arzu duyar, ancak konuşmak istemesinin sebebi Kral’ın ona bir şeyler verecek olması değildir. Kişi bir şey istemez, çünkü tüm hazzı Kral’la konuşma ayrıcalığına erişmektir.

Ancak, Kral’ın karşısına bir taleple gelmemek kaba bir davranıştır, bu yüzden Kralın verebileceği bir şeyler arar. Başka bir deyişle, kişi Krala gelmek istediğini ve böylece Kralın ona bir şeyler vermesini istediğini söyler, ama gerçekte, Kralın ona bir şeyler vermesini istediğini yalnız dışsallıkta söyler. Kalbinde Kral’dan hiçbir şey istemez. Sadece Kral’la konuşma becerisine sahip olmak onun için yeterlidir, Kral’ın ona bir şey verip vermemesi önemli değildir.

4) Rabaş, Makale 4, Çalışmada, Erdemlinin Nesilleri İyi İşlerdir, Nedir (1990)

Kişi durup Yaradan’a dua etmek istediğinde, Kral’ın önünde duruyormuş gibi hissetmek ister, çünkü o zaman tüm kalbini ve aklını Kral’a verebilir. Kralın büyüklüğü ve önemi nedeniyle, Kral’dan uzaklaşması mümkün değildir.

Dolayısıyla burada iki şey vardır: 1) Kralla ilgili olmayan, başka bir düşüncenin girebileceği yer yoktur. O zaman, Kralın yüceliği nedeniyle korkudan, dünyada kendisinden ve Kraldan başka kimse yok gibidir. 2) Kişi o zaman, Kral ile konuşma ayrıcalığına sahip olduğu için iyi bir durumda olduğunu hisseder.

5) Rabaş, Makale 25, Mitzvot’u Uygulamanın Ölçüsü (1986)

Kişi, Yaradan kendisine birazcık göründüğünde, Kral’ın önemini hissetmeye ve O’na doğru çekilmeye başladığına ve meşalenin önündeki mum gibi iptal olduğuna inanmalıdır. Yukarıdan duyduğu haberciyi takdir etmeye devam ederse, bu takdiri ölçüsünde maneviyata olan özlemi de büyür. Ve maddesel dünyadan çıkıp yalnız iyilik olan bir dünyaya girdiğini hissetmeye başlar.

Ancak eğer bu çağrıyı, gelip Kral’la konuşması ve bundan sevinç duyması ve duyduğu bu sevinci alma kaplarına damıtmaya başlaması için çağrıldığını takdir etmeyi unutursa ve Yaradan’a kendisini daha yakına getirdiği için teşekkür edip övmeye özen göstermez ise, derhal geri çevrilir ve Kral’ın sarayından çıkarılır.

6) Rabaş, Makale 12, Çalışmada Yarım Şekel Nedir – 1 (1987)

Eğer kişi dikkatini Kral’ın önemine verirse Tora ve Mitzvot’u elinden geldiğince yerine getirme konusunda tam bir tatmine sahip olacaktır. Örneğin kimsenin gelip konuşmasına izin verilmeyen büyük bir Kralla konuşma ayrıcalığı olsa bile bu böyledir. Aksine Kralın sırdaşlarını Kralla birkaç kelime konuşmasına izin verilmesi için çok fazla ikna etmek gerekir. Kişi pek çok insanın Krala yaklaşmasına izin verilmediğini gördüğünde ve hatta Kralın kasabada olduğu söylendiğinde ve O’nunla konuşabilecek insanların olduğunu gördüğünde ne kadar mutlu olurdu!

Kişi dünyada Kral’ın olduğunu bilmeyen insanlar olduğunu ve dünyada yalnızca küçük bir grup insana dünyada bir Kral olduğuna inanmaya dair bir düşünce ve arzu verildiğini görür. Kral hakkında bilgilendirilenler bile O’nunla konuşmanın mümkün olduğunu bilmezler. Ama yukarıdan bu kişiye gelip Kral’la konuşabileceğine, yani inanabileceğine dair bilgi verilmiştir.

7) Baal HaSulam, Kabala Öğretisi ve Özü

Yaradan’ın, bu türü yaratmasının amacını anlamamız gerekir. Aslında bu, insanı daha yukarı ve daha önemli bir dereceye yükseltmek, Yaradan’ını, ona zaten verilmiş olan insan algısıyla hissetmek içindir. Ve kişi, dostunun arzusunu bildiği ve hissettiği gibi, Yaradan’ın yöntemlerini de öğrenecektir; Musa’yla (Musa Peygamber) ilgili şöyle yazıldığı gibi: “Ve Yaradan Musa’yla yüz yüze konuştu, insanın dostuyla konuştuğu gibi.”

Herkes Musa gibi olabilir. Şüphesiz, önümüzdeki Yaratılışın gelişimini, evrimini inceleyen herkes, işleyişi, kişinin dostuyla konuştuğu gibi Yaradan’ı ile sohbet edip anlaşabileceği muazzam algıyı edinene dek gelişen, O’nun büyük hazzını görüp anlayacaktır.

8) Rabaş, Makale 23, Çalışmada Bir İneğin Küllerinin Arındırılmasının Anlamı Nedir? (1991)

İnsan, atalarımızın “O’nun niteliklerine tutunmak” konusunda söylediği gibi, form eşitliği ile dünyada Kral’ın sarayında olmaktan daha önemli bir şey olmadığını gözünde canlandırmalıdır: “O merhametli olduğu için, sen de merhametlisin.” Bununla kişi Kralın sarayına girer ve her seferinde Kral ile konuşmakla ödüllendirilir.

9) Rabaş, Makale 19, Sevince Dair (1986)

Baal HaSulam’dan duyduğum üzere, bunun başka bir anlamı da vardır ve bu bir yansımayla ilgilidir, şöyle ki bu yerde bulunan kişi tek ve bir olduğunu düşünür. Böylece eğer kişi Kral ile ayakta durduğunu ve konuştuğunu düşünürse, o zaman Kral’ın bulunduğu yerdedir ve böylece yazıldığı gibi kişi  “O’nun yerinde güç ve sevinç” hisseder.

10) Rabaş, Makale 35, Çalışmada, “Casus”ların Anlamı Nedir? (1991)

Kişi hayal etmelidir ki; tüm dünyanın övdüğü neslin en büyüğü, o büyük adam onunla konuşma izni verse, ne kadar mutlu da olurdu, çünkü onunla konuşabilmenin bu zevkini hissettiğinde, dünyada hiçbir şeye ihtiyacı olduğunu hissetmezdi. Her zamankinden daha fazla hissedilen haz, tüm endişelerini unutturur ve tüm vücudu şimdi kendini aldığı hazza verirdi. Şöyle ki eğer haz alırken şu anda aldığı hazdan başka bir şey düşünebiliyorsa, bu şimdi aldığı hazzın eksik olduğunun bir işaretidir.

Bu nedenle, kişi kendi kendine Yaradan’ın O’nunla konuşmasına izin verdiğini tasvir ettiğinde, O’nun ne söylediği önemli değildir, ama Yaradan ile konuşma fırsatına sahip olması önemlidir, bundan böyle bir ayrıcalığa sahip olduğu için haz ve zevk almalıdır. Bundan dolayı, sağın çalışması, kişinin Yaradan ile konuştuğuna ve şu anda hiçbir şeye ihtiyacı olmadığına inanmasıdır.

11) Baal HaSulam, 52. Mektup

Kişi iç gözlem yapıp kendi berbat aşamasını hissettiğinde, Yaradan’a geri dönmek ve O’na tutunmak için büyük bir özlemle duasını eder. Tüm bu duaların ve uyanışların kendi gücüyle olduğunu düşünür ve oturup büyük ya da küçük, Yaradan’ın onu kurtarışını bekler. Zaman geçtikçe ve Yaradan’dan bir işaret almadıkça çaresizliğe düşer, çünkü tüm bu özlemden sonra Yaradan’ın onu istemediğini düşünür. O’na asla dönmez.

Bununla ilgili şöyle yazılıdır: Yaradan Kendini sana sunduğunda, “Bulabiliyorken Yaradan’ı ara.” Sonra sen de O’nu mutlaka ara, çünkü önce hareket etmek insanın yoludur. Diğer bir deyişle, Yaradan önce senin O’nu araman için sana kalp verir. Bunu bildiğinde, Kral seni çağırdığından kesinlikle talebin ölçüsünde güçlenirsin.

Bu nedenle şöyle der: “O yakınken O’nu çağır.” Bu demektir ki, Yaradan seni O’na yakınlaştırması için çağırdığında bil ki O zaten sana yakın, çünkü başka türlü O’nu çağırıyor olmazsın. Bu, ayrıca şu ayetin anlamıdır: “Onlar çağırmadan Ben cevap vereceğim.” Yani eğer O’nu çağırırsan o zaman bu demektir ki O, senin O’nu çağırman için zaten sana uyandırılış vermiştir.

12) Rabaş, Makale 18, Kim Duaya Neden Olur? (1986)

Bunun hakkında Baal HaSulam der ki: “Şöyle yazılmıştır: ‘Ve öyle olacak ki onlar çağırmadan önce, Ben cevap vereceğim ve onlar henüz konuşurken Ben duyacağım.’” Bunu şöyle yorumlar: Kişi hatasını hissettiği ve Yaradan’dan ona yardım etmesi için dua ettiği zaman, bunun sebebi kişinin hatasını hissederek dua etmesi için bir nedeni olması değildir. Daha doğrusu, bunun sebebi, kişinin Yaradan tarafından tercih edilmesi ve Yaradan’ın onu yakına getirmeyi istemesidir.

O anda, Yaradan kişiye kendi hatasının hissiyatını gönderir ve O’na katılması için onu çağırır. Diğer bir deyişle, ona Yaradan’a dönme ve Yaradan’la konuşma arzusunu vererek onu yakınına getiren, Yaradan’dır. Bundan şu sonuç çıkar: Kişi dua etmeden önce bile, dua çoktan yerine getirilmiştir. Yani Yaradan kişinin O’nunla konuşmasını sağlayarak onu yakınlaştırmıştır. Buna, “Onlar çağırmadan önce, Ben cevap vereceğim.” denir. Yani Yaradan’a dua etme düşüncesi insanın zihninde belirmeden önce, Yaradan o kişiyi O’nun yakınına getirmiştir.

13) Baal HaSulam, 52. Mektup

“Onlar konuşurken, Ben dinlerim,” yani Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu, atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir.” Çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider. Bu “Öz özü çeker ve özü oluşturur.” sözünün anlamıdır. Bu sözleri not al, çünkü onlar Yaradan’ın yolundaki ilk temel şeydir.

14) Rabaş, Makale 18, Kim Duaya Neden Olur? (1986)

Fakat bu durumdan sonra, Baal HaSulam, kişinin İlahi Takdir’e inanması gerektiğini söyler, yani Yaradan’ı çağıran kişi değildir, fakat kişiyi çağıran ve ona, “Benimle konuşmanı istiyorum.” diyen, Yaradan’dır. Dolayısıyla yakınlaşma düşüncesi kişiden değil Yaradan’dan gelmiştir. Bu nedenle kişi, Yaradan duayı duymadı diye düşünmemelidir. Aksine kişi Yaradan’a, yakına getirmesi için dönmeden önce bile Yaradan onu yakınlaştırmıştır.

Buna, “Onlar çağırmadan önce Ben cevap vereceğim.” denir.

15) Rabaş, Makale 18, Kim Duaya Neden Olur? (1986)

Ama neden Yaradan onu seçti ve O’na gelmesi ve dua etmesi için çağrı yaptı? Bunun için hiçbir cevabımız yok. Bunun yerine, bunun böyle olduğuna mantık ötesi inanmalıyız. “İlahi Takdirin Rehberliği” dediğimiz şey budur. Kişi, “Yaradan’ın bana yukarıdan bir uyanış vermesini bekliyorum ve sonra kutsallığın çalışmasında çalışabileceğim.” dememelidir. Baal HaSulam şöyle der: Gelecek açısından kişi ödül ve cezaya inanmalıdır, yani kişi demelidir ki: “Eğer ben kendim için değilsem kim benim için ve ben kendim için olduğumda ben neyim ve eğer şimdi değilse, ne zaman?” (Avot, bölüm 1).

16) Likutey Halahot, Sinagogun Kuralları, 1

İsrail’in tüm ruhlarıyla, barış yoluyla birleşip bir olmadan, duanın sözlerini söylemek imkansızdır. Bu nedenle, dua esas olarak halk içindedir ve yalnız değildir. Böylece kişi ayrı ve yalnız olmayacaktır; çünkü bu, Keduşa’nın tersidir. Bunun yerine sadece kutsal topluluğu bir araya getirmeli ve bir olmalıyız. Bu, halk içindeki duadır.

17) Rabaş, Makale 13, Firavun’a Doğru Gel -2 (1986)

Bilmeliyiz ki dost sevgisinde de seviyeler vardır, yani dost sevgisine olan zorunluluk üzerine düşünmeliyiz.

Bunu, giriş katı olan iki katlı bir binaya da benzetebiliriz. Kral ikinci kattadır ve tek amacı Kral ile yüz yüze görüşmek ve Kral’a gitmek olan kişiye, önce birinci kata çıkması gerektiği söylenir, çünkü birinci kata çıkmadan ikinci kata çıkmak mümkün değildir.

Elbette herkes bunun böyle olduğunu anlar. Ancak, öncelikle ‘ıslahlar’ olarak adlandırılan birinci kata çıkmalarının bir nedeni vardır. Diğer bir deyişle, birinci kata çıkmakla, kişi Kral’la yüz yüze konuşmayı öğrenebilir ve Kral’a arzusunu sorabilir.

18) Rabaş, Makale 25, Mitzvot’u Uygulamanın Ölçüsü (1986)

Kişi her şeyi Yaradan’ı memnun etmek niyetiyle yapmalıdır. Yaradan’la konuşabilmesi için ona yukarıdan, büyük bir ayrıcalık verilmiştir. […]

Kişi, herkesin ona yaklaşmasına izni olmayan, kasabadaki en önemli adamı görmesine izin verildiğini gözünde canlandırmalı; huzuruna çıkıp onunla konuştuğunda ne kadar sevinç duyardı? Ya da ülkedeki en önemli adamın huzuruna çıkmasına izin verilseydi, nasıl mutlu olurdu! Ve ayrıca sadece seçilmiş birkaç kişiyle konuşan, dünyadaki en önemli kişiyle konuşmasına izin verildiğini hayal etse, başkalarının sahip olmadığı bu büyük ayrıcalık kendisine verildiği için nasıl mutlu ve sevinçli olurdu? Bu dünyada, bunun bize tatmin ve memnuniyet verdiğini görürüz.

19) Rabaş, Makale 25, Mitzvot’u Uygulamanın Ölçüsü (1986)

Kişi, Tora’nın sözlerini söylediğinde, Yaradan’a dua ettiğinde ya da kutsandığında, saygıdeğer biriyle, dünyanın Kralı’yla konuştuğunu hayal etmelidir ve O’nun kendisine yardım etmesini dilemelidir. Yani bütün bu betimlemelerden sonra, bu hâlâ maddesellikte saygıdeğer birisiyle konuşmakla ve o zaman hissettiğiyle, hiç çaba harcamadan hissettiği önemle aynı şey değildir. Ama maneviyatta, Yaradan’la konuşmanın önemini biraz olsun hissedene kadar, çeşitli betimlemelerle uğraşmalıdır.

Oysa mesele çok basittir: Maddesellikte, insanların ona saygı duyduğunu görür. Bundan dolayı, birey, halkın verdiği bu önemden etkilenir ve o kişiyle ilgili halkın verdiği önem sebebiyle, ona hizmet etmeyi kabul eder.

20) Baal HaSulam, 18. Mektup

Sabah ilk iş uyanır uyanmaz O’nunla Dvekut’un ânını kutsamalı ve aklına boş bir düşünce gelmesin diye yirmi dört saat boyunca kalbini Yaradan’a açmalı ve bunu doğa üzeri ya da imkânsız görmemelidir.

Aslında demir ayrımı yapan, doğanın imajıdır ve kişi hissettiği doğanın ayrımını iptal etmeli ve önce bu ayrımların O’ndan gelmediğine inanmalıdır. Sonra kendi doğal arzusunun üzerinde olsa da kalbinin derinliklerinden dua etmelidir.

Bilin ki daima, formlar Keduşa’dan olmadığı zaman bile size engel olur ve hatırladığınız anda da dururlar. Bütün gücünüzle kalbinizi açın, böylece Yaradan O’nunla Dvekut’u engelleyenlerden sizi korur. Aşamalı olarak kalbiniz Yaradan’a alışarak genişler ve O’na tutunmaya özlem duyar ve Tanrı’nın arzusu sizin tarafınızdan yerine getirilmiş olur.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,094