e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada İsrail’in Toprağın Mirası ile Ödüllendirilmesinin Sebebi Nedir?

Çalışmada İsrail’in Toprağın Mirası ile Ödüllendirilmesinin Sebebi Nedir?

Makale No. 44, 1991

Ayet şöyle der (Tesniye 9:5), “Onların ülkesini miras alacak olmanız, erdemli olmanızdan ya da kalbinizin tamlığından değil, ulusların kötülüğü yüzünden, Tanrınız Efendinizin onları önünüzden kovması ve Efendimizin atalarınıza ettiği yemini yerine getirmek içindir.”

Bunu anlamalıyız, çünkü Yaradan’ın İsrail halkına toprağın mirasını vermesinin nedeninin, yazıldığı gibi “Tanrı’nız Efendinizin önünüzden kovduğu ulusların kötülüğü yüzünden” olduğunu ima eder. Yani, “ulusların kötülüğü” olmasaydı, toprağın mirasının verilmesinde herhangi bir fayda olmazdı. İkinci nedeni de anlamalıyız. Bunun “Efendimiz atalarınıza ant içtiği için” olduğunu söyler. Yemin olmasaydı, Yaradan’ın bu toprakları İsrail halkına vermesi gerekmeyecek miydi?

Bunu anlamak zordur. Bilgelerimiz “Dünya sadece İsrail için yaratıldı” derler. Bu, dünyada var olan tüm iyi şeylerin, İsrail için olduğu anlamına gelir. Bu, İsrail halkına iyi, geniş ve imrenilen toprakların, süt ve bal akan bir toprağın verilmesinin farklı nedenleri olduğu anlamına gelir.

Metin iki neden sunmaktadır: 1) ulusların kötülüğü, 2) atalarınıza ettiği yemin.

Yine de yazı bize, O’nun bize ülkeyi miras olarak vermesinin nedeninin, erdemimiz ve kalbimizin tamlığı olduğu yanılgısına düşmememiz gerektiğini söyler. Aksine, yukarıda belirtilen iki nedenden dolayıdır.

Baal HaSulam yazılanlar hakkında şöyle der (Yaratılış 15:7-14), “Ve ona, ‘Bu ülkeyi miras alman için sana veriyorum’ dedi. İbrahim, ‘Onu miras alacağımı nereden bileceğim?’ dedi. O da İbrahim’e, ‘Şunu kesin olarak bil ki, senin soyundan gelenler, kendilerine ait olmayan bir ülkede yabancı olacaklar, onlara dört yüz yıl eziyet edecekler ve sonunda büyük bir servetle çıkacaklar’ dedi.”

İbrahim’in, “Orayı miras alacağımı nereden bileceğim?” sorusuna Yaradan’ın verdiği yanıtın ne olduğunu sordu. Yaradan, “Şunu kesin olarak bil ki, senin soyundan gelenler kendilerine ait olmayan bir ülkede yabancı olacaklar ve daha sonra büyük bir servetle çıkacaklar” dedi. Bu, cevabın “Nasıl bileceğim?” sorusuna verildiği anlamına gelir. Yani, İbrahim miras hakkında garanti istediğini söyler, bu yüzden Yaradan ona cevap verir, böylece bu cevapla toprağın mirasından emin olacaktır. Bu nedenle, cevabı anlamalıyız, çünkü cevap mirasın garantisini içerir.

Bunun, Yaradan ona “miras alman için sana bu toprağı vereceğim” dediğinde, İbrahim’in bu toprağın büyüklüğünü ve önemini gördüğü anlamına geldiğini söyledi, zira toprağın mirası meselesi, yukarıdan gelen tüm ışıkları alan ve ruhlara bahşeden Malhut’a atıfta bulunur, çünkü Malhut’a “İsrail meclisi” denir.

İbrahim, “Kli olmadan ışık olmaz”, yani “eksiklik olmadan doyum olmaz” kuralına göre, Yaradan İsrail’e yukarıdan birazcık aydınlatma ve uyanış verirse, azla yetineceklerini ve daha yüksek derecelere ihtiyaç duymayacaklarını gördü. Sonuç olarak İbrahim, İsrail halkının toprak mirasını almasının hiçbir yolu olmadığını gördü, zira buna ihtiyaçları yoktu.

“Nasıl bileceğim?” sorusu buydu. Yaradan’ın kendisine söylediklerine inanmadığından değil. Aksine, sorusu, onların buna ihtiyacı olduğunu göremediğini söylemesiydi. Bu, ona ihtiyacı olmayan bir kişiye, değerli bir şey vermek gibidir. Ondan zevk alamaz. Bundan çıkan sonuç, onlara toprak mirası verilse bile, ihtiyaçları olmadığı için ondan zevk alamayacaklarıdır. Verenin bakış açısından her şey yolunda olsa da alttakinin ihtiyacı yoksa, veren ne yapabilir? İbrahim de bunu sordu.

Cevap şuydu: “Şunu kesin olarak bil ki, senin soyundan gelenler yabancı olacaklar.” Bu demektir ki, “kendilerine ait olmayan bir ülke” olarak adlandırılan Mısır’da sürgünde olacaklar, yani Yaradan rızası için çalışmak isteyen İsrail halkını, Mısırlılar kontrol edecek. Her seferinde İsrail halkı, sürgünden çıkmak isteyecektir, şöyle yazıldığı gibi (Çıkış 2:23), “Ve İsrailoğulları çalışmaktan dolayı iç çektiler ve feryatları Tanrı’ya yükseldi.” Genel olarak, dünya uluslarına “kendisi için alma arzusu” denir. Ancak, alma arzusunda birçok arzu vardır ve her arzu belirli bir ulusa atfedilir. Bu nedenle genel olarak “dünyanın yetmiş ulusu” olarak adlandırılırlar ve bu da arzudaki yetmiş anlayışa tekabül eder. Bu, “biri diğerinin karşısında”, yani Keduşa’nın [kutsallığın] yedi Sefirot’unun karşısında, her biri on Sefirot’tan oluşan ve birlikte yetmiş ulusu oluşturan HGT NHYM şeklinde uzanır.

Ayrıca, Yaşar-El [Yaradan’a doğru] adını taşıyan “İsrail” anlayışı da vardır. Bunlar kişinin kendisi için alma arzusunun tam tersidir, daha doğrusu bu, Yaradan’a ihsan etme arzusu olarak ayırt edilir. Başka bir deyişle, kişi Yaratıcısını memnun etmek ister.

Bu nedenle, Mısırlılar onları kontrol ettikleri için, tüm çalışmalarını Yaradan için değil, Mısırlılar için yapmak zorundaydılar. Bu yüzden “Ve İsrailoğulları çalışmaktan dolayı iç çektiler” diyor. Yani İsrailoğulları, Yaradan için çalışmak istedi ama Mısırlılar onları kontrol etti; bu yüzden iç çektiler. Yani, sadece ilerlemediklerini değil, gerilediklerini de gördüler. Bu yüzden şöyle yazılmıştır: “Ve çalışmalarından dolayı Tanrı’ya feryat ettiler.”

Sonrasında, sürgünden kendi başlarına çıkamayacaklarını gördüklerinde, “Ve feryatları Tanrı’ya yükseldi” yazıldığı üzere, Yaradan’dan yardım istediler. Demek ki, Yaradan Mısır’daki sürgünden çıkmalarına yardım etti. Bu, Zohar’ın “Arınmak için gelene yardım edilir” sözüyle ilgili söylediği şeydir. “Ne ile?” diye sorar. Ve cevap verir, “Kutsal bir ruhla.”

Bu, özellikle kötülüğün yönetimi altında oldukları zaman, kötülüğün yönetimini -her seferinde daha fazla- gördükleri anlamına gelir. O zaman kişi, iki şeyi hissetmeye başlar: 1) Mısırlıların yönetimi olan alma arzusu o kadar kötüdür ki, onu Yaradan’dan uzaklaştırır. Yani, ihsan etmek için çalışmaya başlamadan önce, alma arzusunun kendisine ne kadar zarar verdiğini bilmiyordur. Bu bilinen nedenden dolayı böyledir, çünkü kişiye kötülüğün gücü bir kerede gösterilmez. Aksine, ona azar azar gösterilir, aksi takdirde hemen çalışmadan kaçacak ve bunun kendisine göre olmadığını söyleyecektir.

Yukarıdakilere göre, Lişma [O’nun rızası için] meselesinin, kişiye çalışmanın başında ifşa edilmediğini söyleyen Maimonides’in şu sözlerini yorumlamalıyız: “Bilgi edinene ve çokça bilgelik kazanana kadar, bu sır onlara azar azar gösterilir.” “Onlara bu sır azar azar gösterilir” ifadesinin ne anlama geldiğini anlamalıyız. “Azar azar” diye bir şeyin nasıl olabileceğini anlamalıyız. Sonuçta, bir kişiye her şeyi Lişma yapması gerektiği söylendiğinde, ona her şey açıklanır. İfşa edilecek başka ne vardır?

“Onlara gösterilir” dediğinde, Lişma meselesinin bu sırrını onlara gösterenin kim olduğunu yorumlamalıyız. “Bilgi edininceye ve çokça bilgelik kazanıncaya kadar” dediğini de anlamalıyız. Birinin “bilgi edininceye ve çokça bilgelik edininceye kadar” ile ödüllendirildiğini kim bilir?

Bunu, Zohar’ın ayet hakkında söylediği gibi anlayabiliriz, “Ya da günah işlediğini ona bildir.” “Bunu ona kim bildirdi?” diye sorar ve “Yaradan” diye cevap verir. Neden Yaradan’ın ona günah işlediğini bildirdiğini söylediğini anlamalıyız. Onu ne şekilde bilgilendirmiştir? Bunu Sulam’da [Zohar’ın Merdiven yorumu] yazılan şekilde yorumlamalıyız (Bereşit Bet, Madde 103), “Eğer kişi kendi zevki için bile Tora ve Mitzvot ile meşgul olursa, içindeki ışık sayesinde, kendisi için almanın doğasındaki alçaklığı ve korkunç bozukluğu yine de hissedecektir. O zaman bu alma doğasından uzaklaşmaya karar verecek ve kendini tamamen Yaradan’a memnuniyet ihsan etmeye adayacaktır. O zaman Yaradan onun gözlerini açacak ve kişi önünde hiçbir eksiği olmayan, mutlak mükemmellikle dolu bir dünya görecektir.”

Artık Yaradan’ın ona “günah işlediğini” nasıl bildirdiğini anlayabiliriz. Bir kişi Lo Lişma’yı [O’nun rızası için değil] öğrendiğinde bile, içindeki ışığın ona, alma arzusunun tüm kötülüklerin nedeni olduğunu, insanın yaratılan varlıklara vermek istediği bu zevk ve hazzı alma yeteneğini engelleyen şey olduğunu bildirdiğini yorumlamalıyız. Ve Tora’daki ışık, Yaradan’ın insana günah işlediğini bildirmesi olarak kabul edilir.

Maimonides’in, neden bir kişiyi Lişma’da değil de Lo Lişma’da çalışmaya alıştırmamız gerektiğini söylediğini de yorumlamalıyız. Bu böyledir çünkü Lişma meselesi kişiye Tora’nın ışığını almasıyla ifşa olur. Dolayısıyla, kişi, Lo Lişma’da bile Tora ile uğraşmazsa, Tora’nın ışığını nereden alacaktır? Maimonides, bu nedenle Lo Lişma ile başlamamız gerektiğini söyler.

Bununla sorduğumuz soruyu anlamış oluruz: “Onların “çokça bilgelik” ile ödüllendirilip ödüllendirilmediklerini kim bilebilir, ki onlara Lişma konusunu açıklamaya izin verilsin? Cevap şudur: Tora’daki ışık, onların Tora’nın ışığından ne kadar ilham aldıklarını bilir ve bu ölçüde onlara Lişma konusunu açıklamak mümkün olur.

Bununla Maimonides’in söylediği şeyi, bu sırrın onlara azar azar gösterildiğini anlayacağız. Bu, Yaradan’ın rızası için meselesinin, kişinin kendi iyiliği için olmadığı anlamına gelir. Kişi neyin kendi iyiliği için olmadığını hissetmelidir ve bu ona Tora’nın ışığını ifşa eder. Dolayısıyla, her seferinde ışık ona, alma arzusundaki kötülüğün miktarını gösterir, zira kişi, Tora’dan aldığı ışık sayesinde, her seferinde alma arzusunda var olan kötülüğün bir kısmını görür. Bu yüzden kendisine “azar azar” gösterildiğini söyler.

Kötülük iki şekilde yorumlanır: 1) kötülüğün niteliği, yani kişinin kendisi için almakla ne kadar kaybettiği 2) bedenin ihsan etme çalışmasına ne kadar itiraz ettiği.

Kişi, bu ikisini, Tora’daki ışıktan azar azar alır. “Onlara bu sır azar azar gösterilir” sözlerinin anlamı budur. Yani, kişi Lo Lişma’da Tora’dan aldığı ışık sayesinde, yukarıdaki iki meseleyi ifşa eder. Başka bir deyişle, kişi üstesinden gelebildiğini gördüğünde, alma arzusunda bulunan kötülüğün ölçüsü ve bedenin direncinin ölçüsü, her seferinde daha büyük ölçüde ortaya çıkar. Bu nedenle “azar azar” denmektedir, yani her seferinde ışık, kişiye ifşa olur ki buna bir kerede ifşa olması mümkün değildir denir.

Şimdi sorduğumuz soruyu anlayabiliriz: Yazı neden özellikle ulusların kötülükleri sayesinde ülkenin mirası ile ödüllendirildiklerini söylüyor? Bunun nedeni, Yaradan’ın İbrahim’e vaat etmiş olmasından, bu şekilde, yani İsrail, sürgünde Mısırlılardan dolayı acı çektiğinden, yani dünyanın tüm ulusları, içlerindeki tüm kötü niteliklerle, İsrail halkını kontrol etmek istediğinden ve İsrail halkı özellikle her şeyi yetmiş ulusun iyiliği için değil, Yaradan’ın rızası için yapmak istediğindendir. O zaman, eksikliği hissedecekler ve onları yenmek için güçsüz olduklarını göreceklerdir.

O zaman, şöyle yazıldığı gibi olacaktır, “Ve İsrailoğulları çalışmaktan dolayı iç çekti ve feryatları Tanrı’ya yükseldi.” O zaman, Yaradan onlara bunun için gerekli yardımı yapacaktır. Yani, her seferinde, “kutsal bir ruh” ile ödüllendirilecekler ve bu, İsrailoğulları’nın toprağın mirasını almaya ihtiyaç duymalarının nedeni olacaktır, zira kendilerini dünya uluslarının kontrolünden kurtarmak için bunu zorunluluktan alacaklardır.

“Ama bu ulusların kötülükleri yüzünden Tanrınız Efendiniz onları önünüzden kovuyor” sözlerinin anlamı budur. Başka bir deyişle, özellikle ulusların kötülüğü sayesinde, Yaradan onlara İsrail topraklarının mirasını verebilir, zira onlar bu kötülüğün, Yaradan’a yaklaşmayı engellediğini ifşa ettiklerindeki kötülük hissi, maneviyatta “yakın ve uzak” meselesi form eşitliği meselesi olduğu için, ihtiyacımız olan tek şey budur. Işık ve Kli [kap] arasında form eşitliği olduğunda, ışık Kli’de kıyafetlenir.

Dolayısıyla, “ulusların kötülüğü” olarak adlandırılan kötülük hissi, kötülükten kurtulma ihtiyacına neden olur ve akabinde kişi, kendini kendi için almaktan arındırmaya başlar ve bunun kendi elinde olmadığını görür. O zaman, bilgelerimizin dediği gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir” diyerek, Yaradan’a kendisine yardım etmesi için dua etmeye başlar. Zohar’ın sözlerinde belirtildiği gibi, ona kutsal bir ruh verilir. Başka bir deyişle, her seferinde kendisine bir ruh verilmesiyle yukarıdan yardım alır. Buradan, yükseliş ve düşüşlerin, toprağın mirasını alma ihtiyacına ve arzusuna neden olan sebep olduğu sonucu çıkar.

Bu nedenle, bunun nedeninin “Efendi’nin atalarınıza yemin etmesi” olduğunu söyler. Yani, bunun nedeni O’nun atalarınıza yemin etmiş olması ve bu nedenle onlara toprağın mirasını veriyor olması değildir. Sorduk, ama bilgelerimiz “Bereşit [başlangıçta], İsrail’den başka Reşit [başlangıç] yoktur” diye yazılanlar hakkında söylediler. Buradan, her şeyin İsrail için olduğu ve atalara ettiği yeminden dolayı olmadığı sonucu çıkar.

Yine de İsrail halkı, toprağın mirasını almaya hak kazandığında, toprağın mirasına ihtiyaç duyduklarında, “ama bu ulusların kötülüğü yüzünden, Tanrınız Efendiniz, onları önünüzden kovuyor” dediği gibi, İsrail çocuklarının toprağı miras almasının nedeninin bu olmasını yorumlamalıyız.

Bilindiği gibi “toprak” Malhut olarak adlandırılır ve Malhut’a “İsrail meclisi” denir, zira “İsrail” olarak adlandırılan ZA’da var olan her şeyi içinde toplar. Buna “Yaradan’ın ve O’nun Şehinası’nın [Kutsallığı] birleşmesi” denir. Bu birleşme sayesinde, bolluk ruhlara akar.

Tüm bunlar, yaratılış düşüncesinin başlangıcından gelir, bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “İsrail’den başka başlangıç yoktur.” Bu, O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu olan yaratılış amacının, İsrailoğulları’na atıfta bulunduğu anlamına gelir. Peki ama bu zevk ve hazzı ne şekilde alacaklar? Metin bize bu konuda, onların almaya uygun hale getirilmelerinin ana nedeninin, “ulusların kötülüğü” ve ayrıca “Efendinizin atalarınıza ettiği yemini yerine getirmek” olduğunu söyler. Ülkenin mirası, İbrahim “Miras alacağımı nereden bileceğim?” diye sorduğunda O’nun İbrahim’e bildirdiği gibidir. Yaradan’ın cevabı, İsrailoğulları’nın sürgünde, yani “ulusların kötülüğünde” olacağı şeklindeydi.

Dolayısıyla, kişi içinde bulunduğu durumda bir eksiklik hissetmedikçe kutsallık basamaklarını tırmanamaz. Yani, hissettiği eksiklikler ve acılar, ona kendi eksikliklerini gidermek için bir yol bulma ihtiyacı verir. Ancak içinde herhangi bir eksiklik hissetmezse, her ne kadar çalışmada eksiklikleri olduğunu bilse de bu ona acı vermez, bu nedenle bu eksiklik tatmin edilemez çünkü bunun için tavsiye aramaz ve aşağıdan bir uyanış olmadan, yani kişi Yaradan’dan kalbinin derinliklerinden talep etmeden, dua cevaplanamaz, çünkü kişi yokluktan dolayı acı çekmiyorsa, tüm kalbiyle isteyemez.

Midraş’ta şöyle yazıldığı gibi, “İyiyi aramak” (Mezmurlar 23), “‘Çünkü Tanrın Efendin, boş otursan bile, ellerinin bütün işlerinde seni kutsadı. ‘Ellerinin bütün işleri’nin anlamı şudur: Kişi yaparsa kutsanır, yapmazsa kutsanmaz.”

Bu nedenle aşağıdan bir uyanış olmadan, yani aşağıdan olanın çalışması olmadan, kutsamanın gelemeyeceğini görüyoruz. Soru şudur: Neden? Yanıt şudur: Kişi çalışmaya başladığında, çalışma ona bu ihtiyacı verir. Bu demektir ki, bu konuya duyulan ihtiyaçta bir fark vardır. Bu, kişinin istediği şeyi elde etmeyi ne ölçüde istediğini anlamamız gerektiği anlamına gelir, zira bir kişinin istediği şeyi edinmek için yaptığı çalışma ve aldığı tavsiyeler, bu husustaki eksikliği artırır, böylece kişi bunu edindiğinde bundan keyif alabilecektir.

Bu yüzden, çalışmadan bahsederken, insanın içinde çalışmada yükselmek için bir ihtiyaç olsa da bu ihtiyaç yine de onun içinde bu konuyla ilgili bir gereklilik yaratmaz. Doğal olarak, kendisine yukarıdan bir şey verildiğinde ve o hâlâ kendisine verilen şeyi nasıl takdir edeceğini bilmediğinde, onu Sitra Ahra’da [diğer tarafta] kaybedecektir, zira maneviyatta bir şeyi nasıl takdir edeceğini bilecek kadar bilge olmayacaktır.

Bilgelerimizin dediği gibi (Hagigah 4), “Aptal kimdir? Kendisine verileni kaybedendir.” Yani, kişi kendisine yukarıdan bir yakınlaştırma verildiğinde, bunu nasıl takdir edeceğini bilemediğinde, bu yakınlaştırma ondan derhal ayrılır ve yakınlaştırmayı nasıl koruyacağını bilemediği için bir düşüş yaşar.

Normalde, kişinin Kral’ın sarayına bir dereceye kadar girmesine izin verilirse, endişelenir ve Kral’ın evine girmenin yollarını arar ve Kral’ın sarayında bulunmakla yetinmez. Bu nedenle, kişi, biraz daha yaklaştırıldığında, yaklaştırıldığı için mutlu olur ve ilerlemenin yollarını bulma konusunda endişelenmez. Bu nedenle de o kişi dışarı atılır. Sonrasında, “yol kazası” olarak adlandırılan bir düşüş yaşar, yani Kral’a yaklaşırken bir kaza geçirir.

Bu demektir ki, başka bir araba onun arabasına çarpmıştır, yani maddesel dünyanın arabası, ihsan etme arzusunun arabasına çarpmıştır ve ardından ihsan etme arzusundan dolayı sahip olduğu tüm canlılık ondan ayrılmış ve bilinçsiz kalmıştır. Başka bir deyişle, artık manevi yaşama sahip olmadığını hissetmektedir. Daha doğrusu, yavaş yavaş iyileşene ve şu anda yaşadığı tüm canlılığının yalnızca kendisi için alma arzusundan kaynaklandığını hissetmeye başlayana kadar, işte o zaman, ihsan etme çalışmasına nasıl yeniden gireceği konusunda bir kez daha tavsiye aramaya başlar.

Sonuç olarak, bir eksikliğe sahip olmak, ihsan etme çalışmasının derecelerini yükseltmeye ihtiyaç duymak için, ona yukarıdan bir düşüş verilir, ki bu yüzden ilerlemeye ihtiyaç duysun, zira gerçek bir ihtiyaç olmadan, edinmesi gereken şeyi alamaz. Dolayısıyla, kişi kendisini bir trafik kazası geçirmekten korumak istiyorsa, kendisini alma arzusunun arabasıyla kaza yapmayacak şekilde korumalıdır. Bu sayede kendisine verilen şeyi, yani elde ettiği yükselişi kaybetmeyeceğinden emin olacaktır.

Yukarıdakilere göre, “Mısır ülkesinde köle olduğunuzu ve Tanrınız Efendinizin sizi oradan çıkardığını hatırlayın” (Tesniye 5:15) yazısını yorumlamalıyız. Çalışmada, kişinin yükselişe gelmeden önce bir düşüş yaşadığını hatırlaması gerektiğini, yani Yaradan’ın ona içindeki kötülüğü hissettirdiğini yorumlamalıyız. Başka bir deyişle, kişi bu hissin, Mısırlılar arasında bir köle olduğu hissinin, yani Yaradan’ın rızası için hiçbir şey yapma izni olmamasının, ama yaptığı her şeyin sadece insanın içindeki Mısırlıların iyiliği için olmasının, bunun Yaradan’dan geldiğine inanmalıdır.

Sonrasında, kişi, artık yükseliş durumunda olduğunu ve Keduşa’ya [kutsallığa] bir şekilde yakın olduğunu hissettiğinden, ileriye gitmesi gerektiğini hatırlamalıdır. Bu nedenle, daha önce bir köle olduğu için, yani düşüş durumunda olduğu için, şimdi de içinde bir eksiklik bulması gerektiğini hatırlamalıdır, ki böylece ilerlemeye ihtiyaç duysun. Aksi takdirde kendisine yukarıdan bir düşüş verilmesi gerekecektir zira bir ihtiyaç olmaksızın kişi ilerleyemez ve içinde bulunduğu durumda kalmak zorundadır. Bu nedenle, kendisine bir düşüş verilmesine ihtiyaç duymamak için, yükseliş sırasında içinde bir eksiklik yeri bulmalıdır. “Mısır ülkesinde köle olduğunuzu ve Tanrınız Efendinizin sizi oradan çıkardığını hatırlayın” diye yazılmış olanın anlamı budur.

Dolayısıyla, kişinin çalışmaya genel halk gibi, yani uygulamada başlaması ve bunun Yaradan’ın rızası için olmasını amaçlaması gerekir. Bu, kişinin Tora ve Mitzvot’u [emirleri/iyi eylemleri] gözlemlediği anlamına gelir, çünkü Yaradan bize yaşamın Tora’sını vermiştir, Yaradan’ın bize emrettiklerini gözlemlediğimiz takdirde ödüllendirileceğiz, bilgelerimizin şöyle dediği gibi, “Çalışmanızın karşılığında sizi ödüllendirmesi için ev sahibinize güvenebilirsiniz.” Bu sayede hem bu dünyada hem de öbür dünyada mutlu olacağız.

Gerçek şu ki, inanmamıza izin vermeyen görüş ve düşünceler bize gelse de Yaradan’dan bize inanma gücü vermesini istemeliyiz. Daha sonra, “ödül almak için değil” olan daha yüksek bir derece vardır. Daha doğrusu, kişi Tora ve Mitzvot’u gözlemlemenin, kendisi için büyük bir Kral’a hizmet ediyormuş gibi kabul edildiğini hissetmekle ödüllendirilir. Buradan da toprakları miras almaya geliriz.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,095