e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1162 – Kavşak

Yeni Hayat 1162 – Kavşak

Oren Levi: Merhaba. Dr. Michael Laitman ile Yeni Hayat söyleşi serisinde bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Merhaba Dr. Laitman.

Dr. Laitman: Herkese merhaba.

Oren Levi: Bugün kavşakta olmaktan bahsetmek istiyoruz. Bazen bir toplum veya ülke kendisini, ne yöne döneceğini bilmez bir şekilde, bir kavşakta bulur ve aynı anda birkaç karar almak karmaşık olabilir. Hayat kolay değildir ve bizler, yaşayabileceğimiz en iyi hayata doğru ilerleyebilmek için bu durumu nasıl kullanabileceğimizi anlamak istiyoruz. Bizimle kalın. Konuğumuz, söz sizde.

Konuk: Dünyanın her yerinde ve tabii burada, İsrail’de de son yıllarda sanki sallantıdaymışız gibi hissettiğimizden, çok hassas bir durumda olduğumuz hissi hâkim. Belki bizi sağlam bir zemine oturtacak çözümümüz var ama içsel olarak güvensizlik ve işlerin hassas olduğunu hissediyoruz. Birçok kuvvet tarafından sayısız yöne çekiliyoruz. Bu sosyal, ekonomik, politik meseleler ve güvenlik meseleleri için geçerli. Yani, her yönden hissedilen bir istikrarsızlık ve belirsizlik hissi mevcut. Biz buna bir kavşakta olmak diyoruz. Çünkü durumu stabilize etmeye, işleri hafifletecek türden bir stabilite oluşturacak olan bir yol seçmeye dair bir ihtiyaç hissediyoruz. Söyleşimizde üzerine konuşmak istediğimiz konu tam olarak bu. Her şeyi gerçek anlamda hissettiğimiz yerde, içinde bulunduğumuz özel durumun ne olduğu sorusuyla başlamak istiyoruz.

Dr. Laitman: Bakın; anladığım, duyduğum ve okuduklarıma göre görülen bu durum, genel olarak dünyada olup biten ne varsa, ona örnektir. Tüm dünya savunmasız bir durumda. Sonuçta bir yandan eskiden insanların düşündüğü gibi, herkesin bozulabildiği bir dünyada yaşıyoruz. Öte yandan bir tür volkan üzerinde, içinde tüm metallerin, hatta kayaların, lavın kaynadığı volkanik bir topun üzerinde yaşıyoruz. Bu topun içinde her şey mevcut ve hepsi yanıyor. Bizler ise onun kabuğunun üzerinde yaşıyoruz ve her şey iyiymiş gibi görünüyor. Fakat her şey normal. Hep birlikte içinde yaşadığımız atmosferimiz, çok özel ve eşsiz bir şey. Bilmiyorum, bana göre insanlar ileriyi düşünmemeye alışmışlar. Bu, kendimiz için güvenli ve iyi bir gelecek, giyecek ve yiyecek bir şeyler, sıcak ve soğuk hava dalgalarından ve çeşitli hastalıklardan korunma ile ilgili şaşılacak bir şey. Kendimize rahat bir hayat oluşturma yeteneğimizin aksine, sadece iyi değil, aynı zamanda herkesin iyi olduğundan emin olmanın ötesinde. Fakat durumun bunun tam tersi olduğunu görüyoruz. Bu şaşılacak bir şey. 60’lı yıllarda, okula giderken, sanırım 1963 veya 64 yılında üniversiteye başlamıştım, birinci ve ikinci dünya savaşlarını yaşamış olan büyük babamın bana o zamanlar söylediği bir şeyi hatırlıyorum: “yakında güzel bir hayatın olacak”. “Her şeye bir şeyler olacak”. Bugün hayatta olur muydu bilmiyorum, elbette insanların açlıktan ölmesi nadir karşılaşılan bir şey. Fakat hayatımızdaki rahatsızlık, eskiden olduğundan daha fazla. Bu nedenle bugün bulunduğumuz kavşak noktasını, her bir ülke deneyimliyor ve bu çok ilginç. Ne kadar gelişmişsek, örneğin Avrupa gibi, o kadar fazla rahatsızlık, orada neler olduğuna bir bakın. İnsanların açlıktan öldüğü ve oraya buraya koşuşturduğu Afrika’dan hiç söz etmiyorum bile. İnsanların, buna izinleri olmadığı için nereye koşacaklarını bile bilmeyen Çin. Yani, tüm dünya bir kavşakta olduklarının farkına varıyor ve bu köklerin, gerçek köklerin dışında. Bu yüzden bugün kimsenin düşünmediği bir duruma ulaştık. Bu şaşırtıcı bir durumdur. Geçmişte bilim insanlarının, felsefecilerin, siyasetçilerin, yani kısacası bilge insanların makalelerini okudum. Bunlar doğanın, dünyanın, insan toplumunun geleceği ile ilgiliydi. Bugün bu o kadar nadir bir duruma geldi ki, okuyacak, dinleyecek hiçbir şey kalmadı. Herkes aynı çaresizliğin içinde. Birisi bir şey yazarsa, o yazdığı kısa bir makale oluyor, çünkü birisi onu yazmak ister ya da bir kişi onu önceden yazmıştır. Kimsenin onu veya onun gibi bir şeyi unutmayacağı bir makale yazıyor. Fakat aslında bu iyi bir durum. Öz inceleme yapmak, neler yaşadığına dair kendini sorgulamak, aydınlanmamıza, eşsiz ve özel olan insanlığa neler olduğunu sorgulamak iyidir. Yine de bizler dünyadaki en zeki türüz. Evrenimizi ne kadar araştırırsak araştıralım, öğrenme yetisi olan herhangi bir akıllı hayat formu bulamıyoruz. Sanki tüm bu evren ölmüş gibi, hiçbir şeyi açıklayamıyoruz. Sadece burada, şaşırtıcı ve mucizevi bir şekilde küçük gezegenimizde yaşıyoruz, başımızı göğe doğru kaldırıp, tüm bunların neyle ilgili olduğunu sorabileceğimizi hissediyoruz. Fakat yine de bu, toplumumuzu nereye döneceğimizi bilmediğimiz bir kavşak noktasına doğru daha çok itiyor. Asıl mesele nereye dönüleceği değil, nasıl gelişileceğidir. Diyelim ki birden bire toplumumuz için gereken asıl şeyin, bizim çocuklara söylediğimiz gibi, savaşmayı bırakmak, iyi çocuklar olmak, karşılıklı verici olmak olduğunu söyleyen bazı bilge insanlar keşfettik. Ve farz edelim ki bu şekilde ilişki kurduk. Bundan o kadar da uzak değiliz. Davranışlarımız bu çocuklardan çok da farklı değil. Ama buna nasıl geleceğimizi bilmiyoruz. Çünkü egomuz bizi ayırıyor ve başkasına zarar vermemiz için her şeyi yapmaya hazır. Eğer biri sizin bir gözünüzü çıkarırsa, siz onun iki gözünü birden çıkarırsınız. Peki ne yapacağız? Bir yöntem bulmaksızın, diğerlerine zarar vermek istemeyeceğimiz ve dahası doğamızın, tüm eğilimlerimizin tam zıttı olacak şekilde başkalarına iyilik yapmayı isteyeceğimiz biçimde doğamızı ıslah edebildik mi? Bu tür bir ilacı, hapı alabildik mi? Belki suyumuza katılmıştır, çünkü herkes içmek zorunda, yani yaşamak için su içmek gibi mi olacak? Sonra çay veya kahve içerim ve onunla birlikte biz çare buluyoruz. Onu içtikçe, zaman içinde diğerleriyle bağlantıda olduğumu, birbirimize bağlı olduğumuzu, onlara ait olduğumu, toplumun ve benim iyiliğimin aynı anda olacağını anlarım. Bu bilgiyi alacak mıydık, ona her zaman tutunabildik mi? Farklı bir toplulukta var olarak, birbirimize farklı şekilde davranırız, farklı bir toplulukta yaşarız. Peki neyi kaçırıyoruz? Kaçırdığımız şey, çok net bir anlayış, tıpkı bir ailedeki gibi birbirimizle bağlantıda olduğumuza dair net bir histir.

Konuk: Bu her şeyi nasıl dengeler?

Michael Laitman: Yaptığımın siz ve onun için de iyi olduğundan emin değilsem, kendim için iyi olan bir şeyi yapamam. Bu mümkün değildir, çünkü benim inceleme şeklim egoistçedir. Bundan fayda sağlar mıyım, sağlamaz mıyım? Kendim için iyi bir şey yaptığımı nasıl kontrol edebilirim? Çünkü eğer tek bir sistemde, tek bir mekanizmada ve tek bir tabakta isek, o zaman bir şey ancak sizin için ve herkes için iyi olduğunda benim için iyi olabilir. Çünkü aksi hâlde herkes bana karşı çıkacak ve almak istediğim şeyi alacak.

Konuk: Peki, size sormak istediklerimi not aldım. Bugün geçmişte var olan rahatsızlıktan daha büyük bir rahatsızlık olduğundan söz ettiniz. Yani gelişen teknoloji sayesinde nesnelerin daha kullanışlı olması bekleniyor. Bununla birlikte içsel his, önceden var olan rahatsızlıktan daha büyük bir rahatsızlığın içinde yaşıyor olmamız.

Dr. Laitman: Teknoloji sayesinde, tüm yeteneklerimiz sayesinde önceden yapamayacağımız bir şekilde birbirimize zarar verebiliriz.

Konuk: Bugün daha mı az korunuyorum?

Dr. Laitman: Bu bununla ilgili, elbette ki daha az korunuyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz? Bu söyleşiyi yapmadığımız zamanlarda sizi daima cep telefonunuzla ilgilenirken görüyorum.

Konuk: Doğru, bunu her zaman çok fazla yapıyorum.

Dr. Laitman: Sizi cep telefonunuzdan ayırırsam, ne daha kolay olabilir ki? Havada bir çeşit radyo paraziti oluşturabileceğimi biliyorsunuz, kimse telefon sinyali alamaz. Dünyaya ne olur? Dünya 30 veya 50 bin yıl önceki hâline döner. 1990’lardan, 92-93 yılları civarından beri cep telefonlarımız var. Fakat şimdi gerçekten dinozorların çağında olduğumuzu hissediyoruz.

Konuk: Anlamak istiyorum. Beni dengeden çıkaracak olan ufak nesnelere karşı daha hassas ve savunmasız bir hâle geldiğimi veya bundan rahatsızlık duyduğumu söylediniz. Doğru. Diyelim ki klimam yok, sıcaktan bayılırım.

Dr. Laitman: Bugün ülkenin bağlantısı nasıl kesilecek? Hastanelerden, anaokullarından, bunun gibi şeylerden bahsetmiyorum bile.

Konuk: Çok hızlı bir şekilde dengeden düştüğümüzü söylüyorsunuz. Herhangi bir rahatsızlığı çok hızlı bir şekilde hissediyoruz.

Dr. Laitman: Kesinlikle tam da bu yüzden bunu herhangi bir kişiye açıklayabiliriz ve bu herkes için ulusal düzeyde bir eğitime sahip olmalıdır. Hepimizin birbirimize, doğru bir şekilde çalışmamıza bağlı olduğunu, bunun bizim hayatımız olduğunu ve birbirimiz için güvenli bir tedarik olduğunu açıklamak için. Bugün o olmaksızın hayatta kalabileceğimizi ve yıllar geçtikçe bu problemlerin sadece büyümeye devam edeceğini. Suya, olması gereken iklime olan ihtiyacımız… Farklı sistemlerde böyle. İlaç örneğini ele alalım. Diyelim ki bugün ilaç tedariki yok. Ülkenin üçte biri böyle basit bir sebepten ötürü ölmek üzere. İlaca bağımlı yaşayan insanlar.

Konuk: Eğer işleri eskiden olduğu gibi ele alırsak… Mesela işlerin eskiden nasıl olduğuna bakalım, insanlar daha az duyarlıydı çünkü önceden daha azı vardı, öyle mi? Nedir? Bir kişi, hayatı son derece rahatsız olmasına rağmen neden daha az duyarlıydı?

Dr. Laitman: Hayır, o doğaya daha yakındı. O yarım kilo ekmeğini, bir litre suyunu almaya giderdi ve bu onun için yeterliydi. Klima yok, cep telefonu yok, TV yok, bunların hiçbiri yok. Ve her şey iyiydi. Bugün bu imkansızıdır. Yapay hayatımız, hayatta kalmamızın imkânsız olduğu bir çevre inşa ediyor.

Konuk: Yani uzun yıllar önce onları dengeden düşürmek için birinin temel ihtiyaçlarına zarar vermek zorundaydınız.

Dr. Laitman: Evet, sonra hayatta kalma konusunda bir problem yok. Hayattan çok fazla bir talebi olmazdı.

Konuk: O kadar şımarık değildi.

Dr. Laitman: Bu şımarık olmakla veya şımartılmakla alakalı bir şey değil. Bugün bir kişinin elinden cep telefonunu alırsanız, bu kişi o olmadan hayatta ne yapacağını bilemez. Bu kişinin elinden aldığınız şey hayatı olur.

Konuk: Birçok şeye bağımlı hâle geldik. Geçmişte daha az bağımlıydık. Bir şeyin veya bazı şeylerin eksik olması dışında sorun olmazdı.

Dr. Laitman: Başka bir deyişle, güvenmesi için topluma yeni değerler vermeliyiz. Bizim cep telefonlarımız, klima veya başka bir şey değil, tüm sorunlarımızın yerini alacak olan, insanlar arasındaki bağlantıdır. Birbirimize iyi davranırsak… Bunu açıklamak zor, hiç kolay değil. Daha sonra birbirimize olumlu ve doğru bir şekilde davranarak iklim sorunları ve aramızdaki ilişkiler de dahil olmak üzere tüm sorunlarımızı dengeleriz. Yani egomuz birbirimize yaklaşmamıza ve tek bir sistem içinde var olmamıza izin vermediği için doğayı, toplumu ve her şeyi dengenin dışına doğru itiyoruz. Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyenin dahil olduğu tek bir sistemin parçası olduğumuz duruma ulaşırsak… Yalnızca insan bu sistemin bir parçasıydı ve bir nedenden ötürü doğanın tüm seviyelerinden üstün olduğumuzu düşünüyoruz. İnsan da aynı zamanda bu sistemin bir parçasıdır ve tüm sisteme bütünsel olarak bağlı olması gerekir. Ancak o zaman sosyal düzeyde dengeye, insan ve çevresi arasındaki doğru bir ilişki türüne ulaşacaktır.

Konuk: Bir şey daha sormak istiyorum. Diğerlerine zarar vermek için bir ihtiyaç hissediyoruz demiştiniz. Hatta şöyle de dediniz: “biri benim tek gözümü çıkarırsa, ben de onun iki gözünü birden çıkarırım”.

Dr. Laitman: Kendimi başkalarına bakarak ölçüyorum.

Konuk: Sanırım bir kişi bu söyleşiyi izlediğinde veya ben bunu dinlediğimde burada konuştuklarımızla ilgili olarak sizin “hayır, bu doğru değil, ben böyle değilim, benim böyle olmam imkânsız” dediğiniz hissine kapılacağım.

Dr. Laitman: En ince ayrıntısına kadar, biz böyleyiz.

Konuk: Peki bir kişi bu şeyleri kendinden gizler mi?

Dr. Laitman: Evet, çünkü kendimizi daima başkalarıyla karşılaştırırız. Başka bir kişi 1000$ kazanırken, ben 1100$ kazanıyorsam sorun yok. Onun kazandığı da 1100$ olsa bile şikâyet ediyorum. Kendimi başkalarına bakarak ölçüyorum. Diğer fakir ülkelerde, üçüncü dünya ülkelerinde ancak kendilerini doyuracak kadar kazanan insanları nasıl olduğunu görüyoruz. Birkaç ayda bir kendisine veya çocuklarına ancak bir tişört alabiliyor. Bu hayattaki durumu iyi olan biridir. O saygın bir insandır.

Konuk: Her şey göreceli. Her zaman diğerlerinden daha iyi olmam gerekiyor ve aslında bunu yapma nedenim ihtiyaç değil başkalarından daha iyi olma isteği demek mümkündür öyleyse.

Dr. Laitman: Başkalarına kıyasla. Fakat bu tür bir rekabet içinde yaşamadığımızı hissedip, eşitlik içinde olmak için birbirimizi desteklediğimiz ölçüyle kendimizi ölçtüğümüz bir koşula yükselirsek, o zaman zaten kendimizi farklı bir şekilde ölçmüş oluruz. Herkes hepimizin birlikte oluşturduğumuz genel seviyeyi ölçer. Böylelikle rekabet de başka bir şeye dönüşür. Herkesin tüm toplumun genel yaşam standardını yükseltmek isteyeceği bir tür rekabet içinde olacağız.

Konuk: Şimdiye kadar bahsettiklerimiz, bir toplum olarak sallantılı bir zeminde olduğumuzu ve hayatın bu kadar kırılgan olduğunu hissetmemize nasıl yardımcı olacak?

Dr. Laitman: Hepimiz göreceli olarak birlikte olacağımız için, birbirimize bakma sebebimiz birbirimizi yere sermek değil, genel kolektif yaşam standardına yükselmek olacak. Böylelikle herkes mutlu olacak. Çünkü neye sahip olduğum değil, diğerlerine kıyasla neye sahip olduğum konusunda kıyas yaptığımı göz önünde bulundurmuyorum.

Konuk: Bugünki durum bu.

Dr. Laitman: Örneğin, Hindistan’daydım, sokakta yaşayan bir kişi gördüm. Bir karton parçası vardı. Adam onun üzerinde uyuyordu, sonra onun üzerine oturdu. Adamın tüm hayatı bu karton parçasının etrafında geçiyordu ve daha fazlasını da istemiyordu. Daha fazlasına ihtiyaç duymuyordu. Çünkü o buna alışmıştı, etrafındaki insanlar da öyle. Bu tamamıyla sosyal onaya bağlı.

Oren Levi: Kavşak konusuyla ilgili yaptığımız başlangıca geri dönmek istiyorum. Bugün İsrail’de ve diğer ülkelerde bir kavşakta olduğumuza dair bir duygu var. Bunun birçok yönü var. Sosyal yön, finansal yön, güvenlik yönü, ekoloji yönü gibi. Çok yönlü bir şey. Şimdiye kadar bahsettiğimiz her şey, teknolojik ilerlememize rağmen esas olarak çok daha rahatsız edici bir hayat sürmemizle ilgiliydi. Bunun, içinde bulunduğumuz kavşaktan çıkıp ilerlerken bizimle nasıl bir ilgisi vardır?

Dr. Laitman: Herkesin büyük ve genel krizin eşiğinde olduğumuzu anladığı bir duruma ulaştık. Bizi rekabete iten egoist doğamızı tükettik ve rekabet yoluyla farklı başarılara ulaştık. Şimdi ise bu doğa birbirimize örnek teşkil edip, birbirimizin ilerlemesini sağlamamıza destek olmak yerine, birbirimizi tüketmemize neden oluyor. İnsanoğlunun bencil gelişimi zirve noktasına ulaştı ve büyük problemlerin, egoist rekabetlerin önüne geçti. Eğer devam ederse, onun kontrolünü kaybedeceğiz ve işler gerçekten korkunç bir hâl alacak. Bir Dünya Savaşı ve diğer birçok sorundan bahsediyoruz. Bu yüzden gerçekten bir kavşak olarak adlandırılan bir dönem ve çağdayız. Her şeyden önce bu bir kavşak ve hesaba katılması gereken bir toplum var. Fakat bu toplum yaşamı, gelişimi ve geldiği nokta hakkında bir öz-inceleme yapmak zorunda. Gerçekten de bu büyük kriz toplumda mevcut.

Oren Levi: Toplumda derken kastettiğiniz nedir?

Dr. Laitman: Artık toplumun kendini doğru hedefe doğru güvenli bir şekilde nasıl yöneteceğini bilmek zorunda olması. Bu doğru hedef, doğaya iyi ve bütüncül şekilde uyacak olan hedeftir ve benimsenmesi gerekir. Herkes ekonomik, eğitimsel ve aile hayatı açısından aynı yaşam standardına, eşit bir yaşam standardına ulaşmamız gerektiğini anlamalı. Aşağı yukarı herkesin, kendisini özümseyen ve bu konuyu dikkate alan geniş bir çevreye, topluma sahip olacağını bilmeliyiz.

Oren Levi: Söylediğinizi doğru anladıysam; değişimin özü, kendimi iyi hissetme arayışından, herkesin iyi olması arayışına geçiştir.

Dr. Laitman: Evet, ancak bu şekilde güvenli bir dünyada, iyi bir toplumda yaşarız, iyi hissederiz, iyi ilişkiler kurarız, daha iyi bir gelecek görebiliriz.

Oren Levi: Bu konuda iyimser misiniz?

Dr. Laitman: Evet, iyimserim. Çünkü dünyanın geleceğinin, öyle ya da böyle, içinden geçtiği koşulların ciddi bir revizyonunu yapmak ve gerçeği bulmak olduğunu biliyorum. Deneyimlemek üzere olduğumuz varlıkları ve ızdırapları hissediyoruz ve onlar bize doğru hesaplamaya nasıl ulaşacağımızı öğretecekler.

Oren Levi: Sizin algınıza göre gerçek nedir?

Dr. Laitman: Toplumun iyiliğinin en yüksek değer olması.

Oren Levi: Bunu neden gerçek olarak tanımlıyorsunuz?

Dr. Laitman: Çünkü bundan daha yüksek olan hiçbir şey yok. Cansız, bitkisel, hayvan ve insan seviyeleri var. Yüksek olan koşul, insanların bir araya gelip, daha yüksek bir kazanım, ekonomi ve bağlantı inşa ettiği bir toplumdur. Gelişim sağlanacak tek yön budur. Bu yöndeki gelişimin bir sonucu olarak, soğanın içsel niteliklerine ulaşmaya başlayacağız ve bu aynı zamanda başarımızın bir parçası olacak.

Oren Levi: Dr. Laitman, zamanımız doldu. Çok teşekkürler. Bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederiz. Bir dahaki söyleşide görüşmek üzere, en iyi dileklerimle!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,076