e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2018 > Sabah Dersi Materyali – Sukkot – Eylül

Sabah Dersi Materyali – Sukkot – Eylül

1) Baal HaSulam Şamati, 242- Çalışmada, İyi Günde Fakirin Mutlu Edilmesi Meselesi Nedir?

Kişi arındırılmamış iken bile Yukarıdan bir aydınlanma aldığında, eğer bu aydınlanmayı alçaklığından yükselmek ve ihsan etmeye yaklaşmak için alırsa, LoLişma’nın, bu kişiyi Lişma’ya getirdiği kabul edilir. Bunun anlamı, o Tora’nın yolunda ilerliyor demektir.

Ve bu “Bayramlarda mutlu olan biri” diye adlandırılır. Bayram, iyi bir gündür. Ve elbette kişi için Yukarı’dan onu Yaradan’a yakınlaştıran aydınlanmanın, ona biraz parlamasından daha büyük iyi bir gün yoktur.

2) Baal HaSulam Şamati, 97- Ambar Ve Şaraphane İsrafı

Sukkot memnuniyet, günahlar ona erdemlik olduğunda, ambar ve şaraphane bile Keduşa (Kutsallık) içine kabul edildiğinde, bu sevgiden tövbe olan “Gevurot sevinci” olarak kabul edilir.

3) Rabaş, Makale 625, Sukkah Mitzva’sı

Şöyle yazılmıştır, “Sukkah Mitzva’sını gözünüzde hafife almayın zira o, O’nun kanunlarının hepsine eşittir.” Şu soruyu sormalıyız, “neden Sukkah tüm Mitvaot’a eşittir. Baal HaSulam Sukkah’ın inanç olduğunu açıklar, “inancın gölgesi.” Doğal olarak, inancın tüm Mitzvot’a eşit olduğunu anlarız. Şöyle ki kişi inancı ölçüsünde Mitvot’u yerine getirir.

4) Rabaş, Makale 284, Küçük Bir Mitzva’m Var, Onun Adı Sukkah

Sukkah kelimesi Sehah (dam) kelimesinden gelir, aklın üstünü örter, zira inanç özellikle mantık ötesindedir diye kabul edilir.

5) Rabaş, 36. Mektup

Bu ambar ve şaraphane israfından dam yapmanın anlamıdır. Baal HaSulam’ın açıkladığına göre, Goren kelimesi Ger Anohi (Ben bir yabancıyım), Yekev (şaraphane) ve Nokev Şem Haşem (Tanrı’nın adını boşa çıkarmak) kelimelerinden gelir. Baal HaSulam’ın sözlerini yorumlarsak, sazdan dam “mantık ötesi inanç” denilen inancın gölgesidir. Bu mantığın tersidir, çünkü mantık kişiyi boşluğa, ambara ve şaraphaneye getirir.

Bu demektir ki, mantık ve dünyasal gözün gördüğü açıdan şaraphane ve ambar israfı için yer vardır. Bu kendi içinde gölge yapar ve kişi bunun altında oturur. Bu demektir ki, o kendisi için en bayağı ve en kötü şeylerden bir yer yapar ve israf vasıtasıyla Sukkah’ın Mitzva’sını yerine getirir.

En önemlisi, bu Mitzva’dan sevinç elde eder, çünkü mantık ötesi inanca “Mitzva sevinci” denir. Öyle anlaşılıyor ki, realitede var olan tüm sorular ve kuşkular Sukkah’da ıslah edilir, çünkü onlar olmadan samandan dam yapmak mümkün değildir.

6) Rabaş, 36. Mektup

“Gölge” denilen sazdan dam, özellikle şaraphane ve ambar israfından yapılır. Bu Sukkah sırasında söylediğimiz duanın anlamıdır, “Selden ve akıntıdan korunmak için.” Bu demektir ki, inanç kişiyi kötüden— yabancı düşünceler ve fikirler— korur ve israfın üzerine inşa edilir. Sadece bu yolla selden ve akıntıdan korunur; aksi takdirde kişi dünyanın akıntısına kapılıp gider.

7) Rabaş 36. Mektup

Sukkot bayramı tüm bu soruları cevaplar, en zor ve kötü olanları da çünkü bilinir ki, Sukkah “inancın gölgesidir” ve yargıya göre onun gölgesi, güneşinden daha büyük olmalıdır.

Ayrıca bilinir ki, güneş bilmeyi, ay inancı işaret eder. Bu atalarımızın dediği gibidir, “Ay İsrail’e atfedilirken, güneş dünya uluslarına atfedilir.” Bu demektir ki güneşi gördüğümüz her an, gölgenin güneşten daha fazla olması için daha çok örtünmeliyiz.

Eğer kişi ödüllendirilirse ve kendi kendine gölge ilave edemezse, yukarıdan ona merhamet edilir ve güneş onun için kapatılır. Fakat kişi bunun tersini bildiği için öfkelenir. İnsan aklına göre eğer kişinin güneşi varsa, daha çok güneşi olsun ister, fakat “Ben’im düşüncelerim senin düşüncelerin değil,” olduğundan, ona daha çok gölge verilir.

Eğer kişi gölgenin üstesinden gelirse, ona “bir güneş” verilir ve sonra o buna gölge ilave etmelidir. Eğer ekleyemezse, ona yukarıdan gölge verilir ve bu ebedi Dvekut ile ödüllendirilene kadar böyle devam eder.

Ancak kişi gölgeyi almak için yoğun çaba sarf etmeli, bunun kutsal bir gölge olduğunu, tüm bu gölgenin Sitra Ahra’dan değil, yukarıdan geldiğini ve inanca tutunması için verildiğini söylemelidir.

8) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir?       

İki çeşit Sukkot vardır: 1) İhtişamın bulutları; 2) Ambar ve şaraphanenin boşa gitmesi.

Bulut, kişinin Keduşa (Kutsallık) üzerinde hissettiği gizlilik olarak kabul edilir. Eğer kişi bulutun, yani hissettiği gizliliğin üstesinden gelirse, ihtişam bulutlarıyla ödüllendirilir. Buna MAN-de-İma denir ve bu altı bin yıllık bir süreye yayılır. Bu, henüz “aslına uygun” bir doğa haline gelmemiş gizem olarak kabul edilir.

Ambar ve şaraphane israfına “aslına uygun doğa” denir, MAN-de-Malhut olarak kabul edilir ve bu özellikle “aşağıdan uyanış” denen inanç yoluyla inşa edilir.

MAN-de-İma, yukarıdan bir uyandırılış olarak kabul edilir; doğa olarak kabul edilmez. Bu demektir ki, kişi doğa gereği bereketi almaya hazır olmadığında, hiçbir ihsan alamaz.

Ancak, doğanın ötesinde olan, Yukarıdan uyanış açısından, Işık, “Ben onların kirliliğinin ortasındaki Yaradan’ım,” yoluyla aşağıda olanlara akar, Kutsal Zohar’da yazdığı gibi, “kişi günah işlese de asla işlememiş gibi olur.”

Oysa aşağıdan uyanışta, Işık dağılmaz. Daha ziyade kişi doğa tarafından yani kendi kendine vasıflandırılır, buna inanç vasıtasıyla ıslah edebileceği MAN de Nukva denir.

9) Rabaş, 12. Mektup

Bilmeliyiz ki, “gölge” yani gizlilik, inancın ışığıyla ödüllendirilecek Kli (kap) demektir.

Atalarımızın söylediği “böylece senin neslin Sukkot’ta (kulübe, baraka) yaşayan, İsrail oğullarına sahip olduğumu bilecek,” ayetini yorumlayacağım. Rabbi Eliezer’a göre onlar ihtişam bulutlarıdır. Rabbi Akiva onların asıl (gerçek) Sukkot olduğunu söyler. Ve şimdi soruyorum, “Nasıl olur da biri gerçek Sukkot’tan, yani maddesel bir kulübeden bahsederken, diğeri manevi Sukkot, yani ihtişam bulutları der ve aralarında nasıl böyle bir ayrılık olur?”

Ancak, her ikisi de Tanrı’nın sözleridir ve burada hiçbir şekilde ihtilaf yoktur. Daha ziyade biri en temel şey Kelim, diğeri ışıklar der. Gerçek Sukkot, “samandan örtü” kelimesinden gelen gerçek gizlilik demektir. Rabbi Eliezer, “ihtişamın yedi bulutu” denilen ve inanç olarak kabul edilen ışıklardan bahsetmeliyiz der. Her iki anlayış Mısır’dan çıkış zamanıyla örtüşür. Dolayısıyla, kendimizi doğru yönlendirdiğimizde ışıkla ödüllendiriliriz.

10) Rabaş, Makale 892, Sukkot’ta Dair

Sukkah dört duvar ve bir damdan oluşur, ama kişinin üzerine Sukkah’ı inşa edeceği, Sukkah’ın yeri hazırdır, bu esas zemindir ve bu zemin üzerinde, Sukkah’ın formunu inşa ederiz.

Duvarların ve damın manasını anlamalıyız, bunlar ambarın ve şaraphanenin artığıdır. Bilindiği üzere dört taraf, yukarısı ve aşağısı vardır. Bunlara HGT, Malhut ve yukarıya Netzah, aşağıya Hod denir. Şema okumasında, şöyle deriz, “Efendi’nin İsrail’in Tanrısının adına, Mi-KeEl sağımda, Gavri-El solumda ve Uri-El önümde, Raf-El arkamda ve başımın üstünde Tanrı’nın Şehina’sı.” Neden aşağısı, yani Hod hakkında bir şey söylenmiyor?  Aşağısı zemin olarak kabul edilir, bu insandır. Eğer o Koşer (gerektiği gibi) bir Sukkah yaparsa, Hod ile ödüllendirilir, buna “Sukkah’ın güzelliği,” denir. Eğer yapmazsa, Daveh (acı çekmek) gelir. Başka bir deyişle, hiçbir şey bu dünyadaki bir yeri ima etmez. Aksine, bunlar, kişinin uzandığı ve hedeflediği beş Behinot’tur, bu şekilde bu dünyada ortaya çıkar, bunlar, Malhut’un kökünden uzanan insanın nitelikleridir ve şöyle denir, “onun kendine ait hiçbir şeyi yoktur.” Başka bir deyişle, onun, ona verilen dışında, kendine ait hiçbir şeyi yoktur. Şöyle ki, Sukkah’ın biçimine tabidir.

11) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir?

Sukkot geçici ikamet yeridir. Bu, daimi ikamete varmadan önce Tanrı’nın evi yolundayken, amacı geçici ikameti terk etmek olan, zaten daimi ikametle ödüllendirilmiş, yapacak daha fazla şeyi kalmamış kişi demektir. Bu sırada o sürekli Tanrı’nın sarayına ulaşmak ister, çalışması “geçici ziyaretçi” formunda olsa bile arayışı devam eder.

Ve şimdi Yaradan’ı yakınlaştırıp, şükrettiği ve övdüğü zamanki çalışmasını sürdürebilir. Sukkot zamanındaki memnuniyetini sürdürür ve bu geçici ikametin anlamıdır. Bu nedenle “daimi ikametgâhı bırakıp, geçici ikametgâhta kal” derler.

12) Baal HaSulam, 51. Mektup

Bu, “Otur,” Mitzva’sının anlamıdır, tıpkı “bir yerde yaşamak” gibi, Kral Davut’un sorduğu gibi, “Yaradan’ın hoşnutluğuna tutunmak için tüm yaşamım boyunca O’nun evinde yaşayabilirim.” “Tanrı’nın evi” kutsal İlahiliktir, tıpkı “Erdemli olanlar başlarındaki taçla oturur,” sözünde olduğu gibi. En iyisiyle ödüllendirildiklerinde, Sen onlar için daimi ve ebedi bir ev gibi olacaksın.

Yaradan Hizmetkârlarına şöyle söylemek ister, “Değişmez evden çıkıp, geçici evde otur,” yani sadece O’nun gölgesi altında. Bu Yaradan’ın gerçek gölgesi olan ahır ve şaraphanenin artığının gölgesi altında kişinin oturması, Sukkah’ın (kulübe) Mitzva’sı denilen “ışık Mitzva,” nın anlamıdır. Birbirleriyle çelişiyor olsalar da—çünkü dünyasal gözlerle ve ellerle hisseder ve görürüz ki, gölge atıktan gelir, gerçekte bu Yaradan’ın Kendisidir. Ancak, alıcı açısından bu iki zıt form kişinin içinde tanımlanmalıdır.

13) Baal HaSulam, 51. Mektup

“Değişmez evden çık ve geçici evde otur.” Bu demektir ki, bunun geçici bir oturma ve “sürgün edilen ondan uzaklaştırılmış olmayacak,” olduğunu bil. Şöyle denildiği gibi, “Tüm dünya sana erdemli olduğunu söylese bile, sen kendi gözünde bayağı ol.” Bu aynı zamanda “Sen bütünüyle neşeyle dolacaksın,” sözünün anlamıdır.

Bu nedenle hasat bayramına (Sukkot), kişinin tıpkı kralın evindeymiş gibi Sukkah’ın gölgesinde neşe içinde oturması gerektiğini hatırlatmak için “coşku zamanı” denir. “Otur” hiç fark olmadan “yaşamak” gibidir.

Ama yine de Sukkah’ın gölgesinde oturduğunu bilmelidir, yani ahır ve şaraphanenin atığının gölgesinde. Ancak, kişi O’nun şu sözlerini “Değişmez evden çık, geçici evde otur,” duyduğundan, “O’nun gölgesi altında oturmaktan hoşnudum” der. Sonra çıkışı kişiyi girişi kadar mutlu eder.

14) Rabaş, Makale 624, Uşpizin

Baal HaSulam, Uşpizin (Sukkot konukları) meselesini yorumladı, bu, Zohar’da ortaya konan bir mesele, geçmek için bir yoldur, çünkü Hohma ışığı, sürekli olarak içinde parlayamaz… Bu nedenle, konuklar, onun geniş bir alana sahip olmasını severler. Ama geldiklerinde, yer darsa, giremezler. Bu demektir ki, Hohma ışığı, Hasadim’in kıyafetlenmesi olmadan parlayamaz ve Hasadim, ‘geniş’ olarak adlandırılır. Hohma ışığına, Uşpizin denir, bu nedenle, eğer onun Hasadim’i yoksa, kıyafetlenemez.

15) Rabaş, Makale 893, Bir Narenciye Ağacının Meyvesi

Narenciye ağacının meyvesi. Bu dört türün, onların bazılarının, tadı ve kokusu vardır, erdemliliğe tekabül eden ağaçkavunu gibi, içinde Tora’nın ruhu ve iyi işlerin tadı vardır. Hurma dalının büyüdüğü ağacın, bir tadı vardır, ama kokusu yoktur. Bu, İsrail’in ortasına tekabül eder, içinde Mitzvot’un (emirler) tadı vardır ama Tora’nın ruhu yoktur. Mersin’in, bir kokusu vardır, ama tadı yoktur. Bu, Tora ruhuna sahip olan ama Mitzvot’a sahip olmayanlara tekabül eder. Söğüdün ne tadı ne de kokusu vardır. Bu, eğitimsiz insanlara tekabül eder, içlerinde ne Tora’nın ruhu ne de Mitzvot’un tadı vardır. Bizler, dördünü bir araya getiririz, bununla kastedilen şudur; Yaradan, onlar tek bir demet olana kadar, İsrail ile barışmaz, uzlaşmaz, şöyle söylendiği gibi, ‘O’nun cennetteki yükselişlerini inşa eden ve O’nun yeryüzündeki grubunu kuran’. Yaradan, ne zaman yükselmiş olur? Bizler, tek bir demet haline geldiğimiz zaman.

16) Baal HaSulam, Şamati 85- Çalışmada Makbul Ağaçların Meyvesi Nedir?

Ve bundan dolayı buna Lulav (palmiye dalı) denir ve kişinin ödüllendirilmeden evvel onun iki kalbi olduğu anlamına gelir. Ve buna da LoLev (kalpsizlik) denir ve kalbin yalnızca Yaradan’a ait olmaması anlamına gelir. Ve bu kişi Lo (O’nun için) anlayışı ile ödüllendirildiğinde bu Yaradan’a yönelik bir kalp manasına gelir ve bu Lulav’dır.

Tabi ki, kişi kendine “Ne zaman benim eylediklerim babamın eylediklerine ulaşacak?” diye sormalı. Kişi bu yolla, kutsal atalara ait bir dal olmakla ödüllenir ve “kalın ağaçların kalın dalları” sözlerinin anlamı budur, bunlar üç mersindir.

Ancak aynı zamanda kişi “derenin söğütleri” formunda, tatsız ve kokusuz olmalıdır. Ve kişi çalışmasından ne güzel tat ne de güzel koku hissetmese dahi çalışmadan keyif almalıdır. Ve böylece, bu çalışmaya “Sen’in birleşmiş isminin harfleri” denir ve bununla Yaradan ile tamamen birleşmek ile ödülleniriz.

17) Rabaş, Makale 22, Çalışmada ‘Dikenler Arasında Bir Zambak’ Nedir? (1991)

Kişi, cennet krallığının yükünü, koşulsuz olarak kendi üstüne almakta dikkatli olmalıdır. Buna, ‘koşulsuz teslimiyet’ denir. Şöyle ki, kişi, ‘Eğer Yaradan, Tora ve duada bana iyi bir tat verirse, kutsal çalışmayı yapabilirim. Aksi takdirde Yaradan’ın hizmetkârı olamam’ dememelidir. Bu, Zohar’da (Truma, madde 710) yazıldığı gibidir ve bizler, bunun şu ayetin anlamı olduğunu öğrendik, ‘çayırlarda gezen, O’nun için bir şarkı yükselt’, onlar, uyluk olan Netzah ve Hod’dur. Meyve taşımazlar; hepsi, palmiye dalındaki söğütler gibidir. Lulav’daki (Sukkot festivalinde kullanılan palmiye dalı) söğüdün, çalışmanın, söğüt tarzında yapılması gerektiğini ima ettiği biliniyor. Söğütlerin tadı ve kokusu olmasa da Baal HaSulam’ın yazılan şeyi (Hoşaana’da) söylediği gibi, ‘Derenin söğütleriyle Seni eğlendirmek için’. Şöyle ki, kişi çalışmada hiçbir tat hissetmese bile ve derenin söğüdü gibi olsa da tat ve koku olmadan, çalışma boyunca, büyük ziyafetteymiş gibi olmalıdır’. Buna, koşulsuz teslimiyet’ denir ve bu, şu yazılanların anlamıdır, ‘O’nun önünde sevin’, yani, büyük kazanımlara sahiplermiş gibi mutlu olmak. Yaradan’ın önündeki eğlencenin anlamı budur ve bu yüzden buna inanmalıyız.

18) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Bu konu, Turunçgil meyvesi ile ima edilir. Turunçgil ağacından bir meyve ile ilgili şöyle yazılmıştır: Burnunun üstü temiz olmalı. Bilinir ki üç izlenim vardır: Süs, koku, tat.

Tat, yukarıdan aşağıya akan ışıkları ifade eder. Yani Pe’nin (ağzın) aşağısı. Damak ve tadın olduğu yer. Bu demektir ki ışıklar alma kaplarının içerisine gider.

Koku, aşağıdan yukarıya gelen ışıkları ifade eder. Bu demektir ki ışıklar ihsan etme kaplarına, ihsan etme formunda değil, ama alma formu içinde gelir, damak ve boğazın aşağısında. Ve Mesih hakkında, “O, Yaradan’ın korkusu içerisinde koklayacak” diye söylenir. Bilinir ki koku burun ile ilgilidir.

Süsleme, güzelliktir. Kişinin burnunun üstü olarak algılanır. Yani kokusuz. Bu demektir ki orada ne tat ne de koku vardır. Dolayısıyla kişinin hayatta kalabilmesi hangi yolla olur? Burada sadece süsleme vardır. Ve onu destekleyen budur.

19) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Turunçgil ile ilgili olarak görürüz ki yemeye hazır olmadan önce onun içerisinde tamamen süsleme vardır. Ancak yemeye hazır olduğunda içerisinde artık süsleme yoktur.

Bu bize günahların sayılması için ilk çalışmayı anlatmak için gelir. Bu tam olarak kişinin “Seni, sen alacaksın,” formu içerisinde çalıştığı zamanı ifade eder. Yani Cennetin Krallığı’nın yükünün kabulü esnasındaki çalışma. Beden karşı koyduğunda, süslemenin sevincine bir yer vardır.

Bu demektir ki bu çalışma esnasında süsleme görünür durumdadır. Yani kişi çalışmasından memnunsa bunun sebebi onun bu çalışmayı süsleme olarak kabul ettiğindendir, utanç olarak değil.

Diğer bir ifade ile kişi bazen Cennetin Krallığı’nın yükünün üstlenilmesi çalışmasını küçümser; bu karanlık bir hissiyatın zamanıdır. Yaradan’ın dışında onu bu durumdan hiç kimsenin kurtaramayacağını gördüğü zamandır. O zaman kişi, Cennetin Krallığı’nı kendi üzerine mantık ötesinde alır, bir öküzün yükü çektiği ve bir eşeğin yükü taşıdığı gibi.

Kişi şimdi Yaradan’a bir şeyler verebileceği için memnun olmalıdır. Ve Yaradan onu Yaradan’a verecek bir şeyi olmasından memnun kalır. Fakat kişi her zaman bunun süsleme denen hoş bir çalışma olduğunu söyleyecek güce sahip olmaz, ama bu çalışmayı küçümser.

Kişi için, beyazlığın çalışması yerine bu çalışmayı seçtiğini söyleyebilmesi ağır bir koşuldur. Yani kişi çalışması esnasında karanlığın tadını hissetmez, ama çalışmanın tadını hisseder. Bu demektir ki o zaman kişi, mantık ötesinde Cennetin Krallığı’nın yükünü kendi üzerine almak üzere, alma arzusuyla hemfikir olarak çalışmak zorunda değildir.

Eğer kişi kendini yenerse ve şimdi mantık ötesi inancın Mitzva’sına (emir) uyduğunda bu çalışmanın keyifli olduğunu söyleyebilirse ve bu çalışmayı süsleme olarak kabul ederse, buna “Mitzva’nın bir sevinci” denir.

20) Rabaş, Makale 397, Aranızdan Alıp Efendiye Bir Katkıda Bulunun

Şöyle yazılmıştır, ‘Merhametli olan, bizim için, Davud’un düşmüş olan kulübesini yükseltecektir’. Buna, ‘Şehina’yı tozdan kaldırmak’ denir. Maddesellikteki bir düşmeyle ilgili olarak, bazen altının dünyaya düştüğü biliyoruz, yani değerini kaybettiğini ve olması gerektiği gibi değerli olmadığını görüyoruz. Maneviyatta da benzerdir. Eğer maneviyat, sahip olması gereken değere sahip olmazsa, bunun için gerekli ödemeyi yapmayız. Ve özveriyle çalışması talep edildiğinde, eğer kişi, adanmışlığın bedelini ödemeye değer vermiyorsa, Şehina’nın tozun içinde olduğu düşünülür. Ettiğimiz dua, bununla ilgilidir, ‘Merhametli olan, bizim için, Davud’un düşmüş kulübesini yükseltecektir’, yani Yaradan, bize kutsal çalışmanın yüceliğinin hissiyatını verecektir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,079