e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Çalışmada “Sağ Çizgi” Nedir?

Çalışmada “Sağ Çizgi” Nedir?

Makale No. 38, 1991

Bilgelerimiz şöyle der (Avot de Rabbi Natan 11:2): “Tora’nın sözleriyle kendini yücelten kişi sonunda alçalır ve Tora’nın sözleriyle kendini alçaltan kişi sonunda yücelir.”

Özellikle Tora’nın sözleriyle gururlanmanın neden yasak olduğunu anlamalıyız. Ne de olsa, genel olarak, “Çok ama çok alçakgönüllü ol” (Avot, Bölüm 4:4) diye yazıldığı üzere, gururlanmak yasaktır. Ayrıca, “Kim gururlu olursa, Yaradan ‘Ben ve o aynı yerde yaşayamayız’ der” denmiştir. Peki, neden özellikle Tora’nın sözleri hakkında konuştular?

Tora ve Mitzvot’a [emirlere/iyi işlere] uyma konusunda iki anlayışımız olduğu bilinmektedir: 1) 613 Eitin (öğütler [Aramice]), 2) 613 Pekudin [Aramice: depozit]. Bu iki anlayış bize dünyada var olan iki anlayıştan gelir: 1) yaratılışın amacı, 2) yaratılışın ıslahı.

Yaratılışın amacı konusunda, yaratılanlarda haz ve memnuniyet almak için bir arzu ve özlem yarattığı O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu, haz almaları için yaratılan bu Kli [kap] Yaradan’dan gelir. Dolayısıyla, bu Kli tamamlanmıştır. Başka bir deyişle, kişinin kendisine bir Kli yapmak üzere çalışmasına gerek yoktur, çünkü bu ona doğası gereği gelir, zira kişi nerede haz alınacak bir şey olduğunu görse, “Göz görür ve kalp imrenir” diye yazıldığı üzere, hemen onu arzular.

Ancak daha sonra bir ıslah yapılmış, haz ve memnuniyet alınırken utanç duyulmasını önlemek amacıyla bir Tzimtzum [kısıtlama] ve gizlilik getirilmiştir, bu nedenle bizler orada bir haz olduğunu göremeyiz. Doğal olarak, kişi hazzı ve memnuniyeti görmez ki Yaradan’ın yaratılan varlıklara vermek istediği bu hazzı ve memnuniyeti özlesin. Ancak bir kez ihsan etme kaplarına sahip olduklarında, bu Kelim’de [Kli’nin çoğulu] haz almak suretiyle, haz alırken duydukları utanç üzerlerinden kalkacaktır. O zaman, gizlilik ortadan kalkacak ve Yaradan’ın yaratılanlara vermek istediği hazzı ve memnuniyeti göreceklerdir.

Bununla birlikte, Kli’miz doğamıza aykırı olduğundan, tüm çalışmamızın ihsan etme kaplarını yapmak olduğunu bilmeliyiz. Ama insan kendi doğasına nasıl karşı gelebilir? Bu nedenle, Tora ve Mitzvot’u, almak için yerine getirmeye başlarız; Zohar’ın dediği gibi, Tora ve Mitzvot’u korkudan dolayı yerine getirmeliyiz.

Bu korku ikiye ayrılır: 1) Tora ve Mitzvot’u sağlık ve rızık gibi bu dünyadaki ödül ve cezalar için yerine getirmek ve 2) Tora ve Mitzvot’u öbür dünyadaki ödül ve cezalar için yani cehenneme değil cennete gitmek için yerine getirmek.

Dolayısıyla bu iki anlayış, insan doğası olan alma arzusuyla çelişmez. Daha sonra, kişi “Keduşa’nın [kutsallığın] cansızlığı” çalışmasına girer ve “cansız” herkesin çalışmaya başladığı ilk niteliktir. Bu tüm kolektifle ilgilidir, yani ışık saran ışık olarak tüm İsrail’e yani Tora ve Mitzvot’u kavrayan herkese parlar, Saran Işık onlarda parlar, çünkü Saran Işık demek ışığın Kelim’in dışını aydınlatması demektir, zira ışık, bir Kli’ye ihtiyaç duyar, ki böylece Kli’nin ışıkla eşitlik sağlaması mümkün olsun.

Başka bir deyişle, ışık ihsan etmeyi amaçladığından, aynı şekilde Kli de ihsan etmeyi amaçlamalıdır. Bir kişi Kelim’ini ihsan etmek için çalışmak üzere nitelikli hale getirmediği sürece, ışık Kli’nin dışında kalır. Ancak oradan Kli’ye parlar ve bu sayede Kli yavaş yavaş ışıkla eşit olma ihtiyacını edinir ve ışıkla nasıl eşit olacağı konusunda yani “alma arzusu” olarak adlandırılan Kli’nin ihsan etmek amacıyla çalışma gücüne sahip olması için tavsiye arar.

Zohar, Tora ve Mitzvot’u korkudan dolayı yerine getirmenin bir yolu olduğunu söyler: 3) Kişi Tora ve Mitzvot’u “O yüce ve hükmeden” olduğu için yerine getirir. Bu demektir ki, kişiyi Tora ve Mitzvot’u yerine getirmeye iten korku, bunun alma arzusunun hoşuna gitmesi yani Tora ve Mitzvot’u yerine getirerek hoşuna gidecek bir ödül almak istemesi değildir. Aksine, Kral’ın yüceliği ve önemi kişiyi zorunlu kılar zira Kral’a hizmet etmek ister ve Tora ve Mitzvot’taki emeği için herhangi bir ödül istemez. Aksine, Kral’a ihsan etmek amacıyla yaptığı şeyler onun için bir zevktir.

Ancak, Kral’ın yüceliği ve önemi üzerinde Tzimtzum [kısıtlama] tarafından yapılan bir gizleme varken, kişi Kral’ın yüceliği ve önemine dair bu duyguyu nasıl edinebilir? Ve eğer öyleyse, Yaradan’ın yüceliğini nereden alır?

Burada, kişinin Kral’ın yüceliğine ve önemine inanması gereken yerde “mantık ötesi inanç” tarzında bir çalışma başlar. Bu çalışma, kişinin Yaradan’dan “O’nun yüce isminin büyümesini ve kutsanmasını” istemesi yani Yaradan’ın yüceliğinin ve öneminin dünyada ifşa edilmesini istemesi olarak kabul edilir. Kişi alma arzusuna daldığı sürece, ” İlahi Takdirde, Yaradan’ın dünyayı iyi ve iyilik yapan bir şekilde yönettiğini gizleme” denilen bir ıslah olduğunu öğrendik.

Aksi takdirde, ihsan etmek amacıyla bir şeyler yapmanın mümkün olacağı bir seçim için yer olmayacaktır. Küçük hazlardan vazgeçmenin ve “Eğer ihsan etmek için değilse, onları kullanmak istemiyorum” demenin daha kolay olduğu bilinmektedir. Ancak büyük hazlardan vazgeçmek kesinlikle zordur. Bu nedenle İlahi Takdir’de gizlilik olması gerekiyordu.

Ancak, bir insanın bu dünyada var olabilmesi için, yaratılışın amacı yarattıklarına iyilik yapmak olduğu için, haz olmadan yaratılanların var olması mümkün değildir, bu nedenle ARI, Nekudim dünyasında meydana gelen kapların kırılmasıyla, kıvılcımların Klipot’a [kabuklara] düştüğünü ve iptal edilmemeleri için Klipot’u ayakta tuttuğunu söyler. Bunlara Zohar’ın ifadesiyle “minik ışık” denir ve maddesel hazların tümü bu minik ışıktan yayılır.

Öte yandan, gerçek haz Tora’da kıyafetlenmiştir. Dolayısıyla, hazların manevi hazlar kadar büyük olmadığı maddesel hazlar üzerinde, onları ihsan etmek amacıyla nasıl alacağımıza dair pratik yapmaya başlarız. Kişi ihsan etme çalışmasına ne ölçüde girerse, Tora ve Mitzvot’taki hazzın üzerindeki gizlilik ve saklanma da o ölçüde ondan uzaklaşır.

Ancak, kişi küçük hazların üzerinde ihsan etmek için çalışma gücünü nasıl elde eder? Sonuçta, kişi sadece kendi iyiliği için çalışabilir. Öyleyse, nasıl bir şekilde başlayabilir ki, kendi çıkarından feragat edebileceği bir şeye sahip olsun? Bunun cevabı bilgelerimizin bu konuda söyledikleridir: “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi Ben yarattım; Tora’yı da bir şifa olarak yarattım, çünkü Tora’daki ışık kişiyi ıslah eder.” Başka bir deyişle, bir kişi Tora ile meşgul olduğunda, Tora’nın ona ışık vermesini, kendi iyiliği için değil Yaradan’ın rızası için çalışmayı istemeyi amaçlamalıdır. Bu anlayışa “613 Eitin (öğütler [Aramice])” denir. Başka bir deyişle, bunlar sadece ” Yaradan’la Dvekut” olarak adlandırılan form eşitliğinin nasıl edinileceğine dair öğütlerdir.

Bir kişi “ihsan etme arzusu” olarak adlandırılan Kli ile ödüllendirildikten sonra, Yaradan’ın isimleri olan Tora ile ödüllendirilir. Zohar’ın sözleriyle, bu idrake “613 Pekudin [Aramice: teminat]” denir, yani her Mitzva’da [Mitzvot’un tekili], o Mitzva’ya ait özel bir ışık saklıdır. Bu Tora, “Yaradan’ın isimleri” olarak kabul edilir.

O zaman kişi, “O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu” olarak adlandırılan yaratılış düşüncesinde var olan hazzı ve memnuniyeti edinebilir ve sonra da “Tora, İsrail ve Yaradan birdir” idrakiyle ödüllendirilir. Bir Bilgenin Meyvesi kitabında (Cilt 1, s 118) yazıldığı üzere, kişinin edinmesi gereken anlayış budur.

Bununla birlikte, insanın çalışmasının kalbi, kişi Yaradan’ın yüceliği nedeniyle Tora ve Mitzvot’u yerine getirmek istediğinde, yani tüm eylemlerinin ihsan etmek için olduğu bir duruma ulaşmak istediğinde başlar. O zaman, her şey mantık ötesi inanç üzerine inşa edildiğinden, kişiye yükselişler ve düşüşler gelir. Bu nedenle, inanç kişi için bazen parlar, bazen de parlamaz. O zaman, kişi “O’ndan başkası yok” diye inanmalıdır, yani “Dünyada Yaradan’ın gücünden başka bir güç yoktur.”

Baal HaSulam, kişinin düşüşleri de Yaradan’ın verdiğine inanması gerektiğini söylemiştir, yani kişi Yaradan’ın her ağzın duasını işittiğine mantık ötesi bir şekilde inanmalıdır. Bu demektir ki, hem önemli bir kişinin duasını hem de sıradan bir kişinin duasını duyar. Başka bir deyişle, kişi sıradan bir insan olduğunu, Tora’dan ve çalışma gücünden yoksun olduğunu hissetse bile, eğer Yaradan’ın kendisini yakınlaştırması için dua eder ve Kral’a herhangi bir ödül olmaksızın hizmet etmek isterse, dua yoluyla Yaradan ona her şeyi verir.

Ancak, bedeni bunu kabul etmezse kişi ne yapabilir? Bu nedenle Yaradan’dan kendisini Yaradan’a hizmet edecek bir hizmetkâr olarak kabul etmesini ister. Kendisinin başkaları karşısında hiçbir erdemi olmamasına rağmen, Kral’ın hizmetkârı olmak için kendisini uyandıran içsel bir dürtü hisseder. Yine de beden üzerinde hiçbir kontrolü yoktur, bu yüzden Yaradan’dan kendisine yardım etmesini ister. Bu, kişinin Yaradan’ın her ağzın duasını işittiğine inandığı şeklinde değerlendirilir.

Ancak, kişi bir eksiklik hissettiğinde ve kendi alçaklığını hissettiğinde ve kişinin eksikliklerle yaşayamayacağına aksine sadece doyumla yaşayabileceğine çünkü kişinin sadece bütünlüğün tadını hissettiği yerde yaşayabileceğine dair bir kural olduğu için, ona çalışması için ” sağ çizgi” adı verilen başka bir yol verilmiştir. Kişi bu şekilde bütünlüğü hisseder. Ancak burada, kişi “sol çizgiden” çıkmak istediğinde, bu çalışmada “sol” olarak adlandırılan ıslahı gerektiren bir şeydir ve ıslah özellikle bozukluğun olduğu durumlarla ilgilidir. Ancak o zaman ıslahtan söz etmek mümkündür.

Bu nedenle, kişi sol çizgide beden üzerinde hiçbir kontrolü olmadığını gördüğünde ve kendi yararı dışında hiçbir şey yapmak istemediğinde, nasıl sağ çizgiye geçebilir ve bütünlüğe sahip olduğu için mutlu olabilir ve Yaradan’ı kendisini O’nun çalışmasına yaklaştırdığı için övebilir ve O’na teşekkür edebilir? Sonuçta, bunlar birbirini inkâr eden iki yazıdır.

Mesele şu ki, Baal HaSulam’ın dediği gibi, Yaradan’ın çalışmasında her zaman “sağ” ve “sol” olarak adlandırılan çelişkiler vardır. Bu üst dünyalarda da böyledir ve üçüncü çizgi gelip aralarında karar verene kadar, “Üçüncü yazı gelip aralarında karar verene kadar” yazıldığı üzere, birbirleriyle çelişki içindedirler. Çalışmanın düzeninde de üst köklerden uzanan çelişkiler olduğunu söylemiştir. Bir yandan, yazının “ve kalbi Efendi’nin yollarında yüceydi” dediğini görüyoruz. Diğer yandan bilgelerimiz, “Çok ama çok alçakgönüllü olun” diyorlar. Ancak bunlar teker teker iki zaman için geçerlidir ve sadece çalışmanın sonunda tek seferde uygulanırlar. Başka bir deyişle, kişi orta çizgiye geldiğinde, bilgelerimizin dediği gibidir, “Bir kişide üç ortak vardır: Yaradan, babası ve annesi. Babası beyazı verir; annesi kırmızıyı verir ve Yaradan da ruhu verir,” çünkü sadece orta çizgide hepsi bir aradadır.

Bu nedenle, kişi sol çizgide yürüdüğünde, bilgelerimizin dediği gibi, gururlu olmalıdır, “ve kalbi Efendi’nin yollarında yüceydi.” Başka bir deyişle, kişi bilgelerimizin söylediğini söylemelidir (Sanhedrin 37), “Bu nedenle, her biri ‘Dünya benim için yaratıldı’ demelidir.” Bu, kişinin O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusu olan yaratılış amacına ulaşmaya çalışması gerektiği anlamına gelir.

Bu nedenle, kişi yaratılış amacının kendisinde gerçekleşmesi için çabalamalı ve hedefe ulaşmadan önce eksik olmalı ve Yaradan’ın yarattığı varlığa yakışan bütünlüğü elde edemediği için pişmanlık duymalıdır. Buna eksiklik anlamına gelen “sol” denir.

Ancak, kişi bütünlüğe ulaşmadan ve eksik olmadan önce ne yapmalıdır, zira kişi eksikliklerle yaşayamaz ve canlılık almalıdır ve canlılığı sadece bütünlükten alabilir, çünkü kişi bundan haz ve memnuniyet alır, bununla var olabilir. Ancak soldan yaşamak mümkün değildir.

O zaman kişi “bütünlük” olarak adlandırılan sağ çizgiye geçmelidir. Ancak kişi çıplak ve yoksul olduğunu gördüğünde bütünlüğü nasıl edinebilir? Bütünlüğü neyle elde edebilir? Yani, bu durumda neyden haz ve memnuniyet alabilir?

Cevap şudur: O zaman kişi, Tora ve Mitzvot için arzu ve özlem duyma ayrıcalığına sahip olmayan diğer insanlardan daha önemli olduğunu görmediğini söylemelidir. Bu, onların Lo Lişma’ya [O’nun rızası için değil] ihtiyaçları bile olmadığı anlamına gelir. Yine de Yaradan’ın ona Tora’da bir şeyler yapmak ve çalışmak için bir arzu ve özlem verdiğini görür. Çalışmada herhangi bir tat hissetmese de çalışma açısından, bir şeyler yapma ayrıcalığına sahiptir. Tek şey niyetinin yanlış olmasıdır, ancak Yaradan’ın başkalarına Tora’da ve çalışmada bir şeyler yapma arzusu ve özlemi vermemiş olmasına rağmen, kendisinin bazı kavramlara sahip olduğunu görür ve bunun harika bir şey olduğuna inanır. Henüz konunun önemini hissetmese de yine de bu yukarıdaki nedene inanır.

Dahası, kişi Tora ve Mitzvot ile uğraştıklarında mutlu olan birçok insan olduğunu görür. Onlar mutludurlar ve seküler insanları sadece hayvanlar olarak görürler ama niyetleri hakkında hiçbir düşünceleri yoktur. Bu nedenle, kişi neden yaptığı çalışmada bütünlük hisseden onlar kadar mutlu olmasın? Neden daha büyük bir bütünlüğü hak etsin? Bu demektir ki, kişi ihsan etmek için çalışamadığını görürse, kendini eksik hisseder. Kim onun onlarınkinden daha yüksek bir dereceyi hak ettiğini söylüyor?

Buradan, kişinin kendini alçaltması ve diğerlerinden daha yüksek bir dereceyi hak etmediğini söylemesi gerektiği sonucu çıkar ve kişi bundan bütünlüğü alabilir, yani Yaradan’ın çalışmasına dair sahip olduğu azıcık kavrayışla mutlu olabilir. Bundan dolayı gün boyu mutlu olmalıdır.

Yukarıdakilere göre, “Neden ‘Tora’nın sözleriyle kendini yücelten herkes sonunda alçalır ve Tora’nın sözleriyle kendini alçaltan herkes sonunda yücelir’ diye yazılmıştır?” diye sorduğumuz şeyi yorumlamalıyız. Bilgelerimiz “Çok ama çok alçakgönüllü olun” dediklerine göre, neden özellikle Tora’nın sözleriyle ilgili olarak yasaklandığını sorduk.

Bunun cevabı, bu ifadenin Yaradan’ın yolunda hakikat yolunda yani tüm çalışmalarının sadece ihsan etmek için olmasını isteyenleri anlattığıdır. “Ve kalbi Efendinin yollarında yüceydi” diye yazılanları yerine getirirler ve “gurur” kişinin kendi çıkarı için bir şey istemesi değildir. Aksine, kişi Yaradan’ın huzurunda iptal olmak ister ve kendisi için “alma arzusu” denen bu arzuyu öldürmek ister. Bilgelerimizin söylediği şeyi uygulamak ister: “Tora sadece onun için kendini ölüme terk eden kişide var olur.”

Buradan şu sonuç çıkar ki, kişinin gururu, hakkında “Gururlu olan kişi için Yaradan, ‘Ben ve o aynı yerde yaşayamayız’ demiştir” denilen gururlu kişi için değildir. Aksine, burada onun gururu, kendi alma arzusunu öldürmek istemesi ve sadece kendi iyiliğini düşünen diğer insanlar gibi olmak istememesidir.

Ve yine de kişinin alçaklık içinde olması, yani azla yetinmesi gereken bir zaman olduğunu söylediler. Başka bir deyişle, kişinin diğerlerinden daha fazla Yaradan’ın hizmetkârı olması gerekmez. Aksine, genel halk eylemde çalıştığı ve niyete dikkat etmediği için, onlar bununla yetinir ve her şeyi seve seve yaparlar, her biri yetiştirilme yoluyla aldığı dereceye göre. Bu nedenle, o zaman şöyle der: “Ben de ‘kendi halkım arasında yaşıyorum’ ve yüceliğe ihtiyacım yok.”

Bunu gerçekten de anlamalıyız, çünkü kişinin Lişma koşuluna ulaşma yolunda çalışması daha iyidir! Bunun yanıtı, Lişma derecesine ulaşmadan önce çok çalışmamız gerektiğidir. Bu arada, çalışma sırasında yükselişler ve düşüşler olur çünkü bu çalışma insanın doğasına aykırıdır. Bir kişi ihsan etme arzusuna ulaşma yolunda hala ilerlemediğini gördüğünde, o zaman eksiktir ve kişi eksikliklerden canlılık ve neşe alamaz. Dolayısıyla o anda canlılıktan yoksundur.

Buna “solun çalışması” denir. Dolayısıyla, kişi sağın çalışmasına geçmelidir; burada “sağ” bütünlük anlamına gelir. Kişi bütünlük halinde olduğunu hissettiğinde, bundan neşe ve canlılık elde edebilir ve Yaradan için yaptığı çalışmadan zevk alabilir ve Yaradan’ın çalışmasına biraz olsun tutunarak kendisini ödüllendirdiği için Yaradan’a şükredebilir. Aksi takdirde, kişi var olamaz ve üzüntü durumuna düşmek zorunda kalır.

Kişi üzüntü halindeyken çalışamaz. Aksine, tüm zevklerini uykuda bulabilir, çünkü kişi uykudayken acılarından kaçmış gibi hisseder. Bu nedenle, bir kişi genel halkın çalışmasına girmelidir. Ancak daha sonra kişi bir kez daha solun çalışmasına girer, ancak bu sınırlı ve ölçülü olmalıdır. Çoğu zaman, Yaradan ona yardım edene ve ona orta çizgiyi verene kadar kişi sağın çalışmasında olmalıdır, şöyle denildiği gibi, bir insanda üç ortak vardır: Yaradan, babası ve annesi.

Yukarıdakilere göre, “Kovalarından su akacak” (Sayılar 24:7) yazısını yorumlamalıyız. “Su” Tora olarak adlandırılır. “Kovaları”, su çekmek için kullanılan kova anlamına gelen “kova” kelimesinden gelir. Dli [kova] ise yoksulluk anlamına gelen Dal [yoksul] kelimesinden gelir ve “bilgi dışında yoksulluk yoktur”.

Ayet bize Tora ile ödüllendirilmek isteyen, yani Yaradan’ın Tora’da gözlerini açmasını isteyen kişinin, Tora’da gözlerin açılmasıyla ödüllendirilene kadar pek çok aşamadan geçmesi gerektiğini anlatmak için gelir. Tora’ya uygun Kelim ile ödüllendirilmeden önce Tora ile ödüllendirilmenin imkânsız olduğunu bilmeliyiz.

Bu nedenle 613 Pekudin ile ödüllendirilmeden önce, 613 Pekudin derecesine ulaşmak için gerekli olan kapları nasıl edineceğimize dair öğütler olan 613 Eitin’i yerine getirmemiz gerekir. İşte o zaman, sol çizgi ve sağ çizgi meselesi ortaya çıkar. Başlangıçta tek bir çizgi olması gerektiği bilinir, daha sonra sol çizgiye geçilir ve ardından tek çizgi sağ çizgi haline gelir. O zaman, tek çizgi sağ çizgi haline geldiğinde, tek çizgi üzerinde yani sadece eylemde bulunarak ve bunun ihsan etmek için olup olmadığını düşünmeyerek neşe ve canlılık içinde yürümek zordur.

… Şimdi solda çalışma zamanı gurur koşulu geç göre, “Efendinin yollarında kalbi yüksekti” de olduğu gibi, kişi genel halk gibi olmak istemeyip bireyler gibi çalışmak istediğinde, daha sonra kendini nasıl alçaltabilir ve daha önce “tek çizgi” olarak adlandırılan yolda nasıl yürüyebilir?” Bu da başka bir çizgi olduğunu hala bilmediği anlamına gelir, ancak şimdi sol çizgi meselesi olduğunu gördüğüne göre, kendini nasıl alçaltabilir ve terk ettiği yolu geri alabilir ve “benim için değil sıradan insanlar için uygun olduğunu söylediğim yola geri dönüyorum” diyebilir? Dolayısıyla, kişinin artık “sağ çizgi” olarak adlandırılan yola geri dönmesi zordur.

Bize bunu kişinin “fakir ve yetersiz” durumuna geri dönmesi gerektiğini anlatmaya gelir, sanki kişinin artık ” sağ ” olarak adlandırılan bütünlük yoluna geri dönmesi için hiçbir nedeni yokmuş gibidir. Ancak her seferinde sola dönmesi gerekir. Bunun sonucunda kişi “sağ” koşuluna geri dönerek fakirleşir. Ve birçok Dal [fakir] ve yetersizden bir kova yapılır ve kova kovalara dönüşür ve onlardan su akar ve suya “Tora” denir.

Başka bir deyişle, kişi bu kovalar sayesinde daha sonra Tora ile ödüllendirilecektir. ” Tora’nın sözleriyle kendini yücelten kişi sonunda alçalır” sözlerinin anlamı budur, çünkü kişi kendini alçaltmalı ve sağda yürümelidir ve kendini alçaltıp sağda yürüyen kişi yükseltilir ve Tora ile ödüllendirilir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,087