e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kongre Materyalleri > Dünya Kabala Kongresi Şubat 2021 – “Onlu İçinde Hayatı İfşa Etmek”

Dünya Kabala Kongresi Şubat 2021 – “Onlu İçinde Hayatı İfşa Etmek”

DERS 1: Purim – Buluşmadaki Sevinç

1) Rabaş, Makale 17, Toplantının Gündemi -2 (1986)

“Kral’ın ihtişamı insanların çokluğundadır,” bu yazılana göre kolektifin sayısı arttıkça, kolektifin gücü daha etkili olur. Diğer bir deyişle, Yaradan’ın önemine ve yüceliğine dair daha güçlü bir ortam oluştururlar. O anda, her birinin bedeni, kutsallık için yapmayı dilediği her şeyi yani Yaradan’a ihsan etmeyi, büyük bir kısmet olarak kabul ettiğini, Kral’a hizmet etmekle ödüllendirilmiş insanlar arasında olma ayrıcalığına sahip olduğunu hisseder. O anda, kişinin yaptığı her küçük şey, onu, şimdi Kral’a hizmet edecek bir şeylere sahip olmanın neşe ve zevkiyle doldurur. Toplantı sırasında topluluk, Yaradan’ın yüceliğini düşüncelerinde önemsediği ölçüde, her biri kendi seviyesine göre Yaradan’ın önemini kendi içinde oluşturur. Dolayısıyla, kişi gün boyunca memnuniyet ve neşe içinde dolaşabilir, yani Yaradan’ın çalışmasına ilişkin yaptığı her küçük şeyden keyif alır.

2) Maor VaŞemeş, Paraşat Vayehi

Toplantının temel amacı herkesin tek ve bir olarak birleşmesidir ve böylece hepsinin talebi tek bir amaca yönelir – Yaradan’ı ifşa etmek: “Her onluda Şehina barınır.” Ve eğer on taneden fazla iseler, kesinlikle Şehina’nın daha büyük bir ifşaatı olacaktır. Her biri kendini dostuna dâhil eder ve ona kendini eyer ve dostu da ona; ta ki hepsi kendini eğip sıfırlayana kadar. Böylece, topluluğun amacı bu olduğu için bundan sonra doğal olarak, “inek buzağının emmek istediğinden daha fazlasını emzirmek ister”, ve Yaradan onları kendi yakınına çeker ve onların arasında oturur, tüm kurtuluş ve kutsamalar onlara açılır.

3) Zohar, VaYechi, Madde 116-117

Kutsallık ancak tamam olan yerde var olur, eksiklik olan yerde, kusuru olan yerde ya da hüzünlü olan yerde değil ama sevinç olan yerde. “Yaradan’a mutlulukla hizmet et; O’nun huzuruna şarkılarla çık.” Mutlulukla yapılmadıkça Yaradan’a verilmiş bir hizmet yoktur.

4) Rabaş, Makale 17, Çalışmada, “Onun kalbini sertleştirdiğim için,” Nedir? (1991)

Kişi en azından, geri kalan insanların böyle bir şeye hiçbir ilgisi yokken, maneviyata ihtiyaç duyuyor olduğu için memnun olmalıdır.

Bunu takdir ettiği zaman, bu onun için önemli olmasa bile, kişi bunu takdir eder ve bunun için Yaradan’a şükreder. Bu onun maneviyatın önemini edinmesine sebep olur ve kişi bundan mutlu olur. Bununla, kişi Dvekut ile ödüllenebilir, çünkü Baal HaSulam’ın dediği gibi, “Kutsanmışlar, Kutsananlar’a tutunur.” Başka bir deyişle, bir kişi mutlu olduğunda ve Yaradan’a teşekkür ettiğinde, Yaradan’ın ona biraz Keduşa, sonra da “Kutsanmış olana tutunma,” vererek onu kutsadığını hisseder. Bu bütünlük sayesinde kişi gerçek Dvekut’a ulaşabilir.

5) Baal HaSulam, Şamati 42- Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

Ancak ihsan etme yolunda yürümek isteyenler her zaman mutluluk içinde olmalıdır. Bunun anlamı, kişi her biçimde ona gelenle mutlu olur çünkü kendisi için almaya niyeti yoktur.

Bu nedenle der ki, eğer kişi gerçekten ihsan etmek için çalışıyorsa, her iki yolla da Yaradan’ına memnuniyet vermek nasip olduğu için kesinlikle mutlu olmalıdır. Ve eğer çalışmasının henüz ihsan etmek için olmadığını hissederse, kişi gene de memnun olmalıdır ve kendi için bir şey istemediğini söylemelidir. Alma arzusunun bu çalışmadan keyif alamamasından mutludur ve bu ona sevinç vermelidir.

6) Baal HaSulam, Şamati 1 – O’ndan Başkası Yok

Kişi Keduşa’ya biraz yakınlık hissettiğinde, Yaradan tarafından tercih edilmekten mutluluk duyduğunda, o zaman, sevinci esas olarak, şimdi yukarıda, Şehina’da özel organını yanına getirebilmenin sevincidir, onun özel organını dışarıya göndermek zorunda olmadığını söylemelidir.

Ve kişi, Şehina’yı memnun etmekle ödüllendirilmekten neşe duyar.

7) Baal HaSulam, Şamati 26 – Kişinin Geleceği Geçmişe Duyduğu Minnete Dayanmakta ve Bağlı Bulunmakta

Kutsal göreve değer verdiği ölçüde, kişi bunu övmeli ve bunun için minnettar olmalıdır.

Çünkü, Yaradan’ın emirlerini, niyet olmadan bile, tutabilmenin önemini takdir edemediğimiz doğrudur. Bu koşulda kişi, kalbinde sevinç ve mutluluk hisseder.

Kişinin verdiği övgü ve şükran duygularını genişletir ve o kutsal çalışmanın her bir noktasında coşku duyar ve kimin işçisi olduğunu bilir ve böylece giderek daha yükseğe tırmanır. Bu yazılmış olan, geçmişte “Bana gösterdiğin bu lütuf için, Sana teşekkür ederim” sözlerinin anlamıdır ve bununla kişi güvenle söyleyebilir “ve Sen bana lütfedeceksin,” der.

8) Rabaş, Makale 386, Bu Yaradan’ın Yaptığı Gündür

“Bu Yaradan’ın yaptığı gündür; bunun içinde keyif alacağız ve mutlu olacağız.” “Bu … gündür,” sözünün anlamı “buna,” “gün,” denir, başka bir şeye değil. Yaradan’ın “yaptığı,” nedir? Bu herkes “bunun içinde keyif alacak ve mutlu olacak” demektir.   “Bunun içinde,” Yaradan’ın içinde, yani Yaradan ile Dvekut içinde demektir ki buna “form eşitliği,” denir. Anlamı şudur, herkes Yaradan’a memnuniyet ihsan etmekten daha büyük bir şey olmadığını anlayacaktır. Umut ettiğimiz şey budur. Genel halk bu dereceye ulaştığı zaman, buna “ıslahın sonu,” denecektir.

 

DERS 2: Onlu İçinde Yaradan’ın Yüceliği

  • Yüceliğin kabı olarak onlu
  • Bir olan Bir’i edinir: Yaradan ile uyumlu olmak ve O’nu memnun etmek için bağlanmak.

1) Rabaş, Makale 1, Toplumun Amacı 1 (1984)

Ve burada toplanma sebebimiz budur -her birimizin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum kurmak. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için, “başkalarını sevmek” denilen insana ihsan etmek ile başlamalıyız.

Ve başkalarını sevmek, kişinin yalnızca kendisini iptal etmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, bir taraftan, her insan kendini düşük hissetmeli, diğer taraftan Yaradan’ın bize, her birimizin tek bir hedefinin olduğu, Şehina’nın (Kutsallık) aramızda olmasını hedeflediğimiz bir toplumda bulunma şansı verdiği için gurur duymalıyız.

2) Rabaş, Makale 13, Çalışmada, ‘Kem Gözlü Adamın Ekmeği’ Nedir (1989)

Tora ve Mitzvot ile uğraşırken, büyük ve önemli bir krala hizmet ettiğimizi ve bu sayede O’nun yüceliğini hissetmekle ve içimizde Yaradan sevgisini hissetmekle ödüllendirilmek istiyoruz. Böylece, tüm mutluluğumuz Yaradan’a hizmet etmekten gelecektir; bu bizim ödülümüz olacaktır, çalışmamız için bizi bir şekilde ödüllendireceği için değil. Bunun yerine, işin kendisinin ödül olduğunu ve dünyada Yaradan’a hizmet etme ayrıcalığından daha büyük bir ödül olmadığını hissedeceğiz.

3) Rabaş, Makale 24, İhtiyacımız Olan Temel Şey

İhtiyacımız olan temel şey ve çalışmak için yakıtımızın olmamasının nedeni; amacın öneminin eksik olmasıdır, yani verdiğimiz hizmeti takdir etmiyor, kime ihsan ettiğimizi bilmiyoruz. Yaradan’ın yüceliği bilgisinden yoksun olduğumuz için bu hizmeti vermekle ödüllendirilmekle ne kadar şanslı olduğumuzu anlayıp ne kadar mutlu olmamız gerektiğini bilmiyoruz; çünkü O’nun yüceliğini anlayabilmek için hiçbir şeye sahip değiliz.

Buna “Şehina tozun içinde,” denir, Zohar’a göre anlamı; Yaradan’a ihsan etmenin bizim için önemi toz kadardır, bu nedenle de çalışmak için yakıtımız yoktur, zira bize mutluluk vermediğinde çalışmak için gücümüz yoktur.

4) Rabaş, Makale 21, Çalışmada “Sarhoş Adam Dua Etmemelidir,” Ne Demektir? (1989)

İhsan etmek için çalışmasına yakıt bulmak ve ödül almamak ve yalnız çalışmanın kendisi ödül olması için O’na inanmak gerekir, yani O’nun yüceliğine inanmak gerekir. Yaradan’ın yüceliğine inanmak için büyük bir çaba harcamalıyız. Yaradan’ın yüceliğine olan inanç olmaksızın, ihsan etmek için çalışma gücü olmaz. Tam Olarak Yaradan’ın yüceliğini hissettiğinde, kişi ödül beklemeksizin çalışmaya hazır olur.

Daha doğrusu, çalışmanın kendisi ödüldür, zira yüce Kral’a hizmet etmek, bu hizmetin kendisi, Yaradan’ın gelip O’na hizmet etmesi için izin vermesi, kişi için dünyadaki her türlü hazineden daha değerlidir. Bu nedenle Yaradan’ın yüceliğini hissetme koşuluna nasıl geleceğimize odaklanmalıyız ve sonra her şey bu noktayı izler.

5) Rabaş, Cilt 2, Çalışmada, “Erdemli Günahkâr Tarafından Görünür Hale Getirilir,” Ne Demektir?

Eğer niyetleri Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek ise ve bu nedenle eğer çalışmalarını daha fazla arttırmak istiyorlarsa, Yaradan’ın yüceliğini arttırmaları gereklidir, zira yalnız Yaradan’ın yüceliği ölçüsünde O’nun önünde kendilerini iptal edebilirler ve yaptıkları işleri yalnız İlahi Gücün hatırına yapabilirler. Ve bu Kutsal Zohar’ın “Onun kocası kapılarda tanınır,” dizesi hakkında gibidir, yani her biri kendi “kalbinde biçtiği değere göre.”

Bu nedenle, İlahi Güç hatırı için çalışanlar, çalışmaları için yakıt almak amacıyla, Yaradan’ın yüceliğine inanç edinmek için her gün çalışmak zorundadır, bu onları çalışmaya sevk eder. Ve çalışmalarından aldıkları keyif de budur.

6) Rabaş, Makale 7, Çalışmada “İnsan” Nedir, “Hayvan” Nedir?

Özellikle ihsan etmeye ulaşmak isteyenler içlerinde boşluk hissederler ve Yaradan’ın yüceliğine ihtiyaç duyarlar. Bu boşluğu, Yaradan’dan mantık ötesi gidebilmek için güç istedikleri ölçüde, özellikle “Mitzvot ile dolu,” diye nitelendirilen ulvilik ile doldurabilirler, buna “yücelik” denir.  Başka bir deyişle Yaradan’dan yücelik için güç vermesini isterler, bu mantık ötesinde Yaradan’ın yüceliği ve önemidir. Yaradan’ın onların bunu edinmesine izin vermesini istemezler, zira kendilerini teslim etmek, boyun eğmek isterler, ancak bunun için Yaradan’dan yardım isterler ve bu ölçüde bu boş yeri Mitzvot ile doldururlar. “Nar gibi Mitzvot ile dolmak,” sözünün anlamı budur.

7) Rabaş, Makale 17, Toplantının Gündemi -2 (1986)

“Kral’ın ihtişamı insanların çokluğundadır,” bu yazılana göre kolektifin sayısı arttıkça, kolektifin gücü daha etkili olur. Diğer bir deyişle, Yaradan’ın önemine ve yüceliğine dair daha güçlü bir ortam oluştururlar. O anda, her birinin bedeni, kutsallık için yapmayı dilediği her şeyi yani Yaradan’a ihsan etmeyi, büyük bir kısmet olarak kabul ettiğini, Kral’a hizmet etmekle ödüllendirilmiş insanlar arasında olma ayrıcalığına sahip olduğunu hisseder. O anda, kişinin yaptığı her küçük şey, onu, şimdi Kral’a hizmet edecek bir şeylere sahip olmanın neşe ve zevkiyle doldurur.

Toplantı sırasında topluluk, Yaradan’ın yüceliğini düşüncelerinde önemsediği ölçüde, her biri kendi seviyesine göre Yaradan’ın önemini kendi içinde oluşturur. Dolayısıyla, kişi gün boyunca memnuniyet ve neşe içinde dolaşabilir, yani Yaradan’ın çalışmasına ilişkin yaptığı her küçük şeyden keyif alır.

8) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır? (1988)

Dostların Yaradan’ın yüceliğini konuşması, bir arzu uyandırır ve Yaradan önünde kendini iptal etme özlemi doğurur çünkü kişi, Yaradan’la bağ kurma özlemi ve arzusu hisseder. Ayrıca şunu da hatırlamalıyız; dostlar, Yaradan’ın önemini ve yüceliğini takdir ettiği ölçüde, gene de mantık ötesi gitmeliyiz yani Yaradan, insanın hayal edebileceğinden çok daha yücedir.

Bizler, O’nun dünyayı iyilikseverlikle yönettiğine, mantık ötesi olarak inandığımızı söylemeliyiz ve eğer kişi, Yaradan’ın sadece insanın iyiliğini istediğine inanırsa bu, kişinin “Ve sen Efendin Tanrı’nı tüm kalbinle ve ruhunla seveceksin,” ile ödüllendirilene kadar, Yaradan’ı sevmesine sebep olur. Ve insanın, dostlardan alması gereken şey de budur.

9) Degel Mahaneh Efraim, VaEthanan

“Ve Tanrınız Efendiniz’e bağlı olan sizler, bugün hepiniz yaşıyorsunuz.” Bu, birbirinize bağlı kaldığınızda ve birleştiğinizde, “Her biriniz hayattasınız” anlamına gelir. Tek bir birlik içinde olduklarında, o zaman, Bir’e bağlı kalmaya uygun olurlar ve tek ve bir Yaradan onların üzerindedir.

10) Baal HaSulam, Şamati 3- Manevi Edinim Meselesi

O’nun ışığını almayı ve Yaradan’ın yolunu takip etmeyi ve ödül almak için değil, Yaradan’a memnuniyet vermek ve Şehina’yı [Kutsallık] topraktan yükseltmek için O’na hizmet etmeyi hak edebilmemizi dilerim. Yaradan’la Dvekut [bağlılık] ve Tanrısallığının O’nun yarattıklarına ifşa edilmesiyle ödüllendirilmemizi dilerim.

DERS 3: İptal Olma ve Onluya Tam Bağlılık

  • Yaradan’ın büyüklüğüne giden yol: Onluya iptal olma ve onluya tam bağlılık.

1) Rabaş, Makale 1, Toplumun Amacı 2 (1984)

Kendini iptal etmeden, Yaradan’la Dvekut’a (bütünleşme) yani form eşitliğine ulaşması mümkün değildir.

Ve bu doğamıza zıt olduğundan, büyük bir güç oluşturacak bir gruba ihtiyacımız var, böylece insanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen ‘kötü eğilim’ olarak adlandırılan alma arzusunu iptal edebiliriz.

Bu nedenle, grup, bu amacı başarmaları gerektiğine oy birliğiyle hemfikir olan bireylerden oluşmalıdır. O zaman, herkes herkese entegre olduğundan, her biri kendine karşı mücadele edebilecek tek bir büyük güç haline gelir.

2) Rabaş, Makale 2, Dost Sevgisine Dair (1984)

Unutmamalıyız ki, grup diğerlerini sevme temeli üzerine kurulmuştur, dolayısıyla her üye, başkalarını sevme ve kendinden nefret etme koşulunu gruptan alır. Ve dostun kendisini iptal etmek ve başkalarını sevmek için gayret ettiğini görmek, herkesin diğer dostların niyetlerine entegre olmasına neden olur.

Dolayısıyla, örneğin, eğer grup on üyeden oluşuyorsa, her biri kendini iptal etmeyi, kendinden nefret etmeyi ve başkalarını sevmeyi uygulamak için on güce sahip olur.

3) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehina’nın bulunduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil, ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

4) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Çalışmanın önemi tam olarak kişi sıfır durumuna geldiğinde, kişinin tüm varlığını ve benliğini ortadan kaldırdığını gördüğündedir, çünkü o zaman alma arzusunun gücü yoktur. Ancak o zaman kişi Keduşa’ya girer.

5) Rabaş, Makale 12, Yakup Babasının Yaşadığı Topraklara Geldi (1985)

Kişi sadece Yaradan için çalışmalıdır, yani herhangi bir ödül olmadan. Bu, onun adanmışlığından herhangi bir geri dönüş olmaksızın, herhangi bir ödül olmaksızın tam bir bağlılığa hazır olduğu anlamına gelir. Daha ziyade, özü budur – Yaradan’ın önünde benliğini feshetmek istemesidir, yani alma arzusunu, yani yaratılanın varlığını. Yaradan’ın önünde iptal etmek istediği şey budur. Bu onun amacıdır, yani amacı ruhunu Yaradan’a vermektir.

6) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Kişi Yaradan’a kendisine yardım etmesi için dua etmelidir ki böylece, çalışmada gözleri kapalı olarak gidebilsin ve hiçbir şeye ihtiyaç duymasın ve bedeni buna direnmesine rağmen Yaradan için her şeyi yapabilsin. Yaradan’a kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, boynunu eğmeli ve Yaradan’ın önünde koşulsuz olarak iptal olmalıdır. Ancak bedeninin üstesinden gelemediği için, aşağılığını anladığı için Yaradan’dan eğilime karşı savaşı kazanmasına yardım etmesini ister.

7) Rabaş, 42. Mektup

Atalarımızın “Yüzleri birbirine benzemediğinden, düşünceleri de birbirine benzemez,” demesi üzerine, tek kalp, tek adam nasıl olur anlamak zorundayız.

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

8) Rabaş, 8. Mektup

Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

DERS 4: Çoğunluğun Duası

1) Likutey Halahot, “Sinagogun Kuralları”, 1

Ruhların ilerlemelerinin koşulu, tüm ruhların bir olarak birleşmesidir, zira bu Keduşa’ya (kutsallığa) yükselmenin yolu budur, çünkü Keduşa (kutsallık) birdir. Bu nedenle ruhun koşulu olan dua tamamen ruhlar arasındaki birliğe dayanır. Bu nedenle, dua temelde halkla birlikte olur, yalnız değil, zira bu Keduşa’nın tersi olduğu için kişi ayrı ve yalnız kalmayacaktır.

2) Baal HaSulam, Sürüyü Toplamanın Zamanı Değil

Kişi kendisini toplumdan ayırmamalı ve Yaradan’ı memnun etmek için bile olsa kendisi için talepte bulunmamalı yalnız tüm toplum için talep etmeli.

Toplumdan ayrılan ve özel olarak yalnız kendi ruhu için talepte bulunan, ruhunu inşa edemez. Tam tersine ruhuna zarar verir. Şu sözlerde olduğu gibi “gururlu olanla aynı yerde oturmam (Midraş Rabah, Bölüm 7, Madde 8),” zira kişi gurura bürünmediği sürece toplumdan ayrılamaz. Yazıklar olsun ona ki ruhuna zarar verir.

3) Rabaş, Not 217, Koş Sevgilim

Kişi kendisine merhamet uyandırdığında sonuç olarak kendisi için almakla meşgul olur. Ve ne kadar çok dua ederse, sadece eşitliğin Kli’sini [kap] hazırlamamakla kalmaz, daha ziyade içinde alma kıvılcımları biçimlendirir.

Görünüşe göre kişi ters yönde gidiyordur: İhsan etme kaplarını hazırlarken, alma kaplarını hazırlıyordur. “Onun sıfatlarına yapış” özellikle “O Merhametli olduğu için sen merhametlisin,” dir.

Bu nedenle kişi halk için dua ettiğinde, bu dua sayesinde ihsan etmeyle meşgul olur. Ve ne kadar çok dua ederse, o ölçüde sayesinde “merhametli” denilen ihsan etme ışığının ifşa olabileceği ihsan etme kaplarını oluşturur.

4) Noam Elimeleh – Likutey Şoşana         

Kişi her zaman dostu için dua etmelidir çünkü (dua) kendisi için bunu yapması çok etkili olmaz, nitekim ”kişi kendi başına hapisten kendisini kurtaramaz”, fakat dostu için bu yardım çabucak gelir. Ve böylece, her biri dostu için dua etmeli, bu şekilde biri diğerine yardım ettiği zaman, her ikisine de yardım edilir.

5) Rabaş, Makale 15, Çoğunluğun Duası (1986)

Eğer kişi, böyle bir duayı isteyecek güce sahip ise -eğer böyle bir dua ile hemfikir olur ise- o zaman kesinlikle gerçek bir test ile yüz yüze gelecektir. Ancak, eğer kişi söylediği şeyin sözde kaldığını bilip, alma belirtisi olmaksızın sadece ihsan etmeyi isteyen böyle bir duayla bedenin hemfikir olmadığını gördüğü zaman, ne yapabilir?

Burada sadece şu meşhur tavsiye vardır –Yaradan’a dua etmek ve Yaradan’ın ona ve tüm kolektife yardım edebileceğine dair mantık ötesi inanmak.

6) Rabaş, Makale 15, Çoğunluğun Duası (1986)

Eğer kolektif içinde, Yaradan ile Dvekut amacına ulaşabilen birkaç kişi varsa ve bu Yaradan’a, kendisinin Yaradan’a yakınlaşmakla ödüllendirilmesinden daha fazla memnuniyet verecekse, kişi kendisini hariç tutar. Bunun yerine, Yaradan’ın onlara yardım etmesini arzular çünkü bu, yukarıya kendi çalışmasından daha fazla memnuniyet verecektir. Bu nedenle, kişi kolektif için, Yaradan tüm kolektife yardım etsin, Yaradan’a ihsan edebildikleri ve O’na memnuniyet verebildikleri için, Yaradan onlara tatmin olma duygusunu versin diye dua eder.

Ve her şey aşağıdan bir uyanışa gerek duyduğu için, kişi uyanışı aşağıdan verir ve diğerleri uyanışı yukarıdan alır; Yaradan’ın O’nun için daha fazla faydalı olacağını bildiği her kim ise, o kişi alacaktır.

7) Rabaş, Makale 5, Çalışmada “Erdemlinin İyi İşleri Nesillerdir”, Nedir (1991)

Yaradan’dan, “tüm eylemlerimizi Senin için gerçekleştirebilmemiz için bize güç vermeni,” istiyoruz, yani Yaradan’ın iyiliği için. Aksi takdirde, bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz sadece kendi yararımıza olacaktır. Yani, “aksi takdirde” anlamına gelen, “bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz yalnızca kendimiz için, kendi yararımız için olacaktır, çünkü alma arzumuzun üstesinden gelme gücümüz yok. Bu nedenle, Senin için çalışabilmemize yardımcı ol. Bu nedenle, bize yardım etmelisin.” Buna “Kendi iyiliğin için yap,” denir, yani bunu yap, bize ihsan etme arzusunun gücünü ver. Aksi takdirde mahkûm oluruz; kendi iyiliğimiz için alma arzusunda kalırız.

8) Baal HaSulam, 52. Mektup

“Onlar konuşurken, Ben dinlerim,” yani Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde, ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir” çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider.

DERS 5: Onluda İbur

1) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır. Yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

Kişi doğmadan önce, yani ruh bedenine inmeden önce bu ruhun Yaradan’a bağlanmış olduğuna inanmalıdır ve şimdi geri dönmeye ve inmeden önce olduğu gibi O’na bağlanmaya can atar ve buna İbur denir, yani kişi özünü tamamen iptal eder.

2) Baal HaSulam, Tek Emir

Yaradan çalışmasındaki odak nokta ilk adımdır.

3) Rabaş, Makale 22, Kadın Gebe Kaldığı Zaman (1986)

Kendi-sevgisinden çıkmak ve ihsan etme çalışmasına başlamak istemek, yaşamış olduğu her durumu bırakmak, her şeyden vaz geçmek ve daha önce hiç bulunmadığı bir alana girmek gibidir. Bu nedenle, doğduğundan bu yana edindiklerine yabancı olan yeni nitelikler kazanana kadar, kişi gebelik durumundan, hamilelik aylarından geçmelidir.

4) Baal HaSulam, Şamati 19, “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Bunu takiben, kişi hiçlik noktasına tam olarak geldiği zaman çalışma önemlidir; yani kişi bütün varoluşunu ve yaratılışını iptal ettiğini gördüğü zaman, o anda alma arzusunun hiçbir gücü yoktur. Sadece o zaman kişi Keduşa’ya (kutsallık) girer.

5) Rabaş, Cilt 2, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir

Emzirmeden önce İbur (gebelik) gelir, yani yukarıdaki onu ıslah eder. Kişi doğmadan önce anne karnında olduğu gibidir, kendini annesine eğer, sıfırlar, kendine ait hiçbir fikri olmaz. Yüce bilgelerimizin dediği üzere, “annesinin içinde ve henüz doğmamış olan annesinin yediğini yer,” herhangi bir soru sormak ya da kendi başına bir şey yapmak için kendi başına hiçbir varlığı yoktur. Ve buna o dilsizdir soru sormak için ağzı yoktur denir.

Gözleri kapalı, mantık ötesinde yürüyebilen kişi ve bilgelerin hikmetine inanır ve sonuna kadar ilerleyebilir. Buna ana rahmine düşme denir zira ağzı yoktur.

6) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Ana rahmine düşme, en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumudur ve buna Ibur denir; bu, Evra (öfke) ve Dinim (yargılama) sözlerinden gelir, şu sözlerde ima edildiği üzere, “Yaradan beni sizin hatırınız için yargıladı.”

Ve bu “öfke ve yargı” açıklanmalıdır. Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna ihlal etmek, zorluk ve gazap denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama olan bu duruma, Ibur (ana rahmine düşme) denir.

7) Rabaş, Not 799, Yeni Ayın Doğuşu

Kişi, şunun üstesinden gelmelidir; Cennetin krallığı onun için bir nokta gibi olduğu zaman, yani Cennetin krallığını edinmek, ona parlamadığı zaman sevinçli olmalıdır. Söylendiği üzere, “Yaradan’a sevinçle hizmet et,” üzüntü içinde olsan bile.

Ve İbur meselesi budur, dünyevi hayatta olduğu gibi, kişi hamileliğe girdiği zaman ve daha sonra gerekli koşullar içinde bir bebek doğar.

Bunun gibi, kişi çalışmaya girdiği zaman, Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görür ve bu, ona acı verir, bu koşula Katnut ile ödüllenmek denir, yani kişi kendi küçüklüğünü hisseder ve buna eksik (boş) Kli denir. Daha sonra, bu ölçüde, kabın ölçüsüne göre ışığı edinebilir ki buna Gadlut denir.

8) Rabaş, Makale 4, Çalışmada, “Su Seli,” Nedir? (1989)

O zaman, kişi Yaradan’a kendisine yardım etmesi için dua etmelidir ki, çalışmada gözleri kapalı olarak gidebilsin ve hiçbir şeye ihtiyaç duymasın ve bedenin direncine rağmen Yaradan için her şeyi yapabilsin. Yani Yaradan’a ona nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirmeli ve Yaradan’ın önünde koşulsuz olarak kendini feshetmelidir. Ancak bedeninin üstesinden gelemediği için, alçaklığını anladığı için Yaradan’dan (kötü) eğilime karşı savaşını kazanmasına yardım etmesini ister.

8) Rabaş, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir? (1990)

Ubar haline, yani alma arzusunun, “ihsan etme arzusu” denen yeni bir arzuyu üstlenmesi haline gelmek bizim için zordur. Kişi, Ubar koşulu ile ödüllendiği zaman, yani ihsan etme arzusu, alma arzusunun içine girdiği zaman, buna; “Yaradan bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirdi,” denir.

Ve kişi bu, “Yaradan’ın bir imajın içinde yeni bir imaj biçimlendirmesi,” mucizesinin önemini anlamalıdır. Halen açıkladığımız gibi bu gerçek bir yenilik ve gerçek bir mucizedir; çünkü doğaya karşıdır ve Yalnız Yaradan doğayı değiştirebilir; insanın elinde değildir. Ve bu “yeni bir şeydir,” şöyle ki Yaradan, almanın imajı olan annenin imajı içinde ihsan etmenin imajını biçimlendirir. Ve buna “Yaradan’ın bahşettiği Keduşa,” denir.

“Tanrı gibi kutsal olan yoktur, zira O’ndan Başkası yoktur,” denilir, çünkü dünyada doğası gereği insana verilmiş olan Kli [kap] içindeki doğayı değiştirebilecek ve böylece onu, “ihsan etme arzusu” adı verilen farklı bir doğaya sahip edecek hiç kimse yoktur.

DERS 6: Yükselişler ve Düşüşler

1) Rabaş, Makale 34, Çalışmada Gündüz ve Gece Ne Demektir?

Kişi düşüşler ve yükselişler sürecinden geçmek zorundadır. Ancak kişi düşüşlerden etkilenmemeli, aksine savaştan kaçmamaya gayret etmelidir. Bu nedenle çalışma sırasında bunların iki ayrı şey olduğunu bilmelidir ancak çalışmanın sonunda kişi aydınlık ve karanlığın kişiyi amaca ulaştıran iki bacak gibi olduğunu görür.

2) Rabaş, Makale 29, Lişma ve Lo Lişma (1986)

Aldığı düşüş, kişinin kendi iyiliği içindir; yani, biraz bütünlüğe sahip olduğunu düşündüğü içinde, bulunduğu bu durumdan aşağıya indirilerek, özel bir muamele görmüştür. Bu, onun içinde bulunduğu bu durumda tüm yaşamı boyunca kalmaya razı olmasından da açıkça bellidir. Fakat şimdi, maneviyattan uzak olduğunu görür ve şöyle düşünmeye başlar: ‘Gerçekte benden istenen nedir?’ Ne yapmalıyım? Erişmem gereken amaç nedir?’ Çalışmak için gücü olmadığını görür ve kendini ‘Cennetle, yeryüzü arasında’ bir durumda bulur. Öyle ki insanın güçlenmesine, yalnızca Yaradan yardım edebilir; kişi kendi başına, ölüme mahkûmdur.

3) Baal HaSulam, 25. Mektup

Düşme yükselme amacıyla olursa, düşüş değil, yükseliş olarak kabul edilir. Gerçekte düşüşün kendisi duanın harfleri bereketle dolu olduğu için yükseliştir, kısa bir duada harflerin eksikliği nedeniyle bereket az olur.

4) Rabaş, Makale 22, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir (1985)

Her zaman amacı göz önüne almalıyız, bu “O’nun yarattıklarına” iyilik yapmaktır. Eğer kötü eğilim gelir ve kişiye Firavunun sorularını sorarsa, kişi bunları aciz bahanelerle cevaplamamalıdır, demelidir ki, “İşte şimdi senin bu soruların sayesinde ihsan etme çalışmasına başlayabilirim.”

Bunun anlamı şudur; bizi bulunduğumuz kademeden aşağıya indirmek için gelen kötü eğilimin soruları hakkında konuşmamalıyız. Tam tersine, şimdi bu bize çalışacak bir yer vermekte ve biz bu sayede tamamlanmış olma kademesine yükseleceğiz. Bu dünyadaki her üstesinden gelmeye “Yaradan’ın hizmetinde yürümek” denir, zira her kuruş büyük bir miktara eklenir. Her defasında üstesinden gelir ve bolluk ve bereketi edinen bir Kli haline gelmek için gereken miktara belli ölçüde ekleme yaparız.

5) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Kişi Ne Zaman Gururu Kullanmalıdır (1990)

Kişi buna dikkatini vermeli ve Yaradan’ın ona baktığına ve kralın sarayına giden yolu gösterdiğine inanmalıdır. Böylece, Yaradan onu koruduğu için ve ona düşüşler verdiği için de kişi mutlu olmalıdır. Şöyle ki, kişi anladığı kadar inanmalıdır ki yükselişleri ona Yaradan vermektedir, zira kesinlikle kişi kendisinin yükselişleri edindiğini söyleyemez, ancak Yaradan onu yakınlaştırmak ister ve bu nedenle ona yükselişler verir.

Ayrıca kişi düşüşleri de Yaradan’ın verdiğine inanmalıdır, çünkü O, kişiyi yakınlaştırmak istemektedir. Bu nedenle yapabildiği her bir şeyi sanki yükseliş durumundaymış gibi yapmalıdır. Böylece düşüş sırasında biraz üstesinden geldiğinde buna “aşağıdan uyanış,” denir. Yaptığı her eylemi Yaradan’ın yapacağına inanmalıdır ve böylece kişi Yaradan’ın onu yakınına getirdiğini hissetmeye başlar.

6) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir ?

Kişi, ihsan etme arzusunu edinmek ve alma arzusunun üstesinden gelmek için, özellikle çok güçlü bir arzuya sahip olmaya çalışmalıdır. Güçlü bir arzu demek, duraklamalar ve durdurulmalar arasında, yani her üstesinden gelmeler arasındaki durmalarla artıp büyümesiyle ölçülen, güçlü bir arzu demektir.

Bazen kişi tam ortada bir durma alır, yani bir düşüş. Bu düşüş bir dakika, bir saat, bir gün veya bir ay olabilir. Daha sonra kişi alma arzusunun üstesinden gelme çalışmasına tekrar devam eder ve bu girişimler ihsan etme arzusunu kazanmak içindir. Güçlü bir arzu demek, aranın, kişinin fazla zamanını almaması demektir. Ve kişi aniden tekrar çalışmaya uyandırılır.

7) Rabaş, 77. Mektup

Birkaç kuruş bir araya geldiğinde büyük miktarlar oluşturduğundan, düşüşten etkilenmemeliyiz.

Bu bizim öğrendiğimiz “maneviyatta hiç eksiklik yoktur,” dan ziyade, ilerlememize yer açılması için geçici bir ayrılıştır. Bu böyledir, çünkü kutsallık için çabaladığımız her an kutsallık alanına gireriz ve kişi sadece kutsallığın fazla kıvılcımından çıkmak için düşer.

Ancak tavsiye şudur ki: Kişi, derecesi onu düşürene kadar beklememelidir, kişi bayağılığını hissettiğinde tekrar yükselir ve bu yükseliş kutsallığa bir parça koymak olarak kabul edilir. Buna mukabil kendisi düşer ve diğer kıvılcımları yükseltir ve onları kutsallık alanına çıkarır.

Bu atalarımızın dediği gibidir: “Kaybetmeden önce, ararım,” yani içinde bulunduğum durumu kaybetmeden önce aramaya başlarım. Bu, Baal HaSulam’ın “Şafağı uyandırırım,” diyen Kral Davut ile ilgili söylediği şeydir. Atalarımız şöyle der: “Şafak beni değil, ben şafağı uyandırırım.”

8) Likutey Moharan, Madde 48

Kişi Yaradan’ın hizmetinde azimli olmalıdır… başına ne gelirse gelsin. Bunu iyi hatırlayın, zira, Yaradan’ın hizmetinin başlangıcında buna çok ihtiyacınız olacak. Çünkü kişinin yere serilse bile her seferinde çok azimli, çok güçlü ve çok cesur olması ve durduğu yeri koruması lazımdır. Tanrı korusun, kişi kendisini tamamen düşmekten korumalıdır, zira tüm bu düşüşler, düşüşler ve kafa karışıklıkları ve benzerleri, Keduşa’nın kapısından girmeden önce, tüm bunlardan geçmek gereklidir ve tüm gerçek erdemliler de bunlardan geçmişlerdir. Biliniz ki kişi çok dar bir köprüden geçmek zorundadır ve en önemli kural, asla bundan korkmamaktır.

9) Rabaş, Makale 34, Çalışmada, Onların Meyvelerini Bu dünyada Yemek ve Depozitinin Sonraki Dünyaya Kalması, Nedir? (1991)

Yalnızca, bu mücadeleden kaçmak isteyen ama gidecek başka bir yerleri olmayanlar zira başka hiçbir şeyde tatmin bulamayanlar, işte bu kişiler çalışmadan ayrılmazlar. Yükselişleri ve düşüşleri olmasına rağmen pes etmezler. Yazıldığı üzere, İsrail çocukları çalışmaktan iç çektiler, yüksek sesle ağladılar ve onların yakarışı Yaradan’a yükseldi. Bunun anlamı şudur; Çalışma yüzünden ağlayıp yakardılar, çünkü çalışmada Yaradan’ı memnuniyet ihsan edebilecek ve Mısır’dan çıkacak yani “alma arzusunun kontrolünden çıkıp ihsan etmeye girecek” kadar ilerlemediler. İşte o zaman Mısır’dan çıkışla ödüllendirildiler. Çalışmada buna, “alma arzusunun kontrolünden çıkıp, ihsan etme çalışmasına girmek,” denir.

10) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Mantık Ötesi Nedir? (1989)

Çalışma sırasında kişi, “Ben kendim için değilsem, kim benim için?” demelidir. Çalışma sırasında onlar, kendilerinin inişler ve çıkışlar yaptıklarını, Tzava denen “güçlü adamlar” olarak adlandırılan savaş adamları olduklarını düşünürler. Daha sonra kurtarıldıklarında, Rab’bin ev sahiplerinden [Tzevaot] olduğuna, yani  tüm düşüş ve yükselişleri Yaradan’ın yaptığına ulaşırlar.

Başka bir deyişle, düşüşler bile Yaradan’dan gelir. Kişi sebepsiz yere bu kadar çok düşüş yükseliş yaşamaz. Aksine, tüm bu yükselişlere Yaradan neden olmuştur. “Çıkışı” “Keduşa’dan [kutsallık] çıkış” olarak yorumlayabiliriz ve Ba [gelmek] “Kedusha’ya geliş” olarak yorumlayabiliriz. Her şeyi Yaradan yapar.

DERS 7: Sevgi Tüm Suçları Örter

1) Zohar, Tetzaveh, No:86

Orada karanlıktan gelenin dışında başka ışık olmadığı için, Torah’nın sözleri yalnız oraya yerleşir. Bu böyledir çünkü bu taraf teslim olduğunda, Yaratan yükselir ve ihtişamı büyür. Aynı zamanda, Yaratanın çalışması yalnızca karanlıktandır, kötünün içinden olanın dışında başka iyi yoktur. Ve biri kötü bir yola girer ve onu terk ederse, Yaratan ihtişamla yükselir. Her şeyin tamamlanması iyi ve kötü beraberdir ve kötü iyiye ayrılır. Ve kötünün içinden çıkıp gelen dışında iyi yoktur. Ve iyide Yaratanın ihtişamı yükselir ve işin tümü budur.

2) Baal HaSulam, Dünyada Barış

İyi veya kötü, realitedeki her şeyin ve dünyadaki en zararlı şeyin bile, var olmaya hakkı vardır ve dünyadan sökülüp atılmamalı, yok edilmemelidir. Bizler sadece iyileştirmeli ve yenilemeliyiz.

3) Rabaş, Not 273, Güçlülerin En Yücesi

“Güçlülerin en yücesi düşmanını dost yapandır.” (Avot 254, 303) Töreye göre, bu “doğasının üstesinden gelen” kişi olarak yorumlanır (Avot 284) yani bu kişi kötü eğilimini yenmek için iyi eğilimi ile çalışır. Bilgelerimizin dediği gibi; “tüm kalbin ve tüm eğilimin ile” (Berehot 54) ve böylece kötü eğilim de Yaradan’a hizmet eder. Bu nedenle o düşmanını yani kötü eğilimini dostu yapandır. Ve kötü eğilimi de Yaradan için çalıştığı için bu nedenle bu kişini çok büyük bir işi vardır ve bu yüzden ona güçlülerin en yücesi denir.

4) Zohar, Aherei Mot, Madde 65

“Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” Bunlar dostlardır, bir arada ayrılmaksızın otururlar. Başta, onlar savaş yapan ve birbirini öldürmek isteyen insanlar gibidirler. Sonra kardeşçe sevgi koşuluna gelirler.

Yaradan onlar hakkında ne der? “Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” “De” kelimesi Kutsallığın da onlarla birlikte oluşuna işaret eder. Dahası, Yaradan onların sözlerini dinler ve onlardan hoşnut ve memnundur.

5) Baal HaSulam, 5. Mektup

Ortaya çıkan ve çıkacak olan tüm bu bozukluklar için seviniyorum.

Gerçekten seviniyorum, ancak gizli olan bozukluk ümitsiz bir durum ve onun yüzeye çıkması büyük bir kurtuluş olduğundan, henüz ortaya çıkmamış ama çıkması gereken bozukluklardan dolayı da üzüntü duyuyorum. Kural şudur ki, kişi sahip olmadığı bir şeyi veremez.  Ve eğer şimdi ortaya çıkıyorsa, hiç şüphe yoktur ki gizli olanla değil onunla başlamamız için oradadır. Bu yüzden deliklerinden çıktıkları zaman mutlu oluyorum çünkü gözlerini onlara dikersen hepsi bir kemik yığınına dönüşür.

6) Baal HaSulam, Şamati 33- Haman İle Kefaret Günlerinin Kuraları

Gerçekten de bilmemiz gereklidir ki, kişiye, sanki “İyi ve İyilik yapan” bir rehberliğe karşıt gibi görünen her şey sadece insanı, bu çelişkileri aşmak için Üst Işığı çekmeye zorlamak için vardır yoksa kişi bunların üstesinden gelemez. Bu durum, kişinin Dinim (yargı) demek olan çelişkiler var olduğunda, ”Yaradan´ın Yüceliği“ koşulunu genişletmesidir. Bu demektir ki, bu çelişkiler, kişi onların üstesinden gelmek istediğinde, yalnızca Yaradan’ın Yüceliğini büyüterek, çözebilir. Bundan çıkan sonuç, Yaradan’ın yüceliğini çekmeye sebep olan tam da bu Dinim’dir.

7) Zohar, İki Nokta, Madde 121

Her çelişkide özel bir nitelik vardır, O’na erişmede özel bir dereceyi ifşa eden. Ve buna layık olanlar, karanlığı aydınlığa, acıyı tatlıya çevirmekle ödüllenirler. Ayrılığın tüm güçleri – aklın karanlığı ve bedenin acısı – yüce kademeleri edinmek için onlara geçit olur. Böylece karanlık, büyük bir ışık, acı ise tatlı olur.

Böylece, daha önce O’nun rehberliği yönetimindeki tüm ayırıcı güçler şimdi birlik olmaya dönüşürler ve tüm dünyayı erdeme göre yargılarlar.

8) Rabaş, Makale 8, Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al 2 (1985)

Bu insanların dost sevgisiyle uğraşan tek bir grup olarak birleşmeye hemfikir olmalarındaki neden, her birinin düşüncelerini birleştirebilecek bir arzuya sahip olduklarını hissetmeleridir ki böylece başkalarını sevme gücünü edinirler. Meşhur bir atasözü vardır, “Yüzleri farklı olduğu gibi, görüşleri de farklı.” Bu nedenle, bir grup olmak için aralarında hemfikir olan kişiler, başkalarını sevme çalışmanın gerekliliğiyle ilgili olarak aralarında büyük bir fark olmadığını anlamışlardır. Dolayısıyla, her biri diğerleri adına ödün verebilir ve bunun etrafında birleşebilirler.

9) Likutey Tora, Nitzavim 44b

Antlaşma yapmak yoluyla, onların sevgisi sonsuz olacak ve asla zayıflamayacaktır. Hiçbir engel onları ayırmayacaktır, zira onların arasında güçlü ve sarsılmaz bir bağ vardır ve onları kalpten harika bir düğümle bağlar, bu aklın ve mantığın ötesindedir. Her ne kadar akıl ve mantık bu sevgiyi bitirmek veya nefrete yol açmak istese de gene de bu anlaşmayı yaptıkları için, onların sevgisi sonsuza kadar var olacaktır. Bu sevgi, bu sarsılmaz bağ tüm suçları örtecektir, zira onlar tek bir beden gibi bağlanmanın anlaşmasını yapmışlardır. Kişi nasıl kendini sevmekten vaz geçemez ise, dostunu sevmekten de vaz geçmeyecektir.

DERS 8: Mantık Ötesi İnanç

1) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Mantık Ötesi Nedir? (1989)

Çalışmada “mantık ötesi” şu anlama gelir; bu, aklımız öyle olduğunu görmese bile inanmak zorundayız demektir ve bunun çeşitli kanıtları vardır ki bu kişinin inanmak istediği gibi değildir. Buna “inanç mantığın ötesinde, “denir, yani kişi mantık içinde görüyormuşçasına inanır. Buna “mantık ötesi inanç,” denir. Başka bir deyişle, bunu üstlenmek kişi için pek çok çabayı gerektirir, zira bu mantığına karşıdır. Bunun anlamı şudur ki beden buna razı gelmez, ama kişi gene de bunu, sanki mantık içindeymiş gibi, kabul eder. Böyle bir inanç Yaradan’ın yardımını gerektirir.

2) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Mantık ötesi (inanç) meselesi var. Bu, gözleri kapalı yürümeyi istemek olarak kabul edilir, yani akıl ve duyular bilgelerimizin bize söylediklerini anlamasalar da onlar bilgelere inandıklarını varsayarlar ve bilgelere inancımızı üstlenmemiz gerektiğini söylerler. “Ve onlar Efendiye ve hizmetkarı Musa’ya inandılar.” İnanç olmadan maneviyatta hiçbir şey başarılamaz.

3) Rabaş, Makale 28, Çalışmada, “Ekleme ve Geri Alma,” Ne Demektir? (1987)

Kişi mantık ötesi inanmalı ve organlarında hissedilen Yaradan’a zaten inanmakla ödüllendirildiğini düşünmelidir ve böylece Yaradan’ın bütün dünyayı iyi olan ve iyilik yapan olarak yönlendirdiğini görür ve hisseder. Her ne kadar mantık içinden baktığında tersini görse de mantık ötesinde çalışması gerekir ve ona sanki organlarında zaten hissedebilecekmiş gibi görünmesi gereken odur ki, gerçekten de Yaratan, dünyaya, iyi olan ve iyilik yapan olarak rehberlik eder.

Burada, kişi amacın önemini kazanır ve hayat bulur, yani Yaradan’a yakın olmaktan sevinç duyar. Ve böylece bir kişi, Yaradan’ın iyi olduğunu ve iyilik yaptığını söyleyebilir.

4) Rabaş, Makale 22, Tüm Tora Tek Bir Kutsal İsimdir (1985)

Kötü eğilim yabancı düşünceler getirdiğinde, bu düşünceleri mantık ötesi yükseltmemiz gerekir.

Bu insan ruhunun arzularla ilgili her şeyi yapabileceğinin göstergesidir. Çalışmadan reddedileceğini söylememelidir. Daha ziyade düşüncelerin ve arzuların onları Keduşa’ya kabul ettirebilmek için yukarıdan verildiğini söylemelidir.

5) Rabaş, Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Kötü eğilim geldiğinde ve ona arkadaşlarının alçaklığını gösterdiğinde, kişi mantık ötesine çıkmalıdır. Ama şüphesiz, arkadaşlarının kendisininkinden daha yüksek bir düzeyde olduğunu mantık dahilinde görebilseydi daha iyi ve daha başarılı olurdu. Bununla Rabbi Elimeleh’in bizim için yazdığı duayı anlayabiliriz, “Kalplerimiz dostlarımızın hatalarını değil, erdemlerini görsün.”

6) Baal HaSulam, Şamati 13 – Nar

Kişiye bu boşluk hissiyatı ona mantık ötesi inanç durumunu üstlenmeye ihtiyaç duyması amacıyla gelir. Ve bunun için Yaradan’ın yardımına ihtiyacımız vardır. Böylece o zaman, kişi Yaradan’dan mantık ötesine inanmak için kendisine güç vermesini istemelidir.

Ortaya çıkan şudur ki, tam da o zaman kişi Yaradan’dan yardım istemeye ihtiyaç duyar, çünkü dışsal onun zıt olanı algılamasına imkân verir. Dolayısıyla, kişinin Yaradan’ın ona yardım etmesini istemekten başka bir tesellisi kalmaz.

Bu konuda “Kişinin arzusu her gün kişinin hakkından gelir ve eğer Yaradan için değilse, kişi buna galip gelemez.” denir.

7) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin. Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

8) Rabaş, Makale 24, Çalışmada, Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır, Ne Demektir? (1991)

Mantık ötesinde çalışma koşulsuz teslimiyet içinde olmalıdır. Öyle ki kişi cennet krallığının yükünü, mantık ötesinde üzerine almalıdır. Kişi demelidir ki; “Bu çalışma hakkında hiç fikrim olmasa da bu çalışmadan hiçbir tat almasam da Yaradan’ın hizmetkârı olmak istiyorum. Sanki yine de çalışmanın tadını hissetmiş ve edinmişim gibi tüm gücümle çalışmaya razıyım.” O zaman, kişi ilerleyebilir ve böylece onun için bulunduğu durumdan düşeceği bir yer olmaz, zira tam da yere toprağa konduğu zaman bile çalışmayı üzerine almıştır ve zaten topraktan daha aşağıda olması imkânsızdır.

DERS 9: “Oğullarım Beni Yendi”

1) Rabaş, 8. Mektup

Görüyorlar ki bunlar günün sonunda belli bir yerde, belli bir liderin yönetimi altında olmak için bir araya gelen bir grup insan. Bu küçük topluluk insanüstü bir cesaretle onlara karşı olanlara göğüs geriyor. Gerçekte bu grup güçlü bir ruha sahip cesur insanlar ve bir adım bile geri çekilmemeye kararlılar. Birinci sınıf savaşçılar, kanlarının son damlasına kadar eğilimleriyle savaş halindeler ve tek arzuları O’nun adının zaferi için savaşı kazanmak.

2) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır.

Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliği, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

3) Rabaş, Makale 502, Eğer İnsan Galip Gelirse, Yaradan Mutlu Olur

Şöyledir, Yaradan ile mücadele etmektedir, yani Yaradan insanın memnuniyet almasını ister, insan Yaradan’ın memnuniyet almasını ister.

Bu yüzden Tora’yı satıcıdan aksi yönde kullanır. Bunun hakkında şöyle denmiştir, “Oğullarım beni yendi.” Şöyle ki, onlar Yaradan’ın kalplerine damgaladığı alma arzusuna karşı mücadele ederler ve eğer insan galip gelirse Yaradan mutlu olur.

Böylece, Yaradan’ın Tora’sının yaratılış amacına göredir ve “O’nun Tora’sını”, Yaradan’ı memnun etmek için  aldığı zaman, insan Tora’yı şifa olarak kullanmış olur.

4) Meşivat Nefeş, Madde 40

Eğilime karşı savaş, çok uzun bir savaştır ve bunu teslim etmek esas olarak güçlenme yoluyladır. İnsan hayatında yaşadığı her şeyde çok güçlü olmalı ve hiçbir koşulda düşmesine izin vermemelidir, çünkü kişi umutsuzluğa kapılmadığı ve her seferinde bir şekilde yeniden başlamak için kendini güçlendirdiği sürece, savaşı kazanan olarak kabul edilir, çünkü insanın onu kendi başına yenmesi imkansızdır. Bilgelerimizin dediği gibi, “Yaradan’ın yardımı olmasaydı, üstesinden gelemezdi.” Aksine, insan her seferinde kendisini yeniden güçlendirmeyi taahhüt etmeli ve bu savaştan geri çekilmemeli veya hiçbir koşulda umutsuzluğa neden olmamalıdır.

Çünkü bu savaşta kişi, kesinlikle kimin galip olduğunu hissedip bilemez, çünkü bu savaş çok uzundur ve sürgün uzar. Herkes katlanması gerekene katlanır, silahlarımıza tutunduğumuz sürece ve bizim temel silahımız duadır ve Tanrı korusun bu savaşta ümitsizliğe düşmediğimiz sürece ve bu silaha sarıldıkça, kesinlikle galip geliriz. Çünkü kişi kendini dua ile güçlendirdiği ve Yaradan’a seslendiği zaman, kesinlikle bu savaşı kazanacaktır, zira galip gelmek için en önemlisi budur.

5) Baal HaSulam, 34. Mektup

Davamız için acele etmeli, kapıyı çala çala, yorulmadan, sonu gelmeyen bir şekilde çalışmalıyız, O, cevap vermese bile zayıf düşmemeliyiz. İnanıyoruz ki, O bizim dualarımızı duyar ve bizi bekler, “Tanrı’nın eli kısa olmayacak,” olduğundan, bereketi almak için Kelim (kaplar) sahibi olduğumuzda, bir defada her duamız için cevap alırız.

6) Baal HaSulam, 19. Mektup

Kişi kalbinden bilmelidir ki, Yaradan onu, onun Yaradan’ı izlediği gibi izler. Kişi büyük özlem içindeyken bile asla bunu unutmamalıdır. Kişi, Yaradan’ın da kendisininki gibi bir yoğunlukta ona bağlanmak için kişiyi izlediğini ve özlediğini hatırladığında, sonrasında özlem ve arzu dolu sonu gelmeyen Zivug (birleşme) ile ruhu mükemmelliğe doğru gittikçe güçlenir. Sonunda kişi sevgiden tövbeyle ödüllenir, yani Vav, Hey’e, Şehina da (Kutsalık) Yaradan’la birlik içinde olmaya geri döner.

7) Baal HaSulam, Şamati 70- Güçlü Bir El ve Taşkın Bir Gazapla

Kendi yerinden ayrılıp içeriye girmek istemesinden ve zorla içeriye girmesinden önce, bu kişinin gazaba uğradığı söylenemez. Aksine tüm reddedilmeler ve tüm geri çevrilmelerden sonra, hala kendi yerinden ayrılmadığı zaman, yani güçlü bir el ve taşkın bir gazap ona ifşa olduğu zaman, ancak bundan sonra “, sizin üzerinizde Kral olacağım.” Çünkü ancak büyük bir hamle ve büyük bir çaba ile Cennetin Krallığı ona ifşa olur ve o Kral’ın sarayına kabul edilir.

8) Rabaş, Makale 37, Tora Nedir ve Çalışmada Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur.

O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir.

9) Rabaş, Makale 18

Yaradan’ın kalbe konuştuğunu duyduğumuzda, “Arınmaya gelen kişiye yardım edilir” ve bu, Kutsal Zohar’da kutsal bir ruhun yardım ettiği, yani kalbin Yaradan’ın sesini duyduğu şeklinde yorumlanmıştır ve böylece özellikle kutsallığın sesi, tüm arzular üzerindeki yönetimi, yani ihsan etme arzusunu alır. Ve doğal olarak, aptallığa geri dönmeyecekler, yani bir daha günah işlemeyecek, çünkü tüm alma arzuları ihsan etme arzusunun altına teslim oldu.

O zaman tüm güzel mutluluk kalpte belirir, çünkü o zaman kalpte Şehina’nın damıtılması için yer vardır ve nezaket ve hoşluk, lezzet ve dostluk yayılır ve insanın tüm organlarını doldurur.

Bu, özellikle Yaradan’ın sesini duyduğunuzda geçerlidir. O sırada tüm vücut teslim olur ve kendini kutsallığa köle yapar.

DERS 10: Son Nesil – Dünyanın Yararına Tek Bir Onlu Olarak

1) Baal HaSulam, Arvut (Karşılıklı Sorumluluk), Madde 20

Dünyanın ıslahının sonu tüm insanları Yaradan’ın amacına getirmekle olacak, şöyle yazılmıştır: “Ve hükümdar tüm yeryüzünün Kralı olacak, o günde Hükümdar Bir ve O’nun adı Bir olacak”. Metinde şöyle belirtilir “o günde” ve öncesinde değil.

2) Baal HaSulam, Dünyada Barış

Belli bir kolektifin iyiliği ile tüm dünyanın iyiliğini karıştırırsam şaşırmayın; çünkü gerçekten de öyle bir dereceye geldik ki tüm dünya tek kolektif ve bir toplum kabul edilmektedir. Yani, dünyadaki her birey yaşamının özünü ve geçimini dünyadaki tüm insanlardan sağladığından; tüm dünyaya hizmet etmeye ve tüm dünyanın iyiliğini düşünmeye mecbur edilir.

3) Baal HaSulam, 4. Mektup

Tanrı’nın kutsandığı yere gitmemen ve ruhundan düşen tüm o zayıf organları toplayıp tek bir beden haline getirmemen haricinde hiçbir eksikliğin yok.

4) Degel Mahaneh Efraim, Paraşat BeŞalah

Yaradan’a gerçekten hizmet etmek isteyen kişi kendisini tüm yaradılışa dâhil etmeli ve tüm ruhlarla bir olmalıdır, onların içine dâhil olmalı ve onlar da kişinin içine dâhil olmalıdır. Yani kişinin içinde Şehina’ya bağlanmak için gerekli olandan başka hiçbir şey kalmamalıdır. Buna erişmek için, birbirimize yakınlaşmalı ve pek çok insanla bağ kurmalıyız, çünkü Yaradan’a hizmet eden kişi sayısına göre Şehina’dan daha çok ışık onlara ifşa olur. Bunun için kişi kendisini tüm yaradılışa dâhil etmeli ve her şeyi köküne yükseltmeli, Şehina’nın ıslahı gibi.

5) Baal HaSulam, Halk İçin Üzüntü Duyan Kişi

Bu nedenle eğer Yaradan’ın hizmetkârı halkla için üzülmüyor ama yalnız kendi yoksunluğunu hissediyorsa kendi için aldığı yer (kabı) da pek büyük olmaz. Dolayısıyla sırrı “halkın refahının” içinde olan Yaradan’ın kolektif ifşasını edinemez, zira kolektif anlayışın kabını (Kli) değil yalnız bireysel anlayışın kabını hazırlamıştır.

Bu nedenle, halkın acısını hisseden ve onların bütün sıkıntılarını kendi kişisel sıkıntıları gibi hisseden kişi, yoksunluğu toplu yoksunluk olduğu için İsrail’in tamamının rahatı olan Şehina’nın doluluğuna kavuşur. Çünkü Şehina’nın yoksunluğu kolektiftir, Keduşa’nın da bolluğu kolektiftir.

6) Rabaş, Not 217, Koş Sevgilim

Yaradan bizim için bütün bir dünyayı hazırladı, bilgelerimizin dediği gibi, “Kişi, “Dünya benim için yaratıldı” demelidir.” (Sanhedrin 37a), yani kişi tüm dünya için dua etmelidir. Bu nedenle, dua etmeye geldiğinde ve Yaradan’la teması olduğunda kendisi şu anda hasta olmasa da çağdaşları için dua edebilir, yani merhametleri uzatması için ki, neslindeki hiç kimse bolluktan yoksun olmasın.

Kişinin kendisine “yaratık” denmesi yüce bir kuraldır, yani sadece O tek başına. Onun dışındakiler zaten kutsal Şehina olarak kabul edilir. Buradan çağdaşları için dua ettiğinde, sürgünde olan ve tüm kurtuluşlara ihtiyaç duyan kutsal Şehina için dua ettiği düşünüldüğü sonucu çıkar. Sonsuzluğun anlamı budur ve tam da bu şekilde merhamet ışığı ifşa olabilir.

7) Baal HaSulam, Son Neslin Yazıları

Yaşamın yönü, O’na bağlanmayı edinmek, kesinlikle Yaradan’a fayda sağlamak ya da halkı, O’na bağlık edinmek ile ödüllendirmektir.

8) Rabaş, Makale 11, Purim Ve Emir: O Bilmeyene Kadar (1987)

Kişi, tüm dünyanın yaratılış amacında var olan haz ve memnuniyeti almasını sağlamakla insanla insan arasında iyilik yapar.

Dolayısıyla kişi, Yaradan’ın ortağı olur böylece onun aracılığıyla herkesin yaratılış amacına ulaşacağı yardım gelir. Böylece Yaradan’ın ortağı olur, şöyle yazıldığı gibi “Haz ve memnuniyeti vermeyi istemekle yaratılışı başlattım ve İsrail ‘utanç ekmeği’ denen herhangi bir kusur olmadan, üst bolluğu almaya uygun Kelim’i (kaplar) yaparak amacı gerçekleştirmeye çalışır.

9) Baal HaSulam, Arvut (Karşılıklı Sorumluluk), Madde 28

“Tüm uluslar arasında Benim Segulam”. Siz, Benim Segula’m olacaksınız ve bedenin arınma ve temizlenme kıvılcımları sizden tüm insanlara ve tüm dünya uluslarına geçecek, zira dünya ulusları henüz buna hazır değiller. Her halükârda, şimdi bir ulusla başlamam gerekiyor ki tüm uluslara çare olsun. Ve bu yüzden şöyle bitiriyor, “zira tüm yeryüzü benimdir,” yani, yeryüzünün tüm insanları bana aittir, sizin gibi ve bana tutunmak kaderlerinde vardır. Ancak şimdi, hâlâ bu görevi yerine getiremezken, erdemli insanlara ihtiyacım var.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,094