e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > Kişi Kötü Niteliklerle Doğmuşsa Ne Yapmalıdır?

Kişi Kötü Niteliklerle Doğmuşsa Ne Yapmalıdır?

Makale 41, 1991

Zohar’da (Nasso 41) şöyle yazar: “Kişinin eylemleri üzerindeki Partzuf’u yansıtır, bu yüzden kişi onların yüzlerinin üzerlerindeki biçime tanıklık ettiğini söyler ya da dünyanın dört elementi olan ateş, rüzgâr, su ve tozun Merkava’sından [yapı], ki bunların içinde ne iyi eğilim ne de kötü eğilim vardır. Aksine, onlar dünyadaki hayvanlar gibidirler.”

Bu, bedenin birleşmesinin bir kişide nitelikleri doğurduğu ve bunun kötü eğilimle ilgili olmadığı anlamına gelir. Örneğin, eğer kişi “su” elementine daha fazla sahipse, ihtiraslıdır. Eğer “ateş” elementine daha fazla sahipse, huysuzdur. Eğer “rüzgâr” elementine daha fazla sahipse, kibirli ve “toz” elementine daha fazla sahipse, tembeldir. Ancak bunun kötü eğilimle hiçbir ilgisi yoktur. Bu, bir kişide var olan ve SART’un dört niteliğinden uzanan tüm niteliklerin kötü eğilimle hiçbir ilgisi olmadığı anlamına gelir.

Soru şudur: Kötü eğilim nedir? Bu konuda şunu söylemeliyiz ki, kötü eğilim kişiyi Yaradan’ın arzusuna karşı bir şeyler yapmaya iten şeydir. Kişi önce Yaradan’a inanmalıdır ve sonrasında Yaradan’ın arzusuna karşı bir şeyler yaptığını söylemek mümkündür ve o zaman kötü eğilim yüzünden günah işlemeye başlar ve halkı İsrail’e Tora’yı veren Yaradan’a itaat etmek istemez.

Aksine, (Yaradan’a inancı olmayanların) başkalarına zarar vermelerinin tek nedeni, Zohar’ın sözlerinde söylendiği gibi, dört elementin birleşmesidir: “Dört elementin içinde ne iyi eğilim ne de kötü eğilim vardır. Aksine, onlar dünyadaki hayvanlar gibidirler”, Yaradan’a olan inançla hiçbir bağlantıları yoktur. Ancak insan için, inanç meselesinin olduğu yerde, Yaradan’a inanmadığı zaman kötü eğilim meselesi başlar ve Yaradan’a inandığı zaman iyi eğilim başlar. Bu demektir ki, Yaradan’a inanan, yani ödül ve cezaya inanan kişide, kötü eğilim ve iyi eğilim çalışmaları başlar. Ancak Yaradan’a inançla ilgisi olmayanlar hayvanlar gibidir.

Yine de, Zohar’ın söylediğini, onların dört elemente ait olduklarını ve kötü eğilim ya da iyi eğilimle hiçbir bağlantıları olmadığını söylemek zorundayız. Bu, çalışma söz konusu olduğunda böyledir. Ancak ifşa olanlar, yani kurallar söz konusu olduğunda, onlar mahkemelerin kendilerine uyguladığı her türlü cezaya ve hükme tabidirler, çünkü orada kişi “Benim kötü bir eğilimim yok ve cezalandırılmayı hak etmiyorum” diyemez ve dört unsurdan geldiğini söyleyemez.

Zohar’ın, fiili uygulama açısından konuştuğu ifşa edilmiş Tora’nın perspektifinden değil, çalışmanın perspektifinden konuştuğunu söylemeliyiz. Zohar daha ziyade, bir kişinin dört elemente ait olduğu ama yine de kötü eğilimle bir bağlantısı olmadığı söylenebilecek olan çalışmanın düzeninden bahseder, çünkü çalışmada, bir kişinin Yaradan’a inanmaya başladığı andan itibaren kötü eğilimden bahsetmeye başlarız. Ancak o zaman, iyi eğilimden ya da kötü eğilimden söz ederiz.

Bununla birlikte, ödül ve cezaya olan inanç konusunda da iki ayrım yapmamız gerekir: 1) Ödül ve ceza, kişi doğru yolda yürürse, karşılığında bu dünyada mutlu olacağı ve öteki dünyada da mutlu olacağı bir ödül alacağı şeklinde yorumlanır. Ve eğer doğru yolda yürümezse, mutsuz olacaktır. 2) Ödül ve ceza, bilgelerin bizim için düzenledikleri gibi kişi doğru yolda yürürse ve onların sözlerine inanırsa, o zaman ödül Yaradan’a yaklaşmak olacaktır şeklinde yorumlanır. Tersine, eğer Yaradan’ın yollarında nasıl yürüyeceğimizi bizim için belirleyen bilgelere inanmazlarsa, cezalandırılacaklardır. Ceza, Yaradan’dan uzak olmaları ve Yaradan’a yaklaşmaları için yardım verilmeyecek olmasıdır. Yani, ödülleri onlara yukarıdan ikinci bir doğa olan ihsan etme arzusunun verilmesi olacaktır ve cezaları da kendilerini sevmeye dalmış olarak kalmaları ve ilerleyemedikleri için acı çekmeleri olacaktır.

Bu, onların “kötü eğilimin hükmü altına girdikleri”, Yaradan’dan ayrıldıkları ve O’nunla bağ kuramadıkları şeklinde değerlendirilir ve kötülüğün hükmü altına girmeleri onları incitir. Yani, bir kişinin cezalandırıldığını ama cezalandırıldığını hissetmediğini, yani kötülüğün hükmü altında olmaktan acı çekmediğini söyleyemeyiz.

Aksine, “ceza” kişinin kötü eğilimin kontrolü altında olduğu için acı çektiği, yani acı çekerek kötü olduğunu hissettiği anlamına gelir. Bu, bir kişinin “kötü eğilimin hükmü altına girmesi”, yani kötü eğilimin kişiye zarar vermesi olarak kabul edilir. Bunun tersine, kötü eğilimin hükmü altına giren ama acı çekmeyenler, çalışma açısından, hala kötü eğilime sahip olmadıkları, halen “kötülük” olarak adlandırılan alma arzusunun hükmü altına girdiklerini hissetmedikleri kabul edilir.

Ancak şunu anlamalıyız ki, bedenin birleşmesine göre bir kişi iyilik yapmaktan acizse ve iyilik yapmak için diğer insanlardan daha fazla çaba sarf etmesi gerekiyorsa, Zohar’ın kişinin yaptığı kötülüğün bir canavar gibi olduğunu söylemesi bize nasıl yardımcı olur? Kişinin iyilik yapabilmesini sağlayacak tavsiye nedir? Diğer bir deyişle, kişinin daha sonra iyi eğilimi ve kötü eğilimi edinmesine ne yardımcı olabilir?

Bilgelerimiz şöyle der (Roş Aşana [Yahudi yeni yılının başlangıcı] 17), “Tanrın Efendinin gözleri onun üzerindedir, bazen daha iyi, bazen daha kötü. Bazen daha iyisi için – nasıl? Eğer İsrail halkı yılın başında tamamen kötüyse ve kendilerine az yağmur verilmişse, ama sonunda tövbe ederlerse, onlara ekleme yapmak mümkün değildir, çünkü hüküm verilmiştir. Bunun yerine, Yaradan onları ihtiyacı olan toprağa, toprağa göre zamanında döker.” ( RAŞİ, “onlara ihtiyaç duyan toprağı” tarlalar, bağlar ve bahçeler olarak yorumlamaktadır). “Zamanla daha kötüsü için, nasıl? Eğer İsrail halkı yılın başında tam bir erdemlilik gösterirse, onlara birçok yağmur verilir, ama sonunda yoldan çıkarlar. Onları azaltmak imkansızdır, çünkü karar zaten verilmiştir, ancak Yaradan onları zamanında değil, onlara ihtiyaç duymayan toprağa döker. ( RAŞİ, “zamanlarında değil” – ekimden önce ve “onlara ihtiyaç duymayan toprakta” – ormanlarda ve çöllerde şeklinde yorumlar).

Çalışmada bu konunun bize ne öğretmek için geldiğini anlamalıyız. Zohar’ın söylediğine göre, dört elementin birleşimine göre yaratılan ve iyi eğilim veya kötü eğilimle hiçbir bağlantısı olmayan, ancak dünyanın hayvanları gibi olan insanlar vardır. Bu, iyi eğilim ve kötü eğilimin, kişinin kötülüğün üstesinden gelebileceği bir seçim meselesi olduğu anlamına gelir. Ancak “hayvan” niteliğinde, sahip oldukları niteliklerin değiştirilemeyeceği anlamına gelir. Dolayısıyla, kişi kötü niteliklerle doğmuşsa ve doğası değiştirilemiyorsa ne yapmalıdır? İyi eğilimin kötü eğilimin üstesinden gelme çalışması olan seçime nasıl sahip olabilir?

Yukarıdakilere göre, kişi içinde çok az iyilik bulunan kötü niteliklerle doğmuş olsa da, doğru yolda yürüdüğünde, yani Yaradan’dan kötülüğün üstesinden gelmesine yardım etmesini istediğinde, içindeki kötülük diğer insanlardan daha büyük olsa da ve doğasını değiştirmek imkânsız olsa da, Yaradan’ın ona içinde çok az iyilik bulunan niteliklerini kullanma gücü verdiği şeklinde yorumlamalıyız. Bununla birlikte, kişinin içinde işleyen her ne iyilik varsa, yani Yaradan ona yukarıdan yardım ediyorsa, kişi sahip olduğu güçleri doğru yerde kullanır.

Örneğin, kişi sadece bir saat öğrenecek güce sahipse, özellikle Tora’nın ışığını getiren kitaplardan öğrenir, yani onlar aracılığıyla Yaradan’ın çalışmasının önemini edinir ve Yaradan’a tutunmanın değerli olduğuna dair bir uyanış yaşar. Ve çalışma ile ilgili birazcık düşünce olduğunda, “Bu çalışmadan ne elde edeceğim?” diye düşünmez. Aksine, “Kral’a ne verebilirim ki O’nunla bağ kurabileyim?” diye düşünür. Dua ettiğinde, yetenekli olmadığını ve büyük ve derin düşünceler üretemeyeceğini bildiğinden, dua ederken sadece Kime dua ettiğini, yani Kiminle konuştuğunu ve O’ndan kendisine ne vermesini istediğini tahayyül eder. “Alçaklığımı, insanların geri kalanından daha kötü olduğumu biliyorum, bu yüzden insanların geri kalanı kötülüklerinin üstesinden gelebilir ve Senin yardımına bu kadar ihtiyaç duymazlar, oysa benim ne gücüm ne de aklım var, bu yüzden bana merhamet et” der. Kişi kalbinin derinliklerinden dua ettiği için, Yaradan onun duasını işitir. Dolayısıyla, kişi tüm küçük güçlerini doğru yerde ve doğru zamanda kullanır.

Ancak bir kişi dört unsur aracılığıyla iyi niteliklere ve erdemlere sahip olmaya mahkûm edilir, ancak ödüllendirilmezse, yani doğru yolda yürümezse – Yaradan’dan doğru yolda yürümesine yardım etmesini istediğinde, armağanları ihtiyaç duyulmayan bir yerde kullanılır. Bu demektir ki, tüm güçler ve yetenekler, “zamanında değil, ekimden önce” yazıldığı üzere, çalışmayla ilgili olarak maneviyatta hiçbir şey vermeyecek bir yere gider. Başka bir deyişle, kişinin çalışması, harcadığı büyük çaba ve derinliğe rağmen, hiçbir şey vermeyecektir. “Onlara ihtiyaç duymayan bir toprakta-ormanlarda ve çöllerde” ifadesinin anlamı budur. Bu, tüm güçlerin ve armağanların ve tüm iyi niteliklerin büyümeyecek bir yerde kullanıldığı anlamına gelir, yani bu onu Yaradan’la Dvekut’a [bütünleşmeye] götürmeyecektir. Başka bir deyişle, kişi doğru rehberi bulma zahmetine girmeyecek ve özellikle Yaradan’a yaklaştıran kitaplardan öğrenmeye dikkat etmeyecektir.

Sonuç olarak, insanın dört unsurdan yaratılmış olmasının kötü eğilim ya da iyi eğilimle hiçbir bağlantısı yoktur. Ancak daha sonra, kişi çalışmaya başladığında ve Yaradan’a yaklaşmak istediğinde, o zaman kötü eğilim meselesi başlar, kişi içinde kötülük olduğunu görmeye başlar ve bu ona acı verir. Ardından, kişi iyi niteliklere sahip olmadığını gördüğünde, kendisine yardım etmesi için Yaradan’a dua eder. O zaman, Yaradan onun tüm güçlerini ve sahip olduğu azıcık yeteneği çağırır. Yaradan her şeyi bir araya getirir ve kişinin sahip olduğu tüm güçleri yoğunlaştırır, böylece her şey Yaradan’la birlikte Dvekut’u edinmek için olur.

Dolayısıyla, her ne kadar insanın karakterinin değişmediği söylense de, kötü eğilim aracılığıyla, kişi çalışmaya başladığında ve Yaradan’dan uzaklaştırılmaktan dolayı acı çektiğini gördüğünde, dua aracılığıyla, kişi Yaradan’a dua ettiğinde ve yazılanlara inandığında, “çünkü Sen her ağzın duasını duyarsın, ” yani yetenekli olmayan ve üstesinden gelme gücü olmayan ve aynı zamanda kötü niteliklere sahip olan ve diğer insanlardan daha kötü olan bir kişiden gelen bir ağız bile ve bu ona dört unsurdan (ateş, rüzgar, su ve toz) yaratıldığı için gelir ve vücudundaki dört unsurun birleşmesine göre kötü niteliklere sahiptir. Dolayısıyla kişinin buna ekleyeceği hiçbir şey yoktur.

Yine de kişi Tora ve Mitzvot [emirler/iyi işler] üzerinde çalışmaya başladığında, Sulam’da [Zohar üzerine Merdiven yorumu] yazdığı gibi, iyi eğilim ve kötü eğilim meselesi olduğunu bilmesine neden olur (Beresheet Bet, Madde 103), “Kişi kendi zevki için bile Tora ve Mitzvot ile uğraşırsa, içindeki ışık sayesinde, kendisi için almanın doğasındaki alçaklığı ve korkunç yozlaşmayı yine de hissedecektir. O zaman, bu alma doğasından uzaklaşmaya karar verecek ve kendini tamamen sadece Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek için çalışmaya adayacaktır. O zaman Yaradan onun gözlerini açacak ve kişi önünde hiçbir eksikliğin olmadığı, mutlak mükemmellikle dolu bir dünya görecektir.”

Yukarıda anlatılanlara göre, kişi dört elementle doğmasına ve ne iyi eğilimle ne de kötü eğilimle hiçbir bağlantısı olmamasına ve dünyadaki hayvanlar gibi olmasına ve bu niteliklerin değiştirilememesine rağmen, Tora ve Mitzvot’a bağlanarak, iyi eğilim ve kötü eğilim meselesi olduğunu bilir ve hisseder ve sonra kötü eğilimin kontrolünden çıkmasına yardım etmesi için Yaradan’a dua edebilir. O zaman kişi tüm güçlerini doğru yerde kullanmaya odaklanır. Yani, sahip olduğu güçler ne olursa olsun, bunları kendisine Yaratan’la Dvekut’a ulaşma becerisi verebilecek ölçüde kullanması yeterlidir.

“Zaman zaman daha iyisi için – nasıl?” sözünün anlamı budur. Eğer İsrail yılın başında tamamen kötüyse ve kendisine az yağmur verilirse.” Bunu, doğduğunda bedenin birleşmesi açısından kötü niteliklere sahip olduğu şeklinde yorumlamalıyız. Bu, onlara “az yağmur verildiği” şeklinde değerlendirilir. “Yağmurlar”, çalışmada “yakıt [veya motivasyon]” olarak adlandırılan meyve veren güçtür. “Sonunda tövbe ederler, onlara bir şey eklemek mümkün değildir çünkü hüküm verilmiştir” diye yazılmıştır. Bu, onların zaten bedenin dört unsurda birleşmesiyle doğdukları anlamına gelir, ancak “Yaradan onları zaman içinde onlara ihtiyacı olan bir toprağa döker.” Yani, yakıt olan yağmurlar, birlikte çalıştığımız güçler, sadece gerekli olan şey için kullanılmak üzere yoğunlaştırılır.

Örneğin “ateşi” ele alalım. Bir yandan insan ateşten zevk alır. İnsan ateşe sahip olduğunda yemek pişirebilir, onu karanlığı aydınlatmak için kullanabilir ve kışın onu ısıtabilir. Bu nedenle, esasen ateşin dünyaya onu ıslah etmek için geldiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, eğer bir kişi dikkatli olmaz ve onu yanlış kullanırsa, bu ateş dünyaya yıkım ve felaket getirir, çünkü onun aracılığıyla insan bazen daha önce çok zengin olsa bile fakir ve yoksul olur. Bazen ateş dünyaya ölüm getirir.

Aynı şekilde, çalışmada, insanın güçleri dünyaya ıslah getirebilir. Kişi güçlerini ıslah düzenine göre kullanırsa, güçler dünyaya haz getirir. Yukarıda söylendiği gibi, eğer bir kişi ıslah yolunda yürürse, sahip olduğu küçük güçler onun tamamlanması için yeterlidir. Dünyaya zarar verebilecek bir şeyin bile, örneğin “ateş” denilen bu gücü ıslah yolunda kullanırsak, tüm dünyanın bundan yararlandığını görürüz.

Çalışmada da durum aynıdır: Yaradan gerekli yardımı verdiğinde, “yağmur” adı verilen yakıtın gücü kişinin meyve vermesi için yeterlidir, çünkü Keduşa’da [kutsallık] bir kural vardır, kişinin çalışmada meyve vermesi gerekir, oysa Sitra Ahra [diğer taraf] ile ilgili olarak, “Başka bir tanrı kısırdır ve meyve vermez” denir.

Yukarıdakilere göre, bilgelerimizin söylediklerini yorumlamalıyız (Nidah 16b), “Rabbi Hanina Bar Papa der ki, ‘Gebelik üzerine atanan meleğe Laila [İbranice: gece] denir. Bir damla alır ve onu Yaradan’ın önüne koyar ve O’na şöyle der: ‘Dünyanın efendisi, bu damla ne olacak? Güçlü mü olacak yoksa zayıf mı, bilge mi olacak yoksa aptal mı, zengin mi olacak yoksa fakir mi? Ama günahkâr ya da erdemli’ dememiştir. Rabbi Hanina’nın dediği gibi, ‘Cennet korkusu dışında her şey cennetin elindedir’.”

Baal HaSulam bu konuda şunu sordu: Eğer bu damla aptal olmaya mahkûm edilmişse, daha sonra daha iyisi için bir seçim nasıl olabilir? Ne de olsa, kişinin içine ahmaklık ruhu girmedikçe günah işlemeyeceğine dair bir kural vardır. Öyleyse, kişi ahmaklık ruhuyla doğduğuna göre, nasıl iyiyi seçebilir ve ahmaklık ruhu içindeyken kendini günah işlemekten koruyabilir?

İnsanla ilgili olarak açıkladığımıza göre, insan kötü niteliklere sahip olduğu dört elementin birleşmesine göre doğduğunda, ancak bu kötü eğilim veya iyi eğilimle bağlantılı değildir, ancak dünyanın hayvanları gibidir, yine de Tora ve Mitzvot’la kendi yararı için bile meşgul olarak, içindeki ışık sayesinde, kendisi için almanın doğasında var olan alçaklığı ve korkunç yozlaşmayı hissedecektir. O zaman kendini tamamen sadece Yaradan’ı hoşnut etmek için çalışmaya adamaya karar verecek ve o zaman Yaradan onun gözlerini açacaktır.

Ayrıca burada, damlanın aptal olmaya mahkûm edilmesine rağmen, Tora Lo Lişma [O’nun rızası için değil] ile meşgul olarak, içindeki ışığın onu ıslah edeceğini yorumlamalıyız. Yani, Tora Lo Lişma’daki ışık onun için parlayabilir, böylece içindeki kötülüğü hissedecektir. Yani, bir aptalın hissetmeyeceğine dair bir kural olmasına rağmen, çünkü aptal olmaya mahkûm edilmiş bir damladan doğan biri iyi veya kötü arasındaki farkı nasıl hissedebilir, bu doğumun kendisi açısından, aptal olmaya mahkûm edildiği damla açısından böyledir. O zaman, “bir aptal hissetmez” olarak kabul edilir. Ancak kişi Tora’nın ışığı sayesinde, iyi ya da kötü hissini öyle bir ölçüde alır ki, Tora’nın ışığı sayesinde aldığı kötünün farkına vararak, gözlerini açmakla ödüllendirilir.

Ancak şunu sormalıyız: Yaradan neden bir damlayı aptal olmaya mahkûm eder? Sanki Yaradan kasten onun doğuştan sahip olduğu niteliklerin üstesinden gelememesine neden oluyor gibi görünmektedir. Baal HaSulam’ın dediği gibi yorumlamalıyız, Yaradan çoğu zaman bir kişiye öyle bir şey yapar ki, sanki Yaradan o kişinin zararına hareket ediyormuş gibi görünür. Ancak “Yaradan yarattıklarından şikâyet etmez” kuralına göre şunu sormalıyız: Yaradan neden insanın üstesinden gelememesine neden oluyormuş gibi görünmesini sağlıyor?

Cevap, Yaradan’ın yaratılanların O’nun eylemlerinde sınırlı olmadığını bilmelerini istemesidir. Yani, Yaradan’la Dvekut’a ulaşmak kişinin elinde değildir, bunun yerine bu özellikle yukarıdan gelen yardımla gerçekleşir, Yaradan bir kişiye “ihsan etme arzusu” adı verilen ikinci bir doğa verdiğinde ve Yaradan için ona çok ya da az yardım etmesi fark etmez. Ayrıca, burada Yaradan’ın damlayı aptal olmaya mahkûm ettiği gerçeğini de yorumlamalıyız, bu insanın Yaradan’a göre büyük ya da küçük güçlere sahip olmak, çok bilge ya da aptal olmak arasında bir fark olmadığını bilmesi içindir. Ancak kişi Yaradan’dan kendisine yardım etmesini istemesi gerektiğini anlarsa, Yaradan ona yardım eder. Yani, Tora’nın ışığını aldıktan sonra, “kendi yararı için alma arzusu” olarak adlandırılan kendi zevki için uğraştığı Tora aracılığıyla, Yaradan’dan isterse, Yaradan’ın gözlerini açmasıyla ödüllendirilir ve ona mutlak mükemmellikle dolu bir dünya gösterilir.

Yukarıdakilere göre, bilgelerimizin söylediklerini yorumlayabiliriz (Taanit 7), “Tora Lişma [O’nun rızası için] ile meşgul olan herkes, Tora’sı onun için bir yaşam iksiri olur. Ve kim Tora Lo Lişma ile meşgul olursa, Tora onun için bir ölüm iksiri olur.”

Bu kafa karıştırıcıdır: Bir kişi Yaradan’ın rızası için yaptığı eylemlerle ödüllendirilmeden önce, hala Lişma’yı öğrenemez. Öyleyse neden (Pesahim 50), “Kişi her zaman Tora ve Mitzvot Lo Lişma ile meşgul olmalıdır, çünkü Lo Lişma’dan Lişma’ya gelir” demişlerdir. Kendisine ölüm iksiri koyan bir kişinin önce Lo Lişma’yı öğrenmesi gerektiği nasıl söylenebilir?

Yukarıdakilere göre yorumlamalıyız ki, dört unsurdan oluşan insanın henüz ne kötü eğilimle ne de iyi eğilimle bağlantısı vardır. Aksine, Sulam’da [Zohar’ın Merdiven yorumu] söylendiği gibi, orada kişinin kendi zevki için Tora öğrenerek, buna Lo Lişma yani kişinin kendi yararı için denir, yine de, Sulam’da söylendiği gibi, “İçindeki ışık aracılığıyla, kendisi için almanın doğasındaki alçaklığı ve korkunç yozlaşmayı hissedecektir. O zaman bu alma doğasından uzaklaşmaya karar verecek ve kendini tamamen sadece Yaradan’ını hoşnut etmek için çalışmaya adayacaktır. O zaman Yaradan onun gözlerini açacaktır.”

Dolayısıyla bu, sadece Tora’nın ışığı aracılığıyla, Tora Lo Lişma’yı öğrenerek, Tora’daki ışığın, Lişma’yı, yani ihsan etmek amacıyla öğrenirse, yaşam ışığıyla ödüllendirileceğini ve bollukla dolu bir dünya göreceğini anlamasını ve hissetmesini sağlayacağı anlamına gelir. Eğer bunu yapmaz da kendini algılamaya devam ederse, durumu “ölüm iksiri” olacaktır. Yani, kendini algılamada var olan yozlaşmayı hissedecek ve Yaşamların Yaşamından ayrı kalacaktır.

Özellikle Lo Lişma’yı öğrenmeye başladığında, Tora’daki ışık onun neyin “yaşam iksiri” ve neyin “ölüm iksiri” olduğunu anlamasını sağlar. Bu sayede daha sonra gözlerinin açılması ile ödüllendirilecek ve bollukla dolu bir dünya görecektir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,090