e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Paraşat VaYetze

Yakup Ber Şeba’dan çıktı ve Haran’a gitti

1) Rabaş, Makale 10, Yakup Ayrıldı (1985)

Makale No. 10, 1985

Yakup ayrıldı.” RAŞİ der ki, “Oysa ‘Yakup Haran’a gitti,” yazmalıydı. Neden ayrılıştan bahseder? Erdemlinin bir yerden ayrılması geride iz bırakır. Erdemli şehirdeyken oranın ihtişamı, parlaklığı ve görkemi olur. Ayrıldığında ihtişam, parlaklık ve görkem de oradan ayrılır.”

Çalışmada erdemli nedir ve erdemli geride ne iz bırakır anlamalıyız.

Yaradan’a “erdemli” denir, şöyle yazdığı gibi “Tanrı erdemlidir, Ben ve benim halkım günahkârdır.” Bu demektir ki kişi Yaradan’a yakın olduğunda, Yaradan’ın iyiliğini hisseder. Tora ve duadan tat alır ve tüm eylemlerinde Yaradan’ın yakınlığını hisseder, yaptığı her şeyi sevinç ve mutlulukla yapar.

Sonrasında Tora çalışmasından ve iyi amellerden tat alamadığı düşüş aşamasına gelir. Ancak geride bıraktığı sevinç ve iyi tadın izlenimi vardır. Bu izlenim onda bir önceki aşamaya dönme özlemi yaratır. Bu nedenle içinde bulunduğu bayağılık aşamasından çıkıp, “yükseliş aşaması” denilen bir önceki aşamaya geri dönme tavsiyesi aramaya başlar.

2) Rabaş, Not 370, “Toprağın Yolu Tora’dan Önce Geldi”

“Yakup, İsrail toprağı olan Ber Şeba’dan” suyun pompalandığı bir Be’er [kuyudan], kişi kendini tok hissettiğinde ve hiçbir şeyden mahrum kalmadığında dışarı çıktı ve Haran’a gitti. Doygunluğun olmadığı ve Haron Af’ın [öfke / gazap] olduğu bir yere. Buna “akşam” denir. O sırada beden arkadaşına teşekkür etmek ve arkadaşından bir şey istemek zorunda değildir. Aksine arkadaşından şikayetler eder.

“Ve o yere geldi.” Bu bir düzeltmedir, çünkü akşam duası olan bir yerde bile duanın isteğe bağlı olduğu, yani bir seçim olduğu için, üstesinden gelip dua etmesi gerekir. Ancak karanlık olduğu sürece vücut herhangi bir zorunluluk hissetmez.

Böylece, ataların en büyüğü olan Yakup, genel halk için bir bütünlük inşa etti.

3) Rabaş, Not 368, “Ve Bak, Rab onun üzerinde durdu”

Zohar, “Ve Yakup Ber Şeba’dan ayrıldı”, bu, o İsrail topraklarından ayrıldı “ve Haran’a gitti” anlamına gelir, yani yurdunun dışına. Bununla bir “öfke” durumuna gelir. İnsanda, dik durduğunda “yükselme”, derecesinden düştüğünde “uzanma” niteliği vardır. Düşmeye “yatmak” denir.

Bu yüzden ona, yerde yattığını hissettiğin “üzerinde yattığın ülke” denildi, yani cennetin krallığını olması gerektiği gibi üstlenemedi. Yalnız bunun bir ülke olmadığını bilin, bu sadece Malhut’un niteliğidir, küçük bir derecedir. Daha doğrusu bu topraklar yüksek bir derecedir.

Dolayısıyla, İsrail topraklarının bütün erdemleri bu toprağa bağlı olduğundan, onun için büyük çaba sarf edilmelidir. Yaradan, “Sana ve soyundan gelenlere vereceğim” diye söz verdi ve eğer toprağı alırsan, her şey senin elinde olacak.

Ve Bak, Yeryüzünde Cennete Ulaşan bir Merdiven kuruldu.”

4) Rabaş, Makale 10, Yakup Ayrıldı (1985)

Yaradılışın başlangıcında olduğu gibi, önce alıcı ortaya çıktı ve sonra ihsan etmek için düzeltildi, yeryüzünde duran bir insana benzeyen merdiven de öyle. Başlangıç ​​yeryüzündedir ve sonra cennete ulaşır. Bu, insanın dünyevilikle dolu olduğunu ve ihsan etme kıvılcımlarının olmadığını gördüğümüzde etkilenmemesi gerektiği ve vücudunun sadece ihsan etmek için çalışmayı kabul edeceğinin gerçekçi olduğuna inanamayacağı anlamına gelir. Bunun yerine, Yaradan’ın özellikle bu şekilde istediğine, çalışmanın yolu ve düzeninin bu olduğuna – tepesi cennete ulaşacak şekilde yeryüzüne bir merdiven yerleştirildiğine – inanmalıdır.

5) Rabaş, Makale 10, Yakup Ayrıldı (1985)

Yükseldiği ve “cennete ulaştığı” ölçüde, inişin alçakta oluşun ölçüsünü takdir edebilir. Bu yüzden önce “yükselen” sonra da “alçalan” yazılır, çünkü kişi ancak cennete ulaşmanın önemini hissettiği ölçüde iniş durumunda olduğunu hissedebilir.

Bu, “yükselmenin” ve ardından “alçalmanın” anlamıdır, çünkü kişinin görevini yerine getirmek için tırmanması gereken merdiven – çünkü o bu dünyaya Yaradan tarafından gönderilmiştir – “üzerine kurulan bir merdivenin derecesinden” tepesi cennete ulaşan yeryüzü ”, onun doğası olan alma arzusu olan alçaklığın başlangıcı anlamına gelir. “Başı”, merdivenin sonunda sadece ihsan etmek için cennete ulaşması gerektiği anlamına gelir. Yeryüzüne “alma” ve cennete “verme” denildiği için buna “cennet” denir.

6) Rabaş, Makale 10, Çalışmada, “Merdiven Diyagonaldir (Çaprazdır)” Ne Demektir?

Tepesi cennete” ulaştığında, bütünlük olan doğru çizgide yürüdüğünde bu son değildir. Bunun yerine, “yeryüzünde” yürümesi gerekir, yani hala yeryüzünde olduğunu görmek için. Ve sol olan “yeryüzünde” yürürken, aynı zamanda sağda da yürümesi gerektiğini bilmelidir ki buna “tepesi cennete uzanır” denir. Yani, her iki durum da çelişkili ve zıt olmasına rağmen, birbirlerinden o kadar da uzak değiller, bir uçtan diğerine yürümek için uzun bir mesafe yaratıyorlar. Yani, her iki çizgide de yürümeliyiz ve buna “meyilli” denir, yani iki çizgi üzerinde yürümemiz gerektiğini gösterir.

7) Rabaş, Makale 10, Çalışmada, “Merdiven Diyagonaldir (Çaprazdır)” Ne Demektir?

Yazıldığı üzere, “bak, yeryüzüne, tepesi cennete erişen, bir merdiven yerleştirildi.” Şöyle ki bu merdiven ile Kral’ın sarayına tırmanırız, bunun iki ucu vardır. 1) “Yeryüzüne bir merdiven yerleştirildi.” Bu, “yeryüzü” denen sol çizgidir. Kişi görmelidir ki dünyeviliğe yerleştirilmiştir, kendini-sevmeye gömülmüştür, “sol uzağa iter,” sözünde olduğu gibi. Ancak, kalbin derininden dua etmeye yer vardır, zira kişi kendi mantığı içinden bakar ve Yaradan uğruna bir şey yapamayacağını görür. Bunun hakkında şöyle denmiştir, “Eğer Yaradan’ın yardımı olmasa, kişi bunun üstesinden gelemez.” 2) Yazıldığı üzere, “tepesi cennete erişir.” Merdivenin diğer ucu cennettedir, kişi tam bir bütünlük içindedir, çünkü kendi payına düşenden, yaptığı Yaradan çalışması ile birazcık olsun bağlantısı olmasından, hoşnuttur. Bundan mutluluk duyar zira Kral’a hizmet etmek ve günde bir dakika bile olsa O’nunla konuşmak büyük bir ayrıcalıktır; bu onun yüksek bir ruh hali içinde olması için yeterlidir ve Kral’a şükreder ve O’nu över.

8) Rabaş, Makale 10, Çalışmada, “Merdiven Diyagonaldir (Çaprazdır)” Ne Demektir?

“Üçüncü yazı gelip aralarını bulana kadar birbirini reddeden iki yazı” nın anlamını anlayacağız. Merdivenin iki ucu, birbirlerine zıt olduklarını gösterir. Bir yandan, kendini sevme, yani form eşitsizliği içinde olduğu için Yaradan’dan ne kadar uzakta olduğunu mantık dahilinde gördüğünde, alçaklığını gösteren “yeryüzüne yerleştirilmiştir”. Öte yandan, “tepesi cennete ulaşır”, sanki tam bir bütünlüğe sahipmiş, kaderinden mutlu ve cennetteymiş ve dünyayla hiçbir bağlantısı yokmuş gibi sevinir. Bu çapraz duran merdiven olarak kabul edilir. “Üçüncü yazı gelip aralarını bulana kadar birbirini reddeden iki yazı” sözlerinin anlamı budur.

Bu orta çizgi. Yani, bu iki çizgi, üçüncü bir yazıyı, yani Yaradan’ın “orta çizgi” olarak adlandırılmasını sağlar. Bilgelerimizin dediği gibi (Nida 31a), “İnsanda üç ortak vardır: Yaradan, babası ve annesi. Babası beyazı eker; annesi kırmızıyı eker; ve Yaradan, içine bir can ve bir ruh yerleştirir.”

“Ve Torunlarınız da Dünyanın Tozu gibi olacak.”

9) Rabaş, Makale 29, Çalışmada, Yüksek bir Kohen’nin Bakire Bir Kadın Alması Ne Anlama Gelir?” (1991)

Tora’yı elde etmek için çaba sarf edilmeli. Tora’yı elde etmek için, cennetin krallığını mantığın üstünde kabul etmek gerekir. Yani, kişinin kendi görüşüne karşı olduğu, yani kendisi için hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı, sadece Yaradan’ın iyiliği için olduğu anlamına gelir. Bununla yazılanları yorumlamalıyız (Yaratılış 28:14), “Ve torunlarınız yeryüzünün tozu gibi olacak.” “Senin torunların” Banim [oğulları] anlamına gelir. Eserde Banim, Tora ve Mitzvot’ta Havanah [anlayış] anlamına gelir. Yaradan, Yakup’a, Tora ve Mitzvot’ta anlayışın ancak kişi “dünyanın tozu” olmayı kabul ettiğinde elde edilebileceğini vaat etti, yani Tora ve Mitzvot’ta herhangi bir şey hissetmese ve sadece toz tadı alsa bile, “Ben Yaradan için çalışıyorum. Bu şekilde Onun için çalışmamı isterse, kabul ediyorum.” Sonra Gadlut [büyüklük] ve anlayışla ödüllendirilir.

Esau ve Laban’ın Tartışması

10) Rabaş, Makale 11, Yakup İle Laban Arasındaki Mücadele (1985)

Bilmemiz gereken temel şey, ıslah etmemiz gereken Esaf anlayışının ne olduğudur. Bilinir ki, Keduşa’nın zıttı Klipa’dır. Genel olarak ona “Esaf’ın Klipa’sı,” denir. Ancak, Klipa’da pek çok derece vardır ve her anlayışın kendi adı vardır. Keduşa’da da pek çok anlayış vardır ve her birinin kendine özel adı vardır. Keduşa’ya Sefirot, Partzufim ve dünyalar denir. Keduşa “ihsan etmek için,” demektir, Tuma’a ise kendini-sevme olan “almak için almak,” tır. Kişi bu dünyayı ve karşılığında sonraki dünyayı edinmek için Tora ve Mitzvot’u idrak ettiğinde, bu iki anlayış Lo Lişma olarak kabul edilir. Sadece Tora’yı “O Yüce ve Hükmedendir,” olarak idrak etmeye Lişma denir. Buna “ihsan etmek ve hiç ödül almamak,” denir, bu “arı çalışmadır.”

11) Rabaş, Makale 4, Kötü Bir Kişiden İyi Bir Şey Duymak Yasak Mıdır? (1987)

Baal HaSulam bunun hakkında şunu sordu: Kim daha doğru bir iddia ileri sürdü, Laban mı, Esau mı? Ve dedi ki, esasında her ikisi de doğruyu söyledi- kişinin bütünlüğü elde etmesine engel olan Sitra Ahra için iyi olanı söyledi. Aralarındaki fark ileri sürdükleri iddiada, bu eylemden önce mi yoksa sonra mı gelmekte. Başka bir deyişle, eylemden önce, kişi üstesinden gelip Keduşa’da Yaradan’ın menfaati için bir şey yapmak isterse, kötü eğilim erdemli olanın kılıfına bürünür ve ona der ki: “Keduşa için hiçbir şey yapamazsın. Daha doğrusu, yaptığın her şey benim için.” Buna “gördüğün her şey bana ait” denir. Şöyle ki, her şeyi Sitra Ahra için yapıyorsun. Öyle bir durumda, oturup hiçbir şey yapmaman senin için daha iyidir. Neden tembelliğinin üstesinden gelmek için uğraşasın? Böylece, kişiyi bastırır ki, Tora ve Mitzvot ile ilgilenmesin. Bu Laban’ın iddiasıdır.

12) Rabaş, Makale 4, Kötü Bir Kişiden İyi Bir Şey Duymak Yasak Mıdır? (1987)

Esau’nun iddiası eylemden sonraya ilişkindir. Şöyle ki, kişi Laban’ın iddiasının üstesinden gelip de Yakup’un yolunda devam ederse, Esau ona gelir ve der ki: “Nasılda kudretli bir savaş adamı olduğunu görüyor musun? Sen arkadaşların gibi değilsin. Onlar tembel ama “sen adamsın! Senin gibisi yok!” Bu, gururun şehvetine kapılmasına neden olur ki atalarımız bu konuda şunu dediler (Sotah 5b), “Rav Hasda dedi ki ‘Mar Ukva şunu dedi: ‘Her kim ruhun ahmaklığına sahipse, Yaradan dedi ki; “O ve ben dünyada yaşayamayız.’”

Bu nedenle, Yakup ona karşı gelir ve şunu savunur: “Bu doğru değil! Yaptığım her şey sadece senin içindi,” yani kendi menfaati içindi, ki bu Sitra Ahra’ya ait alma arzusudur. “Şimdi çalışmaya yeniden başlamam gerek ki, böylece hepsi Yaradan için olsun, senin için değil. Ancak, şu ana dek, sadece senin adına çalışmışım.” Yakup, Esau’a hediye olarak bunu verdi ve Esau ondan almayı reddetti ve aksini savundu, yani Yakup’un erdemli olduğunu ve sadece Yaradan için çalıştığını ve kendi menfaatine çalışmadığını savundu.

Yakup Uykusundan Kalktı”

13) Rabaş, Makale 6, Daimî İnancın Önemi (1987)

Şöyle yazılmıştır: “Ve Yakup uykusundan uyandı… ve başının altına yerleştirmiş olduğu taşı aldı.” Bilinir ki, taşa Malhut denir, Malhut “inançtır.” Şöyledir, kişi anlamak istediğinde ve anlamaya “baş” [zihin] denilir, bu anlayışı zihnine alır ve başının altına yerleştirir. Bunun anlamı şudur, inancı başının içine yerleştirir, anlamayı ve bilgiyi başının altına yerleştirir. Buna göre, daha sonra, inanç yukarıda ve mantık aşağıda yer alır.

Buna “mantık ötesi inanç” denir. Buna göre, şu yazılanı açıklayabiliriz: “Ve yerde bulunan taşlardan birini aldı ve başının altına koydu.” Şöyle yazılmıştır: “ve [Yakup] bunu, temel taşı yaptı,” yani kendi durumunu, mantık ötesi inanç yaptı. Matzeva, [temel taşı] Matzaw [durum] kelimesinden türetilmiştir, yani Keduşa’nın yapısını inşa etmek istediği durum, mantık ötesindedir.

Yakup’un Rüyası

14) Rabaş, Makale 6, Daimî İnancın Önemi (1987)

Şimdi rüyanın neden yorumu takip ettiğini anlayabiliriz. Bunun anlamı şudur, Yaradan’ın yarattıklarına iyilik yapma sözü, kişinin bu dünyadaki çalışmasına bağlıdır, bu dünya bir rüya gibidir ve her şey kişinin yorumuna, nasıl yorumladığına bağlıdır. Şöyle ki, bu dünyadaki yorum iyi içinse, yani kişinin bütün eylemleri iyilik yapmak için, başka bir deyişle ihsan etmek içinse, o zaman Yaradan’ın verdiği söz, ki bu iyilik yapmaktır, gerçek olur. Eğer çözüm kötü eğilimi takip ederse, o zaman rüya, yani bu dünyadaki çalışma, Yaradan’ın bolluk vereceği sözü, gerçekleşmez.

Buna göre, atalarımızın dediğini anlayabiliriz, “Bütün rüyalar ağzı takip eder.” Bunun anlamı şudur: eğer kişi iyi sözler söylerse, yani hep iyi şeyler yapmamızı, her şeyin Yaradan için olduğunu ve kendimiz için olmadığını söylerse, o zaman iyi rüya gerçek olur. Kişi şununla ödüllendirilir, atalarımızın dediği gibi (Berachot 17), “Dünyanı hayattayken göreceksin ve sonun bir sonraki dünyadadır.”

Fakat eğer ağzı, (rüyayı) kötü yorumlarsa ve kendi menfaatine önem vermesi gerektiğini söylerse, bu kötü bir rüyadır, çünkü o bu rüyayı olumsuz yorumladı. Buna göre, Yaradan haz ve zevki rüya olarak vermeye söz vermiştir, yani bir rüya gibi olan bu dünyanın içinde.

Ve Yerin Taşlarından Aldı”

15) Rabaş, Makale 6, Daimî İnancın Önemi (1987)

Buna göre, “O yerin taşlarından aldı,” ayetinin anlamı şudur, taşları aldı, yani bu yerin anlayışını, kavramlarını ve görüşlerini aldı, orada herkesin kendi görüşü vardır. Herkes kendi anlayışına göre, yalnız aklın emrettiği gibi Yaradan’ın yolundan yürümelidir ve mantık ötesine geçmemelidir, mantık bize bu nedenle verildi ki böylece ne yaptığımızı anlayalım diye. Ancak o şunu gördü, her ne kadar herkes farklı bir akla sahip olsa da Yaradan’ın yarattıklarını alma arzusu ile yarattığı için, burada aslında tek bir görüşün açısı vardır ve bu kendini sevmektir, tek fark, herkesin kendini sevmeyi özel mantığıyla ortaya çıkarır. Fakat onlar eşitler, çünkü alma arzusudurlar, daha fazlası değil. Ve yazıldığı gibi, “Ve taşı aldı”, tek bir taşı.

Şöyle ki, “taş,” denen mantığı başının altına yerleştirdi ve mantığı başına koydu, mantık inancın altındadır. Yemin şuydu: “Eğer Tanrı benimleyse,” yani Şehina’yı [kutsallık] karşılamak ile ödüllendirilirse, yazıldığı üzere, “O zaman Efendi üzerimde olur.” Ve ben yine de bunu temel olarak almam, fakat Tanrı’nın evine ilişkin bütün yapım, mantık ötesi inanca dayalı olur. “Temel taşı olarak yerleştirdiğim bu taş, Tanrı’nın evi olur.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,084