e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2021 > Sabah Dersi Materyali – İbur’a Hazırlık Olarak İptal Olmak – 7 Ağustos

Sabah Dersi Materyali – İbur’a Hazırlık Olarak İptal Olmak – 7 Ağustos

1) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır. Yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

Kişi doğmadan önce, yani ruh bedenine inmeden önce bu ruhun Yaradan’a bağlanmış olduğuna inanmalıdır ve şimdi geri dönmeye ve inmeden önce olduğu gibi O’na bağlanmaya can atar ve buna İbur denir, yani kişi kendini tamamen iptal eder.

2) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur, kişinin kendi alanından Yaradan’ın alanına yöneldiği anlamına gelir. Şöyle ki, geçici olarak değil, yani gerçekten sonsuza dek kendisini sıfırlamak, iptal etmek istemektedir, ancak şimdi sonsuza kadar sıfırlamanın olabileceğine inanamaz, geçmişte pek çok kez olabileceğini düşünmüş ama sonra derecesinden tekrar çöplüğe düşmüştür.

Ancak kişi “yarın ne yiyeceğiz” konusunda endişelenmemeli, yani derecesinden düşeceğinden emin olmamalı, çünkü bu bir inanç eksikliğidir. Bunun yerine, “Rabbin kurtarışı göz açıp kapayana kadar” sözüne inanmamız gerekir. Biri kendisini geçici olarak geçersiz kılar, ancak sonsuza dek sıfırlanmış kalmak isterse, bundan İbur derecesine sahip olduğu sonucu çıkar.

3) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Kişi kısa bir süre için kendisini iptal edebildiğinde ve o zaman “şimdi Keduşa’nın (kutsallığın) önünde kendimi iptal etmek istiyorum,” der. Yani şu anda kendini sevmeyi değil, Yaradan’ı memnun etmeyi düşünmek ister. Henüz hiçbir şey hissetmese bile, mantık ötesinde inanır ki, Yaradan her ağzın duasını duyar, O’na göre küçük ya da büyük eşittir, büyüklerin en büyüğüne yardım edebildiği gibi aynen küçüklerin en küçüğüne de yardım edebilir.

Buna İbur durumu denir. Kişi kendi alanından Yaradan’ın alanına yöneldiği anlamına gelir.

4) Baal HaSulam, Şamati 42 – Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

Bununla şu yazılmış olanı yorumlayabiliriz: “O’nun arzusu önünde kendini iptal et,” yani içindeki alma arzusunu iptal et, Yaradan’ın arzusu budur. Yani bu, kişi, Tanrı sevgisi karşısında kendini sevmeyi iptal edecek demektir. Buna “kişinin Yaradan huzurunda kendini iptal etmesi ve Dvekut (bir olmak, bağlanmak) denir. Daha sonra, Yaradan senin alma arzunda parlayacaktır, çünkü şimdi bu ihsan etmek için alma formunda düzelmiştir.

“Ki O da senin arzun önünde kendini iptal etsin,” sözünün anlamı şudur: Yaradan arzusunu, yani Tzimtzum’u (kısıtlamayı) iptal edecektir, çünkü bu form eşitsizliği nedeniyleydi. Ancak şimdi zaten form eşitliğine varıldığı için Işık artık aşağıdakine, ihsan etmek için ıslah olmuş olan arzusuna uzanır, yaratılışın amacı da zaten budur: Yarattıklarına iyilik yapmaktır ve artık gerçekleşebilir.

5) Baal HaSulam, Şamati 42 – Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

“Ben sevdiğime aidim,” dizesini yorumlayabiliriz. Bu demektir ki, “ben” Yaradan’ın önünde alma arzumu ihsan etme formunda iptal ederek, “sevdiğim benimdir,” koşulunu edinirim. Bu da demektir ki, sevdiğim, yani Yaradan, “benimdir” ve bana yaratılış düşüncesinde var olan hazzı ve keyfi verir.

6) Rabaş, Makale 12, Yakup Babasının Yaşadığı Topraklara Geldi (1985)

Yaradan sevgisinde kişi hiç ödül almadan sadece Yaradan için çalışmalıdır. Bu demektir ki, karşılığında bir şey almadan tam bir adanmışlığa hazırdır. Bu onun amacıdır, o kendini Yaradan önünde iptal etmek ister, yani alma arzusunu iptal eder. Amacı ruhunu Yaradan’a vermektir.

7) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Çalışmanın önemi tam da kişi sıfır durumuna geldiğinde, tüm benliğini ve varlığını iptal ettiğini gördüğündedir, çünkü o zaman alma arzusunun hiçbir gücü kalmaz. Ancak o zaman kişi Keduşa’ya girer.

8) Baal HaSulam, Şamati 40- Rav’a İnanmanın Ölçüsü Nedir?

Hatta kişi kendi otoritesini Yaratan’ın önünde iptal etmelidir ve demelidir ki kişi kendisi için yaşamak istememektedir ve yaşamak istemesindeki tek amaç sadece Yaratan’ına mutluluk vermek içindir. Bu şekilde kişi kendi otoritesini tümüyle iptal eder ve kişi kendisini tek bir otoritenin içerisinde bulur, yani sadece Yaratan’ın otoritesinde. Ancak o zaman kişi gerçeği görebilir, Yaratan’ın tüm dünyayı nasıl iyilikseverlikle yönlendirdiğini.

Ancak, kişi birden fazla otorite altındayken, yani hala hem kalbinde hem de aklında iki arzu varken, kişi gerçeği görememektedir. Bunun yerine kişi mantığının üzerine çıkmalı ve şöyle demelidir, “onların gözleri var” ama gerçeği görmüyorlar.

9) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

En önemli şey kutsal topluluğun içinde, her biri kendisinin erdemli veya özel olduğunu düşünmemeli, aksine tek düşüncesi davranışı veya eylemleri ile kutsal topluluğa zarar vermemek olmalıdır. Ve hatta kişi önemli biri bile olabilir ama gene de eylemlerini sorgulamalı ve ne için önemli olduğunu dikkate almalı ve kendisini tamamen sıfırlamalıdır.

Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehina’nin oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

10) Rabaş, 42. Mektup

Onların nasıl tek bir kalp ve tek bir adam olabildiklerini anlamamız lazım, çünkü bilgelerimizin şöyle yazdığını biliyoruz; “nasıl yüzleri birbirine benzemiyorsa, görüşleri de birbirine benzemez,” öyleyse nasıl tek bir kalp ve tek bir adam olabildiler?

Cevap: Eğer her biri kendisini önemserse, tek bir adam gibi olmaları imkânsızdır, çünkü hiçbiri bir diğerine benzemez. Ama eğer kendilerini iptal eder ve yalnız Yaradan’ın yararını önemserlerse, kişisel görüşleri olmaz, çünkü bireysel olan iptal edilmiş ve tek bir otorite altına girmiştir.

11) Rabaş, Makale 1, Toplumun Amacı 2 (1984)

İnsan, eylemin kendine yarar sağlayacağını görmediği “kendini sevmek” denen Kli ile yaratıldığından, en küçük bir hareketi yapmak için bile bir motivasyonu yoktur. Ve kendini iptal etmeden, Yaradan’la Dvekut’a (bütünleşme) yani form eşitliğine ulaşması mümkün değildir.

Ve bu doğamıza zıt olduğundan, büyük bir güç oluşturacak bir gruba ihtiyacımız var, böylece insanın yaratılma amacının gerçekleşmesini engelleyen ‘kötü eğilim’ olarak adlandırılan alma arzusunu iptal edebiliriz.

12) Rabaş, Makale 7, “Dostunu Kendin Gibi Sev” İle İlgili Olarak (1984)

Bu sayıları yazmaya benzer: Önce “1” sonra “0” yazarsan, ikisi beraber bir sayısından on kez büyük olur. Ve “00” yazdığın zaman, yüz kez büyük olur. Diğer bir deyişle, eğer dostu bir numara ise ve sıfır onu takip ederse, kişinin dostundan on (10) kat daha fazla aldığı düşünülür. Ve eğer dostuna kıyasla çift sıfır olduğunu söylerse, dostundan yüz (100) kat daha fazla alır.

Ancak, eğer bunun tersiyse ve dostunun sıfır, kendisinin bir olduğunu söylerse, o zaman dostundan on kat daha azdır, 0.1’dir. Ve eğer kendisinin bir olduğunu ve ona kıyasla sıfır olan iki dostu olduğunu söylerse, o zaman kişinin onlardan yüz kat daha az olduğu düşünülür, yani kişi 0.01’dir. Bu yüzden, dostlarından aldığı sıfırın sayısına göre kişinin seviyesi azalır.

13) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Kişinin Yaradan’a verdiği herhangi bir tavsiye, şart koşuyormuş gibi görünür, sanki kişinin bir statüsü ve görüşü varmış gibi. Ama kişinin Yaradan’a şartlar sunması ve “Bana mesela çalışmada iyi bir tat verirsen, Senin için çalışabilirim. Aksi takdirde yapamam.” demesi kişinin küstahlığıdır. Bunun yerine, “Kendimi hükümsüz kılmak ve kayıtsız şartsız teslim olmak istiyorum, sadece öz-sevgiden gerçekten çıkabilmek ve Efendi’yi ‘tüm kalbiyle,’ sevebilmek için bana güç ver.” demeli.

14) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

Kısıtlama meselesi kişinin içinde bulunduğu durumu sınırlaması ve Gadlut (Yücelik/büyüklük) derecesini istememesi. Kişinin içinde bulunduğu Gadlut derecesi ne olursa olsun, hatta kişinin en küçük Katnut (Küçüklük) derecesi bile olsa, bu sonsuza kadar yansır ve kişide Dvekut koşulu sonsuza kadar olur denir.

Ancak, daha çok Gadlut isteyen birisi olursa buna lüks denir.

15) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

İsrail oğulları Tora’yı almaya geldiği zaman Musa halkını dağın eteğine getirdi, yazdığı gibi “ve dağın en alt kısmında durdular.

(Dağ kelimesi (İbranicede: Har) düşünceler (İbranice: Hirhurim) demektir.) Yani Musa onları düşüncenin, anlayışın ve mantığın sonuna getirdi, olabilecek en alt dereceye. Ancak o zaman böyle bir koşulu kabul ettiler, içlerinde hiçbir tereddüt ve karşılık olmadan, sanki en büyük Gadlut derecesindelermiş gibi ve bundan mutluluk duyarak.

“Yaratan’a memnuniyetle hizmet edin” cümlesi bunu anlatmaktadır. Şöyle ki Gadlut zamanında, bizlere mutluluk duyacağımız bir iş veriyor demek alakasızdır, zira Gadlut’tayken, mutluluk kendiliğinden gelir. Bunun yerine, mutlu olmaları için verilen iş, onlara Katnut zamanında verilir, kendilerini Katnut’ta hissetmelerine rağmen bu aslında çok büyük bir çalışmadır.

Seviyenin esas kısmı budur denir, yani Katnut koşulunun anlaşılması. Anlayış sürekli olmalı ve Gadlut sadece bir eklemedir. Ayrıca, kişi ana bölüm için özlem duymalı, eklemeler için değil.

16) Rabaş, Makale 30, Çalışmada Menora’yı Yakmak Ne Demektir? (1989)

Gerçeğin yolunda yürümek ve kendisi için alma arzusunu iptal etmek ve her şeyi Yaradan için yapmak isteyenler, iniş çıkışlar yaşarlar. Ödül almak için Tora ve Mitzvot’u gözlemleyen insanlarda durum böyle değildir. Doğaya, yani kötü eğilime karşı çıkmadıkları için böyle inişleri yoktur. Ancak, “Lo Lişma’dan [O’nun hatırı için değil], biz Lişma’ya [O’nun hatırı için] geldiğimiz” için, zaman zaman bu insanlar da inişler yaşarlar.

Ancak kötü eğilimi iptal etmek isteyen ve bu nedenle Tora ve Mitzvot’a bağlanan insanlar için bu, günlük bir savaştır. Şöyledir, bazen kişi yukarıdan yardım alır, yazıldığı gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir” ve şimdi bunun üzerinde olduğunu, yani şimdi ilerleyeceğini ve Keduşa’nın basamaklarını tırmanacağını düşünür [kutsallık]. Ama aniden geriye düşer. Kötü eğilime karşı savaşı, “gözlerini Tora’da açmakla ödüllendirilmek,” denen, kalıcı inançla ödüllendirildiği bir duruma gelinceye kadar böyledir.

17) Rabaş, Makale 37, Tora Nedir ve Çalışmada Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur.

O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir.

18) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Kişinin kendi özünü iptal ederek Yaradan’ın hizmetine girme arzusunun kendi aklı ve hikmeti içinde olmayıp yukarıdan bir çağrı olduğuna inanması gerekir. Bunun kanıtı şudur; bu çağrı sırasında ve yukarıdan çağrılmadan önce var olan tüm soruları.  Ki pek çok sorusu vardı ve her defasında ihsan etmek için bir şey yapmak istediğinde bedeni direnç gösterirdi ve o dünyada Yaradan’ın önünde kendini iptal edebilen ve kendi menfaati için endişe duymayan birisi var mıdır acaba bunu bilemezdi.

Fakat şimdi tüm bu düşüncelerin ve şüphelerin tamamen yandığını görür ve kendisini Yaradan’ın önünde iptal edebildiğinde büyük bir mutluluk hisseder. Daha önce, dünyadaki hiç kimsenin onu Yaradan’ın önünde kendini iptal etmeye ikna edemeyeceğini düşünüyor olsa da bu akıl yürütmesinin tamamen değersiz olduğunu görür ve bunun, sadece kişinin içine girebileceği zor bir çalışma olduğunu söyler. Ancak şimdi, Yaradan’la bir olmasına ve O’nun önünde kendini iptal etmesine engel hiçbir şey olmadığını görür.

19) Baal HaSulam, Şamati 17- Sitra Ahra’ya “Taçsız Malhut” Denmesi Ne Demektir?

Bilgelerimizin söylediklerinin anlamı şudur; “Her kim gururlu olursa, der Yaradan, iki yetkili olamayacağı için, ‘O ve ben aynı yerde duramayız,’”. Ancak, kişi Ein durumunda olduğunda ve kişi kendini kökün önünde iptal ettiğinde, yani kişinin tek arzusu aynı kök gibi ihsan etmek olduğunda, karşısında tek bir yetki bulur: Yaradan’ın yetkisi. Bundan sonra, kişinin bu dünyada aldığı her şey, sadece Yaradan’a ihsan etmek içindir.

Söylediğinin anlamı şudur: “Tüm dünya benim için yaratıldı ve ben de Yaradan’ıma hizmet etmek için.” Bu nedenle bu dünyadaki tüm dereceleri almalıyım ki, “Yaradan’ıma hizmet etmek” anlamında her şeyi O’na verebileyim.

20) Rabaş, Makale 128, Efendiyi, Tanrımızı Yücelt

“Efendiyi, Tanrımızı Yücelt ve O’nun dağının önünde başını eğ, çünkü Efendimiz Tanrımız kutsaldır.”

“Yücelt”, sözünün anlamı şudur; eğer kişi Yaradan’ın yüceliğini ve büyüklüğünü bilmek isterse, bunu yalnızca Dvekut yoluyla ve form eşitliği ile elde edebilir. Bu durumda, “form eşitliği” nedir ve form eşitliği nasıl elde edilir?

“O’nun dağının önünde başını eğ.” Baş eğmek, teslim olmak demektir. Kişi kendi aklını aşağıya indirdiği ve akıl anlasa da anlamasa da dediği zaman, kişi kendini sıfırlar ve boyun eğer. Hangi niteliğin önünde boyun eğer? “O’nu kutsal dağının” önünde.

Har [dağ], Hirhurim [derin düşünce] anlamına gelir, yani düşünce anlamına gelir. “O’nun kutsallığı,” sözünde “kutsal” maddeden ayrı demektir. Bu, kendini alma arzusundan ayırmak anlamına gelir. “Boyun eğmek”, aynı fikirde olmasa bile bedeni teslim etmek ve yalnız Keduşa’nın düşüncelerini kabul etmek anlamına gelir. Bu, “Kutsal dağın önünde boyun eğ,” anlamına gelir.

Neden kendimizi Keduşa’nın düşüncelerine, yani almak için almaktan ayırmaya razı olmalıyız? Çünkü Yaradan sadece ihsan ettiği için, “Efendimiz, Tanrımız kutsaldır”. Bu nedenle, kişinin Yaradan’la form eşitliğinde olması gerekir ve böylece Yaratan’ın yüceliğini elde edebiliriz. Daha sonra, Efendimiz, Tanrımızın yüceliğinin edinimini başarabiliriz.

21) Rabaş, 65. Mektup

Kişi, Yaradan’ın kendisine O’nun önünde tamamen kendini feshetme arzusu vermesini istediğine karar vermelidir, yani kendi yetkisi altında herhangi bir arzu bırakmayacak ve içindeki tüm arzular sadece Yaradan’a ihtişam vermek için olacaktır.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da, Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

22) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır (1988)

Yani kişi, başkalarının sevgisini edinmek için çaba sarf etmelidir. Mantık ötesi çaba göstermek zorunda olduğundan buna, “emek” denir. Mantıklı düşündüğünde, “Aklı ona, dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu erdemine göre yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene, bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde, neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur; kişi, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak ister, yani kendi menfaatini düşünmemelidir. Öyleyse dostun önünde eğilmek, neden zor bir şeydir? Bunun nedeni şudur; kendi değerini iptal etmesi gerekmektedir ve yaşamak istediği tüm hayat, yalnız başkalarının yararına çalışmak için olan becerisini göz önüne almaktır, bu, başkalarını sevmek ile başlayan, insan ve insan arasındakinden, Yaradan sevgisine doğrudur.

Dahası, mantığıyla, onu sevmek zorunda olanların, dostları olduğunu düşündüğünden mantığın üstesinden gelip, mantık ötesi giderek, her şeyi kendisi için değil başkaları için yaptığını ve “Kendim için yaşamaya değmez,” diyebileceği bir yeri vardır.

23) Rabaş, Makale 223, Çalışmaya Giriş

Kişi, Lo Lişma denen dereceye ulaştıktan sonra, harika bir şeyle ödüllendirilir. Yani, kişi kendisi için hiçbir endişesinin olmadığı, bunun yerine bütün hesaplamalarının ve düşüncelerinin gerçek olduğu, yüksek bir safhaya ulaşır.

Bu, kişinin niyetinin, gerçek realiteye göre, kendini tamamen iptal etmek olduğu anlamına gelir. Burada, yalnızca Kral’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Çünkü, Kral’ın ihtişamını, büyüklüğünü ve önemini hisseder. Sonra, kendini unutur, yani kendisi hakkında endişe duymasına gerek yoktur, çünkü kişinin ‘kendi benliği’ ile ilgili görüşü, Yaradan’ın realitesini, ışığını hissettiğinde, bir mumun bir meşalenin önünde iptal olması gibi, iptal olmuştur. O zaman, kişi, Yaradan’ın memnuniyeti demek olan, Lişma yönündedir. Ve bütün isteği ve kaygısı, kendi varlığını, alma arzusunu, hiç hesaba katmadan, Yaradan’ı nasıl memnun edeceğiyle ilgilidir. O zaman kişi, “ihsan etmek için, ihsan etme” koşulundadır.

24) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Bina niteliğine ulaşmadan önce bunun çok iş olduğunu bilmeliyiz. Yani hissiyle ve aklıyla azla yetinmek ve payıyla, sahip olduğuyla, mutlu olmak. Bu kişi payından memnun olduğu için her zaman bütünlük içinde olabilir. Fakat bu niteliği henüz elde etmemişse ve alma arzusunun üstesinden gelemediğini görüyorsa kişi ne yapabilir? O zaman, kendisine yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir ki çalışmada gözü kapalı gidebilsin ve hiçbir şeye ihtiyaç duymasın ve Yaradan için her şeyi yapabilsin, bedenin buna karşı koymasına rağmen.

Yani, Yaratan’a kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, Yaratan’ın önünde koşulsuz olarak kendisine boyun eğdirmeli ve iptal olmalıdır. Fakat bedenini yenemediği için, Yaradan’dan eğilime karşı savaşı kazanmasına yardım etmesini ister zira alçaklığını anlar.

25) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir (1990)

Gözleri kapalı, mantık ötesinde yürüyebilen kişi ve bilgelerin hikmetine inanır ve sonuna kadar ilerleyebilir. Buna ana rahmine düşme denir zira ağzı yoktur. Ana rahmine düşme, en küçük ve en kısıtlı olan Malhut durumudur ve buna Ibur denir; bu, Evra (öfke) ve Dinim (yargılama) sözlerinden gelir, şu sözlerde ima edildiği üzere, “Yaradan beni sizin hatırınız için yargıladı.”

Bu “öfke (Evra) ve yargı (Din)” meselesi açıklamalıyız. Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna öfke, gazap ve zorluk denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama olduğu buna Ibur (ana rahmine düşme) denir

26) Rabaş, 8. Mektup

Bir kez bu giysiyi elde ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum ve aramızda birkaç mil toprak uzanmıyor artık.

Bu tıpkı dostlarımın kalbimin tam içinde durup, neler olduğunu görmeleri gibi ve ben dostlarıma karşı yaptığım küçük eylemlerden dolayı utanıyorum. Sonra dünyasal kaplardan çıkıyorum ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar.

27) Rabaş, 18. Mektup

Kalbe konuşan Yaradan’ın sesini duyduğumuzda, her şey “Arınmaya gelen yardım alır,” sözündeki gibi gerçekleşir. Kutsal Zohar bunu şöyle yorumlar, kişi kutsal ruhtan yardım görür, yani kalp Yaradan’ın sesini duyar ve sonra özellikle kutsallığın sesi, yani ihsan etme arzusu tüm arzulara hükmeder. Ve doğal olarak aptallığa geri dönmez, yani bir daha günah işlemez, çünkü tüm alma arzusu ihsan arzusuna teslim olmuştur.

Bu sırada tüm iyilikler kalpte belirir, çünkü Şehina’nın haz doldurması için orada yer vardır ve sonra tat ve dostluk yayılıp insanın tüm organlarını kaplar.

Bu özellikle Yaradan’ın sesini duyduğunda olur. Tüm beden teslim olur ve kendini kutsallığa köleleştirir. Beden kutsallığa hizmet eden bir hizmetkâra dönüşür.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,097