e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Baruh Halevi Aşlag (Rabaş) > Kabala Kütüphanesi > Makaleler > “Kalbine Yanıt Ver” Ne Demektir?

“Kalbine Yanıt Ver” Ne Demektir?

Makale No. 14. 1989

Zohar’da (VaEra, Madde 89’da) şöyle yazılmıştır: “Rabbi Elazar başladı ve dedi ki, ‘Efendi’nin, O’nun Tanrı olduğuna dair bugünü bil ve kalbine yanıt ver.’ Şöyle sorar: ‘Şöyle demeliydi, ‘Efendi’nin, O’nun Tanrı olduğuna dair bugünü bil’ ve sonunda ‘”Ve kalbine yanıt ver”, çünkü Efendi’nin Tanrı olduğunu bilmek, kişiyi kalbine bu şekilde yanıt vermeye yeterli kılar. Ve eğer kalbine karşılık vermişse kişinin kesinlikle bilgisi vardır. Ayrıca, şöyle demeliydi: ‘Levacha [‘kalbine’ çift Bet ile] yerine ‘Libha’ya yanıt ver’ [kalbine bir Bet ile].

Musa’nın, bu konuda ısrarcı olmak ve “Efendi, O Tanrı’dır” olduğunu bilmek istiyorsanız, o zaman “kalbinize yanıt verin”, dediği şeklinde yanıtlıyor. Bilin ki, kalbiniz [çift Bet ile] demek, kalpte bulunan iyi eğilim ve kötü eğilimin birbirine karışması ve bir olması, yani her iki eğiliminde de kötü eğilimin, kötü niteliklerini iyiye çevirmesi demektir. İşte o zaman artık iyi eğilim ile kötü eğilim arasında bir fark kalmaz ve o zaman “Efendi, O Tanrı’dır” olduğunu anlarsınız.

Bunu bilmenin ne anlama geldiğini anlamalıyız, yani “Efendi, O Tanrı’dır” olduğunu bilirsek, Rabbi Elazar’ın sorusu olan “Kalbine yanıt ver” e geliriz. “Kalbine yanıt ver” ile ödüllendirilmeden önce, “Efendi, O Tanrı’dır” olduğunu bilmenin imkânsız olduğunu söylediğinde verdiği yanıtı da anlamalıyız. Birinin bir diğerine bağlı olduğu bağ nedir, yani kişi özellikle Yaradan’a kötü eğilimle de hizmet ettiğinde bunu bilebilir miyiz?

Bunu anlamak için öncelikle yaratılışın amacı meselesini ve yaratılışın ıslahı meselesini ortaya koymalıyız. Yaratılışın amacının, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olduğu bilinmektedir. Bu, Yaradan’ın tüm yaratılanların haz ve mutluluk almasını istediği anlamına gelir. Bunu almalarından önce yaratılışın amacındaki kusursuzluk görünür olmaz, çünkü dünyada henüz haz ve mutluluğa erişememiş anlayışlar vardır.

Bu nedenle, yaratılışın amacının mükemmelliği, özellikle herkes haz ve mutluluğa eriştiği zaman ortaya çıkar. Buna, ARI’nin söylediği üzere, On Sefirot Çalışması’nda yazıldığı gibi “Dünya yaratılmadan önce O ve O’nun adı birdi” denir. Bu demektir ki, O’nun yarattıklarına vermek istediği haz ve mutluluğa dair, orada ışığı alan Malhut de Ein Sof [Sonsuzluğun Malhutu] adı verilen bir Kli [kap] vardı. “O” olarak adlandırılan ışık ve “O’nun adı” olarak adlandırılan Kli birdi, yani ortada herhangi bir form eşitsizliği yoktu. Yaratılışın amacı budur.

Daha sonra yaratılışın ıslahı meselesi geldi, ARI’nin şöyle söylediği gibi: “Eylemlerinin mükemmelliğini ortaya çıkarmak için Kendini kısıtladı.” Orada, Ohr Pinimi’de [Baal HaSulam’ın ARI hakkındaki açıklamasında], utancı önlemek için, form eşitsizliği, alan ve Veren arasında ayrılığa neden olduğundan ve aynı şekilde, kökte var olmayan her şey dallarda tatsızlığa neden olduğundan, bu nedenle, Tzimtzum [kısıtlama] ve gizleme yoluyla alttakilere ihsan etmek için çalışsınlar diye alma kaplarını düzeltmeleri için bir yer verilmiştir, şeklinde yorumlar.

İşte o zaman, alan ve veren arasında form eşitliği olacak ve sonra O’nun yarattıklarına ihsan etmek istediği tüm ışık, aşağıdakiler arasında ortaya çıkacak ve bir kez daha “Yaradan Birdir ve O’nun adı Birdir” olacaktır. Bu demektir ki, Eyn Sof dünyasında, alma kaplarında ifşa edilen haz ve mutluluk, bu ışık, ihsan etmek için çalışmak üzere ıslah edilen alma kaplarında açığa çıkacaktır.

Bundan şu iki şey çıkar: 1) Yaratılışın amacından uzanan alma arzusu, çünkü O’nun arzusu, yarattıklarına iyilik yapmaktır. Bu nedenle, O, yaratmış olduklarının içinde bir arzu, haz ve mutluluk alma arzusu yaratmıştır. “Kötü eğilim” olarak adlandırılan kötü, bu anlayıştan kaynaklanır, niteliği yalnızca kendisi için almaktır. 2) Tzimtzum’dan ve yaratılışın ıslahını gerçekleştirmek için yapılan gizlilikten uzanan alma arzusu. Buna, “iyi eğilim” denir, ihsan etme arzusu vasıtası ile Dvekut [bütünleşme] denilen form eşitliğine ulaştığımız için, bununla, O’nun yarattıklarına vermek istediği haz ve mutluluğu alırız ve böylece yaratılış amacına tam olarak ulaşırız.

Böylece, kişi kutsal çalışmaya başlamak, çalışmak istediğinde ve ödül almak için çaba sarf ettiğinde, kişinin ödülü Yaradan ile Dvekut olacak yani tüm çalışması Yaradan için olacaktır, işte o zaman, yaratılışın amacından dolayı, kendisi için alma arzusuyla doğmuş olan beden, tüm gücüyle direnir. “Fakat yaratılışın amacı, O’nun yarattıklarına iyilik yapmasıdır ve Yaradan, aşağıdakilerin Kendisine bir şey vermesine ihtiyaç duymaz!” diye haykırır.

“Öyleyse,” diye sorar, “Neden hiçbir karşılık beklemeden her şeyi Yaradan rızası için yapmak adına çaba göstermeliyim? Nihayetinde, yaratılışın amacı bu! Eğer kendimiz için değil de Yaradan için çalışmamız gerektiği doğru ise, o zaman neden içimizde kendimiz için alma arzusunu yarattı? Bunun yerine içimizde ihsan etme arzusunu yaratmalıydı, o zaman tüm yaratılanlar Yaradan için çalışırdı.

“Bunun yerine siz, O’nun, yarattıklarına iyilik yapmak istediği için, içimizde alma arzusunu yarattığını ve daha sonra bizim Yaradan için çalışmamızı istediğini söylemeye çalışıyorsunuz. İçimizde kendi menfaatimiz adına hiçbir şey bırakmadan, kendimiz için almayı iptal etmek ve tüm benliğimizi iptal etmek istiyorsak, bu büyük bir ızdırap.”

Bilgelerimizin şöyle söylediği gibi (Sukkah 45) “Yaradan rızası için olanı başka bir şey ile karıştıranın kökü bu dünyadan kazınır.” Bu demektir ki, kişi her şeyi Yaradan rızası için yapar fakat bunun içine biraz bile olsa kendisi için bir şey katarsa, buna “başka bir şey” denir ve kişinin kökü dünyadan yani bir sonraki dünyadan kazınır. Başka bir deyişle kişi, insanın Tora ve Mitzvot’taki çalışması için aldığı ödülle ödüllendirilemez.

Dolayısıyla O’nun yarattıklarına iyilik yapma arzusunun, O’nun için çalışırken, bize ızdırap vermesini anlayamıyoruz. Alma arzumuzdan vazgeçmemiz gerektiğinde, O neden acı çekmemize ihtiyacı duyar? Bu nedenle, zorlanarak çalıştığımızda ve içimizdeki alma arzusunun üstesinden gelmek için çaba sarf ettiğimizde, bedenimize akıllı olmaya gerek olmadığını söylüyoruz

Bunun yerine, bize Tora ve Mitzvot’u karşılığında hiçbir şey almadan uygulamamız gerektiğini öğreten ve şunu söyleyen bilgelerimize inanmalıyız (Avot, Bölüm 1:3): “Rav’a [yüce öğretmen] ödül almak için hizmet eden köleler gibi olmayın, bunun yerine Rav’a hizmet ederken ödül almamak üzere köleler gibi olun.’ derdi.”

Bu demektir ki, Yaradan’ın herhangi bir eksikliği olmadığına veya O’nun için çalışmamıza ihtiyacı olmadığına inanmalıyız. Daha doğrusu, O’nun için çalışmamız gerektiği gerçeğinin aslında bizim iyiliğimiz için olduğuna inanmalıyız. Demek ki, bununla yaratılışın amacına ulaşacağız – yani aşağıdakiler haz ve mutluluk alacaklar. Ancak, bu çalışma yaratılışın ıslahı içindir.

Gerçi akla ve mantığa aykırı olduğu için kişi buna razı olmaz ve sürekli bunun üstesinden gelmek zorundadır, çünkü her üstesinden geliş ancak bir süre için çalışır ve kişi her defasında yeniden üstesinden gelmelidir. Bu duruma “yargı” denir, yani kişi hala Tzimtzum’un ve O’nun yüzünün ışığını ortaya çıkarmasın diye oluşan yargının kontrolü altındadır ki böyle olmasaydı herkes Yaradan’ın dünyayı nasıl bir haz ve mutluluk rehberliği ile yönettiğini hissedebilirdi.

Bunun yerine her biri yargı niteliğinin dünyada nasıl da mevcut olduğunu görür zira her biri hem maddesellikte hem de maneviyatta eksiklik hisseder. O zaman kişi, bütün dünyanın yargı niteliği olan Elokim’in (Tanrı) adıyla yönetildiğini söyler. Kişi yine de gerçekte her şeyin merhamet olduğuna ama şu an için böyle hissetmesi gerektiğine inanmalıdır, zira her şey ıslahın yolunu takip eder, özellikle bununla haz ve mutluluk olan yaratılış amacına ulaşmak mümkün olabilecektir.

Artık ‘Kalbine yanıt ver’ ve ‘Efendi, O Tanrı’dır’ farkındalığı arasındaki bağlantı hakkında söylediklerimizi anlayabiliriz. Kişi bütün çalışmalarının, ‘ihsan etmek için’ olarak adlandırılan Yaradan rızası için olduğu bir dereceye ulaşmadan önce, dünyada olan her şeyin Yaradan’ın dünyaya iyilik yapan iyi ile davrandığını göremez.

Bunun yerine kişi bunun böyle olduğuna inanmalı ve yazıldığı üzere ‘Gözleri var ama görmezler’ demelidir. Bunun yerine dünyanın yönetiminin Elokim adı verilen yargı niteliği aracılığıyla yapıldığını görür. Ancak daha sonra alma kaplarını ihsan etmek üzere ıslah ettiği ihsan etme kaplarıyla ödüllendirildiğinde, bu kötü eğilimiyle de Yaradan için çalışabilir anlamına gelir, zira kötü eğilim, dünyada gördüğümüz tüm kötülüklerin türediği ‘kendi iyiliği için alma arzusu’ olarak adlandırılır. Bu aynı zamanda insan ve insan arasında da geçerlidir, çünkü dünyadaki tüm savaşlar, hırsızlıklar ve cinayetler kişinin kendi iyiliği için alma arzusundan kaynaklanır.

Kişi, haz alma arzusunu ihsan etmek için çalışmak üzere düzelttiğinde, form eşitliğini alır. Yaradan ile Dvekut’u alır ve dünyada mevcut olan Tzimtzum ve gizlilik ondan ayrılır. O zaman yalnızca iyiyi görür ve Dvekut ile ödüllendirilmeden önce hissettiği her şeyin yalnızca kişiyi form eşitliğine getiren ıslahlar olduğunu anlar. Dolayısıyla dünyanın yönetiminin, Elokim denilen yargı niteliği ile olduğunu düşündüğü şeyin HaVaYaH [Yaradan] denilen merhamet olduğunu görür.

Bununla, “Kalbine yanıt ver” ile “Efendi, O Tanrı’dır” arasındaki bağlantıyı yorumlamalıyız. Kalbe yanıt vermekle ödüllendirilmeden önce, yani kişi form eşitsizliğindeyken ve uzak olduğunda, kendisi için alan biri, Verenden, “uzaklık” adı verilen form açısından farklı olduğundan, buradan, form eşitliğinin, alıcıyı Veren’e geri döndürmek olarak kabul edildiği sonucu çıkar. Buna “Kalbine yanıt ver” denir [İbranice’de Hashivota hem “dönüş” hem de “cevap” anlamına gelir].

O zaman kişi düşündüğü her şeyin, dünyanın Elokim olan yargı tarafından yönetildiğini görür, oysa şimdi görür ki, HaVaYaH [Yaradan], Elokim’dir [Tanrı]. Demek ki, başlangıç olarak, “Efendi için, O, Tanrı’dır” yazıldığı üzere, her şeyin merhamet niteliğinde olduğu ifşa olur. Ancak, kişi “form eşitliği” adı verilen kalbe geri dönmekle ödüllendirilmeden önce, bizler her şeyin Elokim denilen yargı niteliği olduğunu düşünürüz.

Buna göre, sordukları şu soruları yorumlamalıyız: ‘Yaradan İsrail halkını Mısır’dan çıkarmak istediyse, neden Musa’yı İsrail halkının Mısır’dan çıkmasına izin vermesini istemek ve yalvarmak için gönderdi? Görüyoruz ki O, orada, Mısır’daki atalarımıza mucizeleri yani Mısır’ı vuran tüm o belaları göndermiştir ki İsrail halkı bu belalardan hiçbirini çekmemiştir. Öyleyse Yaradan neden İsrail halkını Firavun’un iradesine karşı çıkarmadı?’

Kelimenin tam anlamıyla, buna verilebilecek birçok cevap vardır, ancak bunu çalışmada yorumlayacağız. Her bir insanın yetmiş ulustan ve İsrail halkından oluşan küçük bir dünya olduğu, yani kişinin içindeki İsrail niteliğinin, Yaşar-El [Yaradan’a doğru] olarak kabul edildiği bilinmektedir. Bu demektir ki, kişinin yaptığı her şey Yaradan rızası içindir. Bu nitelik, yetmiş millet olan Klipot [kabuklar] arasında sürgündedir. Mitzrayim [Mısır], İsrail’i onun içinde Meitzerim [acıtır/darlaştırır] anlamına gelir ve Mısır’ın Kralı Firavun, İsrail halkını yöneten ve kontrol eden niteliktir. Yaradan, insanın bedeninin bir seçim yapmasını, yani içindeki kötülüğün teslim olmasını ister, içindeki genel alma arzusunun yönetimden çıkması için bir yer açacaktır… (gerisi kayıptır).

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,087