e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kongre Materyalleri > Kabala Kongresi 2021- Eylül 25 – 26

Kabala Kongresi 2021- Eylül 25 – 26

DERS 1: Manevi Dereceye Giriş

1) Baal HaSulam, Tek Emir

Yaradan çalışmasındaki odak nokta ilk adımdır.

2) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Çalışmanın önemi tam da kişi sıfır durumuna geldiğinde, tüm benliğini ve varlığını iptal ettiğini gördüğündedir, çünkü o zaman alma arzusunun hiçbir gücü kalmaz. Ancak o zaman kişi Keduşa’ya girer.

3) Baal HaSulam, Şamati 53- Kısıtlama Meselesi

Kısıtlama meselesi kişinin içinde bulunduğu durumu sınırlaması ve Gadlut (Yücelik/büyüklük) derecesini istememesi. Kişinin içinde bulunduğu Gadlut derecesi ne olursa olsun, hatta kişinin en küçük Katnut (Küçüklük) derecesi bile olsa, bu sonsuza kadar yansır ve kişide Dvekut koşulu sonsuza kadar olur denir.

4) Rabaş, Not 236, Tüm Dünya O’nun İhtişamı İle Doludur

Kişi gerçeğe ulaşmaya hazır olmadan önce, gerçeğin bildiği ya da hissettiği gibi olmadığına fakat “Gözleri var ve görmeyecekler; kulakları var ve işitmeyecekler.” yazıldığı gibi olduğuna inanmalıdır. Bu sadece ıslah yüzündendir, insanın bütünlüğüne ulaşması içindir çünkü kişi başka bir realiteyi değil yalnızca kendisini hisseder.

Bu nedenle, kişi kalbini mantık ötesi inançla yürümeye döndürürse, bununla yüzün ifşasına ulaşacak bir şekilde yeterli hale gelir ve onu inşa eder.

5) Baal HaSulam, Şamati 70- Güçlü Bir El ve Taşkın Bir Gazapla

Sadakatle O’na tutunmak ve Kral’ın sarayına girmek için Yaradan’ın hizmetine girmek isteyenlerin hepsinin kabul edilmediğini bilmemiz gerek. Aksine kişi sınanır; eğer başka hiçbir arzusu yoksa ve yalnız Dvekut (bir olmak, bağlanmak) istiyorsa kişi kabul edilir.

Peki, kişinin yalnız tek bir arzusu olduğu nasıl sınanır? Kişiye engeller verilir. Bu demektir ki; böylece bu yolu bıraksın ve ayaktakımının yolunu izlesin diye kişiye yabancı düşünceler yollanır.

Eğer kişi tüm bu güçlüklerin üstesinden gelirse ve onu engelleyen tüm bariyerleri kırarsa ve küçük şeyler onu yoldan ayırmazsa o zaman, başka bir şeye değil ama yalnız O’na bağlanmasının (Dvekut) kabul edilmesini geri çevirmek için Yaradan ona büyük bir Klipot ve arabalar yollar.

6) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Bina niteliğini edinmeden önce, çok iş olduğunu bilmeliyiz. Şöyle ki, kişi, aklı ve duygularıyla aza razı olmalı ve kendi payına düşenle, sahip olduğuyla mutlu olmalıdır. Bu kişi, daima bütünlüktedir, çünkü kendi payına düşenle mutludur.

Ama kişi, henüz bu niteliği edinmemişse ve alma arzusunun üstesinden gelemediğini görüyorsa, ne yapabilir? O zaman, ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, böylece çalışmaya gözleri kapalı girebilir, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bedeninin buna direnmesine rağmen, her şeyi Yaradan hatırına yapabilir.

Şöyle ki, kişi, Yaradan’a, kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirip, Yaradan’ın önünde kendini, koşulsuz olarak iptal etmelidir.

7) Rabaş, 65. Mektup

Maneviyatta yarım şey olmadığından, kişi Yaradan’a yardım için dua etmelidir. Bu demektir ki, dua kalbin çalışması olduğundan, dua sırasında kişi kalbindekini ortaya koyarak Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu başarması için yardım ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

8) Rabaş, Makale 24, Sadaka ve Hediye Arasındaki Fark (1986)

Uzun bir süre boyunca çaba gösterip eksikliğinde bir tatmin görmemek, kişinin içine azap ve acı verir, çünkü çaba göstermiş ama ilerleme görememiştir. O zaman aklına birer birer düşünceler gelmeye başlar. Bazen bu bir çaresizlik kıvılcımıdır, bazen kişi güçlenir, ama kişi bir kere daha bu durumundan düşer, bu böyle tekrarlanır. Nihayet gerçek eksiklik kişinin içinde biçimlenir, bunu çıkış ve inişlerdeki çabası ile edinir. Bu çıkış ve inişler Yaradan ile Dvekut bahşedilmediği için her defasında ona acı verir. Nihayet çabanın kabı yeteri kadar dolduğu zaman, buna Kli denir. Sonra, bunun dolumu Yaradan’dan gelir, zira şimdi bu gerçek bir Kli’dir.

9) Baal HaSulam, 57. Mektup

Ancak, şu doğal bir yasadır ki, tecrübeliden daha bilgesi yoktur ve kişi yapabileceğini yapmaya çalışmadan önce gerçek bayağılığa erişme becerisini gösteremez.

Bu sebeple, Keduşa ve arınmışlık için emek sarf etmeliyiz, şöyle yazıldığı gibi, “Kendi gücünle yapabildiğin şeyi yap,” ve bunun gerçek ve değerli olduğunu anla.

Bu gerçeği sana güçsüzleşmemen ve af dilemekten vazgeçmemen için ifşa etmedim. Çabanın ölçüsü tam olduğu zaman hiçbir şey görmesen bile bu dua zamanıdır. Fakat o ana kadar atalarımıza inan: “Çaba harcamadım ve buldum, inanma.”

Çaban tam olduğunda duan da tam olacak ve Yaradan cömertçe bunu sana verecek tıpkı atalarımızın bize söylediği gibi, “Çaba sarf ettim ve buldum, inan,” çünkü kişi bundan önce duaya uygun değildir ve Yaradan duasını duyar.

10) Rabaş, Makale 223, Çalışmaya Giriş

Kişi, Lo Lişma denen dereceye ulaştıktan sonra, harika bir şeyle ödüllendirilir. Yani, kişi kendisi için hiçbir endişesinin olmadığı, bunun yerine bütün hesaplamalarının ve düşüncelerinin gerçek olduğu, yüksek bir safhaya ulaşır.

Bu, kişinin niyetinin, gerçek realiteye göre, kendini tamamen iptal etmek olduğu anlamına gelir. Burada, yalnızca Kral’a hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Çünkü, Kral’ın ihtişamını, büyüklüğünü ve önemini hisseder. Sonra, kendini unutur, yani kendisi hakkında endişe duymasına gerek yoktur, çünkü kişinin ‘kendi benliği’ ile ilgili görüşü, Yaradan’ın realitesini, ışığını hissettiğinde, bir mumun bir meşalenin önünde iptal olması gibi, iptal olmuştur. O zaman, kişi, Yaradan’ın memnuniyeti demek olan, Lişma yönündedir. Ve bütün isteği ve kaygısı, kendi varlığını, alma arzusunu, hiç hesaba katmadan, Yaradan’ı nasıl memnun edeceğiyle ilgilidir. O zaman kişi, “ihsan etmek için, ihsan etme” koşulundadır.

DERS 2: İbur’a Hazırlık Olarak İptal

1) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır. Yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

Kişi doğmadan önce, yani ruh bedenine inmeden önce bu ruhun Yaradan’a bağlanmış olduğuna inanmalıdır ve şimdi geri dönmeye ve inmeden önce olduğu gibi O’na bağlanmaya can atar ve buna İbur denir, yani kişi nefsini tamamen iptal eder.

2) Baal HaSulam, Şamati 42- Bu Çalışmada ELUL Kısaltması Nedir?

Şöyle yazılmıştır: “O’nun arzusu önünde kendini iptal et,” yani içindeki alma arzusunu iptal et, Yaradan’ın arzusu budur. Yani bu, kişi, Tanrı sevgisi karşısında kendini sevmeyi iptal edecek demektir. Buna “kişinin Yaradan huzurunda kendini iptal etmesi ve Dvekut (bir olmak, bağlanmak) denir. Daha sonra, Yaradan senin alma arzunda parlayacaktır, çünkü şimdi bu ihsan etmek için alma formunda düzelmiştir.

“Ki O da senin arzun önünde kendini iptal etsin,” sözünün anlamı şudur: Yaradan arzusunu, yani Tzimtzum’u (kısıtlamayı) iptal edecektir, çünkü bu form eşitsizliği nedeniyleydi.

3) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur, kişi kendi yönetiminden Yaradan’ın yönetimine geçtiği anlamına gelir. Ancak geçici olarak değil, yani gerçekten sonsuza dek kendisini sıfırlamak, iptal etmek istemektedir, ancak şimdi sonsuza kadar sıfırlamanın olabileceğine inanamaz, geçmişte pek çok kez olabileceğini düşünmüş ama sonra bu seviyesinden tekrar çöplüğe düşmüştür.

Ancak kişi, yarın ne yiyeceği konusunda endişelenmemeli, yani derecesinden düşeceğinden emin olmamalı, çünkü bu bir inanç eksikliğidir. Bunun yerine, “Rabbin kurtarışı göz açıp kapayana kadar” sözüne inanmamız gerekir. Kişi kendisini geçici olarak geçersiz kılar, ancak sonsuza dek sıfırlanmış kalmak isterse, bundan kişinin İbur’un değerine sahip olduğu sonucu çıkar.

4) Rabaş, Makale 12, Yakup Babasının Yaşadığı Topraklara Geldi (1985)

Yaradan sevgisinde kişi hiç ödül almadan sadece Yaradan için çalışmalıdır. Bu demektir ki, karşılığında bir şey almadan tam bir adanmışlığa hazırdır. Bu onun amacıdır, o kendini Yaradan önünde iptal etmek ister, yani alma arzusunu iptal eder. Amacı ruhunu Yaradan’a vermektir.

5) Baal HaSulam, Şamati 40- Rav’a İnanmanın Ölçüsü Nedir?

Hatta kişi kendi otoritesini Yaratan’ın önünde iptal etmelidir ve demelidir ki kişi kendisi için yaşamak istememektedir ve yaşamak istemesindeki tek amaç sadece Yaratan’ına mutluluk vermek içindir. Bu şekilde kişi kendi otoritesini tümüyle iptal eder ve kişi kendisini tek bir otoritenin içerisinde bulur, yani sadece Yaratan’ın otoritesinde. Ancak o zaman kişi gerçeği görebilir, Yaratan’ın tüm dünyayı nasıl iyilikseverlikle yönlendirdiğini.

Ancak, kişi birden fazla otorite altındayken, yani hala hem kalbinde hem de aklında iki arzu varken, kişi gerçeği görememektedir. Bunun yerine kişi mantığının üzerine çıkmalı ve şöyle demelidir, “onların gözleri var” ama gerçeği görmüyorlar.

6) Rabaş, Makale 37, Tora Nedir ve Çalışmada Tora’nın Yasası Nedir? (1991)

Kişi her şeyi, kendi menfaati için değil, Yaradan uğruna yapmak istediği zaman, beden tüm gücüyle karşı koyar ve itiraz eder, “Beni ve benim etki alanımı neden öldürüyorsun? Kendin için değil yalnız Yaradan uğruna çalışmak için bana geliyorsun, bu alma arzusunu her şeyde sıfırlamak demek. Sen bana, bilgelerimizin “Tora yalnız kendini onda öldürende olur, yani kendi-menfaatinin etki alanını tamamen öldüren ve yalnız Yaradan yararına önem verende. Ve bundan önce kişi Tora ile ödüllenemez,” dediğini söylemiştin. Ancak insan bunun gerçekçi olmadığını görür, doğaya karşı çıkacak gücü yoktur.

O zaman, başka çaresi kalmadığı için Yaradan’a döner ve der ki, “Ben öyle bir koşula geldim ki yalnız Sen bana yardım edebilirsin, yoksa ben kaybolurum.” Benim hiçbir zaman alma arzusunun üstesinden gelecek gücüm olamaz, çünkü bu benim doğam. Yalnız Yaradan başka bir doğa verebilir.

7) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Kişinin kendi özünü iptal ederek Yaradan’ın hizmetine girme arzusunun kendi aklı ve hikmeti içinde olmayıp yukarıdan bir çağrı olduğuna inanması gerekir. Bunun kanıtı şudur; bu çağrı sırasında ve yukarıdan çağrılmadan önce var olan tüm soruları.  Ki pek çok sorusu vardı ve her defasında ihsan etmek için bir şey yapmak istediğinde bedeni direnç gösterirdi ve o dünyada Yaradan’ın önünde kendini iptal edebilen ve kendi menfaati için endişe duymayan birisi var mıdır acaba bunu bilemezdi.

Fakat şimdi tüm bu düşüncelerin ve şüphelerin tamamen yandığını görür ve kendisini Yaradan’ın önünde iptal edebildiğinde büyük bir mutluluk hisseder. Daha önce, dünyadaki hiç kimsenin onu Yaradan’ın önünde kendini iptal etmeye ikna edemeyeceğini düşünüyor olsa da bu akıl yürütmesinin tamamen değersiz olduğunu görür ve bunun, sadece kişinin içine girebileceği zor bir çalışma olduğunu söyler. Ancak şimdi, Yaradan’la bir olmasına ve O’nun önünde kendini iptal etmesine engel hiçbir şey olmadığını görür.

8) Maor VaŞemeş, Paraşat Ekev

En önemli şey kutsal topluluğun içinde, her biri kendisinin erdemli veya özel olduğunu düşünmemeli, aksine tek düşüncesi davranışı veya eylemleri ile kutsal topluluğa zarar vermemek olmalıdır. Ve hatta kişi önemli biri bile olabilir ama gene de eylemlerini sorgulamalı ve ne için önemli olduğunu dikkate almalı ve kendisini tamamen sıfırlamalıdır. Tam bir ünite olan her onlunun içinde Şehina’nin oturduğu bilinir. Ve tam bir ünite baş, kollar, bacaklar ve topuklardan yapılmıştır. Buna göre herkes kendisini kutsal toplum içindeki “bir hiç” olarak gördüğü zaman -diğerleri baş ve beden ve üst parçalar olurken- bu kişi topluluğun topuğu addedilir. Ve herkes kendisinin bu şekilde olduğunu düşünür ve onların eylemleri bolluk, bereketin ve dünyadaki tüm iyiliğin kapılarını açar. Tam olarak bu (bolluk ve iyilik) kendisini başka bir şey değil ama yalnız topuk olarak kabul edenden yayılır.

9) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır (1988)

Kişi, başkalarının sevgisini edinmek için çaba sarf etmelidir. Mantık ötesi çaba göstermek zorunda olduğundan buna, “emek” denir. Mantıklı düşündüğünde, “Aklı ona, dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu erdemine göre yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene, bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde, neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur; kişi, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak ister, yani kendi menfaatini düşünmemelidir. Öyleyse dostun önünde eğilmek, neden zor bir şeydir? Bunun nedeni şudur; kendi değerini iptal etmesi gerekmektedir ve yaşamak istediği tüm hayat, yalnız başkalarının yararına çalışmak için olan becerisini göz önüne almaktır, bu, başkalarını sevmek ile başlayan, insan ve insan arasındakinden, Yaradan sevgisine doğrudur.

10) Rabaş, 42. Mektup

Bilgelerimizin “Yüzleri birbirine benzemediği gibi görüşleri de birbirine benzemez” dediğini bildiğimize göre, nasıl tek bir kalp ile tek bir adam olabilirler?

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

DERS 3: İbur

1) Rabaş, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir? (1990)

Ubar’ı, Over [geçiş] kelimesine göre yorumlamalıyız, bu, alma kaplarını kullanmaktan, yalnızca ihsan etmeyi hedefleyebilen Kelim’i [kapları] kullandığı Keduşa derecesine geçişteki ilk durumdur. Aksi takdirde Kelim kullanılmaz.

Buna göre, İbur en önemli olandır. Maddesellikte olduğu gibi, bir kadın hamile kaldığında, doğuracağı da kesindir. Bu nedenle, tüm endişe kadının gebe kalmasıdır. Daha sonrasında, kadın genellikle doğurur.

2) Rabaş, Makale 22, Kadın Gebe Kaldığı Zaman (1986)

Kendini sevmeyi bırakıp ihsan etme çalışmasına başlamayı istemek, yaşadığı tüm durumları terk etmeye, her şeyi bırakmaya ve hiç bulunmadığı bir alana girmeye benzer. Bu nedenle, doğumdan itibaren aldığı ruha yabancı olan yeni nitelikler kazanıncaya kadar, gebe kalma ve hamilelik aylarını geçirmesi gerekir.

3) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir? (1990)

Yenika’dan önce İbur vardır, yani yukarıdaki onu ıslah eder. Bu, kişinin annesinin rahmindeki bir embriyo gibi olduğu, embriyonun annenin önünde iptal olduğu ve kendine ait bir görüşü olmadığı zaman olabilir, ancak bilgelerimizin dediği gibi, “Embriyo annesinin uyluğudur, annesinin yediğini yer” ve herhangi bir soru sorma yetkisine sahip değildir. Daha doğrusu, bir isim hak etmez. Soru soracak ağzı olmadığında ona “sessiz” denir.

Bu, kişinin gözleri kapalı, mantık ötesinde gidebildiği ve bilgelere inanıp sonuna kadar gidebildiği zamandır. Ağzı olmadığında buna İbur denir.

4) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

Kişi kendisini birazcık iptal edebildiği zaman “şimdi Keduşa’nın (kutsallığın) önünde kendimi iptal etmek istiyorum,” der. Yani şu anda kendini sevmeyi değil, Yaradan’ı memnun etmeyi düşünmek ister. Henüz hiçbir şey hissetmese bile, mantık ötesinde inanır ki, Yaradan her ağzın duasını duyar, O’na göre küçük ya da büyük eşittir, büyüklerin en büyüğüne yardım edebildiği gibi aynen küçüklerin en küçüğüne de yardım edebilir.

Buna İbur durumu denir. Kişi kendi alanından Yaradan’ın alanına yöneldiği anlamına gelir.

5) Rabaş, Makale 38, Çalışmada, “Kutsama Kabı Dolu Olmalıdır,” Nedir (1990)

İbur, (On Sefirot Çalışması, Bölüm 8, Madde 17) yazıldığı gibi şu anlama gelir: “Mümkün olan en kısıtlı Katnut [küçüklük/bebeklik] olan Malhut düzeyine İbur denir. Evra [öfke] ve Dinin [Aramice: hükümler] kelimelerinden gelir, şöyle yazıldığı gibi, ‘Ve Rab senin uğrunda bana hamile kaldı’.

Bu “öfke (Evra) ve yargı (Din)” meselesi açıklamalıyız. Kişi gözleri kapalı, mantık ötesinde yürümek zorunda olduğu için beden buna karşı koyar ve bu nedenle sürekli olarak bunun üstesinden gelmesi gerekir. Ve buna öfke, gazap ve zorluk denir, çünkü her zaman yukarıdakinin önünde kendini eğerek ve kendini sıfırlayarak devam etmek ve yukarıdakinin ona ne istiyorsa yapmasına izin vermek zor iştir. Olası en küçük kısıtlama Katnut olduğundan buna Ibur denir

6) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur, kişinin geçici olarak kendi bencilliğinden çıkması (Maavir) ve “Şimdi kendi çıkarlarımı düşünmek istemiyorum, ayrıca, benim için en önemli şey olmasına rağmen, aklımı da kullanmak istemiyorum,” demesidir. Yani bu, anlamadığım bir şeyi yapamam -her şeyi yapabilirim, ama bunun bana faydasını anlamak zorundayım– anlamına gelir. Ancak yine de şöyle der: “Şimdi, geçici olarak şunu söyleyebilirim; aklımı kullanmamayı üstleniyorum, buna kararlıyım. Aksine, mantık ötesinde, bilgelere inanıyorum, dünyadaki herkesi İlahi Takdir ile gözeten bir yönetici olduğuna inanıyorum” der.

7) Rabaş, Makale 31, Yenika ve İbur Meselesi (1986)

İbur’da yirmi beş Partzufim (Partzuf’un çoğulluğu), yani NRNHY ve bunların her birinde de NRNHY vardır. Bu nedenle, bir muhafaza kuvveti olmalıdır, yani Katnut’ta dahi bütünlük olmalıdır. Fetüsün ihsan etmek için Gadlut’ta edineceği kendisine ait Kelim’i olmamasına rağmen bunu annesi yoluyla edinir. Yine de annenin önünde kendisini iptal ederek annesinin Kelim’den Gadlut alabilir. Bu, “Embriyo, annesinin uyluğudur; annesi ne yerse onu yer,” koşuludur.

Yani, kendisine ait bir seçimi olmadığından, annesinin yediğini yer, yani annesinin bildiği şeyin yemesine izin verildiği için o da yer, bunun anlamı kendisi için neyin iyi ve neyin kötü olduğu seçimini annesine aktarmıştır. Bunun hepsi anneye atfedilir. Buna “annesinin uyluğu” denir, yani kendisinin bir ad hak etmediği anlamına gelir

8) Rabaş, Makale 26, Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir? (1990)

Bizim için zor olan asıl şey Ubar’a girmektir, yani alma arzusu onun içinde “ihsan etme arzusu” adı verilen farklı bir arzu alacaktır. Bir kişi Ubar durumu ile ödüllendirildiğinde, yani alma arzusunun içine ihsan etme arzusu girdiğinde, bu Yaradan’ın bir form içinde bir form oluşturması diye kabul edilir.

Bir form içinde bir form oluşturmanın harikalığını anlamalıyız. Bizim yorumladığımıza göre bu büyük bir yenilik, gerçek bir mucize, çünkü doğaya aykırı çünkü doğayı ancak Yaratan değiştirebilir, bu insanın elinde değildir. Bu, Yaradan’ın ihsan etme biçimini, alma biçimi olan anne biçiminde oluşturduğu yeniliktir. Buna Yaradan’ın verdiği Keduşa denir.

Dünyada doğayı değiştirip insana doğası gereği gelen Kli’yi [kap] yapabilen hiç kimse olmadığı için, “Rab kadar kutsal yoktur, çünkü Senden başkası yoktur” denilir, alma arzusu, böylece “ihsan etme arzusu” olarak adlandırılan farklı bir doğaya sahip olur.

9) Rabaş, Not 587, Üstteki Alttakinin Amacını İnceler

Aşağıdakinin çalışmasının kökü alma arzusudur ve MAN denen dua yükselir ve sonra üstteki bu MAN’ı düzeltir ve üzerine Masah’ın gücünü yerleştirir, bu, amacının ihsan etmek olduğunu, aşağıdakinin kendisi hakkında bilgi sahibi olmadan önce bolluğu erteleme arzusudur.

Yani, yukarıdaki, alttakine, ihsan etme arzusunda güzel bir tat ve zevk bahşeder, bu da alttakinin O’nun yüceliğini hissetmesini sağlar. İşte o zaman O’nun huzurunda kendini hükümsüz kılmanın ve O’nun huzurunda varlığını iptal etmenin değerli olduğunu anlamaya başlar. Sonra, gerçekte var olan her şeyin sadece O istediği için olduğunu, Yaradan’ın alttakinin var olmasını istediğini, ama kendisi için varlığını iptal etmek istediğini hisseder. Bundan sonra, hissettiği tüm canlılık kendisi için değil, Lişma (O’nun rızası için) olarak kabul edilir.

Bunu hissettiğinde, zaten MAN’ın ıslahına sahip olduğu ve daha sonra MAD’i almaya da uygun olduğu kabul edilir, çünkü aralarında artık bir zıtlık yoktur, zira alttaki de kendi yararını değil, üsttekinin yararını ister.

10) Rabaş, 18. Mektup

Kalbe konuşan Yaradan’ın sesini duyduğumuzda, her şey “Arınmaya gelen yardım alır,” sözündeki gibi gerçekleşir. Kutsal Zohar bunu şöyle yorumlar, kişi kutsal ruhtan yardım görür, yani kalp Yaradan’ın sesini duyar ve sonra özellikle kutsallığın sesi, yani ihsan etme arzusu tüm arzulara hükmeder. Ve doğal olarak aptallığa geri dönmez, yani bir daha günah işlemez, çünkü tüm alma arzusu ihsan arzusuna teslim olmuştur.

Bu sırada tüm iyilikler kalpte belirir, çünkü Şehina’nın haz doldurması için orada yer vardır ve sonra tat ve dostluk yayılıp insanın tüm organlarını kaplar.

Bu özellikle Yaradan’ın sesini duyduğunda olur. Tüm beden teslim olur ve kendini kutsallığa köleleştirir. Beden kutsallığa hizmet eden bir hizmetkâra dönüşür.

DERS 4: En Önemlisi Duadır

1) Baal HaSulam, 57. Mektup

Küçük veya büyük her şey sadece duayla edinilir. Yapmaya mecbur olduğumuz tüm çaba ve çalışma sadece gücümüzün eksikliğini ve bayağılığımızı—özümüzde hiçbir şey için uygun olmadığımızı— keşfetmektir, ancak bundan sonra O’nun huzurunda kalpten gelen duamızı haykırırız.

2) Rabaş, Makale 12, Bu Kandiller Kutsaldır (1991)

En önemlisi duadır. Şöyle ki, kişi mantık ötesi gitmekte ona yardım etmesi için Yaradan’a dua etmelidir, bunun anlamı şudur, kişinin çalışması sanki Keduşa’nın mantığı ile ödüllenmişçesine mutluluk içinde olmalıdır ve o zaman ne kadar da mutlu olacaktır. Benzer olarak, Yaradan’dan ona bu gücü vermesini talep etmelidir ki böylece bedeni mantığının ötesinde ilerleyebilsin.

Başka bir deyişle her ne kadar beden ihsan etmek için çalışmaya razı olmasa da, kişi, Yaradan’dan, yüce bir Kral’a hizmet eden birine yakışacak şekilde, mutluluk içinde çalışabilmeyi ister. Yaradan’dan, böylece memnuniyetle çalışması için, ona Yaradan’ın yüceliğini göstermesini istemez. Aksine Yaradan’dan mantık ötesi çalışmanın içinde ona sevinç duymayı vermesini ister, şöyle ki halen mantığa sahipmiş gibi olmak önemlidir.

3) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Bilgelerimizin yazdıkları gibi; “Çalışmayı tamamlamak senin işin değil ve bu çalışmada tembellik yapmakta da özgür değilsin.” Bu şu demektir ki, kişi aşağıdan bir uyanış sağlamalıdır, zira bu bir dua olarak algılanır.

Dua bir ihtiyaç olarak sayılır ve bir ihtiyaç olmaz ise doyum da olmaz. Dolayısıyla kişinin Lişma’ya ihtiyacı olunca, doyumu Yukarı’dan gelir, yani kişi ihtiyacını karşılayacak şeyi alır. Şöyle ki kişinin çalışması Yaratan’dan Lişma’yı alabilmesi için sadece bir eksiklik ve Kli (Kab) oluşturması için gereklidir. Ancak, kişi asla bu eksikliğin karşılığını kendisi dolduramaz, doğrusu bu Yaratan’dan bir armağandır.

4) Rabaş, Makale 4, Çalışmada Su Seli Nedir? (1989)

Kişi Yaradan’a ona yardım etmesi için dua etmelidir ki, çalışmaya gözleri kapalı olarak gidebilsin ve hiçbir şeye ihtiyaç duymasın ve bedenin buna direnmesine rağmen Yaradan için her şeyi yapabilsin. Yani Yaradan’a kendisine nasıl yardım etmesi gerektiğini söylemez. Aksine, kendisine boyun eğdirmeli ve Yaradan’ın önünde koşulsuz olarak kendini feshetmelidir. Ancak bedeninin üstesinden gelemediği için, alçaklığını anladığı için Yaradan’dan eğilime karşı savaşı kazanmasına yardım etmesini ister.

5) Rabaş, Makale 5, “Çalışmada Erdemlinin İyi İşleri Nesillerdir, Nedir?” (1991)

Yaradan’dan, tüm eylemlerimizi O’nun için, yani Yaradan rızası için gerçekleştirebilmemiz için bize güç vermesini isteriz. Aksi takdirde, bize yardım etmezse, tüm eylemlerimiz sadece kendi yararımıza olacaktır. Yani, “aksi takdirde” sözünün anlamı: “Bize yardım etmezsen, tüm eylemlerimiz yalnızca kendimiz için, kendi yararımız için olacak, çünkü alma arzumuzun üstesinden gelmeye gücümüz yok.” Bu nedenle, “Senin için çalışabilmemize yardımcı ol! Bu nedenle, bize yardım etmelisin”. Buna “Kendi rızan için yap” denir, yani, bize ihsan etme arzusunun gücünü ver. Aksi takdirde mahvoluruz.

6) Rabaş, Makale 7, Çoğunluğun Duasının Önemi (1986)

Baal HaSulam çoğun duası konusunu, çoğunluk için dua eden kişi olarak açıkladı; buna “çoğunluğun duası” denir. Bu nedenle çoğunluğun duasına, “iyi niyet zamanı” denir. Kişi, kendi için dua ettiği zaman kirlenir ve duasının kabul edilmeye gerçekten layık olup olmadığını sorgular. Fakat halk için dua ettiği zaman, kendisini sorgulaması ve duasının cevaplanmaya layık olup olmadığını görmesi yersizdir, çünkü kendisi için değil sadece halk için ister.

Bu yüzden çoğunluğun duasına, “iyi niyet zamanı” denir ve kişinin duası cevaplanır.

7) Rabaş, Makale 34, Çalışmada, Onların Meyvelerini Bu dünyada Yemek ve Depozitinin Sonraki Dünyaya Kalması, Nedir? (1991)

Yalnızca, bu mücadeleden kaçmak isteyen ama gidecek başka bir yerleri olmayanlar zira başka hiçbir şeyde tatmin bulamayanlar, işte bu kişiler çalışmadan ayrılmazlar. Çıkışları ve inişleri olmasına rağmen ümitsizliğe düşmezler. Yazıldığı üzere, İsrail çocukları çalışmaktan iç çektiler, yüksek sesle ağladılar ve onların yakarışı Yaradan’a yükseldi. Bunun anlamı şudur; Çalışma yüzünden ağlayıp yakardılar, çünkü çalışmada Yaradan’ı memnuniyet ihsan edebilecek ve Mısır’dan çıkacak yani “alma arzusunun kontrolünden çıkıp ihsan etmeye girecek” kadar ilerlemediler.   İşte o zaman Mısır’dan çıkışla ödüllendirildiler. Çalışmada buna, “alma arzusunun kontrolünden çıkıp, ihsan etme çalışmasına girmek,” denir.

8) Baal HaSulam, Şamati 5- Lişma Yukarı’dan Gelen Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyaç Vardır?

Dua bütün olmalıdır, kalbin derinliğinden. Şöyle ki kişi yüzde yüz bilir ki kendisine dünyada Yaratan’dan başka hiç kimse yardımcı olamaz.

Peki, kişi, Yaratan’dan başka hiç kimsenin yardımcı olamayacağını nasıl bilebilir? Kişi bunu ancak elindeki tüm gücü harcadıktan sonra kendisine hiçbir şeyin yardımcı olmadığını görünce anlayabilir. Dolayısıyla, “Yaradan adına” koşulunu edinmek için kişi dünyada elinden mümkün olduğunca gelecek her şeyi yapmalıdır. O zaman kişi tüm kalbiyle dua edebilir ve Yaratan duasını duyar.

9) Baal HaSulam, 34. Mektup

Davamız için acele etmeli, kapıyı çala çala, yorulmadan, sonu gelmeyen bir şekilde çalışmalıyız, O, cevap vermese bile zayıf düşmemeliyiz. İnanıyoruz ki, O bizim dualarımızı duyar ve bizi bekler, “Tanrı’nın eli kısa olmayacak,” olduğundan, bereketi almak için Kelim (kaplar) sahibi olduğumuzda, bir defada her bir duamız için cevap alırız.

10) Baal HaSulam, 52. Mektup

Yaradan’ın dinlemesinin ölçüsü tamamen dua sırasında açığa çıkan özlemin ölçüsüne bağlıdır. Kişi aşırı özlem duyduğunda bilmelidir ki, o sırada Yaradan onu dikkatle dinlemektedir.

Açıkça bunu bildiğinde, ona dikkat kesilen dünyanın Kralı’ndan daha yüce bir öncelik olmadığından, kalbini daha güçlü açar. Bu atalarımızın şu söylediğine benzer: “Yaradan erdemlinin duasının özlemi içindedir” çünkü Yaradan, kişinin O’na yaklaşmasını ve O’na özlem duymasını ister, tıpkı “Yüz yüze bakar gibi, kalp kalbe karşıdır.”

Öyle anlaşılıyor ki, dua ve duanın duyulması birikene ve kişi her şeyi talep edene kadar el ele gider.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,096