20.Makale
Zohar’da yazılıdır: “Rabbi Yitzak der ki, ‘Yaradan’ın önünde Firavun kadar kalbini katılaştıran başka birini bulamadık.’ Rabbi Yosi der ki, ‘Fakat Sihon ve Og da kalplerini katılaştırdı.’ Cevap verir, ‘Öyle değil. Onlar kalplerini Yaradan’a değil, İsrail’e (Yaşar-El) karşı katılaştırdı, tıpkı Firavun’un O’na karşı kalbini katılaştırması gibi çünkü O’nun gücünü gördü ve tövbe etmedi.’”
Yaradan’ın önünde kalplerini katılaştıran ve katılaştırmayanlar ya da İsrail’e karşı kalplerini katılaştıran ve katılaştırmayanların arasındaki farkı anlamalıyız. Her şeyden önce İsrail’e karşı duyulan nefret, atalarımızın “Sina Dağı nedir? Sina (nefret) puta tapanlara inendir,” dediği gibi, onların Yaradan’ın halkı olmasından dolayıdır.
İsrail’den nefret konusuna dönersek; Firavun, İsrail halkından nefret etti ve onları köleleştirmek istedi. Musa Yaradan’ın elçisi olarak geldi, fakat Firavun onu dinlemedi ve dedi ki, “Sesine boyun eğeceğim Tanrı da kim?” Sihon ve Og da İsrail’den nefret etti, fakat onların İsrail’den nefret etme sebebi neydi? Sihon ve Og, İsrail halkı önemsiz olduğu için mi onlardan nefret etti? Ya da Yaradan’a karşı kalplerini katılaştırmaları Yaradan’ın önemsiz olması mıydı?
Zohar’ın sözlerini yorumlamalıyız. Bilmek zorundayız ki, insanın karşısında iki engel vardır, insan kendisi için alma arzusuyla dünyaya geldiğinden, bu iki engel onun bariyeri geçmesine ve Yaradan sevgisini elde etmesine izin vermez. Bu demektir ki, kişi kendine-almaktan sadece duygusal tatmin aldığında feragat eder.
Örneğin, kişi önemli bir insan için çalışabilir. Diyelim ki bir rehber havaalanına bavulla gelir ve öğrencilerinden birine bavulunu taşıması karşılığında yüz dolar verir. Elbette öğrencisi hocasından para almak istemez ve parayı geri verir. Eğer hocası ona “Neden almak istemiyorsun? Parayı az mı buldun? Bir hamalla on dolar vermiş olsaydım mutlu olurdu; neden almak istemiyorsun?” derse, öğrencisi şöyle cevap verir, “Bir rehbere hizmet etme ayrıcalığı dünyadaki tüm zenginliklerden daha değerlidir.”
Görüyoruz ki, kişi önemli bir insan için ödül olmadan da hizmet edebilir. Eğer Tora ve Mitzvot’a (Manevi Çalışma ve Islahları) bağlanırsa, Yaradan adına kendini-sevmeden feragat eder. Peki, engeller bu durumda ne yapar? Tek bir şey yapar: Kişinin Yaradan’ın yüceliğini ve önemini anlamasına izin vermez. Öyle anlaşılıyor ki, Sitra Ahra (Kötü eğilim) gücü Yaradan’ın karşısındadır. Yaradan der ki, “Senin gücünü, yani yumuşak-kalpli insanların aksine, ihtirasına gem vuramayacağını biliyorum. Sen güçlünün en güçlüsüsün. Gerçeğin yolunda yürümemenin sebebi, amacın senin için önemli olmamasıdır.”
Zohar’ın Rabbi Yitzhak adına söylediği şey budur: “Yaradan’ın önünde Firavun kadar kalbini katılaştıran başka birini bulamadık.” Bu demektir ki, Yaradan’ı takdir etmez ve der ki, “Sesine boyun eğeceğim Tanrı da kim?” Bu ilk engeldir.
İkinci engel şudur; kişi mantık ötesi gidip, Kötü eğilimin söylediklerini dikkate almadığında kendini İsrail’e karşı geldiği bir durumda bulur. Bu demektir ki, Yaradan’ın yolunda yürüyen kişiye Yaşar-El denir, yani tüm eylemleri Yaradan’a doğrudur ve başka bir niyeti yoktur.
O zaman ilk engel ne yapar? Kişinin içindeki İsrail’in değerini düşürür ve der ki, “İçindeki İsrail hem güç hem beceri olarak zayıf. Zayıf bir karakterin var, gitmek istediğin bu yol iyi eğitim, beceri ve cesaret gerektirir. Böyle biri bu yolda yürüyebilir ama sen yürüyemezsin.”
Öyleyse ne ile ona engel olur? Firavun da olduğu gibi amacın öneminden bahsetmez. Daha ziyade ona amacın önemini söyler ama “Böyle zorlu bir yolda yürüyebilmek için yeterli öneme sahip değilsin, bu yüzden halkın yolundan yürü, sıra dışı olmana gerek yok,” der.
Benzer şekilde Zohar’da casuslarla ilgili şunu buluruz “‘Ve onlar topraklardan geri döndüler.’ ‘Döndüler,’ kötü tarafa, gerçeğin yolundan döndüler demektir, şöyle derler, ‘Bundan ne elde edeceğiz? Bu güne kadar dünyada iyilik görmedik. Tora için çabaladık ama elimiz bomboş. O dünyada kim ödüllendirilecek? Kim onun içinde olacak? Çabalamasaydık daha iyiydi. Bize tavsiye ettiğin gibi, süt ve bal akan o dünyayı bilmek için öğrendik ve çalıştık ama kim onunla ödüllendirilecek? Bu dünya ile ödüllendirilenler güçlü, dünyanın geri kalanıyla ilgileri yok, onlar zengin.’”
Öyle anlaşılıyor ki, casusların söylemi İsrail’i önemsiz kılmaktır. Böylece kalbini Yaradan’a karşı katılaştıran Firavun’un söylemi ile İsrail’e karşı kalplerini katılaştıran Sihon ve Og’un arasındaki farkı anlayabiliriz. Firavun der ki, “Sesine boyun eğeceğim Tanrı da kim?” yani tüm gücüyle Yaradan’ın önemini küçültür. Ancak Sihon ve Og, İsrail’e karşı kalplerini katılaştırır, yani İsrail’in önemini küçültürler.
Bunların üstesinden gelmenin tek yolu, bu söylemlere dikkat etmeyip mantık ötesi ilerlemek, Yaradan’a ve O’nun herkese yardım edeceğine inanmaktır.
Bunu Zohar’da buluruz; “Rabbi Yehuda der ki, ‘Rabbi Yitzsak dedi ki, ‘Firavun herkesten daha akıllıdır… İsrail’in kurtuluşa ulaşacağını görmez… Firavun, Sitra Ahra’dan başka insana hükmeden başka bir inanç bağı olduğunu bilmez. Bu sebeple kalbini katılaştırır.’’”