COVID-19, doğanın insanlığa karşılıklı sorumluluk, eşitlik ve doğanın insanlara üstünlüğü konusunda ciddi dersler vermesinin bir yoludur.
Bizi nispeten uzun bir süre boyunca sosyal uzaklaşma ve evde kalma koşullarına zorlayarak, hayatta neyin önemli olduğunu, birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzu, kendimiz için nasıl bir dünya yarattığımızı ve hayatımızı yürütmenin daha iyi bir yolu olup olmadığı düşünmek için daha özgür hale getirdi.
Böyle bir durumda, COVID-19’dan, farklı statüdeki insanlar arasında hiçbir ayrımcılık yapmadığını, herkese, sıradan Joe’dan dünya liderlerine kadar eşit şekilde bulaştığını, aynı zamanda birbirimizle eşit olarak ilişki kurmak da akıllıca olacağını öğrenebiliriz.
Ayrıca dünyadaki sosyo-ekonomik altyapılarımızın, bu kadar çok hastalık, ölüm ve alt üst olmayı meydana getirmesi için gereken tek şeyin mikroskopik bir parçacık olduğunu ve doğa karşısında ortak küçüklüğümüzü de öğrenebiliriz.
Bizler, birbirimize ve doğaya olan karşılıklı bağımlılığımızın ve birbirimize bağlılığımızın uyanışını artırmaya yönelik bir süreç içindeyiz.
Böyle bir süreçte doğa bize daha fazla küresel farkındalık yaratmak için çeşitli darbeler gönderir, böylece başkalarına karşı daha fazla dikkat ve sorumluluk geliştiririz.
Neden? Çünkü bunu yaparak, her ayrıntıyı dikkate alan doğaya benzeriz.
İlişkilerimizi uyumlu hale getirmek, bizi doğa ile dengeleyecek ve daha sonra doğanın olumlu geri bildirimlerini deneyimleyeceğiz.
Doğa bizi gittikçe birbirimize bağlıyor ve doğa tarafından bağ kurmaya nasıl zorlandığımızı ne kadar erken fark edersek ve bu bağı pozitif yapmak için kendi aktif rolümüzü alırsak, daha çabuk, çok daha iyi hayatlar yaşayacağız.