e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

815. Bo [Gel]

“Firavun’a doğru gel, çünkü onun kalbini ve hizmetkârlarının kalbini katılaştırdım ki, içlerinde bu alametlerimi göstereyim.”

Yorumcular “katılaştırdım” sözcükleri hakkında sordular: Yaradan ona kalbin katılaşmasını verdiğine göre, yani Yaradan ona seçim şansı vermediğine göre, bu neden onun suçu olsun? Ayrıca “Firavun’a doğru gel” sözleri hakkında da sordular: “Firavun’a doğru git” denmeliydi, çünkü “gel” demek “birlikte gidelim” demektir, bu da Yaradan’ın Musa ile birlikte gideceği anlamına gelir.

Yukarıdakileri anlamak için şu yazılanlarla başlamalıyız: “Bilgelerimiz şöyle der: ‘Kişi kendini her zaman yarı suçlu, yarı masum olarak görmelidir. Eğer bir Mitzva’yı [emri] yerine getirirse, ne mutlu ona, çünkü kendisini erdemin tarafına mahkûm etmiştir’” (Kiduşin 40b).

Şunu sormalıyız: 1) Kişi kendisi hakkında Mitzvot’tan [Mitzva‘nın çoğulu] daha fazla günah işlediğini bildiği halde, nasıl yarı masum olduğunu söyleyebilir? 2) “Eğer bir Mitzva‘yı yerine getirirse,” dediler, kendini erdemin tarafına mahkûm etmiş olur. Ama “her zaman” dediler, yani kişi kendini erdemin tarafına mahkûm ettikten sonra bile, kendini yarı yarıya olarak görmelidir, peki zaten bir Mitzva‘yı yerine getirmişken böyle bir şey nasıl söylenebilir? 3) Eğer kişi, erdemlerinin günahlarından daha fazla olduğunu biliyorsa, neden “yarı yarıya” demelidir?

Bilgelerimiz şöyle der: “Kim ki dostundan daha büyüktür, onun eğilimi de ondan daha büyüktür” (Sukkah 52a). Bu kişinin neden bu kadar ağır bir cezayı, eğer büyükse, küçük bir kişiye verilenden daha fazla kötü eğilimi hak ettiğini sormalıyız.

Mesele şu ki, bilgelerimiz bize Yaradan’ın çalışmasında yolu öğretmek, kötü eğilimin otoritesinden nasıl çıkacağımıza dair tavsiyelerde bulunmak için gelirler. Bu nedenle, bize kişinin az sayıda erdemi ve çok sayıda günahı olduğu için artık bundan sonra iyi yolda yürüyeceğim diye karar veremeyeceğini söylememesi gerektiğini öğrettiler, zira kişi çok sayıda hatası ve az sayıda erdemi olduğu için kötülüğün otoritesi altında olduğunu görür ve tüm bunların kötü niteliklerle doğmuş olmasından kaynaklandığı ve kötülüğün hükmünden çıkmanın hiçbir yolu olmadığı sonucuna varır.

Erdemin tarafında karar kılması için verilen seçim konusu, özellikle içinde iyi ve kötünün güçlerinin eşit olduğu kişiyle ilgilidir. Bu durumda iyiliğe doğru karar vermek mümkün olur. Ancak kötülüğü, iyiliğinden daha fazla olan kişi artık karar veremez.

Bilgelerimiz bu konuda şöyle demişlerdir: “Kişi kendini her zaman yarı suçlu olarak görmelidir,” tıpkı ‘Kim ki dostundan daha büyüktür, onun eğilimi de ondan daha büyüktür’ sözünde olduğu gibi, zira bir kimse büyük olur ve büyük olmadan önceki kötülükte kalırsa, çok fazla iyiliğe ve biraz da kötülüğe sahip olur ve bu şekilde bir seçim yapması imkânsızdır, çünkü kötü, iyiden daha fazlaysa seçim yapılamayacağı gibi, iyi, kötüden daha fazlaysa da seçim yapılamaz.

Bu nedenledir ki, büyük olanın, iyiliği büyük olanın kötülüğü de yukarıdan artırılmalıdır, böylece kişi iyiliğiyle tam olarak aynı ölçüye sahip olacaktır. Böylece ikisi eşit olduğunda artık seçim yapılabilir.

Dolayısıyla, bir kişi iyiliğinin çok az olduğunu görürse, kötülüğünün de çok az olduğunu bilmelidir. Birçok günah işlediğini bilmesine rağmen, yine de yukarıdan, içindeki iyiliğin azalması nedeniyle içindeki kötülüğün de azaltılmış olduğunu bilmelidir, ki böylece bir seçim yapabilsin. Yapmış olduğu birçok kötülüğe gelince, bunun için cehennem yoluyla ya da korkudan veya sevgiden tövbe yoluyla ıslahlar vardır.

Ancak yapmaya gelince, bundan böyle kötüyü azaltan ıslahlar vardır, öyle ki kötülük, iyilikten daha büyük olmasın, böylece kişi seçim yapabilsin.

O halde kişi her zaman seçim yapabilir, zira bir Mitzva‘yı yerine getirmeden önce, birçok kötü eylemi olmasına rağmen, kötünün otoritesi, iyinin otoritesinden daha büyük değildir. Bir Mitzva’yı yerine getirdikten ve erdemin tarafına doğru karar verdikten sonra, kişinin kötülüğü artar, yani kötülük, iyiliğe eşit derecede hükmedecek şekilde güçlenir. Bu durumda o da yarı yarıya olur.

“Firavun’a doğru gel, çünkü Ben onun kalbini katılaştırdım” ayetini bu şekilde anlayabiliriz. Firavun, “Efendi erdemlidir” diyerek kendini erdemin tarafına mahkûm ettiğinde, yüce idi. Bu nedenle artık bir seçim yapamazdı. Bu nedenle, Yaradan’ın onun kalbini katılaştırmasına, yani kötülüğünü artırmasına ihtiyaç vardı, çünkü ancak bu şekilde seçim için yer vardır.

Sonuç olarak, kalbin katılaştırılmasıyla, seçim yapma yeteneği ondan alınmamıştır. Aksine, burada ona bir seçim yapma olanağı verilmiştir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,205