e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Yom Kippur – Kefaret Günü – 1 Ekim

Sabah Dersi Materyali – Yom Kippur – Kefaret Günü – 1 Ekim

GÜNAHLARIN BAĞIŞLANMA VE KEFARET GÜNLERİ

1) Rabaş, 34. Mektup

On pişmanlık gününe “bağışlanma günleri ve günahların kefareti” denir, böylece kişi çalışmadan çok uzak olsa bile, bir kez daha Yaradan’ın çalışmasına katılma şansına sahip olur. Sadece dua vasıtasıyla kişi genel alandan çıkıp, Tek olanın alanına girebildiğinden, çalışmanın özü, duadır. Bu böyledir, çünkü dua söz konusu olduğunda yüce ve küçük olan eşittir. Dahası, bayağılığını hisseden kişi kendini zor durumdan çıkaramayacağını bildiği için kalbinin derinliklerinden daha içten dua edebilir.

2) Rabaş, 23. Mektup

Böylece Roş HaŞanah (yılın başlangıcı) ve Yom Kippur’un orada yargı olmasına rağmen neden iyi günler (bayramlar) olarak kabul edildiğini anlayabiliriz. Yargı, öncelikle bu zamanlarda ortaya çıkan bütünlükle ilgilidir. Burada dışsallıkta olanların kalpte ve akılda kendisi için alma korkusu vardır. Bu nedenle tövbe için uyanışı arttırmalıyız. Tövbe, alma arzusunu ihsan etme arzusuna döndürmek demektir. Bununla üst kaynakla birleşmeye geri döneriz ve ebedi Dvekut ile ödüllendiriliriz.

3) Rabaş, Makale 13 (1990), “Yaradan ve Şehina’nın Birleşmesi ile Tüm Günahların Kefareti Ödenir” Ne Demektir?

Tüm günahlar yalnızca kendisi için alma arzusundan geldiği için, buradan Malhut üzerinde yargı olduğu sonucu çıkar. Bu nedenle, Malhut’un “form eşitliği” ve Dvekut [yapışma] olarak adlandırılan ZA’ya yaklaşacağı ölçüde tövbe etmeliyiz. Başka bir deyişle, ZA’nın ihsan edişi gibi, Malhut da tövbe ederek, böyle bir ıslah elde edecektir. Bundan böyle tüm eylemlerinin Rahamim [merhamet] denen ZA gibi, ihsan etmek için olacağını söylediğimizde, böylece bu tövbe ediş ıslahtan önce “yargı niteliği” olarak Malhut’un ZA gibi Rahamim [merhamet] niteliğine dönmesidir.

Bununla “Dön, Ey İsrail” sözünü yorumlayabiliriz, yani kişinin etmesi gereken tövbe, yargının niteliği olan “Tanrınız” denen Malkut’u merhamet olan “Rab” haline getirmektir. Bu birleşme, Yaradan ile Şehina arasında uzaklık yaratan, kötülüklerin yol açtığı tüm bozulmaları düzeltir. Böylece bu birleşmeyle tüm kötülüklerin telafi edildiği anlaşılıyor.

4) Rabaş, Makale 36 (1986), Selihot (Affedilmek) İçin Hazırlık Nedir?

Kişi af dilemek için gelmeden önce, ilk olarak günahın özü üzerine düşünmek zorundadır. Daha sonra, bu günahın özünün sebep olduğu günahları dikkate alabilir. Kişi şunu bilmelidir ki, kişinin lekelendiği günahın özü, tüm günahların kaynağı, kişinin kalıcı bir inanç sahip olmak için çaba göstermemesidir. Kısmi bir inancı varsa, bununla yetinmesidir. ‘On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş’te (madde 14) yazıldığı gibi, eğer kişi kalıcı inanca sahip olsaydı, bu günah işlemesine izin vermezdi. Yani, kişi kalıcı inanç eksikliğinin sebep olduğu tüm günahların gerçek sebebini gördüğünde, Yaradan’dan af dilerdi. Bundan dolayı, kişi, Yaradan’dan ona, her zaman sarsılmaz bir inanca sahip olmaya muktedir olsun diye güç vermesini ister. Doğal olarak, kişi bu durumda, gelip günah işlemeyecek ve Yaradan’ın ihtişamını kirletmeyecektir.

5) Rabaş, Makale 36 (1986), Selihot (Affedilmek) İçin Hazırlık Nedir?

Eğer, kişi Yaradan’ın büyüklüğüne dair hiçbir hisse sahip değilse, Cennet’in ihtişamını nasıl takdir edeceğini ve ona nasıl zarar vermeyeceğini bilmeyecektir. Bundan dolayı, kişi, Yaradan’dan affedilmeyi ve Cennet’in krallığının yükünü, mantık ötesinde, kendi üzerine almak için güç vermesini diler ki Yaradan’a olan inancını güçlendirmenin üstesinden gelebilmek için güç sahibi olsun.

6) Rabaş, Makale 36 (1986), Selihot (Affedilmek) İçin Hazırlık Nedir?

Kişi sadece Yaradan için bir şeyler yapmaya razı mıdır; yoksa Yaradan için çalışmaya, biraz mı isteklidir? Yani, tanrı korusun, kendi-sevgisi ile lekelenmiş midir yoksa bir şeyler yapmaya muktedir midir? Buna göre o zaman, kişinin, Yaradan’a olan inancının gerçek ölçüsünü, görebilmenin zamanıdır. Bundan, tüm günahlarının bu anlayıştan kaynaklandığın görebilir. Hazırlık yaparak ve yeterlilik edinerek Yaradan’a günahlarının affı için geldiği zaman, kusurun gerçek ölçüsünü üstlenebilir. Yani, hangi yolla Kral’ın ihtişamını kirlettiğini ve Yaradan’dan ne isteyeceğini bilecektir. Ne günah işlediğini, tekrar günah işlememek için hangi düzeltmeleri yapmak zorunda olduğunu bilecektir.

 

GÜNAHLAR VE İHLALLER

7) Rabaş, Not 890, Şehina’nın Üzüntüsü  – 2

“Bir günah için, Sana bu kötü eğilimle günah işledik” (Yom Kippur [Kefaret Günü] duasından). Sormalıyız çünkü tüm günahlar kötü eğilimden gelir. Günah işlemenin, “O’ndan başkası yok” demek yerine, kötü eğilimin var olduğunu söylemek olarak yorumlamalıyız. Kişi değersizse, yukarıdan atılır. Bu, alma arzusu olan, “kötü eğilim” adı verilen giysilerle gelir.

Bu, “İnsanın kalbindeki eğilimi, gençliğinden beri kötüdür,” sözünün anlamıdır, yani Yaradan onu bu şekilde yaratmıştır, çünkü alma arzusu gerçek Kli’dir [kaptır], ancak ıslah edilmesi gerekir.

8) Babil Talmudu, Masehet Yoma, 85b

Rabbi Elazar Ben Azaria şöyle dedi (Lev. 16:30), “Rab’bin önünde bütün günahlarından arınacaksın.” İnsan ve Yaradan arasındaki ihlallerin, Yom Kippur’da [Kefaret Günü] kefaretti ödenir. İnsan ve dostu arasındaki ihlallerin kefareti Yom Kippur’da, dostunun gönlünü alana kadar ödenmez.

9) Rabaş, Makale 2 (1990), Çalışmada Başarısız Olmak Ne Demektir?

Dünyada tek bir lider olduğuna ve aynı zamanda O’nun iyilik yapan iyi olarak rehberlik ettiğine inanmak gerekir. Kişinin böyle bir inancı olmadığında, bu onun işlediği günahların hepsine neden olur, çünkü bu, Adam HaRişon’un ilk günahından uzanır, bu insan kendini sevme niteliğine sahip olduğu ve doğal olarak, inancın yükünü üstlenmekten aciz olduğu içindir.

10) Rabaş, Makale 2 (1990), Çalışmada Başarısız Olmak Ne Demektir?

Kişi kendini-sevmenin içinde olduğu zaman, Tzimtzum [kısıtlama] ve gizlenme onun üzerindedir ve üst ışık ona parlayamaz. Bu nedenle, alma arzusu inkâr etmesine neden olduğu için, kişi Yaradan’a ancak mantık ötesinde inanabilir. Böylece, Adam HaRişon’un bilgi ağacındaki günahı, bizdeki inanç eksikliğine neden oldu. Doğal olarak, bundan tüm günahlara giriyoruz. Bu nedenle, tek tavsiye, insanın kişisel olarak Tanrısallığı hissetmesi için inançla ödüllendirilmesidir, böylece tüm İsrail’in inancına sahip olmak için genel halka ihtiyacı olmayacaktır. Bunun yerine, kişi “Efendi Tanrınız üzerine” koşulunda olduğu ölçüde tövbe etmelidir. Yani şahsen “Efendi Tanrınızdır” koşulunu hissetmelidir, böylece bilgi ağacının kusuru ıslah olacaktır.

11) Rabaş, Makale 13, “Yaradan ve Şehina’nın Birleşmesi ile Tüm Günahların Kefareti Ödenir” Ne Demektir?

Kişi günahıyla, Keduşa’nın Klipa’ya inişine neden olur. Böylece, ruhunun kökünde, Yaradan ile Şehina [Kutsallık] arasında ayrılığa neden olduğu anlaşılır. Bu, Malhut’un ZA ile form eşitliğinde olmadığı anlamına gelir. ZA’ya “veren”, Yaradan denir ve Malhut alıcıdır, verenin zıttıdır. Yani tüm günahlar, yalnızca alma arzusunu tatmin etmek isteyen kişiden gelir. Böylece, yukarıda, ruhunun kökündedir, bu Malhut’tadır, ayrılığa neden olur.

12) Rabaş, Makale 4 (1988), Çalışmada Yardım Almak ve Affedilmek İçin Dua Etmek Nedir?

İnsanın günahı, Yaradan’dan yardım istememesidir. Yardım istemiş olsaydı kesinlikle Yaradan’dan yardım alırdı. Ancak eğer kişi yardım istediğini ama Yaradan’ın kendisine yardım etmediğini söylerse, buna kişinin Yaradan’ın her ağzın duasını duyduğuna inanması gerektiği cevabı gelir; şöyle yazıldığı gibi, ‘Çünkü Sen her ağzın duasını duyarsın.’ Eğer kişi gerçekten inanırsa duası tamamlanmış olur ve kişi tüm kalbiyle Yaradan’ın kendisine yardım edeceğini özlediğinde, Yaradan tam bir dua duyar.

13) Rabaş, Not 664, Günahı Hissetmek Işığı Artırır

“İsrail günah işlemeseydi, onlarda sadece Tora kitabı olurdu.” Bu, günahkâr olduklarını hissederek, onları kurtarmak için “Rab’be feryat ettikleri” ve her yardımın Tora’nın ışığında olduğu anlamına gelir. Bundan, hissettikleri ve yardım istedikleri her günahın daima yukarıda Tora’nın ışığını eklediği sonucu çıkar. Bu demektir ki, içlerinde günahlar olduklarını hissederek, aydınlanma onlara artar. Bunun yerine, günahı hissetmeyen, Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duymaz ve doğal olarak Tora’da çoğalmaz, çünkü kendisine yardım etmesi için Tora’ya ihtiyacı yoktur.

14) Rabaş, Makale 2, Çalışmada, “Ey İsrail, Efendine Tanrına Geri Dön,” Nedir? (1991)

Bununla şu yazılanı (Mezmurlar 147), yorumlamalıyız, “Yaradan kalbi kırık olana yakındır.” Bunlar Yaradan’ın yardımını isterler ki böylece kalpleri kırık olmasın, bütün olsun. Bu ancak eğer kişi ihsan etmekle ödüllenirse olabilir. Bu nedenle, kişi Yaradan’dan ona ihsan etme arzusu vermesi için dua eder, zira bu dünyada başka bir şeyden değil, yalnız Yaradan uğruna çalışabilme becerisinden yoksun olduğunu görür. Bu yüzden yalnız Yaradan’a yakın olmayı talep eder, şöyle bir kural vardır, “ölçüsüne göre ölçülür.” Bu nedenle Yaradan onu yakınına getirir. “Yaradan kalbi kırık olana yakındır,” sözlerinin anlamı budur.

15) Rabaş, Makale 4 (1988), Çalışmada Yardım Almak ve Affedilmek İçin Dua Etmek Nedir?

Eğer kişinin duası daima dudaklarında değilse, yani Yaradan’ın ona yardım edebileceğine ve O’ndan talepte bulunan herkesi Yaradan’ın duyduğuna, büyük küçük herkesin O’nun önünde eşit olduğuna, yani herkesi cevaplayacağına gerçekten inancı yoksa bu durumda duası tam değildir. Bu nedenle, Yaradan’dan gerekli olan yardımı talep etmediğinden, günahları için af dilemelidir. Her ne kadar çalışmada başka gerçekçi cevaplar varsa da kişi almanın değil de ihsan etmenin yolunda yürümek istediği zaman, temelde günah kişinin kötülüğün üstesinden gelmek için Yaradan’dan istememesidir. Bunun için af dileyip, burada yardım isteyecektir.

 

DUA

16) Rabaş, Makale 26 (1990), Çalışmada, “Tanrı Gibi Kutsal Olan Yoktur, zira O’ndan Başkası Yoktur,” Ne Demektir?

Bu, Yaradan’ın ona dua etmesini söylediği, ona dua etme gücü verdiği anlamına gelir. Yani, Yaradan dua etme gücünü vermedikçe, kişi dua edemez. Bu nedenle, kişinin günahlarını affetmesi için Yaradan’a dua etmesi gerekir ki, bu da Yaradan’dan gelir, çünkü ona güç ve dua etme arzusu da Yaradan verir. Her şeyi Yaradan yapar. Başka bir deyişle, kişi Yaradan’a günahlarını affetmesi için dua bile etse, bu da Keduşa’nın gücüne sahip olmak için “Senden başka kimse yok” diye “Rab kadar kutsal yoktur” diye de ima edilir. Daha doğrusu, her şey Yaradan’dan gelir.

17) Rabaş, 65. Mektup

Cennetten yarım bir şey verilmediğine göre, kişi Yaradan’a kendisine tam bir yardım vermesi için dua etmelidir. Bu demektir ki, dua kalbin çalışması olduğundan, dua sırasında kişi kalbindekini ortaya koyarak, Yaradan’ın ona O’nun önünde iptal olma arzusu vermesi, yani kendi otoritesi altında hiç arzu kalmaması ve içindeki tüm arzunun sadece Yaradan’a yönelik olması için dua eder.

Bir kez tam iptale karar verdiğinde, Yaradan’dan bunu gerçekleştirmesine yardım etmesini ister. Bu demektir ki, aklı ve arzusu Yaradan önünde iptal olmaya hemfikir olmasa da Yaradan’a O’nun önünde iptal olmak için dua etmelidir. Buna “tam dua” denir, yani kendisi için bir şey istemeden Yaradan’ın ona tam bir arzu vermesini ister ve daima erdemlik içinde kalmak için Yaradan’a yakarır.

18) Baal HaSulam, Şamati 209, Duada Üç Koşul

Duada üç koşul vardır:

  1. Çağdaşlarının hepsinden daha kötü durumda olmasına rağmen, O’nun kurtarabileceğine inanmak; onu kurtarmakta “Efendi’nin eli kısa mı kalacaktır” ki. Aksi takdirde, “Ev Sahibi kendi kaplarını koruyamaz ” ki.
  2. O artık yapabileceği her şeyi zaten yapmıştır, daha fazla çareye sahip değildir ve de durumu için şifa görmemiştir.
  3. Eğer O, yardım etmezse, ölmesi hayatta olmasından daha iyi olacaktır. Dua kalpteki kayıptır. Daha fazla kaybettiğinde, duasının ölçüsü de artar. Açıkçası, lüksten yoksun biri, ölüme mahkûm edilmiş biriyle aynı değildir, eksik olan sadece infazdır ve o zaten demir zincirlerle bağlıdır ve hayatının bağışlanması için ayakta durur ve yalvarır. Kesinlikle dinlenmeyecek, uyumayacak ya da hayatı için dua etmekten bir an bile ayrılmayacaktır.

19) Rabaş, Makale 5 (1991), “Çalışmada Erdemlinin İyi İşleri Nesillerdir”, Ne Demektir?

Yaradan’dan bizlere güç vermesini talep ederiz ki böylece bütün eylemlerimiz Senin için yani Yaradan’ın rızası için olsun. Aksi takdirde yani Sen bize yardım etmezsen, bütün eylemlerimiz kendi menfaatimiz için olacaktır. Demek ki, ‘‘Etmezsen’ demek ‘Eğer bize yardım etmezsen bütün eylemlerimiz yalnızca kendimiz, kendi menfaatimiz için olacak demektir. Bu nedenle Senin için çalışabilmemiz adına bize yardım et. Dolayısıyla bize yardım etmelisin.’’ Buna ‘Senin rızan için yap’ denir yani bunu yap, bizlere ihsan etme arzusunun gücünü ver. Aksi takdirde mahvoluruz; kendi iyiliğimiz için alma arzusunda kalırız.

20) Rabaş, Makale 31 (1985), Kişi Kendini Kötü Olarak Görmez

Kişi Yaradan’ın yarattığı doğasından çıkamaz; çünkü bu doğayı Yaradan yaratmıştır. Bu nedenle kişinin, Yaradan’dan kendisine ikinci bir doğayı, yani ihsan etme arzusunu vermesini istemekten başka çaresi yoktur. Bu nedenle, insana verilen tercih sadece Yaradan’dan ona yardım etmesini istemek ve ona ikinci doğayı vermesi için dua etmektir. Bu nedenle, kişi tövbe etmek istediğinde, Yaradan’ından kendi-sevgisinden başkalarını sevmeye çıkmasına yardım etmesini istemek zorundadır. Bu yüzden Yaradan’dan diliyoruz ve “Bizi geri getir Babamız” diyerek dua ederiz.

 

TÖVBE

21) Rabaş, Not 244, Tövbe

Tövbe, günah işlenmeden önceki Adam HaRişon’a atıfta bulunur, ancak günah nedeniyle uzaklaştırılmıştır. Bu nedenle, her biri Adam HaRişon’un ruhunun bir parçası olduğu için, maneviyata bir kez daha yaklaşmalıdır.

22) Rabaş, Makale 33 (1991), Yaradan’ın Çalışmada Birisini Tercih Etmesi Nedir?

Tövbe anlamı nedir? Buna şöyle cevap vermeliyiz; Teşuva [tövbe / cevap / geri dönme] kişi bir şey aldığında, bu aldığına göre geri vermek zorunda olmasıdır. Mesele şu ki, insan kendi menfaati için alma arzusu olan bir doğayla doğduğundan, sadece kendi için çalışmak istediği, yani Yaradan’dan alma kaplarını doldurmasını istediği için tövbe etmeli yani her şeyi Yaradan için yapmalıdır. Başka bir deyişle, kişi aldığını kendi iyiliği için almak istemez, daha ziyade aldığı her şey Yaradan’a memnuniyet getirmek içindir. Zira Yaradan insanın almasını ister; şöyle yazıldığı gibi, “Onun arzusu yarattıklarına iyilik yapmaktır.”

23) Kutsal Şlah, İnsan Nesilleri, 24

Teşuva [pişmanlık] her şeyi köklerine ve kaynağına geri döndürüyor ve geri getiriyor. Bu, Teşuva olarak adlandırılan Sefira Bina’yı ima eder ve “on günlük tövbe” olarak adlandırılan on Sefirot buna dâhildir. Onlar, bir yılın sarktığı kök ve kaynaktır. Ve yıl, her yıl, bütün günleriyle birlikte dönecek ve kaynağına ve köküne, Bina’ya geri gelecektir. Bu nedenle, Roş HaŞanah ile Yom Kippur [Kefaret Günü] arasındaki bu on günde, kişi yıl boyunca yaptığı ihlalleri düzeltebilir. On günlük tövbenin sonu olan onuncu gün, ona ait dokuz günlük tövbe ile yılın tüm günlerini toplayan ve kapsayan gündür. Bu, içinde Teşuva’nın dokuz Sefirot’uyla Bina’nın kendisi olan ve bu – mühürleyen ve bütün yılın kaynağı olan, bir bağışlanma ve dinlenme gününü ima eden – Yom Kippur’dur. Bu nedenle, Efendinin, Ev-sahiplerinin Efendisinin yüzünü görmek için büyük kaynağın önünde durmadan önce, herkes on günlük tövbe sırasında günahlarını düzeltmelidir. Eğer düzeltmediyse, yine de her şeyi mühürlediği ve tüm kaynakların kaynağı olduğu için Yom Kippur’da düzeltir.

24) Rabaş, Makale 13 (1990), Yaradan ve Şehina’nın Birleşmesi ile Tüm Günahların Kefareti Ödenir Ne Demektir?

Kişi tövbe ettiğinde, kendinin üstlendiği bu tövbe nedir? Kişinin bundan sonra her şeyi kendi iyiliği için değil Yaradan için yapacağını, yani tüm eylemlerinin “form eşitliği” olarak adlandırılan ‘ihsan etmek için olacağını söylemesidir. Böylece, tövbe yoluyla, ruhunun kökü olan Malhut’un da Yaradan denen, veren, ZA gibi, sadece ihsan etmede olmasına neden olur.

Buna “Yaradan ile Şehina’nın birleşmesi” denir. Yani, Yaradan’ın veren olduğu için, “Şehina” olarak adlandırılan Malhut da ihsan etmek için çalışır. Doğal olarak, Yaradan, Malhut’a ihsan edebilir ve sonra bolluk aşağıya uzanır. Dolayısıyla günah yoluyla yukarıda ayrılığa neden olan bir kusurun meydana gelir. Tövbe yoluyla ayrılık derhal düzeltilir ve birleşme sağlanır. Bu birleşmeyle, kişinin yaptığı kötülüklerin, yani eylemleriyle yol açtığı bozuklukların giderildiği düşünülür.

25) Rabaş, Makale 2 (1988), Teşuva’nın (Tövbe) Ölçüsü Nedir?

‘Ey İsrail, Efendin olan Tanrına Geri dön,’ ifadesi kişinin kendisini kandırmaması ve ‘Ben kendimde hiçbir günah görmüyorum’ dememesi ve tövbe etmesi gereken günahları olduğundan şüphe duyabilmesi için söylenmiştir. Bu nedenle ayet ‘Geri dön Ey İsrail’ der.

Şu soruyu sormalısınız: ‘Kesin olarak tövbe etmem gerektiğini bilebilmem için Teşuva’nın ölçüsü nedir?’ Ayet bu bağlamda bize der ki, ‘Geri dön Ey İsrail Efendin olan Tanrına.’ Yani eğer kişi halen iki otoritesi olduğunu görürse yani Yaradan’ın, ‘kendisi için alma arzusu’ denen insanın otoritesine haz ve memnuniyet vermesini isterse, o zaman kesin olarak bilir ki, Yaradan’dan ayrılmış, bütünden ayrı bir parça haline gelmiştir. Kişi kaynağına ve köküne yani ‘Efendin olan Tanrına’ olarak adlandırılan yerine geri dönmek için elinden gelen her şeyi yapmalıdır.

Bu demektir ki, yalnızca tek bir otorite vardır -Yaradan’ın otoritesi- şöyle söylendiği gibi ‘O gün Efendi ve O’nun adı bir olacak’ yani tek bir otorite olacak.

26) Rabaş, 14. Mektup

“Raba dedi ki, ‘Kişi tam erdemli olup olmadığını kalbinden bilmelidir.’”  Dedim ki, tövbe demek insanın aslına geri dönmesi demektir.

Bu demektir ki, “insan” denilen yaratılışın özü, alma arzusudur ve Yaradan verendir, kişinin köküne dönmesine “tövbe” denir. Nasıl bir tövbe? Tıpkı Maimonides’in dediği gibi, “Gizemleri bilen O, senin aptallığa geri dönmeyeceğine şahitlik edene kadar.” Bu şahadet yalnızca kişi tövbe ettiğinde ortaya çıkar. Sonra üst memnuniyeti edinir yani Yaradan, Şehina’sını (Kutsallık) kişiye getirir. Tövbe eden kişi, Dvekut ile ödüllendirilen demektir.

Bu, “Kişi kalbiyle ve ruhuyla bilmeli,” sözünün anlamıdır yani kişi tövbeye gelip gelmediğini bilmek istiyorsa, Yaradan’ın hoşnutluğuyla ödüllendirilip ödüllendirilmediğini inceler. Bu onun tövbede olduğunun işaretidir yani hali hazırda ihsan etmede çalışıyor demektir.

 

BİZİM SENDEN BAŞKA KRALIMIZ YOK

27) Rabaş, Makale 1 (1991), Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir?

“Senden başka kralımız yok” diye yazılmıştır, zira üstesinden gelme, kralımız olmanı üstlenme, sadece Kral’ın önemi nedeniyle Sana hizmet etme ve Sana faydalı olan dışında kendimiz için hiçbir şey yapmama konusunda gücümüz yok. Bize bu gücü, ihsan etme arzusu olan ikinci bir doğayı ancak Sen verebilirsin.

28) Rabaş, Makale 1 (1991), Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir?

Öncelikle, ‘Babamız, Kralımız, Senin huzurunda günah işledik’ deriz. Demek ki, kişi ‘Senden başka Kralımız yok’, yani bu gücü yalnızca Yaradan verebilir diyemez. Ve kişi, bunun kendi gücü dâhilinde olmadığını nasıl bilir? Bu nedenle, kişi öncelikle yapabildiği her şeyi yapmalıdır, şöyle yazıldığı gibi, ‘Elinle ve kendi gücünle yapabileceğin her şeyi yap’.

O zaman kişi, Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu, yani Yaradan adına hiçbir şey yapamadığını hissettiği bir koşula gelir. O zaman kişi, Tora ve Mitzvot’u izlemesine rağmen, halen bir günahkâr olarak kabul edildiğini hisseder, çünkü Yaradan adına çalışmadığını görür. Bu nedenle, kişi, öncelikle ‘Babamız, Kralımız, Senin huzurunda günah işledik’ demelidir. Kişi, Tora ve Mitzvot’u izlese bile, Yaradan adına hiçbir şey yapmayarak günah işlediğini hisseder.

Daha sonra kişi, bütün kalbiyle ‘Babamız, Kralımız, Senin önünde günah işledik’ der. Başka bir deyişle, yalnız Yaradan, O’nu bizim Kralımız yapmamıza yardım edebilir, böylece biz Kral’a hizmet ettiğimiz ve ödülümüz bu olduğu, Kral’a hizmet etme ayrıcalığına sahip olduğumuz için çalışabiliriz.

29) Rabaş, Makale 1 (1991), Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir?

Eğer Yaradan kişiye bu gücü vermezse, ‘yüce bir Kral’ımız var’ diye hissetmek ve Yaradan adına çalışmak için hiçbir gücümüz olmaz, zira beden “Yaradan’a ihsan etmekten ne elde edeceksin?” der. Başka bir deyişle, alma arzusu egemen olduğu sürece kişi güçsüzdür. Bazen başlangıçtan şüphe eder, yani artık boşuna çalıştığını ve emeğiyle hiçbir şey kazanmadığını gördüğünü söyler. Artık tüm çalışmasının boşuna olduğunu gerçekten görüyordur.

Bu nedenle, Yaradan ona yardım ettiğinde ve ihsan etme arzusu verdiğinde, kişi yüce bir Kralı olduğunu hisseder ve bunu yalnızca Yaradan verebilir. “Babamız, Kralımız, Senden başka kralımız yok” diye yazılanın anlamı budur. Şöyle ki, “Sadece Sen bize büyük bir Kralımız olduğunu, O’nun için çalışmaya ve O’nu memnun etmeye değer olduğunu hissettirebilirsin.”

 

GÖZYAŞI KAPISI

30) Rabaş, Makale 3(1989) , “Gözyaşı Kapısı İle Diğer Kapılar Arasındaki Fark Nedir?

“Duanın kapıları kilitlendiğinde gözyaşları kapıları kilitli değildir.” O halde, gözyaşları kapıları ne zaman kilitlenmez? Kişi tüm kapılara gittiğinde ve hepsinin önünde kilitlendiğini gördüğü zaman. Bu durumda, tüm kapıların kilitlendiğini ve Yaradan’a yaklaşma ümidi kalmadığını görünce kalbinden feryat ve gözlerinden yaşlar fışkırır. Bu gözyaşları, gözyaşı kapılarının kilitlenmemesine neden olur.

Ancak, bir kişi tüm kapıların kilitlendiğini görmeden önce, gözyaşları, gözyaşları kapısında kabul edilemez. Bu nedenle, Yaradan’ın kendisini yaklaştırması için hala gerçek bir arzusu olmadığı için gözyaşları kapısı ona kilitlenmiştir. O hala, Keduşa’ya kendi başına da yaklaşabileceğini düşünüyordur. Sonuç olarak, duası eksiktir, bu nedenle Yaradan’ın kendisine yardım etmesine gerçekten ihtiyacı vardır.

31) Baal HaSulam, Şamati 18, Çalışmada, “Ruhum Gizlice Ağlayacak,” Nedir?

Gizlilik kişinin gücünü aştığında ve manevi yoldaki ilerleyişi tatsızlaştığında, kendi içerisinde sevgi ve korku hislerini göremez, kutsallığa yönelik bir yaklaşım yapamaz bir duruma geldiğinde, işte o zaman kişinin tek çaresi Yaratan’a dönüp kendisine merhamet göstersin, gözlerini ve kalbini örten perdeyi kaldırsın diye ağlamaktır.

32) Rabaş, Makale 3 (1989), Gözyaşı Kapısı İle Diğer Kapılar Arasındaki Fark Nedir?

Eğer kişi günahkâr olduğunu bilirse, “günahkâra yaşarken ölü denir,” sözünde olduğu gibi, onu hayatın hayatından ayıran alma arzusunun kontrolü altına yerleştirilmiş olduğunu farkına vardığı zaman, bununla kapıya vurur ve tövbe etmek ister. Şöyle ki, yukarıdan ona yardım edilmesini ister ki böylece kendini-sevmekten çıksın ve tüm kalbiyle Yaradan’ı sevebilsin. Öyle ki, Yaradan’ı seveceği yerde kendisini sevdiği için kendinin günahkâr olduğunu hisseder.

Bunu takiben, onun kapıya vurmasından şunu anlarız, Yaradan’ın onu kendi kötülüğünden alıp O’nun yakınına getirmesi için yapması gerekeni yapar. Buna “gerçek gözyaşı,” denir. Bu açıklamamızın anlamı şöyledir, “Kapı kilitliyken bize kapıyı aç.” Şöyle ki tüm kapıların kilitli olduğunu görür ve kapıya vurmaya başlar.

33) Rabaş, Makale 2 (1991), Çalışmada, “Ey İsrail, Efendine Tanrına Geri Dön,” Nedir?

Kişi Yaradan’a dua eder ve der ki, “Bana yardım etmek zorundasın, çünkü ben herkesten daha kötüyüm, zira kalbimi alma arzusunun kontrol ettiğini hissediyorum ve bu yüzden de benim kalbime Keduşa’dan hiçbir şey giremiyor. Ben lüks bir şey istemiyorum, tek istediğim Yaradan uğruna bir şey yapabilmek ve buna hiçbir şekilde muktedir değilim, bu nedenle bana yalnız Sen yardım edebilirsin.”

Bununla şu yazılanı (Mezmurlar 34), yorumlamalıyız, “Yaradan kalbi kırık olana yakındır.” Bunlar Yaradan’ın yardımını isterler ki böylece kalpleri kırık olmasın, bütün olsun. Bu ancak eğer kişi ihsan etme arzusuyla ödüllenirse olabilir. Bu nedenle, kişi Yaradan’dan ona ihsan etme arzusunu vermesini talep eder, zira dünyada, Yaradan uğruna çalışabilme becerisinden başka hiçbir eksiğinin olmadığını görür. Dolayısıyla yalnız Yaradan’a yakın olmayı talep eder; şöyle bir kural vardır, “ölçüsüne göre ölçülür.” Bu nedenle Yaradan onu yakınına getirir. “Yaradan kalbi kırık olana yakındır,” sözlerinin anlamı budur.

34) Baal HaSulam, Şamati 18, Çalışmada, “Ruhum Gizlice Ağlayacak,” Nedir?

Ağlamak meselesi çok önemlidir. Bilgelerimizin yazdığı üzere: “Tüm kapılar kilitlidir, gözyaşı kapıları hariç.” Dünyadakiler bunu sorgular: “Eğer gözyaşlarının kapıları kilitli değilse, diğer kapılara neden ihtiyaç vardır? Bu şöyledir denir: “Bu, kişinin arkadaşından çok ihtiyaç duyduğu bir şeyi istemesi gibidir. Ondan ricada bulunur ve her tarzda ona yalvarır, ancak arkadaşı talebine hiç kulak asmamaktadır. Kişi rica ve yalvarışlarının artık işe yaramadığını görünce, ağlayarak sesini yükseltir.”

Bununla ilgili şöyle denmiştir: “Tüm kapılar kilitlidir, gözyaşlarının kapıları hariç.” Peki, gözyaşı kapıları ne zamanlar kilitli değilmiş? Tüm diğer kapılar kesinlikle kapalı olduğu zaman. Ancak o zaman gözyaşı kapılarına yer vardır ve kişi onların kilitli olmadığını görecektir.

35) Rabaş, 14. Mektup

“Gözyaşı kapıları kapalı değil.” Şaarei (kapılar) kelimesi Se’arot (saç ya da fırtınalar) kelimesinden gelir, bu üstesinden gelmedir. “Gözyaşları” “yırtma, kopma” kelimesinden gelir, yani burada diğer arzularla beraber bir karışım vardır ve bu arzuların tam ortasında sevgiye ve cennet korkusuna doğru üstesinden gelme arzunun kısa anı vardır. “…kapalı değil,” orada daha ziyade büyük miktarlara bağlanan o an vardır. Miktar tamamlandığında kişi manevi kıyafeti hissetmeye başlar.

Bu gözyaşının öneminin anlamıdır, yani kişi en aşağı aşamada olsa ve en temel arzulara sahip olsa bile, o yine de bunun üstesinden gelme gücüne sahiptir, yani kalpteki noktasından Yaradan’a özlem duyar ve yakarır, bu nedenle bu kuvvet çok önemlidir.

 

KAPANIŞ DUASI

36) Rabaş, Makale 3(1991) , Çalışmada, “Günahkâr Hazırlayacak, Erdemli Giyecek,” Nedir?

Şöyle yazılmıştır (bitiş duasında): “Ve sen günahkârların tövbe etmesini istiyorsun, onların ölümünü arzu etmiyorsun. “Günahkârların ölümünü değil, kötü yoldan dönüp yaşamasını istiyorum.” Bu, kişi iyi işler yaptığında, yani Yaradan’la Dvekut’a ulaşmak istediğinde, yukarıdan ona içindeki kötülüğün gösterileceği anlamına gelir ve kişi günahkâr derecesine ulaşır. O zaman, kişi mücadeleden kaçmak ister ve bu çalışmanın kendisine göre olmadığını söyler, çünkü her seferinde gerçeği, doğası gereği alma arzusunun, kişinin onu atıp yerine ihsan etme arzusunu alması konusunda hemfikir olamayacağını görür.

Ve ona bu durumu, günahkâr olduğunu kim ifşa eder? Bunu ona ifşa eden Yaradan’dır. Soru şudur: ‘Yaradan bunu neden ona ifşa etti? Günahkâr olarak ölmesi için mi?’ Ancak Yaradan, günahkârların ölmesini istemez. Öyleyse günahkâr olduğunu ona neden ifşa etti? Bu yalnız onun tövbe etmesi içindir; şöyle yazıldığı gibi, “Günahkârlar, kendi yollarından dönüp yaşasınlar.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,094