e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi Materyalleri > Sabah Dersi Materyali 2020 – Sevgi Tüm Günahları Örter

Sabah Dersi Materyali 2020 – Sevgi Tüm Günahları Örter

1) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Önsöz, 34

Örneğin görme duyumuzu ele alalım: önümüzde engin, mükemmel bir şekilde doldurulmuş bir dünya görüyoruz. Ancak gerçekte tüm bunları kendi içimizde görüyoruz. Başka bir deyişle, beynimizin arkasında her şeyi bize göründüğü şekilde resmeden ancak dışımızdaki hiçbir şeyi göstermeyen bir çeşit fotoğraf makinesi vardır.

Bunun için, O bizim beynimizde orada görülen her şeyi tersyüz eden bir çeşit cilalanmış bir ayna yaptı ki böylece o şeyi beynimizin dışında, yüzümüzün önünde görebilelim. Bununla beraber, dışımızda gördüğümüz şey gerçek değildir. Yine de dışımızdaki her şeyi algılamamızı ve görmemizi sağlayan beynimizde yaratmış olduğu o cilalanmış ayna için O’nun İlahi Takdir’ine minnettar olmalıyız. Çünkü böylece O, bize her şeyi açık bilgi ve edinimle algılama ve her şeyi içeriden ve dışarıdan ölçme gücünü verdi.

Bu olmadan algımızın büyük bir kısmını kaybederdik

2) Rabaş, Not 124, Bana Hizmet Etmek

“Tüm dünya bana hizmet etmek için yaratıldı.” Baal HaSulam’ın yorumuna göre, bu şöyledir: Eğer kişi dostunda gördüğü hatanın gerçekte kendi hatası olduğuna inanırsa ıslah edecek bir şeyi olur. Böylece tüm dünya ona hatalarını göstererek hizmet eder ve kişi böylece neyi düzeltmesi gerektiğini aramak zorunda kalmaz aksine ona kendi hatalarını göstermekle onlar kişiye büyük bir iyilik yapmış olurlar.

3) Rabaş, Makale 19, Çalışmada Tora’nın “Orta Çizgi” Dediği Şey Nedir -2 (1990)

Ari’nin şu sözlerini açıklayabiliriz, “Işığı örten Se’arot (saçlar) meselesinden dolayı, onlar değersiz oldukları sürece ışıktan haz alırlar.” İnanmalıyız ki, Yaradan bize bir arzu ve iyi eylemler yapma özlemi verdi. Kişi değersiz olduğu sürece Yaradan’ın onu iyi şeyler yapmaya zorladığını hissedemez. Yaradan’ın, Kendini kıyafetlerle saklamasının sebebi budur ve bu kıyafetin adı Lo Lişma’dır. Diğer bir deyişle, bazen Yaradan Kendini dostların kıyafetinde saklar.

4) Kutsl Şlah, Şaar HaOtiot

Arkadaşınızın erdemleri istediğiniz gibi olmasa da, onu tolere etmeli ve sevmelisiniz, çünkü onu Yaradan yarattı.

5) Rabaş, Makale 1, Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al -1 (1985)

Rav Yehoşua Ben Perahia bununla ilgili der ki: “Herkesi haklı çıkar,” yani kişi, herkesi haklı çıkarmalıdır.

Bu demektir ki kişinin, onlarda iyi nitelikler bulamaması, onların hatası değildir. Tam tersine, kişi, genel halkın erdemlerini görebilme gücüne sahip değildir. Bu nedenle, kişi, kendi ruhunun niteliklerine göre görür. Bu, kişinin edinimine göre doğrudur, fakat gerçeğe göre doğru değildir. Diğer bir deyişle, edinen kişiden bağımsız olarak, kendi içinde gerçek olan bir şey vardır.

Herkes, kendi edinimine göre hareket eder, gerçeği vardır, yani gerçek, onu edinene göre değişir.

6) Rabaş, Makale 17, Dostların Önemine Dair (1984)

Fakat kişi, kendi erdemlerinin ve niteliklerinin dostununkinden daha yüce ve daha iyi olduğunu görebiliyorsa, dostunu nasıl kendisinden daha yüce olarak düşünebilir? Bunu anlamanın iki yolu vardır:

1) Kişi mantık ötesi inançla gider: bir kez onu dost olarak seçtiğinde, onu mantık ötesi takdir eder.

2) Bu mantık dâhilinde daha doğaldır. Eğer diğerini dostu olarak kabul etmeye karar verdiyse ve onu sevmeye çalışıyorsa, o zaman aradaki sevgi vasıtasıyla sadece iyi şeyleri görmek doğaldır. Dostunda kötü şeyler olsa bile, onları görmez, şöyle yazıldığı gibi, “sevgi tüm günahları örter.”

7) Rabbi Abraham Yeşua

Kişi, kendi dışındaki değil yalnız kendi acılarını görür. Buna verilen tavsiye kendi önünde olana bakmasıdır. Başka bir kişinin yanlış bir şey yaptığını görürse, şöyle düşünmelidir, “Yaradan neden bu şeyi eğer bu kendi evimin duvarlarına dokunmuyorsa Yaradan böyle bir şeyi görmemi sağladı, eğilimin kışkırtması yüzünden gözlerim göremediği için mi?”

8) Rabaş, Makale 19, Çalışmada Tora’ya Neden ‘Orta Çizgi’ Denir? – 2 (1990)

Yine de kişi, yukarıda söylenen “O’ndan başkası yok,” koşuluna yani onu iyi eylemler yapmaya zorlayanın Yaradan olduğuna inanmalıdır, fakat henüz onu zorlayanın Yaradan olduğunu bilmeye layık olmadığından, Yaradan kendini onlar vasıtasıyla bu eylemleri gerçekleştirdiği kan ve etle kıyafetlendirir. Bu nedenle Yaradan Ahoraim (sırt/arka) formunda hareket eder.

Diğer bir deyişle kişi, insanların yüzlerini görür fakat bu yüzlerin arkasında bu eylemleri yapan Yaradan’ın durduğuna inanmalıdır. Bu demektir ki, insanın arkasında Yaradan durur ve Yaradan’ın istediği eylemleri yerine getirmesi için onu zorlar. Öyle anlaşılıyor ki, her şeyi Yaradan yapıyor ama insan inanması gerekeni değil, gördüğünü hesaba katıyor.

9) Baal HaSulam, Şamati 67- Günahtan Uzak Dur

Arkadaşını aldattığını düşünen kişinin, Yaradan´dan başkasını aldatmadığını söyleyebiliriz; çünkü insanın bedeninden başka yalnızca Yaradan vardır. Zira yaratılışın temeli şudur; insan, sadece insanın kendi algısında yaratık diye adlandırılır. Yaradan insanın kendisini, O´ndan ayrı var olduğunu hissetmesini ister. Ancak bunun dışında, “Tüm dünya O´nun ihtişamı ile doludur.”

Dolayısıyla kişi dostunu kandırdığında Yaradan´ı kandırır ve eğer dostunu üzerse, Yaradan´ı üzer. Bu nedenle, kişi her zaman doğru söylemeye alışık ise bu onun Yaradan´a saygı göstermesine yardım edecektir.

10) Baal HaSulam, Şamati 62- İnişler Ve Teşvikler, Çıkışlar Ve Şikâyetler

Saflık (temizlik) içinde çalışan birisi, daima kendinden şikâyet eder ve başkalarını onun kendisini hissettiği kademeden daha yukarıda görür.

11) Rabaş, Makale 17, Dostların Önemine Dair (1984)

Eğer kişi dost sevgisine sahipse, sevginin kuralı, dostunun hatalarını değil, erdemlerini görmeyi istemektir. Dolayısıyla, eğer kişi dostunda bazı hatalar görürse, bu dostunun hatalı olduğundan değildir. Ancak gören hatalıdır; yani onun dost sevgisi kusurlu olduğu için, dostunda hatalar görmektedir.

Dolayısıyla, şimdi dostunun ıslahı ile ilgilenmemelidir. Aksine, kendisinin ıslaha ihtiyacı vardır. Yukarıda bahsedilenlerden çıkan sonuç şudur ki, kişi dostunda gördüğü hataların düzeltilmesiyle ilgilenmemeli, kendisinin dost sevgisinde yarattığı kusuru düzeltmelidir. Ve kendisini düzelttiği zaman, dostunun hatalarını değil, sadece erdemlerini görecektir.

12) Likutey Etzot, “Barış” Madde 10

Kişi dostuna olumsuz bakmamalıdır, onun içinde iyi olmayanı bulup, arkadaşının çalışmasında kusurlar aramamalıdır. Tam tersine daima iyi olana bakmalıdır; her zaman onun erdemlerini ve iyiliklerini aramalıdır ve böylece her şeyde barış olacaktır.

13) Rabaş, Makale 8, Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al 2 (1985)

Yaradan sevgisi seviyesini elde etmeyi isteyen insanlar grubuyla birleştikten, onlardan, ihsan etmek için çalışma gücünü almayı ve Yaradan sevgisini elde etmenin gerekliliğine dair, onların sözlerinden etkilenmeyi diledikten sonra, gruptaki her dostu, kendinden daha yüce kabul etmelidir. Her birinin kendisini, neden herkesin en küçüğü olarak hissetmesi gerektiğinin sebebi, budur, zira daha büyük olan kişi, kendinden daha küçük olan birinden alamaz, onun sözlerinden pek etkilenmez. Aksine, sadece daha küçük olan, daha büyük olanı takdir ederek etkilenir.

14) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır? (1988)

Yine de yüceliği edinmenin iki koşulu vardır: 1. Çevreyi her zaman, O’nu büyük gösterdiği ölçüde takdir et ve dinle 2. Çevre, yüce olmalıdır şöyle yazdığı gibi: ‘Kral’ın ihtişamı, insanın çokluğundadır.’

“İlk koşulu edinmek için, her bir öğrenci, tüm dostlar içinde kendisinin en küçük olduğunu hissetmelidir. Bu aşamada, yüceliğin takdirini herkesten alabilir zira yüce olan, küçük olandan alamaz, onun sözlerinden çok daha az etkilenir. Daha ziyade, yalnızca küçük olan, yüce olanın takdirinden etkilenir.”

“İkinci koşulla ilgili olarak, her öğrenci, her bir dostunun erdemlerini övmeli ve ona, neslin en yücesi olarak değer vermelidir. O zaman, nitelik, nicelikten daha önemli olduğundan bu çevre onu, yeterince yüce bir çevre olarak etkileyecektir.”

15) Rabaş, Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Baal HaSulam’ın şunu söylediğini de duydum, kişinin kendini-sevmekten çıkmasına ve Yaradan’ın sevgisiyle ödüllendirilmesine yardım edecek olan tek şey, dost sevgisidir. Dolayısıyla, bana göre onlardan uzak durmak ve bağ kurmaktan kaçınmak daha iyi olsa da onlarla bağ kurmaktan başka çarem yok.

“Ancak başka çarem yok ve tüm dostlarımın yüksek bir derecede olduklarına fakat onların erdemini kendi gözlerimle göremediğime mantık ötesi olarak inanmak zorundayım.” Bu, kişinin neden mantık ötesi inanması gerektiğinin göstergesidir. Fakat kişi, dostlarının erdemini mantık dahilinde gördüğünde, dostlarından kesinlikle büyük faydalar elde edebilir.

16) Rabaş, Makale 1, Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al -1 (1985)

Herkes kendisini öğrenciler arasında en küçük olarak görmelidir.

Ancak, yine de kişi, kendisini öğrencilerin en küçüğü olarak nasıl görebilir? Burada, sadece mantık ötesi geçerlidir. Buna, “Kendin için bir öğretmen yap” denir, yani diğerleri, ona kıyasla, bir öğretmen, o ise sadece bir öğrenci olarak kabul edilir.

Bu büyük bir çabadır, çünkü kural gereği, kişinin hataları her zaman gizliyken, diğerlerinin eksiklikleri her zaman ortadadır. Yine de kişi, diğerini, erdemli olarak görmelidir ve kişi için, diğerinin söylediği veya yaptığı şeyi kabul etmek, onun hareketlerinden öğrenmek, yapmaya değerdir.

Fakat beden, bununla hemfikir olmaz, çünkü kişi, ne zaman diğerinden öğrenmek zorunda olsa, yani eğer diğerine karşı yüksek takdiri varsa, diğer kişi, ona görev verir ve beden, diğer kişinin görüşlerini ve hareketlerini iptal eder. Çünkü beden dinlenmek ister, bu, onun için daha iyidir ve dostunun görüşlerini ve hareketlerini göz ardı etmek daha uygundur, böylece çaba sarf etmesine gerek kalmaz.

Bu nedenle, buna, “Kendin için bir öğretmen yap” denir. Bu demektir ki dostun, senin öğretmenin olması için, bunu yapman gerekir. Diğer bir deyişle, bu akılla ilgili değildir, çünkü akıl, diğer türlüsünü ileri sürer ve hatta bazen zıt olanı, yani kendisinin öğretmen olabileceğini ve diğerinin de onun öğrencisi olabileceğini ona gösterir. Bu nedenle buna, “Yap” yani akıl yürütmek değil yapmak denir.

17) Rabaş, Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Yaradan’la Dvekut’a ulaşmak için yeterli olacak yeni nitelikler, dostların bütünleşmesiyle elde edilir. Ve tüm bunlar kişi dostlarının erdemlerini gördüğünde söylenebilir. O zaman onların eylemlerinden öğrenmesi gerektiğini söylemek uygun olacaktır. Fakat kişi kendinin onlardan daha nitelikli olduğunu gördüğünde, dostlarından alacağı bir şey yoktur. Bu sebeple derler ki, kötü eğilim gelip kişiye dostlarının değersizliğini gösterdiğinde, kişi, mantık ötesi gitmelidir. Fakat mantık dahilinde, dostlarının ondan daha yüksek derecede olduğunu görebilirse bu kesinlikle daha iyi ve başarılı olur. Bununla Kabalist Elimeleh’in bizim için yazdığı şu duayı anlayabiliriz, “Bırak kalbimiz dostların yanlışlarını değil, erdemlerini görsün.”

18) Rabaş Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Dahası, dostlarına baktığında, mantık dahilinde, hepsinin Yaradan için çalıştığını görür ve o zaman kendi bedeni de bu çalışmaya izin verir.

Bedenin kişiyi ihsan etmek için yönlendirmek istemesinin sebebi, daha önce belirttiğimiz gibi, aşağıda olmaya tahammülsüz olmasıdır. Gururdan dolayı kişi dostunun ondan daha yüce olduğu bir durumu kabullenmeye isteksizdir. Bu nedenle, dostlarının ondan daha yüksek seviyede olduğunu gördüğünde, bu onun her koşulda yükselmesine sebep olur.

19) Rabaş Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Atalarımızın şöyle söylemesinin anlamı budur, “Karşılıklı kıskançlık, ilmi yükseltir.” Diğer bir deyişle, dostlar toplumu hem düşüncede hem de eylemde yüksek bir seviyede gördüklerinde, her birinin, kendi bedeninin nitelikleri aracılığıyla, sahip olduğu seviyeden daha yüksek bir seviyeye yükselmek zorunda kalması doğaldır.

20) Maor VaŞemeş, Paraşat Yitro

Kişi dostunun kendisinden daha çok Yaradan’a hizmet ettiğini gözünde canlandırmalıdır. ‘Yazarlar,’ ‘kıskançlık bilgeliği arttırır,’ derler. Böylece Yaradan çalışmasında, kişi büyür gücü artar. ‘Her biri dostunun gölgeliğinde yanar,’ sözünün anlamı budur, ‘aşırı istek’ sözünden gelir. Dostunun gölgeliğinin kendisininkinden daha büyük olduğunu gördüğünde, içinde bir ateş yanar ve ruhu Yaradan çalışmasına doğru ateş alır böylece daha çok Tanrısallık edinir.

xxxx

21) Rabbi Kalonymus Kalman Epstein, Maor VaShemesh, “Şarkıların Şarkısının Sedası”

Yaradan çalışmasının kalbi ve kökü dost sevgisidir. Bu yolla, kişi gerçek Yaradan çalışmasına ulaşabilir. Dostlarının Tora ve dua içinde Yaradan’a hizmet etme peşinde koşup, özlem duyduğunu gördüğü zaman, bu kişinin kalbini heyecanla doldurur; dostlarının tüm eylemleri, gözüne kendi eylemlerinden daha yüce görünür.

22) Baal HaSulam, Şamati 99 – O Günahkâr Veya Hak’tan Yana Olan Demedi

Eğer kişinin maneviyat için hiçbir arzusu ve tutkusu yoksa, eğer maneviyat için arzusu olan insanların arasındaysa ve bu insanları seviyorsa, kendinde güçlükleri yenecek güç, istek ve arzular olmasa dahi, o da onlara hâkim olan gücü, onların arzularını ve heveslerini alır. Bu insanlara atfettiği yüceliğe ve önemliliğe göre yeni güçler alacaktır.

23) Maor VaShemesh, Ki Tetze

Dost sevgisi, dostlarla bir olma yoluyla kişi neslin erdemlilerine yakınlaşır. Bu yolla, tam bir teslimiyete erişir, zira arkadaşlarının çalışmalarını, kalplerindeki ateşin yoğunluğunu, Yaradan’a hizmet etmek için olan coşkularını görür. Böyle benzer şekilde davranmayı öğrenir, alçak gönüllüğü kabullenir ve tam bir pişmanlıkla tövbe eder.

24) Maor VaŞameş, Tetzave

Kişiyi başka birini sevmeye getiren temel şey, kişinin kendi gözünde kendisini alelade ve değersiz görmesi ve her zaman, kendi yaptığı her şeyde kusur bulmasıdır ve dostlarının erdemlerini ve yaptıkları işleri yüce görmesidir. Bu yolla dost sevgisine ve dostuyla birliğe gelir. Aksine, eğer kişi kendi gözünde kendini büyük görürse ve mağrur olursa, doğal olarak dostlarının hatalarını görür ve nefret eder, zira arkadaşı onun gözünde çok değersizdir.

25) Rabaş, Not 47, Herkesten Daha Kötü

Kişi, herkesten daha kötü olduğunu hissetmelidir, çünkü onun sahip olduğu hatalara hiç kimsenin sahip olmadığını hisseder, onların çalışmada kendisinden daha az uğraştıklarını görmesine rağmen.

26) Baal HaSulam, 21. Mektup

Eğer günahlarını temizlemek istersen, nefsin köreltilmesi yerine kibrin iptali ile uğraşmalısın yani dünyadaki en kötü ve aşağılık insan olduğunu hissetmeye başlamalısın. Bunu anlamak eğitim ve öğrenim gerektirir ve kendini kandırıp kandırmadığını anlamak için her sefer bunu test etmelisin. Dostların önünde kendini eğmen de buna yardım eder.

Ancak, aklında tutmalısın ki, sadece doğru insanların önünde kendini eğmelisin. Eğer bununla fiilen meşgul olmak istersen, Tanrı korusun yabancıların önünde değil, grubumuzun önünde kendini iptal etmelisin. Ancak kesinlikle bilmelisin ki, dünyanın en kötü ve aşağılık insanı sensin çünkü gerçek bu.

27) Rabaş, Makale 21, Mantık Ötesine Dair (1986)

Dostlar arasında, eğer kişi dostunun erdemini mantık dâhilinde görebilirse, bu çok daha iyidir.

Ve yine de bedenin doğası tam tersidir, dostunun erdemini değil, daima hatalarını görür. Bu nedenle atalarımız şöyle der: “Her insanı olumlu şekilde yargıla.” Diğer bir deyişle, mantık dahilinde dostunun hatalı olduğunu görsen bile, yine de onu olumlu olarak yargılamaya çalışmalısın. Ve bu ancak mantık ötesi olabilir. Öyle ki kişi mantığıyla dostunu haklı çıkaramasa da onu her şeye rağmen mantık ötesi olarak haklı görebilir.

28) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır? (1988)

“Aklı ona, dostunun gerçek yüzünü, ona olan nefretini gösterdiğinde, onu erdemine göre yargılamak nasıl mümkün olabilir?” Bedene, bununla ilgili ne söyleyebilir? Dostunun önünde, neden kendini eğmek zorundadır?

Cevap şudur; kişi, Yaradan’la “form eşitliği” denilen, Dvekut’u (birleşme) başarmak ister, yani kendi menfaatini düşünmemelidir. Öyleyse dostun önünde eğilmek, neden zor bir şeydir? Bunun nedeni şudur; kendi değerini iptal etmesi gerekmektedir ve yaşamak istediği tüm hayat, yalnız başkalarının yararına çalışmak için olan becerisini göz önüne almaktır, bu, başkalarını sevmek ile başlayan, insan ve insan arasındakinden, Yaradan sevgisine doğrudur.

Dahası, mantığıyla, onu sevmek zorunda olanların, dostları olduğunu düşündüğünden mantığın üstesinden gelip, mantık ötesi giderek, her şeyi kendisi için değil başkaları için yaptığını ve “Kendim için yaşamak değerli değil,” diyebileceği bir yeri vardır. Kişi, her zaman böyle söyleyebilme durumunda olmamasına rağmen, bu, yine de çalışmanın amacıdır. Bu nedenle, bedene verecek bir cevabı vardır.

29) Rabaş, Makale 30, Dostlar Meclisinde Ne Aranmalıdır? (1988)

Dost sevgisi başkalarını sevmeye dayanır ve bununla Yaradan sevgisi edinilir, normalinde dost sevgisi olarak bilinen şeyin, tam zıttıdır. Diğer bir deyişle, dost sevgisi, dostlarım beni sevecek demek, değildir. Aksine, dostlarımı sevmek zorunda olan benim, demektir. Bu sebeple, dostun onu kötülemesi ve ondan kesinlikle nefret etmesi önemli değildir. Onun yerine, başkalarını sevmeyi başarmak isteyen kişinin, bir diğerini sevmenin ıslahına ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, kişi, çaba sarf edip dostunu erdemine göre yargıladığında, kişinin gösterdiği çaba “aşağıdan uyandırılma” denilen, Segula’dır (çare/güç/erdemlilik), bununla kişiye, istisnasız tüm dostları sevebilmesi için, yukarıdan güç verilir.

30) Baal Hasulam, 11. Mektup

Ayrıca senden dost sevgisine çaba harcamanı, dostlar arasındaki sevgiyi arttıracak taktikler geliştirmeni ve aranızdaki bedensel meseleleri, nefrete yol açtığı ve Yaradan’a memnuniyet verenler arasında nefretin olmaması gerektiği için, iptal etmenizi rica ediyorum. Daha ziyade dostlar arasında büyük bir şefkat ve sevgi olur.

31) Rabaş, 40. Mektup

Bunun için bir dua vardır; bu, Yaradan’ın dostunun sevgisini hissetmesine yardım etmesi ve dostunu kalbine yakınlaştırmasıyla ilgilidir.

32) Rabaş, 40. Mektup

Sevgi “Kendine bir dost satın al” vasıtasıyla gerçekleşir. Diğer bir deyişle, eylemler vasıtasıyla kişi dostunun kalbini satın alır. Dostunun kalbinin bir taş gibi olduğunu görse bile, bu bir bahane değildir. Eğer çalışmanın onunla dost olmak için uygun olduğunu hissederse, o zaman onu iyi eylemlerle satın almalıdır. …

Dosta verilen her hediye, taşa delik açan kurşun gibidir. İlk kurşun taşı sadece çizse bile, ikinci kurşun yerine ulaşıp çentik atar ve bir üçüncüsü delik açar.

Ve kurşunlar vasıtasıyla, tekrar tekrar vurur ve bu dostunun tüm hediyelerinin bir araya geldiği taştan kalbinde bir delik açar. Ve her bir hediye yani tüm sevgi kıvılcımları taştan kalbin deliğinde bir araya geldiğinde sevgi alev olur.

Kıvılcımla, alev arasındaki fark şudur ki sevginin olduğu yerde açık bir ifşa vardır, yani içinde sevgi ateşinin yandığı her bir dost için bu bir ifşadır. Ve sevginin ateşi kişinin yolda karşılaştığı her arzuyu yakar.

33) Şem Mişmuel Yom Kippur Tav-Reish-Ayin-Gimel

Kolektifte birlik yaratmak, yalnızca toz haline gelmekle, herkesin kendini toz haline getirmesi ve kabuğunun kalınlığından çıkması yoluyla olur. Döverek toz haline getirme yoluyla, ruhun ışığı parlar ve gerçekten tüm İsrail bir olur.

34) Rabaş, 40. Mektup

En güçlü olanların bile kalplerinin yıpranması pahasına, her ikisi de kalbinin duvarlarından sıcaklık yayar ve bu sıcaklık bir sevgi giysisi oluşturana kadar sevginin kıvılcımlarını ateşler. Sonra, her ikisi bir battaniye ile örtülmüş olur, yani tek sevgi her ikisini de örter ve sarar, tıpkı Dvekut’un (birleşme) ikiyi bir olarak birleştirmesi gibi.

Ve kişi dostunun sevgisini hissetmeye başladığında, yenilik hoşa gider kuralı gereği haz ve neşe içinde derhal uyanmaya başlar. Dostunun sevgisi onun için yeni bir şeydir çünkü o zamana kadar kendi iyiliğini düşünen tek kişi kendisiydi. Fakat dostunun onunla ilgilendiğini keşfettiği an, bu onun içinde ölçülemez bir neşe uyandırır, insan sadece haz hissettiği yerde olmak istediğinden artık kendisiyle ilgilenmez. Ve dostuyla ilgilenerek, haz hissetmeye başladığından doğal olarak kendisini düşünmez.

35) Baal HaSulam – 2. Mektup

Sana aramızdaki sevginin soğuma korkusunu içinde uyandırmanı tavsiye edeceğim. Akıl bunu anlamayı ret etse de, düşün, eğer sevgiyi artıracak bir taktik varsa ve kişi onu arttırmıyorsa, bu da düşüş olarak kabul edilir.

Bu tıpkı dostuna büyük bir hediye veren kişinin durumu gibidir. Eylem sırasında kalbindeki sevgi, eylemden sonra kalbinde geride kalan sevgiden farklıdır. Daha ziyade, sevginin bereketi tamamıyla kaybolana kadar gittikçe küçülür. Bu nedenle, hediyeyi veren kendinde bunu her gün yenilemek için bir taktik bulmak zorundadır.

Tüm çalışmamız budur—her geçen gün aramızdaki sevgiyi göstermek, tıpkı almak gibi, yani akla pek çok ilave yaparak artırmak ve çoğaltmak, ta ki şimdinin bereketi gerçek bir hediye gibi duyularımıza dokunana kadar. Bu zamanı geldiğinde kullanılacak büyük taktikler gerektirir.

36) Rabaş, Makale 738, Tuz Antlaşması

“Tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” bu tuz antlaşması meselesidir. Ve bu antlaşma mantık ötesidir zira kişi dostundan iyi şeyler aldığı zaman onlar bir antlaşma yapmalıdırlar.

Ve bu antlaşmayı yapma meselesi tam da her birinin diğerinden şikayetleri ve talepleri olduğu, öfke ve ayrılık olduğu zaman olmalıdır. Ve böylece yaptıkları bu antlaşma onlar arasında sevgi ve birliği korur. Ve kural şudur ki, ne zaman içlerinden biri diğerine zarar vermek isterse ona aralarında yapmış oldukları antlaşma hatırlatılır.

Bu onların sevgi ve barışı korumaya zorunlu kılar ve “tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” sözünün anlamı budur yani Yaradan’a doğru yaklaşma çalışması tuz antlaşması ile olmak zorundadır, bu her şeyin temelidir.

37) Likutey Tora, Nitzavim 44b

Antlaşma yapmak yoluyla, onların sevgisi sonsuz olacak ve asla zayıflamayacaktır. Hiçbir engel onları ayırmayacaktır, zira onların arasında güçlü ve sarsılmaz bir bağ vardır ve onları kalpten harika bir düğümle bağlar, bu aklın ve mantığın ötesindedir. Her ne kadar akıl ve mantık bu sevgiyi bitirmek veya nefrete yol açmak istese de gene de bu anlaşmayı yaptıkları için, onların sevgisi sonsuza kadar var olacaktır. Bu sevgi, bu sarsılmaz bağ tüm suçları örtecektir, zira onlar tek bir beden gibi bağlanmanın anlaşmasını yapmışlardır. Kişi nasıl kendini sevmekten vaz geçemez ise, dostunu sevmekten de vaz geçmeyecektir.

38) Rabaş, Makale 9, Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır (1984)

Eğer bir toplum, belirli kişilerden oluşuyorsa, bir araya geldikleri zaman, orada mutlaka bu “grubu” kurmayı arzulayan biri olmalıdır. Böylece, bu insanların birbirleri için uygun olduklarını görerek onları seçer. Diğer bir deyişle, her birinin, dost sevgisi kıvılcımı vardır, fakat bu kıvılcım, her birinin içindeki sevginin ışığını tutuşturmaz, bu nedenle kıvılcımların büyük bir ateş olması için birlik olmaya hemfikir olurlar.

Bu nedenle, kişi, onları gizlice gözetlediği zaman, bunun üstesinden gelmeli ve demelidir ki, “Grup, başkalarını sevme yolunda yürümeleri gerektiğine hemfikir olanlardır.” Ve herkes dostlarını haklı çıkardığı zaman, tüm kıvılcımlar bir kez daha tutuşacak ve tekrar tek büyük bir alev olacaktır.

39) Rabaş, Makale 9, Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır (1984)

“Kişi her zaman evinin kirişlerini satmalı ve ayakkabılarını giymeli,” diyen atalarımızın sözlerini şimdi anlayabiliriz. Min’alim (ayakkabılar), kapamak anlamındaki Ne’ilat Delet (kapıyı kilitlemek) kelimesinden gelir. Kişi, bir kez dostunu gizlice gözetlediğinde, –Rigel (gizlice gözetledi), Raglaim (ayaklar/ bacaklar) kelimesinden gelir- “evinin kirişlerini satmalıdır” yani kendisi ve dostu arasındaki bağa dair evinde olan her şeyi, yani sahip olduğu ajanları, dostlara iftira edenleri satmalıdır.

O zaman, “Her şeyi sat”, ajanların ona getirmiş olduğu tüm olayları uzaklaştır ve onun yerine, ayakkabılarını giy anlamına gelir. Bu demektir ki, kişi, ajanları, artık o topraklarda değillermiş gibi kilitleyip saklamalı ve onlara dair sahip olduğu tüm soruları ve talepleri kesmelidir. Ve ancak o zaman her şey, huzur içinde yerli yerine oturur.

40) Maor VaŞemeş – Devarim

Biliyoruz, temel olan şey bağ kurmak, sevgi ve dostlar arsındaki gerçek şefkattir, bu tam bir kurtuluşa ve Dinim’in hafiflemesine neden olur. Böylece sevgi, tatlılık ve dostlukla bir araya gelip toplanabilirsiniz. Böylece tüm Dinim af olur ve Rahamim ile hafifler ve bu bağ ile tam bir merhamet ve Hassadim ortaya çıkar.

41) Zohar, İki Nokta, Madde 121

Bu dünyada tattığımız, Onun eşsiz ve benzersizliği ile çelişen şeyler bizi Yaradan’dan ayırır. Gene de, bize emredildiği gibi Yaradan’ımızı memnun etmek için sevgi ile Tora ve Mitzvot için tüm ruhumuz ve gücümüzle çaba gösterdiğimiz zaman, bu ayırıcı güçlerin hiçbiri bizi, ruhumuzdan ve gücümüzden Yaradan sevgisini azaltarak etkileyemez. Aksine bu durumda, üstesinden geldiğimiz her çelişki O’nun bilgeliğini edinmek için bir geçit haline gelir. Çünkü her çelişkide özel bir nitelik vardır, O’na erişmede özel bir dereceyi ifşa eden. Ve buna layık olanlar, karanlığı aydınlığa, acıyı tatlıya çevirmekle ödüllenirler. Ayrılığın tüm güçleri – aklın karanlığı ve bedenin acısı – yüce kademeleri edinmek için onlara geçit olur. Böylece karanlık, büyük bir ışık, acı ise tatlı olur.

Böylece, daha önce O’nun rehberliği yönetimindeki tüm ayırıcı güçler şimdi birlik olmaya dönüşürler ve tüm dünyayı erdeme göre yargılarlar.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,093