e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi Materyalleri > Sabah Dersi Materyali 2020 – Sukkot

Sabah Dersi Materyali 2020 – Sukkot

1) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir?

Sukkot geçici ikamet yeridir. Bu, daimi ikamete varmadan önce Tanrı’nın evi yolundayken, amacı geçici ikameti terk etmek olan, zaten daimi ikametle ödüllendirilmiş, yapacak daha fazla şeyi kalmamış kişi demektir. Bu sırada o sürekli Tanrı’nın sarayına ulaşmak ister, çalışması “geçici ziyaretçi” formunda olsa bile arayışı devam eder.

Ve şimdi Yaradan’ı yakınlaştırıp, şükrettiği ve övdüğü zamanki çalışmasını sürdürebilir. Sukkot zamanındaki memnuniyetini sürdürür ve bu geçici ikametin anlamıdır. Bu nedenle “daimi ikametgâhı bırakıp, geçici ikametgâhta kal” derler.

2) Baal HaSulam, 51. Mektup

Emir şudur, “Değişmez evden çık ve geçici evde otur.” Bu demektir ki, bunun geçici bir oturma ve “sürgün edilen ondan uzaklaştırılmış olmayacak,” olduğunu bil. Şöyle denildiği gibi, “Tüm dünya sana erdemli olduğunu söylese bile, sen kendi gözünde bayağı ol.” Bu aynı zamanda “Sen bütünüyle neşeyle dolacaksın,” sözünün anlamıdır.

Bu nedenle hasat bayramına (Sukkot), kişinin tıpkı kralın evindeymiş gibi Sukkah’ın gölgesinde neşe içinde oturması gerektiğini hatırlatmak için “çoşku zamanı” denir. “Otur” hiç fark olmadan “yaşamak” gibidir.

Ama yine de Sukkoh’ın gölgesinde oturduğunu bilmelidir, yani ahır ve şaraphanenin atığının gölgesinde. Ancak, kişi O’nun şu sözlerini “Değişmez evden çık, geçici evde otur,” duyduğundan, “O’nun gölgesi altında oturmaktan hoşnudum” der. Sonra çıkışı kişiyi girişi kadar mutlu eder.

3) Baal HaSulam, 51. Mektup

Bu, “Otur,” Mitzva’sının anlamıdır, tıpkı “bir yerde yaşamak” gibi, Kral Davut’un sorduğu gibi, “Yaradan’ın hoşnutluğuna tutunmak için tüm yaşamım boyunca O’nun evinde yaşayabilirim.” “Tanrı’nın evi” kutsal İlahiliktir tıpkı “Erdemli olanlar başlarındaki taçla oturur,” sözünde olduğu gibi. En iyisiyle ödüllendirildiklerinde, Sen onlar için daimi ve ebedi bir ev gibi olacaksın.

Yaradan Hizmetkârlarına şöyle söylemek ister, “Değişmez evden çıkıp, geçici evde otur,” yani sadece O’nun gölgesi altında. Bu Yaradan’ın gerçek gölgesi olan ahır ve şaraphanenin artığının gölgesi altında kişinin oturması, Sukkah’ın (kulübe) Mitzva’sı denilen “ışık Mitzva,” nın anlamıdır. Birbirleriyle çelişiyor olsalar da—çünkü dünyasal gözlerle ve ellerle hisseder ve görürüz ki, gölge atıktan gelir, gerçekte bu Yaradan’ın Kendisidir. Ancak, alıcı açısından bu iki zıt form kişinin içinde tanımlanmalıdır.

4) Rabaş 36. Mektup

Sazdan dam “mantık ötesi inanç” denilen inancın gölgesidir. Bu mantığın tersidir, çünkü mantık kişiyi boşluğa, ambara ve şaraphaneye getirir.

Bu demektir ki, mantık ve dünyasal gözün gördüğü açıdan şaraphane ve ambar israfı için yer vardır. Bu kendi içinde gölge yapar ve kişi bunun altında oturur. Bu demektir ki, o kendisi için en bayağı ve en kötü şeylerden bir yer yapar ve israf vasıtasıyla Sukkah’ın Mitzva’sını yerine getirir.

En önemlisi, bu Mitzva’dan sevinç elde eder, çünkü mantık ötesi inanca “Mitzva sevinci” denir. Öyle anlaşılıyor ki, realitede var olan tüm sorular ve kuşkular Sukkah’da ıslah edilir, çünkü onlar olmadan samandan dam yapmak mümkün değildir.

5) Rabaş 36. Mektup

Gölge” denilen sazdan dam özellikle şaraphane ve ambar israfından yapılır. Bu Sukkah sırasında söylediğimiz duanın anlamıdır, “Selden ve akıntıdan korunmak için.” Bu demektir ki, inanç kişiyi kötüden— yabancı düşünceler ve fikirler— korur ve israfın üzerine inşa edilir. Sadece bu yolla selden ve akıntıdan korunur; aksi takdirde kişi dünyanın akıntısına kapılıp gider.

6) Rabaş 36. Mektup

Cansız (cansız seviyedeki) insanlar yalnızca akılla beslediğinden ve yaşamlarını sürdürdüğünden, sel yeryüzünü devam ettiren bir şeydir. Onlar aklın erişemediği yerde tutunamazlar ve bu akıl onları cansız tutar.

Fakat gerçeğin yolundan yürümek isteyen kişi için sel uygun olmadığından, destek olarak aklı kabul etmemelidir. Eğer insan başarısız olur ve akıldan destek alırsa, düşüş nedeniyle derhal ızdırap çeker ve cehennemin dibine düşer.

Ancak, cansızlık onu korur ve düşüşten ızdırap çekmesini engeller. Çalışmasına destek için daima akıl aramasının sebebi budur. “Sel” denilen aklın içine düşmemek için yukarıda bahsedilen sazdan, damdan güç almalıdır, şöyle denildiği gibi, “sel ve akıntıdan korunmak için.”

7) Rabaş, Not 284, “Küçük Bir Mitzva [emir] Var, Adı Sukka”

İnancın özellikle, mantığın ötesinde olduğu kabul edildiği için Sukka, mantığın üzerini kapatan Sehaş [sazdan dam] kelimesinden gelir.

8) Rabaş, 12b. Mektup

Sukkah demek samandan dam demektir ki bu ambar ve şaraphane israfıdır. Sazdan dama “örtü,” örtüye ise “yüzün gizliliği” denir. Utanç ekmeğine sahip olmamamız için çalışma yerimiz olmalıdır, yani yaşam ve canlılık hissetmesek de Tora ve Mİtzvot’a bağlanmalıyız. Doğal olarak, sonrasında canlılığı alır ve ödülü lekelemeyiz, yani alan kişide var olan utanca bağlı olarak ödül lekelenmemelidir.

9) Rabaş 36. Mektup

Sukkah “inancın gölgesidir” ve yargıya göre onun gölgesi, güneşinden daha büyük olmalıdır.

Ayrıca bilinir ki, güneş bilmeyi, ay inancı işaret eder. Bu atalarımızın dediği gibidir, “Ay İsrail’e atfedilirken, güneş dünya uluslarına atfedilir.” Bu demektir ki güneşi gördüğümüz her an, gölgenin güneşten daha fazla olması için daha çok örtünmeliyiz.

10) Rabaş 36. Mektup

Eğer kişi ödüllendirilirse ve kendi kendine gölge ilave edemezse, yukarıdan ona merhamet edilir ve güneş onun için kapatılır. Fakat kişi bunun tersini bildiği için öfkelenir. İnsan aklına göre eğer kişinin güneşi varsa, daha çok güneşi olsun ister, fakat “Ben’im düşüncelerim senin düşüncelerin değil,” olduğundan, ona daha çok gölge verilir.

Eğer kişi gölgenin üstesinden gelirse, ona “bir güneş” verilir ve sonra o buna gölge ilave etmelidir. Eğer ekleyemezse, ona yukarıdan gölge verilir ve bu ebedi Dvekut ile ödüllendirilene kadar böyle devam eder.

11) Rabaş 36. Mektup

Kişi gölgeyi almak için yoğun çaba sarf etmeli, bunun kutsal bir gölge olduğunu, tüm bu gölgenin Sitra Ahra’dan değil, yukarıdan geldiğini ve inanca tutunması için verildiğini söylemelidir. Buna “inancın gölgesi” denir ve o kutsaldır, tıpkı, “Tanrı’nın yolları düzdür, erdemli ve bayağı orda yürür,” sözündeki gibi.

12) Rabaş 12. Mektup

Bilmeliyiz ki, “gölge” yani gizlilik, inancın ışığıyla ödüllendirilecek Kli (kap) demektir.

Atalarımızın söylediği “böylece senin neslin Sukkot’ta (kulübe, baraka) yaşayan, İsrail oğullarına sahip olduğumu bilecek,” ayetini yorumlayacağım. Rabbi Eliezer’a göre onlar ihtişam bulutlarıdır. Rabbi Akiva onların asıl (gerçek) Sukkot olduğunu söyler. Ve şimdi soruyorum, “Nasıl olur da biri gerçek Sukkot’tan, yani maddesel bir kulübeden bahsederken, diğeri manevi Sukkot, yani ihtişam bulutları der ve aralarında nasıl böyle bir ayrılık olur?”

Ancak, her ikisi de Tanrı’nın sözleridir ve burada hiçbir şekilde ihtilaf yoktur. Daha ziyade biri en temel şey Kelim, diğeri ışıklar der. Gerçek Sukkot, “samandan örtü” kelimesinden gelen gerçek gizlilik demektir. Rabbi Eliezer, “ihtişamın yedi bulutu” denilen ve inanç olarak kabul edilen ışıklardan bahsetmeliyiz der. Her iki anlayış Mısır’dan çıkış zamanıyla örtüşür. Dolayısıyla, kendimizi doğru yönlendirdiğimizde ışıkla ödüllendiriliriz

13) Baal HaSulam, Şamati 96- Çalışmada Ambar Ve Şarap İsrafı Nedir?

İki çeşit Sukkot vardır: 1) İhtişamın bulutları; 2) Ambar ve şaraphanenin boşa gitmesi.

Bulut, kişinin Keduşa (Kutsallık) üzerinde hissettiği gizlilik olarak kabul edilir. Eğer kişi bulutun, yani hissettiği gizliliğin üstesinden gelirse, ihtişam bulutlarıyla ödüllendirilir. Buna MAN-de-İma denir ve bu altı bin yıllık bir süreye yayılır. Bu, henüz “aslına uygun” bir doğa haline gelmemiş gizem olarak kabul edilir.

Ambar ve şaraphane israfına “aslına uygun doğa” denir, MAN-de-Malhut olarak kabul edilir ve bu özellikle “aşağıdan uyanış” denen inanç yoluyla inşa edilir.

MAN-de-İma, yukarıdan bir uyandırılış olarak kabul edilir; doğa olarak kabul edilmez. Bu demektir ki, kişi doğa gereği bereketi almaya hazır olmadığında, hiçbir ihsan alamaz.

Ancak, doğanın ötesinde olan, Yukarıdan uyanış açısından, Işık, “Ben onların kirliliğinin ortasındaki Yaradan’ım,” yoluyla aşağıda olanlara akar, Kutsal Zohar’da yazdığı gibi, “kişi günah işlese de asla işlememiş gibi olur.”

Oysa aşağıdan uyanışta, Işık dağılmaz. Daha ziyade kişi doğa tarafından yani kendi kendine vasıflandırılır, buna inanç vasıtasıyla ıslah edebileceği MAN de Nukva denir.

14) Rabaş, Makale 625, Sukkah Mitzva’sı

Sukkah inanç demektir, “inancın gölgesidir.” Doğal olarak, inancın tüm Mitzvot’a eşit olduğunu anlarız. Şöyle ki kişi inancı ölçüsünde Mitvot’u yerine getirir.

15) Rabaş, Not 284, “Küçük Bir Mitzva [emir] Var, Adı Sukka”

Kişi Yaradan rızası için olanı hedeflediğinde, yani Sukka denen Yaradan’a iman etiğinde, para sıkıntısı çekmez. O zaman, Yaradan’a inanarak, Yaradan için çalıştığı ortaya çıkar ve böylece Yaradan, O’nun için çalışan herkese ödülünü verir.

16) Baal HaSulam, Şamati 97- Ambar Ve Şaraphane İsrafı

Sukkot memnuniyet olarak, günahlar kişi için erdemler haline geldiğinde, sevgiden dolayı tövbe etmek olan, “Gevurot’un sevinci,” olarak kabul edilir.

17) Rabaş, Makale 397, Aranızdan Alıp Efendiye Bir Katkıda Bulunun

Şöyle yazılmıştır, ‘Merhametli olan, bizim için, Davud’un düşmüş olan kulübesini yükseltecektir’. Buna, ‘Şehina’yı tozdan kaldırmak’ denir. Maddesellikteki bir düşmeyle ilgili olarak, bazen altının dünyaya düştüğü biliyoruz, yani değerini kaybettiğini ve olması gerektiği gibi değerli olmadığını görüyoruz. Maneviyatta da benzerdir. Eğer maneviyat, sahip olması gereken değere sahip olmazsa, bunun için gerekli ödemeyi yapmayız. Ve özveriyle çalışması talep edildiğinde, eğer kişi, adanmışlığın bedelini ödemeye değer vermiyorsa, Şehina’nın tozun içinde olduğu düşünülür. Ettiğimiz dua, bununla ilgilidir, ‘Merhametli olan, bizim için, Davud’un düşmüş kulübesini yükseltecektir’, yani Yaradan, bize kutsal çalışmanın yüceliğinin hissiyatını verecektir.

18) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, “Bu Senin Bilgeliğin ve Milletlerin Gözünden Anlaman İçindir,” Nedir? (1989)

Mitzvot’a uymalı, iyi işler yapmalı ve Tora’yı öğrenmeliyiz ki böylece Yaradan bu işi tozdan, yani alçaktan kaldırsın. Şöyle dua ederiz, “Rab Şehina’yı topraktan kaldıracak,” ve şöyle yazılmıştır, “Merhametli olan Tek ve Birdir, O bizi David’in düşmüş kulübesini kaldıracak.” Onun alçakta olmasının nedeni, Yaradan’ın yaptığı gizlemedir, bu nedenle seçim için bir yer olacaktır, yani “Yaradan’la Dvekut denilen ihsan etmek için çalışabileceğiz. Bu yüzden, bu çalışma bize, yüzün gizlenmesi şeklinde verildi. Dolayısıyla, işimizin özü, çalışma sırasında gizlenme zamanında yaptığımız hazırlıklarla kendimize ihsan etme kapları yapmaktır. Yaradan’dan alma kaplarımız var ve bu Kelim [kaplar] üzerinde, Yaradan’dan zıt formda oldukları için ayrılmaya neden oldukları için onları kullanmamak için bir düzeltme vardır. Bu nedenle, ihsan etme kaplarını elde edebilmemiz için bize Tora ve Mitzvot verildi.

19) Rabaş, Makale 32, Çalışmada, Yağın “İyi İşler,” Diye Adlandırılması Nedir?

Başka bir deyişle, küçüklerin büyüklerin önünde, mumun bir meşale önündeki gibi iptal olması doğal bir yasa olduğundan, kişi Yaradan için çalışamaz çünkü Kral onun gözünde önemli değildir. Buna “Şehina tozun içinde,” denir. Bunun sonucunda kişi, Yaradan’dan Şehina’yı tozdan kaldırmasını ister. Başka bir deyişle, Şehina’ya “cennetin krallığı” denir ve değeri tozunki ile aynıdır. Yemeğin kutsamasında dediğimiz gibi, “Merhametli Olan bizim için Davut’un düşmüş kulübesini kaldıracak”, burada “Davut’un kulübesi” tozda yatan cennetin krallığı anlamına gelir. Yaradan’dan, bu krallığı, bize göründüğü gibi, tozun içinde yattığı gibi değil, ama önemini görebilelim diye yükseltmesini istiyoruz, çünkü bu yüzden içimizdeki kötülüğü iptal edemiyoruz. Eğer ki, cennetin ihtişamı ortaya çıkarsa, vücut bir meşalenin önündeki bir mum gibi iptal olacaktır.

20) Rabaş, Makale 19, Çalışmada, “Ey Tanrım Yüksel Düşmanlarını Savuştur,” Ne Demektir? (1991)

İnsan sadece tek bir şey yapmalıdır; Yaradan’a kötünün örtülmesi ve iyinin açığa çıkması için dua etmek. Daha sonra, Yaradan rızası için çalışmayı, emek vermek olarak değerlendirecektir, çünkü Yaradan için çalışmaktan başka türlüsünü düşünemeyecektir. O zaman, Yaradan’ın önünde kendini feshetmeye çabalamayacaktır, çünkü bunun doğal olduğunu düşünecektir. Dolayısıyla, daha önce imkânsız olduğunu düşündüğü her şeyin artık doğal olduğunu görür ve Yaradan’ın önünde bir meşalenin önündeki bir mum gibi iptal olmak ister. Ve tüm bunların nedeni, kötü olanın gizlenmesi ve iyinin dışarıda açığa çıkmasıdır. “Ayağa kalk ey Rab, düşmanların dağılsın” sözlerinin anlamı budur. Yaradan’ın, dua edip, “Merhametli olan, bizim için Davut’un düşmüş kulübesini kaldıracak” demekle, O’na “ayağa kalkması” için dua ediyoruz, burada “Davut’un kulübesi” tozdaki Şehina olan Malhut’tur . Yaradan’dan onu düşüşten kaldırmasını ve yükseltmesini, yani dik tutmasını istiyoruz.

21) Rabaş, Makale 19, Çalışmada, “Gümüş, Altın, İsrail ve Diğer Milletler,” Nedir (1988)

Şehina’nın neden üzüntü içinde olduğunu ve neden Yaradan’ın onu tozdan kaldırmadığını anlamalıyız. Bundan dolayı, Yaradan’dan onu kaldırmasını istemeliyiz, O, bizim duamız olmadan onu kaldırmayacaktır, (Yemek Kutsamasında), “Merhametli Olan, bizim için, yere yıkılmış Davut’un çadırını kuracaktır.” Yani bizim talep etmemize ihtiyacı var. Peki ama sebebi nedir? Yukarıdakine göre, Malhut tozda ve karanlıkta olduğu zaman, bu gizlemenin, alttakilerin ihsan etmek için çalışabilmesi için olduğunu anlıyoruz. Buradan, Şehina’nın kederi şudur; ruhlara vermek istediği zevki ve hazzı, bu onların aleyhine olacağı için saklaması gerekmektedir, çünkü onlar kendine-alma kaplarındayken onlara kazandıracağı bolluk vasıtasıyla, -bu bolluk Klipot’a gideceği için- onlar Keduşa’dan daha uzakta olacaklardır. Bundan, üstte olanın üzüntüsü, alttakilere ihsan edemeyeceği anlamına gelir. Buna “Şehina’nın kederi” denir. Bu nedenle, Yaradan’a, alma kaplarının üstesinden gelmemiz için bize güç vermesi için dua ederiz ve böylece sadece ihsan etmek için çalışabiliriz. O zaman Şehina, vermek istediği şeyi alma yeteneğine sahip olarak içindeki yüceliği ve ihtişamı gösterebilecektir.

22) Rabaş, Not 183, Çalışma En Önemlisidir

İnsanın çalışması iyi işler yapmaktır, yani Tora ve Yaradan’a duadır ki Yaradan, Şehina’yı “aşağıdan uyanış” olarak adlandırılan tozdan yükseltmemize yardımcı olacaktır, yani alttaki, “Seni memnun edebilir mi?” dediğimiz şey olan bir eksikliği uyandırır, yani yukarıda bizim eksiklerimizi tatmin etme arzusu olacaktır. Zohar’ın yorumladığı “Bana bağışta bulunmalarına izin ver” in anlamı budur, “Tarum-Hey [“Yaratan’ı yükselt.”” ya da Trumah (bağış)] olan Yaradan’ı yüceltmek için yani toza düşürülmüş Malhut anlamında, onu alçaklığından yükseltmek için. Bununla birlikte bu, “Merhametli olan bizim için Davud’un düşmüş barakasını yükseltir.”

23) Rabaş, Makale 892, Sukkot’ta Dair

Sukkah dört duvar ve bir damdan oluşur, ama kişinin üzerine Sukkah’ı inşa edeceği, Sukkah’ın yeri hazırdır, bu esas zemindir ve bu zemin üzerinde, Sukkah’ın formunu inşa ederiz.

Duvarların ve damın manasını anlamalıyız, bunlar ambarın ve şaraphanenin artığıdır. Bilindiği üzere dört taraf, yukarısı ve aşağısı vardır. Bunlara HGT, Malhut ve yukarıya Netzah, aşağıya Hod denir. Şema okumasında, şöyle deriz, “Efendi’nin İsrail’in Tanrısının adına, Mi-KeEl sağımda, Gavri-El solumda ve Uri-El önümde, Raf-El arkamda ve başımın üstünde Tanrı’nın Şehina’sı.” Neden aşağısı, yani Hod hakkında bir şey söylenmiyor? Aşağısı zemin olarak kabul edilir, bu insandır. Eğer o Koşer (gerektiği gibi) bir Sukkah yaparsa, Hod ile ödüllendirilir, buna “Sukkah’ın güzelliği,” denir. Eğer yapmazsa, Daveh (acı çekmek) gelir. Başka bir deyişle, hiçbir şey bu dünyadaki bir yeri ima etmez. Aksine, bunlar, kişinin uzandığı ve hedeflediği beş Behinot’tur, bu şekilde bu dünyada ortaya çıkar, bunlar, Malhut’un kökünden uzanan insanın nitelikleridir ve şöyle denir, “onun kendine ait hiçbir şeyi yoktur.” Başka bir deyişle, onun, ona verilen dışında, kendine ait hiçbir şeyi yoktur. Şöyle ki, Sukkah’ın biçimine tabidir.

24) Rabaş, Makale 624, Uşpizin

Baal HaSulam, Uşpizin (Sukkot konukları) meselesini yorumladı, bu, Zohar’da ortaya konan bir mesele, geçmek için bir yoldur, çünkü Hohma ışığı, sürekli olarak içinde parlayamaz…”

Şansın anlamı şudur, On Sefirot’un Çalışılması (Bölüm 13) yazıldığı gibi, “Oğullar, hayat ve besin şansa bağlıdır.” Bu, “onun kovalarından su dökülecek,” sözlerinden geliyor. Dökülmek, sadece damlamak anlamına gelir, yani aralıklı olarak aydınlatır, oysa akarsu durmaksızın aydınlatmak anlamına gelir.

Bu nedenle, konuklar, onun geniş bir alana sahip olmasını severler. Ama geldiklerinde, yer darsa, giremezler. Bu demektir ki, Hohma ışığı, Hasadim’in kıyafetlenmesi olmadan parlayamaz ve Hasadim, ‘geniş’ olarak adlandırılır. Hohma ışığına, Uşpizin denir, bu nedenle, eğer onun Hasadim’i yoksa, kıyafetlenemez.

25) Zohar, VaYehi 227

Bu dört türün hepsi misafir. Bunlar, yemekten önce Sukot günlerinde dua ettiğimiz ve “Gelin, yüksek konuklar” derken, kutsal insanların bugün davet ettiği yedi Sefirot HGT NHYM’dir. Onların bulunmaları gerekiyor çünkü onları davet etti ve biri içlerinde Kral’a dua ediyor. Ve o onlara, bu Sefirot’a işaret eden dört tür aracılığıyla ulaşır.

26) Rabaş, Not 893, Bir Narenciye Ağacının Meyvesi

Narenciye ağacının meyvesi. Bu dört türün, onların bazılarının, tadı ve kokusu vardır, erdemliliğe tekabül eden ağaçkavunu gibi, içinde Tora’nın ruhu ve iyi işlerin tadı vardır. Hurma dalının büyüdüğü ağacın, bir tadı vardır, ama kokusu yoktur. Bu, İsrail’in ortasına tekabül eder, içinde Mitzvot’un (emirler) tadı vardır ama Tora’nın ruhu yoktur. Mersin’in, bir kokusu vardır, ama tadı yoktur. Bu, Tora ruhuna sahip olan ama Mitzvot’a sahip olmayanlara tekabül eder. Söğüdün ne tadı ne de kokusu vardır. Bu, eğitimsiz insanlara tekabül eder, içlerinde ne Tora’nın ruhu ne de Mitzvot’un tadı vardır. Bizler, dördünü bir araya getiririz, bununla kastedilen şudur; Yaradan, onlar tek bir demet olana kadar, İsrail ile barışmaz, uzlaşmaz, şöyle söylendiği gibi, ‘O’nun cennetteki yükselişlerini inşa eden ve O’nun yeryüzündeki grubunu kuran’. Yaradan, ne zaman yükselmiş olur? Bizler, tek bir demet haline geldiğimiz zaman.

27) Baal HaSulam, Şamati 85- Çalışmada Narenciyel Ağaçların Meyvesi Nedir?

Şöyle yazılmıştır: “Ve ilk gün, narenciye ağaçlarının meyvelerini, hurma dallarını, kalın ağaçların kalın dallarını ve derenin söğütlerini kendine alacaksın. … Kapot, Kefia (zorlama) manasına gelir, kişi zorla Cennet’in Krallığını elde eder. Akıl razı gelmese bile kişi mantık ötesine çıkar. Buna “zorla çiftleşme” denir. Tmarim (palmiye ağaçları) Morah (korku) kelimesinden gelir, (bu, “Yaradan böyle eyledi; insan O’nun huzurunda korku duymalı” şeklindedir.)

Ve bundan dolayı buna Lulav (palmiye dalı) denir ve kişinin ödüllendirilmeden evvel onun iki kalbi olduğu anlamına gelir. Ve buna da LoLev (kalpsizlik) denir ve kalbin yalnızca Yaradan’a ait olmaması anlamına gelir. Ve bu kişi Lo (O’nun için) anlayışı ile ödüllendirildiğinde bu Yaradan’a yönelik bir kalp manasına gelir ve bu Lulav’dır.

Tabi ki, kişi kendine “Ne zaman benim eylediklerim babamın eylediklerine ulaşacak?” diye sormalı. Kişi bu yolla, kutsal atalara ait bir dal olmakla ödüllenir ve “kalın ağaçların kalın dalları” sözlerinin anlamı budur, bunlar üç mersindir.

Ancak aynı zamanda kişi “derenin söğütleri” formunda, tatsız ve kokusuz olmalıdır. Ve kişi çalışmasından ne güzel tat, ne de güzel koku hissetmese dahi çalışmadan keyif almalıdır. Ve böylece, bu çalışmaya “Sen’in birleşmiş isminin harfleri” denir ve bununla Yaradan ile tamamen birleşmek ile ödülleniriz.

28) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Turunçgil ağacından bir meyve ile ilgili şöyle yazılmıştır: Burnunun üstü temiz olmalı. Bilinir ki üç izlenim vardır: Süs, koku, tat.

Tat, yukarıdan aşağıya akan ışıkları ifade eder. Yani Pe’nin (ağzın) aşağısı. Damak ve tadın olduğu yer. Bu demektir ki ışıklar alma kaplarının içerisine gider.

Koku, aşağıdan yukarıya gelen ışıkları ifade eder. Bu demektir ki ışıklar ihsan etme kaplarına, ihsan etme formunda değil ama alma formu içinde gelir, damak ve boğazın aşağısında. Ve Mesih hakkında, “O, Yaradan’ın korkusu içerisinde koklayacak” diye söylenir. Bilinir ki koku burun ile ilgilidir.

Süsleme, güzelliktir. Kişinin burnunun üstü olarak algılanır. Yani kokusuz. Bu demektir ki orada ne tat ne de koku vardır. Dolayısıyla kişinin hayatta kalabilmesi hangi yolla olur? Burada sadece süsleme vardır. Ve onu destekleyen budur.

29) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Turunçgil ile ilgili olarak görürüz ki yemeye hazır olmadan önce onun içerisinde tamamen süsleme vardır. Ancak yemeye hazır olduğunda içerisinde artık süsleme yoktur.

Bu bize günahların sayılması için ilk çalışmayı anlatmak için gelir. Bu tam olarak kişinin “Seni, sen alacaksın,” formu içerisinde çalıştığı zamanı ifade eder. Yani Cennetin Krallığı’nın yükünün kabulü esnasındaki çalışma. Beden karşı koyduğunda, süslemenin sevincine bir yer vardır.

Bu demektir ki bu çalışma esnasında süsleme görünür durumdadır. Yani kişi çalışmasından memnunsa bunun sebebi onun bu çalışmayı süsleme olarak kabul ettiğindendir, utanç olarak değil.

30) Rabaş, Makale 22, Çalışmada ‘Dikenler Arasında Bir Zambak’ Nedir? (1991)

Kişi, cennet krallığının yükünü, koşulsuz olarak kendi üstüne almakta dikkatli olmalıdır. Buna, ‘koşulsuz teslimiyet’ denir. Şöyle ki, kişi, ‘Eğer Yaradan, Tora ve duada bana iyi bir tat verirse, kutsal çalışmayı yapabilirim. Aksi takdirde Yaradan’ın hizmetkârı olamam’ dememelidir. Bu, Zohar’da (Truma, madde 710) yazıldığı gibidir ve bizler, bunun şu ayetin anlamı olduğunu öğrendik, ‘çayırlarda gezen, O’nun için bir şarkı yükselt’, onlar, uyluk olan Netzah ve Hod’dur. Meyve taşımazlar; hepsi, palmiye dalındaki söğütler gibidir. Lulav’daki (Sukkot festivalinde kullanılan palmiye dalı) söğüdün, çalışmanın, söğüt tarzında yapılması gerektiğini ima ettiği biliniyor. Söğütlerin tadı ve kokusu olmasa da Baal HaSulam’ın yazılan şeyi (Hoşaana’da) söylediği gibi, ‘Derenin söğütleriyle Seni eğlendirmek için’. Şöyle ki, kişi çalışmada hiçbir tat hissetmese bile ve derenin söğüdü gibi olsa da tat ve koku olmadan, çalışma boyunca, büyük ziyafetteymiş gibi olmalıdır’. Buna, koşulsuz teslimiyet’ denir ve bu, şu yazılanların anlamıdır, ‘O’nun önünde sevin’, yani, büyük kazanımlara sahiplermiş gibi mutlu olmak. Yaradan’ın önündeki eğlencenin anlamı budur ve bu yüzden buna inanmalıyız.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,104