e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Derslerden Notlar > Aravut – Ortak Sorumluluk

Aravut – Ortak Sorumluluk

Tüm ulus birbirinden sorumludur.

“Komşunu kendin gibi sev” sözünde söylendiği gibi, tüm toplum birbirlerinden sorumludur, zira kabala bilimi onlara, “komşunu kendin gibi sev” ilkesini kabul edene kadar verilmemişti. Başka bir değişle, İsrailoğulları birbirlerini düşünmek ve ülkenin her üyesinin bütün ihtiyaçlarını karşılamak  için çalışmak zorunluluğunu kabul etti. Her kişi, diğerlerinin ihtiyaçlarıyla en az kendi ihtiyaçlarıyla ilgilenilmesini istediği kadar, ilgilenmeli.

Sadece bütün halk bir araya gelip, aralarında herhangi biri eksik olmaksızın “beraber yapacağız, beraber dinleyeceğiz” dedikten sonra kabalaya ulaşabilirler, daha önce değil. Bu ortak sorumluluk ülkenin bütün üyelerinin kendi kişisel ihtiyaçlarına duydukları endişeden yeniden canlanır. Bu onu şu ilkeye bağlar, “komşunu kendin kadar sev, sahip olduklarını ihtiyacı olanlara ver”. İstediği herhangi bir şeyi her an yapmaya hazır 600,000 güvenilir insanın yanında olduğunu bilen ve bundan emin olan kişi artık kendi bedeninin ihtiyaçları için endişelenmek zorunda kalmaz.

Bu bir soruyu doğurur: “Ortak sorumluluğun anlamı nedir?” bu herhangi bir şeyin eksikliğini duymayacağının ve hiçbir özveriden kaçmayacağının garantisi midir? Çünkü ancak böyle mi bir insan kendini, kendi için endişe duymadan, yine kendi ihtiyaçları dışında bir şeye adayabilir?

Bana komşumu böyle sevdiren ve hiçbir özveriden kaçınmayacağımdan emin olmamı sağlayan tutum ne olmalı? Bir yabancı tarafından bana verilen bir sözle nasıl tatmin olabilirim ve benim kendi kişisel ihtiyaçlarıma yönelik endişelerimden nasıl kurtulabilirim? Dahası ihtiyacım olan her şeyim olduğu zaman komşumu sevmeye karar verebiliyorsam, bu komşunu sevmek olarak tanımlanabilir mi?

Neden herhangi bir eksikliği asla duymayacağımdan emin olabileceğim bir derecede Yaradan diğerlerini yükümlü kıldı? Böyle bir garantiye sahip değilsem, doğam beni komşularımı sevmeye odaklanmama izin vermez ve kimse bunu benden isteyemez. Eğer ihtiyacım olan her şeyi bana verirsen, seni seveceğime ve bendeki haklarını ödeyeceğime söz verebilirim. Apaçık ortadaki toplum önce beni sevmeli, gözetmeli, böylece bende onu sevmeye ve gözetmeye hazır olmuş olurum.

Bal HaSulam bunu şöyle açıklar; Grubun bütün elemanlarının bana söz vermesine ihtiyacım var. Gerçekten bana bunları sağladıklarını hissetmeliyim. Dahası bu insanlardan yeterli sayıda olmalıdır. Örneğin tam olarak 600,000 kişi bu iş için yeterlidir. Böylece emin olabilirim ve Arvut’u edinebilirim, böylelikle benim için endişelenen bu sayıdaki insanın  oluşturduğu özel gücün garantisine ulaşabilirim. Daha sonra diğerleriyle birlikte tüm bu konular hakkında endişelenmeye başlayabilirim.

Başka bir değişle hakkımda endişelenen o sayıdaki insanın gücünün gerçek derecesini hissetmeli ve güven almak için arzularımı bastırmayı planlamalı mıyım? Ve toplumdan aldığım etki bende komşuma karşı sevgi mi uyandırmalı?

Onların bana davranışlarını hissetmezsem arkadaşlarımı sevemeyecek olmam ne anlama gelir? Şimdi hissediyorum. Harika! Şimdi teminatı hissediyorum, garantilere sahibim ve arkadaşım için endişelenebilirim. Vücudum sessizdir, o kesin bir tatmini aldı. Bu böylemi olmalı?

Belki benim bunu komşularıma sevgiye çevirmek için onlardan bir davranışa ihtiyacım var. Başka bir değişle nasıl olsa egomu tatmin etmeye ihtiyaç duymadığım için, bu beni engellemez ya da buna ihtiyacım vardır ki komşularımın davranışlarıyla birlikte egom sevgiye dönüşür.

Komşularımın sevgilerine varma zorunluluğu kararına mı ulaşmalıyım önce? Buna nasıl varabilirim? Kendi bedenimle meşgulüm, bunu yapmam mümkün olmayacaktır. Kendi bedenim hakkında endişelenmeyi kesmeliyim.

Bunu nasıl yapabilirim? Her şeyden sonra, vücudum sürekli beslemem gereken ve sürekli almayı talep eden bir hayvandır. Vücut işler ve ben onunla ilgilenmeli ve ona dikkat etmeliyim. Keşke ondan özgür olabilseydim, zaten onu ayrı bir şey olarak algılıyorum, ancak görüyorum ki buna ulaşmaktan acizim, ne yapmalıyım?

Öyle bir durum içindeyim ki onun sesini kesebilir ve geçmesini bekleyebilirim. Bunu yapmak nasıl mümkün olur? Herkesin onu önemsemediğini hissetmek onun sesini kesmeyi mümkün kılar. Görünüşe göre vücut 600,000 arzuya sahiptir ve o hepsi için uygun doyuma sahip olduğunu algılar, hatta gerçekte bu doyuma ulaşamasa bile. Eğer kendi içimde bu hayvanı susturabilirsem özgürümdür (her şeyden sonra, onun kabulü olmadan bir şey yapamam). Artık komşumla ilgilenebilirim. Başka bir değişle vücuduma dışarıdan bakarım ve görürüm ki başka bir şansım yok, onu bir şekilde tatmin etmeliyim. Bunu yapabilirsem komşumla meşgul olabilirim. Bu ayrıca farklı bir formda da olabilir…

SORU: Doyuma varmanın doğru yolu nedir?

Memnuniyete varmanın doğru yolu kafanızın nerede olduğuyla tanımlanır. Ben ihtiyaçlarımın karşılanmasını arzularken, sende benim için aynı şeyi diliyorsan, seni severim.

Ya da senin benim ihtiyaçlarımı karşıladığını görmezsem, seni sevmekten aciz olurum. Yinede ihtiyaçlarımı gerçekten karşılayıp karşılamamamın benim için bir önemi yoktur. Bana yaptığını hissettirecek bir ilaç verebilirsin. Yaradılışım gereği her şeye sahip olduğumu hissetmezsem seni sevmekten aciz kalırım.

Tabi şu açıkça ortada ki, mutlak bir olgudan bahsetmiyoruz. Toplumun bana verdiği güvenle hiç bir şeyin eksikliğini duymadan yaşamak daha çok bir ruh hali.

Bu noktada şöyle bir sorunla karşılaşırız, Yaradan kesinlikle bu resimde mevcut değildir. Nerede inanç, nerede Yaradan’a güven? Toplum bana her şey için garanti verebilir mi? Eğer bu garanti bana yetecek şekilde yaratılmış olsaydım, sadece tüm insanlığın hiç bir şeyimin eksik olmayacağına dair bana söz vermesi yetseydi, artık Yaradan’la işim kalmadı demem gerekirdi.

İnsanlık bana her şeyiyle destek vereceğini söyleseydi, dediğimiz gibi bu durum Yaradan’dan bağımsız olurdu. Ya da belki bu aynı şeydir ki, bunu onlarla düzenlersem, bu ayrıca korkularımı Yaradan’la düzenlediğim anlamına gelmez mi? “O”  onların arkasında mı durur? Belki de bu durumu onlarla halledersem Yaradan’la da bir tür anlaşma sağlamış olmam mı?

Belki de bu tam tersidir. Yaradan toplumla bağlantımız üzerine konsantre olmamızı  ve hiç yokmuş gibi ondan vazgeçmemizi istiyordur.

Her şeyden sonra Yaradan’la bağlantıda farklı hesaplamalarla bağlantı kurarım: “O” esastır ve öyle kalır… Ama toplumla bağlantıda bir hesap yapamam, çünkü onlar benimle aynıdır. Onlarla bağlantıda tam olarak kendimi etkisizleştirmeyi gözetirim.

Eğer kendimi Yaradan’la ilişkilendirmezsem ve sadece toplumla ilişkiye geçersem, bu sefer doğru hesaplamalarla mı bağlantı kurarım?

SORU: Birbirimizden sorumlu olmamızın gerekliliğinin kökü nereden gelir?

Şöyle de sorabiliriz, Yaradan bizi zorunlumu kılıyor? O’na olan arzumuz yegâne amacımız mıdır? Bize birleşmek için planlar yaptıran, ortak mutluluğumuzu kabul ettiren, bize birbirimizi sevdiren bu mudur? Belki “Firavun’un” kendisi, hayatımız, felaketimiz bizi buraya, müşterek sorumluluğa, sevgiye getiriyordur?

Peki, ya bu benim içinde bulunduğum kötü durumdan kaçmak isteğimden ortaya çıkıyorsa? Ya bu, Firavun’un benim düşmanım olmasından ve kendimi ondan uzak tutmak zorunda olmamdansa? Ya ben onu beni Yaradan’a yakınlaştıran bir şey olarak değil de, benden nefret eden düşmanım olarak görürsem? İşte o zaman amacıma ulaşamam.

Bu yoldan gidersek Rusya’da ve Kibutz’da yapılan hatayı işleriz:  “benim Firavun’la problemlerim var”, bu yanlış bir yaklaşımdır.

Doğru farkındalık hakkında konuşursak, buna yaklaşımımız şöyle olmalıdır: sadece alınan arzudan kaçmayı dilememeliyim, bu içinde olduğum zaman kötü olacağım anlamına gelecek kadar basit değil. Doğru davranış Yaradan’la bağlantım olmadığı zaman kendimi, kötü hissetmekle başlar. Başka bir değişle, aldığım darbeler vücuduma zarar vermiyor, ama ruhsal yaralar. Bunlar Yaradan’la bağlantı kopukluğundan kaynaklanır.

Daha sonra  iyi ve kötüyü “tatlı ve acı” yerine “gerçek ve yalan”  olarak hissederim. Bu yolla gerçekliğimle ilişkiye başlarsam, ruhsal bir ilerleme yoluna çıkmış olurum. Dahası biz daha önce ortak sorumluluktan bahsettik, ne yapmam gerektiği ve sebepleri gibi.

SORU: 600,000’den bahsettiğimizde miktardan söz etmiyor muyuz? Bu kişiselliğin güven duyabildiği kesin bir ruhani hal midir?

600,000 dolu bir ölçüdür, herkesin bir arada olması anlamındadır. Herkes ne? “herkes’i” her şeyin dolumu olarak algılıyorum. Bundan ne daha fazla ne daha az. Bu beni tatmin eden kesin bir değer.

Bu sayılabilir bir miktar değil, ama kalitedir; O olmadan Kabala’nın metodolojisinin farkına varmak imkânsızdır. Bunun sebebi mevcut Aviut’umuzun Mısır’dan kaçtığımızdan daha büyük olmasıdır. Şimdi Aviut’un son kısmının devrimi içindeyiz. Aviut’un her kısmına karşılık gelen bir metodoloji devrimi vardır.

Tapınakların yıkılmasından önce, ruh ve madde basit bir yol boyunca gitti. Bunun nasıl olabildiğini anlamayız, ama içsel ve ruhsal sarsılmaya neden olan bir maddesel alamet vardı.

Binlerce insan bunun nasıl gerçekleştiğini duydu; biz, yüksek dünya, Yaradan. Keşke sizde bunu duysaydınız, ama onlar bunun içinde yaşadı ve hemen sonra ondan koptular. Bu tapınağın dikkat çekişidir. Ve meydana gelen bu kopuş sürgün diye adlandırılır.

Bu bizim kendimizi içinde bulduğumuz sürgündür. Bizim Kabala metodolojisine ihtiyacımız var, üst seviyeyle iletişim için bir ruhsal güce, çünkü biz farklı bir Aviut’a sahibiz. Baal HaSulam bunu almak için hazırlığa ihtiyacımız olduğunu söyler. O yasaların değişmediğini söyler ve Sina dağından önce kalan İsrail ülkesinin zamanından bir örnek sunar bize.

Onlar kopukluk durumuna dalardı, onlar alınan arzunun köleleriydi, Aviut Alef seviyesinde söylenir. Onların Mahsom’u kırmak, yükselişlerini başlatmak ve tapınak yapmak için yukarıdan güce ve devrime ihtiyaçları vardı.

Baal HaSulam şimdi bile yasaların aynı olduğunu söyler. Sizin sürgünden ve sizi tutsak eden arzularınızdan  kurtulmak için yüksek güce ihtiyacınız var.  Durum aynı durum, onun yardımıyla kaçmak için bu durumu kabul eden köleler arasında ortak sorumluluk için bir zorunluluk var.

Özgürlük özgecil olmak arzusunu kazanmaktır. Ve bunun için biz bir başkasını sevmeye bile hazırız. Bu iki kat çılgınlıktır! “Özgecilliği edinmek için” – bu yalnız şey bizi ürpertir, bu bize iğrenç gelir. Ama bunu kazanmak için arkadaşımı sevmeye hazırım! Bu bir çifte engeldir!

Bunun üstesinden gelmek için metodolojiye ihtiyacınız var. Bu metodolojiyi almak için ortak sorumluluk olarak adlandırılan hazırlığa ihtiyacınız var. Tam ortak sorumluluğu almak için, bu ruhsal konsepti kazanmalıyız – 600,000.

SORU: Bunu başarmak için, her insanın ihtiyacını yerine getirmeyi sağlamak zorundayım. Kendi ihtiyaçlarımı karşılamadan bunu nasıl yapabilirim?

Baal HaSulam bu durumun imkânsızlığını gösterir. Bir insan kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamaz. Bir başkasını nasıl karşılayabilsin? O bunu başarmak için duruma başka anlamlar  mı ekledi? Bu dipsiz bir çukur gibi. Bunu başarmak nasıl mümkün olur? Görünüşe göre birkaç tür çözüm var.

Kendi kendimi memnun edemem. Diğerlerinden alırsam beni dolduramazlar ve ben de onları dolduramam. Ama her bireyin ihtiyaçlarını karşılamak için bir diğeriyle bağlantı kurmaya karar vermeye başlarsak, bu kararla ruhsal bir güç hepimizi tatminkârlığa ulaştıracaktır. O anda, Arvut’un duygusuna sahip olacağız.

Bir insanın ihtiyaçlarını karşılamayı düşündüğümüz bir durumu hayal etmek imkânsızdır, hatta 600,000 kişi deniyor olsa bile. Bunu yapamazlar, çünkü 600,000 kişiden bir tanesi bile herhangi bir eksiklik hissederse, kişi bu hissi kaybedecektir.

Yani böyle bir durum genel olarak imkânsızdır, çünkü bu ruhsal köklerle ilgilidir, madde ile değil. Biz bir insanın arzularından bahsediyoruz. İnsanlığın tamamı için bile bunu yapmak imkânsızdır.

Anlıyoruz ki, bu karar ortak ruhsal davranışın bir formundadır. Bu noktada bizim bir takım olağanüstü güçlere ve doygunluğa ihtiyacımız var. Bir kişi bunu aldığı zaman bütün ihtiyaçlarının karşılandığını ve bundan başka hiçbir şey istemediğini hissedecektir. Bu duyuyu basitçe 600,000 kişi veremez. Gelmelerine izin ver ve söyle bana. Öyleyse ne? Baal HaSulam şöyle der:

“…ve bütün ülke anlaşınca ve hepsi bir olunca…” Bir! İşte onların yerine getirdiği kesin ruhsal duruma sahibiz ve bu yüzden her biri güvene, tatmine, memnuniyete sahip olurlar. Bu meydana geldiği yerdeki ruhsal hareketin sonucudur.

“ve bütün ülke anlaşıp, hepsi bir olunca bağırdılar: “yapacağız ve duyacağız”, bu sözden sonra tüm İsrail birbirleri için sorumlu oldu, hiç biri herhangi bir şeyin eksikliğini hissetmeyecek ve ancak bu sözden sonra ruhaniliğe hazır oldular ve onlara Tora verildi,  daha önce değil”.

Yani bu şunu söylemez: “Bize Tora’yı ver, içinde yazan her şeyi yerine getireceğiz.”. “yapacak ve duyacağız” hakkında biz her birinden sorumlu olma zorunluluğunu kabul edeceğiz.

“Bu ortak  güven onların vücutlarının ihtiyaçlarına ilişkin bütün sıkıntıları hafifletir; ‘’Arkadaşını kendin gibi sev’’ emrini tamamen yerine getirmeyi mümkün kılar.”

Bu kendisini sonunda dolduracağı anlamına gelmez. Bu onun arzularından özgür kıldığı anlamındadır. Aldığım arzunun memnuniyetinden özgürüm, şimdi bağışa odaklanabilirim.

“… Ve ihtiyaç içinde olana her şeyi vermek, vücudunun ihtiyacından daha öteye değil, bildiği gibi ve 600,000 adanmıştan emin, sevdikleri yanında, herhangi bir anda herhangi bir şeyi yapmaya hazır.”

Yani, ne zaman özgecillikte olmaya başlayacağım? Arzunun bastırma gücünü aldığın ve bağış yapma arzusunun gücünü uyandırdığın zaman. Bağış için kabulümle çalıştığım zaman, herkese bağış yapmak zorunda olduğumdan?

Çevremde 600,000 kişi (miktar anlamında değil aslında tam olarak kaç kişinin olacağından emin değilim) olması koşuluyla bunu yapabilirim, bu beni tatmin etmeye hazırdır. Aslında, bana gerçekte bir şey vermezler ve gerçekte onlardan bir şey almam, ama bir ön koşul vardır. Kendi içimizde bir anlaşmaya girersek, hepsinin ilgisi beni tatminde odaklanır, daha sonra da bu duruma bağlı olarak aldığım arzunun düzeltilmesi gibi bir çağrışım olur ve bu benim arzuyu verme niyetiyle kullanmama izin verir.

Arvut’un ne anlatmak istediğini anladın mı? Aldığım bağışın bendeki bütün “Kli”si ile bu dış topluma bağlıyımdır. Eğer onlar anlaşmayı kendi aralarında sonuçlandırırlarsa, bana yardım etmeye ve beni doldurmaya, benim “Kli”m için endişelenmeye  hazırdırlar, daha sonra da onların rızası aldığım arzunun düzeltilmesine sebebiyet verecektir.

SORU: Ama başka bir durum var: “yapacağız ve duyacağız…”

“Yapacağız ve duyacağız” 600,000’in bütün kişiliklere hazır olma durumudur. Tüm diğerlerinin önünde anlaşırız. Bunsuz bağışı başaramayız ve bağışsız bağlanmayı başaramayız.

Diğer adım ortak Arvut’un kurallarını uygulayabilmek için ne yapmamız gerektiğidir. Buna “yapacağız ve duyacağız ” denir. Bu ne anlama gelir? Kendi kendimize bir anlaşmaya varırız; kendimizle ilgili arzularımızı reddetmezsek ve sadece grup arkadaşlarımızı düşünürsek, hiç birimiz bağış gücüne sahip olamayız. Gurubun bütün üyeleri sanki herkesin onu düşünüyormuş ve aralarında her şeylerini ona vermeye hazırlarmış hissini almalı. Eğer bu hissi her kişiyle ilişkilendirmezsek özgecil olabilmek arzusunu edinemeyiz.

SORU: Bunu yerine getirmek için nerden başlarız?

Baal Sulam herkes birbirinden sorumludur der. Bu “herkes, bir olarak, yapacağız ve duyacağız”ın sebebidir. Bu başlangıca ve sona sahip olunmadığını gösterir.

Bu şimdi senin için endişeleniyoruz anlamına gelmez ve başkası için ve bir başkası için. Herkesten kaygılanmak için aldığım arzuyu bozmaya aynı anda anlaşma göstermezsem, bu bizim tarafımızdaki herkesle ilgilenen Arvut değildir. Ve bu bizim içimizdeki Arvut olgusunu kesinlikle uyandırmaz.

Ayrıca akside uygulanır. Herkes hakkında bunu yapabilirsek, kimsenin seçeneği olmaz. Bizden Arvut’un gücü gibi duyacaktır, bu onun öğesini değiştirecektir ve bu bağış onda açığa çıkacaktır. Bağışımızdan, kişide utanma duygusu uyanabilir, onun bir alıcı olması gerçeğinin cehennem duygusudur. Bu diğer bütün parçalarına uygulanır, kontrolümüz altında iyi veya kötü, çünkü biz harici bir grubuz ve ona düşünceler, arzular ve başka her şeyi veririz.

Eğer ona bağış yapma gücünü vermek için  aramızda bu Arvut’u yerine getirirsek, o bu gücü alacaktır! O bunun için rıza göstermeyebilir. Onunla ilişkimiz anlamında onu düzeltmeye başlayana kadar o düzelmek zorunda değildir. Ona Arvut garantisini vermek yeterlidir. Bu güveni hissetmek için güce maruz kalacaktır ve bu onda özgecillik “Kelim”ini yaratacaktır.

Güce maruz kalmak ne demek? Bu noktanın üstünde o anlaşmaya varamaz. Sadece ”yapacağız ve duyacağız” der. Düzeltilmedim ama onun yolunda gitmeye hazırım.

SORU: Doldurmamız gereken bir insanın ihtiyaçları nelerdir?

Bu önemli değildir. Onun hissettiklerini doldururuz. Önemli bir insan hakkında Gimara’da bir örnek vardır. O arabasının arkasında ve önünde ona hizmet edenlere sahipti. Eğer onun arzusu bu ise yerine getirilmek zorundadır. Buna bağış denir. Bu Arvut’tur, garantidir. Böyle bir durumda bile herhangi bir şeyin eksikliğini çekmemelidir.

Bu herkeste yarattığımız ruhani bir yangını söndürmektir. Madde krallığında herhangi birini dolduramazsın. Gerçekten birini doldurmak için çalışma hakkında konuşursak, kimseyi doyuramayız. Onu kendi anlaşmamız içinde sevip doldurmak için anlaşarak, onun kabulünü kapsarsın ve derhal onda bağış reaksiyonu yaratırsın. Başka seçeneği kalmaz.

SORU: Bunların hepsi Yaradan’ın rızasıyla mıdır?

Herhalde bunların hepsi Yaradan’ın rızasıyladır. Ona bağlı kalma gücünden mahrum, bu ruhsal gücü, bağışı arkadaşına kullanamazsın. Eğer Yaradan’a “saplı” değilsen, arkadaşını severek onda daha büyük bir almak arzusu uyandırırsın.

Aldığı arzuyu düzeltmek için sağladığın ruhsal güce, bağış yapma gücüne sahip olmayacaksın. Bu bencil komünizimden başka hiç bir şey olmaz, sadece yıkım. Alınan arzu hepsinin arasında nefret getirene kadar gelişecektir.

Bu ortak Arvut’ta, herkesin isteyebileceği her şeyi tatmin etmek ve kendimizi reddedeceğimiz, arkadaşımızla ilgili kendimizden çıktığımız, bu amaçta odaklandığımız ve kendimizden bu zorunluluğu aldığımız zaman, onda bağış (özgecillik) “Kelim”i oluşturur, aynı usulle ışık “Kli”yi etkiler. Bu onda özgecil bir reaksiyon uyandırır.

Bu şekilde hareket ettiğimiz kişi herhangi bir rol oynamaz. O bu noktaya kadar hiç düzeltilmedi. O kabul etme veya reddetme eğilimine sahip değildir. O “yapacağız ve duyacağız” der. O operasyon masasında kendi yer alma rızası gösterir. Yap! Hepsi bu. Başka bir şey değil. Herhangi bir ruhsal güce sahip değildir.

Onunla böyle bir grup ilişkisi içerisinde, ona düzeltilmeyi aşılarız. Ama dürüst olmak  gerekirse, biz gerçekte bu düzeltmeyi yerine getirmeyiz. Bize gelecek olan düzeltilme için bir ortam yaratırız ve bu düzeltilme bizimle birlikte O’na da gelir.

Ayrıca “yapacağız ve duyacağız” durumunda var oluruz. Birbirimizi sevmeyiz, bağış yapmayız. Bu rıza geneldir. Aslında, bizde bu düzeltilmeye dostumuz gibi sahip değilizdir. Diğerleriyle ilgili bu hareketleri yerine getirmeye hazırızdır. Burada etki almaya başlatacak ruhsal güç için bu yeterlidir.

SORU: Oraya çıkmadan önce bunu biraz olsun hissetmeli miyim?

Kabalistler sana zaten bu sistemin içinde var olduğunu söylerler, bu bağlantının ve Adam ha Rişon’un ruhunda var olduğunu göremeyecek olman gerçeğinden başka bir değişiklik yoktur: Birleşmiş, düzeltilmiş, bedendeki diğer ruhlarla bağlanmış,  bir sistemde bağışlamış ve almış ve birinden diğerine geçmiş. Bu yasaların hepsi “saf”  bağıştır. Sen bunun içinde değilsin. Bu ilişki herkeste vardır, bütün insanlıkta. Basitçe bizden saklıdır.

Bu durumu uyandırırsan, böylece algıladıklarına rağmen o gerçekten var olur ve daha sonra gücün sendeki etkisini çekersin. Ruhsallıkta, her şey amaç ve arzudan hesaplanır. Eğer güçleri oradan çekersen, onlar seni düzeltir.

Bu yüzden bu yapıda birbirimizle anlaşmaya varırsak, derhal bir ruhta birleşmeyi başarmamıza yardım eden gücü hissetmeye başlarız. Buna İsrail topraklarına giriş denir.

SORU: Neden bizim anlaşmamız yüzeysel anlaşmadan daha iyi çalışmıyor?

Çünkü henüz düzeltilmedik. Biz en düşük seviyede yer edindik ve en üst seviyeye hareket etme isteğiyle. Biz Arvut’u içimizde meydana getirecek durumda değiliz. Her birimiz egoist, aramızda bağlantı yok, herhangi bir vücudu dolduracak arzu yok. Henüz, bu durumda var olma isteğimizi belirtiriz.

İstememiz ne anlama gelir? Gerçekten istersen, zaten onun içindesindir. Bu yüzden “yapacağız ve duyacağız” denir.

SORU: Eğer sadece oynuyorsak veya gerçekten içten hemfikirsem, nasıl kendimi kontrol edebilirim?

Bir kişi sürekli “Sina Dağı’na varış” ın farkına varmayı çabalamalıdır, Arvut. Bu grupta yer alması gereken sabit iştir. Bu hakikaten gerçekse, biri bunu nasıl bilebilir? Sen bunu gerçekten meydana gelmiş sonuçlardan bileceksin. Herkes bir duygu alacaktır; almayı arzuladığıyla bağlantısız, ondan bağımsız, arzusunun kontrolü altında olmayan, üstünde olduğu ve dışarı çıkmaya gerçekten hazır olduğu ve özgecilliği sunduğu zaman.

Buna karşılık, o bu güce gerçekten sahip olur, dışarıda var olur ve sunar, o doğrudan doğruya Yaradan’ın onu doldurduğunu hisseder. Yaradan hemen bu arzu ve niyeti doldurur. Bu O’nun sana gelip seni doldurmak zorunda olması gibi değildir. Bundan ziyade,  O gerçekten bunun içindedir. Özünde, O budur.

SORU: Bizim bir sonraki en yakın basamağımız nedir?

Arvut’a ulaşmak. Gerçekten Arvut’a sürekli olarak ulaşmak isteme yoluyla kendini ayarlamak. Buna kadar, ona ulaşamayacağız.

SORU: Bugün sahip olduğumuz insan sayısıyla bile mi?

Tabi ki. Ne olması gerektiğini nasıl bilebiliriz. Hiçbir yol bize bağlı değildir. Neden bana bağlı olmalı, burada kaç insan var?

Yaradan için ve asıl hareketi yapmaya hazır olmam için çabalarsam, bana benzeyen insanlar bulmam gerekir ve onlarla aynı fikre gelmeliyimdir: Kabul edelim ki, hissettiğimiz arzu bozulmuş olmalı, hepimiz bizi  hissettiğimiz arzudan bağımsız olduğumuz bir duyguya götürecek bir yol hakkında düşünmeliyiz.

Bu Arvut’tur. Bu insan miktarına bağlıysa, bilmiyorum. Ben sadece bunun için çalışmalıyım, hepsi bu.

SORU: Önceden, grubun benim Yaradan’a olan çabamı koruması gerektiğini söylüyorduk. Ama şimdi, arkadaşımın ve daha sonra diğerlerinin arzusuna yoğunlaşmam gereken yeni bir durum ortaya çıktı.

Asla! Bu doğru değil. Biz başkasının arzusuna yoğunlaşmamalıyız. Ben herhangi birinin arzusu için çalışmamalıyım. Bunu yapamam. Eğer bunu kendi bilemiyorsa, ben de yapamam. Onun üstünde bir işlem yapabilir miyim, onu parçalara bölüp içinde olanlarla çalışabilir miyim? Veya onun pisikolojisiyle uğraşabilir miyim? Bu bizim hakkında konuştuğumuz şey değil.

Genel bir anlaşma vardır; bu yolda olanı isteriz. Herkesin alınan arzudan ayrılmasını sağlamak için bir birliktelik isteriz. Bu garanti olarak adlandırılır. Hepimizin bu güce sahip olması gerektiğine inanırız. Bu sadece, eğer hepimiz bir başkasına bunu yapmaya hazır olursak, ancak olabilir.

Baal HaSulam: “Aslında, bu evrensel garanti herkesi bedensel ihtiyaçlarından doğan herhangi bir endişeden serbest kıldı…” Bu yüzden, bir insandan kendini aldığı arzudan bağımsız kılması istenmez. O %100 diğerlerine bağlıdır. Bu sebepten “yakınını kendin gibi sev” emrinin yerine getirilmesi mümkün olmuştur.”

Neden? O bu gücü diğerlerinden aldı, çünkü her birimizin diğerlerinin elinde olduğu konusunda hem fikirdi. Grupla bağlantımı kestiysem hiçbir şansım kalmaz. Eğer grup beni düşünmezse, her şey biter ve yapacak bir şeyim kalmaz!

“ … Ve elinde olan her şeyi ihtiyacı olana gönder, çünkü o bedensel ihtiyaçlarından artık kaygı duymuyor, çünkü o biliyor ve şu kesin ki, 600,000 sadık ve seven arkadaş onun yanında ve herhangi bir dakikada, herhangi bir şey yapmak için hazır.”

Arkadaşlar kesinlik duygusu gibi garanti ederler, bu sanki birisi Yaradan’ın mekânındaymış gibi; Kendi hakkında düşünmez, sadece başkaları hakkında düşünür. Bu onu bu dünyadan ruhani dünyaya götürür! Onlar kim? Onlar aynı onun gibi kişiler.

Onlardan yarattıkları, sanki Adam ha Rişon’nun düzeltilmiş durumunda var olan aynı ilişkiye sahiptirler, onlar bu durumu kendilerinde uyandırırlar ve kendilerini dışarı koşarlar. Burada Yaradan hakkında hiç bir şey söylenmez.

SORU: Bir kişi kendi içinde her şeyi barındırdığından emin olabilir hale gelebilir mi? Veya ruhum arkadaşlarım tarafından doldurulmuş olsa da, bedenimin ihtiyaçlarını yerine getirmeli miyim?

Biz Mısır’daki köleleriz ve köle gibi hissederiz. Başka şeyler isteriz ve aynı zamanda bunun ruhumuza ters olduğunu görür ve biliriz. Bu yüzden bir tür ikilem içindeyiz: Buna ve şuna sahibim.

Baal HaSulam derki: grup senin doyumun için her şeyi yerine getirmeyi sana sağlamak için sana garanti verebilir, bunlar ruhani arzular olduğu için. Grup yabancılara ve Mısır’lılara bağlı olan bütün arzularınızı karşılayamazlar. Grup para, güç, onur ve diğer hayvansal arzuları sağlayamazlar.

Bunun sebebi, önce sen Arvut’a (sorumluluk), Sina Dağı’na varırsın, Mısır’lılarda kaçmalısın. Bunu nasıl yaparız? Sadece ruhsal arzularımıza sahip olmak için bunu nasıl yaparız? Bunu yaparız, ama bunun yanında birçok şüphe ve probleme sahip oluruz, ama sadece ruha. Daha sonra, bunun ne zaman, nerede, nasıl yapılacağı konusuna geleceğiz.

Örneğin, kimse başka hiçbir şey düşünmediği bir an, Suka durumundaydık, sadece bir şey; gerçekten istiyoruz. Hadi söyleyelim, Mısır’lılar daha sonra bize hükmetmediler. Aile gibi farklı sorunlar vardı, ama bizim için, ruhanilikten başkası yoktur. Buna; ‘’Ben herhangi bir şekilde Arvut’a hazırım’’ denir. Şimdi Arvut’a sahip olmalıyız. Ben Mısır’lılardan kurtuldum.

SORU: Bu Arvut’a (sorumluluk) nasıl ulaşırız?

Baal HaSulam ortak dayanışmanın nasıl farkına varılacağını açıklar. Güç ve herhangi bir şeyin yokluğunu çekmeden herkesi temin ederiz. Sana ruhaniliği temin ederiz. Neden? Bu yüzden “komşunu kendin gibi sev” prensibinin farkına varmakla bize katılabilirsin. Buna nasıl katılabilirim? Bunu sadece bir durumla yapabilirsin; seni sevdiğimize inanarak.

Baal HaSulam her şeyden önce Mısır’lıların arzularından kurtulmaya ve zorda olsa bunu denemeye ihtiyacım var der. Hedefe ulaşmanın her şeyin üstünde olması zorunludur. Bu derecede ben hazırım, hiçbir şeyin yokluğunu hissetmeden, birbirimiz arasında bir dayanışma ve birbirimizi kollama olmalıdır. Biz herkese isteklerini güç ile yerine getirmeyi sağalamaya hazırız.

Eğer hepimiz arkadaşımızın ruhen yoklukta olmamasına özen gösterirsek ve hepimiz ruhen eksiklik durmadan birleşirsek, başka hiçbir şeye ihtiyaç kalmaz. Sadece bunun hakkında düşünür ve bunu hayata geçirmek için birleşiriz; ve bu olur.

Eğer herkes buna hazır olur ve grup bunu kabul ederse, grup birisini istemeyerek kabul etmesi için etkiler. Bu “beyin yıkama”dır. Sonuç olarak, herkes gurubun fikrini kabul eder. Bu bizim seçimimizin özgürlüğüne göre inşamızdır. Eğer bunun için gidersek, böyle bir grup kurmak için, o zaman grup bize bunun karşılığı olanı kesinlikle verir. Ve bu bizim için yeterlidir, gerçekten başka bir şey için endişe duymayız.

Kabulümüz gruptan, herhangi bir şekilde kıtlık çekmeyeceğimizin sözüdür. Bu söz beni tüm arzularımın üzerine çıkarır.

SORU: Bir insan kişisel kısmına sahiptir ve gurubun üstünde çalıştığı bir kısmı vardır. Bu özel kısım neyle ilgilidir?

Bir insanın özel kısmı gurubu kendisi üzerinde çalışmaya zorlamasıdır. Gerçekte, dışardan bakarsanız, çalışan sadece gruptur, başkası değil. Bireyler görünmezler. Eğer iyi gözlükleriniz varsa herkesin çalıştığını görürsünüz, ama dışardan bu, grup görünür.

Hatta daha iyi gözlükler kullanırsanız, bunun  aynı olduğunu görürsünüz. Biz hepimiz herhangi farklar olmadan birleşiğiz, birimiz ve hepimiz birlikte. Bu tek bir arzu tek bir vücuttur. Biz eksiksiz durumdayız. Soru, bir bunu kabul etmeye hazır olup olmadığımızdır.

SORU: Diğerlerine güvenmek beni seçim özgürlüğümden alı mı koyar?

Diğerlerine güvenme bendeki özgür seçimin uyanışıdır! Eğer bunun %100 guruba bağlı olduğunu ortaya çıkarırsam, bunun Arvut’tan olduğunu dersek, eğer gurubun benim herhangi bir ihtiyacımı tedarik ettiğini ortaya çıkarırsam artık ruhsallığa yönelik herhangi bir guruba girmem gerektiğini biliyorumdur.

Onları Arvut’a girmek için zorlamalıyım, böylece onlar beni etkiler. Daha sonra, onların Arvut’una katılarak onlara ödemeye hazır olurum ve herkese öderim.

Bu zorunluluk sadece ruhsallığa aittir. Maddesel dünyada, bir zayıf olabiliriz ve hiçbir şeyimiz olmayabilir. Bu önemli değildir.

SORU: Kişiye olan ihtiyaç topluma olan ihtiyaçtan fazla mıdır?

İnsana olan ihtiyaç sınırsızdır. Bir insanın Kli’si sonsuzdur. Hiç bir sınır gördünüz mü? Ben her şeyin üstünde olmak isterim.

Tabi ki konu ihtiyaçlarla bağlantılı olan niyet hakkında değil, düzeltim hakkındadır. Hepsini bir bütünde topla ve bir insana yönelt; yinede ona %1 bile veremeyeceksindir. Konu sadece bir insana verilen bir tür karşılıktan ibarettir,  alınan arzuyu düzeltme gibi bir üretim talebi durduracaktır.

SORU: Öyleyse ihtiyaçlar ayrıca düzeltime duyulan ihtiyaçlar mıdır?

İsrail’in ihtiyaçları nelerdir? İsrail’in ihtiyaçları ortak Kli yaratarak Yaradan’la birleşmek, Yaradan’ı sevmenin yolunu gösteren yakın birini sevmektir. Kendimi sevmekten kurtulamazsam, en yakınımdakini sevmeyi başarmam imkânsızdır. “İhtiyaçlarımın tatmini” denen ve gruptan alınan düzeltimi hissedersem, kendimi sevmekten kurtulabilirim. Eğer beni de içine alan grup bunun herkes hakkında bir itinaya sahip olduğu konusunda hem fikirse, bunu gruptan alabilirim.

SORU: Grup bu duyguların üstüne çıkacak güce sahip midir?

Soruyu farklı sor. Gruptan maddenin üstündeki ruhsallığa çıkabilmek için ne istediğimiz. Grup bu güce sahip midir? Böyle bir güç onda mevcuttur. Böyle ilişkilere sahip olmayı arzularsak bu güç açığa çıkar ve kendimizi onun içinde buluruz. Bu basitçe bizden gizlidir. Adam ha Rişon’un bir vücudu olarak birleşmekten ve çevredeki ışıktan cezp edilmekten gizlenmişizdir.

SORU: Grup doğanın ürünü olan bir şeyse doğa kanunlarının üstüne nasıl çıkarabilir?

Doğanın üzerinde olmayan bir grup, doğaüstü güçleri nasıl uyandırabilir ve grup bu gücü arzusu olmadan ve doğanın üzerinde olmadan nasıl etkileyebilir? Bu yüzden her şey gurubun içerisindedir ve bunun olmasını istiyormuşçasına davranır. Sanki olacakmış gibi, bu sanki böyleymiş gibi.

Bu GE’nin altında bulunan AHaP’nin üstündekinin sonucunda meydana gelir. Böyle bir hazırlık vardır, zaten var olanı yapma mekanizması.

Yapmamız gerektiğini düşünüyoruz, bu bizim hatamız. Hayatımızda asla herhangi bir şey yapmadık! Bu sadece bizim tarafımızdan talep edilen farkında olma gerekliliği ve anlaşmadır. “seçim özgürlüğü” makalesinde seçim özgürlüğünün manasını öğrendik.

Özgürlük Yaradan’ın yol gösterdiği ve kenarını kapatmadığı güçlenmedir. Bu basit şeyle gelecek ilerlemesi için kendimi koruyabilirim. Sadece korumak! Basitçe bağırırım: “tut beni, tut beni”, Yaradan’ın ellerimi tutması için ve ilerlerim.

Eğer “tut beni!” diye bağırırsam, ihtiyaç duyulan başka bir şey yoktur. Başka bir şey yapmam: “yolum nerede? Şu anda onun üstündeyim!” her şey bunu yapmak için hazır. Diğer seviyeye çıkmak için olmasına ihtiyaç duyduğum durum ne? Her hangi bir basamak kurma, plan yapma, doğandan daha iyi olma. Kim olduğunu ve ilerisini bilmiyorsun. Bir anlaşma yapmalısın: “istiyorum” bir bebek gibi. Ve bu yeterlidir.

Bunun için yukarıdaki kişiyi uyandırmak için bağırmalısın, sen onun seviyesinde değilsin. Ondan uzaklaşma. Baal HaSulam sana basitçe rıza göstermeni söylüyor “yerine getirmek ve duymak”  bilginin üstünde.  Hadi bağıralım ve onun seni nasıl içine emdiğini göreceksin. Başla! Bu bariyeri (Mahsom’u) aşmaya çalışmaktır.

SORU: Eğer biri Arvut’a katılmamaya karar verirse ne yapayım?

Var olan en büyük ve bilinen yasa nitelik eşitliğidir. Bu durum Yaradan’ın yaratılanı kendine eşit yaratması durumudur. Yasayı yerine getirmek yüksek bir seviyeden indiğin zaman azalır. Bu yüzden her düşük seviye daha bozuktur.

Eğer bunu yapmaya, nitelik olarak Yaradan’a eşit olmaya, ruhsallığa, Yaradan’la birleşmeye  çabalarsak, bunlar bizden uzaklaşmak için çabalar. Onlar bizimle olmadıklarını gösterirler. Onları uzaklaştırmaya ihtiyaç yoktur, düşecek ve ayrılacaklardır.

Dahası bununla değişiriz, onlar daha çabuk arkada kalırlar. Bundan endişelenmemeliyiz, birinin bizimle olmadığı açıksa, gurubu süzmeye ihtiyaç yoktur, o akılda başka şeylere sahiptir.

Ama onun aklında başka şeyler  varsa, ona acımamalıyız. Bu hayattır. O bütün hayatından atılır ve bu noktada çok agresif olmamız gerekir.

SORU: Gurubu böyle geliştirdikten sonra bu hâla olabilir mi?

Tabi ki, bizimkinden başka bir yolu seçen birilerini ortaya çıkarırsak, onlar için herhangi bir özür yoktur.

SORU: Bir insanın daha büyük bir arzu alması durumu olasımıdır?

Düşüşü kastetmedim. Bu herkese olur: düşme, yükselme. Senin sorun farklı: Sen birisinin yönünü değiştirmesi ve düşüşe geçmesini nasıl ayırt edeceğini merak ediyorsun. Onları birbirinden nasıl ayırt edersin?

Her iki durumda, o herhangi bir şeye katılmayı istemez, çalışmak istemez, herkesi reddedebilir. Fark çok basittir: o düştüğü anda, ölüdür, başka bir düşünceye sahip değildir. Hatta onlara sahipse,  birden parayı düşünmeye başladığını söylersek, o bazı hayvansal haykırışlar içinde görülür, ama onun başka bir şey için hayattaki hedefi değişmemiştir.

Fakat birinin gruptan ayrı olması ortaya çıkmışsa, başka bir amacı olduğunu görürsün, grubu kendi amacı için kullandığını, o grubu farklı bir konumda ister. O bu noktada bir Mısır’lı gibidir; İsrail’i kullanmaktan zevk almayı ister.

SORU: Grubun bir üyesi olarak benden nefret eden birinden bıkmalı mıyım veya onunla bir görüş hakkında çarpışmayı denemeli miyim?

Biz sadece bir yolda gitmek için söz verdik ve anladık ki, biz birbirimize söz verdik. Kurallarımızı izlemekte yeteneksiz olanları çıkarmalıyız, belki onları dışarıdaki gruba göndermeliyiz. Bu yasayı uygulamak için %100 efor sarf etmeliyiz – “Arvut”. Başka bir değişle, birlikteliğimizin yardımıyla sabit olarak düşünmeliyiz, “Arvut ” diye anılan bir güce erişmek istiyoruz, kimse kendini düşünmeden buna varmak.

Birden bazılarımız düşüşe geçecekler. Bir söz verdik ve onlarla ilgilenmeliyiz, onları yoldan çıkmış olarak düşünmeliyiz. Onlara güç vermeli, onlarla ilgilenmeliyiz, çünkü onlar bizim, biz onların parçalarıyız. Bu basitçe gelişen bir hastalıktır. Düşüş denir ona. O bir Mısır’lı değildir.

SORUArvut’tan güç talep etmek günde 24 saat bunu arzulamanın bedeli midir?

Evet. Ruhaniliği almaktan başka bu hayattan ne istersin? Tabi ki onu 24 saat görmelisin. Bunu nasıl yapabilirsin? Grup bu arzuları saçar, bu birinden diğerine geçer. O bu zorunluluğun herkesin farkında olmasından emin olabilir. Biliyoruz eğer hepimiz bir yerde toplanır ve birkaç gün boyunca bir işi icra edersek bu mümkündür. Bunu başka durumlarda da böyle yapmalıyız.

SORU: Herkes Arvut’a hazır mıdır?

Bu güzel bir soru! Ne duruma göre bunu kontrol ederim? Bunu çok basit bir yolla yaparım. 20’nin üstündeki bütün erkekler İsrail diye anılan duruma dâhildir. Ne hakkındadır. Eğer biri çok başlarda bir arzuya sahip olursa ve buraya gelirse, ona bakmaya başlamak için bir hakkım yoktur, onun ruhunu taramak için. O buraya gelir, grubun bir parçası olmak ister ve kuralları izlemek isterse, bırak yapsın. Yani, birinin bu ilginin sabit olduğunu kabul etmeye hazır olması, onun sabit düşüncesi olması ve onun bunların olmasını istemesi gerekir.

SORU: Günlük raporumda birinin kendine sorması gereken soru “sabit olarak bunu düşünüyor muyum” ve “bunu istiyor muyum” olması mı gerekir?

Günlük rapor benim gruba karşı zorunluluğumdur. Kendimi her gün kontrol etmeye ihtiyacım var, bu motivasyonu ne kadar tutabileceğimi teyit etmeye bunu ne kadar istediğime ihtiyacım var,  ne yaptım?

SORU: Bunların hepsini nasıl tutabilirim?

Şimdi iyi olan bir şey için konsantre oluyorum. Özellikle Yaradan’ın bana bir amaç için gönderdiği engelle ilgiliyken, o bizi şaşırtmayı bilir. Eğer hepimiz ne istediğimize karar vermeyeceksek, bir sonuca ulaşamayız. Yaradan’ı “çocuklarım benim üstümde bir zafer kazandı” için kullanmak zorundayız. Sen bunu ancak grupla yapabilirsin, bunun için bir karar verirsin, ama gruptan ayrı değil, sadece kendin tarafından.

SORU: Bunu yapabilir miyiz?

Çok güçlü bir grup çok zor çabalarla uğraşsa bile bunun ne kadar zor olduğunu görürüz. Bütün dünya veya İsrail’in insanları hakkında konuşabilir miyiz? Bunu yapmak mümkün müdür? Bu vahşi bir fantezi gibi görünür.

Bu olur, çünkü bir şey yapmamız gerektiğini düşünürüz. Sadece bunu yapmaya hazır olmalıyız, buna inanmak, onu meydana getirecektir. Ve o olur. O kesinlikle olur! Bu bütün dünyanın o arzuya sahip olduğu zaman neden ilgiye ihtiyacımız olmamasının sebebidir. Bütün günahkârların, mankafaların ve egoistlerin nasıl göründüğü hakkında ilgilenmemelisin.

Problem değil. Işık her şeyi yalnızca bir kıvılcımla bir yerlere yerleştirir. Birden her şey altüst olur. Problem bunun için hazır olmaktır. Bunun için yeniden canlanırız veya canlanmayız. Baal HaSulam’ın dediği gibi: “Zohar’ın tanımı”, bunun için hazır olduğumuzda, bütün dünya böyle olacak ve bunun için hazır olacaktır. O bunun içine girecektir.

Bir anahtarımız var. Dünya’nın önce bunun için hazırlanmak zorunda olduğunu düşünme. Bu dünyanın gücünde değil, bizim gücümüzde olmadığı gibi. Dünya’nın buna hazırlanmaya  ihtiyacı var. Makinenin çalışmaya başlaması için ve hepsi bu. Bunu hep birlikte yapmalıyız.

SORU: Grup kaidesinde bir yasa mı vardır ve her şey oradan mı gelir?

Grup kaidesi ne demektir? Her şeyden önce, bir amaç vardır. Bunu almak için, bunu kazanacağımızdan emin olarak düşünülebilir birleşmiş hareketler sistemine ihtiyacımız vardır (uzak olduğuna eminiz).

Amaç belliyse, amaca ulaşmak için amaçtan hareket edip en son halimizi kontrol etmeye başla. İşte bu kaidedir. Kaide şu anda izlediğimiz olmamalıdır. Diğer adımları da bunun içinde barındırmalıyız. Bu çok farklı olabilirdi. Sondaki sonuç önemlidir.

Amaç grupta Arvut’u almaktır. Arvut’u yerine getirme sonucunu düşündüren grup her üyeye Arvut’u sağlayabilecek konumda olur. İşte bu! Başka hiçbir şey düşünmemeliyiz.

SORU: Daha önce sadece bir Arvut arzusu almayı düşünmek zorunda olduğumuzu söylüyorduk.

Arvut’un bizim hedefimiz olduğuna karar verirsek (son değil, ama önemli), bunu kazanmak için neye ihtiyacımız var? Bunun olmasını istemek için ondan yardım almalıyız. Olmasını istemek ne demek? Bu, grubun bana Arvut’u vereceği midir? Grupta nasıl bir ilişkiye sahip olmalıyım? Grubun bütün üyeleriyle ilişkisi nedir? Ne tür bir hareket alınmalıdır? Durumlar nedir? Bu kaidedir.

Daha somut olmalıyız. Eğer uzak kaldıysam, nasıl aynı yöne tekrar dönebilirim, Arvut’a? Kaide grupta farklı türde durumlar içermelidir. Onların içindeysem, kaidenin gerektirdiği hali elde ederim.

Örneğin, haftada bir kere sabah derslerine hazır bulunmak istiyorum. Bunun normal olduğunu kabul et. Kendime söylüyorum: “Bu benim amacım ve bunu yapacağım”. Benden ne istiyorsun? Grup bunun yeterli olup olmadığına karar vermelidir? Yani, hayatımızdaki her şeyle bağlantı kurmalıyız.

Problem benim diğer gün yemeğe gitmem ve kaide hakkında her şeyi unutmamdır. Sadece bir dakika doğru spot altındayız ve her şey yok olur. Engeller görünür ve grubun nerde olduğunu bilemem. Bir anda spot büyük bir boşluğa değişir ve herkes uzaklaşır.

Bütün bu çocukların kaçtığı, onları bağlayan ve bir spot altında toplayan boşlukta onları nasıl bulabilirim? Eğer düşüncelerimizin gücüyle düşünceleri kontrol edersek, sabit bir şekilde o spotda kalırız, hepimiz. Ama bunu kesersek, bazı harici sınırların yardımıyla geri dönmemiz gerekir, düşüncesiz ve arzulardan uzak. Düşünceler ve arzularla zaten başarılı olamadım. Bunun sebebi sınırları tespit etmemdi. Herkesi toplayan sınırların yerine bir ıslık olabilirdi.

Harici hareketleri tanımlamak zorundayız, böylece onun içinde bulunduğu durumu birisi ilerlemesi için kullanabilir. Herkes yeterli engellere sahiptir ve onlara saygı duymalıyız, onlara sinirlenmemeliyiz. Aksine, engeller iyi bir işarettir ki, biz onlarla gerçekten çalışabiliriz.

Bu problemlerle bir sorunumuz var çünkü  doğru sınırları geliştirmiyoruz. Ve bu sınırların yardımıyla, engelleri gelişimimiz için kullanabiliriz. Engellerle birlikte, bağlantı noktamıza geliriz, bu noktada onlarla gerilenir ve sonrada engel aşılır. Bu noktadan yükselmeye başlayacağız. Bizi sürekli yükselten bir mekanizmaya sahip olacağız.

Bu harici sınırlar kaidedir. Bunlar tanımlanmış ve yazılmış şeylerdir. İşte işimiz ve kararlarımız. Bu harici sınırlarla daha fazla araştırmalı ve efor sarf ederiz, çalışmak gibi harici bir harekette, telefon bağlantısı gibi, işimizin amacını yerine getirebiliriz. Engeller dışında bize derhal sildiği motivasyon ve arzulardan başka bize yarar getirecek ne olabilir?

Her saat birlikte olmak gerekmez, birbirini aramak vb. Bu harici şeyleri dikkatlice aramalıyım ki bana hatırlatmaya yardım etsin, başka bir şeyi değil, hatta bu arada Arvut’u bile düşünmemeliyim.

Bir zincir fazla uzun olmamalıdır: Ruhsal – Yaradan; bunun nasıl elde edinileceği? Elde etmek için bir guruba ihtiyacım var; bir grup? Arvut hakkında! Kaidenin hikmeti bu “Hisaron’a” (eksiklik) hemen getiren böyle harici şeyleri oluşturmaktır. Bunu araştırmak grubu oluşturur.

SORU: Arvut düzeltilmek midir? Kendimi düzeltemiyorum. Görünüyor ki, Arvut’a gelmek benim işim değil…

Birlikte çalışmak gibi ayrı çalışarak Arvut’a gelebiliriz. Arvut’un önemli olduğu konusunda anlaşmaya varmak hepimiz için bir zorunluluktur, bunsuz birleşemeyiz, işte bu bütün arzular ve ruhlarla bağlantı kurmamızı sağlayan durumdur.

Düzeltilmiş durumumuzun altındayız. Bu durumda olmayı istediğimize karar verdiğimiz zaman, çevredeki ışığı oradan çekeriz. Onun ne olduğunu bilemez ve anlayamaz olsak bile o durumda olmayı isteriz. Bizim için sadece istemek yeterlidir.

Onu istersek, yukardan bir ışık bize gelir ve çevredeki ışıkların gücü bizi değiştirmeye başlar ve bizi düzeltir, böylece birbirimiz için gerçekten “Arevim” (biz – Arvut’un çoğulu) oluruz.

Daha sonra ruhlarımızın ortak etkisini görürüz. Gerçek durumumuzu görürüz. Dahasını “Kli” gösterir,  daha fazla ışığı içinde keşfederiz. Yani, sadece tek var olan durumda açığa çıkarız ve görülen diğer bütün durumlar, şimdi sadece bilinçsizliğimizin farklı bir seviyesindeyizdir.

SORU: Şimdiye kadar, ışıkları çekmek üstüne çalıştık, çeşitli hareketler yaptık ve birde Arvut’un olduğunu bulduk ve özel bir çevre ışığını, bizim özellikle çalıştığımızdan farklı. Işığı çekmek için yaptıklarımız aynı kalır mı ya da değişir mi? Bunun ne ayrıcalığı var?

Okuduğumuz makalede, ders boyunca Kabalistlerin bize önerisi, herkes çevredeki ışıkları nasıl uyandıracağımızı düşünmemiz gereğidir, Âdem’in ruhunun içindeki düzeltilmiş durumun yapısı. Ve burada Arvut’a dikkat etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Ve bu sanki gösterdi ki, iki durum arasında bir anlaşmazlık/çelişki var. Kesinlikle anlaşmazlık yok. Aksine, onun arzularının tutkuyla düzeltilmiş duruma dönmesini bağırdığımız zaman Arvut bunu yerine getirebilecektir. Bu diğerleriyle birleşmek anlamına gelir “tek kalp tek ruh olarak”.

Bu Kabalistlerin size önerisidir: grupta çalışmak, Kabalanın yayılması ve Yaradan’a yakın olmak için çevredeki ışıkları çekme niyetiyle çalışmak. Hepsi bir sebep için, gücü elde etmek, kişisel gelişim, birleşmiş damarı oluşturmak için diğerleriyle katılmak.

Tam gelişim herkesin birleşmesiyle başarılabilir. Bunda hemfikir olmalıyız ve sonra ışıklar için bir damar oluruz. Işık içimizde kendiliğinden açığa  çıkar. Buna “Mahsom’u geçmek” denir. Ve aramızdaki Arvut’un ölçüsü için, ruhsal seviyeler elde etmek.

Daha fazla birleşmiş damar olur, büyük sayıda parçalar ona katılır. Oranlı olarak, Arvut daha güçlü olur, hepimizin birleşmesi, herkesin sadakati güçlenir. Onun bağış niyetinde damar daha gelişmiş olur. Sonra daha büyük ışık içine ışıldar, bu ruhsal seviyede yükseliş demektir.

Yükseliş ne demek? Yukarı ve aşağı hareket yoktur! Bunu ölçmek için, birbirimizden aldığımız iradeyi açığa vururuz, ona karşı birliğimizi açığa vururuz, bizim Arvut’umuz. Bu damarın yapımıdır. Daha fazla yapmaya gerek yok. Çok basit.

SORU: Ne demek; Ülkelerin her birine sorulması?

Bu her birinin kendini sınamasıdır. Ona kim soracak? Yaradan bir kâğıt petle birinden diğerine yürüyüp soracak mı: “Hemfikir misin değil misin?” Hepimiz böyle bir duruma geliriz, bu kendini sınaması ve görmesidir, bu duruma hazır olup olmadığı. O kıtlık açığa çıkartır, bunun için arzu ve buna hazır olmayı. O bunu yapmak için iradeli ve yeteneklidir.

SORU: Birinin Arvut gibi bir durumda diğerleriyle olmak isteğini yapmak için ne hazırlığı gerekir?

Bu yasaya göre birinin hareket etmesi için ne tür bir hazırlık olmalıdır? Diğer şeylerin hepsi gibi! Hadi herkesin yaptığı gibi yaya geçidinden karşıya geçme kuralını istemediğimizi söyleyelim. Yapmak istemiyorum! Ve sonra ilk seferinde bana bağıracaklar, dikkat etmeyeceğim. Diğer sefer bana ceza kesecekler. Kuralı dinlemediğim zaman. Çevrede kimse yoksa doğal olarak yine yapacağım. Üçüncü seferde araba bana çarpacak ve sonra bana çarptığı zaman… Bunun anlamı kuralı izlemek istemeyeceğim, doğam gereği. Ama bir tecrübe bu kuralın benim için önemli olduğunu bana gösterecek. Bu şöyle tanımlanır: Yaradan insanı iyi bir kaderle konumlandırır ve ona “kendin için al” der. Ve insan bunu kuvvetlendirmek ihtiyacı çeker.

Basitçe ruhsallık ihtiyacı duyamayız. Ama birine böyle bir düşünce verildiği zaman, bir anlayış gibi, hatta istemeyerek bile bu kurala uyacaktır ve insanın işi başlar. Tembelliğine karşın, senin kötü doğan, uymayı istememen, destek aramaya başlaman, öneriyi dinlemen. Uyma zorunluluğunun kavrayışına ulaşır ve sonra gerçekten uymayı istemeye gelirsin. Bu hazır olmak “yapacağız ve duyacağız”  diye tanımlanır.

SORU: Bir insana iyi bir tarafta her zaman güç verecek bir mekanizmayı nasıl yapabiliriz, kendi kötü doğasından uzak?

Bize zorunluluk duygusu gibi ulaşmamıza izin verebilen gruptur. Bir insanın iradesinin özgürlüğü grubun seçeneğindedir. Tüm dâhili niteliklerim ve harici durumlarım çevremdedir ve tek serbest hareket yapabildiğim çevremi seçmektir. Sebebi niteliklerimdir, karakterim, beni başlangıçtan başlatır. Ve eğer onu seçmezsem, toplum beni etkiler. Ben onun gücündeyim ve isterim veya istemem, her şeyi onlardan alırım.

Ya bana doğru yolu gösteren Arvut’u ve son düzeltimi seçerim ya da bir kuklayımdır, bir robot, seçenek özgürlüğünden tamamen mahrum edilmiş ve şikayet edecek veya suç atacak kimse yoktur. Her şey doğanın yasalarına göre olur.

Böylece kim günahkâr olabilir? Erdemli yaşamayı isteyen biri. Kim seçme özgürlüğüne sahip olur? Sadece Kabalistler, ya diğerleri? Yapamazlar. Bu yasanın dediğidir; Arvut’u seçersin ya da seçmezsin.

SORU: Biri Arvut’un zorunluluğunun farkına vardığında, onu başardığı seviye nedir?

Başarmak istediğine rağmen, bunu yalnızca yukarıdan gelen ışıkla yapabilirsin. Biraz fazla ışıldar; biraz daha iyi olduğunu anlarsın, daha fazla parlar; biraz daha fazla hissedersin. Aklında ve kalbinde zaten bir kriter almışsındır. Ve bunları karşılaştırdığın zaman, seni neyin sürdüğünü anlarsın, ya “acı-tatlı”  ya da “yalan-doğru” kriterine göre ilerlersin. Böylece, bütün işimiz yüksek ışığı çekmek ve onun yardımıyla, bilinen damarın düzeltilmesiyle ilgili kaldığımız yerdir.

SORU: Arvut’un zorunluluk duyusunu nasıl ayakta tutarım, bu yüzden ki o her zaman benim için en hayati şey olur?

Gurubun yardımıyla. Ve grup nasıl düşmüyor ve nasıl hakkında konuşmayı bıraktıktan sonra 15 dakikada bunu unutmuyor? Dua! Dua ne demek? Bilinen arzu!

Birçok insan dua ettiğini düşünür ama ne demek; dua etmek? Yaradan’a yakardığımda, bana yardım eder mi? En üst seviyedeki bütün gerçekliği etkileyen kâinatın bilinen yasası Yaradan’dır, onunla birleştiğim seviye. Bu noktadan O bize tavrını gösterir.

Bir hareket yaparım; O’nun tavrına uyar. Hareketimi değiştiririm, dolayısıyla tavrımı da. Bu benim izlediğim bütün diğer doğa yasalarına benzer. Yaradan (“Elohim”) kelimesinin sayısal değeri;“Teva” -doğa- ile aynı kelimedir.

Zorunluluğun farkına varmaya gelirsem, arzumu değiştirirsem, başka bir arzu kazanırsam, başka bir düşük durumdayımdır. Bu bana Yaradan’ın öylece değiştiği gibi görünür. Ama O asla değişmez, değişen benimdir. Ve nasıl değiştiğime göre, yeni ışık, yeni durum bende açığa çıkar.

Bu Yaradan’ın yasa olduğu anlamına gelir. Ve bu yasalara göre hareket etmek istediğimiz durumunda, gerektiği gibi, O bize başarmamız gereken doğru durumun nerede ve ne şekilde olduğunu söyler. Sonra da biz o duruma nasıl ulaşacağımızı düşünürüz.

SORU: Bu yasayı göremiyor ve hissedemiyoruz. Bunu yapma enerjisiyle O bize ne sağlar?

Durumun şöyle süre gider: “Yaradan biz birbirimizle bağlantı kurduğumuzda ortaya çıkar. Ama biz henüz birleşmedik, onun ortaya çıkıp çıkmadığını ve bize herhangi bir şekilde neyin iyi olduğunu bilmiyoruz. Beni diğerleriyle birleştirecek başka bir şey yoktur.”

Birleşim için böyle bir davranış bencilcedir. Ve sen bizim böyle bir yolla ruhsallığı ortaya çıkarmamızı istiyorsun? Ruhsal yükseliş özünde egondan ayrılmakla bağlantılıdır. Bu ruhsallığın neden gizli olduğudur. Eğer ruhsal zevkler açığa çıksaydı, egon onu almaya seni mecbur kılardı. Daha fazla egoist olurdun. Bu Arvut olmazdı.

İlerleme için enerji çevredeki ışıktan bağışlanır. Diğerleriyle birleşerek, ışığın ortaya çıktığı bir damar yaratırız. Baal HaSulam ne der? Bunu almayı isteyerek, güven kazanmaya başlarız; aldığımız iradenin örtüsü. Bu bana kendim hakkında endişelenmeye ihtiyaç duymayacağım hissiyatını verir. Eksiksiz bir güven gelir.

Böyle bir güven nerden gelir? Bütün ihtiyaçlarımızı yerine getirmeye hazır olan şey nedir? Onlar beni hiç doldurmuyor! Basitçe dolduramıyorlar! O herkesin fakir olduğu bir grup olabilir! Önemli değil. Yukarıdan çevrilmiş bir tazminat alırım, hiçbir şeye ihtiyaç duymayacağım bir duygu. Bu ışığın gücüdür. Sen onu sabit ve kesin formda alırsın ve bu aldığın iradeyi sessiz yapar. Daha sonra anlarsın ki aldığın irade sana sataşıyor, herhangi bir eksik olmadan. Şimdi o sessiz ve sen serbestsin.

SORU: Bize Arvut’un yolunu en kısa yoldan gösteren, eforumu bölüştürmek için maksimum etkin yol nedir? Yapmamız gereken pratik yol nedir?

Bizde yavaş yavaş ortaya çıkar, bu hareketler sanki suya düşen damlanın halkaları gibidir: dersler, alt grup varlığının desteği ve dışa yayma, tüm bunlar harici bir parçaya havale edilir, bunların anlamı bizim için Arvut’u gerçekleştirmeyi başarma yollarıdır.

Doğal olarak, eğer biri başka vasıtalar olduğunu hissederse, o test edilmeye ihtiyaç duyar. Eninde sonunda, amaç birdir: Öğrenci grubunu bir şeye bağlı kılmak ve onu amaçlatmak, bu Arvut’a gelir. Onun yukardan gerçekten ışığı çekmesi gibi bir boyutun gereksinimi olmalıdır, bu onları düzeltir ve onları Arvut’un seviyesine taşır. Buna “yapacağız ve duyacağız” denir. Her şey için hazırız, sadece aramızdaki bu durumun farkına varmak lazım.

SORU: Bizde her saniye ne test edilmek zorundadır ve ne sonucu olmalıdır?

Gurubun merkezine bizi çeken güce dâhil olma ölçümüz her saniye test edilmelidir, bu yüzden dışarıdaki her şey geride kalır, içerdeki her şey iç kısımda toplanır, gurubun merkezinde.

SORU: Böyle bir bilgiyi nerde ararız?

Herkes bunu kendi içinde açık bir şekilde anlar. Kendimi nasıl test ederim ve grup bunu nasıl yapar? Kendini ve gurubun odak noktasındaki diğerlerini görünür yapan kişinin eforunun miktarı ve niteliğine bağlı olarak bu  yapılır.

SORU: Gurubun işi nedir?

Bir kişi grubu önemsemeye hazır olmalıdır. Ve gurubun yeterince akıllı olmaya ihtiyacı vardır ve ikna etme metodu bir yolla ona saplanmalıdır. Anlamalıyız ki her birimiz kapatıldık. Bir insan bunu kabul etmekten acizdir. Bizim gerçekten onun kalkanını kırmaya ve içeri girmeye ihtiyacımız vardır. Bu gurubun işinin ne olduğudur.

SORU: Bunu kim yapmalı, herkes veya birkaç kişi? Onları seçmeli miyiz?

Tabiri caizse amacı elde etmek için rıza gösteren herkes gruptur, Yaradan ile birleşme diye anılır. Bu bilinen anlaşmadır. Onu henüz elde etmediler, anlaşmadılar, ama kendileri için tanımladılar, bu amacın gerçekten olduğudur. Öyleyse, içimizdeki mekanizmayı kurmakla başlayalım, çalışma evreleri, bizi ona yaklaştıracak olan eforlar.

Doğal olarak, son analizde, ışığın yardımıyla düzeltilmek, kaide ve Âdem’in birleşen bütün parçalarının elde edilmesi öğrenilecek. Çevredeki ışığa göre bütün hareketlerini tanımlayacaklar, bunu kendi üzerlerine çekebilecekler. Davranışlar önemli ya da daha az önemli olarak ölçülür, her zaman bu davranışları önemlerine göre düşünmeliyiz.

Her zaman farklı bir elde ediş, farklı bir kavrayış vardır, ama her zaman doğru düşüncelerle. Işık test edilir, damarlar düzeltilir ve biz bunu sürdürmeliyiz, en kullanışlı yolla başardığımız hareketin yardımıyla onu çekmeliyiz.

Çevredeki ışığa uyum sağlayabilecek en uygun hareket nedir? Hangi hareket onun gelmesine ve bizi düzeltmesine etmesine izin verir? Yaradan’ın birlikteliğini elde etmek için, üyelerin birlikteliğini amaçlayan gurubun hareketidir bu formül çok basit. Problem bir defa onu uygulamaya başlarız, sonrada neden yaptığımızı unuturuz.

Hala her hareketteki yeterli niyeti aydınlatmadık. Dahası, bu insanlar arasında aynı değil. Bu konuda mümkün olduğunca çok çalışmalıyız. Eğer en küçük bir hareketi bile bağlarsak, daha fazla niyet talep etmek, daha etkili olur ve daha fazla başarılır. Şimdi birçok hareket yapıyoruz, ama hala niyetimizi düzeltmeliyiz. Efor niteliğinden yoksunuz.

Bu her durumda her grubun sorunudur. Çok fazla hareket yapabiliriz. Çoğu zaman insanların bana yaptıkları her şeyi listeledikleri mektuplar geliyor ve soruyorlar: ne zaman gelecek? Ne karşılık verebilirim? Aslında grup daha fazla yapar, ama niyet yoktur veya eksiktir. Grubun seviyesiyle orantılı olarak, niyet çok daha karışık ve çok daha sağlam olur. Niyetin amacı duvarları yıkmaktır.

SORU: Neden herkes için aynı anda amacı elde etmek mümkün değil?

Bu imkânsızdır, çünkü bazı ruhlar içinde Arvut durumunun uyanması için hazır değildir. Bu sadece diğer ruhların ön hazırlık işlerinden sonra olacaktır.

SORU: Dünya insanları Arvut yardımıyla amaca ulaşacaklar mı?

Şimon’un oğlu Elezar, herkesin ona ulaşacağını yazdı. Bir Kli içinde bütün ruhları Arvut olmadan toplayamayacağız. Arvut sadece birleşme uygulamasıdır. O bazı diğer sebeplere sahip bir tür sahte ikincil durum değildir. Her şey için sadece bir sebep vardır; Ruhların bir diğeriyle birleşmesi, böylece onlar ışığa benzer olacaklar ve onunla birleşecekler.

Adem’de mevcut olan tüm arzular içerisinden, bir ruh diğerleriyle Arvut vasıtasıyla nasıl birleşebilir? Kendisini toplumuna adamadan, diğer tüm ruhların ayrılmayan bir parçası olarak bir tek olarak. Eğer herhangi bir ruh uyandırılırsa, bu onun rolünü performans edecek kapasiteye ulaştığının işaretidir. Ve bunu yapan veya yapmayı isteyen ruhlar diğer ruhlara dünya insanları gibi davranmalılar, onları düzeltmeli, onları birleştirmeli ve onlarla ilgilenmeliler.

Bu rol ayrımı bazı ülkelere ait olmaktan ileri gelmez; bu daha çok bir alt ayrımdır. Kim Yaradan’ı elde etmek istiyorsa, İsrail’in insanı olarak anılır. Bunu henüz istemeyenlerse dünya insanı.

O İsrail’lilere başka amaç olmadan sürgüne gönderildiklerini söyledi, ama dünya insanlarının İsrail insanlarına bağlanmasıdır. Yaradan’a doğru arzu uyanışı herkeste olan bir şeydir. Sadece kimisine erken olur, kimisine biraz daha geç. İnce Aviut’a(bayağılık) göre, hafif Kelim (Kli’nin çoğulu) önce uyandırılır, ilk analize ve düzeltilmeye onlar gelir.

SORU: Bizim durumumuzda, son düzeltilmeyi etkileyebilir miyiz?

Var oluşumuzun her basit anı, bir şeyin uygulamasındayız; Arvut. Onu iste veya isteme, acının yolu veya Kabalanın yolu olsun biz bu gerçeğin öneminin farkına varmaya gidiyoruz, biz ve tüm insanlık.

Arvut dışında insanlığa yol gösteren başka bir şey yoktur. Onun zorunlu olduğunu görmeliyiz. Bu ortak birleşme “komşunu kendin gibi sev” den “Yaradan’ını sev” e yol gösterir. Bu bütün ruhların izlediği yoldur.

Bu yüzden, bütün ruhlara ve kişisel herkese olan her şey, onun hayatının her anında olanlar, bu yasanın uygulanmasıdır. Bize ne kadar görünüp bizi şaşırtmasının bir önemi yok ve bizim ve tüm insanlığın nerede olduğunu bilmiyoruz; her şey, ölçeğin bizi göstereceği yerde her birimize gerçekten bağlı son kararına gelebilmek için bir önceki analizin analizi sadece. Başka bir değişle, her şey, Arvut’u yerine getirmek konusunda, herkesin sorumluluğunun ölçeğine bağlıdır.

SORU: Şu anda ben düzeltilmedim; bu yüzden ölçeğin iğnesini suçluluk kısmına mı çekerim?

Şimdi bile düzeltilmediğin zaman, yakınlık boyutuna, anlayış yakınlığına, bilgiye, riayet etmemiz gereken yasanın farkındalığına, tüm dünyayı etkilersin. Bunun sebebi sen bir şekilde bütün kalan ruhlarla birleştirildin, onlarda bu yasa daha açık olur ve böylece onun geri kalan elde ettiği memnuniyete yardım edersin.

SORU: Arvut harekette farkına varılmalı mıdır veya toplumun genel anlaşması yeterli midir?

Arvut’un farkına varmak” ne demek? Bir kişi harekette bunu yerine mi getirmelidir veya sadece düşünmek ve istemek yeterli midir? Baal HaSulam açıkça anlatır ki; komşuma verecek yeteneğe sahip değilim. En azı isteyen insanı seçsen bile, uzun vadede, bunu yapacak yeteneğe sahip değilim. Şu açık ki bir yolla denememde sadece kendimi yakacağım ve bu girişim bana başaramama hükmünü verdirdi. Gerçekte insanları mutlu etmek için yaptıklarımda niyetim onları tatmin etmek olsa da, bu iyi bir sonuç vermeyecektir.

Şunu anlamalıyız, mutluluk ekonomik, politik, psikolojik bir terim değildir. Mutluluk tanrıyla birleşme hissinde görünür. Bu tür mutluluk Kelim’in sahip olduğu her şeyi doldurur, herhangi bir insanın arzuladığı bütün arzuları.

Ve benim görevim tüm insanlara bu yolu göstermektir, böylece bu nokta insanlara kendilerini başka bir şeyle değil, ışıkla doldurabileceklerini anlatacaktır. Ne arzuladığı önemli değil, bir insan asla tatmin edilemez. Görevimiz insanlara ilkeyi anlatmak, oraya götürmenin anlamını anlatmak. Bu gerçekten onları doldurabilir. Bu dikkat etmek için neye ihtiyacımız olduğu ve dünyaya vereceğimizdir.

“Komşunu kendini sevdiğin gibi sev”’i yerine getirmek için, her şeyden önce herkese kendi kendini nasıl dolduracağını anlatmalıyız. Bir insan komşusuna verme yasasını ve ortak Arvut’u anlamayı denemeye başladığı zaman, hayatı değişir.

SORU: Arvut komşumuza sevgimidir?

Arvut komşuna sevginin temelidir, komşunu sevmek değil. Arvut sadece bir yasadır, buna göre, birbirimize ihtiyaç duygularımızı elemine edecek yaklaşımımızdır.

Onun aldığı arzuya bir düzeltme veririz, bir yolla bedelini öder, böylece alınan arzu azaltılmış olunur. Bu arzu bir kişide hüküm sürmez ve tatminkârlık ister. O emin ki şu anda eksikliğini duyduğu hiçbir şey yok, çünkü o kesin bir düzeltilme almakta, diğer ruhlardan bir tür ışık: “merak etmek, seninle ilgileniyoruz, herhangi bir şeye ihtiyacın olmayacak.”

Ve sonra herkes verme Kli’ sini geliştirmekte serbest olur. Ve geliştirdiği verme Kelim’i komşusunu sevme kelimidir. Arvut bu durumun sadece bir yarısıdır. Alınan arzuyu pasife etme ihtiyacı duydurur. Ve yavaş yavaş bu komşuna köleliğe dönüşme ihtiyacı duyar. Komşumuzu sevme çalışması işini başardığımız zaman, özelliklerimizin Yaradan’la eşit olmasını başarırız.

SORU: Herkesi bir amaç hakkında düşündürmek için ne yapmaya ihtiyaç vardır?

Onu aramaya ihtiyacımız var. Hayatımızın her anında hazır çözümler yoktur. Bu bizim işimiz. Aramak için neye ihtiyacımız var? Çevredeki ışıkları çekmeme yardım edecek bağlantıyı aramaya ihtiyacım var, bu bana ruhsallığa, Arvut yasasının farkındalığına, komşumu sevmeme, Yaradan’la birleşmeme bir tür ilham verecek.

Herkes kendi ruhunun özelliklerine dayalı bazı hareketler yapabilir,  fiziksel ve zihinsel yapıda grup içerisinde kendisinin farkına varmak açısından. Ne yapı aldığının bir önemi yok, ama herkes doğru niyete sahip olmalıdır.

Sorumlulukları ayıramazsın. Örneğin, biz grubun niyetinin bir parçasıyla uğraşırken sen onun kendisiyle uğraşamazsın. Arvut herkesi içerir. Herkes bir diğerinden sorumludur, bu zorunluluktur. Herkes! Bu sorumluluğu başkasına devredemezsin, çünkü herkes kendi Kli’sine sahiptir ki Arvut’tan düzeltilmeye ihtiyacı vardır.

Kendi Kelim’den, bilinen Arvut’umuzu temin etmeliyim. Arkadaşım bunu kendi Kli’sinden yapar ve başkası kendi Kli’sinden. Ve biri kaybederse, birbirimize bağlı olduğumuz için, o insanın kaybettiği şeyi ben de kaybedeceğimdir. Benim kaybolan parçamın duyusuna sahip olacağım, bu orada olmayan bir şey. Ve ben Arvut’la kendimi doldurup dolduramayacağım konusunda endişelenmemeliyim. Bunu bilmiyorum. Bir insan aldığı arzuyu reddettiği zaman bunu başarır.

SORU: Ruhsal işi kontrol etmek imkânsızdır, başka ne yapmaya ihtiyacım var: hakkında düşünmek, hakkında konuşmak?

Hakkında konuşmak, onu uyandırmak, kontrol etmek ve herkesin gelişimini ölçmek. Çünkü grubun etkisi ve Üst güç aşağı ve yukarıyla birliktedir, sansasyon uyandırır ki biri hakkında düşünmemek mümkündür. Ve bir insan diğerlerini düşünmekte özgürdür.

SORU: Eğer sürekli onun hakkında konuşursak, anlamını yitirmez mi?

Sürekli amaçla yüzleşmek onun anlamını yitirtmez. Bu bir uzak hedef değildir: Gmar Tikun (son ıslah), Yaradan, onunla birleşmemiz. Bu alınan arzudan  ayrılmaktır; Mısır’dan çıkış diye adlandırılır. Bu neyle yüzleştiğimizdir, ilk hareket. Ve eğer onu tamamlarsak, ruhsal alana gireceğizdir.

SORU: Ama kimsenin kendiyle ilgilenmediğini görüyorum ve herkes kendini guruba veriyor.

Şu an dışarıda nasıl bir hayat yaşadığımızı görüyorsun, herkes zamanını, eforunu ve dikkatini gruba verdiği zaman. Bu doğru, ama sadece harici yapıdır. Diyebiliriz ki kontrolümüz olan her şeyde 100%’ü başardık. Ve sen neden bunun bize olmadığını soruyorsun? Çünkü biz onun Kelim’imizin içinde olmasını istemiyoruz.

Kendi Kelim’imize sahip değiliz. Yüksek ışık Kelim’imizin efendisidir. Yakınlaşır ve uzaklaşır ve Kli tecrübesi çıkar ve iner. Hemen şimdi anlama eksikliği çekiyoruz ki, hareketlerimizle bir şey başarmıyoruz. Hareketlerimizin arzulanan sonuçları nedir? Biri “yardım, yardım edin!” dediği zaman, bunu kriz noktasına getirmek. Kli bunun hücreden açığa çıkmayacağını anlaması gerekir, ama Yaradan, bizi Mısır’dan çıkaracak.

SORU: Böyle bir duruma gelmek için neye ihtiyacımız var?

Eğer “bir insan bir kalp olarak” yapmazsak bununla yüzleşiyoruzdur, yani kendini guruba vermezsen, seni grupta ikinci derece yapacak bir yolda grupla birleşmenin farkına varmayı istemezsen, “ölü” olduğunu hissedersin. Dediği gibi: “bu mezarınız olacaktır.”

Bundan kaçınmak için, ortak anlaşmaya ihtiyacımız var, başka şeye değil. “yapacağız, duyacağız” diyerek bunun olması için anlaşırız. Ve bu olur. Bu yüzden, bunun zorunluluğunun farkına varmanın yanında, onun olayı değildir, ama bunun olmasına hazırlıktan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Daha sonra yukarıdan bir güç gelir ve bu gücün Yaradan’dan geldiği bilinir.

Eğer doğru olarak geliştirirsek, birleşmek istediğimizi hissederiz, ama Onsuz yapamayız. Resme giren üçüncü faktör Yaradan’dır. Grupla ben değil, ama O içerde olmalı, O benim amacım olmalı, O harekete geçirici olmalı; Bu düzeltilme gelişiminin işaretidir. Grupla birleşim.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
18 - 0,091