e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2020 > Sabah Dersi Materyali 2020 – Pesah Dersi Materyali – Pesah’ın 7. Günü

Sabah Dersi Materyali 2020 – Pesah Dersi Materyali – Pesah’ın 7. Günü

1) Rabaş, Makale 930, Yeni Ay Hakkında

“Bu ay,” yani Nisan ayı, “ayların başıdır.” Hodeş (ay) kelimesi Hiduş (yenilenme) demektir. “Baş” başlangıç anlamına gelir. İlk başlangıç Yaradan’ın Mısırdan kurtarmasıdır, çünkü bu doğaüstüdür ve insan yalnız doğasının içinde gidebilir. Yalnız Yaradan doğaüstü şeyleri yapabilir.

Kişi yalnız kendisi için alma doğası içinde yaratılmış olduğu için, ihsan etme tarzındaki şeyleri yapamaz. Ancak, bu dünyada ondan beklenen tek şey, niyetinin yalnız ihsan etmek için olmasıdır. Kişi çalışmaya başladığı zaman, buna gücünün yetmediğini görür. Ancak, kişiden, ihsan etme yolunda yürüyebilmesi için Yaradan’dan yardım etmesi talep edilir.

Bu durumda, kişinin Yaradan’ın “her ağzın duasını duyacağına” inanması gerekir. Bu nedenle, kişi Yaradan’ın bizi Mısır topraklarından, yani kendimiz için alma arzusundan çıkaracağına inanması lazımdır. Buna olan inancımız ölçüsünde, Yaradan’dan talep ederiz ve hem de Mısırdan çıkarılmakla ödülleniriz.

Yalnız, kalbimizin en derininden dua ettiğimiz zaman, Yaradan bizi Mısır topraklarından çıkarır. Bu yeniaydır, ayların başlangıcıdır, zira Mısırdan çıkarılmadan önce, Tora’da yenilenmek (Hiduş) ile ödüllenmek mümkün değildir.

2) Rabaş, Makale 12, Mısırlılardan Kelim Ödünç Alma İhtiyacı Nedir? (1986)

Yukarıdakilere göre, Mısır’daki sürgün meselesinin tamamı, Kelim (kap) almak ve ‘bu ülkenin mirası’ denen, büyük ışıklar için bir ihtiyaç oluşturmak içindir. İbrahim’in şaşırması ve oğullarının bu büyük ışıklar için, bir ihtiyaç duyduğunu görmediğini söylemesi bununla ilgilidir. Ve Kli olmadan ışık olamayacağından, vermek için bir arzu olsa bile, almak için Kelim’lerinin olmadığı ortaya çıkar.

Bu sebeple, onlara Mısır’daki sürgün verildi. Burada Mısırlıların soru ve iddialarıyla sürekli olarak, edindikleri küçük Keduşa’dan boşaltıldılar, çünkü onlardan besleniyorlar, emiyorlardı. Bundan dolayı, ileri gidebilmeleri için, Yaradan’dan her zaman yollarını aydınlatmasını istemek zorunda kalacaklardı. Ancak onlar, geriye doğru gittiklerini söylerler. Bu nedenle ARİ şöyle yazdı, ‘Mısır’dan çıkış zamanında, Kralların Kral’ı görünüp, onları kurtarıncaya kadar, İsrail halkı, Tuma’a’nın (kirliliğin) kırk dokuz kapısındaydı.’

Bu, mantığa aykırı görünüyor. Zira Musa ve Aron’un Mısır’a gelip, İsrail oğullarıyla, Yaradan’ın onları Mısır’dan çıkarmak istemesiyle ilgili konuştukları bilinir. Mısır’daki bütün belirtileri gerçekleştirdiler ve Mısırlıların acı çektiği on felaketi gördüler. Ve bu İsrail’i, Keduşa’ya yaklaştırmalıydı, tersine, Tuma’a’nın (kirlilik) daha derin bir kapısından, Mısır’dan çıkma zamanının geldiği noktaya kadar, düşmeye devam ettikleri yöne değil. Yani, kurtuluş ışığını almak için, en iyi hazırlığa sahip olmak zorunda kaldıklarında, Tuma’a’nın kırk dokuz kapısında olduklarını görüyoruz. Bu mümkün müdür?

Baal HaSulam’ın açıkladığı gibi, Mısır’daki sürgün, Mısırlıların Kelim’ini edinmek ama yalnızca ödünç almak ve sonra onlara geri vermek içindi. Baal HaSulam, Yaradan’ın İbrahim’e söylediği ‘Oğulların onların olmayan bir toprakta yabancı olacaklar’ meselesini, mirasın garantisi olarak yorumladı. Bu, Mısırlılara köle olmaktan çıkmak istemeleri, bu yalnızca kutsal ruhun yardımıyla gerçekleşebileceğinden, Yaradan’dan bolluğu almaları gerektiğini işaret eder. Daha sonra, her seferinde Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duyacaklar ve bu yüzden, daha yüksek dereceleri çekmeye ihtiyaç duyacaklardı.

3) Rabaş, Makale 929, Pesah Bağışı

“Bunu Matzot (hamursuz ekmek) ve acı otlarla (Maror) yiyecekler.” “Bağış” Yaradan’a yakınlaşmak demektir. Pesah’ın anlamı şudur, onları yakına getirdi ve yalnız onların içindeki iyi işlere bakarak, kötü şeylerin üzerinden atladı. Bu onlar acı tadı, Mısırlıların hükmünü tattıktan ve onların kontrolünden çıkmak isteyip de bunu başaramadıklarında, bundan sonra olur, Yaradan’a şikâyette bulunurlar ki buna Matza (hamursuz ekmek) ve Meriva (kavga) denir. Yazıldığı üzere, neden onları bu kadar aşağılık yarattı diye, “Yaradan’la mücadele ettiler.”

Yaradan onları yakına getirdiği zaman, bu onlara Pesah bağışı yapılmasının sebebi oldu; yani Yaradan onların içindeki tüm kusurların üzerinden atladı ve onlar Yaradan’a yakınlaştılar.

4) Rabaş, Makale 13, Matzot Bayramına Neden Pesah Denir (1987)

Bununla Pesah hakkında sorduğumuzu, bilgelerimizin: ‘’Mısırlı’dan Mısırlı’ya atlar ve ortadaki İsrail kurtulur.’’ demesini değerlendirebiliriz. Bu demektir ki her düşüşe ‘’Mısırlı’’, yani ‘her şeyi kendini-sevmek için alan’’ denir. ‘’Ortadaki İsrail’’, kişinin kendine sevginin üstesinden geldiği ve her şeyi kendi iyiliği için değil, ihsan etmek için yaptığı zamanki yükseliştir. Bu safhaya ‘’İsrail’’ denir. Ancak daha sonra kişi bir kez daha düşer. Dolayısıyla bir kez daha Mısırlı olmaya düşer… vb. ‘’Ve İsrail … kurtuldu.’’; kişi Mısırlılar’dan kaçtı ve İsrail haline geldi anlamına gelir.

Kişinin içine üst bolluğu alabileceği tam bir Kli’ye sahip olması için Yaradan Mısırlı’dan Mısırlı’ya atlar, yani yalnızca her iki Mısırlı arasındaki İsrail’i hesaba katar ve onları sanki İsrail ve İsrail arasında herhangi bir kesinti yokmuş gibi büyük bir meblağda birleştirir. Mısırlılar’ın üzerinden atlamak demek; realitede sanki Mısırlılar yok anlamına gelir. Bu nedenle bütün İsrailliler, Kli’yi tamamlayana dek büyük bir meblağda birleşirler.

Buna göre yazılanları; Yaradan’ın İsrail evlerinin üzerinden atlamasını ve yalnızca Mısırlılar’ı öldürmesini değerlendirmeliyiz. RAŞİ’nin yorumladığı gibi Yaradan atlayarak geçmiş, yani Mısırlı’dan Mısırlı’ya atlamış ve ortadaki İsrail kurtulmuştur. Bu demektir ki bütün Mısırlılar ölmüş ve yalnızca ortadaki, Mısırlılar’ın arasındaki İsrailliler sağ kalmıştır. Kelimenin gerçek anlamıyla yükselişlerin arasındaki tüm düşüşler silinmiş ve yalnızca yükselişler kalmıştır.

Sanki onlar hiç düşmemiş gibidir, zira silinmişlerdir. Mısırlılar’ın öldürülmesinin anlamı budur. Bunun sonucu olarak şimdi tüm yükselişlerin birleşmesi ve tek bir safha haline gelmesi mümkündür.

İhsan etmek için yapılan çalışmada düzeltilen ve Mısır’daki sürgünden, ‘‘Mısır Klipası’’ denen kendine olan sevginin köleliğinden kurtulduklarında ‘’Mısır’dan çıkış’’ olarak adlandırılan kurtuluş ışığının alımı için tam bir Kli haline gelen alma arzusunda pek çok anlayış vardır.

5) Rabaş, Makale 13, Matzot Bayramına Neden Pesah Denir (1987)

Neden: ‘‘Ve aceleyle yiyeceksiniz; Efendi’nin Pesah’ı budur.’’ diye yazıldığını anlamalıyız. Pesah neden ‘’acele’’ olarak adlandırılır? RAŞİ’nin yorumuna göre Pesah ‘’acele’’ olarak adlandırılır; çünkü Yaradan atlamış, Mısırlı’dan Mısırlı’ya geçmiş ve ortadaki İsrail kurtulmuştur. Görüyoruz ki sonuna atlamak, son için henüz zamanı değilmiş gibi acele ettiği anlamına gelir. Zira kendisini aceleye getirmiştir, bu nedenle Pesah ‘‘acele’’ olarak adlandırılır. Sanki İsrailliler’in arasındaki Mısırlılar henüz onların ıslah zamanı olmadığı için uyanmasınlar diye acele etmek zorundaydı. Bu nedenle O kendisini aceleye getirdi ve kurtarabildiğini kurtardı. Yani Mısırlılar değil, yalnızca İsrail ıslahı aldı. Buna ‘’acele’’ denir.

6) Rabaş, Makale 919, Çevreye Dair

“’Altı yüz seçkin araba aldı.’ Bunlar neredendi? Eğer bunların Mısırdan olduğunu söylerseniz, bu zaten söylenmişti, ‘Mısırın tüm çiftlik hayvanları ölmüştü.” Eğer bunların Firavuna ait olduğunu söylerseniz, bu zaten söylenmişti, ‘Tanrının eli senin çiftlik hayvanlarının üzerindedir.’ Eğer bunların İsrail’den olduğunu söylersen, bu zaten söylenmişti, “Çiftlik hayvanlarımız da bizimle gidecek.’ Daha doğrusu, onlar şuradandı, ‘Firavunun hizmetkarları arasından, Yaradan’dan korkanlar.” Böylece, Yaradan’ın sözünden korkanların İsrail’e engel olduğunu öğreniyoruz.” (Midraş Tanhuma, BeŞalah)

Bunun anlamı şudur, ilk koruma, Yaradan’dan korkanların çevresidir. Onlar Firavunun hizmetkarıdır. Firavun, ARİ’nin dediği üzere, Mısır sürgünü, Keduşa’nın Daat’ının (mantık, anlayış) sürgünüdür. Firavun tüm bereketi çekip almıştır, o alma arzusudur. Onlara, “yalnız kendi menfaati için çalışır,” denir ve onların ihsan etmekle hiçbir bağlantıları yoktur, zira onların tüm niyetleri kendileri için haz almaktır.

Muhafaza etmek temelde onlar yoluyladır, zira dışarıdan çalışıyormuş gibi -Tora ile uğraşıyormuş, hevesle dua ediyormuş ve her türlü doğru işleri yapıyormuş gibi- görünürler. Bu yüzden, onlara “Yaradan’dan korkanlar,” denir. Yoksa onlara öyle denmezdi.

Ancak içsellikte onlar Firavuna esirdirler, yani onların tek amacı kendi amaçlarını, kendi ihtiyaçlarını karşılamaktır ve onların ihsan etme çalışmasıyla hiçbir bağlantıları yoktur.

Böyle bir çevre Yaradan’ın hizmetkarı için bir engel oluşturur eder, çünkü o Yaradan’ın yolunda yürümek ister ve onların, Yaradan’dan korktukları zamanki çalışmalarını görür ve onların gayret ve şevkinden etkilenir, zira onlar Firavunun hizmetkarı olarak çalışmaktadırlar ve bu yüzden bedenleri direnç göstermez, çünkü gösterdikleri çaba aynı zamanda bedenleri içindir. Bu nedenle burada hiçbir direnme yoktur. Tam tersine, beden onlara güç verir.

Bunu takiben, böyle bir çevre İsrail için bir engeldir, o “İsrail,” olmak ister, Firavunun hizmetkarı değil. Yaradan’ın hizmetkarı, Firavunun hizmetindeki hizmetkardan etkilendiği için o da Firavunun hizmetkarı olmak ister, bunun cazibesine kapılır. Böylece onların düşünce ve niyetini içselleştirir, ihsan etme çalışmasına verdiği çaba için pişmanlık duyar.

Bu durumda ihsan etme çalışmasına devam etmek için gücü kalmayacaktır.

Ancak, Yaradan’dan korkan tipte olmayan bağlantısız bir çevre içinde, onlardan öğrenecek hiçbir şeyi olmadığını bildiği için onlarla bir bağlantısı yoktur. O zaman düşünceleri arasında bir bağlantı yoktur çünkü bağlantılı birinin eylem ve düşüncelerinden öğrenmemesi gerekir. Bu yüzden böyle bir çevre bir engel teşkil etmez.

Bunun aksine, Yaradan’dan korkan ve Firavunun hizmetinde olan, İsrail’e bir engel teşkil eder ve onlardan uzak durmalıdır.

7) Rabaş, Makale 16, Onlara Daha Fazla Eziyet Edildikçe (1985)

Mısır’ın Klipa’sı (kabuk) genel bir Klipa’dır. Mısır’daki İsrail halkının ıslah etmesi gereken, Keduşa’nın kıvılcımlarının düştüğü yerdir. Bu nedenle, öncelikle onların yönetiminden çıkamadıkları için acı ve ızdırap olmalıdır, şöyle yazdığı gibi: “Ve İsrail’in çocukları, çalışmaktan dolayı iç çekti ve haykırdı, onların haykırışı Tanrı’ya ulaştı. Ve Tanrı, onların iniltisini duydu.”

“Çalışmaktan dolayı” sözlerinin iki kere yazılmış olmasına dikkat etmeliyiz. Tüm iç çekişlerin çalışmaktan dolayı olduğunu, yani Yaradan için çalışamadıklarını açıklamalıyız. Aslında, tüm ızdırapları, Mısır’ın Klipa’sı yüzünden, yaptıkları çalışmanın, Yaradan için olmasını sağlayamıyor olmalarından dolayıydı. Bu yüzden, “Çalışmaktan dolayı” iki kere yazılmıştır.

1) Tüm iç çekişler, herhangi bir şeyin eksikliğini duydukları için değildi. Sadece tek bir şeyin eksikliğini duyuyorlardı, yani herhangi bir lüks ya da ödeme istemiyorlardı. Acı ve ızdırap hissettikleri tek eksiklik, Yaradan için hiçbir şey yapamıyor olmalarıydı. Diğer bir deyişle, kendilerine değil, Yaradan’a memnuniyet verme arzusuna sahip olmayı istediler, fakat yapamadılar ve bu, onlara ızdırap verdi. Buna, “maneviyatta bir miktar anlayışa sahip olmayı istemek” denir.

2) İkinci “Çalışmaktan dolayı” sözleri, “Ve onların haykırışı Tanrı’ya ulaştı” koşulunu öğretmek için gelir, Tanrı, onların iniltisini duydu çünkü onların tek talebi çalışmaktı. Bu, diğer “Çalışmaktan dolayı” sözlerine işaret eder. Bundan çıkan sonuç şudur, hissettikleri tüm sürgün, sadece Mısır’ın Klipa’sının yönetimi altında oldukları ve ihsan etmekle ilgili hiçbir şey yapamadıkları içindi.

8) Zohar, BeŞalah, 65-67

“Ve Firavun yakına çekti”… Aynı zamanda Firavun’un da İsrail’i tövbe etmeye yaklaştırdığını öğrendik. Bu nedenle “Ve Firavun yakına çekti” diye yazılmış “Ve Firavun yakına getirdi,” diye yazılmamıştır.

Yazıldığı üzere, “Oh Efendim, Seni sıkıntı içinde aramışlar; ancak bir dua fısıldayabilmişler, senin ıslahatın onların üstündeymiş.” “Seni sıkıntı içinde aramışlar,” anlamı, İsrail mutlu olduğu zamanlarda Yaradan’ı ziyaret etmez, ancak sıkıntıda olduğu zaman, işte o zaman hepsi Yaradan’ı ziyaret eder. “Ancak bir dua fısıldayabilmişler,” anlamı, onların hepsi dualar ve ilahilerle yalvarıyorlar ve dualarını Yaradan’ın önüne yağdırıyorlar. Ne zaman? “Senin ıslahatın onların üstündeyken” Yaradan onları kayışı ile ziyaret ettiği zaman. Ondan sonra Yaradan onların üstünde Rahamim’le [merhametle] durur ve düşmanlarından intikam almak için onların sesini kabul eder ve onları üstüne merhamet doldurur.

İsrailler denize yaklaşıyorlardı ve önlerindeki denizde fırtına çıktığını gördüler, dalgaları yukarıya doğru güçleniyordu. Korktular. Gözlerini kaldırdılar ve Firavun’u ve ordusunu gördüler, yayları ve okları gördüler ve büyük bir korkuya kapıldılar. “Ve İsrail çocukları feryat etti.” Kim İsrail çocuklarını cennetteki babasının yakınına çekti? Firavuz çekti, yazıldığı üzere “Ve Firavun yakına çekti.”

9) Zohar, BeŞalah, 178-180

İsrail deniz kenarında kamp kurduğu zaman, yukarıda ve aşağıda birtakım kalabalıklar ve birtakım askerler ve birtakım kamplar gördüler ve hepsi İsrail’e karşı toplanmıştılar. Bu kötü durumları içinde, İsrail dua etmeğe başladı.

O zaman, İsrail, düşmanlarını her yönde gördü. Dağ gibi dalgaları ile deniz önlerindeydi ve arkalarında Mısırın bütün görevlileri ve kampları ve onların arkasında birtakım iftiracılar vardı. Yaratana feryat etmeğe başladılar.

Sonra şöyle yazılmıştır, “O zaman Tanrı, Musa’ya şöyle dedi; ‘Neden bana seslenip yalvardın?’” “Bana” sözü ZA niteliğidir, zira herşey Atik’e bağlıdır. O zaman Atik ortaya çıktı ve arzu tüm üst dünyalarda mevcuttu ve her şeyin ışığı aydındı.

10) Zohar, Beşalah 182-183

182- Topraklarda dişi bir geyik vardır ve Yaratan ona bir nasip vermiştir. Feryat ettiği zaman, Yaratan onun yakarısını duyar ve sesini kabul eder. Ve dünya merhamet suyuna ihtiyaç duyduğu zaman, o bir ses çıkarır ve Yaratan onun sesini duyar ve Yaratanın tüm dünyaya merhamet eder, yazıldığı üzere, “Geyik suya yalvardığı zaman su dere olur akar.”

183- Ve doğurması gerektiği zaman, her taraftan tıkanmıştır. Başını dizlerinin arasına koyar ve yüksek bir sesle feryat eder. Ve Yaratan ona acır ve ona bir yılan yollar, yılan onu pudendasından sokar ve onu açar onun içindeki o yeri yırtarak ve o hemen doğurur. Bunu Yaratandan istemeyin veya Yaratanı denemeyin.

184- “Yaradan İsrail’i, o gün Mısırlıların elinden kurtardı ve İsrail Mısırlıların öldüğünü gördü.”

11) Baal HaSulam, Şamati 151- Ve İsrail Mısırlıları Gördü

Ayetten: “Ve İsrail, Mısırlıların deniz kıyısında öldüğünü gördü” “ve insanlar Efendi’den korktular; Efendi’ye ve hizmetkârı Musa’ya inandılar.” Burada “inandılar” ne anlamdadır, bunu anlamalıyız. Açıktır ki, Mısırdan çıkış ve denizin yarılması mucizesi, İsrail’i eskisinden daha büyük bir inanca getirdi. Sonuçta bilgelerimiz ayet hakkında, denizdeki kız, Ezekiel’den daha fazlasını gördüğü için, “bu benim Tanrım ve ben O’nu yücelteceğim,” dediler.

Dolayısıyla bunun anlamı şudur; Mısırdan çıkış, açık bir mucize durumuydu, Efendi’nin tanınmasını getirdi, bu terstir ve mantık ötesi anlamına gelmediğinden “inancın” anlamına terstir. Ve açık mucizeleri görürken, inanç içinde olmak çok zordur ve dahası bu mantığın genişlemesi zamanıdır. O zaman “ve onlar Efendiye inandılar” sözlerinin anlamı nedir?

Bununla birlikte, tefsire göre “Hepsi O’nun inancın Tanrısı olduğuna inanır” sözlerini de yorumlamalıyız. Ayet, ortaya çıkmış mucizeleri gördükten sonra bile, mantık ötesi inanç yoluyla, İsrail’in Yaradan’ı övmesini anlatır, Yaradan’a kullukları, onların içlerinde azalmadı. Ve inanç yoluna tutunmak, bunu hiç hafife almamak büyük bir çalışmadır ve bir kere ödüllendirildiğinizde Yaradan’a mantık içinde hizmet edebilirsiniz.

12) Rabaş, Makale 8, Merhamet, Gerçek ve Gerçek Olmayan Merhamet Arasındaki Fark (1987)

Pesah Haggada’da (hikayesinde) şöyle yazılmıştır, Mısırdan çıkarılış elçisi yoluyla değil, Yaradan’ın kendisi tarafından yapılmıştır. Söylendiği üzere, “Mısır’ın tüm tanrılarını yargılayacağım. Ben Yaradan’ım; Ben O’nun kendisiyim, elçisi değilim. Ben Efendiyim, başka birisi değilim.”

Başka bir deyişle kişi tüm tavsiyeleri yerine getirdiği, tüm taktikleri uyguladığı zaman ki bunlar yukarıda sözü edilen elçilerdir, tıpkı hekimler gibidirler, daha sonra kişi kalbinin derininden dua eder, çünkü yardım için gidecek başka hiçbir yer kalmamıştır, zira zaten, düşünebildiği tüm tavsiyeleri yerine getirmiştir.

Bu, “Israil oğulları çalışmaktan iç çekti ve ağladı, yalvardı; onların çalışmaktan yakarıp yalvarması Yaradan’a çıktı,” koşulunun başlangıcıdır. Onların çalışmaktan ağlamasının ne anlama geldiğini açıklayacağız. “Çalışmaktan,” demek onları ilgilendiren çalışmada ellerinden gelen her şeyi yaptıktan ve tüm bu çalışmadan hiçbir fayda gelmediğini gördükten sonra demektir ve bu nedenle onların ağlayıp yakarışı kalplerinin derinindendi. Bu nedenle onlara yardım edebilecek hiçbir elçi olmadığını Yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğini gördüler. Yazıldığı üzere, “Ben O’nun kendisiyim, elçisi değilim.” Böylece onlar kurtuldular ve Mısırdan çıktılar.

Bununla, ARİ’nin şu söylediğini anlayabiliriz; İsrail’in sürgünden çıkışından önce, İsrail oğulları Tuma’nın (kirliliğin) kırk-dokuz kapısındaydılar ve sonra Kralların Karalı ortaya çıktı ve onları kurtardı. Soru şudur ki; neden o zamana kadar, onlar bu kadar aşağılıkta olana kadar bekledi?

Yukarıdakine göre şunu anlamamız lazım; onlar kendi gerçek, aşağılık durumlarını, gerilediklerini Keduşa’dan yana ilerlemediklerini gördükleri zaman, onlara hiçbir elçinin onlara yardım edemeyeceğini anladılar, tıpkı hekimler hakkındaki alegoride olduğu gibi. O zaman, kendilerine yardım etmesi için yalnız Yaradan’a yalvardılar. Bu nedenle, “Ben O’nun kendisiyim, elçisi değilim,” diye yazılmıştır.

Bunun anlamı şudur; O’nun kendisinin kurtarıp sürgünden çıkaracağı, yani herhangi bir elçi olmadığı ve yanız Yaradan’ın olduğu, her şeyi yalnız Yaradan’ın yaptığı anlayışını edindiler.

13) Rabaş, Makale 11, Çalışmada, Hanuka Mumunu Sola Yerleştirmenin Anlamı Nedir? (1990)

Kişi, kötü eğilimin zaten farkında olduğu, içindeki ulusların hükmünden çıkmasının imkânsız olduğu, içindeki İsrail’in onların altında sürgünde olduğu ve onların gücünden çıkabilmenin bir yolunu göremediği bir aşamaya geldiğinde Yaradan onlara yardım edip onları dünya uluslarının otoritesinden çıkardığı ve İsrail halkının, onlara hükmetmesi için her şeyi tersine çevirdiğinde buna “mucize” denir.

Bu, Yaradan’ın onları Mısır topraklarından çıkarması yani Yaradan’ın onları Mısır ıstırabından çıkarması olarak kabul edilir. Kişi, Mısır’dan çıkışta gerçekleşen bu mucizede olduğu gibi, Yaradan çalışması yolunda yürüyen herkesi, Yaradan’ın kurtaracağına inanmalıdır çünkü kişinin kendini-sevmenin hükmünden çıkması ve sadece Yaradan için olanla ilgilenmesi gerçek bir mucizedir.

Ve kişi buna geldiğinde, Lişma’yı (O’nun adına) edindiği kabul edilir. Bu demektir ki kişi, Yaradan inancıyla ödüllendirilmiş ve Yaradan için çalışma gücünü kazanmıştır, buna Lişma denir.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,086