e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Bir Islah Fırsatı Olarak Yıkım – 17 Temmuz

Sabah Dersi Materyali – Bir Islah Fırsatı Olarak Yıkım – 17 Temmuz

Kapların Kırılması

1) Baal HaSulam, Ohr Bahir, “Kapların Kırılması”

Kapların kırılması. Bu ön kırılmadan gelen ıslah, tıpkı kırılmanın kendisinin büyük bir ıslah olması şeklindedir. Bazıları bunu ıslah için bir bozukluk olarak yorumladı. Ancak bu ifade yanlıştır, çünkü bu sözler hakkında şunu sormalıyız: “O neden bozup sonra düzeltsin? Bozmazsa düzeltmesine gerek kalmaz.” Ancak mesele şu ki, Yaradan’ın yaratılışın başlangıcında düşündüğü ıslahın bütün noktası ve büyük faydası, kapları bu şekilde bozmasaydı, dünyaya gelmezdi. Bütün ıslah, meseleyi baştan açığa kavuşturmak meselesindedir ki, o asla bozulmamıştır.

2) Rabaş, Makale 19, Firavun’a Doğru Gel-1 (1985)

Maneviyatta kırılma, maddesellikte bir kabın kırılmasına benzer. Fiziksel bir kap kırıksa ve içine sıvı bir şey koyarsanız sıvı dökülür. Benzer şekilde maneviyatta da, kendi için alma arzusunun bir düşüncesi Kli’ye girerse bolluk dışsal olanlara, yani Keduşa’nın (kutsallık) dışına akar.

Keduşa ‘Yaradan için’ demektir. ‘Yaradan için’ koşulunun dışındaki herhangi bir şey, Sitra Ahra (diğer taraf), yani Keduşa’nın diğer tarafı olarak adlandırılır. Bu yüzden Keduşa’nın ihsan etmek ve Tuma’a’nın (kirlilik) almak anlamına geldiğini söylüyoruz.

Bu sebeple, kırılmadan sonra doğan bizler, yalnızca almayı arzularız. Bundan dolayı bolluk verilmez, çünkü bu kesinlikle Sitra Ahra tarafına gidecektir.

3) Rabaş, Makale 13, “Yaradan ve Şehina’nın Birleşmesi ile Tüm Suçların Kefaretinin Ödenmesi Ne Demektir?”

Kapların kırılması, kişinin kendisi için alma arzusunun Keduşa ile karışması nedeniyledir. Bir de bilgi ağacının günahı meselesi vardı ki bu da Klipot’un [kabukların] içine kutsal kıvılcımların düşmesine neden oldu. Buna göre, kapların kırılması ve bilgi ağacının günahı, alma arzusunun rızkını Klipa’nın [Klipot’un tekili] ABYA’sından alan, daha sonra yaratılanlara neden oldu.

 

4) Rabaş, Makale 7, Çoğunluğun Duasının Önemi (1986)

Atalarımızın bize söylediklerine inanmalıyız, fiziksel hazlara dair tüm zevkler, maneviyatta mevcut olan zevklerle kıyaslandığında sadece zayıf bir mumdur. Sulam Yorumunda (“Zohar Kitabı’na Giriş”, s. 173) yazıldığı gibi: “Dünyanın yaratılışı öncesinde kapların kırılmasının anlamı budur. Keduşa (kutsallık) kaplarının kırılmasıyla ve onların ayrılmış olan BYA’ya düşüşüyle, onlarla birlikte kutsal kıvılcımlar da Klipot’a (kabuklar) düştüler; her türün zevki ve sevgisi, onları insanın alması ve hazzı için aktaran Klipot’un etki alanına girdi.”

Dolayısıyla, hazların çoğunluğu Keduşa’dadır.

5) Rabaş, Not 179, Ibur [Gebelik] – 1

Adam HaRişon’un günahından sonra, yaratılanlar kırık ve ölü Kelim olarak kabul edilir. Yani onların Kelim’i, Yaşamın Yaşamından ayrı olarak sadece kendileri için almadadır. İçlerinde sadece, Kelim’i sürdürebilmeleri için, Ohr Hozer’in Reşimot’undan kalan ve inen bir kıvılcım vardır ki bunun aracılığıyla ölülerin canlanması için yükselebileceklerdir.

Bu kıvılcım, bir Keduşa [kutsallık] kıvılcımıdır ve Ohr Hozer’in bir kalıntısıdır. Onu yükseltmeliyiz, yani MAN yükseltmek anlamında “yükseltmek” denilen ihsan etmek için onu almalıyız. Bununla Ohr Hozer, Kelim’i, ışıklarını (Ohr Yaşar [Direkt Işık]) kıyafetlendirecek bir ölçüde doldurduğunda üzerine dolumun geldiği bir Masah [perde] ve Aviut [kalınlık] yapılır.

6) Baal HaSulam, Şamati 81- MAN’ı Yükseltmek Hakkında

Kırılma yüzünden Keduşa’nın parçalarının BYA’nın içine düştüğü bilinir. Fakat orada, BYA’nın içinde düzeltilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle Atzilut’a yükseltilmeleri zorunludur.

7) Baal HaSulam, 19. Mektup

Ancak kapların kırılması nedeniyle, tüm Otiot maddesel şeylere ve insanlara verilir. Kişi kendini ıslah ettiğinde ve köküne ulaştığında, onları teker teker toplayarak köküne, kutsallığa geri getirmelidir. “Kendine ve tüm dünyaya erdemlik tarafından hüküm vermeli.” sözünün anlamı budur.

8) Rabaş, Not 867, “Barışın Yönetimi”

Ondan herhangi bir ıslah sonuçlanmıyorsa insan çabalayıp çalışabilir. Fakat çok çaba gerektirmeyen küçük bir şey, eğer ıslah yolundaysa hiç gücü yoktur, çünkü bozulmalar bilgi ağacının günahının kaplarının kırılmasından kaynaklanır.

Bu hâlâ düzeltilmediği için yolsuzluklar hâlâ hüküm sürüyor. Bu saltanat, ıslah yolunda olmayan bir güç verir. Onun için “barış” adı verilen farklı bir yönetim gerekir.

9) Rabaş, Makale 26, Çalışmada “Kendini Kirleten Yukarıdan Kirlenir” Nedir? (26)

“İhsan etmek için almak” denen bu Kli, onu yoktan var eden Yaradan’a atfettiğimiz “kendi için alma arzusu” denen Kli’nin tam tersidir. Dolayısıyla, kendi iyiliğimiz için değil ama sadece Yaradan için çalışmak istiyorsak bu zor bir iştir. Çünkü Yaradan’ın yarattığı Kli’ye karşı savaşmamız gerekir.

Işıkların terk etmesi, kapların kırılması, Keduşa, Tuma’a, Sitra Ahra [diğer taraf] ve Klipot gibi öğrendiğimiz tüm eksiklikler bu çalışmadan gelir. Ayrıca Zohar’da ve Kabala kitaplarında açıklandığını gördüğümüz tüm isimler sadece yaratılışın ıslahından gelir.

Bunun nedeni, Hayat Ağacı’nın başlangıcında yazıldığı gibi, yaratılışın ıslahının Kelim’ini yaratılanlara atfetmemizdir ve onun On Sefirot’un Çalışması’nda açıkladığı gibi, Malhut de Ein Sof olarak adlandırılan ilk alma arzusu, onun almak için değil, ihsan etmek için almak istediğini söyledi.

 

10) Rabaş, Makale 2, Çalışmada, “Ey İsrail, Efendine Tanrına Geri Dön” Nedir? (1991)

İnsanın özü kalbidir. […] Kalp, yukarıdan Keduşa’yı alan Kli’dir [kap]. Kapların kırılması hakkında öğrendiğimiz gibi, Kli kırılırsa, içine koyduğunuz her şey dökülecektir.

Benzer şekilde, eğer kalp kırılırsa, yani alma arzusu kalbi kontrol ederse, bolluk oraya giremez çünkü alma arzusunun aldığı her şey Klipot’a [kabuklara] gidecektir. Buna “kalbin kırılması” denir. Bu yüzden kişi Yaradan’a dua eder ve der ki: “Bana yardım etmek zorundasın, çünkü ben herkesten daha kötüyüm, zira kalbimi alma arzusunun kontrol ettiğini hissediyorum ve bu yüzden de benim kalbime Keduşa’dan hiçbir şey giremez. Ben lüks bir şey istemiyorum, tek istediğim Yaradan uğruna bir şey yapabilmek ve buna hiçbir şekilde muktedir değilim, bu nedenle yalnız Sen bana yardım edebilirsin.

Bununla şu yazılanı yorumlamalıyız: “Yaradan kalbi kırık olana yakındır.” Onlar Yaradan’ın yardımını isterler ki böylece kalpleri kırık olmasın, bütün olsun.

11) Avodat İsrail, Şlah

Bilgelerimiz: “Dağılmak kötüler, toplanmak erdemliler için iyidir.” dediler. Bu, Ari’nin söylediğine göre, Igulim [daireler] dünyalarında bir Igul [daire] diğerine dokunmaz ve orada o Yoşer [düzlük] dünyasında düzeltilene kadar kırılma oldu. Bu meselenin ve alegorinin anlamı şudur: Igulim’in aklı, kendisini çevreleyen ve kuşatan birisi gibi olmasıdır. Yaradan’ından ayrılan biri gibi olmasıdır. Sanki ona kendi iradesiyle yönetecekmiş gibi gelir ve kibirlidir, “Ben yöneteceğim!” der ve bu kırılmadır.

Aynı şekilde kötüler arasında her birinin kalbi kibirlidir, “Ben hükmedeceğim!” derler; bu yüzden ayrılık dünyasındalar ve açıkça gördüğümüz gibi çemberler gibi bağlanamıyorlar, çünkü yan yana oturamazlar.  Onlara göre dağılmak iyidir.

Tersine, erdemlilerin her biri Yaradan’ına farklı bir tarzda hizmet etse de hepsi aynı şeyi, Cennetteki babalarını hedefler. Tek kalp, tek adam gibi birer birer toplanıp bir araya gelirler ve her biri, O’na hizmet etmek için kendisine güç ve akıl veren Yaradan uğrunda kendini küçültür ve çalışmayı yüceltir. Böylece dostlarına karşı büyüklük taslamazlar, onlar doğruluk dünyasındadırlar ve birbirleriyle birleşirler.

12) Şem Mişmuel, Paraşat Haazinu

Yaratılışın amacı Yaradan’ın arzusunu yerine getirmek için tek bir demet haline gelmektir. Zohar’da söylendiği gibi, Adam HaRişon tüm yaratılmış varlıklara şöyle derdi: “Eğilip diz çökelim ve Yaratıcımız Rab’bi kutsayalım.” Bu, Adam HaRişon’un günahı yüzünden bozulmuştur, birkaç istisna dışında, bu nesillerin en iyileri bile Yaradan’ın arzusunu yerine getirmek için tek bir demet haline gelemediler. Ve ıslah, bu nesilde insan ırkında bölünmenin başladığı Plaga (ayrılık) neslinde başladı ve bir grup insan Yaradan’a hizmet etmek için bir araya geldiler. Bu, İbrahim ve onun soyu ile başladı. Böylece Yaradan’ın hizmetindeki insanlar toplandılar.

İbrahim, bir grup insan ona katılana kadar etrafta dolaştı ve Yaradan’ın adını haykırdı, bunlara “İbrahim’in evinin halkı” denildi ve İsrail topluluğu oluşana kadar bu böyle sürdü. Ve gelecekte son ıslah olacak ve hepsi Yaradan’ın arzusunu yerine getirmek için tek bir demet olarak birleşecekler.

13) Baal HaSulam – 600.000 Ruh

Dünyada gerçekten tek bir ruh vardır. Şöyle yazdığı gibi: “Ve yaşam nefesini burun deliklerine üfledi.” (Yaratılış 2:7) Bu aynı ruh tüm İsrailoğullarında mevcuttur. Tıpkı Adam HaRişon’da olduğu gibi, her birinde tam ve tamamdır. Kesilip bölünemez, bu dünyevi şeylere ait bir özelliktir.

Ancak, 600.000 ruh ve ruh kıvılcımı dediğimizde bu sanki her insan bedeninin gücüyle bölünmüş gibidir. Diğer bir deyişle önce beden bölünür ve ruhun parlaklığını tamamen inkâr eder, sonra Tora ve Mitzvot gücüyle beden arınır ve arınma ölçüsüne göre ortak ruh onda parlamaya başlar.

14) Baal HaSulam – 600.000 Ruh

Dünyasal bedende iki anlayış vardır: İlk anlayışta kişi ruhunu tekil bir organ olarak hisseder ve bunun tüm İsrail olduğunu anlamaz. Bu gerçek bir kusurdur, bundan dolayı da yukarıda söz edilene neden olur.

İkinci anlayışta İsrail ruhunun gerçek ışığı insana tüm aydınlatma gücüyle değil, yalnızca kişinin kendini kolektife döndürüp ruhunu arındırdığı ölçüde kısmî olarak parlar.

Bedenin tam ıslahının işareti; kişinin, ruhunun İsrail’in bütününde, onların her birinde var olduğunu hissetmesidir. Böylece kendisini birey olarak hissetmez, kişi diğerlerine bağımlıdır. O zaman tamdır, kusursuzdur ve ruhu tam gücüyle üzerinde parlar. Tıpkı Adam HaRişon’da olduğu gibi: “Nefes olan O’nun içinden nefes aldı.”

15) Likutey Halahot, Kural 4

Bütün yaratılışın canlılığı, geçimi ve ıslahı; esas olarak farklı görüşteki insanların sevgi, birlik ve barış içinde bir araya gelmeleriyle olur.

16) Baal HaSulam – On Sefirot Çalışması, 8. Bölüm, Ohr Pnimi, Madde 88

Dualarda ve pratikteki Mitzvot’ta tüm çalışmamız geriye dönerek araştırmak ve Adam HaRişon’dan gelerek Klipot’a düşen bütün ruhları Bilgi Ağacı günahı öncesindeki aslî (ilk) köklerine eriştirerek yükseltmektir.

17) Baal HaSulam, 4. Mektup

Tanrı’nın kutsandığı yere gitmemen ve ruhundan düşen tüm o zayıf organları toplayıp tek bir beden haline getirmemen haricinde hiçbir eksikliğin yok.

Bu tamamlanmış bedene Yaradan, İlahi gücünü aralıksız olarak akıtır ve ışığın yüksek akımı hiç bitmeyen bir pınar gibi olur. Sonra gözünü diktiğin her yer kutsanır ve sürekli olarak seni kutsuyor oldukları için, sen nedeniyle her şey kutsanmış olur.

18) Baal HaSulam, Dünyada Barış

İyi veya kötü, realitedeki her şeyin ve dünyadaki en zararlı şeyin bile, var olmaya hakkı vardır ve dünyadan sökülüp atılmamalı, yok edilmemelidir. Bizler sadece iyileştirmeli ve yenilemeliyiz; çünkü yaratılışın işleyişini herhangi bir şekilde gözlemlediğimizde, bu bize onun işlemcisinin ve Yaradan’ın yüceliğini ve mükemmelliğini öğretmeye yeterlidir. Dolayısıyla, lüzumsuz ve yersiz diyerek yaratılışın herhangi bir unsurunda hata ararken çok dikkatli olmalıyız; çünkü bu, o unsuru “yöneteni” kötülemek olur.

19) Baal Ha Sulam, Dünyada Barış

Buradan, […] gelişim sürecinin işleyişinde hareket eden iki otorite olduğu sonucu çıkıyor: Biri, zararlı ve kötü olan her şeyi iyi ve faydalı hale çeviren cennetin otoritesidir ki bu ancak bu zaman içinde, kendi yolunda bocalayarak ve uzun süre sonunda olacak. Bir de dünyanın otoritesi vardır. “Evrimleşen nesne” yaşayan bir varlık olduğunda, “gelişim baskısı” altındayken yolunu acımasızca oyan, korkunç ıstıraplardan geçer.

Bununla beraber “dünyanın otoritesi”, yukarıda bahsedilen gelişim yasasını kendi yönetimleri altına almış olan ve kendilerini zamanın zincirlerinden tümüyle özgür bırakabilen ve zamanı, olgunluğun tamamlanması ve gelişimin sonu olan, nesnenin ıslahını hızlandırabilen insanlardan oluşmaktadır.

20) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 19

Tüm insanlar kendileri için alma arzularını kökünden söküp atarak yok etmeye karar verseler ve dostlarına ihsan etmekten başka bir arzuları olmasa dünyadaki tüm endişelerin ve tehlikelerin varlığı sona erer. Hepimiz için bütün ve sağlıklı bir yaşam garanti olur; çünkü her birimiz bizi düşünen ve ihtiyaçlarımızı karşılamaya hazır tüm bir dünyaya sahip oluruz.

Her birimiz sadece kendimiz için alma arzusuna sahip olmakla beraber kaçamadığımız tüm endişelerin, ıstırabın, savaşların ve katliamların kaynağı budur. Tüm bunlar; bedenlerimizi her türlü yaralar ve kötülüklerle zayıflatır ve görürsünüz ki dünyadaki tüm acılar bedenin Klipa’sındaki kötülüğü hükümsüz kılmayı desteklemek ve ihsan etmenin tam formunu kazanmak için gözlerimiz önüne serilen alametlerden başka bir şey değildir.

21) Baal HaSulam, Panim Meirot u Masbirot Kitabına Giriş, 22

Kişi kendi için değil, tüm insanlık için yaşamalı. Öyle ki insanlığın her bir parçası, her bir ruh için yaşamalı. Hayatın hayatının ışığını kendisi için değil, sadece tüm insanlık için bir kanal olmak üzere almalı.

22) Degel Mahaneh Efraim, BeŞalah

Yaradan’a gerçekten hizmet etmek isteyen biri, kendini tüm yaratılanlara dâhil etmelidir. Kendini tüm ruhlarla birleştirmeli, kendini onlara dâhil etmeli ve onunla birlikte olmalıdır. Yani kendiniz için sadece Şehina’yı birleştirmek amacıyla gerekli olan şeyleri bırakmalısınız. Bu, yakınlığı ve birçok insanı gerektirir. Çünkü ne kadar çok insan Yaradan’a hizmet ederse Şehina’nın ışığı onlara o kadar çok görünür. Bu sebepten ötürü kişi kendini tüm insanlara ve tüm yaratılışa dâhil etmelidir ve her şeyi kendi köklerine, Şehina’nın ıslahına yükseltmelidir.

23) Rabaş, Makale 15, Çoğunluğun Duası (1986)

Yazıldığı üzere: “Kendi halkım arasında yaşarım.” Zohar şöyle der: “Kişi asla insanlardan ayrılmamalıdır, çünkü Yaradan’ın merhameti her zaman, birlikte olan tüm insanlar üzerinedir.” Bu demektir ki eğer kişi Yaradan’dan ihsan etme kaplarını ona vermesini isterse, atalarımızın dediği gibi: “O merhametli olduğu için, sen de merhametli ol.” Kişi, tüm kolektif için dua etmelidir. Bu böyledir, çünkü o zaman kişinin amacının, Yaradan’ın ona saf ihsan etme kaplarını vermesi olduğu açıktır. Yazıldığı üzere: “Yaradan’ın merhameti her zaman, birlikte olan tüm insanlar üzerinedir.” Bilinir ki yukarıdan yarım bir şey verilmez. Bu demektir ki bolluk yukarıdan aşağıya verildiği zaman, tüm kolektif için verilir.

24) Zohar, Vayehi, 515-516

Kişi duasını topluluk içinde yapmalıdır. Çünkü onların duasını, hepsinde kalbin niyeti ve isteği olmasa bile küçük görmez. Yazıldığı üzere: “Mahrumiyetin duasını göz önüne alır.” Böylece O, yalnızca bireysel duayı gözlemler, ama çoğunluğun duasını, onların duasını küçük görmez, onlar değersiz olsalar bile.

“Mahrumiyetin duasını göz önüne alır.” Yani onun duasını kabul eder, ama o çoğunluk ile karışmış bir bireydir.

25) Zohar, Zohar Kitabına Giriş, Tora ve Dua, Madde 183

Ettiğimiz dua Kutsal Şehina’nın ıslahıdır, ona bolluğun uzatılması, eksiklerinin giderilmesi içindir. Bu nedenle tüm talepler çoğul formda yapılır: “Ve bize seni bilmeyi ihsan et.” veya “Babamız, bizi senin yasalarına geri getir.” gibi.

Çünkü dua tüm İsrail için yapılır, zira Kutsal Şehina’da var olanın hepsi İsrail’in tümünde de vardır. Ve onda eksik olan, tüm İsrail’de de eksiktir. Bunun için tüm İsrail’e dua ettiğimizde Kutsal Şehina’ya da dua etmiş oluruz, zira onlar aynıdırlar.

26) Rabaş, Not 217, Koş Sevgilim

Eşitlik olmadan herhangi bir şey almanın imkânsız olduğu bir kuraldır. Aksine, her zaman eşitlik olmalıdır.

Dolayısıyla kendisine merhamet uyandırdığında sonuç olarak kendisi için almakla meşgul olur. Ve ne kadar çok dua ederse, sadece eşitliğin Kli’sini [kap] hazırlamamakla kalmaz, daha ziyade içinde alma kıvılcımları biçimlendirir.

Görünüşe göre kişi ters yönde gidiyordur: İhsan etme kaplarını hazırlarken, alma kaplarını hazırlıyordur. “Onun sıfatlarına yapış.” özellikle “O merhametli olduğu için sen merhametlisin.”dir.

Bu nedenle kişi halk için dua ettiğinde, bu dua sayesinde ihsan etmeyle meşgul olur. Ve ne kadar çok dua ederse, o ölçüde, sayesinde “merhametli” denilen ihsan etme ışığının ifşa olabileceği ihsan etme kaplarını oluşturur.

27) Rav Haim Vital, Şaar HaGilgulim, Giriş, 38

Öğretmenim beni ve o grupta onunla birlikte olan tüm dostlarımı, sabah duasından önce “Komşunu kendin gibi sev.” emrini üstlenmemiz ve İsrail’den olan herkesi, kendi ruhuymuş gibi sevmeyi hedeflememiz gerektiği konusunda uyardı. Çünkü böylece tüm İsrail’i kapsayan dua yükselecek, yukarı çıkıp, yukarıda bir düzeltme yapabilecektir. Özellikle dost sevgisinde, her birimiz sanki o dostların bir organıymışız gibi kendimizi dahil etmeliyiz. Öğretmenim bu konuda beni sert bir şekilde uyardı.

28) Zohar, Toldot, Bunlar İshak’ın Nesilleridir, No:3

Adamın bedeninde, dünyada karşılığı olmayan hiçbir organ da yoktur.

Bunun nedeni şudur: Adamın bedeni organlara bölünmüştür ve kademe kademe durur, biri bir diğeri üzerine inşa edilmiştir ve hepsi tek bir bedendir. Hepsi ıslah olduğunda gerçekten de tek bir beden olacak. Ve her şey, adam ve dünya Tora gibi olacak; çünkü Tora’nın tümü, organlar ve eklemler, biri bir diğerinin üstünde durur. Ve dünya ıslah olduğu zaman bunlar tek bir beden olacak.

29) Breslev’li Rabbi Nahman, Likutey Halahot, 3

“Sevgi tüm suçları örtecek.” Yani bu noktada var olan kutsal sevgi, tüm suçları örter ve tüm kalp kırıklıklarını iptal eder.

30) Baal HaSulam, Şamati 2- Kutsallık Sürgünde

Dünyaların yaratılışının kökü olan Malhut ile başlayan, baştan sona yaratılanlardaki tüm bu farkına varışlara Şehina denir. Genel Tikun (ıslah) Üst Işığın tam bir bütünlükle onlara parlamasıdır.

Kelim’in içinde parlayan ışık Şohen diye adlandırılır, Kelim de genellikle Şehina diye adlandırılır. Başla bir deyişle, Işık Şehina’nın içinde oturur. Yani, Kelim içinde oturduğu için Işığa Şohen denir. Böylece Kelim’in tamamına da Şehina denir.

Işığın tam bir bütünlükle parlamasından önceki zamana “Islahat Zamanı” deriz. Bu, ışığın tamamen parlaması için ıslahat yaparız demektir. O zamana kadarki duruma “Kutsallık Sürgünde” denir.

Bunun anlamı Üst Dünyalarda henüz mükemmellik olmadığıdır.

31) Baal HaSulam, Şamati 2- Kutsallık Sürgünde

Aşağıda, bu dünyada, Üst ışığın alma arzusunun içinde olduğu bir durum vardır. Bu Tikun, ihsan etmek için almak sayılır.

Bu arada, alma isteği bayağı ve budalaca şeylerle doludur, Cennet’in ihtişamının ortaya çıkması için yer açmaz. Yani kalp, Tanrının Işığı için bir Tapınak olması gerekirken bir artıklar ve pislikler yeri haline gelmiştir. Başka bir deyişle bayağılık kalbin tümünü ele geçirmiştir.

Buna “Kutsallık tozun içinde.” denir. Yani o, yere indirilmiştir ve herkes Kutsal konulardan tiksinir, onu yerden kaldırmak için hiçbir arzu yoktur. Bunun yerine, bayağı şeyler seçerler ve kişi kalbinde Yaradan’ın Işığı için Tapınak haline gelecek bir yer açmadığı zaman, bu, Şehina’ya üzüntü verir.

32) Rabaş, Makale 14, Çalışmada, İnsanın Kutsamasının Oğulların Kutsaması Olması Ne Anlama Gelir? (1991)

Yaradan, aralarındaki form eşitsizliği nedeniyle aşağıdakilere ihsan edemediğinde, buna “Şehina’nın üzüntüsü” denir. Yani alanın perspektifinden o bolluğu alamaz; çünkü eğer aşağıdakiler için bolluğu alırsa bunların tümü “almak için alma” olarak adlandırılan Klipot’a [kabuklar] gidecektir. Bu, Verenin perspektifinden de “üzüntü” olarak adlandırılır; çünkü yaratma düşüncesi yarattıklarına iyilik yapmaktır, ama şimdi onlara haz ve keyif veremez; çünkü yaratılanların alacağı her şey Klipot’a gidecektir.

Dolayısıyla Verici, bebeğini beslemek isteyen, ancak bebeği hasta ve yemek yiyemeyen bir anne gibi, veremediği için üzülür. O zaman, Verenin tarafında keder vardır.

33) Rabaş, Makale 19, Çalışmada, “Gümüş, Altın, İsrail ve Diğer Milletler” Nedir? (1988)

Şehina’nın üzüntüsü, ruhlara vermek istediği zevki ve hazzı saklaması gerekmesindendir, çünkü bu onların aleyhine olacağı, onlar kendileri için alma kaplarındayken onlara verdiği bolluk aracılığıyla, bu bolluk Klipot’a gideceği ve onlar Keduşa’dan daha da uzaklaşacakları içindir. Bunun anlamı, üstte olanın üzüntüsü, aşağıda olanlara ihsan edememesidir. Buna “Şehina’nın üzüntüsü” denir.

Bu nedenle, kendimiz için alma kaplarının üstesinden gelmek amacıyla bize güç vermesi için Yaradan’a dua ederiz ve böylece sadece ihsan etmek için çalışabileceğiz. O zaman Şehina, vermek istediği şeyi alma yeteneğine sahip olarak, içindeki ihtişamı ve yüceliği gösterebilecek. Bir kural vardır: “İnek, buzağının emmek istediğinden daha fazla beslemek ister.” Bu nedenle her şey alıcılara bağlıdır.

34) Rabaş, Makale 5, Çalışmada “İsrail Sürgündeyken Şehina da Onlarladır.” Ne Demektir? (1988)

Kişi, Şehina’nın üzüntüsüne üzülmelidir. Yani o, Yaradan’ın yaratılanlara haz ve zevk veremediği için üzgündür. Midraş’taki alegoride olduğu gibi, bunun bir Krala benzediğini söyler, kulesi bollukla doludur ama hiç misafiri yoktur.

Midraş’ın alegorisini anlamak için, oğluna bir düğün düzenleyen ve beş yüz misafir için yemek daveti veren kişi hakkındaki alegoriyi kullanabiliriz. Nedense düğüne kimse gelmemiştir ve Huppah [düğün töreni] için zar zor bir Minyan [on kişi] olabilirler. Bu insan ne büyük bir üzüntü duyar, beş yüz kişilik yiyecek hazırlamıştı, ama onlar gelmediler.

İşte bu nedenle, bir kişinin Yaradan’a memnuniyet vermekle ödüllendirilmek için çalışması gerekir, O’ndan zevk ve hazzını alarak… Bu dereceye ulaşan kişi dünyadaki en mutlu kişidir.

35) Rabaş, Makale 29, Lişma ve LoLişma (1986)

Kişi, inançlı olmak için çalışmaya başladığında, yani kendisi için hiçbir ödül almadan ve sadece Yaradan’ını memnun etmek için çalıştığında beden buna razı olmaz ve ona engel olur. Çalışmasına engel olabilmek için her şeyi yapar. O zaman kişi sürekli acı çeker ve içinde bulunduğu durumda huzur bulamaz. Çünkü görür ki Yaradan’a veren olma durumuna henüz gelmemiştir. Aksine, yaptığı hiçbir şeyi ihsan etmek için yapmaya yöneltemez.

‘Şehina sürgünde’ olarak ifade edilen Şehina’nın üzüntüsü yüzünden daima sıkıntıdadır. Yalnız kendini sevmek için çalışacak gücü olduğu için acı içindedir ve alma arzusunun hiçbir şeye sahip olamayacağını gördüğünde, bu çalışmaya boş verir.

36) Rabaş, Makale 27, Çalışmada Acı Çekmek Nedir? (1989)

Kişi Yaradan’dan uzak olduğuna yerindiğinde, “insan” niteliğine yakışmayan bir hayvan gibi yalnızca kendi menfaati için alma arzusu içinde olduğunu söylediğinde, kişinin acıyı yönlendirmesi gerekir. İnsan olmak istediği için değil ama aksine Şehina’nın üzüntüsü yüzünden acı çeker.

Bununla ilgili bir alegori şöyle der: “Belli bir organında ağrısı olan bir kişi, acıyı öncelikle kalpte ve insanın tamamı olan zihinde hisseder.” Aynı şekilde insan, “İsrail meclisi” olarak adlandırılan Şehina’nın belirli bir parçasıdır. Acının çoğunu o hisseder ve yerinmesi gereken de budur. İşte bu “acı çekmek” olarak adlandırılır.

37) Baal HaSulam, Şamati 1- O’ndan Başkası Yok

Kişi Yaradan’ın onu kendisini yakınlaştırmadığına üzüldüğünde de, Yaradan’dan uzak olmanın kendisini endişelendirmemesine dikkat etmelidir. Çünkü bununla kendisine fayda sağlayan bir alıcı haline gelir ve alan kişi Yaradan’dan ayrılır. Tersine, kişi Şehina’nın (Kutsallık) sürgünde oluşuna, yani Şehina’ya üzüntü verdiğine üzülmelidir.

Kişi bunu küçük bir organı ağrıyormuş gibi hayal etmelidir. Acı, öncelikle akılda ve kalpte hissedilir. Kalp ve akıl insanın bütünüdür. Kişinin tek bir organındaki acı hissi, tüm bir bedenin acı içinde olduğu duruma kesinlikle benzeyemez.

Kişinin Yaradan’dan uzakken hissettiği acı da buna benzer.

38) Rabaş, Makale 5, Çalışmada, “İsrail sürgündeyken, Şehina da Onlarladır” Ne Demektir? (1988)

İnsan kendisi için alma Kli’si ile doğduğuna göre, doğasını nasıl değiştirebilir ve kendisiyle hiçbir şekilde ilgilenmediğini söyleyebilir?  Ona acı veren ve üzüldüğü tek şey Şehina’dır. Yani bu, O’nun arzusunu yerine getiremediği için yukarıya verdiği üzüntü anlamına gelir.

Yani, O iyilik yapmayı arzuluyor, ama bu faydayı gerçekleştiremiyor; çünkü yaratılanlar onu almaya uygun Kelim’e sahip değiller. Çünkü ancak Tora ve Mitzvot’u yerine getirerek uygun Kelim’i yapabilecektir. Bilgelerimizin dediği gibi: “Ben kötü eğilimi yarattım, Tora’yı şifa olarak yarattım.” İşte bu yüzden kişi, Tora ve Mitzvot’u gözlemlemek için tüm gücüyle çalışır, bu şekilde Tora ve Mitzvot’u gözlemleyerek kendini sevmekten çıkacak ve ihsan etme kaplarıyla ödüllendirilecektir. Böylece haz ve keyif aldığı Yaradan’a memnuniyet verebilir.

39) Rabaş, Not 890, Şehina’nın Üzüntüsü  – 2

“Bir günah için, Sana bu kötü eğilimle günah işledik.” (Yom Kippur duasından).

Sormalıyız, çünkü tüm günahlar kötü eğilimden gelir. Günah işlemeyi, “O’ndan başka kimse yok.” demek yerine, kötü eğilimin var olduğunu söylemek olarak yorumlamalıyız. Kişi değersizse, yukarıdan atılır. Bu, alma arzusu olan, “kötü eğilim” adı verilen giysilerle gelir.

Bu, “İnsanın kalbindeki eğilimi, gençliğinden beri kötüdür.” sözünün anlamıdır. Yani Yaradan onu bu şekilde yaratmıştır, çünkü alma arzusu gerçek Kli’dir [kaptır], ancak ıslah edilmesi gerekir. Bununla yazılanları yorumlayabiliriz: “Kalbi üzüldü.” İnsan eğilimi takip etmenin ona üzüntü verdiğini hisseder ve buna “Şehina’nın [Kutsallık] üzüntüsü” denir.

40) Rabaş, Makale 71, Sürgün Hakkında

“İsrail sürgüne gittiğinde Şehina da onlarla sürgüne gitti.” sözünün anlamı şudur: Eğer kişi düşüş durumundaysa maneviyatı da düşüş durumundadır. “Bir Mitzva bir diğer Mitzva’ya neden olur.” kuralına göre, kişi neden düşüş durumuna gelir? Cevap: Çünkü sürgünde olduğunu hissetmesi için, ona yukarıdan bir düşüş durumu verilmiştir, böylece kişi sürgünden geri alınması için merhamet diler, buna tövbe etmek denir ve eğer öncesinde sürgün yoksa tövbe de yoktur.

Sürgün nedir? Kişinin alma arzusunun kontrolünde olması ve cennet hatırına çalışamaması demektir. Ve ne zaman “kendi sevgisine” sürgün denir? Yalnızca kişi onun kontrolünden çıkmak istediği ve cennetin hatırı için hiçbir şey yapamadığı için ıstırap çektiği zaman.

41) Rabaş, Makale 5, Çalışmada, “İsrail sürgündeyken, Şehina da onlarladır” Ne Demektir?

Kişi kendini sürgünde hissettiği zaman, yani çalışmada sürgünün tadını aldığı ve sürgünden kaçmak istediği zaman, bunun anlamı şudur ki kişi nereye sürgün edilirse edilsin, Şehina da onlarla beraberdir. Şöyledir: Şehina onların sürgünün tadını almasını sağlar. “Onlarla beraber” sözünün anlamı şudur: Şehina onlara bağlıdır ve onlar Şehina’dan ayrılmamışlardır. Onlar bunun düşüş olduğunu söylerler. Aksine şimdi Şehina ona, böylece Keduşa’nın derecesine tırmansın diye bir itiş vermekte ve kendini düşüş kıyafetine büründürmektedir.

Kişi bunun böyle olduğunu bilir ve inanırsa, bu ona cesaret verir ve mücadeleden kaçmaz, ihsan etme çalışmasının kendisi için olmadığını söylemez, çünkü her zaman kendisinin yükseliş ve alçalış durumunda olduğunu ve durumların bir sonu olmadığını görür ve çaresizliğe düşer.

Ama eğer inancın yolunda yürürse ve bilgelerimizin sözlerine inanırsa, o zaman bunun tersini söylemelidir.

42) Rabaş, Makale 777, Şehina’nın Sürgünü İçin Bir Dua

Şehina’nın [Kutsallığın] sürgünü için etmemiz gereken duanın anlamı nedir?

Bilme ve alma niteliği olan Sitra Ahra [diğer taraf], ihsan etme ve inanç olarak kabul edilen Şehina’yı kontrol eder. Yaradan dünyayı yarattıklarına iyilik yapmak için yaratmıştır ve alttakiler sadece ebedi Kelim [kaplar] olarak kabul edilen ihsan etme kaplarında fayda görebilirler. Ebedi olan üst ışık, geçici Kelim’i giydiremez.

Sitra Ahra’nın yönetimi altına yerleştirilen aşağıdakiler, özellikle üst birleşmeden ayrılmaya neden olan almayı ve bilgiyi isterler. Bu, Malhut üzerinde bir sünnet olması anlamına gelir ve bu sünnet derisi, Yaradan ile Şehinası arasındaki birleşme olarak kabul edilen ZA’yı Malhut’tan ayırır.

Bu sünnet derisi yüzünden Yaradan ile birleşemediği için Şehina’nın üzüntüsü vardır, çünkü alttakiler onu tutarlar ve Malhut’tan ayrılabilmesi için onu terk etmezler. Bu nedenle Yaradan’a yukarıdan aydınlanma göndermesi için dua etmeliyiz. Böylece alttakiler sünnet derisini iptal etmek ve onu Malhut niteliğinden çıkarmak isteyeceklerdir. Bu hem birey hem de kolektif için geçerlidir.

43) Rabaş, Makale 5, Çalışmada “İsrail Sürgündeyken Şehina da Onlarladır.” Ne Demektir? (1988)

Şehina’nın kederi, Yaradan’ın haz ve memnuniyeti açığa çıkaramadığı için üzüntü duyduğu anlamına gelir, çünkü yaratılanlar almak için uygun yeri veremezler, zira Yaradan onlara haz ve memnuniyeti verirse, hepsi Sitra Ahra’ya [diğer tarafa] gidecektir. Bu nedenle, O, hazzı dilediği gibi veremez.

Bununla, kişinin Şehina’nın kederi için üzülmesi gerektiğini anlıyoruz. Şöyle sorduk: Neden Yaradan onu tozdan kaldırmıyor, bunun yerine aşağıdakilerin eylemlerinin -yani yaptıkları şeyin- sadece “Şehina’yı tozdan kaldırma” niyetiyle olmasını hedeflemelerini istiyor?

Cevap, Yaradan’ın yarattıklarına iyilik yapma amacıyla verdiği her şeyin haz ve zevk olmasıdır. Ama Şehina’yı tozdan kaldırmak, Yaradan’ın verdiği bolluğu Sitra Ahra’ya gitmeden verebilmesi anlamına gelir. Bu yalnızca aşağıda olanlar kendi çıkarları için değil ama yalnızca ihsan etmek için aldıkları zaman olabilir.

44) Rabaş, Makale 24, “Çalışmada Kişi Bir Oğul ve Bir Kız Doğurmalıdır.” Ne Demektir? (1991)

Kişi “toz” olarak çalışmak isterse, yani çalışmadan toz tadı bile alsa, Yaradan hatırı için bir şeyler yapabilmenin onun için çok önemli olduğunu söyler. Kendisi için hangi tadı aldığına aldırmaz ve toz tadı aldığı, yani bedenin alay ettiği bu çalışma için bedene kendi görüşüne göre bu çalışmanın “Şehina’yı tozdan kaldırmak” olduğunu söyler.

Başka bir deyişle, beden bu çalışmadan toz tadı alır; kişi “Bu Keduşa’dır.” der ve çalışmadan ne kadar tat aldığını ölçmez. Aksine Yaradan’ın bu çalışmadan hoşnut olduğuna inanır, çünkü buraya alma arzusu karışmamıştır, zira alacak hiçbir şey yoktur. Çünkü bu çalışmada hiçbir tat ya da güzel koku yoktur, burada yalnız toz tadı vardır. Bu nedenle, bu çalışmanın kutsal çalışma olduğuna inanır ve buna sevinir.

45) Rabaş, Makale 40, Çalışmada “Sen Tüm İnsanların En Aşağıda, En Önemsiz Olanısın.” Ne Demektir? (1990)

Şehina’yı tozun içinde olarak hissederken kişi bedenin üstesinden gelmek için nasıl güç toplayabilir? Bu çalışmadan nasıl keyif alabilir? Daha da şaşırtıcı olanı, bundan hiç tat almazken kişi çalışmak için nasıl bir ihtiyaç ve istek duyabilir? Kişi çalışmak zorundaysa, eğer başka hiçbir seçeneği yoksa bu anlaşılabilir. Ama hiç tat almadığı böyle bir çalışmayı yapmak istemesi nasıl mümkündür ki? Ve böyle bir işin üstesinden gelecek, keyif duyacak gücü olmadığı için böyle düşük bir durumda Kral’a hizmet ederken ve toz tadı alırken Kral’a nasıl hizmet edebilir?

Böylece bu bakımdan, Yaradan’dan ona O’nun yüceliğinin ifşasını vermesini istemez ki böylece bundan toz tadı alsın. Aksine Yaradan’dan bedenin üstesinden gelebilmek ve memnuniyetle çalışabilmek için ona güç vermesini ister, çünkü alma arzusu toz tadındaki işi yapmak istemez.

46) Rabaş, Not 34, TANTA [Taamim, Nekudot, Tagin, Otiot]

Taamim [tatlar], yaşamdan iyi bir tat almak isteyen bir kişinin kalpteki noktasına dikkat etmesi gerektiği anlamına gelir.

Her insanın bir kalpteki noktası vardır, ancak parlamaz. Aksine, siyah bir nokta gibidir. Kalpteki nokta, doğası bir ihsan etme kabı olan, Keduşa’nın [kutsallık] Nefeş’inin [ruhunun] bir anlayışıdır.

Bununla birlikte, o, “Şehina [Kutsallık] tozun içindedir.” Safhasındadır. Yani bir kişi, onu hiçbir şey olarak görür. Kişi için o, toz kadar önemlidir. Buna Nekudot [noktalar] denir.

Çözüm, onun önemini arttırmak ve önemini Tagin [taçlar] gibi, “Kafasındaki taç” gibi yapmaktır. Yani toz olmak yerine, daha önce olduğu gibi, onun önemini kafasında bir Keter [taç] gibi olması için arttırmalıdır.

O zaman, Keduşa’nın Nefeş’i, Otiot’ta [harfler] yayılır. Yani Guf’a Otiot denildiğinden, Guf’ta [beden] genişler. Başka bir deyişle Keduşa, Otiot ve Guf adı verilen potansiyelden gerçeğe yayılır.

47) Rabaş, Makale 13, Çalışmada “Halkın Çobanı Tüm Halktır” Ne Demektir? (1988)

Kişi kendi yararı için değil de Yaradan yararına bir şey yaptığı zaman, beden derhal soruyor: “Bu çalışmadan çıkarın ne?” Ve ona çalışması için güç vermek istemiyor. Buna “Şehina tozun içinde.” Denir. Yani Şehina uğruna yapmak istediği şey toz tadı verir ve kişi düşüncelerinin ve arzularının üstesinden gelmekte güçsüz kalır.

O zaman kişi şunu fark eder: Yaradan rızası için çalışmak için güç bulması için tek eksiği, Yaradan’ın ona inancın gücünü vermesidir. (Rabi Elimeleh’in duasında söylendiği gibi) şöyle dua etmeliyiz: “Sana olan inancımızı sonsuza kadar kalbimize sağlamca yerleştir.” Bu durumda kişi, ‘eğer Yaradan ona yardım etmezse, üstesinden gelemeyeceğini’ fark eder.

48) Baal HaSulam, Şamati 113- On Sekizinci Dua

Duaya ‘‘Işığın yolu’’ denir. İşte bu yüzden dua bedeni tatlandırmak için ıstıraptan daha etkilidir. Bu yüzden ıstırabı kaldırmak için olan duaya Mitzva denir. Zira bireysele ve bütüne buradan kaynaklanan ek bir fayda vardır.

Yaradan’ın çalışmasında zıtlık kişide ağırlık ve kesilmeye sebep olur ve kişi çalışmaya devam edemez, kötü hisseder. Bu durum kişiye Cennetin Krallığının yükünü kaldırmaya layık olmadığını düşündürür. “Öküzün zahmeti ve eşeğin yükü yüklendiği gibi…” Böylece, kişiye bu zamanda “istenmeyen” denir.

Halbuki kişinin tek niyeti Malhut denen inancı yaymaktır, yani Şehina’yı (Kutsallık) tozun içinden yükseltmektir. Kişinin amacı dünyada O’nun Adını, yani O’nun yüceliğini övmektir (önemini arttırmak). Öyle ki Kutsal Şehina yetersizlik ve yoksulluk formunu almasın. Bu yüzden Yaradan “her ağzın duası”nı duyar, hatta o kadar değerli olmayanın bile, Yaradan’ın çalışmasından halen kendini uzak hissedenin bile.

49) Rabaş, Not 557, Rabaş, Ohr Hozer (Yansıyan Işık) Hakkında

Aşağıdaki, gerçekten de yukarıdakinin var olduğuna inanmalıdır, ama yukarıdakini hissetmez. Çünkü aşağıdaki, yukarıdakinin yüceliğini görmez. Buna “Şehina sürgünde” denir, yani Şehina onun için toz gibidir. Yukarıdakinin tozdan fazla bir tadı olduğunu hissetmez.

Bu nedenle, kişi yukarıdakinin yüceliğini fark ettiği zaman bu, yukarıdakinin AHAP’ı yükseldi, olarak kabul edilir ve aşağıdaki de yükselir ve Tanrısallığı hissetmeye ulaşır.

Bunun ölçüsü, yukarıdakinin kusurlarını gördüğünde, duyduğu acıya bağlıdır. Böylece, bu ölçüde yukarıdaki onun için yükselmiş olur. Bunun amacı aşağıdakini ıslah etmektir.

50) Rabaş, 77. Mektup

Yaradan adına olması temeli üzerine kurulduğunda, tozdaki Şehina denilen bayağılık aşaması derhal ortaya çıkar. Bu nedenle birkaç kuruş bir araya geldiğinde büyük miktarlar oluşturduğundan, düşüşten etkilenmemeliyiz.

Bu bizim öğrendiğimiz “Maneviyatta hiç eksiklik yoktur.” kuralından ziyade, ilerlememize yer açılması için geçici bir ayrılıştır. Bu böyledir, çünkü kutsallık için çabaladığımız her an kutsallık alanına gireriz ve kişi sadece kutsallığın fazla kıvılcımından çıkmak için düşer.

51) Rabaş, Not 106, Keduşa’nın Yıkımı

Bir kişi, tapınağın yıkılması için dua etmelidir ki Keduşa yıkılmıştır ve alçaklıktadır ve hiç kimse bu alçaklığa dikkat etmez, yani Keduşa yeryüzüne yerleştirilmiştir ve alçaklığından yükseltilmelidir.

Diğer bir deyişle her biri kendi faydasını tanır ve bunun çok önemli ve çalışmaya değer olduğunu bilir. Ama ihsan etmek için çalışmaya değmez. Bu, Keduşa’nın yeryüzüne yerleştirildiği, kullanılmamış ve istenmemiş olduğu olarak düşünülmektedir.

Ancak, kişi, Yaradan’dan kendini O’na yakınlaştırmasını talep etmemelidir çünkü bu, insanın küstahlığındandır. Zira neden o diğerlerinden daha önemlidir? Bununla birlikte, “İsrail meclisi” olarak adlandırılan, Malhut olan kolektif için dua ettiğinde, ruhların toplamı -ki Şehina [Kutsallık] toz içindedir ve kişi onun yükselmesi için dua eder. Yani Yaradan, onun karanlığını aydınlatacaktır, daha sonra tüm İsrail’in tamamı da derecede yükselecektir, kolektife dahil olan, yalvaran kişi dahil.

52) Rabaş, Makale 39, Çalışmada “Kudüs İçin Yas Tutan Kişi, Onun Sevincini Görmekle Ödüllendirilir” Ne Demektir? (1990)

Kişi Şehina’nın sürgünü için dua ettiğinde, sadece kendisi tozda olduğu için dua etmemelidir. Bunun yerine, tüm dünyanın maneviyatını düşünerek tüm dünyadaki aşağıda oluş için dua etmelidir. Ve o tüm dünya için dua eder. Tıpkı bizim “Ve bizim zamanımızda, yakında, Kudüs’ü inşa et.” diye dua ettiğimiz gibi, tüm dünyada yüceltilsin […] Ama genel halk, eksikliği hissetmediğine göre nasıl dua edebilir?

Ancak ihtiyaç edinmekle mükâfatlandırılan, sürgüne ulaşan böyle bir kişi kurtuluşu isteyebilir. Ama sürgün olduğunu hissetmeyenler, O’nun kendilerini sürgünden kurtarmasını nasıl isteyebilirler? Böylece kişinin sürgünde olmayı hissetmesi, halen bir derece yükselmesi olarak kabul edilir ve o, genel halk için bunun yerine getirilmesini istemek zorundadır.

53) Baal HaSulam, 25. Mektup

Tövbeyle ödüllendirilen kişiye Şehina, günlerce oğlunu görmediği için ıstırap çeken yumuşak kalpli bir anne gibi görünür, çünkü her ikisi de büyük tehlike içinde olduklarından birbirlerini görmek için büyük çaba harcamışlardır, fakat sonunda beklenen özgürlüğe kavuşur ve birbirlerini görmekle ödüllendirilirler. Sonra anne oğluna sarılır, öper, onu rahatlatır ve bütün bir gün ve gece onunla usulca konuşur. Ona olan özleminden, bugüne kadar deneyimlediği yolların tehlikelerinden, nasıl daima onunla beraber olduğundan ve Kutsallığın asla değişmediği halde nasıl onunla beraber acı çektiğinden fakat oğlunun bunu göremediğinden bahseder.

Bunlar Zohar’ın sözleridir: “O (anne) oğluna şöyle der: ‘Burada uyuduk, burada hırsızların saldırısına uğradık ve kurtulduk, burada derin bir çukura düştük.’ gibi… Hangi aptal bu huzur veren hikâyelerdeki hazzı, mutluluğu ve büyük sevgiyi anlamaz?”

54) Rabaş, Not 36, Duayı Kim Duyar?

“Duayı duyar.” Bir soru vardır: Neden? “Çünkü sen, insanların İsrail’in her ağzının duasını merhametle duyarsın.” diye yazıldığı gibi Yaradan duaları duyarsa neden dua tekil formda yazılıdır?

Bunu, dua etmek için sadece tek bir duamız olduğu şeklinde yorumlamalıyız: Şehina’yı [Kutsallık] tozdan yükseltmek ve bununla tüm kurtuluşlar gelecektir.

55) Pri Tzadik, Pinhas, Madde 9

Bu üç haftada, Tammuz’un 17’sinde tabletler kırıldı, Av’ın 9’unda Tapınak ilk kez yıkıldı ve ikincisinde İsrail sürgüne gönderildi. Ama aslında tüm bunlar bir hazırlıktı, çünkü bununla daha sonra büyük bir ışıkla ödüllendirildiler. Tabletlerin kırılması hakkında (Şabat 87), “İyi ki kırıldı.” denildi, çünkü tabletleri kırarak Tora’nın ışığıyla ödüllendirildiler ve Av’ın 9’unda Mesih hemen doğdu. Yazıldığı üzere (Midrash Eicha), Tapınağın yıkılması, gerçekleşecek olan üçüncü Tapınağın inşası için bir hazırlık olacak ve daha sonra tam kurtuluş olacak, bundan sonra sürgün olmayacak.

56) Rabaş, Makale 5, Çalışmada “İsrail sürgündeyken Şehina da onlarladır” Ne Demektir? (1988)

İsrail halkı İsrail topraklarından çıktı ve Tapınak yıkıldı. Çalışmada bunu, İsrail halkının çıkıp Tora ve Mitzvot’un tadını hissetmediği ve “Tapınak” denen Keduşa’yı hissetme yeri olan kalplerinin harap olduğu şeklinde yorumlamalıyız.

57) Rav Haim Vital, Şaar HaHakdamot

Şehrin en küçüğü, hepsinin en küçüğü, Haim Vital dedi ki: “Otuz yaşımdayken gücüm azaldı. Merak içinde oturdum, düşüncelerim karıştı, çünkü hasat bitti, yaz geçti ve biz kurtulamadık. Bugün, ne 1504 yıldır harap durumda olan Tapınağımızın yıkımına, ne kötü durumumuza, ne etimize şifa, ne de sıkıntılarımıza çare olmadı. Yazık bize, çünkü gün, Yaradan’ın bin yıl olan bir günü sona erdi. Ayrıca akşam gölgeleri, günün ikinci yarısından daha fazla, yani 504 yıl uzamıştır. Zaman tamamen geçti ve hâlâ Davut’un oğlu gelmedi. Bilinir ki, “Tapınağın inşa edilmediği her nesil, kendi zamanında harap olmuş gibidir.” demiş bilgelerimiz. Bunun ne olduğunu ve sürgünümüzün sonunun ne kadar uzadığını ve neden Yişayi’nin oğlunun gelmediğini öğrenmek için dönüp araştırma yaptım.”

58) Baal HaSulam, 60. Mektup

Tora verilmeden önce bir ön şart vardı. Ancak daha sonra zaman zaman dana günahı işlendi, paket ayrıldı, zira savaşlar oldu ve Levi’nin oğulları Tanrı’nın sözleri ile üç bin adam öldürdü. Daha sonra Musa ve Aron hakkında şikâyetler geldi; tabii ki şu sevgi ve birliğe katkıda bulunmayanlar tarafından. Daha sonra ülkeye girdikleri zaman da rahat etmediler ve bu nedenle şu temel emri tutanlar dışında kimseye yer yoktu.

Ancak Tora’nın İsrail’de unutulmaması için ana noktayı ihmal eden diğer Mitzvot’larla meşgul oldular, zira başka çareleri yoktu. İkinci Tapınak üzerine yorum yapan bilgelerimiz herhalde şunu kastettiler: Orada puta tapınma yoktu ve Tora’yı iyi biliyorlardı. Peki ama o neden yıkıldı? “Nedensiz nefret yüzünden.” dediler. Herhalde, Tora’nın birincil yapısıyla yani “Dostunu kendin gibi sev!” kuralı ile uğraşmadıkları için demek istediler.

59) Rabaş, Makale 24, Çalışmada Asılsız Nefret Nedir? (1987)

İkinci Tapınakta asılsız nefret olduğu için, yani ‘bedava’ olmasından; bedavaya, hiçbir ödül olmadan, tam tersine ödül almamak üzere çalışmaktan nefret ettikleri için; Tora, Mitzvot ve sadakaya bağlanmalarına rağmen ihsan etmeyi amaçlamadıklarından, aralarındaki formun zıtlığı nedeniyle Keduşa’nın oraya yerleşmesi için hiç yer yoktu. Bu nedenle Tapınak yıkılmak zorunda kaldı.

Çalışmanın düzeni, bizi bedavaya çalışmaya getirsin diye Tora, Mitzvot ve sadakaya ihtiyaç duymamızdır. Yani onlar yalnızca amaca, Yaradan’la Dvekut’a, form eşitliğine ulaşmak için araçtırlar. Şöyle yazıldığı gibi: ‘Ve O’na tutunmak için’ ve bilgelerimiz şöyle dedi: ‘O merhametli olduğu için sen merhametlisin.’

60) Rav Haim Vital, Şaarey Keduşa, Bölüm 2, Kapı 4

Bilgelerimiz şöyle demişler (Avot Chapter 4): “İnsanlardan nefret etmek, insanı bu dünyadan kovar.” Ve sanki Yaradan’dan, onu yarattığı için nefret ediyormuş gibi olur. Şöyle yazılmıştır (Yoma 9b): “İkinci Tapınakta erdemli ve yüce bilgeler vardı ve Tapınak yalnızca temelsiz nefret nedeniyle yıkıldı ve son yalnızca temelsiz nefret nedeniyle uzadı ve gizlendi. Ayrıca kişi diğer tüm ihlalleri yalnızca o an için yapar, ancak temelsiz nefret her zaman kalbindedir ve her an ‘Nefret etme!’ ve ‘Komşunu sev!’ emirlerini iptal ederek ihlal eder. Ayrıca bu emir hakkında Tora’nın önemli bir kuralı olduğu, her şeyin ona bağlı olduğu söylenmiştir.”

61) Likutey Halahot, “Kan Kuralları”,  Kural 1

Rabbi Akiva’nın öğrencilerindeki ana kusur, aralarında merhamet sevgisinin olmamasıydı. Bu şiddetli bir arzu ve özlemdir, çünkü bu, Rabbi Akiva’dan uzatmak zorunda oldukları Tora’nın temel çekimidir. Bu yüzden Rabbi Şimon bar Yochai: “Biz sevgiye bağımlıyız.” dedi. Aramızda büyük bir sevgi olmalı, en önemlisi budur. Ayrıca ARİ’nin, aralarında büyük bir sevgi olması gerektiği konusunda öğrencilerini birkaç kez uyardığı ifade edildi.

Ayrıca bir keresinde, kurtuluşun onlardan gelmesi için Kudüs’e gelmek istediği söylenmiştir. Ancak dostlar arasında eşleri yoluyla çıkan tartışmayla mesele bozulmuştur. Tora’nın temel çekimini, Tora’yı almak; bollukla ödüllendirilmemizi sağlayan sevgi ve merhamet yoluyla olur.

62) Babil Talmud’u, Masehet Makot

Bir zamanlar, Rav Gamliel, Rabbi Elazar Ben Azaria, Rabbi Yehoshua ve Rabbi Akiva Kudüs’e gittiler. Skopus dağına vardıklarında kıyafetlerini yırttılar. Tapınak Dağı’na vardıklarında, Kutsalların Kutsalı’ndan bir tilkinin çıktığını gördüler. Rav Akiva gülerken onlar ağlamaya başladılar. Ona, “Neden gülüyorsun?” dediler. O da onlara, “Neden ağlıyorsun?” dedi. Onlar, “‘Yaklaşan yabancı öldürülecek’ yazılı olduğu yerde, şimdi tilkiler yürüyor, dediler. Nasıl ağlamayız?” Onlara şöyle dedi: “İşte bu yüzden gülüyorum, yazıldığı gibi, ‘Kâhin Uriya’yı ve Jeberekya oğlu Zekeriya’yı şahitlik için Kendime sadık tanıklar alacağım. Uriya’nın peygamberliği gerçekleşene kadar, Zekeriya’nın kehanetinin gerçekleşmeyeceğinden korktum. Uriah’ın kehaneti gerçekleştiğine göre, Zekeriya’nın kehanetinin gerçekleşeceği belli oldu.” Bu sözlerinden sonra, ona: “Bizi teselli ettin Akiva, bizi teselli ettin.” dediler.

63) Kutsal Şlah, İki Tablet, Bamidbar Devarim, Balak

Sıkıntılı olan yoksulluk, yükselişin sebebidir ve yaşananların hafiflemesine neden olur. Bu avantaj karanlıktan çıkacak, çünkü karanlıktan büyük bir ışığa çıkmak için O bizi karanlığa koydu. Aynı şekilde Rab, laneti bir nimete dönüştürecektir, çünkü lanetin kendisi bir nimet haline gelir ve Tapınağın yıkımı onun inşasıdır.

64) Tifferet Şolomo, Bayramlar Hakkında, Purim’in İtibarı

Oruç ve yasla sevinç geldi ve kötü durumun kendisinden rahatlık geldi. Bunun nedeni, sevginin korkudan doğmasıdır, yazıldığı gibi (Yeremya 30:7): “Yakup için sıkıntı zamanıdır ve bundan kurtarılacaktır.” Bu, çok zor zamanlarda kurtuluşun hızla ondan geleceği, birleşmeye neden olacağı anlamına gelir. “Mesih, Av ayının dokuzuncu günü doğdu.” denilmesinin anlamı budur, çünkü yalnızca Tapınağın yıkıldığı günde, İsrailoğulları en düşük derecedeyken, bizim zamanımızda yakında gelecek olan Mesih’in gelme zamanıydı.

65) Rabaş, Makale 19, Sevince Dair (1986)

Fakat Av ayında, Tapınağın yıkılışının yasını tutmamız gerektiğinde, sol çizgide çalışmalıyız. Bu demektir ki eylemlerimizi, ihsan etmek için olan Keduşa’nın yolunda olmamız gerekirken bundan ne kadar da uzakta olduğumuzu eleştirmeliyiz.

Kişi bunu düşünürken Keduşa’dan uzak bir konumdadır ve kendini sevmeye odaklanmıştır, zira Tora ve Mitzvot’a bağlanması tamamen alma arzusunu tatmin etme temeline dayanır.

Bu nedenle, kendi aşağılığını göz önüne aldığında Keduşa’nın yıkımının acısı herkesin içinde mevcuttur. Ve böylece “Kudüs’ün yasını tutan herkes Kudüs’ün refahını görmekle ödüllendirilir.” ayeti gerçek olur.

66) Rabaş, Makale 39, Çalışmada “Kudüs İçin Yas Tutan Kişi, Onun Sevincini Görmekle Ödüllendirilir” Ne Demektir? (1990)

Malhut’a “Kudüs” dendiği bilinmektedir. Dolayısıyla “Kudüs’ün yıkımı” dediğimizde, Tapınağın yıkımı kastedilmektedir. Buna “Tozdaki Şehina [Kutsallık]” veya “Sürgündeki Şehina” denir. Başka bir deyişle insan, cennetin krallığının yükünü üzerine almalı ve bizden gizli olduğu için Yaradan’ın dünyayı “İyilik Yapan İyi” rehberliği ile yönettiğine inanmalıdır. […]

Böylece eğer kişi üstesinden gelir ve cennetin krallığının yükünü hiç önemli görmemesine rağmen üzerine alırsa, Kudüs’ün öneminin bizden bu kadar gizlenmiş olmasına yas tutarsa ​​ve Malhut’un neden önemsiz olduğunu sorar, dua ederse ve Yaradan’dan Kudüs’ü içinde bulunduğu tozdan, yıkımına yerinerek kaldırmasını isterse, Yaradan’ın duasını duymasıyla ödüllendirilir.

Ve bu insan, onun sevincini görmekle ödüllendirilir, yani ona haz ve keyif verir.

67) Baal HaSulam, Bir El Yazmasından

Şairin ima ettiği şey şudur (Mezmurlar 122:3): “İnşa edilen Kudüs birleşmiş bir şehirdir.” Yani ıslahın sonuna “inşa edilen Kudüs” denir. Şöyle ki kurtarılanlar onu inşa etmezler, onun zaten inşa edilmiş olduğuna ve hiçbir zaman hiçbir kusuru olmadığı için şaşkınlık içindedirler. Sürgündeki zamanın anları olan herhangi bir yer değişimi, eylem değişimi, isim değişimi, tüm bu karşıtlar bir araya gelmiş, karşıtlar birleşmiştir. Bütün parçalar ve detaylar içinde bir araya geldiğinde ortaya çıkan bütün gibi, tam bir sadelik içindedir.

68) Baal HaSulam, Bu Yudah İçin

Ge’ula’nın (sürgünde kurtuluşun) tüm harfleri Gola’da (sürgünde) mevcuttur, Alef  hariç. Zira bu harf “Dünyanın Aluph’unu (şampiyon) ima eder.”

Bu bize hiçlik formunun varoluşun eksikliğinden başka bir şey olmadığını öğretir. Ve bizler varoluşun –kurtuluş– olduğunu “Ve her insan komşusuna başka bir şey öğretmeyecek. Zira hepsi Beni bilecekler, en küçüğünden en yücesine kadar…” sözlerinden biliyoruz. Dolayısıyla önceki hiçlik formu, yani sürgün hali, sadece Kral’ın bilgisinden yoksun olmaktır. Bu Alef’in Gola’daki (sürgün) yokluğu ve Geula’daki (kurtuluş) – “Dünyanın Şampiyonu” ile Dvekut– varlığıdır. Ruhlarımızın kurtuluşu tam olarak budur, ne daha az ne daha çok. Belirttiğimiz gibi Geula’nın tüm harfleri, Alef hariç, dünyanın Şampiyonu olan Gola’da mevcuttur.

69) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, 71

Böyle bir nesilde, dünya uluslarının aralarındaki tüm bozguncular kafalarını yükseltip öncelikle Yaradan’a doğru olanları yok etmek ve öldürmek isterler. Şöyle yazıldığı gibi: “Tüm felaket dünyaya sadece Yaradan’a yönelenler için gelir.” Bu, yukarıdaki ıslahlarda yazıldığı gibi, onların tüm dünyada yoksulluk, yıkım, hırsızlık, cinayet ve kargaşaya neden olduğu anlamına gelir.

Pek çok yanlıştan geçerek, yukarıda Tikunim’de bahsedilen her şeye tanıklık ettik ve dahası, bu yargı en iyilerimizi vurdu. Bilgelerimizin dediği gibi (Baba Kama 60), “…ve önce erdemlilerle başlar.” Kabalistlerin Polonya ve Litvanya ülkelerindeki görkeminden geriye sadece kalıntı hatıralar kalmıştır. Şimdi bu korkunç yanlışı düzeltmek bize, bu kalıntı hatıralara bağlıdır. Kalanlarımızın her biri, kendisi, kalbi ve ruhu ile bundan böyle manevi ilmi güçlendirmeyi ve onu dışsallığı üzerindeki üstünlüğüne göre doğru yerine koymayı üstlenmelidir.

Sonrasında, her birimiz kendi içselliğimizi, yani kalbimizdeki o noktayı, ruhun ihtiyaçlarını kendi dışsallığımızın üzerinde, yani bizimle olan dünya uluslarının, bedenin ihtiyaçlarının üzerinde güçlendirmekle ödüllendirileceğiz. Bu güç tüm halka gelecek, ta ki içimizdeki tüm dışsallık, manevi ilmin yüce bilgelerinin erdemliliğini tanıyıp, kabullenip, onları dinleyene dek.

Ayrıca, dünya uluslarının içselliği, dünya uluslarının erdemlileri, bozguncular olan dışsallıklarını yenecek ve onlara galip gelecek ve kalpteki noktalar olan dünyanın içselliği de uluslar olan dünyanın dışsallığı üzerinde tüm değer ve erdemliğiyle yükselecek. Sonra, dünyanın tüm ulusları ruhun üzerlerindeki yüceliğini tanıyıp kabul edecek.

Sonra şu sözleri izleyecekler: “…ve insanlar onları alacaklar ve yerlerine getirecekler ve Yaradan’a doğru olanlar onlara Yaradan’ın topraklarında sahip olacak.” Ayrıca yazılmıştır: “…ve onlar kollarında senin oğullarını getirecekler ve senin kızların onların omuzlarında taşınacak.” Zohar’da (Nasoh, sayfa 124b) yazılan budur. “Bu derleme vasıtasıyla…” ki bu Zohar Kitabı’dır; “…sürgünden merhametle kurtarılacaklar.” (Egoist alma arzularından kurtarılacaklar). Böyle olması için dua edelim.

70) Baal HaSulam, Zohar’ın Tamamlanması İçin Bir Konuşma

Bizim neslimizin, Mesih’in günlerinin nesli olduğu sonucu çıkar. Bu nedenle kutsal topraklarımızın yabancıların elinden kurtarılması ile bahşedildik. Aynı zamanda Zohar Kitabı’nın ifşası ile ödüllendirildik ki bu, “Zira yeryüzü Yaradan’ın bilgisiyle dolacaktır.” sözlerinin gerçekleştirilmesinin başlangıcıdır. “Ve onlar daha fazla öğretmeyecekler. Zira onların hepsi Beni bilecekler, en küçüğünden en yücesine kadar.”

Bununla beraber, bu ikisi ile sadece Yaradan’dan veriliş ile ödüllendirilmiş olduk, ancak kendi ellerimize henüz bir şey almadık. Bunun yerine, manevi çalışmayı O’nun adına yapmaya başlamak için bize bir fırsat verilmiş oldu. Sonrasında, bizden önceki hiçbir neslin bilmediği, Mesih’in nesline vaat edilmiş olan büyük başarı ile bahşedileceğiz. Ve sonra hem tam edinimin hem de tam kurtuluşun alma zamanı ile ödüllendirileceğiz.

71) Rav Kuk, Orot HaKodeş, 3

Nedensiz nefretin doğası, sevginin sırrını kucaklar. Bu hak edilmeyen sevgidir. Bunun içinde barış ve mutluluğun ışığı saklıdır. Buna göre nefret ve onun kökünün derinliği, iyiliğin derinliğidir. Böylece nefretin derinliği, sevginin derinliğidir. Ve eğer biz yıkılıp harabe olduysak ve tüm dünya da bizimle yıkıldı ise bunun sebebi nedensiz nefrettir. Geri döneceğiz ve yeniden inşa olacağız ve tüm dünya da bizimle yeniden inşa olacak, nedensiz sevgi ile.

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,103