e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Kabala Kütüphanesi > Kabala'ya Giriş Dersleri > 10-Dini Bazı Prensiplerin Gerçek Manevi Anlamları

10-Dini Bazı Prensiplerin Gerçek Manevi Anlamları

Bu derste biraz kutsal kitaplarda yazan bazı şeyleri gözden geçirip kabalistlerin aslında bunları yazarken ne demek istediklerini göreceğiz. 

Kutsal kitaplarda anlatılanlar insanın iç ruhani halini açıklamaktadır.

Kutsal kitaplarda anlatılan tüm hikâyeler insanın içindeki ruhani uyanışları ve hisleri anlatmaktadır. Mısır’dan göçün hikâyesi çok özeldir. Çünkü ruhani gelişimdeki en önemli basamakları anlatır. 

Firavun iç bir haldir, bu halin içinde insanın egoistliğinin temel doğası tümüyle açığa çıkar. İnsan egoistliğini düzeltmeli ki Mısır’da ki köleliğinden, kendi doğasının zindanından çıkabilsin ki böylelikle ruhani dünyaya girebilsin. Firavun, insanın en büyük arzusudur, Yaratan’ın kendisine hizmet etmesini arzular ve der ki: “Yaratan kim ki O’na itaat edeyim?” veya “Kendi üzerinize aldığınız bu gayret nedir ki?” Demek istiyor ki; Yaratan’ın arzusu için çaba sarfetmek istemiyor. Veya O’nun sözünü dinlemek istemiyor. Hatta tam tersine Yaratan’a yönelmiş olan arzuların (İsrail) kendi menfaati adına olmasını istiyor.

İlk başta Mısır’da kendilerini iyi hissediyorlardı, insanın egoistliği sanki sağlıklı ve iyi bir şeydi. Ta ki Mısır’ın tahtına yeni bir Firavun oturana kadar, insanın içinde tokluk bilmeyen ve doldurulamayan bir arzu çıktı. Bu yeni arzu insanı kölesi haline getirir. İnsan bu arzuyu doldurmak için sürekli arayış içerisinde bir yerden bir yere koşar. Bu hale Mısır’da olmak hissi denir, insan kendisini dar ve sınırlı, kötü bir yerde hisseder.

Haggadah kitabında Pesah (Geçiş/Aşmak) insanı ruhani hislere, ruhani dünyaya nasıl geçtiğini anlatır. Başlangıçta insan çaba sarfeder, yani arzulamak duygusuna boyun eğer. Zamanla içinde ki bu egoistliğin kendisini rahatsız etmeye başladığını görür. Ve ruhaniliği edinmesinde bir engel olarak görür. Egoistliği O’na sadece ızdırap getirir, bu sürece “Mısır’a iniş” denir. Mısır kelimesinin kökü iki kelimeden oluşur Mitz (özü) ve Raim (kötülük) Mitzraim = Mısır. İnsan kendi içerisinde ki kötülüğün ağırlığını hisseder ve ruhani gelişiminin önündeki engelin kendisi olduğunu anlamaya başlar. Tahta oturan “Yeni Firavun” bu ağırlığın sembolüdür. Aslında insan tüm materyal arzuların ve ruhaniliğe sırtını dönmesini ona zarar verdiğini farkeder. Bu hal zamanla gelişir ve dayanılmaz bir hal alır, ta ki insan ruhani arzularının farkına varmaya başlayana kadar ve Yaratan ile olan bağına. Ruhaniliğe olan bu arzuya “Musa” denir, Limşot (dışarı çekmek) kelimesinden gelir.  İnsanı Mısır’dan Musa denilen bu arzu çıkartır,  egoizmin köleliğinden – bütünlük ve sonsuzluk hissinin önünde olan tek engelden. 

“Firavun” aslında hepimizin içinde, ama bu durum insanın kendi içerisinde bu hali tanıyabilmesine bağlı. Dolayısıyla hepimiz Mısır’da olduğumuzu hissedince üzerimizde “10 musibet”i hissederiz, ta ki kendi doğamızı aşana kadar. İnsan esasta kendi doğasının tüm ağırlığını hissetmeli ki kölelik olan bu halinden kaçması gerektiğini anlasın.

İnsan tüm bu safhalardan geçtikçe kendi içinde bir dua yapılandırır, haykırışları çabalarından kaynaklandı denir. Bu noktada yukardan yardım alır ve hemen Mısır’dan çıkar. Mısır’dan göç – insanın doğal eğilimlerinden, birden olur, eklenmeksizin gecenin zifiri karanlığında, hiç bir hazırlığı olmadan.

İnsanı Mısır’dan çıkartan bu üst güç insana bir mucize gibi gelir, bu gücü daha önce gerçek olarak hiç görmemiştir. Bu mantık insan için çok şaşırtıcıdır. Denizin yarılıp ortasından geçmeleri bir önceki halinden yeni haline geçmesini sembolize eder, yeni bir ruhani gerçeğe girer – artık çöle gelmiştir, ruhani çöl. Çöl hiç bir hayatın olmadığı bir yerdir, arzuların mutluluk bulamadıkları yer. Zira çölde de ruhani hiç bir mutsuzluk alamamaktadır. İnsan çöldeyken Har Sinai (Sina Dağı) denilen safhaya gelir, Har Hirhurim (düşünceler) kelimesinden gelir- Sinai Dağı, Sinai (nefret) kelimesinden gelir. Gerçekte insan kendi içerisinde bir önceki haline nefret beslemeye başlar ve Yaratan ile ilgili tereddütlerini aştıktan sonra kendisini yükselten ışığı üzerine alır ve ışıkla dolar. Buna kitabı almak denir. 

Almaya hazırlanmak dağın dibinde olmak durumudur ve Dağın tepesinde olan Yaratanı almak ihtiyacını hissetmektir. Aslında bu dağ insanın içinde oluşan tüm düşüncelerdir. İnsan bu düşüncelerin hepsine aşabilecek güçte olursa ve Yaratan’ın Ona verdiği tüm tereddütleri aşabilirse o zaman bu dağ kitabı (ışığı) almak için bir araç olur.  

Kitap (ışık) düşüncelerimizin, tereddütlerimizin ve umutsuzluklarımızın içerisinde yansır. Bir tarafta Yaratan var, insana sürekli kasten kuşku gönderen ve öteki tarafta Dağın dibinde olan insan. İnsan bu durumda tüm düşüncelerin kendisinin üzerinde olduğunu görür ve Yaratan’ın da bunların daha üzerinde olduğunu görür.

Kitabın alınması insan bu düşüncelerinden bir araç yarattığı zaman olur. Bu aracın içerisinde İlahiliği görür, ancak Yaratan insana gelen tüm düşüncelerin üzerinde olduğu zaman Yaratan’ı açığa çıkartır. Yani özgecilliğin gücünü edinmiş olur, bütünlüğün ve sonsuzluğun hissini edinir.

İnsan kendini yücelttiği zaman, sadece kalbindeki o nokta olan Musa değil ama tüm ruhunu ve toplumunu kitabı almaya hazırlar.

Ve görüyoruz ki kitabı almak birçok hazırlık gerekiyor. Peki, kitabı içimize almak ve onun hazırlığı ne demektir? Her insanın farklı düşünceleri, kuşkuları, tedirginlikleri, çaresizlikleri ve ilgisizliği vardır. Tüm bu düşüncelerin hislerinin üstesinden gelmenin farklı yolları vardır. Bu yüzden insan etrafında bir destek mekanizması kurar: Toplumu, kitapları, günlük programı, ailesi v.s. Tüm bu mekanizma kitabı almanın, yeni ruhaniliği edinmeye hazırlık safhasıdır. Tüm bunların sonunda en önemli olan şey insanın tecrübe ettiği düşünceleri aşabilmesidir. Bir çok kişi çalışmaya gelir, gelir gelmez onlara verilen arzular geri alınır ve cevap aradıkları sorular cevaplanınca kendilerinde devam edecek arzuyu bulamazlar ve giderler. Bir insana bu olduğu zaman (ruhanilik) hala yeterince ihtiyaç duymadığı görülür, hala bu dünyanın materyal doyumlarıyla (para, şehvet, bilgi, seks, yemek, futbol vs.) tatmin olduğu görülür – ama bu da hazırlık safhası olarak kabul edilir. Hazırlık safhasından başka bir safha yoktur. 

Ruhanilik bir bütünlüktür. Bütünlük nedir? Bütünlük tam bir arzudur. Eğer insan arzusu sadece ruhaniliği edinmek ise, ışığın ortaya çıkması ve kutsallığı hissetmekse o zaman ruhaniliği elde eder. Bu durum böyle değilse kendisini hazırlamamış demektir.

İnsanın ruhaniliği edinmesi her an olabilir, ancak insan hazır olduğu zaman. İnsan kendisine şu soruyu sorabilir; Mısırdan kaçışın ve kitabı almanın arasındaki fark nedir? Mısırdan kaçış Kli’nin hazırlanma safhasıdır. İnsan Klilerini (kab) Mısır’lılardan alır, istemek arzusundan ve kalbinin ruhanilik arzusuna karşı gelmesi içindeki kötülüğü yüzeye çıkarır. İnsanın geçirdiği tüm safhalar firavunun egemenliğinden geçebilmek durumuna Sina Dağına gelmek denir. 

Mısırdan kaçış olmadan kitabı almaktan bahsedemeyiz. Mısırdan çıktıktan sonra Sina Dağının eteğinde kitabı almasıyla Keter – Musa kitabı edinir ve Malkut şekillenir. Bu uzun bir süreçtir, çünkü kitabı edinmek iki safhada olur. Bu iki safha birbirini şöyle izler. 1-) Klilerin düzeltilmesi, 2-) Klilerin doldurulması. Ruhaniliğin edinilmesi sadece insanın kendi içerisinde algılayıp keşfetmesidir, kendisinin nerede olduğu ve içinde ne olduğundan ibarettir. Bilinçsiz bir insanın yavaş uyanmasına benzer, ta ki sonunda nerede olduğunu anlayana kadar. Hiçbir şey değişmez, sadece bilinç artar, insanın hisleri artar.

İnsanın Klisinde ki hassasiyetin artması, bilincin yükselmesi, insanın uyanışına “Mısırdan kaçış”, “Sina Dağı” ve “Kitabın alınması” denir. Bunlar insanın kat ettiği aşamalardır. Değişim sadece içimizdedir, iç Klilerimizde, dışımızda hiçbir şey değişmez ama kendi içimizde her şey değişir.

 Düzeltilme safhasında bilincin keskinleşmesi; uyanış safhasında insan iki safhadan geçer: gerçeğin fark edilmesi ve insanın gerçeğin içerisindeki yeri. 

İlk safhada insan gerçeğin kanunlarını öğrenir. Yaratan ve yaratılanın özelliklerini kendi açısından algılar. Bu insanın gerçeğin bilgisiyle anlaşılmasından, inançla anlaşılmasına doğru değiştirir ve fonksiyonunu almaktan vermeye değiştirir.

Bilgiye olan arzuya Yunanlılar denir. Dünyamızda da bunu bu şekilde görüyoruz. Ve Yunanlılar her zaman Rasyonelliği, mantığı ve insanın aklını ön plana koyarlar. İnancı olan arzulara ise Yahudi, İsrail denir. Aklın üzerine yükselmek ve erdemliğin daha üst derecesine yükselebilmektir. İkisinin arasında ki savaş gerçeğe olan ve hayata olan yaklaşımdır. Aslında İnsanın arzusu olan bilgi ve mutluluğun tersine Yahudilerin kazanmasına mucize denir. Bu mucize 8 gün sürdü ve Bina’nın özelliği olan özgecilik 8 Sefirot’u kapsayarak Malkut’a kadar sardı. Ve yaratılanda Özgecilliği oluşturdu.

Şarkılarda da söylendiği gibi Bnei Bina Yamei Shmonah Bina’nın oğulları 8 gündür. İnsan gerçekle olan ilişkisini düzeltebilmek için arzulamak niteliğini kullanır, bunun hiçbir katkısı yoktur. Ancak özgecillik niyetiyle doğru kullanıldığında İnsan üzerine ışığı çeker, Yaratan’ın hissi.

Üzerine ışığı çeken insan yeni bir safhaya girer ve gerçeğin içinde aktif olarak böyle olur. Bu Purim denilen düzeltilmiş hale kadar devam eder. Bu noktada Yaratan’a olan hislerinde insanın hiçbir sınırlaması olmaz. 

Gerçeğimiz bütün, sonsuz, mutlaktır, zaman ve yer kavramının üzerindedir. Bize farklı bir his verilmesinin hepimizin gerçekle olan ilişkimizi düzeltmektir. Bunu kendimiz bağımsız olarak yapmalıyız,  ancak böyle bütünlük ve dengeli bir yaşam seviyesine yükselebiliriz, Olam Ayin Sof (Sonsuzluk).

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
20 - 0,077