e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Sabah Dersi Materyalleri > Kabala Kütüphanesi > Sabah Dersi 2022 > Sabah Dersi Materyali – Savaşı Kazanmak – 1 Mart

Sabah Dersi Materyali – Savaşı Kazanmak – 1 Mart

Sabah Dersi 2022 – Savaşı Kazanmak

Dünya Kli’sini ve Dünyada Barışı Güçlendirmek

  • Kötü Eğilimle Savaşmak
  • Yaradan Vurduğu Şeyle İyileştirir
  • “O’ndan Başkası Yok”da Güçlenmek

Kötü Eğilimle Savaşmak

1) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Mantık Üstü Nedir? (1989)

Tzava [ordu] savaş adamlarıdır. Bunlar, her gün kötü eğilimle savaşmaya giden insanlardır. Onlara “ordu” denir. Bu nedenle, kurtuluşla ödüllendirildikten sonra, yani kötü eğilimi yendikten ve kötülüğün kontrolünden çıktıktan sonra, bu çalışmadaki davranışları, Tzevaot [Tzava’nın çoğulu (ordu)] olarak adlandırılan inişler ve çıkışlar yoluyladır. Yani, bazen kontrollerinden çıkar ve sonra tekrar kontrolleri altına girer. Böylece, çıkışların ve inişlerin adı Tzevaot’tur.

2) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Mantık Üstü Nedir? (1989)

Çalışma sırasında kişi şöyle demeli, “Eğer ben kendim içim değilsem kim benim için?” Çalışma zamanında kişiler yükseliş ve inişleri kendilerinin yaptıklarını düşünürler, onlar savaşçılardır, onlara Tzava “yüce adamlar” denir. Daha sonra kurtarıldıklarında, Yaradan’ın ev sahibi (Tzevaot) olduğunu anlarlar, yani tüm o iniş ve çıkışları Yaradan yapmıştır.

Başka bir deyişle inişler Yaradan’dan gelir. Kişi nedensiz yere o kadar çok iniş ve çıkış almaz. Aksine Yaradan olanların hepsinin nedenidir. “Çıkış” sözünü Keduşa’dan çıkış ve “geliş” sözünü Keduşa’ya geliş olarak yorumlayabiliriz. Her şeyi Yaradan yapar. Bu nedenle, kurtuluştan sonra Yaradan, “Ev Sahiplerinin Efendisi” olarak adlandırılır.

3) Rabaş, Makale 10, Yakup Ayrıldı (1985)

Eretz’in [toprak] temeli olan alma arzusunu ima ettiği bilinmektedir, çünkü tüm yaratılış ve dünyadaki tüm kötülükler bu arzudan kaynaklanmaktadır, bilindiği gibi tüm savaşların, cinayetlerin vesairenin arzusuna kök salmıştır

4) Rabaş, 5. Mektup

Savaşta olduğunuzu hissettiğinizde, her biriniz dostunun yardımına muhtaç olduğunu ve o olmadan kendi gücünün zayıflayacağını bilecek ve anlayacak. Sonra, hayatlarınızı kurtarmak zorunda olduğunuzu anladığınızda, her biriniz koruması gereken bir bedene sahip olduğunu unutacak ve düşmanı nasıl yeneceğiniz düşüncesiyle birbirinize bağlanacaksınız.

5) Baal HaSulam, Şamati 118- Baal’a Diz Çökme Konusunu Anlamak

Seçme şansı olup da, inancın yolundan gitmekte zorlanan kişiye “savaş adamı” denir.

6) Rabaş, Not 440, Pinhas Gördü

Kişi her zaman üstesinden gelme durumunda olmalıdır. Kişinin her zaman savaşta olduğu kabul edilir, atalarımızın dediği gibi, “Kişide her zaman, iyi eğilim kötü eğilimden rahatsızlık duymalıdır,” (Berahot 5a) ve RAŞİ’nin yorumladığı gibi, “onunla savaşmalıdır”

Kişi her zaman mantık ötesinde bir durumda yürürse, Yaradan şöyle der: “Bak işte, ona barış sözü veriyorum”, yazıldığı gibi, “Rabbim Tanrı’nın ne söylediğini duyacağım, çünkü O, Halkına ve takipçilerine barışı anlatacak ve onların akılsızlığa dönmelerine izin verilmeyecek” (Mezmur 85).

Bu demektir ki, Yaradan kişiyle barış antlaşması yaptıktan sonra, onun için artık savaş kalmaz, şöyle yazıldığı gibi, “Rab insana yollarını lütfettiğinde, düşmanları bile onunla barışacaktır.”

7) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişi manevi çalışmasında alma arzusunun engellerinin kendisine yukarıdan geldiğine inanmalıdır. Kişiye alma arzusunu keşfetmesi için yukarıdan güç verilir. Çünkü tam olarak alma arzusu uyandığı zaman onun çalışması için yer vardır.

Böylece alma arzusunu ihsan etmeye çevirmesine yardım etmesi için kişinin Yaradan ile yakın teması olur. Ve kişi bunun, kişinin O’na duasından Yaradan’ın memnuniyeti ölçüsünde onu yanına, form eşitliğine, alma arzusunun ihsan etmek için almak üzere iptal edilmesi denen Dvekut’a (bağa), çektiğine inanmalıdır. Yaradan bunun hakkında der ki: “Oğullarım beni yendi.” Bu ben size alma arzusunu verdim ve siz benden bunun yerine ihsan etme arzusunu talep ettiniz demektir.

8) Rabaş, Makale 14, Pesah, Matza ve Maror Arasındaki Bağlantı (1987)

İhsan etme çalışmasını neden bu kadar zorlaştırdığı sorusunun cevabı; O’nun güçlü bir elin ifşa olmasını istemesidir. Şöyle yazıldığı gibi: ‘Çünkü güçlü bir el ile onları gönderecek ve güçlü bir el ile onları toprağından çıkaracak.’

Güçlü bir el hangi şekilde gereklidir? Tam olarak karşı taraf tüm gücüyle direndiği zaman gereklidir. O zaman güçlü eli kullanmak zorunda olduğumuz söylenebilir. Ancak karşı taraf zayıf ise bununla başa çıkmak için güçlü bir elin gerektiği söylenemez. Bu durum Baal HaSulam’ın verdiği alegoride olduğu gibidir. Normalde iki kişi ihtilafa düştüğünde bazen yumruk kavgasına girerler. Kişi diğerinin üstesinden gelemeyeceğini gördüğünde ona karşı bir bıçak alır. Diğeri onun bıçağı olduğunu gördüğünde tabancayı alır ve diğeri tabancayı gördüğünde tüfek alır ve vb., ta ki diğeri makineli tüfek alana kadar, eğer kişi bir makineli tüfeğe sahipse diğeri de bir tank alır. Ancak birinin bir sopa alıp bununla vurmak istediğini, diğerinin sopayı alanla savaşmak için bir tank aldığını hiç duymadık.

Çalışmada da benzer şekildedir. Firavun eğer çok güçlü bir şekilde direnmiyorsa Firavun’a karşı güçlü bir el ile gitmemiz gerektiği söylenemez. Yaradan burada ona güçlü bir eli göstermek istediği için Firavun’un kalbini katılaştırmak zorundaydı. Şöyle yazıldığı gibi: ‘‘Çünkü işaretlerimi onun içine koyabilmek için onun ve hizmetkârlarının kalbini katılaştırdım.’’

9) Meşivat Nefeş Madde 40

Bilgelerimiz, “İnsanın eğilimi onu her gün yener” demişlerdir. Kişi, Yaradan’ın yardımı olmazsa, üstesinden gelemez.” Buna mukabil, insan her seferinde yeniden güçlenmeyi taahhüt etmeli ve bu savaştan geri çekilmemeli, hiçbir koşulda umutsuzluğa kapılmamalıdır.

Çünkü bu savaşta kişi, kesinlikle kimin galip olduğunu hissedip bilemez, çünkü bu savaş çok uzundur ve sürgün uzar. Herkes katlanması gerekene katlanır, silahlarımıza tutunduğumuz sürece ve bizim temel silahımız duadır ve Tanrı korusun bu savaşta ümitsizliğe düşmediğimiz sürece ve bu silaha sarıldıkça, kesinlikle galip geliriz. Çünkü kişi kendini dua ile güçlendirdiği ve Yaradan’a seslendiği zaman, kesinlikle bu savaşı kazanacaktır, zira galip gelmek için en önemlisi budur.

10) Rabaş, Not 380, Her Kim Yedinciyi Kutsarsa -2

Bilgelerimiz, “İnsanın eğilimi onu her gün yener. Eğer Yaradan ona yardım etmeseydi, üstesinden gelmezdi.” Yaradan’ın neden bize kötü eğilimi yenme gücünü vermediğini anlamalıyız. Fakat eğer bu adamın elinde değilse, Yaradan neden her şeyi yapmaz?

Başka bir deyişle, ona sadece Yaratan yardım ederken, kişi neden kötü eğilimle savaşmalı fakat eğer kişi savaşa başlamazsa, Yaradan ona yardım etmez? Ayrıca, Yaradan’ın savaş yapmak için neden insana ihtiyacı vardır ve ardından O gelecek ve kişiye yardım edecektir, bilgelerimizin “Kişide her zaman, iyi eğilim kötü eğilimden rahatsızlık duymalı,” dediği gibi ve RASHI “onunla savaş yap” (Berachot 5a) şeklinde yorumladı? Bu, kişinin önce savaşı başlatması ve daha sonra Yaradan’ın ona yardım etmesi anlamına gelir.

11) Rabaş, Not 380, Her Kim Yedinciyi Kutsarsa -2

Bu, kişi savaşı başlatmalı ki böylece Kelim’e ve kurtuluşa ve Yaradan’ın yardımına ihtiyaç duysun anlamına gelir, “Yaratan ona yardım etmeseydi, üstesinden gelmezdi” denildiği gibi. Sonuç olarak, Yaradan kişiye kasıtlı olarak savaşı kazanma yeteneği vermedi, çünkü savaş boyunca kişi Kelim’i ve bolluk ihtiyacını edinir.

Bu nedenle, ikisine de ihtiyacımız var: Kelim’i elde etmek amacıyla savaşa girmek ve gerekli yardım ki özellikle Yaradan ona yardım edecektir, çünkü yardım yoluyla Yaradan’ın İbrahim’e vaat ettiği toprağın mirasını elde eder.

12) Rabaş, Makale 8, Çalışmada, “İyi Büyürse, Kötü de Büyür” Ne Demektir?

Bilgelerimiz şöyle dedi (Berahot 5), “Rabbi Levi dedi ki, ‘Kişide her zaman, iyi eğilim kötü eğilimden rahatsızlık duymalıdır.” RAŞİ, kişinin kötü eğilime karşı savaş açması gerektiğini açıklıyor. Bu savaşın amacının ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Kişi, içindeki kötülüğün uyanmadığını görse daha iyi olmaz mıydı? Neden onu uyandırıp onunla savaşması gerekiyor? Kendini riske atmasa daha iyi olurdu, çünkü onu yenemeyebilir, bilgelerimizin dediği gibi “Kişi kendini tehlikeye atmamalı.”

Çalışmada, ihsan etmeyi başarmak istediğimizde, Mitzvot uyguladığımızda veya Tora ile meşgul olduğumuzda, her şeyi ihsan etme amacıyla yapmak istediğimizi söylemeliyiz. Buna iyi eğilimin kötü eğilimden rahatsız olması denir, çünkü kişi bedenine “Kendimiz için değil, Yaradan için çalışmalıyız” dediğinde, beden hemen öfkelenir ve tüm gücüyle direnir.  Ona şöyle der: “Her şeyi yapabilirsin ama Yaradan adına, bizim iyiliğimiz için tamam mı? Bu söz konusu değil.” Bundan, eğer rahatsız olmazsa, asla gerçeğe ulaşamayacağı sonucu çıkar.

13) Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, Madde 19

Tüm bu ızdırap, sadece yok olup gömülmek için yaratılan bedenimizin Klipa’sı tarafından hissedilir. Bu; bize kendi için almak arzusunun ihsan etme arzusuna çevrilmesi için sadece kökünden sökülüp atılmak, dünyada yok edilmek için yaratıldığını öğretiyor. Yaşadığımız acılar, onun (kendi için alma arzusunun) hiçliğinin ve içindeki zararın keşiflerinden başka bir şey değildir. Gerçekten de tüm insanlar kendileri için alma arzularını kökünden söküp atarak yok etmeye karar verseler ve dostlarına ihsan etmekten başka bir arzuları olmasa dünyadaki tüm endişelerin ve tehlikelerin varlığı sona erer. Hepimiz için bütün ve sağlıklı bir yaşam garanti olur; çünkü her birimiz bizi düşünen ve ihtiyaçlarımızı karşılamaya hazır tüm bir dünyaya sahip oluruz.

Her birimiz sadece kendimiz için alma arzusuna sahip olmakla beraber kaçamadığımız tüm endişelerin, ıstırabın, savaşların ve katliamların kaynağı budur. Tüm bunlar; bedenlerimizi her türlü yaralar ve kötülüklerle zayıflatır ve görürsünüz ki dünyadaki tüm acılar bedenin Klipa’sındaki kötülüğü hükümsüz kılmayı desteklemek ve ihsan etmenin tam formunu kazanmak için gözlerimiz önüne serilen alametlerden başka bir şey değildir.

14) Baal HaSulam, Son Neslin Yazıları

Daha önce söylediğim gibi, bütünlüğü keşfetmenin iki yolu vardır: Tora ve ıstırap yolu.

Yaradan insanlığa atom ve hidrojen bombasını icat edecek teknolojiyi verdi. Eğer insanlar için onların dünyaya getirdikleri yıkım yeterli gelmediyse, o zaman üçüncü hatta dördüncü dünya savaşını bekleyebilirler. Bombalar yerini bulduktan, tüm bu savaşlardan sonra insanların hem birey hem ulus olarak devamlılıkları için gerekli olandan fazlası için değil, diğerlerinin iyiliği için çalışmaktan başka bir şansları kalmayacak. Eğer tüm uluslar buna hemfikir olursa, savaşlar ve insanların başkalarının iyiliğinden başka bir endişesi olmaz.

15) Zohar, Aherei Mot, Madde 65-66

“Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” Bunlar dostlardır, bir arada ayrılmaksızın otururlar. Başta, onlar savaş yapan ve birbirini öldürmek isteyen insanlar gibidirler. Sonra kardeşçe sevgi koşuluna gelirler.

Yaradan onlar hakkında ne der? “Kardeşlerin de bir arada birlik içinde yaşaması ne güzel ve ne hoştur.” “De” kelimesi Kutsallığın da onlarla birlikte oluşuna işaret eder. Dahası, Yaradan onların sözlerini dinler ve onlardan hoşnut ve memnundur.

16) Rabaş, 8. Mektup

Bunlar günün sonunda belli bir yerde, belli bir liderin yönetimi altında olmak için bir araya gelen bir grup insan. Bu küçük topluluk insanüstü bir cesaretle onlara karşı olanlara göğüs geriyor. Gerçekte bu grup güçlü bir ruha sahip cesur insanlar ve bir adım bile geri çekilmemeye kararlılar. Birinci sınıf savaşçılar, kanlarının son damlasına kadar eğilimleriyle savaş halindeler ve tek arzuları O’nun adının zaferi için savaşı kazanmak.

17) Rabaş, Makale 162, Başkalarını Sevmek

Tek bir küçük noktaya “başkalarını sevmeye” bakarım ve bunun hakkında şöyle düşünürüm: Başkaları yararına ne yapabilirim? Genel halka baktığım zaman, kişilerin ıstırap çektiğini görürüm, hastalıklar, acılar ve bireyler çektikleri ıstıraplara kolektif tarafından maruz bırakılırlar, yani uluslar arasındaki savaşlarla. Ve onlara, dua etmekten başka verilecek hiçbir şey yoktur. Buna, “Halkın ıstırabı yüzünden acı çeken kişi,” denir

Yaradan Vurduğu Şeyle İyileştirir

18) Rabaş, Makale 289, Yaradan Erdemliye Karşı Titizdir

Ondan çalışmanın lezzetini uzaklaştırdığında kişinin aldığı darbeyle, bu sayede Yaradan onu iyileştirir çünkü o zaman Yaradan’a mantık ötesi bir inançla hizmet etmekten başka bir yolu yoktur. Yaradan’dan aldığı darbeyle, bununla kendisi iyileştirebilir, aksi takdirde ayrı kalır.

Bununla bilgelerimizin, Yaradan’ın darbeleriyle iyileştirdiğini (Mehilta BeShalach) söylediklerini anlıyoruz. Başka bir deyişle, bu şifadır – O’nun kişiye herhangi bir destek olmadan inançla çalışması için bir yer vermesidir.

Kişiden çalışmanın lezzetini alması için Yaradan’ın verdiği darbe, kişi tarafından iyileştirilir, çünkü Yaradan’a hizmet etmenin başka bir yolu yoktur. Böylece, Yaradan’dan aldığı darbe onu iyileştirir, aksi takdirde ayrılıkta kalacaktır.

Bununla, bilgelerimizin söylediklerinin, Yaradan’ın darbeleriyle, O’nun (Mehilta BeŞalah) iyileştiğini anlıyoruz. Başka bir deyişle, bu şifadır – ona herhangi bir destek olmadan inançla çalışmak için bir yer verir.

19) Rabaş, Not 133, Hepsi Islahlardır

“Mısır’a verdiğim tüm hastalıkları, sana vermeyeceğim çünkü Ben, Efendi senin şifacınım” (Çıkış 15:26). Bilgelerimiz, “Hastalık vermezsem, şifacıya ne gerek var?” diye sorar. (Sanhedrin 101a). Yorumlamalıyız ki şifacı olduğumdan dolayı, eğer hastalığı iyileştirmem gerekiyorsa neden sana bir hastalık vermeliyim ki? Bir hastalık vererek ne kazanırım? Bu bir ceza olmalı ve eğer hastalığı iyileştirmem gerekiyorsa, bu ne tür bir cezadır? Bu sanki boşa çalışıyorum gibidir.

Bu nedenle size hastalık vermeyeceğim ve neyin hastalık olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Aksine hissettiğiniz tüm safhalar, eğer onları Bana atfederseniz, hepsi aracılığıyla Bana, Dvekut’ta yaklaşacağınız ıslahlardır.

20) Rabaş, Makale 15, Yukarıdan Aşağıya Negatif Bir Şey Gelir Mi? (1984)

Önemli olan gerçek hastalığın ne olduğunu bilmektir. Şöyle ki, uzman olmayan bir doktora kıyasla büyük bir uzmana ödediğiniz büyük meblağ, hastalığın tam olarak ne olduğunu belirlemek içindir.

Buna göre, negatif olarak kabul edilen kusuru belirlemek yine de olumludur. Yani hastalığı bilmek aslında bir düzeltmedir çünkü kişi artık neyi düzelteceğini biliyor. Bu yüzden, hastalığı bilmek, hastalığın iyileşmesinin bir parçasıdır, çünkü hastalığın nedeni bilinmeden hastalığı iyileştirmek imkansızdır.

21) Rabaş, Makale 30, Çalışmada, Uzak Bir Yolda Olanın, İkinci Pesah Bayramı İçin Gecikmesi Ne Anlama Gelir? (1991)

Yukarıdan bir düzeltme vardır ki, kişi kötülüğü göremez, çünkü kişiye,  kendi içinde düzeltebileceğinden fazlasının gösterilmemesi kuralı vardır. Bu, eğer hastalığı tedavi edilemiyor ise, bu, kişiye gerçek hastalığının söylenmediği maddesellikte olduğu gibidir.

Bu sebeple tam da kirlenmeye gelene, hakikati görmek isteyene, ona bu açılır. İlerlemek isterse ve kendisi için alma arzusunda bulunan kötülüğün gerçek ölçüsünün gösterilmesi için dua ederse, kendisine yukarıdan yardım edilir, yani yukarıdan kirletilir. Yani Tuma’a’daki zararlılığı yukardan gösterilir. O zaman, doğası gereği sahip olduğu alma arzusu yerine Yaradan’ın kendisine ihsan etme arzusunu vermesi ve yukarıdan bir armağan olan ikinci bir doğanın verilmesi için kalbinin derinliklerinden dua etmeye başlar.

22) Baal HaSulam, Pri Haham, Üç Ortak

Mutlak iyilik olan Yaradan’a herhangi bir kötülük atfetmek imkânsızdır, bu yüzden kişi kendisini kötü durumda hissettiği zaman, bunun ona başka bir kaynaktan, çevreden geldiğini söylemek zorunda kalır. Ama gerçek şudur ki, kişi yalnız iyiyi görmekle, dünyada hiçbir kötülük olmadığını ve her şeyin iyi olduğunu görmekle ödüllendiği zaman kişiye gerçek gösterilir; tek mutlak güç olduğu için her şeyi yalnız Yaradan yapmıştır ve yapacaktır.

23) Baal HaSulam, 5. Mektup

Ortaya çıkan ve çıkacak olan tüm bu bozukluklar için seviniyorum.

Gerçekten seviniyorum, ancak gizli olan bozukluk ümitsiz bir durum ve onun yüzeye çıkması büyük bir kurtuluş olduğundan, henüz ortaya çıkmamış ama çıkması gereken bozukluklardan dolayı da üzüntü duyuyorum. Kural şudur ki, kişi sahip olmadığı bir şeyi veremez.  Ve eğer şimdi ortaya çıkıyorsa, hiç şüphe yoktur ki gizli olanla değil onunla başlamamız için oradadır. Bu yüzden deliklerinden çıktıkları zaman mutlu oluyorum çünkü gözlerini onlara dikersen hepsi bir kemik yığınına dönüşür.

24) Rabaş, Not 60, Bir Yardım Talebi

Bir kişi bazı maddesel dertlerden mustarip olduğunda, Yaradan onu cezalandırdığı için üzgün olmalıdır ki kişi dertlidir. Eğer üzülmezse, bu bir ceza değildir, zira bir kişiyi inciten şey bir cezadır ve ister gerekli şeyleri sağlama hususunda ister hastalık hususunda kişi durumuna tahammül edemez.

Eğer üzüntü hissetmediğini söylerse, o zaman Yaradan’ın vermiş olduğu cezayı almamıştır. Cezanın onun ruhu için bir ıslah olduğunu bilmeliyiz. Böylece, eğer kişi üzgün değilse, ıslahı kaybetmiştir.

Kişi Yaradan’a hissettiği acıyı ve üzüntüyü alması için dua etmelidir, zira acı çekmekten kaynaklanan bir dua, cezanın ıslahından daha büyük bir ıslahtır.

Baal HaSulam’dan duyduğum gibi, Yaradan bir kişiyi bir intikam olarak cezalandırmaz, O’na itaat etmediği için cezalandırarak, insanların yaptığı gibi. Aksine, ceza bir ıslahtır.

25) Rabaş, Not 60, Bir Yardım Talebi

Kişi Yaradan’a ondan cezayı alması için dua ettiğinde, bu sanki Yaradan’dan ıslahı ondan almasını istiyor gibidir. Şöyle sordu: Islah insanın lehine ise, bir kişi Yaradan’dan, ondan ıslahı almasını nasıl talep edebilir? Ve açıkladı; dua aracılığıyla kişi Yaradan’dan kendisine yardım etmesini istediğinde, Yaradan ile bağ elde eder ve bu, bir kişinin ceza yoluyla aldığı ıslahtan daha büyük bir ıslahtır.

26) Rabaş, Makale 1, Çalışmada, “Bizim Senden Başka Kralımız Yok,” Nedir? (1991)

Kişi, bu aşağı durumda oluşunun nedeninin şimdi daha kötü olması yüzünden olduğunu söylememeli, aksine şimdi, tüm yaptığı işler yalnız cennet hatırına olsun diye kendini düzeltmek istemektedir. Yukarıdan ona gerçek durumu, yani bedeninde gerçekte ne olduğu gösterilmektedir ki bu çok gizliydi ve dışarıdan görülmüyordu, ama Yaradan şimdi ona bunu göstermekte.

Bunun hakkında denilebilir ki Yaradan’ın ona içindeki kötülüğü göstermesi merhamettir, zira böylece gerçeği bilecek ve Yaradan’dan gerçek bir dua ile talepte bulunabilecek. Böylece şimdi bir yandan Yaradan’dan ne kadar uzak olduğunu görebilecek ve diğer yandan da kişi Yaradan’ın kendisine yakın olduğunu ve ona ihtimam gösterdiğini ve ona eksikliklerini gösterdiğini söylemelidir

“O’ndan Başkası Yok”da Güçlenmek

27) Baal HaSulam, Şamati 1- O’ndan Başkası Yok

“O’ndan başkası yoktur,” diye yazılmıştır. Bunun anlamı dünyada O’na karşı bir şey yapabilecek başka hiçbir gücün olmadığıdır. Kişi bu dünyada, Yukarıdaki Mekânı inkâr eden şeyler görür. Çünkü O, böyle ister.

Bu ıslah olmak sayılır ve buna “sol reddeder ve sağ yaklaştırır” denir, solun reddedişi ıslah kabul edilir. Bu, başlangıçta insanı doğru yoldan başka yöne çekmeyi amaçlayan şeyler olduğu anlamına gelir ve kişi bunlar nedeniyle Kutsallıktan çıkarılır.

Bu reddedilmelerin faydası şudur; Bunlar yoluyla kişi Yaradan için ve onun kendisine yardım etmesi için tam bir ihtiyaç ve arzu edinir, aksi takdirde yolunu kaybedeceğini görür.

28) Zohar, Zohar Kitabına Giriş, Gelinin Gecesi, Madde 138

Yaradan’dan üstü örtülmüş kötülük görmemesi bir kuraldır. Bu nedenle kişi kendini kötü hissettiğinde, Yaradan’ın ona yol gösterdiğini inkâr eder ve yüksek Operatör aynı ölçüde ondan gizlenmiştir. Bu, dünyadaki en büyük cezadır.

Böylece O’nun yol göstericiliği ile ilişkili olarak iyi ve kötü algısı beraberinde ödül ve ceza algısını da getirir. Yaradan’a olan inancından ayrılmamak için çaba gösteren, Yukarı’nın takdirinden kötü bir tat alsa bile ödüllendirilir. Ve eğer çaba göstermezse, Yaradan’a olan inancından ayrıldığı için cezalandırılacaktır.

29) Baal HaSulam, 18. Mektup

Kişinin şimdiki ve gelecek anlarını O’nun yüce adına sunmasından başka bir seçeneği yoktur. Zor olduğu ve tüm zamanlar onun için değerli olmadığı için O’nun huzurunda anı reddeden kişi, aptallığını açıkça ortaya koyar çünkü kişinin çalışması kesinlikle değişen zaman ve olaylarla değişmesine rağmen, O’nun yüzü bunlarla kıyafetlenmemiştir. Bu nedenle mantık ötesi inanç ve güven bizim için hazırlanmıştır, kişi bunları zor zamanlarda çaba sarf etmeden ve bıkmadan kullanabilir.

30) Baal HaSulam, 18. Mektup

Sabah ilk iş uyanır uyanmaz O’nla Dvekut’un anını kutsamalı ve aklına boş bir düşünce gelmesin diye yirmi-dört saat boyunca kalbini Yaradan’a açmalı ve bunu doğa üzeri ya da imkânsız görmemelidir.

Aslında demir ayırımı yapan doğanın imajıdır ve kişi hissettiği doğanın ayrımını iptal etmeli ve önce bu ayrımların O’ndan gelmediğine inanmalıdır. Sonra kendi doğal arzusunun üzerinde olsa da kalbinin derinliklerinden dua etmelidir.

Bilin ki daima, formlar Keduşa’dan olmadığı zaman bile size engel olur ve hatırladığınız anda da dururlar. Bütün gücünüzle kalbinizi açın böylece Yardan O’nla Dvekut’u engelleyenlerden sizi korur. Aşamalı olarak kalbiniz Yaradan’a alışarak genişler ve O’na tutunmaya özlem duyar ve Tanrı’nın arzusu sizin tarafınızdan yerine getirilmiş olur.

31) Baal HaSulam, 18. Mektup

Cennet krallığının yükünü üstüne alan kişi, Yaradan’a tapınmada çaba harcamaz, O’na gece ve gündüz, karanlıkta ve aydınlıkta tutunur. Yağmur—gelecekte ve şu anda yaratılan—onu durduramaz, çünkü Ein Sof olan Keter her şeyi eşit olarak aydınlatır. Aptal—arkasından ve önünden üzerine gelen engellerin altında yürüyen— herkese Dvekut (birleşme) eksikliğini, bozukluk ya da kendi adına kötülük olarak hissetmediğini söyler.

Eğer hissetmiş olsaydı, kesinlikle az veya çok Dvekut eksikliğinden kendisini kurtaracak bir yöntem bulacaktı. Bu yöntem, sıkıntıdaki bir insandan, saklandığı yerde Yaradan’a yakaran bir hırsızdan bile, ister “inancın düşüncesi” ya da “güven”, ister “duasının yakarışında,” olsun, onu arayandan asla kaçamaz.

32) Baal HaSulam, Şamati 138 – Kişi Bazen Kafasını Korkuyla Meşgul Ederken

Kişi bazen aklını korkuyla meşgul ederken şunu bilmelidir ki, O’ndan başkası yok. Ve eğer kişi hala korkunun üzerinde etkisi olduğu hissi içerisindeyse, kişi bilmeli ki şans eseri diye bir şey yoktur ve kendisine olanı Yaratan yukarıdan vermiştir, sonu düşünebilmesi için ona bir korku gönderilir. Şöyle ki korku kişiye “O’ndan başkası yok” diyebilmesi için getirilmiştir.

Ancak, hala bundan sonra kişi korku hissi içerisindeyse, o zaman kişi bu korkuyu örnek olarak almalı ve Yaratan korkusunun şu anda hissettiği korku kadar güçlü olması gerektiğini söylemeli. Bu şudur, beden yüzeysel korkudan etkilenir ve Yaradan korkusu da tıpkı bedenin etkilenmesi gibidir.

33) Rabaş, Makale 6, Çalışmada Kişi Ne Zaman Gururu Kullanmalıdır

Kişi dikkatini vermeli ve Yaradan’ın ona ihtimam gösterdiğine ve Kral’ın sarayına giden yolda kendisine rehberlik ettiğine inanmalıdır. Bu sebeple, Yaradan’ın ona ihtimam göstermesinden ve ayrıca inişler vermesinden mutlu olmalıdır. Bir başka deyişle, Yaradan’ın ona yükselişler verdiğine, anlayabildiği kadar inanmalıdır, zira kişi yükselişleri kendi kendine edindiğini kesinlikle söyleyemez, daha doğrusu Yaradan, onu daha yakına getirmiş ve bundan dolayı yükselişler vermiştir.

Benzer şekilde, düşüşleri de daha yakına getirmek istediği için, Yaradan’ın verdiğine inanmalıdır. Bu nedenle, kişi, yapabildiği her eylemi, sanki yükseliş koşulundaymış gibi yapmalıdır. Böylece, düşüş esnasında, kişinin bunun üstesinden gelmesine, aşağıdan uyandırma denir. Ve kişi, yaptığı her eylemle, bunun Yaradan’ın iradesi olduğuna ve bu sayede, kendisinin, daha büyük bir yakınlaştırmayla ödüllendirileceğine inanmalıdır. Böylece kişi, Yaradan’ın onu daha yakına getirdiğini, bizzat hissetmeye başlar.

34) Rabaş, Makale 19, Çalışmada Tora’ya Neden ‘Orta Çizgi’ Denir? – 2 (1990)

Kişi, “O’ndan başkası yok,” koşuluna yani onu iyi eylemler yapmaya zorlayanın Yaradan olduğuna inanmalıdır, fakat henüz onu zorlayanın Yaradan olduğunu bilmeye layık olmadığından, Yaradan kendini onlar vasıtasıyla bu eylemleri gerçekleştirdiği kan ve etle kıyafetlendirir. Bu nedenle Yaradan Ahoraim (sırt/arka) formunda hareket eder.

Diğer bir deyişle kişi, insanların yüzlerini görür fakat bu yüzlerin arkasında bu eylemleri yapan Yaradan’ın durduğuna inanmalıdır. Bu demektir ki, insanın arkasında Yaradan durur ve Yaradan’ın istediği eylemleri yerine getirmesi için onu zorlar. Öyle anlaşılıyor ki, her şeyi Yaradan yapıyor ama insan inanması gerekeni değil, gördüğünü hesaba katıyor.

35) Baal HaSulam, Şamati 1- O’ndan Başkası Yok

Kişi her zaman çaba göstermeli ve Yaradan’a tutunmalıdır, yani tüm düşüncelerinde O olmalıdır. Şöyle ki; Kişi daha büyük bir düşüşün olamayacağı en kötü durumda bile, O’nun hükmünden ayrılmamalıdır, yani onun kutsallığa girmesini engelleyen ve ona fayda veya zarar getirebilecek başka bir otorite olduğunu düşünmemelidir.

Yani, kişi insanın iyi işler yapmasına ve Yaradan’ın yolunu izlemesine izin vermeyenin, Sitra Ahra’nın (Diğer Tarafın) gücü olduğunu düşünmemelidir. Tersine, her şeyin Yaradan tarafından yapıldığını düşünmelidir.

36) Zohar, İki Nokta, Madde 121

Bu dünyada tattığımız, Onun eşsiz ve benzersizliği ile çelişen şeyler bizi Yaradan’dan ayırır. Gene de, bize emredildiği gibi Yaradan’ımızı memnun etmek için sevgi ile Tora ve Mitzvot için tüm ruhumuz ve gücümüzle çaba gösterdiğimiz zaman, bu ayırıcı güçlerin hiçbiri bizi, ruhumuzdan ve gücümüzden Yaradan sevgisini azaltarak etkileyemez. Aksine bu durumda, üstesinden geldiğimiz her çelişki O’nun bilgeliğini edinmek için bir geçit haline gelir. Çünkü her çelişkide özel bir nitelik vardır, O’na erişmede özel bir dereceyi ifşa eden. Ve buna layık olanlar, karanlığı aydınlığa, acıyı tatlıya çevirmekle ödüllenirler. Ayrılığın tüm güçleri – aklın karanlığı ve bedenin acısı – yüce kademeleri edinmek için onlara geçit olur. Böylece karanlık, büyük bir ışık, acı ise tatlı olur.

Böylece, daha önce O’nun rehberliği yönetimindeki tüm ayırıcı güçler şimdi birlik olmaya dönüşürler ve tüm dünyayı erdeme göre yargılarlar.

37) Baal HaSulam, Şamati 172- Engeller ve Gecikmeler Konusu

Önümüze çıkan tüm engeller ve gecikmeler bir nevi yakınlaştırmadır – Yaradan bizleri yakınlaştırmak ister. Tüm bu engeller sadece bizleri yakınlaştırır, zira bunlar olmasaydı Yaradan’a yakınlaşma imkânımız hiç olmazdı. Bunun nedeni bizlerin maddeden yaratılmış olması ve Yaradan’ın ise en yüce olması. Sadece kişi yakınlaşmaya başladığı zaman aramızdaki mesafeyi hissetmeye başlar. Dolayısıyla kişinin aştığı her engel yolu kişiye yakınlaştırır.

38) Baal HaSulam, Şamati 70- Güçlü Bir El ve Taşkın Bir Gazapla

Zorlukların ve engellerin üstesinden gelen birisi kolayca değil ama ancak güçlü bir elle geri çevrilir. Eğer kişi güçlü elin bile üstesinden gelirse ve ne olursa olsun Keduşa’nın yerinden uzaklaşmak istemezse ve gerçekten yalnız O’na tutunmak isterse ve geri çevrildiğini görür ise o zaman kişi gazaba uğradığını söyler. Yoksa içeriye alınmış olacaktı. Ama Yaradan’ın gazabına uğramış olduğu için içeriye, Kral’ın sarayına kabul edilmemiştir, gerçekten O’nun ile bir olmak O’na bağlanmak için.

Böylece, kendi yerinden ayrılmayıp içeriye girmek istemesinden ve zorla içeriye girmesinden önce, bu kişinin gazaba uğradığı söylenemez. Aksine tüm reddedilmeler ve tüm geri çevrilmelerden sonra, hala kendi yerinden ayrılmadığı zaman, yani güçlü bir el ve taşkın bir gazap ona ifşa olduğu zaman, ancak bundan sonra “, sizin üzerinizde Kral olacağım.” Çünkü ancak büyük bir hamle ve büyük bir çaba ile Cennetin Krallığı ona ifşa olur ve o Kral’ın sarayına kabul edilmekle ödüllenir.

39) Baal Hasulam, 52. Mektup

Kişi iç-gözlem yapıp kendi berbat aşamasını hissettiğinde, Yaradan’a geri dönmek ve O’na tutunmak için büyük bir özlemle duasını eder. Tüm bu duaların ve uyanışların kendi gücüyle olduğunu düşünür ve oturup büyük ya da küçük Yaradan’ın onu kurtarışını bekler. Zaman geçtikçe ve Yaradan’dan bir işaret almadıkça çaresizliğe düşer çünkü tüm bu özlemden sonra Yaradan onu istemediğini düşünür. O’na asla dönmez.

Bununla ilgili şöyle yazılıdır: Yaradan Kendini sana sunduğunda, “Bulabiliyorken, Yaradan’ı ara.” Sonra sen de O’nu mutlaka ara çünkü önce hareket etmek insanın yoludur. Diğer bir deyişle, Yaradan önce senin O’nu araman için sana kalp verir. Bunu bildiğinde, kral seni çağırdığından kesinlikle talebin ölçüsünde güçlenirsin.

40) Rabaş, Makale 28, Çalışmada, “Ekleme ve Geri Alma,” Ne Demektir? (1987)

Kişi mantık ötesi inanmalı ve organlarında hissedilen Yaradan’a zaten inanmakla ödüllendirildiğini düşünmelidir ve böylece Yaradan’ın bütün dünyayı iyi olan ve iyilik yapan olarak yönlendirdiğini görür ve hisseder. Her ne kadar mantık içinden baktığında tersini görse de mantık ötesinde çalışması gerekir ve ona sanki organlarında zaten hissedebilecekmiş gibi görünmesi gereken odur ki, gerçekten de Yaratan, dünyaya, iyi olan ve iyilik yapan olarak rehberlik eder.

Burada, kişi amacın önemini kazanır ve hayat bulur, yani Yaradan’a yakın olmaktan sevinç duyar. Ve böylece bir kişi, Yaradan’ın iyi olduğunu ve iyilik yaptığını söyleyebilir.

41) Rabaş, Makale 23, Çalışmada, “Eğer Acı Baharatı Yutarsa, Kişi Çalışmadan Çıkamaz” Ne Demektir?

Kişi çalışmaya başladığı zaman, inanç ile başlar, ama beden bu çalışmaya karşı koyar ve böylece çaba gösterme durumu ortaya çıkar. Kişi bedeni yenmek zorunda olduğu ve çare aradığı zaman, bilgelerimizin dediği üzere; “hilekârlık içinde savaş yapacaksın,” zira beden kendi-menfaatinden vazgeçmez. Çaba gösterdiği ölçüde, hiçbir şey yapamayacağını hissetmeye başlar. Zira kendi bakış açısına göre elinden gelen her şeyi yapmıştır. Bu çabadan sonra yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğini anlar hale gelir, durum artık kendi elinden çıkmıştır. Bundan sonra üçüncü durum – dua – gelir, bu dua kişinin kalbinin en derin yerinden gelir, çünkü artık çok açık olarak ona yalnız Yaradan’ın yardım edebileceğini bilir.

42) Baal Hasulam, 1. Mektup

Herkes kişisel kadere inanır ama buna fazlaca tutunmaz diyebilirim.

Bunun sebebi bir aptalın düşüncesinin, “iyi ve iyilik yapanın” tek örneği Yaradan’a atfedilmemesi gerektiği içindir. Ancak, sadece Yaradan’ın gerçek hizmetkârları kendi kaderinin bilgisine sahiptir ki O, hem iyi hem kötü her şeyin sebebidir. Onlar kadere yapışırlar çünkü arı olana bağlananlar, arıdır.

Koruyucu koruduklarıyla bir olduğundan, kötü ve iyi arasında belirgin bir ayırım yoktur. Onlar, O’nun benzersizliğini yüceltmeye hazır ve kapların taşıyıcıları olduklarından, hepsi bütün ve sevilendir. İyi ve kötü tüm eylem ve düşüncelerin bilgisine içgüdüsel olarak sahip oldukları ölçüde Tanrı’nın kaplarının taşıyıcılarıdırlar. Yaradan onları hazırlar, onlar O’dan gelir. Bunu ıslahın sonunda herkes bilecek.

43) Baal HaSulam, 8. Mektup

Bu dünyada olan her şeyin yüce bir amacı vardır ve buna “bir damla birleşme” denir. O çamur evlerin sakinleri tüm bu kötülüklerin toplamından, onlardan alınmış O’nun kibrinden geçtiklerinde, Yaratılışın doğası gereği sıkıca mühürlenmiş kalplerinin duvarlarında bir delik açılır ve bu damlanın kalplerine yerleşmesi için uygun hale gelirler. Sonra damgalanan bir şey gibi alt-üst olur ve açıkça bunun tersini, bütünlüğü tam olarak bu ölümcül kötülüklerin içinde algıladıklarını anlarlar. Oraya, sadece oraya Yaradan’ın kendisi tutunur ve orada O, onlara birleşme damlasını akıtır.

44) Baal HaSulam, Şamati 19- “Manevi Çalışmada Yaradan Bedenlerden Nefret eder” Ne Demektir?

Kişinin ümidi olmalıdır; alma arzusunun hâkimiyetinden kurtulamadığı için, daima yükseliş ve düşüşler içerisindedir. Bu yüzden, kişi Yaradan’ı bekler; Yaradan tarafından gözlerinin açılmasıyla ödüllendirilmek ve üstesinden gelecek güce sahip olmak ve sadece Yaradan’ın yararına çalışmak için. Şöyle yazılır: “Yaradan’dan tek bir şey talep ettim; hep O’nun peşinde olayım”. Bu, Kutsal Şehina’dır (Kutsallık). Ve kişi talep eder (Psalm 27:4): “Ömrümün tüm günlerinde, Yaradan’ın evinde barınabileyim.”

Barışın Temeli Olarak Anlaşmazlık

45) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, Barış, Uzağa ve Yakına Barış, Nedir? (1991)

Barış özellikle anlaşmazlık olan yerdedir, öyleyse başlangıçta Yaradan, dünyayı neden anlaşmazlıkla yarattı? Cevap, zıt şeylerin olduğu her yerde anlaşmazlık vardır. Dünya, alma arzusu Kli’si ile yaratıldı, aksi takdirde, eğer bir şeyi alma arzusu yoksa, ondan zevk almak imkansızdır; bu nedenle, yaratılış, kişinin kendisi için almayı isteme doğasıyla ortaya çıkmıştır. Daha sonra, bunda utanılacak bir şey olmaması için onu düzeltmek için, yaratılanların ikinci bir doğa edinmeleri, yani arzusu, ihsan etmek olan Yaradan’ın arzusunu edinmeleri gerekir. Bu nedenle, bundan bir anlaşmazlık meydana gelmiştir.

46) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, Barış, Uzağa ve Yakına Barış, Nedir? (1991)

Bu nedenle anlaşmazlık gereklidir. Yani yaratılanlar anlaşmazlığın konusunu anlamazlarsa, yaratılışın gayesine, yani O’nun yarattıklarına iyilik etmeye asla ulaşamazlar, çünkü eksik olanı bilmeden bir şeyi düzeltmek mümkün değildir. Bu nedenle, bir kez, arzular arasındaki anlaşmazlığı bildiğimizde, aralarında barış yapabiliriz.

47) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, Barış, Uzağa ve Yakına Barış, Nedir? (1991)

Anlaşmazlık nedir? Yukarıda ve aşağıda kaldırıyor ve itip uzaklaştırıyor. Dünyanın itip uzaklaştırmak isteyen kişi, tüm dünyalardan kaybolur. Anlaşmazlık, barışı ortadan kaldırmak ve geri almaktır. Barışa katılmayan, O’nun Kutsal Adına da katılmaz, çünkü O’nun Kutsal Adına ‘Barış’ denir.

48) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, Barış, Uzağa ve Yakına Barış, Nedir? (1991)

“Barış”, Yaradan ile yaratılanlar arasında barışın sağlanması anlamına gelir, yani Yaradan’ın iyi olduğu ve iyilik yapan isminin ortaya çıkmasıdır. “Form eşitsizliği” olarak adlandırılan anlaşmazlık yoluyla iyi ortaya çıkarılamaz. Yaratılan varlıkların Yaradan ile tartışıldığı sonucu çıkar. Ama kaplar açısından, yani arzular açısından barış yapıldığında, dünyada “ihsan etme arzusu” denen tek bir arzu olduğu zaman, o zaman dünyadaki tüm haz ve zevkler açığa çıkar.

49) Rabaş, Makale 34, Çalışmada Barış Nedir? (1989)

Bazen, yükseliş sırasında Yaradan ile barışık oluruz ve O’nun dünyayı iyilik yapan olarak yönettiğini söyleriz. Ama inişte, O’nun iyi ve iyilik yapan olduğunu söylemeye gücümüz yetmez. Bu nedenle her zaman ihtilaf halinde oluruz.

Gerçekten de çalışmanın düzeni, neden iniş ve çıkışlar gerektirir, neden bu kadar zordur? Bunun bilinen cevabı, “Işığın avantajı karanlığın içindendir,” diye yazılmıştır. Başka bir deyişle, ışık eksikliği ve ihtiyacı yoksa, ışığın alınması imkansızdır.

Bu nedenle insan, içindeki dünya milletlerinin Yaradan’a itiraz ettiğini ve içindeki İsrail düşmanına tahammül edemediğini gördüğünde, Tanrı’sını kıskanır ve hiçbir düşüş durumuna bakmaz, elinden geleni yapar ve içindeki kötüleri yenebilmesine yardım etmesi için Yaradan’a yakarır.

Böylelikle kişi üstesinden gelir ve mücadeleden kaçmaz. O zaman Yaradan ona antlaşmayı verir. Yani, ihsan etme kapları olan Yaradan’dan bir hediye alarak, kendisi ile Yaradan arasında barış olacağına dair O’nunla bir antlaşma yapar.

50) Rabaş, Makale 36, Çalışmada, Barış, Uzağa ve Yakına Barış, Nedir? (1991)

Dünya, tam da barış yoluyla, var olabilir. Barış, barış sağlandıktan sonra, yani yaratılanlar Yaradan’ın arzusunu kabul ettiklerinde, Yaradan’dan haz ve keyif aldıkları için, barış yoluyla, Yaradan’ın iyi olduğunu ve iyilik yaptığını hissetmenin mümkün olduğu anlamına gelir. O yaratılanların, her şeyi Yaradan için yapmasını ister.

51) Baal HaSulam, Özgürlük

Her zevk ve başarının kaynağı olabilecek toplumsal birlik konusu özellikle bedenler ve insanlardaki bedensel konulara uygulanır ve bunların ayrılığı her türlü felaket ve talihsizliğin kaynağıdır.

Ancak bu, fikirler ve kavram konusunda tamamen tersidir: birlik ve eleştiri eksikliği her başarısızlığın kaynağı olarak ve tüm ilerlemenin ve öğretici çoğalmanın engeli addedilir. Bunun nedeni doğru sonuçlar çıkarmanın özellikle anlaşmazlıkların çoğalmasına ve fikir ayrılıklarına bağlı olmasıdır. Fikirler arasında ne kadar görüş ayrılığı ve eleştiri varsa bilgi ve bilgelik o kadar çoğalır ve konular incelemek ve açıklığa kavuşturmak için o kadar uygun hale gelir.

Aklın başarısızlığı ve yozlaşma sadece eleştiri eksikliği ve anlaşmazlıktan kaynaklanır. Bu yüzden açıkçası tüm fiziksel başarının temeli toplumun birlik ölçüsü ve aklın ve bilginin başarısının temeli onların arasındaki ayrılık ve anlaşmazlığın giderilmesidir.

52) Baal HaSulam, Özgürlük

Tıpkı her bir kişinin yüzü nasıl farklı ise aynı şekilde görüşler de farklıdır. Dünyada iki kişi yoktur ki fikirleri özdeş olsun, çünkü her birey başkalarında ufacık bir parçası bile bulunmayan, atalarından miras aldığı muazzam, kutsal bir edinime sahiptir.

Bu yüzden tüm o edinimler kişinin malı sayılır ve toplum bunun tadını ve ruhunu korumakta dikkatlidir ki çevresi tarafından bulanıklaştırılmasın. Tersine, her birey bu mirasın bütünlüğünü korumalıdır. O zaman aralarındaki tutarsızlık ve zıtlık, insanlığa fayda sağlayan ve onun gerçek arzusu olan ilmin gelişimi ve eleştiriyi her zaman garantiye almak için sonsuza dek kalır.

53) Maor Eynaim, Paraşat VaYetze

Her şey tek bir birliktir, çünkü Daat’ın Bina dünyasından genişletildiği kökte, hiçbir bölünme veya tartışma yoktur. Nitekim bütün anlaşmazlıklar kaynağın kökenine, birlik dünyasına yükseltildiğinde, İsrail halkının isimleri üzerinde birlik oluşur.

Zıtlar Arasında Barış

54) Baal HaSulam, Sen Beni Arkadan ve Önden Kuşattın

Yaradan’ın yarattığı tüm yaratılış yolu tek bir konuda iki zıt olarak kabul edilir ve dünyadaki tüm kombinasyonlar bu şekilde yapılmıştır ve bu yaratılış eserinin tamamıdır.

55) Breslov’lu Rabbi Nahman, “Barış” 10

Barışın özü iki zıddı bağlamaktır ki böylece fikirleriniz sizi korkutmasın. Eğer görüşü sizinkine tamamen zıt birisini görürseniz ve onunla barış yapmanın imkânsız olduğunu düşünürseniz ya da birbirine tamamen zıt iki kişi görürseniz, onlar arasında barış yapmak imkansızıdır demeyin tam tersine barışı özü budur, iki zıt arasında barış yapmaya çalışmaktır.

56) Zohar, Tetzaveh, 86

Şu karanlıktan çıkıp gelen dışında ışık yoktur. Çünkü bu taraf teslim olduğu zaman, Yaradan yükselir ve zaferi büyür. Ayrıca, Yaradan’ın çalışması, yalnız karanlıktan dolayıdır, kötünün içinde olandan başka iyi yoktur. Her şeyin mükemmelliğinde iyi ve kötü beraber olduğu için ve kötü iyiyi terk ettiği için. Ve kötülükten çıkan dışında iyilik yoktur. Ve bu iyilikte, Yaradan’ın zaferi artar ve işin tamamı budur.

57) Baal HaSulam, Dünyada Barış

İyi veya kötü, realitedeki her şeyin ve dünyadaki en zararlı şeyin bile, var olmaya hakkı vardır ve dünyadan sökülüp atılmamalı, yok edilmemelidir. Bizler sadece iyileştirmeli ve yenilemeliyiz.

58) Baal HaSulam, Şamati 34- Bir Ülkenin kazancı

Bilindiği gibi, hiçbir şey kendini gerçek formunda ifşa etmez, ancak karşıtıyla ifşa eder, yazıldığı üzere, “Işığın karanlığı gölgede bıraktığı gibi”. Bu demektir ki her şey başka bir şeye işaret eder ve tam da bu karşıtların yardımıyla ona zıt olanın gerçek doğasını tanıyabiliriz.

Bu nedenle, eğer zıddı olmasaydı hiçbir şeyi mutlak bir açıklıkla anlayamazdık. Örneğin kötülük olmasaydı, onun karşıtı olan iyiliğin değerini bilemezdik, acı ve tatlı gibi, nefret ve sevgi, açlık ve tokluk, ayrılık, bölünme ve yakınlık, bağlılık gibi. Bunlardan da

Dostlar Arasında Barış

59) Rabaş, Makale 8, Kendin İçin Bir Öğretmen Yap ve Kendine Bir Dost Satın Al -2 (1985)

Bu insanların, dost sevgisiyle uğraşan tek bir grup olarak birleşmeye hemfikir olmalarındaki neden, her birinin düşüncelerini birleştirebilecek bir arzuya sahip olduklarını hissetmeleridir ki böylece başkalarını sevme gücünü edinebilsinler. Meşhur bir atasözü vardır, “Yüzleri farklı olduğu gibi, görüşleri de farklıdır.” Bu nedenle, bir grup olmak için aralarında birleşmeyi kabul edenler, başkalarını sevme çalışmasının gerekliliğinin farkında olma hissiyatında, aralarında büyük bir mesafe olmadığını anlamışlardır. Dolayısıyla, her biri diğerleri adına ödün verebilecek ve bunun etrafında birleşebilecektir.

60) Likutey Etzot, “Barış” Madde 10

Kişi dostuna olumsuz bakmamalıdır, onun içinde iyi olmayanı bulup, arkadaşının çalışmasında kusurlar aramamalıdır. Tam tersine daima iyi olana bakmalıdır; her zaman onun erdemlerini ve iyiliklerini aramalıdır ve böylece her şeyde barış olacaktır.

61) Kutsal Şlah, Şaar HaOtiot

Her ne kadar dostlarının erdemleri senin istediğin kadar değilse de, onlara tolerans göster ve onları sev, çünkü onları Yaradan böyle yarattı.

62) Rabaş, Makale 17, Dostların Önemine Dair (1984)

Fakat kişi, kendi erdemlerinin ve niteliklerinin dostununkinden daha yüce ve daha iyi olduğunu görebiliyorsa, dostunu nasıl kendisinden daha yüce olarak düşünebilir? Bunu anlamanın iki yolu vardır:

1) Kişi mantık ötesi inançla gider: bir kez onu dost olarak seçtiğinde, onu mantık ötesi takdir eder.

2) Bu mantık dâhilinde daha doğaldır. Eğer diğerini dostu olarak kabul etmeye karar verdiyse ve onu sevmeye çalışıyorsa, o zaman aradaki sevgi vasıtasıyla sadece iyi şeyleri görmek doğaldır. Dostunda kötü şeyler olsa bile, onları görmez, şöyle yazıldığı gibi, “sevgi tüm günahları örter.”

63) Rabaş, Not 273, Güçlülerin En Yücesi

“Güçlülerin en yücesi düşmanını dost yapandır.”

Töreye göre, bu “doğasının üstesinden gelen” kişi “yüce” olarak yorumlanır,) yani bu kişi kötü eğilimini yenmek için iyi eğilimi ile çalışır.

Bilgelerimizin dediği gibi; “tüm kalbin ve tüm eğilimin ile” ve böylece kötü eğilim de Yaradan’a hizmet eder. Bu nedenle o düşmanını yani kötü eğilimini dostu yapandır. Ve kötü eğilimi de Yaradan için çalıştığı için bu nedenle bu kişini çok büyük bir işi vardır ve bu yüzden ona “güçlülerin en yücesi” denir.

64) Zohar, Aharei Mot 65

Ne kadar güzel ve ne kadar hoş. Bunlar dostlardır ki, ayrılmaksızın beraber otururlar. Başta, onlar, savaşta birbirlerini öldürmek isteyen insanlara benzerler. Sonra kardeşçe sevgi durumuna geri dönerler.

Yaratan, onlar hakkında ne der? “Kardeşlerin beraber birlik içinde oturmaları ne iyi ve ne hoştur.” “Beraber” kelimesi Şehina’nın onlarla olduğunu işaret eder. Daha da ötesi, Yaratan onların sözlerini dinler ve onlardan hoşnuttur.

65) Rabaş, 5. Mektup

Dost sevgisiyle ilgili olarak daha çok çalışmalısın. Dvekut (birleşme) olmadan, kalıcı bir sevgi imkânsızdır, yani ikiniz sıkı bağlarla bağlanmalısınız. Ve bu ancak eğer sen içsel ruhuna yerleşmiş “kendini-sevme” denilen kıyafetlenmeyi “çıkarmaya” çalışırsan gerçekleşir, sadece bu kıyafetlenme iki noktayı ayırır. Fakat eğer düz yolda gidersek, birbirini reddeden iki çizgi olarak gördüğümüz bu iki nokta, her iki çizgiyi de içeren orta çizgi olur.

66) Baal HaSulam, 11. Mektup

Senden dost sevgisine çaba harcamanı, dostlar arasındaki sevgiyi arttıracak taktikler geliştirmeni ve aranızdaki bedensel meseleleri, nefrete yol açtığı ve Yaradan’a memnuniyet verenler arasında nefretin olmaması gerektiği için, iptal etmenizi istiyorum. Böylece dostlar arasında büyük bir şefkat ve sevgi olur, bunlar basittir..

67) Maor VaŞemeş, Devarim

En önemli şeyin, arkadaşlar arasındaki gerçek bağ, olduğu bilinir. Bu, her türlü kurtuluşa ve yargıların tatlanmasına neden olur. Sevgi, kardeşlik ve dostluk ile bir araya geldiğiniz zaman, bu yolla tüm yargılar ortadan kalkar ve merhamet ile tatlanır ve bağ kurmak yoluyla, tam bir merhamet ve iyi kalplilik bu dünyada ortaya çıkar.

68) Rabaş, Not 738, Tuz Antlaşması

“Tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” bu tuz antlaşması meselesidir. Ve bu antlaşma mantık ötesidir zira kişi dostundan iyi şeyler aldığı zaman onlar bir antlaşma yapmalıdırlar.

Ve bu antlaşmayı yapma meselesi tam da her birinin diğerinden şikayetleri ve talepleri olduğu, öfke ve ayrılık olduğu zaman olmalıdır. Ve böylece yaptıkları bu antlaşma onlar arasında sevgi ve birliği korur. Ve kural şudur ki, ne zaman içlerinden biri diğerine zarar vermek isterse ona aralarında yapmış oldukları antlaşma hatırlatılır.

Bu onların sevgi ve barışı korumaya zorunlu kılar ve “tüm adaklarınızla tuz da sunmalısınız,” sözünün anlamı budur yani Yaradan’a doğru yaklaşma çalışması tuz antlaşması ile olmak zorundadır, bu her şeyin temelidir.

69) Likutey Tora, Nitzavim 44b

Antlaşma yapmak yoluyla, onların sevgisi sonsuz olacak ve asla zayıflamayacaktır. Hiçbir engel onları ayırmayacaktır, zira onların arasında güçlü ve sarsılmaz bir bağ vardır ve onları kalpten harika bir düğümle bağlar, bu aklın ve mantığın ötesindedir. Her ne kadar akıl ve mantık bu sevgiyi bitirmek veya nefrete yol açmak istese de gene de bu anlaşmayı yaptıkları için, onların sevgisi sonsuza kadar var olacaktır. Bu sevgi, bu sarsılmaz bağ tüm suçları örtecektir, zira onlar tek bir beden gibi bağlanmanın anlaşmasını yapmışlardır. Kişi nasıl kendini sevmekten vaz geçemez ise, dostunu sevmekten de vaz geçmeyecektir.

70) Likutey Halahot, Sinagogun Kuralları, 1

Ruhların ilerlemelerinin koşulu, tüm ruhların bir olarak birleşmesidir, zira Kutsallığa yükselmenin yolu budur, çünkü Kutsallık birdir. Bu nedenle ruhun koşulu olan dua tamamen ruhlar arasındaki birliğe dayanır. Bu nedenle duaların çoğu tek başına değil toplu olarak edilir, hiç kimse kendini ayrı koymasın diye, çünkü bu Kutsallığa karşıt olur. Doğrusu, kutsal topluluğu bir araya getirmeli ve bir olmalıyız ve bu halkın içinde bir duadır.

71) Baal HaSulam, 53. Mektup

Aslında, öngörmemiş olduğum aranızda ekilen ve büyüyen nefret ve ayrılıkla ilgili olarak benim daha çok çalışmama neden oldunuz. Her bir öğrenci, ebediyen yaşasın, bedenimin bir organı gibi ve ne yazık ki günahıma bağlı olarak onlar arasında barış hüküm sürmüyor. Dolayısıyla, öğrencilerim arasında barış sağlayana kadar, önce kendimi yeni doğmuş bir bebek gibi ıslah etmeye başlamalıyım.

72) Zohar, Aharei Mot, 66

Ve sizler, burada olan dostlar, sizler bağlılık ve sevgi içindesiniz, bundan böyle, Yaradan sizden hoşnut olana ve size barış ve huzur verene kadar birbirinizden ayrılmayacaksınız. Ve sizin erdeminizle dünyada barış olacak. Bu sözlerin anlamı şudur; “Kardeşlerimin ve dostlarımın hatırına ‘Barış sizin üzerinizde olsun’ derim.”

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,094