e-posta ile Paylaş

GÖNDER

Kabala İlmi, dünyadaki tüm ilimleri kapsar.
Baal HaSulam “Özgürlük”
“Bu ilim, gizliliğin sonunda çocuklara bile ifşa olacaktır.”
Baal HaSulam “Kabala Öğretisi ve Özü”
Son neslin günleri yaklaştığında, çocuklar bile, kurtuluşu ve sonu bilip, bu ilmin sırlarını bulacaklardır.
Sulam’ın Önsözü ile Zohar Kitabı
“Ben’i arayanlar, Ben’i bulacaklar” ve yazdığı gibi , “Aradım ve bulamadım, buna inanmayın.”
Baal HaSulam “On Sefirot Çalışmasına Giriş”
MENÜ

KABALA KÜTÜPHANESİ

Ana Sayfa > Michael Laitman > Kabala Kütüphanesi > Yeni Hayat > Yeni Hayat 1134 – Anarşizm

Yeni Hayat 1134 – Anarşizm

Oren Levi: Merhaba. Dr. Michael Laitman ile Yeni Hayat söyleşi serisinde bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Merhaba Dr. Laitman. Herkese merhaba.

Bugün anarşizm hakkında konuşmak istiyoruz. Anarşizm dünyanın her yerinde ve aynı zamanda İsrail’de de yayılıyor. Bir yardımı olup olmayacağını, eğer yardımı olursa bunun ne şekilde gerçekleşeceğini anlamak için bu olguyu daha derinlemesine incelemek istiyoruz. Bizimle olun.

Konuk: Anarşinin birkaç düzeyi vardır. Birincisi mevcut kurumları, sistemleri, mekanizmaları, değerleri değiştirme arzusudur. Bir diğer düzey, daha güçlü bir partinin elinde olmasındansa, ki bu partilerin ya çok parası vardır ya da bizleri siyasi seviyede yönetirler, iktidarı çeşitli iktidar güçlerinin elinden almak ve insanlara vermek istediğimiz, biraz daha sosyal ve hatta siyasi olan düzeydir. Başka bir düzey, diğer kişiler üzerindeki her türlü hükümet ve yönetimin gereksiz olmasıdır: Bir kişi, kendine uygun gördüğü şeye bağlı olarak, gerçekten içinden ne geliyorsa yapabildiği sonsuz bir özgürlük içinde yaşamak ister. Bu, internette yayılan bir şey. “Anonim” adında bir grup var; çok büyük bir grup. Özellikle siber ağlar yardımıyla, çeşitli ağları bastırıp, fikirlerini internette tanıtmak suretiyle çeşitli protestolara, uluslararası protestolara katılıyor. Bir çeşit anarşi – bir çeşit sınırsız konuşma özgürlüğü olan mesajlarını internette yaymaya çalışıyorlar. Sormak istediğim şu: bu bir zamanlar marjinal bir olguydu ve günümüzde bir ana akım haline geldi. Herkes böyle değil ama bazı kesimler bu dünyanın büyük bir bölümünün bu ana akımı paylaştığı görüşünde. Bu olgunun gelişimini sormak istiyorum: Neden bugün daha popüler bir hale geliyor? Neden kamuoyunda anarşi çağrısı yapan daha fazla ses var?

Dr. Laitman: Burada birçok ilave soru var, ancak insanın doğası gereği egoist olması, iyi bilinen bir olgudur. Tüm dayanağı kendi egosudur. Bu doğa gereği, herhangi bir şekilde kısıtlanmak hoşuna gitmiyor. Örneğin bir bebeği ele alalım; onu bir şekilde kısıtlamak istersiniz ve o ağlar; bunu istemez, sinirlenir. Bu doğadır, doğaldır. Bir hayvanı bir yere, bir kafese koyduğunuzda, ona yiyecek ve ihtiyaç duyduğu her şeyi verseniz bile, o yine de kaçıp kurtulmak ister. Bu doğadır. Bizler böyleyiz. Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyedeki insanlar için, hepsi farklı seviyelerde olsalar bile böyledir. Diğer her şey için de bu böyledir. Her şey ve herkes, başkalarının onu kısıtlamaya çalıştığı sınırların ötesinde bir özgürlük ister. Başkalarının onu sınırlamak istemeleri de doğaldır çünkü herkese bir sınır koymazsak birlikte var olamayacağız, yani bir arada yaşamak bizi birbirimize sınırlar koymaya ve bir çeşit karşılıklı kabul noktasına ulaşmaya zorlar – bunlara ve şunlara uymalıyız gibi sınırlar. Aksi halde herkes, bir başkasının sınırlarına zorla girmiş olur. Kişi bu sınırı geçtiği zaman, halihazırda bir çeşit direnç hisseder. Bu şekilde yaşayabiliriz ve bu, bugüne kadar iyi bildiğimiz bir şey. İnsanlık savaşlar ve anlaşmazlıklar yaşıyor, çünkü birbirimizin sınırlarını ihlal ediyoruz. İhlal edilenler eşya, güç, kontrol sınırları olabilir, bir önemi yok. Tamamen hayali bir şey olabilir, ama yine de o benimdir, bu senindir ve biz uyuşamayız. Her zaman sınırları değiştirmek veya kendi sınırlarımız içinde olup olmadığımızı yoklamak isteriz; onları kontrol ediyor muyum, yoksa bu başka bir şey mi… Anarşizm özünde şudur: sınırlarla ilgili hiçbir şey tanımak, bilmek istemiyorum, herhangi bir şeyle sınırlı olmak istemiyorum. Böylelikle -sanki- diğer kişinin var olma yeteneğini silerim. Tüm seviyelerde içimden geleni yaptığımı söylersem, diğer kişiye ve bir sonraki kişiye ne olur? Anarşist hareketlerin özellikle, yasaların olmadığı ve kişilerin bir güç tarafından kısıtlanıncaya kadar içlerinden gelen her şeyi yapma kararı alabildikleri devrimler süresince arttığını görüyoruz. Yani anarşi ve saldırganlık durumu genellikle uyuşur, birbirlerinin partneridirler. Başka bir yol olamaz. Bu anarşi değilse parlamentarizmdir- oturur, konuşur ve karar veririz: Bu sizin için, bu benim için, bu onun için, vb. Ayrıca ailede de bu böyledir: Çocuklar bir şey ister, ebeveynler başka bir şey. Karı ve kocalar farklı şeyler isterler. Herkesin bir anarşist olmak istediği böyle bir ailede olabilir misiniz? Yine de bir kişi bir dereceye kadar, başkaları tarafından kontrol edilmeyi ister. Var olabilmemizin tek yolu sınır belirlemektir. Bu nedenle anarşizm doğamıza, egomuza göre içimizde böyle patlar: İstediğim bu, içimden gelen bu. Bir gazete okuyoruz ya da haberleri dinliyoruz. Her şeyden önce içimizdeki anarşist patlak verir – “istediğim bu, buna ya da şuna katılmıyorum” diyen içsel anarşistimiz. Bu dünyanın integral olduğunu, yani içinde onu işleten pek çok kuvvet; -sistemler, insanlar arasındaki ilişkiler- olduğunu anlarsanız, orada herkesin, tıpkı sizin gibi, kendi yolundan gitmek istediğini ve bu yüzden her insanın anarşizmine bir sınırlama getirildiğini de anlarsınız. Herkesin var olmasına izin verdiğiniz bir tür ağ belirlemelisiniz. Aksi takdirde siz güçlüyseniz, sizden daha güçlü biri vardır. Sonuç olarak elimize ne geçecek? Bu nedenle anarşizmin doğamız olduğunu anlıyoruz, onu bebeklerde, hayvanlarda görebiliriz, ancak büyüyüp, eğitimli bir hale geldiğimizde, hayat tecrübesi kazandığımızda hayatı anlıyoruz, doğayı, çevremizi ve içinde bulunduğumuz koşulları inceliyoruz. Sonra yavaş yavaş doğal anarşizmden uzaklaşıyoruz. Kalsa da herkesin içindeki anarşisti sınırlamasına ve içindeki sözde politikacıya ulaşmasına yardımcı olan bir toplum kuruyoruz. İşte böyle.

Konuk: Ne demek istiyorsunuz? Söyledikleriniz kulağa pek hoş gelmiyor.

Dr. Laitman: Bu böyledir. Amacım politikacıları aşağılamak değil ama bu şuna bağlı ki…

Oren Levi: O halde ne söylemek istiyorsunuz?

Dr. Laitman: Rıza göstererek yaşamamız gerektiğini. Bu kadar! Karşılıklı rızayla. Aksi takdirde var olamazsınız. Gerilla savaşları, kabileler arası savaşlar vb. gibi farklı türden savaşlar olduğunu görüyoruz. Bunlar insanlığın iyi kötü üstesinden geldiği şeylerdir. Çünkü insanlık, bu şekilde yaşamanın imkânsız olduğunu görüyor. Nüfus patlaması ile bugün basitçe savaşmaya ve benzeri şeylere izin veremiyoruz. Çok kalabalıklaşıyor. Anarşistlerin New York, Moskova, Manhattan, Londra, Paris gibi yerlerde yaşadıkları bir koşula erişmeleri nasıl mümkün olabilir? Mümkün değil.

Konuk: Orada, küçük bir toprak parçasında birkaç milyon insanımız var. Peki orada nasıl anarşist olabilirim?

Dr. Laitman: Odama kapanıp, “ben bir anarşistim” diye bağırırsam, bir anarşist olabilirim. Tamam sorun yok. Eğer kimsenin yolunda durmuyorsam ve başka birilerini kontrol etmeye çalışmıyorsam sorun yok. İçimden geleni söyleyebilirim. Anarşizmimizi vahşi bir şekilde kullanma yeteneğimiz yok, ama bu şekliyle o, kendi doğal eğilimine göre… Ama yine de bunu göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü bu insan doğasıdır. Her zaman böyleyiz. İnsanlar birbirlerine karşı farklı farklı davalar açıyorlar. Herkes “içimden gelen bu, ne olduğu önemli değil, istediğim şey bu” diyor. Bir başkası da “içimden gelen bu” diyor.

Konuk: Ve?

Dr. Laitman: Yani, farklı sosyal ağlar ve doğru yargı sistemleri inşa edersek, o zaman sorun değil, var olabiliriz. Fakat iki çeşit var; bazen tam olarak konuştuğumuz şekliyle anarşi vardır ya da hükümet gerçek anlamda kendi anarşisini uygulayıp, içinden geldiği şekliyle herkesle başa çıkıyor. Geniş bir anarşizm, diktatörlük türü haline geliyor. Bu büyük bir problemdir, yani anarşizmin birçok rengi vardır.

Konuk: Bir yandan, anarşizmi vahşi bir şekilde kullanamayacağımızı söylüyorsunuz. Öte yandan, bunu inkâr edemezsiniz yani evet, onu dikkate almanız gerekir diyorsunuz.

Dr. Laitman: Bunu özellikle hükümetlerde görüyoruz. Her hükümet şunu ve bunu yapmak istiyor. Neden? Çünkü istiyor. Bazen açıklamasını yapar, bazen yapmaz, bazen bunu gizlice yapar, bazen bunları açığa vurur, bazen propaganda kullanır, vb. Bu bir sorundur. Anarşizm basitçe, egomuzun farklı düzeylerde ifşa olmasıdır.

Konuk: Daha önce bahsettiğiniz şeye geri dönersek, onu vahşi bir şekilde kullanamayacağımızı, öte yandan, göz önünde bulundurulması gereken bir şey olduğunu söylemiştiniz. Korumamız gereken sınırlar ve korumamız gerekmeyenler nelerdir?

Dr. Laitman: Doğamız gereği her gün daha fazla şey öğreniyor ve keşfediyoruz. Doğada bizi ve tüm doğa sistemini bir arada tutan eksiksiz ve mutlak yasalar mevcuttur. Birbirimizi dikkate almak durumundayız: Yerimizi bilmek ve egomuzu doğru bir şekilde kullanmak zorundayız. Herkes dünyanın kralı olmak istemesine rağmen, kendisini dünyanın kralı olmadığı bir koşula getirmek zorundadır. Dünyaya hizmet ettiği, gerçek anlamda mümkün olduğunca dünyanın hizmetkârı olduğu koşula. Kişi tüm dünyanın, herkesin iyi durumda olduğu bir koşula ulaşacağından emin olmalıdır ve bu sayede kişi gerçek anlamda kendini sınırlandırır. Kendi egoist, anarşist eğilimine ayak basar ve dünyanın iyiliği için çalışır.

Konuk: Kişi içindeki bu anarşist eğilimle nasıl başa çıkar?

Dr. Laitman: Çok basit bir şekilde. Bu sayede genel ağın yasasını ifşa eder. Genel bir ağ içinde yaşıyoruz. Bugün, hep birlikte, ağlar meselesine biraz daha fazla aşina olduk. Bu yüzden ister hoşnut olalım ister olmayalım, parçası olduğumuz genel bir ağ mevcuttur. Bu ağın yasalarına uymak zorundayız. Aksi halde her zaman bu ağın bizi kontrol ettiğini ve böylelikle bizi boğduğunu hissedeceğiz. Fakat ağın yasalarının neler olduğunu, kendi arzuma zıt bir şekilde onun bir parçası olduğumu bilirsem, o zaman bu yasalara, diğerleriyle karşılıklı işbirliği ile bu uymanın benim için iyi olduğunu görmeye başlarım. Belki de bu anarşizme zıt bir formdur fakat bu form iyi ve güzel bir şekilde, güvenlik ve refah içinde olmamızı sağlar. Küçük veya yaşlı olsam bile hayatımı yaşayabilirim. Yalnızca güçlü ve sağlıklı olduğumda da değil. Kendime de bir şekilde hizmet edebilirim. Sonra herkese iyi, güzel ve karşılıklı bir biçimde hizmet edecek bir toplum inşa edeceğiz.

Konuk: Bu ağın ne olduğunu ve bir kişiyi neden kısıtladığını biraz açıklayabilir misiniz? Çünkü diyorsunuz ki…

Dr. Laitman: Bu anarşizmle ilgili… Benim anarşizmim, egomla ilgili olarak, sanki onu kısıtlıyormuş, kontrol ediyormuş gibidir. Çünkü herhangi bir yasaya uymak istemem. İnsanın sorunu, doğanın yasalarına içgüdüsel bir biçimde uyan bir hayvan gibi olmamasıdır. Bu hayvanların doğasıdır, doğaya bağlıdırlar, genel doğaya yapışıktırlar ve bu nedenle hayatta kalmak, var olmak için yaptıkları her şey doğrudur. İçgüdülerine uymak suretiyle, hiçbir şeyi ihlal etmezler. Ormanları, çöpleri yakmazlar, bizim yaptığımız gibi gezegene zarar vermezler. Bu hayvanlarda yoktur, çünkü onlar doğanın genel, integral, ortak yasalarına içgüdüsel olarak uyuyorlar.

Konuk: Ağın kısıtlamalarının farkındalar, öyle mi?

Dr. Laitman: Hayvanlar için içgüdüsel kavramı şu anlama gelir: Hiçbiri hiçbir şey bilmez ama bu şekilde yaşarlar. Bu onların ve ağın doğasıdır – aynı doğaya sahiptirler. Oysa insanlar bunun tamamen zıttıdır; gelişimleri arttıkça egoları gelişir, anarşist özleri kuvvetli bir biçimde büyür; herkes “ben dünyanın kralıyım” demek isterken, hiç kimseyi veya hiçbir şeyi dikkate almak istemez. Gelişimimizin, insanları eğitmek zorunda olduğumuz bir noktasına varmış bulunuyoruz, çünkü doğanın genel ve kolektif olduğu, doğanın bizi içinde tuttuğu özel çerçeve açısından karşılıklılık içerisinde olmamız gereken genel yasa ile ilgili seçeneğimiz yoktur. Bunlar uymamız gereken şeylerdir. Bu nedenle, bugünlerde bu tür bir eğitime gerçekten ihtiyacımız var. Aksi takdirde, doğada bile hayatta kalamayacağız. Cansız, bitkisel, hayvansal dünyada hayatta kalamayacağız. Her şeyi yok edeceğiz. Bunun sebebi tam olarak içimizde var olan anarşist eğilimdir.

Oren Levi: Sadece anlayıp anlamadığımdan emin olmak için soruyorum: birkaç dakika önce, her zaman birbirine uyan iki kuvvet olduğunu söylemiştik: Anarşizm ve saldırganlık. Bunların her biri aslında ya içimden geleni yapabilmem ya da beni kısıtlayan bir gücün söz konusu olduğu bir tür kontrolü ele alma girişimidir. Aralarında her zaman böyle bir çatışma, denge yok mudur? Yani anarşizm arzusu ve saldırganlık ihtiyacı.

Dr. Laitman: Bunlar birdir ve aynı şeylerdir. Saldırganlık anarşizmin zıttı değildir.

Oren Levi: Diyelim ki hükümet saldırganlık yapıyor, beni kısıtlıyor.

Dr. Laitman: Tamam, ne demek istediğinizi anlıyorum.

Oren Levi: Yani, bizler bireyleriz ve her bireyin doğal olarak anarşi için bir arzusu var. Bu bizim doğamız, ancak bir toplumda yaşıyor olduğumuz için, toplum bizi şu ya da bu şekilde kısıtlıyor, bu yüzden bir tür çatışma söz konusu. Şimdi, Yael hangi kısıtlamalara uymamız gerektiğini ve hangilerine uymak zorunda olmadığımızı sorduğunda: bir taraftan kişinin kendini gerçekleştirmesi, öte yandan kimseye zarar vermemesine değindiniz. Belirli bir tür rejim, hükümet veya birine ya da diğerine ait yasalar açısından değil ama doğada mutlak yasalar vardır dediniz. Yani burada üçüncü bir faktör vardır. Burada topluma, hükümete, vb. karşı olan ben değilim, burada aniden baş gösteren doğadır. Doğanın birer parçası olduğumuzu söylüyorsunuz ve doğada cansız, bitkisel, hayvansal seviyedeki insanlar var. Bana, size hiçbir şekilde sormaksızın, her şeyin üzerinde, her yerde işleyen mutlak kurallar var. O halde, buradaki saldırganlık nedir?

Dr. Laitman: Doğadır elbette. Herkesi bu ağın içinde tutan, eksiksiz ve karşılıklı bir biçimde birbirimize bağlı olmak zorunda olduğumuz global integral bir ağ olan kuvvetler ağı ile, doğa ile mücadele ediyorum. Bir başkası ile bağlantıda olmak istemiyorsam, soru budur. Siz bir başkasıyla bağlantıda olmak istemiyorsanız, toplum ister. Toplum sizi dikkate almıyorsa ve siz, başkalarına zarar vermediğiniz sürece, içinizden gelen her şeyi yapıyorsanız, muhtemelen öleceksiniz. Ne, topluma ihtiyacınız yok mu? Toplumdan çeşitli hizmetleri, her şeyi almak zorundasınız.

Oren Levi: Neden doğa bana çeşitli yasalar empoze ediyor? Dünyanın kralı olma arzusunun herkes için doğal bir şey olduğunu söylemiştiniz. O halde neden herkes dünyanın kralı olamaz? Neden olmasın? Neden bize “hayır, buna izin verilir, bu yasaktır” diyen biri ya da bir şey var? Başkalarına zarar vermenin yasak olmasını anlıyorum, tamam. Fakat neden dünyanın kralı olmaya dair bir arzumuz var ve bunu gerçekleştiremiyoruz?

Dr. Laitman: Bu doğadan gelir ve bunu yalnızca zıt bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Toplumda, doğada, tüm insanlığın integral bir sistem haline gelmesine yardımcı olacak şekilde yerimi alarak, dünyanın kralı olabilirim. Sonra aslında benim sayemde, çabalarım sayesinde, çalışmalarım sayesinde bütünlüğe erişirler.

Konuk: O zaman, içimden geleni yapma arzusu nerede?

Dr. Laitman: Bu benim arzum olmalı: Doğadan gelen arzumun ne olduğunu anlamak için, bu arzuyu keşfetmek zorundayım. İçimden geleni yaptığımı hissettiğim, eksiksiz, vahşi anarşizmin olduğu yerde içgüdüsel bir arzum vardır. Ancak gerçek arzunun ne olduğunu anlamak, doğa yasalarının çalışılması ve öğrenilmesiyle mümkündür.

Konuk: Daha yüksek bir düzeyde anarşizmden bahsediyorsunuz. Biraz açıklayabilir misiniz, nasıl farklı?

Dr. Laitman: Dünyayı herkesin hemfikir olduğu, herkesin iyi, güzel ve karşılıklı bir şekilde bağlantı içinde olduğu bir sistem haline getirmek, doğanın tüm yasalarını, tüm eğilimlerimi ve beni ben yapan her şeyi kullanmak istiyorum. Herkes sistemde kendi yerini keşfedecek, öyle ki kimse zincirlenmiş, bağlanmış gibi hissetmeyecek. Bu, genel sistemin tamamının faydası için herkesin kendi yerini alması şartıyla mümkündür.

Konuk: O halde hissettiğim şeyin, içsel özgürlük olduğunu, yani zorlandığımı hissetmeyeceğimi söylüyorsunuz ama…

Dr. Laitman: Evet, bu anarşist bir arzu olsa da bizim arzumuzda özgür olmamız anlamına gelir.

Konuk: Bu geçişi sağlayan nedir? Çünkü bugün bu düpedüz anarşidir.

Dr. Laitman: Sadece doğanın sisteminin nasıl işlediğini görmeye başlayarak. Bir güçler ağında olduğumuzu ve bu güçlerin, öyle ya da böyle, üzerimizde işlediğini, bizi kontrol ettiklerini, bunun doğa olduğunu, bunların mutlak yasalar olduğunu görecek ve anlayacağız. Bu yüzden, bu yasaları bilmek ve onlara uymak benim için iyidir.

Konuk: Ağın kendisini biraz açıklayabilir misiniz? Nedir o? Beni kısıtlayan yasalar nelerdir?

Dr. Laitman: Anladığımız psikolojik yasalar da dahil olmak üzere, sadece var olduğumuz yerdir. Hepimiz bu ve şu yasaları bilmeli ve onlardan bir şeyler öğrenmeliyiz. Gerçek anlamda özgür olmak için ne yapmam gerekir? Daha özgür olmanın ancak doğanın yasalarını anlayıp bildiğim, onlara uyduğum ve onları ifşa ettiğimde mümkün olduğunu görüyorum. O zaman özgür olurum, çünkü bu koşulda hiçbir şey beni baskı altına almaz. Bu, arabada oturan ve onun tam olarak nasıl sürüleceğini bilen bir kişinin durumu gibidir.

Konuk: Eğer doğru anladıysam, kısıtlama ve özgürlüğün olmaması hissi, sisteme adapte olmadığımız için vardır diyebilir miyiz?

Dr. Laitman: Tek sorun bu değil. Ayrıca bizi baskı altında hissettiren, bize sorunlar yaşatan doğaya kendimizi nasıl uyarlayacağımızı bilmediğimiz içindir. Bu kelepçeler hayatımızı normal bir şekilde yaşamamıza izin vermez. Yani nerede olduğumuzu, neden böyle hissettiğimizi ve özgür olmak için neye ihtiyacımız olduğunu öğrenmek zorundayız.

Oren Levi: Dr. Laitman zamanımız doldu fakat son bir soru sormak istiyorum. Anladığım kadarıyla doğa herkese dünyanın kralı olma arzusu verdi, bu dünyanın en doğal şeyi, herhangi bir dış güç tarafından kısıtlanmamak. İstediğimin ne olduğunun farkına varmak için… Ve bize bu arzuyu verdi. Böylece bir birey olarak dünyayı her bireyin, her insanın kral olduğunu hissedebileceği bir yer yapacağım, öyle bir yer ki kişi kendini tam olarak gerçekleştirecek. Yani, en gelişmiş devlet, herkesin tamamen özgür olduğunu hissettiği, kendini gerçekleştirdiğini, kral olduğunu hissettiği bir toplum yarattığımız yerdedir. Fakat böyle bir toplumun varlığı, herkesin bu şekilde hissetmesine mi bağlıdır?

Dr. Laitman: Kesinlikle. Aksi hâlde hiçbirimiz özgür hissetmeyiz. İçinde yaşadığımız sistemin, doğanın genel yasalarına uyarsak, bu sayede gerçekten dünyayı bir uçtan diğer uca gördüğümüz, dünyaları görebildiğimiz, mümkün olan en iyi, en güvenli, en sakin koşula gireriz. Ayrıca yaşamın ve ölümün kısıtlamalarından bağımsız, tüm sınırların üzerinde hissederiz.

Oren Levi: Dr. Laitman, çok teşekkürler. Bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederiz. Bir dahaki söyleşide görüşmek üzere, en iyi dileklerimle!

Telif Hakkı © 1996 - 2015 Bnei Baruh. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede sunulan tüm materyal, Bnei Baruh Kabala Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından dünyanın ıslahı ve hayatın iyileştirilmesi amacı ile sunulmaktadır.
Bu nedenle, içeriği değiştirilmediği ve kaynağına gönderme yapıldığı takdirde, tüm materyalin kullanımına ve dağıtımına izin verilmiştir.
19 - 0,095