18 Ocak 1973
“Kıtlık olmadan ekmek yiyeceğiniz bir toprak.” Ekmek yemek, bilgelerimizin Adam HaRison hakkında “Alnınızın teri ile ekmek yiyeceksiniz.” (Pesahim 111) dediği gibi üst bolluğu ifade eder.
Kıtlık, bir kişinin insanlara muhtaç olduğu zamandır. O sırada kişi “fakir” olarak kabul edilir. Fakat kaderinden memnun olduğunda, kişi “zengin” olarak kabul edilir. Eretz [toprak], Midraş’ta yazıldığı gibi, Ratzon [arzu] kelimesinden gelir, “Neden ona Eretz deniyordu? Çünkü o Yaradan’ının isteğini yapmak istiyordu. (Ratzta)”
Bir kişi fakir ise yani yetersizse, bu onun Tora ve Mitzvot’a [emirlere] uymasının hem akılda hem de kalpte uygunsuz olduğu anlamına gelir. O sırada, kişi “kötülüğün tanınması” denilen gerçek halini gördüğünde, hakikat noktasına gelir. Bununla, eksikliğin doldurulmasıyla ödüllendirilebilir. Ancak, eğer bir eksikliği yoksa yani bir Kli’si [kabı] yoksa ona bolluk nasıl dökülebilir?
Bunu “Yoksulluk, İsrail’e beyaz bir atı tuzağa düşüren kırmızı gibi yakışır.” da olduğu gibi yorumlayabiliriz, çünkü kişi her eksiği olduğunda, onun için alabilir ve bu sayede dereceden dereceye ilerleyebilir. Aksi takdirde, yürüyen biri gibi değil, hareketsiz duruyormuş gibi kalır.
Ayrıca, “yoksulluk” olarak adlandırılan bir Kli’ye [kap] sahip olmanın yanı sıra, zengin olmak olarak kabul edilen payından da mutlu olmalıdır; yani Yaradan, kişinin içinde bulunduğu eksiklikler durumunda kalmasını istiyorsa, kişi de bundan memnundur.
Bu, bilgelerimizin “Bir kişi iyiyi kutsarken, aynı zamanda kötüyü de kutsar.” (Berachot 54a) dediği gibidir. Başka bir deyişle kişi, Yaradan kendisine eksikliklerinin tatminini bahşetseydi, Yaradan’ı nasıl öveceğini kendi kendine tasvir etmelidir ve içinde bulunduğu kötülükleri bu şekilde kutsar ki, kendisi hakkında hissettiği tüm kötülüğünün ifşasıyla, payından hala mutludur ve ardından Yaradan ona ekmek bahşeder.
Bu, Eretz’in [toprağın], Ratzon [arzu] olmasının anlamıdır, “kıtlık olmaksızın” yani yalnız bir eksiklikle, kişi yukarıdan ekmekle ödüllendirilemez. Daha ziyade, “kıtlık olmadan” adı verilen servete de ihtiyacı var. O zaman, orada “ekmek yiyeceksin” yani üst bolluk anlamında.
Baal HaSulam böyle söyledi çünkü “Lanetli, Kutsanmışa yapışmaz.”, “Şehina [Kutsallık] yalnızca neşeden mevcuttur.” zira Yaradan bu şekilde isterse, kişi tüm kötülüklerle kalmayı kabul eder ve bu şekilde Tora ve Mitzvot’u [emirler] yerine getirir.
Buna “kaderinden mutlu” denir ve o zaman kişi zengindir. “Bir kişi iyiyi kutsarken aynı zamanda kötüleri kutsar” ın anlamı budur. Bu, kişi Tora ve Mitzvot’ta gizlenen iyilikle ödüllendirilseydi, kesinlikle neşe, heyecan ve gönül rahatlığı ile çalışırdı, anlamına gelir.
Aynı şekilde, şimdi eksik olduğu için de, çalışmasını da sevinç ve huzur içinde yapmalıdır ve sonra insanlar için “ekmek” denilen yiyecekle ödüllendirilecektir.
Bu, Zohar’da (BeShalach) yazıldığı gibi, kişinin gece ve gündüz Tora ile meşgul olması gerektiğinin, gece ve gündüzün onun için eşit olması gerektiğinin anlamıdır. Başka bir deyişle “gün” denen bütünlük hali ile “gece” denen eksiklik hali eşit olmalıdır. Yani amacı Yaradan içinse, kişi Yaradan’a hoşnutluk getirmek istediğine hem fikir olur ve Yaradan onun eksiklik halinde kalmasını isterse, bunu da kabul eder. Rıza, işini bütünlükle ödüllendirilmiş gibi yapmakla ifade edilir. Gündüz ve gecenin ona eşit olduğu zaman, bu “anlaşmak” olarak kabul edilir.
Ama eğer bir farklılık varsa, bu farkın ölçüsünde bir ayrılık vardır ve bu ayrılıkta dıştakilere bir tutuş vardır. Bu nedenle kişi kendisine göre bir farklılık olduğunu hissederse, Yaradan’a yardım etmesi için dua etmelidir ki kendisi için bir fark olmasın, o zaman kişi bütünlükle ödüllendirilecektir.