Makale No: 12, 1988
Bilgelerimiz şöyle dedi (Avot, Bölüm 2, 2), “Rav Yehuda Hanasi’nin oğlu Raban Gamliel der ki, ‘Tora’yı çalışmayla öğrenmek iyidir, çünkü her ikisinde de çaba sarf etmek günahları hafifletir ve kendisiyle çalışma yapılmayan bir Tora, eninde sonunda iptal edilir ve günaha yol açar.’” Bu ayeti kelimesi kelimesine anlamak çok kafa karıştırıcıdır. Öğrenmenin yanı sıra, çalışmadan Tora öğrenen biri olabilir mi, Tora, Tora olmaktan çıkabilir mi? Dahası, emek olmaksızın Tora günaha yol açar!
Bir önceki ayeti anlamak da zordur. Neden her ikisinde de özellikle çaba harcamak günahı azaltır? Ne de olsa bilgelerimiz (Kidusin 30), “Kötü eğilimi ben yarattım, onun için Tora’yı bir şifa olarak yarattım” dedi. Kötü eğilimi ortadan kaldırmak için Tora’nın da emek gerektirdiğini söylemedi.
Bunu çalışmada yorumlamalıyız. Bilinir ki, Bilgi Ağacı’nın günahından sonra, “Çünkü sen topraksın ve toprağa döneceksin.” yazıldığı gibi (Yaratılış 3:19), kötülüğün ve günahın, esasen, özü toprak olan insanın yaratıldığı doğa olduğu bilinmektedir.
Toz, Malhut’tur (On Sefirot’un Çalışması, Bölüm 16, Madde 43, Ohr Pinimi’de yazıldığı gibi); bu kişinin kendi iyiliği için alma arzusudur. Bu arzunun üzerinde, bu yerin ışıktan yoksun bir yer haline geldiği anlamına gelen bir Tzimtzum [kısıtlama] ve gizleme vardı. Bu Tzimtzum, utanç ekmeğine sahip olmamak içindi. Daha doğrusu, form eşitliği ölçüsünde gizlilik kaldırılır ve onun yerine bir üst ışık gelir.
Bu nedenle Maimonides, kadınlara, çocuklara ve eğitimsiz insanlara öğretmeye başladıklarında, onların Lo Lişma’yı [O’nun uğruna değil] öğrenmeye alışık olduklarını söyler. İlim ve daha fazla bilgelik kazandıklarında, onlara o sır, yani Lişma [O’nun uğruna] öğretilir. Bu böyledir çünkü bizler, kendimiz için alma arzusuyla doğduğumuzdan, Lişma doğamızla çelişir. Bu nedenle, Tora ve Mitzvot [emirler] ile başlamanın tek yolu, Lo Lişma’dadır. Ancak, Lo Lişma aracılığıyla, “Onunla meşgul olarak, içindeki ışık onları ıslah eder.” yazıldığı gibi (Midraş Rabba, Ptiha deEicha), Lişma’ya geliriz.
Bu nedenle, buradan, yapmamız gereken işin tamamının, ihsan etmeyi amaçlayacak şekilde alma arzumuzu tersine çevirmek olduğu sonucu çıkar. Ancak bu çalışma çok zordur ve “iş” olarak da adlandırılır. Yani, normal olarak, küçük olan büyüğünün önünde kendini iptal eder ve küçüğün büyüğüne hizmet etmesinde büyük bir haz vardır. Buna göre, her bir kimse, Yaradan’a memnuniyet getirmek için Yaradan’a hizmet etme arzusuna sahip olmalıdır. Ancak bu işi sürdürmek de zordur ve buna “Tora’yı çalışmayla öğrenmek iyidir.” denir.
Bu, Tzimtzum ve alma arzusu üzerindeki gizlenme nedeniyle böyledir. Bu nedenle, ışık bu yerde parlamaz daha ziyade burada, kişinin kendisi için alma kaplarında, daha çok karanlık ve gizlenme vardır. Bu nedenle, mantık ötesi inançla her şeyi üzerine almak kişiye düşer. Ancak bu da zordur çünkü alma arzumuz mantığa aykırı şeyler yapmaya alışık değildir. Kendisi için alma arzusunun kontrolünden çıkabilmek için bilgelerimiz şöyle dedi: “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı da bir şifa olarak yarattım.'”, yani bu “…içindeki ışık onu ıslah eder.” anlamındadır.
Bir Bilge’nin Meyvesi kitabında “İçindeki ışık onu ıslah eder.” ile ilgili olarak şöyle yazılmıştır: “Tora’daki sözlerin çoğu çalışma amaçlıdır. Bu, Tora’nın pratik kısmı değil de sadece çalışmayı ilgilendiren yani Yaratılış eyleminden öncesi vb.dir, tabi ki, efsaneler ve yorumlar hakkında uzun uzadıya konuşmasının nedenini bağdaştırır.
Yine de bunlar, ışıkların muhafaza edildiği yerler olduğu için, kişinin bedeni temizlenmiş, kötü eğilimi boyun eğmiş olacak ve kişi Tora’ya, ödül ve cezaya inanmaya gelecektir.
Açıktır ki, kişi, Tora’nın, Yaradan’ın atalarımıza ifşası ilgili sözleri üzerinde kafa yorduğunda ve üzerinde tefekkür ettiğinde, bu sözler, sorgulayan kimseyi, pratik meseleleri incelerken olduğundan daha fazla aydınlatır. Onlar eylemler açısından daha önemli olsalar da ışık açısından Yaradan’ın atalarımıza ifşası daha önemlidir. … Kabala ilminin tamamı Yaradan’ın ifşasından bahsettiği için, doğal olarak, onun vazifesi için daha iyi bir öğretim yoktur. Kabalistlerin amaçladığı şey budur—onu, meşgul olmaya uygun olacak şekilde düzenlemek.”
Sonuç olarak, bizler kötü eğilimi bastırmak, yani Yaradan’la Dvekut’a [bütünlük] ulaşmak için Tora ile meşgul oluyoruz ki böylece tüm eylemlerimiz sadece ihsan etmek için olacaktır. Yani, kendi başımıza doğaya asla karşı gelemeyeceğiz zira edinmemiz gereken akıl ve kalp yardıma ihtiyaç duyar ve yardım, Tora aracılığıyladır. Bilgelerimizin dediği gibi, “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım. Onunla meşgul olarak, içindeki ışık onları ıslah eder.”
Ancak -kişi Tora’yla uğraşırken, “ışık” denilen Tora’nın mükâfatını almak için öğrenmeyi amaçlarsa- Tora’dan ışık çekmenin faydalı olduğu söylendi. O zaman Tora’yı öğrenmek onun için iyidir. Ancak kişi Tora çalışmanın amacından uzaklaştığında, Tora ihsan etme kaplarını yapma işini tamamlamasına ve alma kaplarını kişinin kendi iyiliği için kullanmamasına yardımcı olmaz. Aksi halde, Tora’sı ondan kaybolur gider. Yani, Tora’nın gücü ve kötü eğilimi bastırması gereken iptal edilir. “Çalışması olmayan her Tora” sözünün anlamı budur, yani kişi, Tora için, onun alma kaplarını ihsan etmek için çalışmasına çevirme işini yapmasını amaçlamadığı zaman, “sonunda iptal edilir,” yani o kuvvet iptal edilir.
Ancak, Tora’nın neden günaha yol açtığını anlamalıyız. Tora’nın iptal edilmesi yeterli değil mi, aynı zamanda günaha da mı neden oluyor? Bu olabilir mi? Bu Soru “On Sefirot Çalışmasına Giriş”te sunulmaktadır (Madde 39): “Tora’nın nasıl ve ne aracılığıyla kişi için bir ölüm iksiri haline geldiğini anlamak amacıyla açıklamaya ihtiyacımız var. Kişi sadece boş yere çabalamakla kalmaz… Aynı zamanda Tora ve çalışmanın kendisi, onun için bir ölüm iksiri haline gelir.”
Orada (“On Sefirot’un Çalışması”, Madde 101) der ki, “Yaradan’ın Kendini Tora’da gizlediği yazılıdır. Yüzün gizliliği sırasında yaşanan azap ve acılara gelince, az günahı olan, biraz Tora ve Mitzvot uygulayan biri, Tora ve iyi işler ile kapsamlı olarak meşgul biri gibi değildir. Bunun nedeni, birincisinin, Yaratıcısını, erdemin tarafına mahkûm etmeye oldukça nitelikli olmasıdır. … Öteki için ise, Yaradan’ını erdemin tarafına mahkûm etmek çok zordur, çünkü onun görüşüne göre, kişi bu kadar ağır cezaları hak etmez.”
Buna göre, onun neden “Çalışması olmayan her Tora, sonunda iptal olur ve günaha sebep olur.” dediğini anlayabiliriz. Bu böyledir çünkü kişi bir yandan Tora ve Mitzvot ile meşgul olduğunu görür, öyleyse Yaradan neden ona hak ettiğini düşündüğü gibi davranmıyordur? Dolayısıyla burada iki şey var: 1) Sonunda iptal edilir. 2) Günaha neden olur.
Bu nedenle, çalışmadan önce kişi, Tora öğrenme Mitzva’sını [emirini] hangi amaçla yerine getirmek istediğini incelemelidir. Yani, Mitzvot’u yapmanın kurallarına nasıl uyulacağını bilmek için, Tora’nın kendisi için mi Tora ile meşgul olur, yoksa Tora’yı öğrenmenin kendisi tüm niyeti midir ve Mitzvot’u yapmanın kurallarını bilmek onun için tamamen farklı bir konu mudur? Yani bu kişinin iki nedenden dolayı Tora öğrendiği anlamına gelir.
Ancak Tora öğrenmek için Tora öğrenirken bile, kişi hangi niyetle öğrendiğini ayırt etmelidir. “Ve gece gündüz O’nu düşüneceksiniz.” diye yazıldığı gibi, Yaradan’ın emirlerini yerine getirmek için mi yoksa bilgelerimizin, “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” dediği gibi, içindeki kötülüğü iptal etmek için onun ışığına ihtiyaç duyduğundan Tora’nın ışığını almak için mi? Kişinin, bilgelerimizin “İçindeki ışık onu ıslah eder.” dediği gibi, şifayı elde etmek için Tora öğrendiği ortaya çıkar.
Elbette, Tora öğrenmeden önce, kişi Tora’yı öğrenmesinin nedenini incelemelidir, çünkü herhangi bir eylemin, o eylemi yapmasına neden olan bir amacı olması gerekir. Bilgelerimizin dediği gibi, “Amaçsız dua, ruhsuz beden gibidir.” Bu nedenle Tora öğrenmeye gelmeden önce kişi, niyet hazırlamalıdır.
Orada, “On Sefirot Çalışmasına Giriş”te (Madde 17) şöyle der: “Bu nedenle, çalışmadan önce, öğrenci, Yaradan’a ve O’nun ödül ve cezadaki rehberliğine olan inancını güçlendirmeye ant içmelidir… Böylece içindeki ışıktan faydalanmakla mükâfatlandırılacak, inancı da, bu ışıktaki çare ile güçlenip büyüyecektir. Bu nedenle, inançla ödüllendirilmediğini bilen birinin bile, Tora’nın uygulanmasıyla hala umudu vardır. Çünkü bir kişi, kalbini ve zihnini onun aracılığıyla Yaradan’a inanca adarsa, bundan daha büyük bir Mitzva yoktur. …Üstelik bundan başka nasihat yoktur.”
Bu nedenle, buradan, bir kişinin öğrenmeye başlamadan önce büyük bir çaba göstermesi gerektiği sonucu çıkar ki öğrenimi, meyve ve iyi sonuçlar versin, yani öğrenme ona Tora’nın ışığını getirecek ve bu sayede onu ıslah etmek mümkün olacaktır. Sonra Tora aracılığıyla, kişi bilge bir öğrenci olur.
“Bilge bir öğrenci” nedir? Baal HaSulam, bunun bilgeden öğrenen bir öğrenci olduğunu söyledi. Yani Yaradan “bilge” olarak adlandırılır ve O’ndan öğrenen kişiye “bilgenin öğrencisi” denir. Kişi Yaradan’dan ne öğrenmelidir? O, bir kişinin Yaradan’dan sadece bir şey öğrenmesi gerektiğini söyledi. Yaradan’ın sadece ihsan etmek istediği bilinir. Aynı şekilde, insan da O’ndan verici olmayı öğrenmelidir. Buna “bilge bir öğrenci” denir.
Yukarıdakilere göre, bilgelerimizin söylediklerini yorumlamalıyız (Nedarim 81), “Neden onların aralarından hiçbir bilge öğrenci çıkmıyor? Rabina, ‘Önce Tora’yı kutsamadıkları içindir. ‘ der.” Bu sözleri çalışmada anlamalıyız, yani hepsi bir beden için geçerlidir. Bu nedenle, “Neden aralarından bilge öğrenciler çıkmıyor?” sorusunu yorumlamalıyız.
“Baba” ve “oğula” “neden” ve “sonuç” denildiği bilinmektedir. Yani, birinci safha, ikinci safhaya neden olur. Buna göre kişi Tora öğrendiğinde buna “bilge bir öğrenci” denir. Ayrıca “içindeki ışığın onu ıslah ettiğini” öğrendik. “Islah olmak” ne anlama gelir? Bilgelerimizin dediği gibi, Yaradan şöyle demiştir: “Kötü eğilimi ben yarattım; Ben Tora’yı kötü eğilimleri iptal eden bir şifa olarak yarattım.” Kötülük iptal edildiğinde ve kötü, kendisi için alma arzusu olduğunda, kişi, Baal HaSulam’ın yorumuna göre, bilge bir öğrenci olur.
Bu sebeple “Neden bilge öğrenciler yok” sorusunun cevabı, birinci safha olan “onların aralarından çıkmıyor mu?” Yani onlardan, ikinci safha ortaya çıkmaz, yani tüm eylemlerinin ihsan etmek için olmasıyla ödüllendirilmek için, kişi bir bilgenin öğrencisi olmalıdır.
Ancak bir kural vardır, “İçindeki ışık onu ıslah eder.” ve bizler, bilge öğrencinin, bilge öğrenciler olan oğullar ortaya çıkarma yeteneğine sahip olduğunu görmeyiz. Buna ilk olarak onların Tora’yı kutsamadıkları cevabı gelir.
Yine de bu cevabı anlamak da zordur. Çalışmaya gelen herkesin, ilk olarak, öğrenmeden önce Tora’nın kutsamasını söylediğini görüyoruz. O halde, bilge öğrencilere baba olamamalarının sebebinin, önce Tora’yı kutsamamaları olduğunu nasıl yorumlayabilirler?
“Önce Tora’yı kutsamadılar.” sözlerini yorumlamalıyız. Yüklü bir satın alım yapacak olan bir kişinin, alacağı maldan büyük kazançlar elde edeceğini gördüğümüz için, arkadaşları bu faaliyette ona şans dilerler. Yani, kişi çok para kazanacaktır.
Burada, çalışmada da işte böyledir. Kişi Tora öğrenmeye geldiğinde, gözünün önünde bir amaç, yani çalışacak nedeni olmalıdır. Açıktır ki, bu Tora çalışmasından yararlanmak içindir zira fayda olmadan çalışmak imkansızdır. Dolayısıyla kişi, Tora’dan elde etmesi gereken amacın, yani faydanın, “onu ıslah eden” “içindeki ışık” olduğunu bilmelidir.
Tek bir bedenden bahsettiğimiz çalışmada, kişi, öğrenimindeki başarı ve şimdi öğreneceği Tora’dan daha fazla ışık edinmesiyle kendisini kutsamalıdır. Aksi takdirde, eğer Tora’yı öğrenmeden önce kutsamazsa, “oğullar” olarak adlandırılan öğrenmeden elde etmesi gereken hedefi hatırlamaz. Oğullar çalışmanın sonucudur, söylendiği gibi, Tora sebeptir, babadır ve kişinin Tora’dan çıkardığı ışık, oğuldur.
Buna göre, öğrenmeden önce, herkes çalışmanın amacını, yani Tora’yı neden uyguladığını dikkatle düşünmelidir. Elbette, kişi ödülsüz bir çaba göstermemelidir ve kesinlikle, kişi Tora öğrendiğinde, “Çalışmanızın karşılığını ödemesi için ev sahibinize güvenebilirsiniz.” (Avot, Bölüm 2, 21) inancına sahiptir. Ama o hangi ödülü hedefliyordur? Ödülü her zaman önünde tutmaya özen göstermelidir, yani Yaradan’ın ödülünü ödeyeceğine olan güven ve inancına sahip olmalıdır.
Almayı umduğu ödül, ona çalışması için enerji vermelidir. Yani ödül, çalışmasının dayandığı yakıttır. Açıkçası ödül ne kadar büyükse, çalışmak için o kadar fazla enerji vardır. Ancak ödül o kadar önemli değilse, bu ödül, ona özveriyle çalışma gücü veremez, yani Tora’nın çok önemli olduğunu görmesini sağlayamaz, şöyle yazıldığı gibi, “Çünkü onlar bizim yaşamlarımız ve günlerimizin uzunluğudur.” Elbette, eğer bir kişi bu şekilde hissediyorsa yani bunun, gerçekten yaşamın Tora’sı olduğunu hissediyorsa, her insan, hislerine göre, yaşamı edinmek için tüm hayatını verirdi.
Ancak Tora’daki canlılığı hissetmek, bedenini Tora’daki yaşamı hissedebilmesi için hazırlamak adına büyük bir hazırlık gerektirir. Bu nedenle bilgelerimiz Lo Lişma’da başlamamız gerektiğini söylediler ve kişi hala Lo Lişma’dayken edindiği Tora’nın ışığı sayesinde, içindeki ışık onu ıslah ettiği için, bu onu Lişma’ya getirecektir. O zaman, Tora’daki yaşamı zaten edindiğinden, “Yaşamın Tora’sı [yasa]” olarak adlandırılan Tora uğruna olanı yani Lişma’yı öğrenebilecektir zira Tora’daki ışık, bir kişiye Tora’daki hayatı hissedebilecek nitelik kazandırmış olacaktır.
“On Sefirot Çalışmasına Giriş”te (Madde 38), “Neden Tora ve Mitzvot’a tam bağlılık Tora Lişma olarak görülüyor?” diye sorar. Bu başlığı, Tora Lişma’yı, tam ve arzu edilen çalışmanın başlığının neden Lişma olduğunu anlamalıyız. Kelimenin tam anlamıyla, Tora ve Mitzvot ile uğraşan kişi, kalbini yaratıcısına memnuniyet getirmeye yöneltmelidir, kendi faydasına değil. Bu, Yaradan için, Tora Lişma [O’nun uğruna] ve Tora Lo Lişmo [O’nun uğruna değil] olarak adlandırılmalı ve tanımlanmalıydı. Ne de olsa metin, kişinin yaratıcısına memnuniyet getirmesi anlamına gelen Tora Lişma’nın hala yeterli olmadığını kanıtlar. Bunun yerine, bağlılığın Lişma’ya olmasına [O’nun hatırı için], yani Tora’nın hatırı için olmasına da ihtiyaç duyarız zira Tora’nın adının ‘Yaşamın Tora’sı [yasa]’ olduğu bilinmektedir, şöyle söylenildiği gibi ‘Çünkü onlar, onları bulanlar için hayattır.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 4:22). ‘Sizin için boş bir şey değil, çünkü o sizin hayatınız.’ (Tesniye 32:47) denildiği gibi.
Bu nedenle, Tora Lişma’nın anlamı, Tora ve Mitzvot’a bağlılığın kişiye yaşam ve uzun ömür getirmesidir, çünkü o zaman Tora, adı gibidir.
Yukarıdakilere göre, bir kişi yaratıcısına memnuniyet ihsan etme derecesine ulaştığında, bu, Tora ve Mitzvot’la O’nun uğruna meşgul olmak olarak kabul edildiğinden, o zaman, ikinci bir derecenin başladığını ima eder, yani Tora’nın adı “Yaşamın Tora’sı” olduğundan, Tora’nın uğruna kişi Tora ve Mitzvot’la meşgul olduğunda.
Bir kişinin, Tora Lişmo [O’nun hatırı için] olarak adlandırılan, her şeyi Yaradan için yapma derecesine ulaşması için, Tora’nın ışığına ihtiyacı vardır çünkü bu ışık onu ıslah eder. Yani, kişi kendini sevmekten çıkıp her şeyi O’nun rızası için yapabilecektir. Kişiye ancak bu ışık yardım edebilir, Bilgelerimizin: “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” dediği gibi. Yani, kişi bir kez Tora’nın ışığıyla ödüllendirildiğinde, “Yaşamın Tora’sı” olarak adlandırılan Tora’nın kendisiyle ödüllendirilebilir.
Buna göre, bilgelerimizin söylediklerini yorumlamalıyız: “Biri size, ‘Yahudi olmayanlarda bilgelik vardır.’ derse, inanın. ‘Yahudi olmayanlarda Tora var.’ buna inanmayın.” (Eicha Rabbah 2, 17). Kişi Tora’yı öğrendiğinde, onda iki şeyi ayırt etmelidir: 1) ‘Tora’nın kıyafeti’ olarak adlandırılan onda bulunan bilgelik ve akıl 2) Tora’nın kıyafetini giyen kimse.
Zohar’ın, tüm Tora’nın Yaradan’ın adları olduğuna, yani Yaradan’ın Tora’nın kıyafetine büründüğüne dair sözlerine inanmalıyız. Dolayısıyla Tora’da iki şeyi ayırt etmeliyiz: 1) Kıyafet 2) onu giyen. Bu, Bir Bilge’nin Meyvesi kitabında yazıldığı gibidir: “Ancak, Yaradan, yukarıdaki 620 Mitzvot’ta bulunan Tora’nın ışığıyla kıyafetlenmiş, Eyn Sof’un ışığıdır. …Onların ‘Bütün Tora Yaradan’ın adlarıdır’ sözlerinin anlamı budur. Yani Yaradan bütündür ve 620 isim parçalar ve öğelerdir.”
Buradan, Yaradan’a inancı olan birinin, Tora’yı verenin Tora’da kıyafetlendiğine inanabileceği sonucu çıkar. Tersine, Yaradan’a inancı olmayan bir inançsız (Yahudi olmayan), Tora’yı verene inanmadığına göre Tora’yı nasıl öğrenebilir? O sadece Tora’nın kıyafetinden öğrenebilir, onu giyenden ise inancı olmadığı için öğrenemez.
Dış kıyafet “Tora” değil “bilgelik” olarak adlandırılır, çünkü Tora özellikle, kişi Tora’yı verene bağlı olduğundadır. Bununla bilgelerimizin ne dediğini anlarız, “Biri size, ‘Yahudi olmayanlarda bilgelik vardır’ dese, inanın.” Bu böyledir, çünkü onlar, Tora’yı verenle herhangi bir bağ olmaksızın, Tora’yı anca “bilgelik” denilen giysiyi giyenle birlikte öğrenebilirler. Fakat “Biri size, Yahudi olmayanlarda Tora vardır” derse, inanmayın”, çünkü onların Tora’yı verenle hiçbir bağlantıları yoktur.
Çalışmamızın özü, “O’na yapışmak” yazıldığı gibi, Yaradan ile Dvekut’u [bağlanmayı] başarmak olduğundan, buradan Tora’nın O’na bağlanmanın aracı olduğu sonucu çıkar. Yani Tora öğrenirken, onda kıyafetlenene bağlanmakla ödüllendirilmeyi hedeflemeliyiz. Bu, Yaradan’ın giyindiği Tora olan kıyafet aracılığıyla yapılır.
Yukarıda bahsi geçen “Yahudi olmayanlarda bilgelik vardır, inanın, Yahudi olmayanlarda Tora vardır, inanmayın” ayetinde, bunu çalışmada tefsir ettiğimizde, bilmeliyiz ki, “Yahudi olmayanlar” ve “İsrailliler” aynı bedendir. Yani, bir kişi inançla ödüllendirilmeden önce hala “inançsız – Yahudi olmayan” olarak kabul edilir. Ancak inançla ödüllendirildikten sonra kendisine “İsrail” denilir.
Ancak bir kişi tam inanca kavuşmak isterse, henüz tam inançla ödüllendirilmemiş olmasına rağmen, o kişi zaten İsrailli sayılır. Baal HaSulam’ın “Bilgeye bilgelik verilsin.” hakkında söylediği gibi. O “Aptallara bilgelik verilsin.” demesi gerekmez miydi, diye sordu.
Bilgelik arayan kişiye zaten “bilge” denildiğini, çünkü herhangi bir kişinin amacına göre, yani elde etmeyi umduğu şeye göre yargılandığını, kişinin bundan sonra adlandırıldığını söyledi. Buna göre, tam inanca ulaşmak isteyenlerin hepsinin zaten “İsrailli” olarak adlandırıldığını yorumlamalıyız.
Bu sebeple, bir kimse eğer çalışmasının başında çalışmaya geldiği zaman, başkasına değil onda kıyafetlenene, Tora’da kıyafetlenen ve Tora’nın ışığını verene yapışmayı isteyerek, Tora’nın içindeki ışık ile ulaşabileceği tam bir inanca ulaşma arzusuna sahip değilse, buradan kişinin Yaradan’ın kıyafeti olan Tora’yı öğrendiği sonucu çıkar. Bunun sayesinde kişi tam inanca ulaşmak, onda kıyafetlenene, Tora’yı vericisine yapışmak ister.
Burada üç muhakemenin birleşmesi vardır: 1) Yaradan’ın kıyafeti olan Tora, 2) Tora’da kıyafetlenen Yaradan ve 3) Yukarıdaki niyetle Tora öğrenen kişi olan İsrail.
Buna “birleşme”, “Tora, Yaradan ve İsrail birdir.” denir. Her ne kadar Zohar, “inanç” adı verilen bir “el Tefillini” ve “Tora” adı verilen bir “baş Tefillin” ile ödüllendirildikleri söylenen, “Yaradan’ın adları” ile ödüllendirilmiş olanlarla konuşsa da, yine de, Tora’ya ve inanca ulaşma yolunda yürüyenler de, bu birleşmeden bir kuşatma edinirler.
Şimdi ne yazıldığını anlayabiliriz, “Yahudi olmayanlarda bilgelik vardır, inanın.” Yani, bir kişi Tora’yı çalışarak Yaradan’a inançla ödüllendirilmeyi amaçlamıyorsa, Tora ile hiçbir bağlantısı yoktur, çünkü Tora, kıyafet ve beraberinde onda kıyafetlenen anlamına gelir, yani açıkça Tora, Tora’nın vericisi ile birliktedir.
Kişi halen Tora’yı vereni hissetmese de, yine de, çalışmanın amacı Tora’yı vereni hissetmektir. Kişi, Tora’yı verene ulaşma hedefini önüne koymazsa, o, Yahudi olmayan, yani inanca ihtiyacı olmayan biri olarak kabul edilir. Yani, kişi inanca ulaşmak için nasihat arama ihtiyacında olmalıdır. Bu yüzden hala bir “İsrailli” değil, inançsız biri- Yahudi olmayan- olarak kabul edilir. Dolayısıyla, bilgelik konusunda, bilgeliğe sahip olduğuna inan, yani onda kıyafetlenene ihtiyaç duymadan sadece kıyafete sahip olduğuna. “Yahudi olmayanlarda Tora vardır, inanmayın.” sözünün anlamı budur zira kişinin Tora’ya hiçbir bağı yoktur.
Ancak inanmak ya da inanmamak da iki bedene işaret etmez. Aksine, inanmak ya da inanmamak kişinin kendisini ifade eder. Kişi kendisinde Tora’nın bulunup bulunmadığına dikkat etmelidir. İnsan emek verdiğine ve çaba gösterdiğine göre, niyet kesinlikle Tora ile ödüllendirilmek içindir. Kişi, tam inanca ulaşma amacına sahip olmasa bile, Tora ile ödüllendirilebileceğini düşünür. Bilgelerimiz bu konuda, bir kişi tam bir inanç olmadan Tora ile ödüllendirilmenin imkânsız olduğunu bilmeli, dediler.
Bu nedenle, çalışmadan önce, kişi Tora’yı öğrenmede hangi amaçla çaba gösterdiğine dikkat etmeli ve iç gözlem yapmalıdır. Yani Tora öğrenerek, kişi ne elde etmek ister? Elbette bir insan çaba sarf ediyorsa, bir şeylerin eksikliğindendir. Çabasıyla, ihtiyacı olduğunu düşündüğü şey ona verilecek ve emeğin karşılığı olarak eksikliği giderilecektir. Bir kişi “Çalıştım ve buldum.” yazılana inanmalıdır.
Bu nedenle, insan bazen kendisinde eksik olanın Tora’nın bilgisi olduğunu anlar. Dolayısıyla onun tüm düşünceleri, Tora bilgisi ile ödüllendirilmeye yöneliktir. Bu Yaradan’ın giysisidir ve kişi, tek ihtiyacı olanın Tora’nın dış kıyafeti olduğunu hisseder. Buna “bilgelik” denir.
Ancak Tora, kişinin, Tora’yı giyene, onda kıyafetlenene ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Yani, hala Yaradan’a tam bir inancı yoktur ve kişi kalbinde kötülük olduğunu hisseder ve her şeyin Yaradan uğruna olması için akıl ve kalp ile ödüllendirilmek ister.
Bilgelerimiz , “Yaradan dedi ki, ‘Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı bir şifa olarak yarattım, çünkü içindeki ışık onu ıslah eder.’” dediği için, buradan kişinin, Tora’ya, Yaradan’a tam inançla ödüllendirileceği bir araç olarak ihtiyacı olduğu sonucu çıkar. Daha sonra, Tora aracılığıyla, kıyafetle birlikte kıyafetlenen ile ödüllendirileceğinden, “Yaşamın Tora’sı” adı verilen Tora ile ödüllendirilecektir.
Yani “Tora” denen giysiyle, onu giyen “Yaratan” ile birlikte ödüllendirilecektir. Bu Zohar’ın “Tora, Yaradan ve İsrail birdir.” dediği gibidir.
Yazılanların anlamı budur (Midrash Rabbah, Truma, Bölüm 33), “‘Ve Benim için bir katkı alsınlar.’ “Sizin bir malınız var ki, onu satan onunla birlikte satılır.” Yaradan İsrail’e, “Sana Tora’mı [yasamı] sattım.” dedi. Bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir,’ ‘Ve Benim için bir katkı alsınlar.’ denildiği gibi. Yukarıdakilere göre Midraş’ın “Bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir” sözlerini yorumlamalıyız. Tora, “Tora ve İsrail ve Yaradan birdir” olarak kabul edilir, çünkü Tora, Yaradan’ın kıyafetidir ve Tora aracılığıyla insan, “Tora’ya yapışmak” olarak adlandırılan onu kıyafetlenenle ödüllendirilmelidir, buradan iki şeyle ödüllendirilmemiz gerektiği sonucu çıkar: Tora ve Yaradan. “Bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir.” sözlerinin anlamı budur.
Bu nedenle burada üç şeyin bütünlüğü vardır: 1) İsrail, 2) Yaradan ve 3) Tora. Bu, bir Bilgenin Meyvesi (Cilt 1) kitabında yazıldığı gibidir: “Bir kişi, Yaradan’ın kıyafetlendiği Tora’ya ihtiyaç duymaya gelmek için ne yapabilir? Bilgelerimizin dediği gibidir, ‘‘Yaradan İsrail’e dedi ki, ‘Sana Tora’mı sattım. Bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir.’’’ Bu, onu satanın onunla birlikte satıldığı bir mala sahip olmanın anlamıdır.”
Bu, Yaradan’ın, bir kişi Tora’yı aldığında, görünüşe göre Yaradan’ı da beraberinde götürmesini istediği anlamına gelir. Ancak kişi buna ihtiyacı olduğunu hissetmez. İlk olarak, bir kişi, çoğunluktan sonra alır. Ve kadınlara, çocuklara ve genel halka öğretmeye başlanıldığından beri, Maimonides, Lo Lişma’da başlamamız gerektiğini söyler ve normalde, herkes başlangıçtan sonra alır yani onlara Tora’ya neden ihtiyacımız olduğu için verilen nedenler, Lo Lişma’nın nedenleridir ve “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” yüzünden değildir. Doğal olarak, dünyanın çoğunluğu “Yaradan ile Dvekut” adlı bir ödül olduğunu bile anlamaz.
Bu nedenle çoğunluğun görüşü, bir kişiyi kontrol eder – ki kişinin gerçek niyete ulaşabilmesi için Tora çalışmasına gerek yoktur. Yani, Tora aracılığıyla kendi yararını değil ihsan etmeyi hedefleyebilecektir, bu da ona Dvekut’u, Yaradan’a yapışmayı getirecektir. Bunun için, yani yaratılanlar Dvekut’a ulaşsınlar diye onları ıslah etmek için, dünyaların çokluğu, Partzufimler ve ruhlar yapılmıştır.
Bunların hepsi, “alma arzusu” denilen yaratılışı düzeltmek içindir. Alma yoluyla, yaratılış Yaradan’dan uzaklaşmıştır ve yapılan bu ıslahlarla her şeyi düzeltmek mümkün olacaktır ki böylece her şey ihsan etmek için çalışsın. Tüm alma kapları ihsan etmek için çalıştığında, bu ıslahın sonu olacaktır.
Kutsal Ari’nin dediği gibi (On Sefirot’un Çalışması, Bölüm 1) buna “O’nun işlerinin mükemmelliği” denir, “O’nun eylemlerinin mükemmelliğine, dünyaların yaratılışının sebebi olan adlarına ve sıfatlarına ışığı getirmek için dünyaları yaratmak ve oluşanları ortaya çıkarmak O’nun basit iradesinde ortaya çıkınca, Eyn Sof Kendisini kısıtladı ve orada oluşanların olabileceği bir yer vardı.” Orada (On Sefirot’un Çalışması, Bölüm 1), Or Pinimi’de şu şekilde yorumlar: “Bundan yola çıkarak, Tzimtzum’un [kısıtlamanın] tam nedeni, yalnızca ihsan etmek için olan yeni alma biçimine duyulan, dünyaların yaratılışıyla ifşa olma kaderinde olan özlemdi.”
Buna göre, dünyaların ve ruhların yaratılışının öncelikle tek bir niyetle olduğunu görürüz – her şeyi ıslah edebilmek için ki böylece, Dvekut, form eşitliği olarak adlandırılan ihsan etmek için çalışsın. Yaradan Tora hakkında şöyle dedi: “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” Yani, insan Tora’yı bir şifa olarak aldığında, Zohar’da yazıldığı gibi, kötü eğilim ihsan etmek amacıyla çalışmak üzere ıslah edilecektir “Ölüm meleği, kutsal bir melek olmaya mahkumdur.”
Kişi tüm bunları göremez çünkü “İsrail’in tamamı” denen çoğunluğun peşinden koşar. Herkesin aldığı eğitimin başlangıcının Lo Lişma’da olduğu, yani Tora ve Mitzvot’la meşguliyetin, Kaplarında kişisel yararın ödülünü almak için olduğu ve Lişma’nın bir kişiye ifşa edilmesinin, Maimonides’in sözlerinde belirtildiği gibi, kişinin Tora ve Mitzvot’u uygulamaya girişi üzerine yasak olduğu söylenmiştir.
Bu, bir kişinin, Tora’yı, sadece kuralları, Mitzvot’a nasıl uyacağını için bilmesi için öğrenmesi gerektiğini aklıyla anlamasına neden olur, atalarımızın dediği gibi, “Eğitimsiz bir kişi bir Hasid değildir.” Pratik Mitzvot’la ilgili olmayan Tora’yı da öğrenmelerine rağmen, Tora’nın bu kısmını öğrenmek, “Gece gündüz onun üzerinde düşüneceksiniz.” diye yazıldığı gibi, Tora öğrenme emri nedeniyledir. Yani, kişi bu bir Mitzva olduğu için öğrenir, tıpkı Mitzvot’un geri kalanı gibi.
Ancak, bilgelerimizin, “Sizin bir malınız var ki, onu satan onunla birlikte satılır.” dedikleri ile ilgili olarak Yaradan İsrail’e, “Sana Tora’mı [yasamı] sattım” dediğinde, bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir. Buna, kişinin bir bağlantısı yoktur, zira Yaradan’ın Tora’da kıyafetlendiğine inanırsa, bu ona ne verecektir? Tora’yı alan kişi, Yaradan’ın Tora’da kıyafetlendiğini ve onda kıyafetlenen Yaradan ile Dvekut’la ödüllendirmesi gerektiğini bilmeli mi?
Kişinin tüm çalışmaları Lo Lişma niyetiyledir ve tek umduğu Tora ve Mitzvot’u kişisel çıkar niyetiyle uygulamaktır. Doğal olarak, Tora’da kıyafetlenen ile hiçbir bağlantısı yoktur, aksine tek bir şeye razı olur: Ödül ve cezaya inandığı ölçüde Tora ve Mitzvot’u uygulama çalışmasına bağlıdır çünkü kişi ödülden başka bir şeye bakmaz. Fakat yaptığı Tora ve Mitzvot’un özü onu ilgilendirmez.
Tersine, eğer bir kişi sadece Krala hizmet etmek istediği için Tora ve Mitzvot’u herhangi bir ödül olmadan çalışmak ve yerine getirmek istiyorsa, o zaman Kralın yüceliğini bilmesi gerekir, çünkü çalışmasının ölçüsü, Kralın yüceliğine inancının ölçüsüne bağlıdır zira yalnızca Kralın yüceliği ve önemi ona çalışma için yakıt sağlar.
Bu, Zohar’da “Kocası kapılarda bilinir.” ayeti hakkında yazıldığı gibidir. Bu, her biri kalbinin varsaydığına göredir, anlamına gelir. Bununla bize, bir kişinin kalbinde Yaradan’ın yüceliğini ve önemini kabul ettiği ölçüde, kendisini Kral’a hizmet etmeye adadığını söyler.
Bu nedenle, sadece ihsan etmek için çalışmak isteyen bu tür insanlar ve onları Tora ve Mitzvot’la uğraşmaya zorlayan tüm sebep, Yaradan’ın önemi ve yüceliğidir, Zohar’da şöyle yazıldığı gibi ” Korkunun özü çalışmak içindir çünkü O yücedir ve hüküm sürer”, bu insanlar Yaradan’ın Tora’da kıyafetlenmiş olduğuna ve Yaradan’ın İsrail’e ”Sana Tora’mı sattım, bu, sanki ben onunla satılmışım gibidir.” dediğine inandıkları zaman, Tora’yı öğrendiklerinde, Tora’dan kişiyi ıslah eden ışığı çıkarmak isterler. Bu, bilgelerimizin “arınmaya gelene” Tora aracılığıyla ”yardım edilir” dediğinin anlamıdır, çünkü Yaradan Tora ile kıyafetlenmiştir.
Buna göre, (Şemayı okumadan önce “Sonsuz Sevgi”) “Bizi Tora’nda Aydınlat.” dediğimiz şeyi yorumlamalıyız. “Bizi Aydınlat” sözü, karanlık ve gizlenmiş bir yer için söylenmeli gibi görünüyor fakat Tora ile ilgili olarak ,“Senin Tora’nı anlayalım.” demeliydi, peki “Aydınlatmak” nedir?
Yukarıdakilere göre, Tora’da, Yaradan’ın kıyafetlendiği Tora’nın kıyafetini ayırt etmemiz gerektiğini ve bu elbiseyi giyeni değil, sadece elbiseyi gördüğümüz için bunun bizden gizlendiğini yorumlamalıyız, bu nedenle Yaradan’dan bizi aydınlatmasını isteriz, böylece Tora’da kıyafetlenmiş olan Yaradan’ı görmek ve hissetmekle ödüllendirilebiliriz. “Bizi aydınlat”ın anlamı budur ki Senin, Tora’da kıyafetlenmiş olduğunu görebilelim.
Zohar’da “Beni arayan beni bulur” ayeti hakkında söylenenleri de anlamalıyız. Bununla ilgili sordular, “Yaradan’ı nerede bulursun?” O’nu ancak Tora’da bulursun dediler. Ayrıca, “Şüphesiz Sen gizlenen bir Tanrısın” ayeti hakkında da dediler ki; Yaradan Kendini kutsal Tora’da gizler.
“On Sefirot Çalışmasına Giriş”te (Madde 41) bilgelerimizin “Sizin bir malınız var ki, onu satan onunla birlikte satılır.” dedikleri ile ilgili olarak yazılmıştır. Bu demektir ki Yaradan, Tora’da kıyafetlenmiştir, ancak kişinin, Yaradan Tora öğrenenler buna layık olmadığı sürece Tora’da Kendini sakladığından, O’nu arayıp bulması gerekir. Fakat emek ve dua aracılığıyla, O’nu bulurlar.
Bununla ilgili “Çaba sarf ettim ve buldum.” denildi. Soru şu ki, Tora’da çaba sarf etmek ve bulmak arasındaki bağlantı nedir? Çaba yoluyla Yaradan’ı, O’nun Tora’da nasıl kıyafetlendiğini buluruz. Bu demektir ki, bir kişinin “Ben çokça Tora öğrendim ama Yaradan’ı bulamıyorum, O’nun Torada nasıl kıyafetlendiğini.” dememesi gerekir. Bunun yerine, O’nu aramalıyız ve umutsuzluğa kapılmamalıyız, ama “Beni arayan beni bulur.” yazana inanmalıyız, çünkü gizlilik, kişinin ihsan etme kaplarına sahip olmadan O’na ulaşamayacağına dair bir ıslahtır ve buna “form eşitliği” ve “Yaradan ile Dvekut” denir.
Buna göre, bilgelerimizin ne söylediğini yorumlamalıyız (Nedarim 81) “Fakirlerin oğullarına dikkat edin, çünkü onlardan Tora çıkacaktır.” Tora onlardan çıkacağı için.
“Onun kovasından su akacaktır.” denildiği gibi. Bunun, Tora’nın, özellikle, fakirlerin oğullarından ortaya çıkacağı, zenginlerin oğullarından çıkmayacağı anlamına geldiği görünüyor. Bunu söyleyebilir miyiz?
Çalışmada “fakiri”, atalarımızın “Kişi ancak bilgide fakirdir” dediği gibi (Nedarim 41) yorumlamalıyız. Bu nedenle bir kişi Tora öğrenip Tora’ya ulaşmak istediğindedir, yani bir “Bizi Tora’nda Aydınlat” safhasına, yani Tora’da kıyafetlenen Yaradan’a bağlanmak istediğindedir zira “Senin Tora’n”, onda kıyafetlenen Yaradan’a atıfta bulunur. Yine de kişi Tora’da Yaradan’ı bulmak için ne kadar çaba sarf eder ve çalışırsa çalışsın, O’nu bulamadığını görür. “Beni arayan Beni bulur” diye yazıldığı halde bilgide fakir olduğunu görür. Yine de, “Babanın Tanrı’sını bil ve O’na kulluk et” ve “Bilgisiz bir ruh iyi değildir” yazılanı tutmak ister ama ondan uzaktır, çünkü kişi her seferinde O’nu Tora’da bulmanın kesinlikle imkânsız olduğunu görür. Buna “bilgide fakir” denir.
O zaman, kişi Yaradan’ı Tora’da bulmanın kendisi için söylenmediğini anlar zira O’nu zaten Tora’da aradığını ama hiçbir şey bulamadığını düşünür ve mücadeleden kaçmak ister.
İşte bu yüzden bilgelerimiz geldi ve şöyle dedi: “Fakirlerin oğullarına dikkat edin çünkü onlardan Tora çıkacaktır.”
Bunun nedeni, “Eksiksiz dolgu, Katnutsuz [küçüklük/bebeklik] Gadlut [büyüklük/yetişkinlik] yoktur” kuralına göre oluşudur. Bu, bir kişiye bir şey vermek istiyorsak, ancak veren, alana ondan istediği anda verilmesinden korkarsa anlamına gelir, alan muhtemelen verileni takdir edemeyecek ve muhtemelen onu kaybedecektir ya da başkaları o şeyi ondan alabilir.
Veren, işin önemini bildiği için alanın onu bozmasını istemez. Bu sebeple istediğini hemen vermez. Bunun yerine alıcının kendisinden defalarca talep etmesini ister. Böylece talep yoluyla alıcıda konuya yönelik bir ihtiyaç oluşur. Aksi takdirde, alıcı talep etmeyi bırakmak zorunda kalırdı.
Kişi talep etmekten vazgeçmediğinde, bu, ancak her seferinde konunun zorunluluğunu anlaması gerektiğinde olabilir. Yani, eğer ondan tekrar talep etmek isterse -ki veren ona verecektir- kişi gerçekten o şeye ihtiyacı olup olmadığını düşünmelidir, çünkü ancak o zaman, hali hazırda isteyip de talebine hiçbir cevap almadığında, tekrar isteme gücüne sahip olur.
Bu böyledir, çünkü insan, talepleriyle ilgilenmeyen birinden isteyemez. Ancak, istediği şey zaruri olduğu ve bütün hayatı buna bağlı olduğu için, meselenin zarureti onu rahat bırakmaz ve tekrar tekrar talep etmek için mantık ötesine geçer. Gidecek başka yeri yoktur zira bunun hayatı olduğunu anlar ve onsuz, hayatının anlamsız olduğunu, çünkü başka şeyler için yaşamaya değmediğini hissetmeye başladığını söyler.
Buradan, hayatında hiçbir tatmini olmadığı için kişinin başka seçeneği olmadığı sonucu çıkar. Yani insanın rızıksız yaşayamayacağı gibi bir kaide olduğundan, Yaradan, yaratılanları “Yarattıklarına iyilik yapma arzusu” denilen, haz alsınlar niyetiyle yarattığından ve üç şey bir insana rızkı verebileceğinden- bedeni tatmin edecek şekilde sürdürmek için ve buna “kıskançlık”, “şehvet” ve “onur” denir- bu onu tatmin etmez, bu nedenle bir kişi maneviyatı aramalıdır. Eğer kişi bir Yahudi ise, Dvekut aracılığıyla Yaradan ve O’nun yasası ile rızık alabileceğine, bedeni beslemek için temin edebileceğine ve tüm kalbiyle, “’Dünya olsun” diyen O kutsaldır!”’ diyebileceğine inanır zira Yaradan ile birlikte Dvekut ile ödüllendirilirse bundan haz alır “Ve Tanrınız Efendi’ye tutunan sizler, bugün her biriniz hayattasınız.”, yazıldığı gibi, çünkü o zaman kişi, gerçek hayatla ödüllendirilecektir.
Bu ona, Yaradan’dan kendisini yakınlaştırmasını ve Tora’da gözlerini açmasını istemekten umutsuzluğa kapılmama gücü verir. “On Sefirot Çalışmasına Giriş”te (Madde 83) yazılmıştır, “Yüzün ifşasının ilk derecesi, bir kişiye ancak kurtuluşu aracılığıyla gelir, o zaman kişi, harika bir edinimle Tora’da gözlerinin açılmasıyla ödüllendirilir ve hiç bitmeyen bir nehir gibi olur.”
Bununla birlikte, bu, kişinin Yaradan’ın bir duayı duyduğuna ve İlahi takdiri haklı çıkarabileceğine ne ölçüde inandığına bağlıdır ve kişi, istediğini alamamasının, Yaradan onun dualarına dikkat etmediğinden olmadığını düşündüğünü söyler. Fakat inanır ki, Yaradan durur ve onun duaları için bekler ve onları “Kuruş kuruş büyük bir miktara katılır.” örneğinde olduğu gibi toplar.
Başka bir deyişle, kıymetini bilmeyen birine önemli bir şey verirseniz ve onun kıymetini bilenler varsa, o şeyin ya çalınarak ya da kaybedilerek o insanlara geçeceği bilindiğindendir çünkü kişi onu nasıl tutacağını bilemez ve onun değerini bilenler de vardır ki, onu çalacak ya da bulup sahibine geri vermeyeceklerdir.
Keduşa’nın [kutsallığın] karşısında, maneviyatın değerini bilen Sitra Ahra’nın [diğer taraf] olduğu bilinmektedir. Bu sebeple onların yetkisine girmemesi için koruma olması gerekir. Bu yüzden Yaradan kişiye istediğini vermez, durur ve bekler. Kişi her seferinde Yaradan’dan kendisine yardım etmesini ve Tora’da gözlerini açmasını istemek için mantık ötesinde bir inançla galip gelerek, inanç üzerinde çalışmanın, Yaradan ile birlikte Dvekut olan amacın önemiyle ödüllendirilmenin en iyi yolu olduğunu söyleyen bilgelere olan inanca inanır. Yaradan, onun Kral’ın hediyesini nasıl koruyacağını zaten bildiği zaman, ona kesinlikle yardım edecek ve Yaradan’ın gözlerini açması olan duasını yerine getirecektir ve kişi, Tora’da gözlerinin açılmasıyla mükâfatlandırılacak ve Yaradan ona mutlaka verecektir.
”Fakirlerin oğullarına dikkat edin.” sözünün anlamı budur. Yani Tora’da gözlerin açılmasıyla ve “İçindeki ışık onu ıslah eder.” ile mükâfatlandırılmadığı, kişinin bilgi bakımından fakir olduğunu hissettiği safhayı küçümsemeyin zira ”Onlardan, Tora çıkacaktır.’’
Yani kişi bilgide fakir olduğunu ve her seferinde üstesinden gelmesi gerektiğini hissederek, bu düşüşlerin kendisine Yaradan’dan geldiğine inanmalıdır ve bununla kapları ve Yaradan’ın dışsal olanlardan armağanını takdir etme ihtiyacını alacaktır yani her şey, Klipot’a [kabuklar] ait Kelim [kaplar] olan alma kaplarına düşmeyecektir. Yaradan’ın bir duayı ve Yaradan’a ettiği her bir duayı duyduğuna olan inançla üstesinden gelerek, kişi meselenin değerini anlayana kadar, Yaradan, bunu büyük miktara ekler.
Bilge’nin Meyvesi kitabında yazılanların anlamı budur: “Bu nedenle, bu Klipa’ya [Klipot’un tekili] Firavun denir, İbranice’de Peh Ra harfleriyle, [kötü ağız]. Mısır’daki sürgünde, kontrol Peh Ra’nın elindeydi ve onlar, kendi kötü yollarına geri döndüler. Bu nedenle, üst dokuzdan bir miktar aydınlanma ile ödüllendirilseler bile, bu Guf’ta [beden] yutulamamıştır çünkü Keduşa’nın Peh’inin [ağzının] zıddı olan Peh Ra, açıkça boynun arkasıdır. Roş’tan [baştan] inen bolluğu durdurmuştur ve İsrail’e inmeye başlayan tüm bolluğu emmiştir.”
Bu nedenle, buradan, Tora’da birkaç muhakeme yapmamız gerektiği sonucu çıkar: 1) Tora’yı, kuralları bilmek, Tora’nın Mitzvot’unu nasıl uygulayacağını bilmek için öğrenen biri 2) Tora’yı, Tora’nın öğrenmenin Mitzva’sını uygulamak için öğrenen biri, “Bu Tora kitabı ağzınızdan kımıldamayacak ve onu gece gündüz düşüneceksiniz.” yazıldığı gibidir (Yeşu 1). Raşi, “Onu düşün”ü “Onun içine bakmak” olarak yorumlar, Tora’daki her düşünce kalptedir “Kalbimin tefekkürü Senin önündedir” dediği gibi. 3) Kişi, Tora’nın ışığıyla ödüllendirilmek için Tora’yı öğrenir, şöyle yazıldığı gibi, “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı bir şifa olarak yarattım çünkü içindeki ışık onu ıslah eder.”
Bununla, kişi inançla ve Yaradan’a bağlı olmakla ödüllendirilecektir ve sonra Yaradan’a tam bir inançla inandığı için “İsrail” (Yaradan’a doğru) olacaktır. 4) Kişi, bir kez inançla ödüllendirildiğinde, “Yaradan’ın adlarında olduğu gibi, Tora” ile ödüllendirilir. Zohar’da buna “Tora, İsrail ve Yaradan birdir.” denir. O zaman kişi, O’nun yarattıklarına iyilik yapmak olan yaradılışın amacıyla ödüllendirilir, yaratılanlar Yaratan’ın onlara vermek istediğini aldıkları zaman.
Ve Raşi’nin, “Gece gündüz onu düşüneceksin.” ayeti hakkında yorumladığı şeyle ilgili olarak, “içine bak” der. Tora’daki her düşünce kalptedir.” Düşüncenin kalpte olduğunu söyleyerek ne demek istediğini anlamalıyız, çünkü Tora’yı öğrendiğimizde bu kalpte değil zihindedir, öyleyse neden bize, “Tora’daki her düşünce kalptedir.” der?
Bunun, özellikle, kişinin Mitzvot’u (Emirleri) nasıl uygulayabileceğini bilmek için öğrendiği kurallarla ilgili olan Tora’ya ait olmadığını yorumlamalıyız. Bunun yerine, Tora’nın, az önce bahsedilen son iki anlayışı da içerdiğini söylemek ister: 1)kişinin, Tora’nın ışığını almak için öğrendiği 2) daha sonra “Yaradan’ın adları” olarak adlandırılan Tora ile ödüllendirildiği.
Bu ikisi özellikle kalbe aittir, Rav Abraham ibn Ezra’nın dediği gibi (“Panim Masbirot kitabına Giriş”, Madde 10), “Bilin ki Tora’da yazılı olan veya kabul edilmiş olan, ataların belirlediği tüm Mitzvalar, çoğunluğu eylemde veya sözde olmakla beraber, bunların hepsi kalbin ıslahı içindir. Bunun nedeni, Efendi’nin tüm kalpleri istemesi ve her düşüncenin eğilimini anlamasıdır. ‘Kalpleri dosdoğru olanlara’ ve tam tersine, ‘günah düşünceleriyle dolu bir kalp’ diye yazılmıştır. Bilin ki, Tora sadece kalbin adamlarına verilmiştir.”
Raşi’nin sözlerini Rav Abraham ibn Ezra’nın dediği gibi yorumlamalıyız. Buna göre, son ikisi bireyin çalışmasıyla ilgiliyken, ilk ikisinin genel halkla ilgili olduğu yukarıdaki dört muhakemeye dikkat etmeliyiz. Maimonides’in dediği gibi, “Çocuklara, kadınlara ve eğitimsiz insanlara öğretirken, onlara sadece korkudan ve ödül almak için çalışmaları öğretilir. İlim ve daha fazla bilgelik kazanıncaya kadar, o sır onlara azar azar öğretilir ve O’nu edinip ve O’na sevgiyle hizmet edinceye kadar sakinlikle buna alıştırılırlar.”
Maimonides’in sözlerinden, halkın çalışmalarının başlangıcının Lo Lişma’da ve ödül almak için olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, onlar Mitzvot’a nasıl uyulacağının kurallarını bilmek için Tora’yı öğrenmelidirler. Bu ilk muhakemedir. Ayrıca, Tora’yı öğrenmesi, orada yazılanları akıl ile bilmek içindir ki, kişi Tora öğrenme Mitzvası sayesinde ödüllendirilecektir. Bu ikinci anlayıştır. Bu ikisi, Rav Abraham ibn Ezra’nın sözleriyle söylendiği gibi, kalbin çalışmasına ait değildir.
Ama son iki muhakeme zaten kalbe aittir, çünkü onlar Lişma’ya aittir. Kişi Lişma’nın yolunda yürümek istediğinde, kişiye gösterilir, Maimonides’in dediği gibi “Size daha önce, ‘Lo Lişma’yı öğrenmeniz gerekir ancak ödül almak için.’ diyerek söylediğimiz şeyin nedeni, bir kişinin doğası gereği Yaradan uğruna değil sadece kendi iyiliği için çalışabilmesiydi. Bu nedenle, şimdi size gerçek çalışmanın Lişma olduğunu bilmeniz gerektiğini söylüyoruz. Ama bunu nasıl başarırsınız? Tavsiye şudur: “Lo Lisma’dan Lisma’ya geliriz çünkü içindeki ışık onu ıslah eder.”
Soru şudur ki, iyi olmak için ıslah etmemiz gereken kötülük nedir? Bize, bunun Yaradan adına hiçbir şey yapamamamız olduğu söylendi. Sadece Tora’nın ışığı kalbi ıslah edecektir çünkü kalbe “arzu” denir ve doğası gereği, bu sadece bir alma arzusudur. Ama bir insan doğaya nasıl karşı çıkabilir?
Bu nedenle Yaradan, “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı şifa olarak yarattım.” dedi. Buradan, kişinin Tora’yı idrak için, anlamak için öğrenmediği ancak Tora’da kıyafetlenmiş Yaradan ile bütünleşmeyi elde etsin diye anlamak amacıyla öğreniyor olduğu sonucu çıkar ve bu kalbe aittir. Alacağı ışık onu ıslah eder, yani kendi iyiliği için alma arzusu, Yaradan’ın iyiliği için çalışmasını sağlayan gücü, yukarıdan alabilir.
Sonuç olarak, kişi bireyin çalışmasına ait olan Yaradan rızası çalışmasına başlamak istediğinde, kişiye, öğrenmesinin başlangıcında, ilk düşündüğü gibi, Lo Lişma’yı öğrenmenin yolun sonu olmadığı gösterilir. Bunun yerine, Lo Lişma’yı öğrenmek, onu Lişma öğrenmeye getirmeyi amaçlamalıdır. Bu nedenle, kişi bir kez Tora’nın ışığını alarak ihsan etme amacına ulaşma niyetini öğrendiğinde, Tora çalışmasında “Yaşamın Tora’sı” adı verilen dördüncü muhakemeye gelir.
Şöyle yazılmıştır (Avot, Bölüm 6), “Rav Meir der ki, ‘Tora’yla uğraşan herkes Lişma’yla ödüllendirilir ve Tora’nın sırları ona ifşa edilir.’” Bu, daha sonra kişinin Yaradan’ın adları olan “Tora” ile ödüllendirildiği anlamına gelir.” Bu, Zohar’ın “Tora, İsrail ve Yaradan birdir.” dediği şeydir.
Buna göre Tora’da kalbe ait iki muhakeme yapmalıyız: 1) Tora’nın ışığı, kalbe inancı yerleştirmeye aittir “İçindeki ışık onu ıslah eder” sözünün anlamı budur. 2) Kalbe ait olan Tora, “Ve bilgelik ruhuyla doldurduğum tüm bilge kalplilerle konuşacaksınız.” yazıldığı gibidir (Çıkış 28:2), Zohar’ın sözleriyle buna şöyle denir: “Yukarıdakinin yollarını ve yukarıdakinin emirlerini bilmeyen, O’na nasıl hizmet edecek?”
Bir Bilgenin Meyvesi kitabında bununla ilgili olarak şöyle yazılmıştır: “Bu nedenle, üsttekinin yolunu, “O’na nasıl hizmet edecek?” olduğunun ve Tora’nın sırları olan emirlerini bilmeyen biri için, üsttekinin emrini arzulama hedefine tutunmanız en iyisidir.
Dolayısıyla “Tora ve çalışma”nın anlamı, kişinin Tora’nın kendisine Tora’nın ışığını getirmesi için Tora’yı öğrenmesidir. Bununla, o, ihsan etmek için çalışmak amacıyla alma kaplarını tersine çevirebilecek ve bu Kaplara, “Tora Lişma Öğrenme” olarak adlandırılan Yaradan’la bütünleşme ile ödüllendirilecektir.
Bununla bilgelerimizin söylediklerini yorumlayabiliriz (Kidusin 40), “İyi bir düşünce, Yaradan onu bir eyleme ekler.” Kişi eyleme geçmek için Tora öğrendiğinde, yani ihsan etme kapları yapma eylemi olduğunda, kalbindeki kötülük nedeniyle bunu kendi başına yapamadığından, Yaradan kişinin büyük bir özlem duyduğunu gördüğünde, bu eylemde, Yaradan ona Tora’nın ışığını verir ve bu ışık onu ıslah eder. “Yaradan onu bir eyleme ekler.”in anlamı budur. Yani, şimdi eylemi O yapar. Ona Tora’nın ışığını vererek bir eylem meydana gelir.
Buna göre, gerçekte, insandan iyi bir düşünceden başka bir şey çıkmadığını görürüz. Yani, kişi ihsan etme kaplarının iyi bir şey olduğunu düşündü. Fakat gerçekte, bu Kelimlerle ödüllendirilmek adına, insan için işi kim yaptı? Sadece Yaradan – ona Tora’nın ışığını vererek, giyinen, Tora’da kıyafetlenen.
Bu yüzden şöyle yazılmıştır, “Bir insanın sahip olduğu iyi bir düşünce, Yaradan onu yapar ki burada da bir eylem olsun.” Bilgelerimizin dediği gibi, “Arınmaya gelene yardım edilir.” Görünüşe göre insana düşen, ” iyi düşünce” denilen arınmaya gelmekten başka bir şey yoktur. Daha sonra Yaradan ona yardımı, bir eyleme ekleyerek verir.
Yukarıdakilerin ışığında, yazılanları yorumlamalıyız: “Ve benim bilgelik ruhuyla doldurduğum tüm bilge kalplilerle konuşacaksınız.” Bilgelik akla ait olduğuna göre, bilge kalplilerle ne alakası var diye sorduk. Mesele şu ki, Tora’da Lişma ile ilgili iki muhakeme yapmalıyız: 1) Kli, 2) ışık.
Işığı almaya uygun olan Kli, ışıkla eşdeğer olmalıdır, çünkü Tzimtzum ve gizleme bunun üzerindeydi. Yaratılanların kökü olan Malhut de Ein Sof’un “form eşitliği” olarak adlandırılan Dvekut’u arzuladığını ve tüm ıslahların, sadece alma kaplarını ıslah etmek için, bu ıslahı gerçekleştirmekle ilgili olduğunu öğrendik ki, böylece ihsan etmek için çalışsınlar.
Bu nedenle, alma arzusuyla doğan ve onu ihsan etmek için çalışmak üzere ıslah etmek isteyen bir kişinin, bu doğaya aykırı olduğu için, tek bir nasihati vardır: Sadece Tora’nın ışığı, onu ihsan etmek için çalışmaya tersine çevirebilir “Kötü eğilimi ben yarattım; Tora’yı bir şifa olarak yarattım.” yazıldığı gibi ve içindeki ışık kalbi ıslah eder. “Kötülüğün” kişinin kendisi için almak olduğu ve “iyi” ise kişinin kalbi sadece ihsan etmekle ilgili olduğunda ve almakla ilgili olmadığında olduğu söylenir.
Bu nedenle, muhakkak kuralları ve Mitzvot’a nasıl uyulacağının geleneklerini bilmek için değil, kalbi ıslah etmek için Tora öğrenmekte olan başka, yüce role sahip olanlara, “bilge-kalpli” denir zira her şey eyleminden sonra adlandırılır.
Bu yüzden, bu niyetle öğrendikleri Tora’ya “bilge akıllı” değil “bilge kalpli” denir, kalbi ıslah etmek amacıyla Tora’ya ihtiyaç duyduklarından dolayı.
“Bilgelik ruhuyla doldurduklarım.” olarak yazılanları bu şekilde yorumlamalıyız. Işığa uygun Kaplara sahip olduklarında, yukarıdan gelen ışık nasıl ihsan etmek için olacaksa, Kli de ihsan etmeyi hedeflemelidir, çünkü Tora’nın ışığı sayesinde elde ettikleri bu Kaba hali hazırda sahip olduklarından onlara “bilge kalpli” denir, Tora’yı kalbi ıslah etmek için öğrendiklerinden dolayı. Yani, onların uygun Kapları vardır bu yüzden “Yaşamın Torası” olarak adlandırılan Tora’yı almaları gerekir.
Işıkla ilgili olan “bilgelik ruhuyla doldurduğum” sözlerinin anlamı budur. Yani, ışık da kalbe gider, çünkü onlar “ihsan etme kapları” olarak adlandırılan yeni Kabı edindiklerinde ve Yaradan’a memnuniyet ihsan etmek istediklerinde, Kral’ın evinde tek bir şeyin eksik olduğunu görürler. Bilgelerimizin (Midraş Rabbah, Yaratılış), “Yaradan, Adam HaRishon’u yaratmaya geldiğinde, meleklere söyledi ve melekler ona (Adam HaRishon’a) iftira attı, Bu nasıl bir şeydir? Kuleleri bollukla dolu ama misafiri olmayan bir kral gibi. İşinden ne haz alır?” Dediğine göre.
Bu nedenle, bir kişi yalnızca Yaradan’a memnuniyet getirmek istediğinde, Kral’a bir şeyler vermekten haz almak isteyen, O’nu memnun etmek isteyen kalbi, Kralın haz alabileceği bir tek şeyi bulur- ki onlar da, O’nun yarattıklarına vermek istediği haz ve zevki O’ndan alacaklardır. Bolca dolu bir kule olduğuna ve kişi, Yaradan’ın misafiri olmak istediğine göre, kuleye gelmeli ve O’ndan haz almalıdır, çünkü bu Kral’ın hazzıdır. Bundan, bir kişinin “yaşamın Tora’sı” olarak almak istediği Tora ışığının, insanın kalbi için olduğu sonucu çıkar böylece kişi, Kral’ı memnun edecek bir şeye sahip olacaktır.
“Ve bilgelik ruhuyla doldurduğum tüm bilge kalplilerle konuşacaksınız.” sözlerinin anlamı budur. Yani, bilgelik ruhu kişiyi doldurdu. Kimi? Bilge kalpliyi. Bu ışıkla ilgilidir, çünkü ışık bilge kalplilere gelir. Kalbe “arzu” denir ve bu yolla Yaradan’ı memnun etmek için yaşamın Tora’sını almak ister, tıpkı bir kulesi bollukla dolu olan ama misafiri olmayan kral alegorisinde olduğu gibi.
Yukarıdakilere göre, atalarımızın söylediklerini yorumlamalıyız (Berachot 58a), “O şöyle derdi: ‘İyi bir misafir, ne der? Ev sahibi benim için ne zahmet çekti ve tüm zahmetleri sadece benim içindi.'”
Sadece bir ev sahibinin olduğu yerde, bir misafir olunabileceği bilinmektedir. Bu nedenle, kişi Yaradan’a, O’nun dünyanın efendisi olduğuna inandığında ve bir misafir olduğunu hissettiğinde, yine de O’na bağlanmak istediğinde, atalarımızın şu ayet hakkında söylediği gibidir, “Ve O’na yapışın “O’nun niteliklerine sımsıkı yapışın, O merhametlidir bu yüzden siz de merhametlisiniz”, buna “iyi misafir” denir.
“İyi”nin anlamı, “Yüreğim iyi bir şeyle dolup taşar; Derim ki, çalışmam Kral içindir,” diye yazıldığı gibidir (Mezmurlar 85). Bu, tüm eylemlerinin yalnızca Kral için, yani Yaradan için olacağı anlamına gelir. Buna “iyi bir şey” denir. Bütün eylemleri ihsan etmek için olduğunda, o zaman kişi “bilge kalpli” kabul edilir ve Yaradan’ın adları olan, O’nun yaratıklara vermek istediği haz ve zevkin bulunduğu “yaşamın Tora’sı” safhasına gelir. O zaman kişi, bollukla dolu bir kulesi olan ama misafiri olmayan kral alegorisinde olduğu gibi “Ev sahibi yaptığı her şeyi sadece benim için yaptı.” hiç de kendisi için değil der.
Şimdi Tora’nın ifşa ettiği sır anlamına gelen “Tora’nın sırlarını” yorumlayabiliriz.
Ancak bir kişi Tora’nın ışığıyla ödüllendirilmek amacıyla Tora’yı öğrendiğinde, ışık kendisini ıslah ettiğinden, bu Tora ışığı, ona daha önce bilmediği yeni bir şeyi ifşa eder. Yani, kişi şimdi daha önce düşündüklerinin tam tersini bilir. Tora’nın ışığıyla ödüllendirilmeden önce, insan için önemli olanın öncelikle alma kapları olduğunu bilirdi çünkü alma kaplarıyla, kişi, bu dünyada yaşamın hazlarını alabilir. Tersine, ihsan etme eylemleriyle yalnızca başkalarına iyilik yapabilir ki onlar da onun yardımı aracılığıyla dünyadan haz alacaklardır.
Ancak, bu yalnızca Emrin amacı içindir, çünkü kişi kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan başkaları için üzülür ve onlara yardım eder. Elbette menfaat sağladığı bu insanların, nankörlük etmemesini ve kendisine saygı duymasını bekler.
Fakat şimdi, kendisini ıslah eden Tora’nın ışığı ile mükâfatlandırılarak, ona yeni bir şey ifşa edilmiştir: Alım kaplarını kullanmakla, kişi kendisi için hayatını hazzını ve zevkini kaybeder. İhsan etme kaplarını başkaları için kullanırsa, kendisi için gerçek haz ve zevki alacaktır. Yalnızca ihsan etme kapları aracılığıyla kendisi için haz ve zevk edindiğine göre, alma kaplarıyla haz ve zevki kaybeder. Bu sır ona Tora’nın ışığı sayesinde açıklanmıştır.
Bununla bilgelerimizin söylediklerini yorumlayabiliriz (Pesachim 50a), “Zıt bir dünya gördüm, yukarıda olanlar aşağıda ve aşağıda olanlar yukarıda.” Kişiye yeni bir şeyin ifşa edildiğini yorumlamalıyız: Yalanın dünyasında “yukarıdakiler” olarak kabul edilenler, “yukarıdakiler” denilen önemli bir şey olan alma kapları, hakikat dünyasında, yani kişi Tora’nın ışığı ile ödüllendirildiği zaman “hakikat ile ödüllendirilir” olarak kabul edilir, o zaman aşağıdakileri yukarıda görürüz.
Yalanın dünyasında, ihsan etme kapları daha düşük öneme sahip olarak kabul edilir ve alçaltılmıştır. Bazen, bir kişi onlarla çalışmak zorunda kaldığında, kendisi için alma arzusunun onlardan ne kazandığını görmediğinden, onlarda alçaklığın tadına varır. Ama orada, hakikat dünyasında, onlar üstün bir öneme sahiptirler, çünkü ancak onlar aracılığıyla herhangi bir haz ve zevk elde etmek mümkündür. Bu nedenle, buradan alttakilerin daha önemli olduğu sonucu çıkar.
“Üstekiler aşağıda” kelimelerinin anlamı budur. Alma kapları sahtelikler dünyasında takdir edilir, zira yalnızca alma kaplarını kendimiz için kullanırız çünkü onlar aracılığıyla haz alabileceğimizi düşünürüz. Fakat hakikat dünyasında, kişi Tora’nın ışığı ile ödüllendirildiğinde, ifşa olan yeni bir şey görürüz – alma kapları bize sadece yaşamda kayıplara neden olur. Zevk ve haz almamıza müdahale ederler. Buradan, üsttekilerin daha düşük öneme sahip olduğu sonucu çıkar. Tora’nın, insana hakikati açıkladığı için, “Tora’nın sırları” denilen sırrı budur.
2)Tora, kişi Tora’nın ışığıyla ihsan edilen kapları edinmeden önce yalnızca Yaradan’ın kıyafetlendiği Tora’nın giysisine ulaştığı için “Tora’nın sırları” adının verildiğini ifşa eder. Şimdi giyen, Tora’da kıyafetlenen de kişiye ifşa edilmiş olur. Bu Tora, Yaradan’ın adları olan “Yaşamın Tora’sı” olarak adlandırılır. Buna “Tora ve İsrail ve Yaradan birdir.” denir.
Bununla, çalışmada ‘Tora ve çalışma nedir?’ diye sorduğumuz şeyi anlayacağız. Cevap, kişinin “Tanrı’nın yapması için yarattığı” denilen çalışmayı yapabilmesi için Tora öğrenmesidir. Yani yaratılanlar, alma arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürme çalışmasını yapmalılar, bu sayede form eşitliği olan Dvekut’a sahip olacaklar ve aynı zamanda yaratılış amacı olan haz ve zevki alabilecekler.